YAŞLILARDA DAVRANIŞ SORUNLARI VE UYUM Dersi Yaşlılıkta Yas ve Uyum soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Yas ile ilgili kavramlardan sürdürülebilen bağlar ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Sürdürülen bağlar kavramı kayıp yaşayan bireyin, ölen yakınıyla bağlarının aslında
kopmadığını, kayıptan sonra da devam ettiğini ifade eder. Merhumun adını anmak, onun için düzenlenen sosyal ve dinî aktivitelere katılmak, onun hatırlanacağı bazı
kişisel ritüellere sahip olmak aslında kayıp yaşayan kişinin dünyadan koptuğunu ve ‘ölenle öldüğünü’ değil, tam aksine merhumu hayatında yeni bir yere koymak anlamında sağlıklı ve anlamlı bir çaba sarf ediyor olduğunu gösterir.


#2

SORU:

Yas ile ilgili kavramlardan ritüeller neleri ifade etmek için kullanılır?


CEVAP:

Kişisel ritüeller, sosyal ritüeller ve dini ritüellerden oluşur. Kişisel ritüeller, kaybı yaşayan kişinin merhumu anmak, hatırlamak adına kendince yaptığı aktiviteleri ifade eder. Benzer şekilde sosyal ritüeller, kaybın ardından merhumu anmak adına bir grupla birlikte yapılan aktiviteleri ifade eder. Dinî ritüeller de dinî içerikli yapılan
aktiviteleri ifade eder.


#3

SORU:

Yas türleri nelerdir?


CEVAP:

Yas türleri arasında normal yas, karmaşık yas, travmatik yas, beklenen yas, bilinmeyen (gizli) yas ve gecikmiş yas bulunur.


#4

SORU:

Kişinin hayatındaki kayıplar neleri içermektedir?


CEVAP:

Kayıp, eş, dost, akraba gibi sevilen ve kişinin hayatında önemli yer tutan birinin ölüm nedeniyle kaybını ifade edebileceği gibi, ayrılık, boşanma, terk edilme, yaşam alanındaki zorunlu değişimler, yaşlılarda gözlemlenebilecek kalıcı hastalıklarla meydana gelen kalıcı işlev bozuklukları vb. uyum süreci ve çabasını gerektiren
kalıcı değişimleri de içerebilir.


#5

SORU:

Kayıp sonrası bireydeki tepkiler kaça ayrılır?


CEVAP:

Hayat sürmekle birlikte, kayıp yaşayan birey için görece yavaş, fakat derin etkileri olan bir süreç devam eder. Bireydeki bu süreci daha iyi gözlemleyebilmek için sürecin öğelerini mercek altına almakta fayda vardır. Bu öğeler, duygusal, bilişsel,
davranışsal ve fizyolojik boyutları içeren tepkilerdir.


#6

SORU:

Kayıp sonrası yaşanan duygusal tepkiler nelerdir?


CEVAP:

Duygusal boyutu içeren tepkiler derin üzüntü/keder, kıskançlık, korku, utanç, rahatlama, güçsüzlük ve uyuşukluk hissi, hayal kırıklığı, kaygı, kızgınlık, şok,
hasret/özlem, çaresizlik, özgürlük, düşmanca duygular ve yalnızlık olabilmektedir. Tabii ki bu duygular içinde derin üzüntü/ keder duyguları ön planda olanıdır ve ağlama davranışı ile birlikte gözlemlenebilir.


#7

SORU:

Kayıp yaşayan kişide meydana gelen bilişsel tepkiler nelerdir?


CEVAP:

Kaybedilenin tekrar tekrar düşünülerek zihni meşgul etmesi sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. ‘Keşke böyle olmasaydı’; ‘neden böyle oldu’; ‘acaba acı çekmiş midir’;
‘son anlarında neler yaşamıştır’; ‘son anlarında aklından neler geçmiştir’; ‘o bunu haketmemişti’; ‘acaba şöyle yapsaydım tüm bunlar başıma yine gelir miydi’; ‘o gün keşke bunu ona söylemeseydim’; ‘acaba şu anda o orada ne yapıyordur’ vb. birçok soru ve düşünce kaybı yaşayan kişinin zihnini kaplar ve kişi bunlara tekrar tekrar mantıklı ve kendinî rahatlatabilecek anlamlı cevaplar ya da gerekçeler
bulmaya çalışır.


#8

SORU:

Kayıp sonrası yaşanan fiziksel tepkiler nelerdir?


CEVAP:

Düşüncelerin yanı sıra, kayıp yaşayan kişilerin anlaşılmasında, kayıp sonrasında tipik olarak gözlemlenen fizyolojik göstergeleri ve davranışları da ele almak gereklidir. Bunun içinde uyku ve iştah problemleri, bitkinlik, sosyal geri çekilme, huzursuzluk, ağlama ve kaybedilen yakının görüldüğü kabuslar yer alabilir.


#9

SORU:

Kübbler-Ross'un beş aşamalı yas modeli nedir?


CEVAP:

Kübler-Ross’un (1970) beş aşamalı yas modeli, bir yakının ölüm yoluyla kaybedilmesinin ardından yaşanan süreci beş aşamaya ayırır ve bu aşamaların
özelliklerini tanımlar. Bu süreç sırasıyla inkâr (denial), kızgınlık (anger), pazarlık (bargaining), depresyon (depression) ve kabullenme (acceptance) aşamalarını içerir.


#10

SORU:

Kübbler-Ross'un yas kuramındaki üçüncü evre yani pazarlık nasıl bir süreçtir?


CEVAP:

Üçüncü evreye pazarlık aşaması adı verilir. Olan bitenin çaresizliği ile gelinen noktada artık gerçekle tamamen yüzleşilmiş, kaçınılmaz sonun, yani ne
reddetmenin ne de isyan edip öfkelenmenin işe yaramadığı anlaşılmış, olan bitenin bir şekilde nasıl hazmedilip kabullenilebileceği üzerine odaklanılmaya başlanmıştır. Bu anlamda kaçınılmaz gerçeğin verdiği acı ve çaresizlikten kurtulabilmek
amacıyla eğer iyi bir inanan olunursa yüce yaratıcı tarafından bu baş edilmesi güç çaresizlik duygusunun hafifletileceği, karşılığında kendisine bir çıkar yol, bir umut verilebileceği duygusu ağırlık kazanır. Yani kişi kendi içinde böyle bir pazarlığın içine girer ve gerçekle kaçınılmaz olarak yüzleşmenin verdiği acı ve çaresizliği hafifletmeye çalışır.


#11

SORU:

Worden'in dörtlü yas görevi modeli hangi aşamaları içerir?


CEVAP:

Kübler-Ross’un modelinde olduğu gibi aşamalardan çok, kayba uğrayan kişi tarafından tamamlanması gereken temel ödevleri tanımlayan bir modeldir. Worden
bu modelde bir yakının kaybı sonrası yaşama uyum sürecinde dört farklı ödevden/görevden söz eder. Bunlar,
a. Kayıp gerçeğini kabul etmek,
b. Kaybın acısıyla çalışmak,
c. Kaybedilenin olmadığı bir çevreye uyum sağlamak,
d. Kaybedileni duygusal olarak farklı bir yere yerleştirmek ve hayata devam etmek olarak sayılabilir.


#12

SORU:

Dörtlü Yas Görevleri Modeli'nin, Kübbler-Ross'un beş aşamlaı yas modelinden farkı nedir?


CEVAP:

İkisi arasındaki en önemli fark, Dörtlü Yas Görevleri Modeli’nin kayıp yaşayan bireyi yas sürecini etkileyen bir nitelikte görmesidir. Yani yaptıkları ve yapmadıklarıyla kaybı yaşayan birey bu süreci etkiler ve değiştirebilir. Bir anlamda bu süreci nasıl yaşayacağını belirleyebilen, etken bir role, kendi açısından bu sürecin kaderini belirleyebilir bir niteliğe sahiptir.


#13

SORU:

Yas yaşantısındaki bazı kişisel ve sosyal faktörler nelerdir?


CEVAP:

Raphael, Minkov ve Dobson (2001) bazı kişisel ve sosyal etkenlerden söz eder. Bunlar kaybedilen kişi ile sahip olunan ilişkinin doğası, travma, önemli yaşam olayları ve kayıp ile ilgili kişisel baş etme tarzı, geçmişte yaşanan kayıplar ve son olarak da kişinin sosyal destek ağı olarak belirtilmektedir. Bu etkenlere ek olarak cinsiyet, kayıptan bu yana geçen zaman ve ölüm şeklinin de yas yaşantısının nasıl
yaşanacağını belirleyici faktörlerden olduğu bazı araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir.


#14

SORU:

Kişilik özelliklerinin kayıp yaşantısındaki etkisi nedir?


CEVAP:

Kişilik özelliklerimiz kayıp olayını nasıl algıladığımızı ve nasıl karşılayacağımızı, buna bağlı olarak da nasıl davranacağımızı belirlemede önemli bir yere sahiptir. Örneğin stresli bir yaşam olayını nasıl karşılıyorsak ve buna nasıl tepki gösteriyorsak, bir
kayıp yaşadığımızda da buna benzer bir tepki vermemiz olasıdır.


#15

SORU:

Yas yaşantısında geçmişteki kayıplar nasıl bir role sahiptir?


CEVAP:

Geçmiş kayıp yaşantıları içinde travmatik bir süreç geçirmiş olması birey için bir risk unsurudur. Eğer geçmişte travmatik bir şekilde bir kayıp yaşamışsa bu
yaşantının olumsuz izlerinin tekrar gün yüzüne çıkma olasılığı olur. Geçmişte kayıp yaşantısının olması bir yaşlı için bu süreçle baş etme anlamında bir yol gösterici role de sahip olabilir. Fakat bunun için geçmiş yaşantılardaki süreçlerde farkındalık kazanılmış olması önemlidir. Aksi takdirde bunun bir anlamlı katkısı olmayacaktır. Geçmiş yas yaşantısının varlığı zaman zaman ise bugünü etkileyen bir unsur olmayabilir.


#16

SORU:

Yas yaşantısında cinsiyet rollerinin etkisi nelerdir?


CEVAP:

Toplumda cinsiyetlerden beklenenler yas yaşantısında da bazı kalıplara sahiptir. Bunun en açık örneği cenaze törenleridir. Cenazede erkek ve kadınların aynı bölgeyi paylaşmadığı, ayrı olarak toplandıkları toplumumuzda sıklıkla gözlemlendir. Bunlardan daha önemlisi, kadınlardan ağlamalarının beklenmesi, erkeklerden
de ağlamamalarının beklenmesidir Erkeklerin ağlaması bir zayıflık göstergesi iken, kadınların ağlamaması kaybettiği yakınını aslında sevmediği şeklinde yorumlara yol açar. kadınlar erkeklere göre duygularını daha açık bir şekilde ifade edebilmektedirler. Bu durumda, yas yaşantısı için daha önce de belirtildiği gibi duyguların ifadesine fırsat tanınması, teşvik edilmesi gerekliliği de düşünüldüğünde kadınların erkeklere göre bu süreci daha paylaşımcı ve anlamlı yaşamaları olasıdır.


#17

SORU:

Kayıp sonrası sosyal desteğin rolü nedir?


CEVAP:

Sosyal destek kişinin kayıptan sonra yaşadığı süreçte maddi ve manevi olarak çevresinden hissettiği destektir. Diğerlerinin onun yanında bulunduğu hissi yalnızlıkla baş etmede ciddi katkısı olan bir unsurdur. Eğer kişi yalnız olduğu duygusuna kapılırsa muhtemelen yas sürecinde yaşadığı boşluk, öfke, çökkünlük, anlamsızlık gibi duygular daha fazla gündeme gelecek ve kişiyi meşgul edecektir.


#18

SORU:

Yas sürecinde meydana gelen problemler nelerdir?


CEVAP:

Yas sürecinde meydana gelen problemler olarak sözünü ettiği bu etkenler merhumun ardından yaşanan, gündelik hayattaki maddi ve manevi problemleri içerir. Bunlar arasında belki de en dikkat çekici olan, maddi olanakların son
bulmasıdır. Merhuma ekonomik olarak bağımlı yaşayan söz gelimi aile üyelerinin, kayıptan sonra gün yüzüne çıkan maddi problemlerin getirdiği güçlüklerle de baş etme zorunluluğu, duygusal yükün yanı sıra gündelik hayata başka problemleri de getirecektir. Böyle bir durum, yani maddi olarak bağlı olduğu bir kişiyi kaybetmiş yaşlı bir birey kendinî daha sınırlanmış, daha çaresiz hissetmeye açık olacaktır.


#19

SORU:

Bakım hizmeti sunan kişilerin göz önünde bulundurması gereken konular nelerdir?


CEVAP:

Öncelikle bakım hizmeti sunan çalışanlar kendi ruhsal durumlarını göz ardı etmeden, bu anlamda farkındalıklarını gündemde tutarak hizmet sunmaya odaklanmalıdırlar. Yardım hizmeti sağlayan kişilerin kendileri de yas sürecini yaşayabilirler. Palyatif bakım verilen hasta ve yakınları çoğu zaman beklenen yas yaşama ihtimali yüksek olan kişilerdir. Bu durumda beklenen yas ile ilgili olarak hatırlanması gereken nokta, palyatif bakım sürecindeki hasta ve yakınlarının ölüm beklentisi, umutsuzluk ve çaresizlik duygularıyla yas sürecini kaybın öncesinde yaşamaya başlayabilecekleridir. Verdikleri tepkiler bu anlamda stresin etkisiyle abartılı olabilecektir. Bakım hizmeti veren kişinin böyle durumlarda yaklaşımı, hasta
ve yakınlarının bu ruhsal durumlarının farkında olarak gerginliğin kaynağının bakım sağlayan kişiolarak aslında kendileri olmadığı, içinde bulunulan durumun etkisiyle gergin bir ortamın oluştuğunu kendilerine hatırlatmalarıdır.


#20

SORU:

Bakım hizmetinde temel iletişim becerilerinin önemi nedir?


CEVAP:

Bakım hizmetinin içinde yaşlının psikolojik durumuyla da ilgilenmek de yer alır. Diyalog kurulan bir kişinin ruhsal durumunu da gözetecek yaklaşımda bulunmak temel iletişim becerilerini de kullanarak yapılabilir. Bunlar içinde göz teması kurmak ilk ve belki de en temel ilkelerden biridir. Göz temasını uygun bir şekilde kurabilmek için gözlerin aynı hizada olması tercih edilmelidir Yaşlılarla iletişimde bakım çalışanlarının dikkat etmeleri gereken bir diğer husus, yaşlıyı tümüyle
anlayarak dinlemek olmalıdır. Bunun için kişinin sözünü kesmeden dinlemek çok önemlidirBakım hizmeti veren kişi yaşlı ile iletişim kurmak için gönüllü, istekli ve sabırlı olmalı, yalnızca yaşlı istediği durumlarda söze girerek kendinî ifade etmesine yardımcı olmalıdır İletişimde diğerlerinin söz dağarcığını ve sözel ifade tarzını, kültürünü, gelenek ve inançlarını, cinsiyet ve sosyoekonomik durumunu gözeterek kurulan diyaloglar, karşıdaki kişinin kimlik ve kişilik özelliklerine duyarlı olunduğunu gösterdiğinden değerlidir ve dikkat edilmesi gereken bir diğer
husustur.