Evimiz ve ailemiz konusu Hayat Bilgisi Dersi kapsamında ele alınan konulardan biri olup, doğrudan Fen Bilimleri konusu olarak değerlendirilmemektedir. 

Ölçme, gözlem verilerini standart (cetvel, terazi, vb.) veya standart olmayan (adım, avuç, vb.) birimler kullanarak sayısal olarak ifade edebilme becerisidir. Doğru cevap C seçeneğidir.

Teknolojinin Bilişsel Gelişime Etkisi; Teknoloji, çocukları aktif düşünme süreçlerine dahil ederek daha etkili öğrenmeye yardımcı olmakta ve soyut yaşantıların daha somut ve kişisel yaşantılara dönüştürülmesini sağlamaktadır. Ayrıca çocukların yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme ve transfer etme becerileri gibi üst düzey becerilerini geliştirmektedir. 

Bilim okuryazarlığının en temel bileşenlerinden biri olan bilimin doğasının anlaşılmasının; • Bireylerin bilimi, bilimin ürünlerini ve günlük yaşamda karşılaşılan bilimsel metodolojiyi anlamasına; • Bireylerin bilimle ilgili sorunlar hakkındaki tartışmalar yapabilmesine ve karar verme süreçlerine katılmasına; • Bireylerin bilimsel kültüre önem vermelerine; • Bireylerin bilimsel toplumun normlarını kavramalarına ve • Fen bilimleri konu alanının daha etkin bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunduğu  öne sürülmüştür. 

“Bir Mantık Sistemi” adlı eser İngiliz filozof ve iktisatçı John Stuart Mill’e aittir.

Dolaylı yaklaşım bireylerin aldıkları fen eğitimi boyunca bilimin doğasına herhangi bir vurgu yapılmaksızın bir yan ürün olarak öğreneceklerini kabul eder. 

Erken çocukluk döneminde fen eğitimi, dört alan esas alınarak incelenmiştir. Bunlar, Canlılar Dünyası, Fiziksel Bilim, Maddenin Doğası ve Dünya ve Uzay konularıdır.

Tahmin etme

Genel olarak kanunlar, gözlenebilen olgular arasındaki ilişkileri açıklayan betimsel ifadelere denir. 

Piaget, bireyin dış dünyayı algılamasını dört farklı bilişsel dönemle açıklamıştır. Birbirini izleyen ve yaş dilimleriyle açıklanan bu gelişim dönemlerinin her birinde çocuk farklı düşünme biçimleri ile kavram gelişimini gerçekleştirir. İşlem öncesi bir dönem vardır ancak işlem sonrası bir dönemden söz edilmemektedir. 

Gözlem, duyu organlarını (görme, koklama, işitme, dokunma, tatma) veya onların hassasiyetlerini artırıcı araç-gereçler (mikroskop, vb.) kullanarak nesne veya olayları inceleme becerisidir. Doğru cevap A seçeneğidir. 

Nesnenin doğası değişmeden görüntüsü değiştiğinde nesnenin aynı kaldığını ifade edebilme becerisine eş değerlilik adı verilir. Çocuk bu yetiye sahipse nesneye dışarıdan herhangi bir ekleme ve çıkarma olmadığında nesnenin aynı kaldığını bilir. Örneğin, kumu bir kaptan bir diğerine aktardığımızda kum kabın şeklini alır ama kum hâlen aynı kumdur.

Teknolojinin doğasını anlama bir yeterlilik alanıdır. Kendi kapsamı altında teknolojinin faaliyet alnı ve özellikleri, emel kavramları, teknolojiler arasındaki ilişkiler ve teknoloji ile diğer alanlar arasındaki bağlar bulunmaktadır. 

Materyaller çocukların ulaşamayacağı yerlere değil, hareket kolaylığı sağlayan ortamlarda kolayca ulaşabildikleri yerlere koyulmalıdır.

Çocukların keşif süreçleri doğru rehberlik ve cesaretlendirmeler ile yürütülmesi sonucunda keyif almaları kaçınılmazdır. Bilime ilişkin olumlu tutum geliştirmeleri, becerilerin gelişmesi, bilgiye ulaşmaları daha kolay olacaktır. Ancak bu çalışmalar, kesinlikle diğer etkinliklerin yapılmasına engel oluşturmamalıdır.

Halkın Bilim Tarihi adlı kitapta Conner (2013, s.16) bilimi “bilgi üretme eylemi” olarak tanımlıyor. Doğal olarak bilim ile bilgi arasında kuvvetli bağa vurgu yapılmaktadır. Bu sefer karşımıza nasıl bir bilgi sorusu çıkmaktadır. Fraenkel ve Wallen (2003) çok geleneksel olarak bilmenin yollarını sıralıyor. Bunlardan ilki, duyularımız. Elbette duyularımız işe yaramaktadır ancak bir arkadaşınızı yüzerken soğuk dediği suya, sizin ılık dediğiniz olmadı mı? Buradan sonuç çıkaramadınız o zaman ikinci aşamaya geçerseniz sahildeki 10 kişiye sorunuz. Varsayın ki 7 kişi soğuk dedi ve uzlaştınız. Su gerçekten soğuk mu? Ya suyun soğuk olduğunu kâbul eden kişilerin yaşamları Sicilya’da geçti ise? Çoğu zaman çoğunluğun dediğinin doğru olmadığı tarihsel olarak karşımıza çıkar. Burada doğru ve gerçek kavramları ile uğraşmadan, okuyucunun aklına ve konu ile ne kadar ilgilenme isteğine bırakacağız. Bu da mı olmadı, o zaman üçüncü aşama için uzman görüşü (otorite) alabilirsiniz. 

Bilimin doğasına ilişkin özellikleri farklı etkinliklerle çocuklara sunabiliriz. Bu konuda çocuk edebiyatından faydalanabiliriz. Bir hikaye kitabı etkileşimli bir şekilde okunarak çocukların bilimin doğasına ilişkin anlayışlarına katkı sağlanabilir.

Vygotsky’nin (1978) ilkeleri dikkate alınarak gerçekleştirilen bir öğrenme- öğretme ortamındaki temel ilkeler aşağıda sıralanmıştır. • Öğrenme sosyal ve işbirlikli bir etkinliktir. • Bir çocuğun kendi başına gerçekleştirebileceğinden daha zor üst düzey görevler verilerek potansiyelinin artırılmasını sağlamak olarak tanımlanabilecek “yakınsal gelişim alanı”, eğitim programı hazırlama ve ders planlamada bir yol gösterici olarak görülmelidir. • Öğrenme, bağlamın çocuk için anlamlı olması durumunda gerçekleşir. Bu nedenle öğrenme ve bilgi kazanımı çocukların gerçek yaşamlarından ayrı düşünülemez. • Okulda öğrencilerin yaşadıkları deneyimler onların okul dışı deneyimleri ile yakından ilişkili olmalıdır. Bu nedenle öğretmenin çocuğu ve yakın çevresini tanıması anlamlı öğrenme için bir gerekliliktir. 

Çocuklara bilimin erken yaşlarda öğretilmesi için altı sebep sunmuştur. Bunlardan birisi de; Çocukların doğuştan gelen, doğayı gözlemleme ve onu anlamaya çalışma yetilerine sahip olmaları. 

Bilim ve felsefe bir bütün değildir. Bir birlerini ayıran çizgiler Rönesans döneminde çizilmiştir.