Osmanlı devlet yapısı saray, Babıali^, ulema ve askerlerden oluşan dörtlü bir dengeye dayanmaktaydı. O¨te yandan, Osmanlı’nın sınıfsız bir yapıda olması devlet ile toplum bütünleşmesini geliştirmiştir. Bu da toplumsal düzeyde gerçekleşecek muhalefet zeminini yok etmiştir.

“Burjuva kamusal alanı” tanımlaması, Alman düşünür Jürgen Habermas tarafından geliştirilmiştir. Habermas, bu tanımlamayı Batı Avrupa coğrafyasının 17. ve 18. yüzyıllardaki tarihsel ve toplumsal dinamiklerini merkeze çekerek tanımlamıştır.

“Angien regime” kavramı, genellikle “feodalizm” ile aynı anlamda kullanılmaktadır. M.Ö. 800 ile M.S. 1800 yılları arasındaki tarihsel dönemi ifade etmektedir. “Angien regime” kavramı, ulusal düzeydeki ticaretle uğraşan sınıfın ve yönetimdeki bürokratların, feodal ayrıcalık sahipleriyle yan yana gelişmekte oldukları 18. yüzyılı tanımlar.

Devlet ve özel alanın sınırları dışında kalan ara kurumlar; Kâr amacına değil, üyelerin karşılıklı yararına dayanan yardım örgütleri, dernekler, sendikalar, siyasi partiler, belli ortak görüşteki bireyleri biraraya getiren nükleer silah karşıtı örgütler, ekolojik örgütler vb. baskı grupları, kooperatif temelde kurulup işletilen ekonomik örgütler şeklinde olup, parlamenter kurumlar devlet kurumları arasında yer almaktadır.

Osmanlı devlet yapısı Saray, Babiali, Ulema ve askerlerden oluşan dörtlü bir dengeye dayanmaktadır. Bu nedenle Osmanlı siyasal kültürü, siyasal taleplere sahip bir sivil topluma zemin oluşturacak özelliklerden uzaktı. Ayrıca, siyasal yapılanma Osmanlı’dan önce de merkeziyetçi bir yapıya dayanmaktaydı. Ancak 19. Yüzyılda, Osmanlı modernleşme çabalarının başladığını görüyoruz. Öte yandan, Osmanlı’nın sınıfsız bir yapıda olması devlet ile toplum bütünleşmesini getirmiştir. Bu da toplumsal düzeyde gerçekleşecek muhalefet zemini yok etmiştir.

Sivil toplum, yurttaşların özgür örgütlenme ve iletişim hakkına sahip oldukları bir alandır. Bu nedenle doğru yanıt "İletişim hakkı" yani A seçeneğidir.

Tek bir dünya sistemine gidildiğine ve temel olarak “iktisadi” bir sürece işaret eden kavram küresellşme kavramıdır. Bu nedenle doğru yanıt B seçeneğidir.

Barış gazeteciliğinin harmatif ve profesyonel olmak üzere iki temel önermesi bulunmaktadır. Barış gazeteciliğine göre, medya barışı özendirmede ve desteklemede pozitif bir rol oynamalıdır.

“Çevre ülkeler ekonomik olarak yükselseler de kısa sürede çöküşe geçecektir” bu dinamiklerden biri olmadığından

Hak haberciliği, insan hakları kavramını ölçü alır.

Sansürün bir türüdür. Bu nedenle doğru yanıt E seçeneğidir.

Devlet yayıncılığında iletişim alanını dolduran iktidarın tercih ettiği enformasyondur. İktidar, iletişim alanını kontrol eder. Eleştirel görüşler bu kanalda kendine yer bulamaz. Zararlı ve tehlikeli olanlar medya sistemi tarafından ayıklanır. Varolan siyasal iktidarın uygulamalarını destekleyen görüş ve kimlikler kendilerine yer bulabilirler.

Bu tür yayıncılık, genellikle, bir tür toplum mühendisliği içermektedir. Toplum mühendisliğinden kastettiğimiz, eğitim ve iletişim sistemlerinin kontrol edilmesi ile toplumun değer sisteminin ve dünya algısının biçimlendirilmesidir. Bu tür süreçlerde totaliter yönetimi oluşturan devletin resmi ideolojisi yurttaşlara aktarılmak ve benimsetilmek istenir. Enformasyon akışı tek yanlıdır. Toplumsal taleplerin diğer yurttaşlara ve siyasal alana taşınması engellenir. D ve E şıkları kamu hizmeti yayıncılığını anlatmaktadır

Kamu hizmeti yayıncılığı, en temelde, bir tür kamusal alanda temsilde eşitliği gerektirmektedir. Kamusal yayıncılığın en önemli sorunu, kamusal  bir bütçe ile finanse edilirken yönetim kademelerinin iktidardan bağımsız nasıl oluşacağı konusudur. Kamusal yayıncılığın kaynakları lisans anlaşmaları, konsolide bütçeden ödemeler ve belli malların tüketimlerine konan vergilerden sağlanmaktadır. İdari yapısı ise, ülkeden ülkeye farklılık gösterse de yayın ilkeleri şunlardır: Çoğulcu bir temsil, azınlık ve dezavantajlı gruplara yayında yer açma, ticari olmayan kültürel yayınlar, eğitim amaçlı yayınlar.

Medya ve siyasetin kendiliğinden ilişkisi karşılıklı bağımlılık ilişkisidir. İletişimin siyaseti biçimlediği herkesin kabul etmek zorunda kaldığı bir gerçektir. Siyaset de anayasa, yasa ve hukuki düzenlemeler ile iletişim alanını düzenlemektedir. Yapılan düzenlemelerin biçimlendirdiği medya ve iletişim alanına “medya sistemi” denmektedir. Doğru yanıt A seçeneğidir.

Haberler olaylarla ilgilidir, yoksa birtakım sorunların durumuyla ilgili değildir: Haber, olaylar ve gerçekler hakkındadır. Haber medyasının temel mobilyası tek bir olaydır. Röportaj da olaylar ve gerçekler hakkındadır. Ama, röportajın temel mobilyası tek bir olay değildir. Haber, geçmiş ya da gelecek olandan daha çok, yaşanan zamanı amaçlar; şimdiyi hedef alır. Haber bir olayın ortaya konmasıdır. Bir olayla ilgili deneyimi yansıtmaz. Röportaj, haberden daha karmaşık, daha çok yetenek ve beceri gerektiren bir yazı türüdür. Haberde bir olay işlenirken -genellikle bir olayın bir yönü- röportaj, aynı olayın birden fazla hatta her yönünü dikkate almak zorundadır.

Batı’da geliştirilen katılımcı sivil toplum düşüncesinin temel özellikleri şunlardır: Temel hak ve özgürlüklerin eksiksiz varlığını onaylamak, sivil toplumu temel hak ve özgürlükler üzerine kurmak, merkezi otoritenin sivil yaşama kural koyarak müdahale yetkisini sınırlandırmak, yurttaşların kendisini ilgilendiren her konuda aktif katılımlarını sağlamak, yetki ve sorumluluğu, doğrudan demokrasi anlamında yerel ve bölgesel düzeylere yönlendirmek.

:  Radikal basın tarihi, Habermas’ın dönem basını hakkındaki tezini dört açıdan eleştirmiştir. 1) Habermas’ın dönemin basınına ilişkin aklı ve nesnelliği öncelemesini eleştirir. 2) Dikkatleri, onun basın temsiliyeti ile ilgili tarihsel betimlemesinde eksik boyut olan sınıf çatışmasına çeker. 3) Pazar sisteminin, kamusal alana toplumsal erişiminin engellenmes konusunda Habermas’ın anlayışının yetersizliğine işaret eder. 4) Radikal basının, Habermas tarafından yok sayılmasını eleştirir.

“Asya’nın Dört Kaplanı” olarak tanımlanan ülkeler arasında Japonya bulunmamaktadır. Bu nedenle doğru yanıt C seçeneğidir.

Keane (1992), medya alanındaki teknolojik dönüşümün sonucu “basın özgürlüğü” kavramının yerine daha karmaşık ve farklılaşmış bir kavram olan “iletişim özgürlüğü”nün konması gerektiğini belirtir. Çünkü, basın özgürlüğü kavramının erişilirlik ve evrensellik iddialarıyla bağdaşmayan çelişkilerini aşmak gerekmektedir.

Japonya ile Asya Kaplanları arasında gerçekleştirilen “Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği” (APEC), dünyanın başlıca üç ekonomik merkezinden birini oluşturmuştur. Bir başka deyişle, APEC, “Avrupa Birliği” (AB) ve “Kuzey Amerika Ticaret Antlaşması” (NAFTA) karşısında alternatif bir ekonomik gücü temsil etmektedir.