Medyada Dil Kullanımı Ara 3. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
I. Medya ürünlerinin somut fiziksel bir varlığı vardır.
II. Her medya ürününün ekonomik bir değeri vardır.
III. Medya ürünlerini, gerçek anlamlarını kazandıkları bir alan olarak görebiliriz.
Yukarıdakilerden hangisi medyada içerik üretim işinin özelliklerindendir.
Yalnız I |
Yalnız II |
II ve III |
I ve III |
I, II ve III |
Medyada içerik üretim işinin bazı özellikleri vardır: 1. Medya ürünlerinin somut fiziksel bir varlığı vardır: bir reklam filmi, gazete, sinema filmi, yazılı/görsel/işitsel haber 2. Her medya ürününün ekonomik bir değeri vardır. Sinema bileti ücreti gibi doğrudan ödeme olabileceği gibi reklam filmlerinin ürün satışını artıran etkisi şeklinde dolaylı bir değeri olabilir. 3. Medya ürünlerini, gerçek anlamlarını kazandıkları bir alan olarak görebiliriz. medya mesajlarının ne söylediği ve nasıl söylediği; bireyler ve toplumsal varlıklar olarak bizim için farklı anlamları vardır. Burada bahsi geçen anlamlar psikolojik, duygusal, fiziksel, kültürel ve entellektüel olarak etkilendiğimiz yolları ifade eder.
2.Soru
Artsüremli gelişimin dilin incelenmesinde tek süreç olmadığını ve bir sözcüğün tarihinin anlamını ancak çok yetersiz bir şekilde açıklanabileceğini öne süren dilbilimci aşağıdakilerden hangisidir?
Roman Jakobson |
Roland Barthes |
Noam Chomsky |
Charles Sanders Peirce |
Ferdinand de Saussure |
Saussure, artsüremli gelişimin (yani dili geçirdiği evrim içerisinde inceleme) dilin incelenmesinde tek süreç olmadığını ve bir sözcüğün tarihinin anlamını ancak çok yetersiz bir şekilde açıklanabileceğini öne sürer. Doğru cevap E'dir.
3.Soru
Halkla ilişkilerin temelinde, hangi kavram yer almaz?
Algı |
Yabancı dil |
Retorik |
İkna |
İletişim |
Halkla ilişkilerin temelinde, iletişim, ikna, tutum, retorik ve algı
kavramları yer alır.
4.Soru
Aşağıdakilerden hangisi, yazıda yer alan paragraflarda düşünceleri geliştirmenin tekniklerinden biri değildir?
Örnekleme |
Tanık gösterme |
Tanımlama |
Benzetme |
Karşılaştırma |
Yazıda yer alan paragraflarda düşünceleri geliştirmenin çeşitli teknikleri vardır. Bu teknikler şunlardır: Tanımlama, örnekleme, karşılaştırma ve tanık gösterme.
5.Soru
"Türkçe renk adları konusunda dünyanın en zengin dillerinden biridir. Yeni Gine'de yaşayan Daniler ise renk adı olarak biri “karanlık ve koyu”; diğeri ise “aydınlık ve açık” anlamına gelen iki kelimeyle yetin- mektedir. Eskimolar, yaşam şartlarından dolayı “kar”; Keçuvalar ve Aymaralar gibi Güney Amerika Kızılderilileri temel besin kaynaklarından olduğu için “patates” çeşitlerini bütün dillerden daha ayrıntılı tanımlayabilmektedir."Yukarıdaki açıklamaya göre dile etki eden neden aşağıdakilerden hangisidir?
Coğrafyanın etkisi |
Din etkisi |
Gelişmişlik düzeyi |
Kültürün etkisi |
Göçler |
Toplumların düşünce sistemini tarihleri, kültürleri, yaşam biçimleri, gelişmişlik dü- zeyleri, ekonomileri, yurt edinilen coğrafyalar, göçler, savaş ya da barış nedeniyle ilişkide bulunulan ülkeler, din gibi toplumsal hafızalarda yer eden çok çeşitli ögelerin etkileme- sinden dolayı dillerin şekillenmesi de çok farklı kaynaklardan beslenmektedir. O¨rneğin, Türkçede akrabalık ilişkilerini ifade eden pek çok kelime bulunurken bir kelimeyle birden fazla akrabalık isminin karşılandığı diller de vardır. Bu durum, Türk kültüründe akraba ilişkilerine verilen önem ve bu önemin tarihi^ süreç boyunca yaşatılmasının dile yansı- masıdır. Yine yaşanılan coğrafyanın etkilerinden dolayı Türkçe renk adları konusunda dünyanın en zengin dillerinden biridir. Yeni Gine’de yaşayan Daniler ise renk adı olarak biri “karanlık ve koyu”; diğeri ise “aydınlık ve açık” anlamına gelen iki kelimeyle yetinmektedir. Eskimolar, yaşam şartlarından dolayı “kar”; Keçuvalar ve Aymaralar gibi Güney Amerika Kızılderilileri temel besin kaynaklarından olduğu için “patates” çeşitlerini bütün dillerden daha ayrıntılı tanımlayabilmektedir.
6.Soru
Aşağıdaki kitle iletişim araçlarında Türkçe kullanımı ile ilgili verilen ifadelerden hangisi doğrudur?
Bir dildeki en basit bir kuralı uygulamamaktan kaynaklanan ihmaller daha büyük dilsel yıkımların da oluşmasına neden olmamaktadır. |
Medya çalışanları doğru ve düzeyli bir Türkçe kullanımına her kurum ve kişiden daha çok sahip çıkmalı, ortak bir dil politikası geliştirmelidir. |
Medya, dilin öğrenilmesi ve kullanılmasında, insanların dil kullanım becerileri üzerinde aile ve eğitim kurumları kadar etkili değildir. |
Edilgin bir okuyucu/izleyici de “medyatik dil”in egemenliğine hapsolması zordur. |
Günümüzde dil düzeyleri ve kullanım biçimlerini öncelikle okul belirlemektedir. |
Günümüzde dil düzeyleri ve kullanım biçimlerini öncelikle medya belirlemekte; nasıl konuşulması, hangi kelimelerin seçilmesi gerektiğini medya öğretmekte ve edilgin bir okuyucu/izleyici de “medyatik dil”in egemenliğine kolaylıkla hapsoluvermektedir. Medya dilin öğrenilmesi ve kullanılmasında aile veya eğitim kurumları gibi pek çok yapının ötesinde insanların dil kullanım becerileri üzerinde çok daha etkili olabilmektedir. Medya çalışanlarının, doğru ve düzeyli bir Türkçe kullanımına her kurum ve kişiden daha çok sahip çıkması, ortak bir dil politikası geliştirmesi gerekmektedir. Dildeki en basit bir kuralı uygulamamaktan kaynaklanan ihmaller daha büyük dilsel yıkımların da oluşmasına neden olmaktadır.
7.Soru
Dil ve söz arasında ayrım yapan ve dili soyut, toplumsal ve kültürel bir sistem olarak ele alan ilk düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
Ferdinand de Saussure |
Roland Barthes |
Charles Sanders Pierce |
Charles Darwin |
Claude Levi Strauss |
Modern dilbilimin kurucusu olan Ferdinand de Saussure (1998: 44), dil (langue) ile söz (parole) arasında ayrımı yapan ilk düşünürdür. Ona göre, dil toplumun tüm bireylerini kuşatan soyut bir sistemdir; toplumsal ve kültürel olarak yapılandırılan bir sistemdir; İngilizce, Fransızca veya Türkçe dediğimizde aslında bir dil’den söz edersiz. Söz ise konuşma ile ilişkilendirilebilir ve dilin bireysel kullanımıdır.
8.Soru
Aşağıdakilerden hangisi giriş bölümüne ilişkin yanlış bir bilgidir?
Giriş bölümü konuya hazırlık niteliğindedir |
Giriş bölümü okuyucunun zihnindeki olası tüm |
Düşünceler iç içe, sanki düzenli bir labirent oluşturulurcasına |
Giriş bölümünde ele alınacak konu topluca yalın bir biçimde |
Giriş bölümünde |
Çoğunlukla yazı üç bölüme ayrılır. Bunlar giriş, gelişme ve sonuç bölümleridir. Bu
üçlü, bize yazının planını verir. Yazıda plan bu üçlü üzerine kurulur. Giriş bölümünde
okuyucu ilgisinin çekilmesi amaçlanır. Burada ele alınacak konu topluca yalın bir biçimde
ortaya koyulmalı, ardından da konuyu dağıtmadan ana düşünceyi açacak, geliştirecek
düşüncelere ve ayrıntılara geçilmelidir. Düşünceler iç içe, sanki düzenli bir labirent oluşturulurcasına
birbirini izlemelidir. Sonuç bölümü ise okuyucunun zihnindeki olası tüm
sorulara yanıt verebilme özelliğine sahip olmalıdır
9.Soru
İnternet aracılığıyla dünyadaki tüm bilgisayarların ağ oluşturacak şekilde birbirine bağlandığı ve sosyal, ekonomik ve politik tüm ilişkilerin ağlar aracılığıyla gerçekleştirildiği toplum biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
Sosyal Ağlar |
Ağ Dünyası |
Ağ Toplumu |
Bilişim Merkezi |
Sanal Dünya |
İnternet aracılığıyla dünyadaki tüm bilgisayarların ağ oluşturacak şekilde birbirine bağlandığı ve sosyal, ekonomik ve politik tüm ilişkilerin ağlar aracılığıyla gerçekleştirildiği toplum biçimine Ağ Toplumu denir. Doğru cevap C'dir.
10.Soru
Ana düşünce ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Ana düşünce cümlesi geliştirilmeye uygun olmalıdır. |
Amacımızı belirleyen önermedir. |
Ana düşünce cümlesinin, yazıya başlamadan önce düşüncede net bir biçimde belirlenmesi zorunludur. |
Ana düşünce soru şeklinde olabilir. |
Kaleme alınacak her öge ana düşüncenin denetimi altında bulunmalıdır. |
Amacımızı belirleyen bu önermeye ana düşünce de denir. Ana düşünce cümlesinin, yazıya başlamadan önce düşüncede net bir biçimde belirlenmesi zorunludur. Sonradan yazılacaklara genellikle bu ana düşünce cümlesi yön verecektir çünkü yazının düşünce yapısı onun üzerine kurgulanır. Kaleme alınacak her öge onun denetimi altında bulunmalıdır. Asal önerme cümlesinin yazıda belli bir yeri yoktur. Bu cümle yazının başında, ortasında, sonunda olabileceği gibi bazen yazının tamamında içkin olarak yer alabilir. Ana düşünce cümlesi konu değil düşünce olmalı, açık ve özlüce anlatılmalı, farklı yorumlara yol açmamalı, geliştirilmeye uygun olmalıdır.
11.Soru
Aşağıdaki kelimelerden hangisinin yazımı doğrudur?
güpe gündüz |
pırıl pırıl |
sırıl sıklam |
sip sivri |
çepe çevre |
Sıfat veya zarf görevindeki pekiştirmeli sözler bitişik yazılır: apaçık, büsbütün, çepeçevre, çırılçıplak, dümdüz, gömgök, güpegündüz, kapkara, masmavi, paramparça, sapasağlam, sırılsıklam, sipsivri, yemyeşil vb. Pırıl pırıl ise ayrı yazılır.
12.Soru
Aşağıdaki kelimelerden hangisi doğru yazılmıştır?
Afferim |
Cimnastik |
Fortmanto |
Yalnız |
Süpriz |
Afferim değil aferin, cimnastik değil jimnastik, fortmanto değil portmanto ve süpriz değil sürpriz olmalı idi. Yalnız doğru yazılmıştır.
13.Soru
Retorik figürleri ilk olarak hangi filozoflar tarafından tanımlanmıştır?
Aristo ve Socrates |
Aristo ve Descartes |
Socrates ve Descartes |
Aristo ve Quintillian |
Quintillian ve Platon |
Retorik figürleri ilk olarak Eski Yunan filozofları Aristo ve Quintillian tarafından tanımlanmıştır. Bir retorik figürü, ifadede gerçekleştirilmiş ‘sanatsal olarak yapılandırılmış bir sapma’yı ifade etmektedir. Doğru cevap D seçeneğidir.
14.Soru
Kaynağın, hedef kitlenin mantıksal yönüne hitap etmesine ne ad verilmektedir?
Retorik |
İkna |
Pathos |
Ethos |
Logos |
Logos: Kaynağın, hedef kitlenin mantıksal yönüne hitap etmesidir. Analitik düşünceden, akıl yürütmeden ve kıyaslardan yararlanarak alıcıların ikna edilmesidir. Kanıtlar, deliller ve bunlar kullanılarak yapılan ispat, logos ile ilgilidir. İspat için toplumsal doğruların(topos) kullanılması da retorik yaklaşımın sonucudur.
15.Soru
Günümüz kültürünün başat özelliği hangi seçenekte yer almaktadır?
Görsel kültür |
Deneyim |
İletişim |
Yazılı kültür |
Elektronik yazı |
Görsel kültür, günümüz kültürünün başat özelliği olarak kabul görür çünkü modern kültür, görsel olana, görüntüye dayalı ve görülenin hakim olduğu bir kültürdür. Görsellik, görmenin ve görüneni anlamanın temel koşuludur. Günümüzde artık baktığımız şeyi görmemiz ve gördüğümüz şeye inanmamız beklenmekte, bu algı ve anlamlandırma da toplumsal ve kültürel bir bağlam içinde gerçekleşmektedir. Demek ki hem gördüğümüz şeyler hem de görme biçimimizin kendisi, basitçe verili doğal bir beceri sonucu değildir. Her baktığımızı görmeyiz çünkü görmek, öncelikle duyu yönelimli olmakla birlikte, aslında bilişsel ve zihinsel bir iştir.
16.Soru
............. ; okuyucunun bir konuya ilişkin kanı, düşünüş ve davranışını etkilemeyi, değiştirmeyi amaçlar. ............. ise ; okuyucunun bir olayın oluş sürecine dâhil edilerek, onun gelişmesini izleme amacına dayanır.
Yukarıdaki paragrafta tanımları verilen anlatım biçimleri sırasıyla hangisidir?
Açıklama / Tartışma |
Tartışma / Öyküleme |
Betimleme / Tartışma |
Öyküleme / Betimleme |
Açıklama / Öyküleme |
Tartışma; okuyucunun bir konuya ilişkin kanı, düşünüş ve davranışını etkilemeyi, değiştirmeyi amaçlar. Öyküleme ise; okuyucunun bir olayın oluş sürecine dâhil edilerek, onun gelişmesini izleme amacına dayanır.
17.Soru
Aşağıdakilerden hangisi diller ve kuralları ile ilgili doğru bir ifadedir?
Bütün diller gramer, sözvarlığı, söz dizimi ve kuralları bakımından benzerlik göstermektedir. |
Her dil, kendi yazım kurallarını başka dillere göre belirler. |
Her dil yalnızca bilgi ve düşünceyi taşır. |
Diller, hüküm süren değerleri ve normları onaylayıp destekleyerek içinde |
Dillerin ses sistemleri ihtiyaçları doğrultusunda belirlenir. |
Diller, bir yandan hüküm süren değerleri ve normları onaylayıp destekleyerek içinde barındırırken diğer yandan da istenmeyen pozisyonları bastırmaktadır. Örneğin, dünya dilleri, dilbilgisel cinsiyet bulunanlar ve bulunmayanlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Hint Avrupa dillerinde genelde eril, dişil gibi iki veya eril, dişil, belirsiz gibi üç türden oluşan dilbilgisel cinsiyet, özellikle Bantu dilleri gibi sınıandırmalı dillerde daha fazla ayrıma sahiptir. Bu dillerde kişiler, canlılar, cansızlar, eşyalar, nesneler, organizmalar, vasıflar ve yönlerde cinsiyet sınıflandırması yapılmaktadır. Rusça ve Arapça gibi birkaç dilde ise eylemler bile cinsiyet oluşumu göstermektedir. Bazı dillerde ise ya yoğun bir şekilde kullanılmakta ya da zamanla kaybolmaktadır. Örneğin Hint Avrupa dil ailesindeki İran dilinde önceleri bulunan üç dilbilgisel cinsiyetin daha sonra yok oluşu gibi. İsimlerin cinsiyet konusu, dilbilgisel cinsiyet bulunan dillerde oldukça önemli bir yere sahiptir ve kullanım kuralları vardır. Tarihte ilk dilsel cinsiyet ayrımı 5. yüzyıl sofistlerinden Protagoras’a dayandırılmaktadır. Buna karşılık Türkçede dilbilgisel cinsiyeti gösteren belirli veya belirsiz artikelleri ifade edecek ekler yoktur. Fakat diğer seçeneklerde belirtilen ifadeler yanlıştır. Doğru yanıt D'dir.
18.Soru
"Yazı yazmak, tanımadığım, benimle aynı dili konuşmayan ve benimle aynı çağda yaşamayan pek çok insana düşüncemi iletme olanağı veriyor." diyen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
Jean Paul Sartre |
Brice-Parain |
Luce İrigaray |
Berger |
Virginia Woolf |
"Yazı yazmak, tanımadığım, benimle aynı dili konuşmayan ve benimle aynı çağda yaşamayan pek çok insana düşüncemi iletme olanağı veriyor." diyen yazar Luce İrigaray'dır.
19.Soru
Aşağıdakilerden hangisi düşünce geliştirme teknikleri arasında yer alan örnekleme tekniğinin özelliklerinden biridir?
Bir kavram, varlık, nesne, nitelik ve özelliklerine göre neden - sonuç ilişkileri aracılığıyla ortaya konulur. |
Okuyucunun yazılacakları kavramasına ve düşüncenin gelişmesine yön verir |
İki varlık, kavram, olgu ya da durum arasındaki benzerlik ve karşıtlıklar ortaya koyulur |
Soyut bir düşünceye somutluk kazandırmak için kullanılır |
Konu hakkında tanınmış, güvenilir ve ilgili birinin sözüne ve düşüncesine başvurulur |
Örnekleme, soyut bir düşünceye somutluk kazandırmak, onu görünür kılma ve okuyucunun alımlama süreçlerinde canlandırabilmesi için kullanılan bir yöntemdir.
20.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’deki ayrımcılığın sosyolojisini yorumlayabilmek için kullanılan teorik ilkeler arasında yer almaz?
Gruplararası eşitsizliğin hüküm sürdüğü modern toplumlarda, bazı gruplar diğerlerine oranla daha baskındır, hâkimdir ve güçlüdür. |
Damgalamayla birlikte baskın grup madun gruplarla ilgili kalıp yargılar üretir. |
Kalıp yargılarla uğraşmanın zor bir yanı vardır; çünkü kalıp yargılar bir kısım “doğruluk payı” taşıyabilir. |
Damgalanmış gruplar, kendileriyle ilgili kalıp yargılara uygun davrandığında ayrımcılık gibi sorunlar toplumsal bir mesele hâline gelmez. |
İnsanların gruplara aidiyetleri yoktur. |
İnsanların birden fazla gruba aidiyetleri vardır. Bu açıdan baskın ve alt konumlu gruplararası ilişkiler tek boyutlu değildir. Yani bir grupta baskın olan biri bir başka grupta alt konumda olabilir. Örneğin bir kadın örgütünde lider konumunda olan bir kadın bir siyasi parti içerisinde hayli alt statülü olabilir. Buna göre doğru yanıt E'dir.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ