ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I Dersi AVRUPA VE TÜRKİYE (1838-1918) soru cevapları:

Toplam 52 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Coğrafi keşifler nedir?


CEVAP:

Coğrafi keşifler, dünya ticaret yollarının
değişmesi, Avrupa’daki sosyal ve ekonomik alanlarda
meydana gelen gelişmeler, Osmanlı Devleti’nde yapısal
değişikliklere yol açan ve devleti kökünden sarsan temel
etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır.


#2

SORU:

Coğrafi keşiflerin Avrupa’daki sonuçları nelerdir?


CEVAP:

Avrupa’nın ekonomik, kültürel, sosyal, din ve
düşünce hayatında büyük değişikliklere neden olan
keşifler Avrupa’nın siyasi yapısını da değiştirmiş, aynı
zamanda, düşünce dünyasındaki gelişmelerle Rönesans ve
Reform hareketlerine zemin hazırlamıştır.


#3

SORU:

Burjuva sınıfının temel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Ticaret yaparak değerli madenler gibi değerleri
kazanan ve şehirlerde yaşayan tüccar zümresidir.


#4

SORU:

İngiltere’nin yeni ticaret alanlarına yönelmesinin
sebebi nelerdir?


CEVAP:

Venedik, Portekiz ve Fransa’dan sonra İngilizler
de ham madde temini ve mamul madde ihracı için önemli
gördükleri Yakın Doğu coğrafyasına yönelmişlerdir. 19.
yüzyılın başlarından itibaren savaşlar sebebiyle tüketim
maddelerine olan talep azalırken bir taraftan da işsizliğin
artması, Fransa, Almanya ve Rusya gibi devletlerin
gümrüklerini yüksek tarifelerle korumaları İngiltere’nin
yeni sahalara yönelmesine sebep olmuştur. İngiltere,
yalnız üretilmiş madde satışı bakımından değil, ham
madde bakımından da önemli gördüğü Osmanlı Devleti’ne
yönelmiştir.


#5

SORU:

1580 yılından İngilizlerin elde etmiş olduğu ticari
imtiyazlar neleri kapsamaktadır?


CEVAP:

Venedik ve özellikle Fransızların muafiyetlerine
rağmen Osmanlı ülkesinde kendi bayrakları altında ticaret
yapmak isteyen İngilizler, 1580 tarihînde ilk ticaret
imtiyazını almışlardı. Bu imtiyazla İngilizler, başlangıçta
diğer milletler gibi gümrük vergisini % 5 oranında
öderlerken çok geçmeden bunu % 3’e indirmeyi
başarmışlardı. Zamanla fiyatlarda görülen yükselişler
dolayısıyla gümrük vergileri bir hayli azalmış %1-1,5’e
kadar düşmüştür. 1834 tarihînde süresi sona erecek olan
gümrük tarifelerinin yenilenmesi için teşebbüste
bulunmuştur.


#6

SORU:

Balta Limanı Anlaşması ile İngiliz Tüccarlara tanınan
imtiyazlar nelerdir?


CEVAP:

1838 yılında imzalanan bu antlaşma ile İngiliz
tüccarı en imtiyazlı millet olduğu gibi diğer ülkelerden
getirilen malların da serbestçe ticaretini yapma imtiyazı
elde etmiştir. Anlaşmaya göre vergi ihracatta % 9 olurken
ithalatta % 2 olarak belirlenmiştir.


#7

SORU:

Osmanlı Devleti’nin ithalatı değil de ihracatı
sınırlandıran kararlar almasının sonuçları nelerdir?


CEVAP:

Hangi din ve mezhepten olurlarsa olsunlar
azınlıkların iktisadi alana yönelmeleri ve burada başarılı
olmaları 18. yüzyıldan itibaren tedricen büyüyen azınlık
sermayesini ortaya çıkarmıştır ki bu husus, zaaflar içinde
bulunan Osmanlı Devleti’nde iktisadi yapının siyasi güce
doğrudan etki etmesine yol açmıştır. 1838 ticaret
sözleşmesi ve bunu takip eden bazı Avrupa devletleriyle
yapılan ticaret sözleşmelerinden sonra Osmanlı sanayi ve
ticareti hızla çökmeye başlamıştır. Bu tarihlere kadar
sanayileşmiş Batılı devletlerin üstün rekabet gücüne
rağmen ayakta durabilen Osmanlı Devleti, kendi ticareti
adına her türlü korumayı kaldırınca mevcut sanayi ve
ticareti bütünüyle çökmüştür.


#8

SORU:

Osmanlı Devleti borçlarını ödeyemez duruma gelince
kurulan kurum nedir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti ekonomik çıkarlarından ziyade
askerî ve siyasi çıkarlarını gerçekleştirmek istemiştir.
Mısır meselesi halledilmiş ise de devletin gelirleri
giderlerini karşılayamaz bir hale geldiği için 1854
tarihînde dış borçlanma başlamıştır. Bundan sonra yeni
borçlanmalar yapılmış ve çok kısa bir süre sonra devlet
borçlarını ödeyemez bir duruma gelmiştir. 1881 tarihînde
yayımlanan Muharrem Kararnamesi ile Duyun-ı Umumiye
İdaresi (Genel Borçlar İdaresi) kurulmuş ve alacakların
tahsili için Osmanlı maliyesi büyük devletlerin kontrolü
altına girmiştir.


#9

SORU:

Osmanlı Devleti’nde yabancı milletlere
kapitülasyonların verilmesi nasıl bir gelişim süreci
izlemiştir?


CEVAP:

1507’de Sultan II. Bayezit tarafından Fransa’ya
ticari kapitülasyon bahşedilmiş, 1536’da Kanuni Sultan
Süleyman tarafından da I. Fransuva’ya öncekinden daha
geniş kapitülasyon verilmiştir. Böylece Fransız tüccar,
özgürce can ve mal güvenliği içinde ticaret yapabiliyordu.
Diğer Avrupalı tüccar ise gemilerinde Fransız bayrağı ile
ticaret yapabiliyordu. Osmanlı Devleti, Karlofça
Antlaşması’ndan (1699) sonra Avusturya, Venedik, Leh
ve Macar vatandaşı olan tüccarın; Küçük Kaynarca
Antlaşması (1774) ile de Rus tüccarın kapitülasyonlardan
yararlanmalarına izin vermek zorunda kalmıştır.
Anlaşmaların bir parçası hâline gelen kapitülasyonlar
yabancı devletlerin himayesindeki Osmanlı tebaasının
haklarını koruyan bir yasaya dönüşmüştür.


#10

SORU:

Sanayi İnkılabı neyi ifade etmektedir?


CEVAP:

18. yüzyıldan itibaren tekniğin, sınai üretimin ve
ulaştırma imkânlarının gelişmesi ile çağdaş dünyada
ortaya çıkan değişimi ifade etmektedir.


#11

SORU:

Emperyalizmin güçlenmesi ile Sanayi İnkılabı
arasında nasıl bir ilişki vardır?


CEVAP:

Emperyalizmin güç kazanmasında ekonomik
faktörlerin etkin olduğu bir gerçektir. Sanayileşen
Avrupalı büyük devletler, öteki kıtalar üzerinde gerek
egemenliklerini kurarken gerekse daha sonra uyguladıkları
politikalarda ekonomik şartlar ve istekler her zaman ön
planda olmuştur. Başka bir ifade ile Avrupa’da biriken
sermaye fazlasına yeni yatırım alanları bulma isteğinin
yanında ham madde ihtiyacını karşılama isteği kadar
üretim fazlasına yeni pazarlar bulma isteği de yeni
politikaların temelini teşkil etmeye başlamıştır.


#12

SORU:

19.yy başlarında İngiltere, Fransa ve Almanya’nın
sanayileşmedeki durumları nelerdir?


CEVAP:

19. Yüzyıl’ın başlarında İngiltere, dünya
ticaretinin % 50’sini elinde tutarken, Fransa’nın payı ise
sadece % 8 kadardır. İngiltere’nin bu tartışmasız
üstünlüğü I. Dünya Savaşı’nın başladığı tarihlerde de söz
konusudur. 19. yüzyılda bilim ve üretim tekniklerindeki
gelişmeler endüstri üretimini daha da hızlandırarak
arttırmıştır. Siyasi birliğini 1870’de kurması dolayısıyla
sanayileşmesini geç gerçekleştirmiş olan Almanya’nın da
ekonomik-siyasi mücadeleye katıldığı bu dönemde dünya
ticaret hacmi bu tarihlere kadar düşünülemeyecek
boyutlara ulaşmıştır. Bunda demir yolu ulaşımı kadar
yelkenli gemilerin yerini alan buharlı gemilerin payı
büyük olmuştur. Süveyş ve Panama Kanallarının açılması
da dünya ticaretine önemli bir ivme kazandırmıştır. Bu
gelişmeler dış yatırımların da hızlı bir artış göstermesine
yol açmıştır. Avrupa’nın endüstrileşmiş ülkeleri, kendi
nüfus ve toprak büyüklüğüyle orantılanamayacak kadar
büyük toprakları sömürge yönetimleri altına sokmak
suretiyle sanayileşmenin gereğini yerine getirmişlerdir.
İngiltere’nin sömürge toprakları, anavatan topraklarının 94
katı idi. Fransa’nın % 5’i; Almanya’nın % 16’sı anavatan
topraklarıyken geri kalanı koloni topraklarıdır.


#13

SORU:

1914 yılında sömürge ülkeler ile sömürülen ülke
konumundaki ülkelerin toprak durumları nasıldı?


CEVAP:

1914’te sömürgeci ülkeler dışında kalan dünyanın
% 68’i sömürge; % 11’i yarı sömürge toprağı iken
bağımsız devletlerin toprakları ise sadece % 21’dir. Yine
sömürgelerde yaşayan nüfus % 60, yarı sömürgelerde
yaşayan nüfus % 22, bağımsız devletlerde yaşayan nüfus
da % 18’dir.


#14

SORU:

İngiltere’nin ticaret yollarıyla ilgili temel politikaları
nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında oldukça geç
başlayan ilişkiler, kimi zaman canlanmış kimi zaman da
gerilemişse de hızla gelişmiştir. Osmanlı Devleti’nin geniş
sınırları içerisindeki ticari imkânlardan faydalanmak
isteyen İngiltere, Fransızlara verilen kapitülasyonlar gibi
ticari bazı ayrıcalıklar elde etmeyi başardıktan sonra Orta
Doğu’yla bağlantısını güçlendirmeye çalışmış ve
Hindistan’a giden ticaret güzergâhının güvenliği İngiliz
politikasının temelini oluşturmuştur. Orta Doğu’daki kârlı
ticareti nedeniyle İngiltere, İspanya, Fransa, Portekiz’le
sömürgecilik rekabetinde Osmanlıyla iyi ilişkiler kurmaya
özen göstermiştir. 18. yüzyılın başlarında Osmanlı-İngiliz
ticari ilişkileri gerileme dönemine girerken siyasi ilişkiler
etkili bir gelişme göstermiştir.


#15

SORU:

İngiltere’nin Ortadoğu toprakları üzerindeki
amaçları nelerdir?


CEVAP:

Orta Doğu’da zengin petrol yataklarının
bulunmasıyla birlikte Osmanlı hâkimiyetindeki bu
yerlerde etkisini artırmak ve hatta buralarda egemenlik
kurmak İngiliz politikasının ana stratejisini oluşturmuştur.
Bu aynı zamanda geleneksel İngiliz politikası olan
Hindistan yolunun güvenliği için de gerekli idi. Usta
İngiliz politikası bunun için kendi sömürgelerinde asla
müsaade etmediği milliyetçilik fikrini Osmanlı ülkesinde
yaşayan gayrı Türk unsurlar arasında yaymaya çalışmıştır.
Bütün Orta Doğu’yu içine alan bölgede büyük bir Arap
devletinin kurulması fikrini Araplara aşılayan İngilizler,
Rusya’nın Akdeniz’e inmesi ihtimaline karşı da
Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı tahrik etmişlerdir.


#16

SORU:

İngiltere’nin Osmanlı Devleti topraklarıyla ilgili
amaçlarının 20.yy’da değişim göstermesinin sebebi
nelerdir?


CEVAP:

İngiltere’nin takip ettiği bu politika 20. yüzyıl
başlarından itibaren değişmiştir. İngiliz politikasındaki bu
değişikliğin temel sebebi yine emperyalist devletler
arasındaki çıkar çatışmalarıdır. Rusya, boğazlara hâkim
olmak ve Akdeniz’e inmek istemekteydi. AvusturyaMacaristan
İmparatorluğu’nun Balkanlar‘da hâkimiyet
tesis etmek istemesi, yeni bir güç olarak kendisini gösteren
Almanya’nın Osmanlı Devleti’ndeki nüfuzunun artması ve
özellikle Berlin-Bağdat demir yolları projesi ile Basra
Körfezi’ne inmek istemesi gibi sebeplerden dolayı
Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü muhafaza etmek, İngiliz
menfaatleri açısından artık anlamsız görünüyordu. 1877-
1878 Osmanlı-Rus Harbi sırasında Rusların İskenderun
Körfezi’ne kadar inmelerini önlemek gerekçesiyle
Kıbrıs’a yerleşen İngiltere’yi buradan çıkarmak mümkün
olamamıştır. İngiltere benzer bir şekilde 1882 yılında
geçici kaydıyla işgal ettiği Mısır’dan da çıkmamıştır.
Osmanlı Devleti’ne karşı takip ettiği ikiyüzlü politika,
İngiltere’nin muhtemel bir dünya savaşında Osmanlı
Devleti’nin karşısında yer alacağını gösteriyordu.


#17

SORU:

Fransa’nın Osmanlı Devleti toprakları üzerinde
emperyalist düşüncelere sahip olduğunu gösteren olaylar
nelerdir?


CEVAP:

Fransa’nın da Osmanlı toprakları üzerindeki
emellerini askerî güç ile halletmekten çekinmediği
görülmektedir. III. Selim Dönemi’nde Fransa ile dostane
ilişkiler devam ederken Napolyon Bonaparte, 1 Temmuz
1798’de Mısır’ı işgal etmiştir. Akka Kalesi’ni kuşatan
ancak Cezzar Ahmet Paşa karşısında yenilen Fransa,
Rusya ile ittifak oluşturmuştur. 1827 yılında Navarin’de
Osmanlı donanmasının yakılmasında İngiltere ve Rusya
ile birlikte hareket eden Fransa, Yunanistan’a bağımsızlık
verilmesi yönündeki Londra Antlaşması’nı da
imzalamıştır. Osmanlı donanmasının Navarin’de
yakılmasından da istifade ile 1830’da Cezayir’i işgal eden
Fransa, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın isyanını da
desteklemekten çekinmemiştir. Bu olaylar Fransa’nın hiç
de iyi niyetli olmadığını ve Osmanlı ülkesi üzerinde
emperyalist emelleri olduğunu göstermekteydi.


#18

SORU:

Rusya’nın Balkan toprakları üzerinde izlemiş olduğu
Panslavist politikalar nelerdir?


CEVAP:

Balkanlardaki Slavları Osmanlı Devleti’ne karşı
kışkırtmak isteyen Rusya için esasen Balkan Slavlarında
Fransız İhtilali’nden çok önceleri mevcut olan Panslavizm
düşüncesi önemli bir gerekçe olmuştur. Çar II. Aleksandr
Dönemi’nden itibaren Rus siyasetinde etkili olmaya
başlayan Panslavizm’in siyasi alandaki en önemli
temsilcisi, İstanbul’da elçi olarak göreve 1864 yılında
başlayan General Nikolay Pavloviç Ignatiyev’dir.
Ignatiev’in daha İstanbul’a gelmeden önce Fiark Masası
Müdürlüğü yaptığı dönemde başlıca üç amacı vardı.
Bunlar, 1856 Paris Antlaşması’nda yer alan Rusya’nın
Karadeniz’de donanma bulundurma yasağının
kaldırılması, İstanbul ve Boğazlarda Rus nüfuzunun
sağlanması ve Balkanlar’daki bütün Slavların Rusya’nın
nüfuzuna sokulmasıdır. Bu amaçlar doğrultusunda
çalışmalarına başlayan Ignatiyev, İstanbul’daki elçiliği,
Panslavizm’in propaganda ve casusluk merkezi olarak
kullanmıştır. Türklerin Avrupa ve Asya’dan atılması
düşüncesini hâkim kılmak amacıyla yürütülen Panslavist
propaganda gerçekten de işe yaramış, Balkan milletlerinin
isyanlarının (Hersek ve Bulgar isyanları gibi)
hazırlanmasında olduğu gibi Balkan Savaşlarının
çıkmasında da önemli bir etken olmuştur. Rusya’nın
faaliyetleri propaganda ile sınırlı kalmamış, Balkanlara,
Rusya’dan çok sayıda subay, silah ve para gönderilmiştir.
Ayrıca çeşitli Rus şehirlerinde Bulgar, Sırp ve
Karadağlılar Türklere karşı eğitilmeye başlanmıştır.


#19

SORU:

ABD’nin bağımsızlığını elde etmesinden sonra
Osmanlı Devleti topraklarıyla ilgili olarak izlediği
politikalar nelerdir?


CEVAP:

Amerika Birleşik Devletleri de bağımsızlığını
kazandıktan hemen sonra dünyanın her yerinde ticari ve
iktisadi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. 18. yüzyılın
sonlarında ABD’nin irtibat kurmak istediği devletler
listesinde Osmanlı Devleti de yer almıştır. I. Dünya
Savaşı’na kadar gelişen askerî ve siyasi olaylarda yer
almayan Amerika, politikasını ticaretini geliştirmek
üzerine kurmuştur. ABD, Osmanlı ülkesine nüfuz
edebilmek için misyonerlik faaliyetlerine girişmiştir. 19.
yüzyıl başlarından itibaren gelişen misyonerlik
faaliyetlerinin doruğa ulaştığı 20. yüzyıl başları, aynı
zamanda kapitalizmin geliştiği, Sanayi Devrimlerini
tamamlayan ülkelerin dünya ham madde kaynakları ile
pazarlarını paylaştıkları bir tarihtir.


#20

SORU:

I. Dünya Savaşı’ndan önce Avrupalı devletlerin
oluşturmuş olduğu taraflar nelerdir?


CEVAP:

I. Dünya Savaşı’ndan önce Avrupa’nın büyük
devletlerinin oluşturdukları ittifaklar genişlemiş, Almanya,
Avusturya-Macaristan ve İtalya Üçlü İttifak’ı; İngiltere,
Fransa ve Rusya Üçlü İtilaf’ı oluşturmuşlardır.


#21

SORU:

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti ile Almanya
arasında yapılan ittifak neleri içeriyordu?


CEVAP:

İstanbul’da Sadrazam Said Halim Paşa, Dâhiliye
Nazırı Talat Bey ve Harbiye Nazırı Enver Paşa ile Alman
Büyükelçisi’nin katıldığı gizli bir toplantı yapılmış ve 28
Temmuz’da ittifak taslağı Berlin’e gönderilmiştir.
Neticede 1 Ağustos 1914 günü yapılan gizli anlaşma ile
Osmanlı yönetimi kendisine bir müttefik bulmuş oluyordu.
Anlaşmaya göre Almanya, Osmanlı toprakları tehdit
edildiği takdirde gerekirse silahla savunma yükümlüğünü
kabul ediyordu. Buna karşılık Osmanlı Devleti, Sırbistan
ile Avusturya-Macaristan arasındaki çatışmada tarafsız
kalacak; Osmanlı Devleti savaşa, Rusya’nın AvusturyaMacaristan
aleyhine askerî müdahalesi üzerine
Almanya’nın savaşa girmesi hâlinde katılacak ve
İstanbul’daki Alman Askerî Islah Heyeti’nin ordunun sevk
ve idaresinde fiili yetkisine izin verilecekti. Bu bilgilerden
de anlaşılacağı gibi tarafsız kalma imkân ve ihtimali
kalmayan Osmanlı Devleti, itilaf Devletleri blokuna
katılmak için yaptığı teşebbüsler de gerçekleşmeyince,
Almanya’nın safında yer almak zorunda kalıyordu.


#22

SORU:

Osmanlı Devleti’nin fiilen savaşa girmesinin
gerçekleştiği olay nasıl gelişmiştir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin Almanya ile yaptığı ittifak,
kendisini savaşa girmeye mecbur etmiyor olarak
değerlendirilmiştir. Osmanlı Devleti, her ne kadar savaş
karşısında tarafsızlığını ilan etmiş ise de Akdeniz’de
İngiliz donanması tarafından takip edilen Goben ve
Breslav adlı iki Alman savaş gemisinin, takipten
kurtularak Çanakkale Boğazı’ndan içeri girmesi Almanya
yanında savaşa girilmesi mizansenini tamamlıyordu.
Yavuz ve Midilli adları verilen bu gemilere, Türk bayrağı
çekilip Enver Paşa’nın emriyle Amiral Souchon komutası
altına verilmişti. Kamuoyuna İngiltere’nin el koyduğu
Osmanlı savaş gemilerinin yerine Almanya’nın hediyesi
şeklinde sunulan bu gemiler 29 Ekim 1914’te
Karadeniz’de Odesa, Sivastopol ve Novorosisk limanlarını
bombalamışlar, Rus donanmasıyla savaşmışlardır. Bu
savaşa Hamidiye gemisi ile bazı Türk savaş gemileri de
katılmıştı. Bu olay Osmanlı Devleti’nin fiilen harbe
girişinin tarihîdir. Bu gemilerin Osmanlı Hükümeti’nce
satın alındığı, isimlerinin Yavuz ve Midilli olarak
değiştirildiği ilan edilmiş ise de bu karar Osmanlı
Devleti’nin tarafsız kaldığı şeklinde
değerlendirilmeyecektir. 5 Kasım 1914 tarihînde itilaf
Devletleri, Osmanlı Devleti’ne resmen harp ilan
etmişlerdir. 11 Kasım 1914’te de Osmanlı Devleti aynı
devletlere resmen harp ilanında bulunmuş, 14 Kasım’da
ise bütün İslam âlemine hitaben İtilaf Devletlerine karşı
cihad-ı ekber çağrısı yapılmıştır.


#23

SORU:

I. Dünya Savaşı’nda Kafkas cephesinin açılması
nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP:

1 Kasım 1914’te Rusların Doğu Beyazıt’tan
saldırıya geçmeleri ile Kafkas Cephesi açılmıştır. Osmanlı
orduları Rus saldırısını başarıyla durdurmuş ve karşı
harekâta geçmişlerdir. Harbiye Nazırı ve Başkomutan
Vekili Enver Paşa Kafkasya’yı zapt ederek Rusları bu
bölgede çökertmeyi düşünmüştür. Böylece Orta Asya
Türk dünyası ile doğrudan temasa geçmek ve hatta
Hindistan’a kadar ilerlemek mümkün olacaktı. Bu
düşüncelerle Boğazlar ve Trakya’da tutulması gereken
kuvvetlerin bir kısmı Kafkas Cephesi’ne kaydırılmıştır.


#24

SORU:

Kafkas cephesinde 3. Ordu’nun kaybedilmesinin
sonuçları nelerdir?


CEVAP:

3. Ordu’nun neredeyse tamamının kaybedilmesi
Anadolu’yu Rus istilasına karşı savunmasız bırakmıştır.
Ayrıca Sarıkamış yenilgisini fırsat bilen Ermeni çeteleri
taşkınlıklarını artırmışlar ve Rus ordusunu Anadolu’ya
girmeye teşvik etmişlerdir. Özellikle 1915 Nisan’ında Van
vilayetinde başlayan isyanın büyümesi üzerine bu uygun
ortamdan yararlanmak isteyen Ruslar gönüllü Ermeni
birliklerinin öncülüğünde Van bölgesini işgal etmişlerdir.
Rusların Van’ın yönetimini Ermenilere bırakması üzerine
Van merkezli devlet ilanına kalkışan Ermeni çeteleri de
kaçamayan Müslüman halkı katletmeye başlamışlardır.
Rus işgalleri Van ile sınırlı kalmamış, Doğu Anadolu’da
hızla ilerleyen Ruslar, 16 Şubat 1916’da Erzurum’u, 18
Nisan’da Trabzon’u, 16 Şubat’ta Muş’u, 3 Mart’ta Bitlis’i,
15 Temmuz’da Bayburt’u, 25 Temmuz’da Erzincan’ı işgal
etmişlerdir. Bu cephede Miralay Mustafa Kemal Bey
komutasındaki 16. Kolordu, Muş ve Bitlis’i Rus
işgalinden kurtarmıştır. 1917 yılında Rusya’da Bolşevik
İhtilali’nin çıkması üzerine Rusya ile 3 Mart 1918
tarihînde Brest-Litovsk Antlaşması imzalanmıştır.
Anlaşma gereği geri çekilen Rus kuvvetleri ağır silahları
ve malzemelerini iş birliği yaptıkları Ermeni çetelerine
bırakacaklardır.


#25

SORU:

I. Dünya Savaşı’nda Kanal cephesinin açılması nasıl
gerçekleşmiştir?


CEVAP:

1 Kasım 1914’te İngilizlerin Süveyş Kanalı’nda
Akabe Limanı’nı bombardıman etmeleri ile Filistin-Suriye
cephesi açılmıştır. Akabe’nin bombalanmasından hemen
sonra Enver Paşa, Miralay Cemal Bey’den 8. Kolordu
Kumandanlığı görevini kabul ederek Kanal Seferi için
hazırlıkları tamamlamasını istemiştir. Esasen Almanlar
tarafından planlanan ve tatbiki istenen Kanal Seferi için
Cemal Paşa, 21 Kasım 1914 tarihînde törenle İstanbul’dan
yola çıkmıştır. Cemal Paşa, Sina çölünü büyük zorluklarla
geçmiş ve 2-3 Şubat 1915’te Süveyş Kanalı’na
ulaşılmıştır. İngilizlerin bölgeye yığdığı 150.000 kişilik
kuvvetine karşı 35.000 kişilik bir Türk kuvveti vardır.
Aynı gece taarruz edilmiştir.


#26

SORU:

I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesinin
açılmasının sebepleri nelerdir?


CEVAP:

İngiliz Bahriye Nazırı Winston Churchill,
İstanbul’un ele geçirilip Osmanlı Devleti’nin savaş dışı
bırakılmasını savunuyordu. Çanakkale Savaşlarında
alınacak sonuçların uğranılacak kayıpları göze aldıracak
kadar önemli olduğunu düşünen Churchill’e göre,
Boğazlara girişilecek bir harekâtla, İstanbul Müttefiklerin
kontrolü altına girecek, Asya Türkiye’sindeki kuvvetlerin
Avrupa Cephesi’nde faaliyet gösteren kuvvetlerle
bağlantısı kesilecek ve böylece Kafkas Cephesi’nde
bulunan Rus kuvvetlerinin yükü hafifletilerek Osmanlı
Devleti barış yapmaya mecbur edilecekti. Ayrıca, henüz
savaşa girmemiş Balkan Devletleri de Müttefik Devletler
safına çekilebilecekti. Osmanlı Devleti’nin Almanya
yanında savaşa katılmasıyla zor durumda kalan İngiltere
ve Fransa, Rusya ile doğrudan temasa geçip savaş
güçlerini artırmak, Osmanlı Devleti’nin Süveyş Kanalı ve
Hint Yolu üzerindeki baskısını kaldırmak, ayrıca Orta
Avrupa’ya sızan Alman-Avusturya ordularını arkadan
çevirebilmek için bu harekâtı gerekli görmüşlerdi.
Dolayısıyla, Almanya karşısında bunalan Çarlık
Rusya’sının savaş gücünü takviye etmek amacıyla
ulaştırılmak istenen yardım yine boğazlardan
yapılabilecekti.


#27

SORU:

I. Dünya Savaşı’nda ilan edilen cihad çağrısı Hicaz
bölgesinde nasıl bir etki yaratmıştır?


CEVAP:

Osmanlı Devleti dünya savaşına girdikten kısa bir
süre sonra şeyhülislâm Mustafa Hayri Efendi’nin
hazırladığı “Cihad-ı Mukaddes” fetvası ilan edilerek
Kırım, Türkistan, Hindistan, Afganistan ve Afrika
Müslümanları İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı savaşa
davet edilmişti. Cihad ilan edilince özellikle İngiliz
imparatorluğu ve Rusya’da yaşayan Müslümanların
ayaklanacakları düşünülmüştü. Osmanlı padişahının, aynı
zamanda halife olması, bu devletlerin egemenliğinde
yaşayan Müslümanların ilan edilen cihada uymalarını
mümkün kılabilirdi. Oysa Sultan II. Abdülhamid
Dönemi’nde müessir hâle gelen halifeliğe karşı
İngilizlerin 20-30 yıldır yaptıkları propagandalar ile
Balkan ve Trablusgarp Savaşlarında devletin yenilgilere
uğraması, Müslüman toplulukların cihada beklenen ilgiyi
göstermeleri ihtimalini ortadan kaldırıyordu. Balkanlar’da
ve Anadolu’daki gayrı Müslim unsurlarda olduğu gibi
Araplar da Osmanlı Devleti’ne karşı başkaldırmanın
zamanının geldiğini düşünmüşlerdir. Dolayısıyla
mukaddes Cihad çağrısından beklenen sonuç
alınamamıştır.


#28

SORU:

24 Nisan 1915 tarihinde kabul edilen Ermeni tamimi
hangi kararları içermektedir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na
girmesiyle birlikte Ermeni çeteleri, savaşa giden orduların
boş bıraktığı Doğu Anadolu’da Müslüman ahaliye
saldırmaya, köylerini yakıp-yıkmağa ve insanları
öldürmeye başlamışlardır. Ermenilerin 1915 Şubat’ında
Süleymanlı kasabasını işgal ederek Müslüman halka
soykırımda bulunmaları sadece bir örnektir. Türk ordusu
Çanakkale’de savaşırken çok sayıda gönüllü Ermeni, Rus
ordusunun yanında yer almış ve Türk askerlerine arkadan
saldırmıştır. Osmanlı Devleti savaşa girdikten sonra 1914
yılı sonları ile 1915 yılı başlarında alınan tedbirlerin
yeterli olmadığı ve istenen tedbirlerin uygulanamadığı
anlaşılmaktadır. Osmanlı Hükûmeti, Ermenileri
silahlandırıp devlet aleyhinde kışkırtan ve teşkilatlandıran
komiteleri dağıtmak amacıyla 24 Nisan 1915 tarihînde
vilayetlere ve mutasarrıflıklara gizli bir tamim göndermiş
ve Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el
konulması ve komite elebaşlarının tutuklanmasını
istemiştir. Bu tamim üzerine 235 kişi tutuklanmıştır.
Ermenilerin her yıl katliam günü olarak kutladıkları,
günümüzde de Ermeni soykırımının yıldönümü olarak
kabul ettirmek istedikleri 24 Nisan’ın özelliği bu
tutuklamalardan dolayıdır.


#29

SORU:

Osmanlı Devleti'nde yapısal değişikliklere yol açan, devletin yıkılması yönünde tarihi düşünce ve misyonu alevlendiren gelişmeler nelerdir?


CEVAP:

Coğrafi keşifler, dünya ticaret yollarının değişmesi, Avrupa’daki sosyal ve ekonomik alanlarda meydana gelen gelişmeler, Osmanlı Devleti’nde yapısal değişikliklere yol açan ve devleti kökünden sarsan temel etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Batılı devletlerde gerçekleşen Sanayi İnkılabı, Fransız İhtilali ve 1815 Viyana Kongresi’yle Avrupa var olan durumun belirlenmesi sömürgeciliğe hız kazandırmış ve Osmanlı Devleti’nin yıkılması yönünde tarihî düşünce ve misyonu alevlendirerek daha sistematik bir hâle getirmiştir.


#30

SORU:

Avrupa’nın ekonomik, kültürel, sosyal, din ve düşünce hayatında büyük değişikliklere neden olan gelişme hangisidir?


CEVAP:

Avrupa’nın ekonomik, kültürel, sosyal, din ve düşünce hayatında büyük değişikliklere neden olan gelişme, coğrafi keşiflerdir.


#31

SORU:

Avrupa'nın Osmanlı Devletleri'ne bağımlılığının azalmasının sebepleri nelerdir?


CEVAP:

Akdeniz kıyısındaki limanların önemini kaybetmesine karşılık Atlas Okyanusu kıyısındaki limanların önem kazanması, Avrupa’nın Osmanlı Devleti’ne bağımlılığını azaltmıştır.


#32

SORU:

Osmanlı Devleti'nin Balta Limanı Antlaşmasını imzalamak zorunda bırakılmasına neden olan gelişmeler nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı ülkesinde kendi bayrakları altında ticaret yapmak isteyen İngilizler, 1580 tarihinde ilk ticaret imtiyazını almışlardı. Bu imtiyazla İngilizler, başlangıçta diğer milletler gibi gümrük vergisini % 5 oranında öderlerken çok geçmeden bunu % 3’e indirmeyi başarmışlardı. Zamanla fiyatlarda görülen yükselişler dolayısıyla gümrük vergileri bir hayli azalmış %11,5’e kadar düşmüştür. 1834 tarihinde süresi sona erecek olan gümrük tarifelerinin yenilenmesi için teşebbüste bulunmuştur. Bu tarihlerde Avrupalı devletler, yüksek gümrük vergileri koyup çeşitli malları yasaklarken İngiltere, tarifenin yenilenmesi yoluna gidilmeyeceğini açıklamıştır. Başlangıçta İngiliz teklifleri kabul edilmek istenmemişse de bir taraftan hazinenin uğradığı zararın artması, diğer taraftan da Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanı sebebiyle düşmüş olduğu siyasi buhran, Osmanlı Devleti’ni serbest ticaret prensiplerini içeren Balta Limanı Antlaşması’nı imzalamak zorunda bırakmıştır. 1838 yılında imzalanan bu antlaşma ile İngiliz tüccarı en imtiyazlı millet olduğu gibi diğer ülkelerden getirilen malların da serbestçe ticaretini yapma imtiyazı elde etmiştir.


#33

SORU:

Osmanlı Devleti'nin gelirleri giderlerini karşılayamaz geldiği için 1881 yılında hangi adım atılmıştır?


CEVAP:

Devletin gelirleri giderlerini karşılayamaz bir hale geldiği için 1854 tarihinde dış borçlanma başlamıştır. Bundan sonra yeni borçlanmalar yapılmış ve çok kısa bir süre sonra devlet borçlarını ödeyemez bir duruma gelmiştir. 1881 tarihinde yayımlanan Muharrem Kararnamesi ile Duyun-ı Umumiye İdaresi (Genel Borçlar İdaresi) kurulmuş ve alacakların tahsili için Osmanlı maliyesi büyük devletlerin kontrolü altına girmiştir.


#34

SORU:

Sanayi İnkılabı, dünya için neyi ifade etmektedir?


CEVAP:

Sanayi İnkılabı, 18. yüzyıldan itibaren tekniğin, sınai üretimin ve ulaştırma imkânlarının gelişmesi ile çağdaş dünyada ortaya çıkan değişimi ifade etmektedir.


#35

SORU:

19. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere'nin Osmanlı Devleti'ne bakışı nasıldır?


CEVAP:

İngiltere’nin Osmanlı toprak bütünlüğünü savunur olmasının asıl sebebi Hindistan ve Uzak Doğu’daki sömürgelerine giden yolun Osmanlı Devleti’nin elinde olması ve zengin Orta Doğu coğrafyasını ele geçirmek istemesine dayanmakta idi. Osmanlı Devleti’nin İngiltere için geniş bir pazar olması da İngiliz politikasına yön veren diğer bir husustur. Anlaşılacağı gibi İngiltere, Rusya ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’ni paylaşarak güçlenmeleri yerine, sözünü geçirebileceği zayıf bir Osmanlının yaşamasını istemiştir. İngiltere bu politikasını 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar sürdürmüştür. Bu savaştan sonra İngiltere, Osmanlı toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçmiş, kendi güçlü donanmasını kullanarak bölgedeki çıkarlarını korumayı tercih etmiştir.


#36

SORU:

"Üç İmparatorlar Ligi" olarak da bilinen toplantıyı hangi ülkeler yapmışlardır?


CEVAP:

1870-1871 Savaşı’nda Fransa’yı yenen Almanya, 1871’de birliğini tamamlayarak bir güç olarak ortaya çıktıktan sonra Avrupa’da güçler dengesi de değişmiştir. 1871 yılında Alman, Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorları bir araya gelerek “Üç İmparatorlar Ligi” olarak bilinen bir toplantı yapmışlar ve sözlü olarak üç devletin Avrupa’da ortak politika takip etmeleri kararı almışlardır.


#37

SORU:

"Pan-Slavizm" hangi plan sonrasında şekillenmeye başlanmıştır?


CEVAP:

18. yüzyılda hızla modernleşen ve Avrupa tekniğini ordularında başarıyla uygulayan Rusya, Yakın Çağ’da güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. İstanbul’u ele geçirmek ve sıcak denizlere inmek isteyen Rusya’nın bu dönemde, Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ortodoks Hristiyanlar üzerinde de etkisi artmıştır. Rusya’nın boğazlarda hakimiyet kurmasından çekinen İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne destek olmaları kaçınılmazdı. Osmanlı ülkesini bu iki devletle savaşmadan paylaşılmasını düşünen Rusya’nın politikası, bütün Slavları Osmanlı Devleti ve Habsburg İmparatorluğu’nun harabeleri üzerinde birleştirmekti. Bu politika merkezi İstanbul (3. Roma) olacak bir Slav devleti kurmak şeklinde tanımlayabileceğimiz “Pan-Slavizm” ekseninde şekillenecektir.


#38

SORU:

I. Dünya Savaşı'nda İtilaf ve İttifak Devletleri hangileridir?


CEVAP:

I. Dünya Savaş’ndan önce Avrupa’nın büyük devletlerinin oluşturdukları ittifaklar genişlemiş, Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya Üçlü ittifak’ı; İngiltere, Fransa ve Rusya Üçlü İtilafı’ı oluşturmuşlardır.


#39

SORU:

I. Dünya Savaşı nasıl başlamıştır?


CEVAP:

28 Haziran 1914 tarihinde Saray-Bosna’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun veliahdı Arşidük Fransuva Ferdinand’ın Gabriel Princip adlı Sırp asıllı bir öğrenci tarafından öldürülmesini bahane eden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Sırbistan’a harp ilan etmesiyle Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. Bu tarihten hemen sonra Almanya, Rusya’ya; Fransa da Belçika’ya harp ilan etmişlerdir.


#40

SORU:

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'na hangi devletin yanında ve nasıl girmiştir?


CEVAP:

1914 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti için İngiltere veya Almanya’nın yanında savaşa girmekten başka bir çıkar yol gözükmüyordu. Silahlı ve tarafsız kalmak, en makul bir fikir olarak ileri sürülmüş ise de bu fikrin kabulü ve uygulanması şüpheli, hatta imkânsız görünüyordu. Avrupa’daki dengeyi temin eden bütün devletler, çareyi silaha sarılmakta buldukları bir zamanda Osmanlı Devleti, harbin neticesinde ortaya çıkacak olan dengenin, mümkün mertebe kendi aleyhinde olmaması için tarafsız ve hareketsiz kalamazdı. Bundan başka, Devlet, bilhassa coğrafi mevkiinin bu savaşta taşıdığı önem dolayısıyla ve asırlardan beri kendisi hakkında beslenen ihtiraslar sebebiyle, Avrupa dengesinin bozulması yüzünden geleceği en fazla kararan ve tehdit altında kalan bir memleket hâline gelmişti.


#41

SORU:

Osmanlı Devleti'nin Alman Büyükelçiliği'nde yaptığı gizli toplantı neticesinde yaptığı gizli anlaşma ile müttefikler neleri kabul etmiştir?


CEVAP:

İstanbul’da Sadrazam Said Halim Paşa, Dahiliye Nazırı Talat Bey ve Harbiye Nazırı Enver Paşa ile Alman Büyükelçisi’nin katıldığı gizli bir toplantı yapılmış ve 28 Temmuz’da ittifak taslağı Berlin’e gönderilmiştir. Neticede 1 Ağustos 1914 günü yapılan gizli anlaşma ile Osmanlı yönetimi kendisine bir müttefik bulmuş oluyordu. Anlaşmaya göre Almanya, Osmanlı toprakları tehdit edildiği takdirde gerekirse silahla savunma yükümlüğünü kabul ediyordu. Buna karşılık Osmanlı Devleti, Sırbistan ile Avusturya-Macaristan arasındaki çatışmada tarafsız kalacak; Osmanlı Devleti savaşa, Rusya’nın Avusturya-Macaristan aleyhine askeri müdahalesi üzerine Almanya’nın savaşa girmesi halinde katılacak ve İstanbul’daki Alman Askeri Islah Heyeti’nin ordunun sevk ve idaresinde fiili yetkisine izin verilecekti.


#42

SORU:

I. Dünya Savaşı'nda her iki bloğunda savaş planları hangi bölgelerde yapılması yönündedir?


CEVAP:

Tarafların stratejilerine göre savaşın, jeopolitik konumu sebebiyle Osmanlı topraklarında yoğunlaşması kaçınılmaz görünüyordu. Bu itibarla her iki blokun da savaş planları Boğazlar, Çanakkale, Irak (Musul-Kerkük) ve Süveyş üzerine yapılacaktır.


#43

SORU:

I. Dünya Savaşı'nda hangi cephelerde savaşılmıştır?


CEVAP:

Kafkas Cephesi, Kanal Cephesi, Çanakkale Cephesi, Irak Cephesi, Galiçya Cephesi, Hicaz Cephesi, Filistin Cephesi.


#44

SORU:

Kafkas Cephesi ne zaman ve neyin sonucunda açılmıştır?


CEVAP:

1 Kasım 1914’te Rusların Doğu Beyazıt’tan saldırıya geçmeleri ile Kafkas Cephesi açılmıştır.


#45

SORU:

Sarıkamış Harekatı'nda Türk ordusu ne kadar kayıp vermiştir?


CEVAP:

Sarıkamış Harekatı, Türk ordusunun yenilgisiyle sonuçlanmıştır. Bütün güçlüklere rağmen hiçbir zaman yılgınlık göstermeyen 3. Ordu’nun kayıpları büyük olmuştur. Kuşatmayı gerçekleştiren 9. ve 10. Kolorduların 55 000 kişilik mevcudundan geriye sadece 3000 kişi kalmıştır. 11. Kolordu’nun kayıpları ile birlikte toplam zayiat 75.000 kişi kadardır.


#46

SORU:

Kanal Cephesi ne zaman açılmıştır?


CEVAP:

1 Kasım 1914’te İngilizlerin Süveyş Kanalı’nda Akabe Limanı’nı bombardıman etmeleri ile Filistin-Suriye cephesi açılmıştır. Akabe’nin bombalanmasından hemen sonra Enver Paşa, Miralay Cemal Bey’den 8. Kolordu Kumandanlığı görevini kabul ederek Kanal Seferi için hazırlıkları tamamlamasını istemiştir. Esasen Almanlar tarafından planlanan ve tatbiki istenen Kanal Seferi için Cemal Paşa, 21 Kasım 1914 tarihinde törenle İstanbul’dan yola çıkmıştır. Cemal Paşa, Sina çölünü büyük zorluklarla geçmiş ve 2-3 Şubat 1915’te Süveyş Kanalı’na ulaşmıştır.


#47

SORU:

Çanakkale Muhaberesi nasıl başlamış ve sürmüştür?


CEVAP:

Çanakkale Muharebeleri 19 ve 25 Şubat 1915 tarihinden itibaren başlamış ve 8,5 ay sürmüştür. 18 Mart 1915 tarihinde 18 Müttefik gemisi boğazları zorlamış ve geçebileceklerini düşünmüşlerdi. Müttefiklerin 6 gemisi batırılmış ve “Çanakkale geçilmez” hükmü ile geri dönmek zorunda kalmışlardır. Bu olaydan sonra karaya asker çıkarmak suretiyle hedeflerine ulaşmaya çalışacaklardır. Çanakkale Muharebelerinin ikinci safhası, düşmanın karaya asker çıkarıp karadan İstanbul’a ulaşmak istemesiyle başlar. 25 Nisan’da Saros’a, 26 Nisan’da Kumkale’ye, 27 Nisan’da Seddülbahir ile Tekeburnu arasına çıkarma yapmışlardır. Çanakkale Muharebelerinde “Kitre Muharebeleri” diye isimlendirilen bu savaşlar destanlarla doludur. Diğer bir Seddülbahir Muharebesi de “Zığındere Muharebesi”dir ki 6 Temmuz’a kadar sürmüştür. 8 Ağustos’ta Anafartalar Grup Komutanı olan Miralay (Albay) Mustafa Kemal ile 9 Ağustos’ta Kocaçimen, Conkbayır, Kanlısırt’ta cereyan eden muharebelerde I. Anafartalar Zaferi kazanılmıştır. 10 Ağustos’ta Conkbayırı Muharebelerinde Mustafa Kemal’in göğsüne bir şarapnel parçası isabet etmiş ancak göğsündeki saat onu korumuştur. 14-21 Ağustos’ta Kireçtepe, Aslantepe Muharebeleri yapılmış, 21 Ağustos’ta II. Anafartalar Zaferi kazanılmıştır. Burada başarılı olamayacağını anlayan düşman, 20 Aralık 1915’ten itibaren gizlice çekilmeye başlamış, 10 Ocak 1916’da tamamen Çanakkale’den çekip gitmiştir.


#48

SORU:

Alman ve Türk birlikleri hangi ülkeye yardım etmek amacıyla Galiçya Cephesi'nde savaşmışlardır?


CEVAP:

1917 yılı başlarında Avusturya, savaşın başında ele geçirdiği Belgrad’ı koruyamamış ve Sırplara kaptırdığı gibi Galiçya Cephesi’nde de Ruslara karşı beklenen başarıyı gösterememiştir. İşte bu zamanda Alman ve Türk birlikleri Avusturya’ya yardım etmek amacıyla Galiçya Cephesi’ne gönderilmişlerdir. 33.000 kişilik Türk kuvveti burada çetin savaşlar yapmışlar, ağır kayıplar vermişlerdir.


#49

SORU:

"Cihad-ı Mukaddes" nedir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti'nin dünya savaşına girdikten kısa bir süre sonra şeyhülislâm Mustafa Hayri Efendi’nin hazırladığı; Kırım, Türkistan, Hindistan, Afganistan ve Afrika Müslümanlarını İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı savaşa davet edildiği fetvadır.


#50

SORU:

I. Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin tutumu nasıl olmuştur?


CEVAP:

XX. yüzyıl başlarına kadar Osmanlı toplumu içinde imtiyazlı bir hayat süren Ermeniler Tebaa-i sadıka olarak anılmışlar ve devletin önemli görevlerinde bulunmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesiyle birlikte Ermeni çeteleri, savaşa giden orduların boş bıraktığı Doğu Anadolu’da Müslüman ahaliye saldırmaya, köylerini yakıp yıkmaya ve insanları öldürmeye başlamışlardır. Ermenilerin 1915 şubat’ında Süleymanlı (Zeytun) kasabasını işgal ederek Müslüman halka soykırımda bulunmaları sadece bir örnektir. Türk ordusu Çanakkale’de savaşırken çok sayıda gönüllü Ermeni, Rus ordusunun yanında yer almış ve Türk askerlerine arkadan saldırmıştır.


#51

SORU:

Ermeni soykırımı olarak kabul ettirilmek istenen durum nasıl oluşmuştur?


CEVAP:

Osmanlı Devleti savaşa girdikten sonra 1914 yılı sonları ile 1915 yılı başlarında alınan tedbirlerin yeterli olmadığı ve istenen tedbirlerin uygulanamadığı  anlaşılmaktadır. Osmanlı Hükûmeti, Ermenileri silahlandırıp devlet aleyhinde kışkırtan ve teşkilatlandıran komiteleri dağıtmak amacıyla 24 Nisan 1915 tarihinde vilayetlere ve mutasarrıflıklara gizli bir tamim göndermiş ve Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve komite elebaşlarının tutuklanmasını istemiştir. Bu tamim üzerine 235 kişi tutuklanmıştır. Ermenilerin her yıl katliam günü olarak kutladıkları, günümüzde de Ermeni soykırımının yıldönümü olarak kabul ettirmek istedikleri 24 Nisan’ın özelliği bu tutuklamalardan dolayıdır.


#52

SORU:

"Techir" nedir?


CEVAP:

Ermeni vatandaşların başka yerlere nakledilmesine "techir" denir.