AİLE İÇİ UYUMLU ETKİLEŞİM Dersi Tek Ebeveynlik ve Uyum soru cevapları:

Toplam 39 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP:

Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık, bireyde sadece hastalıkların olmaması değil, bireyin bedenen, ruhen, sosyal ve fiziksel yönden tam bir iyilik hali içinde olmasıdır.


#2

SORU:

Psikolojik iyi oluş kavramı nedir?


CEVAP:

Psikolojik iyi oluş, bireyin biyolojik, psikolojik
ve sosyal açıdan kapasitesini geliştirmesidir. Psikolojik
iyi oluş, bireyin yaşamını iyi bir şekilde yaşamasını ifade
eden bir kavramdır. Bir başka deyişle psikolojik iyi oluş,
bireyin güçlükler karşısında yaşama uyumudur. Bireyler
yaşamla mücadele ederken, anlamlı hedefler belirleyip
bu hedeflere ulaşırlar. Böylece büyümelerini
gerçekleştirirler ve gelişmelerini sürdürürler.


#3

SORU:

Bireyler hangi tür davranışlarla psikolojik iyi oluşlarını geliştirebilirler?


CEVAP:

Bireyler altı temel alanda gösterdikleri
davranışlarla psikolojik iyi oluşlarını geliştirmektedirler.
• Kendini kabul: Kendini kabul, bireyin olumlu ve
olumsuz özellikleriyle birlikte kendini kabul
etmesidir.
• Olumlu ilişkiler kurma: Bireyin kendisi dışındaki
insanlarla olumlu ilişkiler kurması önemli bir
psikolojik iyi oluş alanıdır. Yaşanan bu olumlu
ilişkiler; sevgi, güven, empatik olma, sevecenlik
ve yakınlık gibi özellikleri içerir.
• Özerklik: Özerklik, bireylerin hem kararlarında
hem davranışlarında hem de yargılamalarında
bağımsız hareket etmeleri anlamına gelmektedir.
Özerklik, bağımsızlığı, davranışın içsel olarak
düzenlenmesini ve kontrol duygusunu içerir.
• Çevrede ustalaşma: Bireylerin önemli
ihtiyaçlarından biri yetkinliktir. Bireyler yetkinlik
ihtiyaçlarını çevrede ustalaşarak doyururlar.
Çevrede ustalaşma, bireyin gereksinimlerini
karşılayacak çevreyi oluşturması, araması ve
kullanması anlamına gelmektedir.
• Yaşamın amacı: Amaçlar, bireyleri harekete
geçiren en önemli araçlardandır. Birey, yaşamın
anlamı ve amacı konusunda çeşitli duygulara
sahiptir. Birey, amaçlarıyla, niyetleriyle ve
yönelim duygusuyla yaşamın anlamını
yakalamaya çalışır.
• Kişisel büyüme: Her insan kendini gerçekleştirme
ihtiyacına yanıt bulmaya çalışır. Kendini
gerçekleştirirken de kişisel açıdan büyüme de
gerçekleşir. Kişisel büyüme, bireyin kendi
potansiyellerini geliştirdiğine ve bir birey
olduğuna ilişkin inançlarını içerir.


#4

SORU:

İyilik hali nedir ve nasıl oluşturulur?


CEVAP:

İyilik hali, bireyin bedensel, toplumsal ve
psikolojik olarak tam işlevde bulunması için kişisel,
sosyal ve çevresel alanlarda tam işlevde bulunduğu bir
hayatı yaşamasıdır. Birey manevi yaşam, kendini
düzenleme, iş yaşamı ile serbest yaşam, sevgi ve
arkadaşlık gibi alanlarda tam işlevde bulunarak iyilik
halini artırmaya çalışır.


#5

SORU:

Psikolojide öznel oluşun önemi nedir ve bileşenleri nelerdir?


CEVAP:

Psikolojide mutluluk, öznel iyi oluş kavramıyla
ele alınır. Öznel iyi oluşun hem duygusal hem de bilişsel
olmak üzere iki önemli bileşeni vardır. Bu bileşenlerden
ilki bilişsel bir özellik gösterir ve yaşam doyumu olarak
ifade edilir. Yaşam doyumu, bireyin yaşamından
memnun olup olmadığına yönelik değerlendirmeleri
içermektedir. Duygulanım boyutu ise, hem olumlu hem
de olumsuz duyguları içermektedir. Bireyler
yaşamlarından yüksek düzeyde doyum alıyorlarsa,
olumlu duyguları sıklıkla ve olumsuz duyguları çok az
yaşıyorlarsa bu durumda öznel açıdan iyi bir
konumdadırlar demektir. Bir başka deyişle oldukça
mutludurlar.


#6

SORU:

Literatürde ailein işlevleri olarak nelerden bahsedilmektedir?


CEVAP:

Ailenin yerine getirmesi gereken bir takım
görevler vardır. Bunlara kimlik görevlerini yönlendirme,
sınırları düzenleme, ailenin duygusal atmosferini
yönetme, aile yapısında meydana gelen değişimi
yönetme ve ev halkının devamını sağlama gibi örnek
verilebilir. Bu görevlerin yanında ailenin işlevleri diye
bir kavram daha bulunmaktadır. Ailenin işlevleri demek,
ailenin bireylerin ve toplumun yaşamına bir şeyler
katması ve vermesi demektir. Bir başka deyişle, işlev
ailenin neden var olduğunu açıklayan bir kavramdır. Bu
noktada ailenin işlevleri, ekonomik ihtiyaçların
karşılanması, statü sağlanması, çocukların eğitiminin
planlanması, dini eğitim verilmesi, boş zaman
faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, aile üyelerinin
birbirlerini korumaları ve karşılıklı sevgi ortamının
oluşturulması gibi boyutlarda ele alınabilir.


#7

SORU:

Sağlıklı ve sağlıksız ailelerin özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Sağlıklı ailelerde çiftler uyumludur, eşler
arasında etkili iletişim bulunmaktadır, aile üyeleri
birbirlerine destek olmaktadırlar, ailede görev ve
sorumluluklar yerine getirilmektedir, çocuklarla
ilgilenilmektedir, karşılıklı saygı ve değer ön plandadır,
boş zamanları birlikte paylaşmak söz konusudur ve eşler
ekonomik olarak aileye katkıda bulunmaktadırlar.
Sağlıksız ailelerde ise, aile üyelerinin rolleri belirsizdir,
aile üyeleri arasında sınırlar ya çok katı ya da çok
belirsizdir, aile üyeleri arasında olumsuz ve yetersiz bir
iletişim bulunmaktadır, aile üyelerinin ihtiyaçlarını
karşılamada sorunlar vardır ve madde bağımlılığı,
depresyon gibi psikopatolojiler de gözükür.


#8

SORU:

Aile yaşam döngüsündeki dönemler ve bu dönemlerde bireylerin başarması gereken şeyler nelerdir?


CEVAP:

1. Evden Ayrılma Öncesi Dönem: Birey, bu
dönemde eğitim açısından lise dönemini
yaşamaktadır.
Kişi, hem akranlarıyla hem de akrabalarıyla
ilişkilerini devam ettirmek ve okulunu bitirmek
göreviyle karşı karşıyadır.
2. Evden Ayrılma Dönemi: Birey kendisini aileden
farklılaştırmaya çalışır. Birey yakın ilişkiler
geliştirmek durumundadır. Anne ve babasıyla
yetişkin-yetişkin ilişkilerini geliştirmeye ve
sürdürmeye çalışır. Aynı zamanda kişi
kariyerinin gerektirdiği görevleri de yapmak
durumundadır.
3. Evlilik Öncesi Dönem: Bireyler, romantik
yakınlıklar kuracakları kişileri seçmek ve
onlarla bir ilişki geliştirmek durumundadırlar.
Bu sürecin sonucunda da evlenmeye karar
vermektedirler.
4. Çocuksuz Çift Dönemi: Birey, eşi ile birlikte
yaşama becerileri geliştirmek durumundadır.
Çiftler için hem kendi aileleriyle hem de eşlerin
aileleriyle ilişkiler kurmak ve aile olarak çevre
ile ilişkileri geliştirmek önemli görevlerdendir.
5. Çocuklu Aile: Çocuklu aile olma durumuna
çiftler kendilerini alıştırmalıdırlar. Annelik ve
babalık rollerine uyum sağlama görevini yerine
getirmelidirler. Büyük annelerle ve babalarla
ilişkilerin geliştirilmesi bir diğer görevdir. Tüm
bunların yanında çocuklar da akran gruplarıyla
ilişkiler geliştirmeye başlarlar.
6. Ergen Çocuklu Aileler: Anne ve babalar,
ergenlerin özerkliklerini destekleyerek onlarla
ilişki kurmak durumundadırlar. Çiftler, kariyer
düzenlemeleri yapmaya kendilerini
hazırlamalıdırlar. Çekirdek ailelerindeki
ebeveynlerinin bakım sorumluluklarını
almaktadırlar.
7. Çocukların Evden Ayrıldıkları Dönem: Ergen
çocuklar, genç yetişkin olarak evden ayrılırlar.
Çiftler yeni duruma kendilerini alıştırırlar.
Torunlar dünyaya gelebilir. Büyük anne ve baba
rollerine kendilerini alıştırırlar. Çekirdek
ailelerindeki ebeveynlerin kayıplarıyla başa
çıkmak durumundadırlar.
8. Yaşlılık Dönemi: Ölüme hazırlık dönemidir.
Bireyler yaşamlarını gözden geçirirler ve
yeniden bütünlük oluşturma sürecini yaşarlar.
Deneyimlerini yeni kuşaklara aktarmaktadırlar.
Fiziksel çöküşle ve eşin ya da akranların
kayıplarıyla başa çıkmak durumundadırlar.


#9

SORU:

Bireylerin kendilerine uygun eş seçmeleri kaç
aşamada gerçekleşir ve bunlar hangi davranışları
kapsamaktadır?


CEVAP:

Bireylerin kendilerine uygun eşleri seçmeleri
dört önemli aşamada gerçekleşir.
• Birinci aşamada bireyler, mevcut adaylarla
etkileşime girerler. Bu aşamada bireyler
kendileriyle benzer ilgilere, kişilik özelliklerine
ve değerlere bireylere yönelirler. Fiziksel
çekicilik de önemli yakınlaşma ölçütlerindendir.
Kendilik algısı, kendilik bilgisi, davranışsal
yakınlık, bilişsel ve duygusal yakınlık ve
romantik sözelleştirme önemli
belirleyicilerdendir. Bireyler bu belirleyicileri
kullanarak kendileri için uygun adaylarla
romantik ilişkilere yönelirler.
• İkinci aşamada bireyler kendilerini açarak
benzer özellikler açısından karşılaştırma
yaparlar. Bireyler bu karşılaştırmaların
sonucuna göre ya ilişkilerine devam ederler ya
da ilişkilerini sonlandırırlar.
• Üçüncü aşamada bireyler, karı kocalık rolleri
açısından kendilerini değerlendirirler. Karşılıklı
duygudaşlık ile ilişkiyi sürdürebilecek
güçlerinin olup olmadığını değerlendirmeye
başlarlar.
• Dördüncü aşamada ise bireyler yaşamlarını
birlikte geçirip geçirmeyeceklerine ilişkin bir
karar verme durumundadırlar. Aldıkları evlilik
kararıyla geleneklerini, değerlerini, kurallarını
ve rollerini bütünleştirerek yaşamlarına devam
ederler.


#10

SORU:

Küçük çocuklu ailelerde ebeveyenler çocuklarının
hangi ihtiyaçlarını karşılamalıdır?


CEVAP:

1. Güvenlik: Çocuğun güvelik ihtiyacının
karşılanması, çocuğun tehlikelerden ve
kazalardan korunması demektir. Eğer anne ve
babalar bu ihtiyacın karşılanması konusunda
yetersiz olurlarsa bu durumda çocuklar
yaralanmalı kazalarla ve istismar durumuyla
karşı karşıya kalmaktadır.
2. Bakım: Çocuğa bakım sunmak; onu beslemek,
temizliğini yapmak, ona duygusal destek
vermek ve onunla güven temelinde ilişkiler
kurmak anlamına gelmektedir.
3. Kontrol: Çocuğun kontrol ihtiyacına yanıt
vermek, çocuğa kurallar ve sınırlar koymak,
çocuklara beklentilerini ifade etmek, ödül ya da
ceza aracılığı ile onların toplumsallaşmalarını
sağlamak demektir. Eğer çocuğun kontrol
ihtiyacı karşılanmazsa bu durumda uyum
problemleri ortaya çıkmaktadır. Anne ve
babaların düzenli bir şekilde çocuklarla
oynamaları ve onlarla konuşmaları, çocukların
bilişsel ihtiyaçlarını doyurmaları anlamına
gelmektedir.
4. Bilişsel açıdan uyarılma: Bilişsel ihtiyaçların
karşılanmaması durumunda çocuklarda
gelişimsel açıdan gerilikler oluşmaktadır. 


#11

SORU:

Bartholomew ve Horowitz’in Bağlanma Modeli hangi tür bağlanmaları kapsamaktadır? Bu bağlanmaların ne gibi özellikleri vardır?


CEVAP:

1. Güvenli Bağlanma: Güvenli bağlananlarda
kendilerine ilişkin olarak olumlu değerlendirme
söz konusudur. Başkalarını da değerli ve önemli
olarak görürler. Başkalarıyla olan ilişkilerinde
kabul edici davranışlar sergilerler. Güvenli
bağlananlar, bir ilişkide kendilerini güvende
hissederler. İlişkide karşılıklı duygu ve
düşüncelerin paylaşımını yaşarlar. Birbirlerine
özne gösterirler. Birlikte zaman geçirmelerine
rağmen kendilerini bağımsız bireyler olarak da
görürler.
2. Saplantılı Bağlanma: Saplantılı bağlananlar,
kendi güvensizliklerini diğer ilişkilerine de
yansıtırlar. Sürekli ilişkide güvende olup
olmadıklarına ilişkin değerlendirmelerde
bulunurlar. Eşlerinden ilişkide güvenin
olduğunu duymak isterler. Saplantılı
bağlananlar, kendilerini önemsiz ve başkalarını
önemli olarak görmektedirler. Bu bireylerin
kendilerini değerli görmelerinin koşulu
başkalarının onları olumlu değerlendirmeleridir.
Bu nedenle düşük özsaygıları vardır. Olumsuz
duygulara odaklanırlar. Duygusal olarak
başkalarına bağımlıdırlar.
3. Kayıtsız Bağlanma: Kayıtsız bağlanmaya
sahip bireyler kendilerini olumlu başkalarını ise
olumsuz değerlendirirler. Kişilerarası
ilişkilerinde soğuk ve mesafelidirler. Kayıtsız
bağlananlar, kimsenin kendilerine
yaklaşmalarına izin vermezler. Kendilerine aşırı
güvenlerinin yanında başkalarına güvenmeme
durumları söz konusudur. Kayıtsız bağlananlar
kaygılıdırlar ve kaçınmacı ilişki örüntüsü
sergilerler.
4. Korkulu Bağlanma: Korkulu bağlananlar,
insanlara güvenmezler. İlişkilerde çekingen
davranırlar. İlişki kurma konusunda
cesaretlendirilmeye ihtiyaçları vardır. Korkulu
bağlanma stiline sahip bireyler kendilerini ve
başkalarını olumsuz değerlendirirler. İlişki
kurmaya yönelik motivasyonları olmasına
rağmen reddedilme kaygısıyla ilişki kurmaktan
kaçınırlar. Başkalarına güvenmezler.
Başkalarına yakın olmaktan korkarlar.
Özsaygıları düşüktür. Daha çok olumsuz
duygulara odaklanırlar.


#12

SORU:

Anne-baba tutumlarının çocuklarının gelişimi üzerinde etkileri nelerdir?


CEVAP:

• Demokratik: Ana-baba çocuğa Sıcaklık sunar.
Kontrolü gerektiğinde kullanır. Çocuk, bu tutum
sayesinde problem çözme becerileri edinir ve
akran ilişkilerinin olumlu olmasın katkı sağlar.
• Otoriter: Aşırı bir şekilde kontrol ile sıcaklık ve
kabul sunulur. Utangaç ve çekingen çocuklar
ortaya çıkar. Bu tutumla itaatkâr bireyler
yetiştir.
• İzin Verici: Sıcaklık ve kabul var fakat kontrol
yok. Bu nedenle disiplin de yoksun bir aile
ortamı var.
İzin verici tutumla yetişen çocuklar dürtülerini
kontrol etmekte sorun yaşarlar.
• İlgisiz: Çok düşük düzeyde kabul ya çok yüksek
düzeyde kontrol vardır. İlgisiz tutumla yetişen
çocuklar dürtülerini kontrol etmekte sorun
yaşarlar. Saldırganca tutumlara sahiptirler.


#13

SORU:

Anne ve babalar ile çocuklar arasında kurulan ilişkilerin çocukların ruh sağlıkları üzerinde ne gibi etkileri vardır?


CEVAP:

Anne ve babalar ile çocuklar arasında kurulan
ilişkilerin çocukların ruh sağlıkları üzerinde çok önemli
etkileri bulunmaktadır. Örneğin anne ve babalar ile
çocukları arasında sevgi ve şefkatin yüksek düzeyde,
çatışmanın ise düşük düzeyde olması durumunda
çocukların özsaygı düzeyleri yükselmektedir. Bu
durumun bir sonucu olarak çocuklar daha az stres
belirtisi sergilemekte, ailenin işlevselliğine olumlu
katkılar sunmaktadır. Bir başka açıdan bakıldığında anne
ve baba ile çocuk arasındaki ilişkide sıcaklık çok az ise
ve çatışma çok yüksek düzeyde ise bu durumda çocuklar,
yetişkin olduklarında daha mutsuz bireyler olmaktadırlar
ve yaşamlarından doyum almamaktadırlar.


#14

SORU:

Sosyal destek nedir ve ne gibi çeşitleri vardır?


CEVAP:

Sosyal destek, bireylere toplumsal çevre tarafından
sunulan ve alıcıyı duygusal ve davranışsal açıdan olumlu
etkileyen sözel olan ya da olmayan bilgi, öneri ya da
somut bir yardımdır. Sosyal desteğin; bilgisel, somut
yardım, olumlu toplumsal etkileşim, sevgi ve saygı gibi
pek çok çeşidi bulunmaktadır. Sosyal destek, bireylerin
toplumla bütünleşmelerini sağlayarak ve bireyleri strese
neden olan aktörlerden uzaklaştırarak bireylerin
mutluluklarına olumlu katkılar sunmaktadır. Bir
toplumsal kurum olarak aile, çocuklar için önemli sosyal
destek kaynaklarındandır.


#15

SORU:

Ergenlik döneminin özellikleri nelerdir ve ebevetnler
ergenlere nasıl davranmaktadırlar?


CEVAP:

Ergenlik, bilişsel, duygusal ve toplumsal açıdan
değişikliklerin yoğun bir şekilde yaşandığı bir dönemdir.
Bu dönemde yaşanan hızlı değişimler beraberinde uyum
problemlerini getirebilmektedir. Ergenlikte, bireyler
toplumsal açıdan yönlerini yavaş yavaş anne ve
babalarından akranlara çevirmelerine rağmen onlar için
anneleri ve babaları önemli sosyal destek
kaynaklarındandır. Dolaysıyla ergenlerin gelişimsel
açıdan desteklenmesi ve mutlulukları anne ve baba ile
kurulan ilişkilerden etkilenir. Anne ve babanın ergenle
olumlu iletişim kurması, problem çözme becerilerini
yaşama aktarmaları, anne ve baba ile ergen arasındaki
ilişkilerin kalitesine olumlu katkılar sunmakla birlikte
ergenlerin sağlıklı birey olmalarına da katkı sunmaktadır.
Tüm bunların yanında ana-baba ile çocuk arasında
çatışmaların yoğun bir şekilde yaşandığı dönem
ergenliktir. Ergenlikte ana-babalar ergenin dağınıklığı,
müzik seçimi, giyim tarzları vb konularda
çatışmaktadırlar. Bu çatışmalar her iki tarafın
mutluluğunu etkilemektedir. 


#16

SORU:

Aile yapısı başlığı altında hangi aile türleri bulunmaktadır?


CEVAP:

Aile yapısı denildiğinde, tek ebeveynli aileler,
boşanmış aileler, çift ebeveynli aileler, çekirdek aileler
ve geniş aileler akla gelmektedir.


#17

SORU:

Aile ortamı kavramı nedir ve hangi faktörleri içerir?


CEVAP:

Aile ortamı kavramı, bireyin aile yapısı
içerisindeki kişilerarası atmosferdir. Bu kişilerarası
atmosferde iki önemli faktör vardır. Bu faktörlerden ilki
duygusal ilişkidir. Duygusal ilişki boyutunda bireyleri
merkeze alan tutumdan bireyleri reddeden tutuma doğru
bir yönelim vardır. İkinci boyut ise denetim boyutudur.
Bu boyutta aşırı bir şekilde kontrolden aşırı bir şekilde
hoş görüye kadar bir yönelim söz konudur.


#18

SORU:

Çocuklar evden ayrıldıklarında anne babal neler
hissetmektedirler ve bu dönemde nasıl davranmalıdırlar?


CEVAP:

Anne ve babalar çocukları evden ayrıldıktan
sonra boşluğa düşe bilmektedirler. Bu boşluğa düşme,
hüzünlü bir ruh hali içinde olma genellikle boş yuva
sendromu olarak ifade edilir. Çocuklarına karşı aşırı
bağlılıkları olan, kendisine yeterince zaman ayırmayan,
ilgisi ve hobisi olmayan, dışa dönük bir yapısı olmayan
anne ve babaların boş yuva duygusunu daha fazla
yaşadıkları sonucuna varılmıştır. Ayrılmadan biraz
zaman geçtikten sonra eşler duruma uyum sağlarlar. Bu
süreçte anne ve babalar tekrar evli çiftler olarak
yaşamlarına devam etmektedirler. Bu dönemde anababaların;
eşlik rollerine, kendi ana ve babalarının
kaybına, çocukların evlenmesine, çocuklarının ana-baba
olmalarına uyum sağlamaları gerekmektedir. Bu
dönemde eşler, evlilik ve kariyer durumlarını yeniden
gözden geçirirler. Bu dönemde anne ve babaların
çocuklarla doyum sağlayıcı bir şekilde ilişkiler
kurmaları; haz duyacakları uğraşılara yönelmeleri ve
çalışarak kendilerinde başarı duygusunu doyurmaları
yaşanan stresle ve mutsuzlukla başa çıkma yolları olarak
gözükmektedir.


#19

SORU:

Yaşlılıkta mutlu olmanın formülleri nelerdir?


CEVAP:

Yaşlılıkta mutluluğun nasıl sağlanacağına dair
çeşitli fikirler öne sürülmektedir. Bu bağlamda yaşlılar;
yapmış oldukları gündelik etkinliklerden haz
aldıklarında, yaşamı anlamlı bulduklarında, anlamlı
yaşam amaçlarına sahip olduklarında, geçmiş
yaşamlarının sorumluluklarını kabul ettiklerinde,
yaşamda istediklerini elde ettiklerine inandıklarında,
özsaygı düzeyleri yüksek olduğunda, kendilerini
oldukları gibi kabul ettiklerinde ve iyimserlik eğilimleri
yüksek olduğunda daha mutlu olmaktadırlar. Ayrıca
ailesiyle yaşayan yaşlıları mutlu etmek için onları yalnız
bırakmamak, onlara fazla sorumluluk yüklememek,
onların olumsuz yaşam olayları ile karşı karşıya
bırakmamak ve onların algılanan kontrollerini yüksek
düzeyde tutmak gerekmektedir.


#20

SORU:

Boşanma sonucu çocuğun uyumunu etkileyen düzenleyici faktörler nelerdir?


CEVAP:

Çocuğun yaşı, mizacı, boşanmadan önceki uyum düzeyi, çocuğun cinsiyeti


#21

SORU:

Boşanmanın çocuğun yaşı ile olan ilişkisini açıklayınız.


CEVAP:

Araştırmacılar, boşanmanın anlamı ve etkilerinin gelişim dönemlerine göre farklılaştığını, bebeklikten çocukluğa, ergenlikten genç yetişkinliğe varana kadar değiştiğini öngörmektedir (Kot ve Shoemaker, 1999). Alan yazındaki çalışmaların çoğunda, boşanmanın farklı yaş grubundaki tüm çocukları çeşitli şekillerde etkilediği belirtilmektedir. Boşanmanın gerçekleştiği zamanda çocuğun içinde bulunduğu gelişimsel dönemin özellikleri, boşanmanın etkilerinin nasıl olacağını belirler.


#22

SORU:

0-3 yaş dönemde  boşanmanın etkisini açıklayınız.


CEVAP:

Bebekler doğumdan 2 yaşına kadar olan süreçte özellikle anneleriyle kurdukları “güvenli bağlanma” sayesinde psikososyal gelişimin ilk ve en önemli olan temel güven duygusunu kazanırlar. 0-3 yaş arasını kapsayan gelişimsel dönemdeki çalışmalar sıklıkla, bağlanma, ebeveynle bebek arasındaki ilişki, bilişsel beceriler, psikosomatik belirtiler ve bebeğin zihinsel sağlığı ile ilgilidir. İlgili gelişimsel
dönemde öne çıkan bu değişkenler, ebeveynlerin boşanmasına gösterilen uyumu etkiler.


#23

SORU:

3-5 yaş döneminde boşanmanın çocuklar üzerindeki etkisini açıklayınız.


CEVAP:

Bu dönemdeki çocuklarda boşanma süreci, çocukların ebeveynleri tarafından onaylanmayan kötü davranışlar sergilediklerini düşünmelerine yol açar. Bunun sonucunda, çocuklar kendilerini suçlamayabilmekte ve iyi davranırlarsa ebeveynlerinin tekrardan bir araya geleceğine inanmaktadırlar. Bu düşünceyle, ebeveynlerini memnun etmek ve onları tekrardan bir araya getirmek için çok iyi davranışlar sergilemeye çalışırlar.


#24

SORU:

6-8 yaş dönemindeki çocuklarda boşanmanın etkileri nelerdir? Açıklayınız.


CEVAP:

Ailenin dağılmaya başlaması bu yaş aralığındaki çocuklar için koruyucu ve güvenli çevrenin çökmesi anlamına gelmektedir. Çocuklar için ebeveynlerden birinin kaybı diğer ebeveynin de kaybedilme ihtimalini artırır. Bu yaştaki çocuklar
ebeveynler arasında yaşanan problemlerden kendilerini sorumlu tutarlar. Bazı çocuklar ebeveynlerini tekrar bir araya getirebilmek için iyi davranışlar sergilemeye çalışırken, bazı çocuklar da hasta numarası yaparlar. Eğer bunu başaramazlarsa geleceğe dair çok umutsuz bir tavır takınabilirler.


#25

SORU:

9-12 yaş çocuklar üzerinde boşanmanın etkilerini açıklayınız.


CEVAP:

Bu yaştaki çocuklar kendilerini ailelerinden bağımsız olarak görebildikleri ve
mantıklı düşünebildikleri için boşanmayı anne babalarının problemi olarak algılama eğilimindedirler. Dolayısıyla, boşanmayla ilgili bütün olumsuz
duygularını ebeveynlerine yöneltirler. Bu yaştaki çocukların en sık gösterdiği tepki öfkedir. Yaşadıkları şok ve depresyon duygularına karşı savunma olarak öfkelerini kullanırlar. Bu öfkeyi hayatlarının farklı yönlerine kanalize etmeye
başlarlar. Özellikle erkek çocukları bu öfkelerini sınıf ortamında yıkıcı davranışlarla dışa vururlar. Ayrıca ebeveynlerinden birini boşanmadan sorumlu tutarak, öfkelerini ona yöneltirler. Ebeveynlerini iyi ya da kötü diye sınıflandırmak bir yandan da kendilerini suçlu hissetmelerine neden olur.


#26

SORU:

Ergenlik dönemindeki bireylerde ebeveynlerin boşanması nasıl bir etki oluşturmaktadır? Açıklayınız.


CEVAP:

Bu döneme denk gelen boşanma yaşantısı, ergenleri bir çok yönden etkiler. Bazı ergenler, boşanmayı ebeveynlerinin problemleri olarak görme eğilimindedirler. Bu ergenler, karşılaştıkları olumsuz yaşantıyı benlik saygılarını diğer insanlarla olan ilişkileri ve yaptıkları aktiviteler aracılığıyla geliştirerek ödünlemeye çalışırlar. Buna karşın, ergenler ebeveynlerinden birinin gidişini kişisel bir terk edilme olarak algılayıp diğer ilişkilerinde de abartılmış bir şekilde terk edilmeyi bekleyebilirler. Bu düşünce de onların sosyal ilişkilerinde problemlere sebep olabilir.

Normalde ergenler, yine bu döneme özgü egosentrik (ben-merkezci) düşünce tarzlarından dolayı, yaşadıkları olayları eşsiz ve çok olağan dışı değerlendirdikleri için çocuk ve yetişkinlere göre daha hassas duygulara sahiptirler. Ebeveynlerin boşanması da ergenin yoğun duygular yaşamasına sebep olabilir. Ergen hem bu
güçlü duygulardan kaçmak hem de yine dönemin özelliği olan “bana bir şey olmaz “ egosentrik düşünce yapısıyla alkol, uyuşturucu, saldırgan davranış ya da rastgele cinsel ilişkiye girme gibi risk alma davranışlarına daha çok başvurabilir


#27

SORU:

Chess ve Thomas ‘ın (1977) bireylerin mizaçları ile ilgili yapmış olduğu sınıflamayı yazınız.


CEVAP:

Chess ve Thomas ‘ın (1977) sınıflandırması :“kolay çocuk”, “zor çocuk” ve “yavaş alışan çocuk” şeklindedir.  


#28

SORU:

Boşanmanın çocukların cinsiyetine göre etkisini açıklayınız.


CEVAP:

Çocukların mizaç özelliklerinin yanı sıra, boşanmanın çocukların uyumu üzerindeki etkisi çocuğun cinsiyetine bağlı olarak da değişmektedir. Alan yazında, boşanmanın kız ve erkek çocuklarını nasıl ve ne yönde etkilediğine ilişkin bulguların çelişkili olduğu görülmektedir. Bazı çalışmalarda boşanmanın erkek çocukları kız çocuklarına göre daha çok etkilediği bulunurken (Barber ve Eccles, 1992), bazı çalışmalarda cinsiyete göre bir farklılık olmadığı bildirilmiştir (Allison ve Furstenberg, 1989; Amato ve Keith, 1991a). Bu alandaki karmaşık bulgulara karşın, boşanma kız ve erkek çocukları farklı yönlerden etkiliyor görünmektedir. Kızlar önceki durumlarına çok çabuk dönerken, erkek çocukları hem evde hem de dışarıda davranış problemleri, saldırganlık ve kişilerarası problemler yaşayabilmektedirler. (Hetherington ve ark., 1989; Rutter, 1987). Erkek çocukları saldırganlıklarını doğrudan çevreye yansıtırken, kız çocukları düşünce ve duygularını gizlemekte ve daha uyumlu davranışlarla bunu göstermektedirler.


#29

SORU:

Boşanma ile çocuğun uyumu arasındaki ilişkide aracı faktörler nelerdir?


CEVAP:

Ailenin geliri, ebeveynler arasındaki çatışma, ebeveynlik, ebeveynlerin psikolojik iyilik hali


#30

SORU:

Boşanma sürecinde ebeveynlerin iyilik halinin çocuklara  etkisini açıklayınız.


CEVAP:

Ebeveynlerin boşanması ve çocukların uyumu arasındaki ilişkide diğer muhtemel aracı faktör ebeveynlerin iyilik hâlidir. Evlilik çatışması ve boşanma ebeveynlerde, depresyon, kaygı ve stresi artırırken, etkili ebeveynlik becerilerini azaltır ve bu durum dolaylı olarak çocukların uyumunu olumsuz etkiler. Ebeveynin iyilik hâli ile çocuğun uyumu arasındaki ilişki oldukça karmaşık görünmektedir. Örneğin, depresyon, antisosyal davranışlar gösterme, ve madde kullanımı gibi problemlere sahip kişiler evlenmek için kendileriyle benzer problemlere sahip eşleri
seçmeye eğilimli olabilirler. Dolayısıyla bu durum, evlilikte çatışma yaşama ve evliliklerin boşanmayla sonuçlanma riskini oldukça artırır. Bu tür evliliklerde dünyaya gelen çocukların ebeveynlerindeki problemleri genetik yolla veya paylaşılan çevre yoluyla edinme olasılıkları çok daha yüksektir.


#31

SORU:

Boşanmanın kısa süreli etkileri nelerdir?


CEVAP:

Sheltzer (1994) boşanmanın kısa süreli üç olumsuz etkisinden bahsetmektedir. Birincisi, çocuklar boşanmanın ardından duygusal olarak üzüntülü ve sıkıntılı olurlar. İkincisi, çocuklar ebeveynlerinin arasında kalmaktan dolayı kendilerini
kaygılı ve depresif hissederler. Çocuklar iki ebeveynine de büyük bir sadakatle bağlıdırlar, bu yüzden onlardan birini seçmek zorunda bırakıldıklarında çok büyük stres yaşarlar. Bir ebeveyni kaybetme algısı onların diğer insanlarla yakın ilişki kurma konusunda çekingen davranmalarına sebep olur. Sonuncu etki ise, çocukların okuldaki davranışları ve okul başarısının olumsuz etkilenmesidir. Bu
alandaki güçlükler okulu bitirememeye kadar giderse uzun süreli etkiler ortaya çıkabilir.


#32

SORU:

Boşanmanın çocuk üzerindeki uzun süreli etkilerini açıklayınız. 


CEVAP:

Boşanmış ailelerden gelen bireyler arasında tipik olarak görülen sorunlar yüksek oranda madde ve alkol kullanımı, daha fazla davranış problemi, korunmasız cinsel faaliyetler ve zayıf okul performansı; ileri ergenlik ve erken yetişkinlikte, evliliğe karşı olumsuz tutum ve yüksek boşanma oranı dâhil karşı cinsiyetle zayıf kişilerarası ilişkilerdir. Bazı çalışmalarda, buluğ ve ergenlik döneminde ebeveynleri boşanan bireylerin, boşanmadan iki veya üç yıl sonra bile uyum zorlukları sergiledikleri ortaya konmuştur (örn., Hetherington, 1993). Hatta bazı araştırmalarda, ebeveynleri çocukluk ya da ergenlikte boşanan bireylerin otuzlarında bile uyum sorunları olduğunu göstermektedir (Amato ve Keith,1991b).


#33

SORU:

Boşanmanın uzun süreli etkilerinin nedenlerini açıklayınız.


CEVAP:

Alan yazında, boşanmanın uzun süreli etkilerinin nedeni olarak görülen iki olası açıklama üzerinde durulmaktadır (Sheltzer, 1994). Birincisi, boşanmayla ilişkili olarak ebeveyn kontrolünün azalması, tek ebeveynli ailelerde büyüyen çocukların iki ebeveynli ailelerde büyüyen çocuklara göre suça daha meyilli olmalarına yol açabilmektedir. Diğer açıklama ise, boşanmanın küçük yaştaki çocukları büyük yaştaki çocuklara kıyasla daha olumsuz etkilemesine dairdir. Bunun nedenini, araştırmacılar, boşanan babaların genellikle küçük yaştaki çocuklarıyla büyük yaştaki çocuklarına göre daha az iletişim kurmalarına bağlamaktadırlar


#34

SORU:

Çocuğun boşanma sürecine gösterdiği uyumun en güçlü göstergesi nedir?


CEVAP:

Çocuğun boşanma sürecine gösterdiği uyumun en güçlü göstergesi baş etme becerileridir.


#35

SORU:

Ebeveynlerin boşanmasının çocuklar üzerindeki etkisinin yetişkinlikte de devam etme nedenlerine yönelik olası açıklamalardan "sosyalleşme modelini" açıklayınız.


CEVAP:

Sosyalleşme modeli, boşanmanın olumsuz etkilerini tek ebeveynli ailelerdeki yetersiz düzeydeki öğrenme yaşantılarına bağlamaktadır. Boşanma, çocuk ve birlikte kaldığı ebeveyni arasındaki ilişkinin niteliğini ve niceliğini düşürmektedir Aynı zamanda, bu ebeveynlerin çoğu bir işte çalışmakta ve çocuklarına ayırdıkları zaman ise çok sınırlı olmaktadır.


#36

SORU:

Ebeveynler arasında yaşanan çatışmalar kaça ayrılmaktadır. Açıklayınız


CEVAP:

Ebeveynler arasında yaşanan çatışmalar açık ve örtük olmak üzere ikiye ayrılır. Açık çatışma bağırmak, hakaret etmek, vurmak, hor görmek gibi fiziksel ya da sözlü olabilir. Örtük çatışma ise çocukları ebeveynler arasında taraf olmaya zorlama, çocukları ebeveynleri arasında laf taşımaya zorlama gibi pasif saldırgan davranışları içerir.


#37

SORU:

Ekonomik yoksunluk modelini açıklayınız.


CEVAP:

Bu modele göre, boşanma, genellikle sadece annenin olduğu tek ebeveynli ailedeki yaşam standartlarının ciddi olarak düşmesine neden olmaktadır. Bu düşüş çocuklar açısından çok sayıda problemin ortaya çıkma riskini artırmaktadır. Ekonomik yoksunluk çocuğun yetersiz eğitim almasını ve ileride iyi bir işte çalışmasını engellemektedir. Böyle ailelerde özellikle ergenler bir işe girip aile bütçesine katkıda bulunmak için eğitimlerini yarım bırakmaktadırlar. (Amato, 1993).


#38

SORU:

Aile stresi modelini açıklayınız


CEVAP:

 Bu model boşanmayı çocuklar açısından bir yıkım olarak görmektedir. Boşanmayla birlikte okul değiştirme, taşınma, büyükanne ve büyükbabayla olan ilişkilerin kesilmesi gibi olaylar çocuk için stres verici yaşantılardır. Dolayısıyla yaşam standartlarının düşmesi sonucunda ortaya çıkan olumsuz yaşantılar çocukların boşanma sürecine uyumunu zorlaştırmaktadır


#39

SORU:

Zor mizaçlı çocuklar üzerinde boşanmanın etkilerini açıklayınız.


CEVAP:

Zor mizaçlı çocukların okulu bırakmaları, depresyona girmeleri ve ergenlikte
anti-sosyal davranışlar sergilemeleri daha olasıdır.Boşanmanın ardından, zor çocuklara bakmak genellikle daha da güç hâle gelebilir. Dolayısıyla bu özelliklere sahip çocuklar için aile dışından alınan sosyal destek çok önemlidir