ÇAĞDAŞ TÜRK ROMANI Dersi TÜRK ROMANINDA YENİ BİR TARZ : BİYOGRAFİK ROMAN soru cevapları:
Toplam 33 Soru & Cevap#1
SORU: Biyografik romanın özellikleri nelerdir?
CEVAP: ? Biyografik romanlar, diğer roman türlerine göre daha basit ve estetik yönden daha zayıftır. ? Biyografik romanlar, yaratıcılık yönünden daha sınırlı metinler olarak değerlendirilmektedir. ? Biyografik romanlar, romandan özelliklerinden uzaklaşma eğilimindedir. ? Son yıllarda biyografik roman örnekleri artış göstermektedir. ? Biyografik roman, post-modern romanın türler arasında geçişlere izin vermektedir, hatta türler arasındaki farkları ortadan kaldırma eğilimindedir. ? Kimi biyografik romanlar, dâhil oldukları tür konusunda kararsızlık sergilemektedir. ? Biyografik romanlar, her zaman kronolojik bir sıra takip etmemektedir ? Biyografik romanlar bakış açısı yönünden de sınırlılık göstermekte, bu tür romanlarda anlatıcının genellikle üçüncü kişi olduğu görülmektedir. ? Biyografik romanlarda yazar, hayatını yansıttığı kişiyi seven, benimseyen ve onaylayan bir tutum sergilemekte, hayat hikâyesini anlattığı kişiye hayranlık duygularını saklamamaktadır. ? Biyografik romanlar genellikle ölmüş kişiler üzerine yazılmakta, yaşadığı dönemi derinden etkilemiş bir kişinin, onu yakından tanıyan bir yazar tarafından tanıtılması ya da hatırlatılması amaçlanmaktadır. ? Biyografik roman yazarı, romanını yazdığı kişiyle öğretmen-öğrenci gibi meslekî; ebeveyn-evlat, dede-torun gibi ailevi ilişkiler içindedir. ? Biyografik romanların belgesel yönünü vurgulamak ya da güçlendirmek amacıyla kimi romanların sonuna romanı yazılan kişinin fotoğraf albümü konulmaktadır.
#2
SORU: Biyografik roman kavramını açıklayınız.
CEVAP: Gerçek kişileri roman kurgusu içinde anlatan metinlere biyografik roman denir. Biyografik romanlarda gerçek kişinin ruhsal ve fiziksel özellikleri, duygular›, düşünceleri, davranışları, alışkanlıkları hayata bakışı, dünya görüşü, giyimi gibi pek çok değişik özellikleri ayrıntılı olarak verilir. Ünlü kişinin portresi çizilir. Biyografi türünün nesnelliği roman türünün öznelliğiyle birleşir. Bu tür eserler, belgesel nitelikleriyle kurmacanın unsurlarını zorlasalar da, roman formunu kullandıkları için kurmaca dünyanın özelliklerini taşırlar.
#3
SORU: Türk edebiyatında biyografik roman türünde yazılmış romanlara örnekler nelerdir?
CEVAP: Vâlâ Nureddin’in (Vâ-Nû, 1901-1967) Baltacı ile Katerina (1928)dır. Popüler tarihî roman vadisinde Abdullah Ziya Kozanoğlu (1906-1966) Seydi Ali Reis (1927), Malkoçoğlu (1933), Battal Gazi Destanı (1937), Cengiz Han’ın Hazineleri (1962); Feridun Fazıl Tülbentçi (1912-1982) Yavuz Sultan Selim Ağlıyor (1947), Barbaros Hayrettin Geliyor (1949), Turgut Reis (1958), Cem Sultan (1959), Hürrem Sultan (1960), Kanunî Sultan Süleyman (1962) gibi romanlarında, biyografiden çok kurmacaya yakın dururlar. Türk edebiyatında biyografi türünde asıl ilk örnek, Hasan Âli Yücel’in (1897- 1963) yazdığı Goethe: Bir Dehanın Romanı (1932) başlığını taşır. Türk edebiyatında kronolojik bakımdan ikinci ve üçüncü sırada yer alan biyografik romanlar, Mehmet Emin Erişirgil’in (1891-1965) Ziya Gökalp: Bir Fikir Adamının Romanı (1951) ve Mehmet Âkif: islâmcı Bir fiairin Romanı (1956) adlı eserleridir. İlhan Selçuk’un (1925-2010) Yüzbaşı Selahattin’in Romanı (2 cilt, 1973, 1975), Halikarnas Balıkçısı (Cevat fiakir Kabaağaçlı)’nın (1886-1973) Uluç Reis (1962) ve Turgut Reis (1966) romanları da biyografik romanın sınırları içinde değerlendirilebilir. Tahir Alangu’nun (1916-1973) Ömer Seyfettin: Ülkücü Bir Yazarın Romanı (1968), ismail Fatih Ceylan’ın (196?-) Romancının Romanı-Yavuz Bahadıroğlu (2000), Orhan Okay’ın (1930-) Bir Hülya Adamının Romanı-Ahmet Hamdi Tanpı- nar (2010) kitapları, adlarında roman sözcüğü yer almasına; Yusuf Ziya Ortaç’ın (1895-1967) ismet inönü (1946) adlı kitabı ise arka kapağında bir hayatın romanı ibaresi bulunmasına rağmen roman değil biyografi / monografi örnekleridir.
#4
SORU: 1990’lı yıllarda türkiye’de biyografik roman türlerini değerlendiriniz.
CEVAP: Necati Cumalı’nın (1921-2001) Viran Dağlar (1995) kitabı, biyografik roman türüne ait örneklerdendir. Cumalı, romanda büyük dayısı Zülfikar Bey’in Balkanlarda Osmanlı’nın dağılmaması için verdiği mücadeleyi roman türünün imkânları içinde okura sunar. Makedonya’nın Goriçka kasabasında yaşayan bir aileye mensup, eski bir Osmanlı uç beyinin torunu olan Zülfikar Bey, Fransız ihtilâli ile yayılan milliyetçilik akımıyla Balkanların Osmanlı’nın elinde çıkış sürecinde gönüllülerden oluşan bir örgüt kurarak mücadeleye başlar. Bu mücadele, Birinci Dünya Savaşı’nı Osmanlı’nın kaybetmesi sonucu dağılma sürecinin hızlandığı günlere kadar sürer.
#5
SORU: Günümüz Türk edebiyatında biyografik roman türündeki yazarları hangileridir?
CEVAP: Biyografik roman türünün günümüz Türk edebiyatındaki önemli yazarları arasında Hıfzı Topuz, Ayşe Kulin, Beşir Ayvazoğlu, Attilâ ilhan, Sadık Yalsızuçanlar, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu gibi isimler sayılabilir.
#6
SORU: Hıfzı Topuz ve eserlerinden kısaca bahsediniz.
CEVAP: Hıfzı Topuz: Meyyâle, Taif’te Ölüm, Paris’te Son Osmanlılar, Gazi ve Fikriye, Abdülmecit, Hava Kurşun Gibi Ağır romanlarıyla Hıfzı Topuz (1923-) günümüz Türk edebiyatının en fazla biyografik roman yazan ismidir. Topuz, Meyyâle (1999) romanını büyük annesinin biyografisi üzerine yazar. Sultan Abdulaziz, V. Murat ve Abdülhamit dönemleri romanın tarihsel arka planını oluşturur. Rusların Kafkasya’ya saldırılarının artması üzerine İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Kafkas kökenli kadın ve çocukların Saraya alınması sorunu irdelenir. Çocuk yaşta satın alınarak İstanbul’a getirilen Kafkas kökenli Meyyâle’nin Saraydaki hayatı, evlilikleri, iktidar değişikliği sonucu gönderildiği taşrada yaşadıkları anlatılır. Bir yandan da Osmanlı devletinin çöküş nedenleri sezdirilir. Taif’te Ölüm (1999), Mithat Paşa’nın şahsında, çöken bir imparatorluğun çağdaşlaşma çabalarını anlatırken, dönemin baş aktörlerinin bireysel trajedilerini de dikkatlere sunar. Roman, Osmanlı devletini çağdaşlaştırmaya çalışan, ancak haksızlıklara uğrayan Mithat Paşa’nın bireysel ve siyasal hayatına, dostluklarına ve aşklarına ayna tutarken, Abdülaziz, 5. Murat ve Abdülhamit dönemlerinin siyasal oyunlarını da aksettirir. Paris’te Son Osmanlılar-Mediha Sultan ve Damat Ferit (1999), romanı 19. yüzyılın ortalarından yirminci yüzyılın başına uzanan dönemde padişahlık rejimine karşı Türk aydınlarının verdiği mücadeleleri ve Batılılaşma çabalarını naklederken Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Sami Paşazade Sezai, Ali Suavi gibi aydınların siyasal mücadelelerinden kesitler sunar. Sultan Abdülmecit’in kızlarından Mediha Sultan’ın yaşadığı aşkları, başından geçen evlilikleri ve sürdürmek zorunda kaldığı çileli hayatı roman kurgusu içinde gözler önüne serer. Gazi ve Fikriye (2001), Mustafa Kemal’e olan aşkıyla trajik bir hayatın öznesi olan Fikriye’nin hikâyesi çevresinde kaleme alınmıştır. Fikriye, Mustafa Kemal’in Beni iki kadın sevdi, biri kendim için, diğeri mevkim için. cümlesinde anılan birinci kişidir. Mustafa Kemal’in Harbiye’de okuduğu yıllarda başlayan aşk, Gazi’nin Latife ile evlenmesi sonucu sahibini intihara sürükler. İmparatorluk Çökerken Sarayda 22 Yıl alt başlığıyla yayımlanan Abdülmecit (2009) adlı romanda, 16 yaşında tahta çıkan, Mustafa Reşit Paşa’nın çabasıyla Tanzimat’ı ilân eden, yaşadığı aşklar ve acılarla bir roman karakterine dönüşen; zarif, duygulu ama zayıf iradeli padişah Abdülmecit’in hikâyesi anlatılır. Dönemin siyasal, sosyal ve ekonomik çözülmeleri romanın arka planını oluşturur. Topuz’un Hava Kurşun Gibi Ağır (2011) adlı romanı ise, 1920’lerden başlayarak şair Nâzım Hikmet’in hayat hikâyesini anlatır. Nâzım Hikmet on sekizon dokuz yaşlarında, işgal altındaki İstanbul’dan kaçmak isteyen bir genç olarak romana girer. Galatasaray Lisesi’nden sınıf arkadaşı ve yakın dostu Vâlâ (Vâlâ Nureddin, Vâ-Nû) ile birlikte, yanlarına aldıkları birkaç parça çamaşırla Anadolu’ya gitmeye 164 Çağdaş Türk Romanı karar verirler. inebolu’ya doğru başlayan maceralı yolculukları, onları Karadeniz’e, Tişis’e, oradan da Moskova’ya sürükler. Topuz, Nâzım Hikmet’in Romanı alt başlığını koyduğu kitapta ailesi ve yakın dostlarından dinlediği anılarla Nâzım’ın hayatını romanlaştırır.
#7
SORU: Ayşe Kulin Kimdir? Eserlerinden kısaca bahsediniz.
CEVAP: Günümüzün en çok okunan biyografik roman yazarlarından Ayşe Kulin (1941-), Adı Aylin, Füreya, Köprü, Veda ve Türkan adlı eserleriyle tanınır. Adı: Aylin (1997), kökleri Giritli Deli Mustafa Naili Paşa’ya kadar uzanan bir ailenin kızı olan, Aylin Devrimel’in fırtınalı hayatından kurgulanmış bir romandır. Yazar, kuzeni olarak yakından tanıdığı Aylin’in ölümüyle başlattığı romanı şashbeck (geriye dönüş) tekniğine uygun olarak kurgular. Aylin’in çocukluğu, yurt içi ve yurt dışındaki öğrenim süreci, evlilikleri, meslek hayatı, başarıları, doktor sıfatıyla Amerikan ordusuna katılarak Körfez savaşında ruh sağlığı bozulan hasta askerleri tedavi etmesi, Albay rütbesindeyken ordudan ayrılması, 19 Ocak 1995 Perşembe günü evinin bahçesinde temizliğe gelen hizmetçisi tarafından kendi arabasının altında ölü bulunması, bu ölümün polis kayıtlarına freak accident (garip bir kaza) olarak geçmesi biyografik romanın anlatım imkânları içinde okura sunulur. Füreya (2000) adlı eser, Cumhuriyet döneminin ilk kadın seramik sanatçısı Füreya Koral’ın (1910-1997) hayatını roman kurgusu içinde anlatırken bir yandan da Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki olaylara tanıklık eder. Aynı zamanda Füreya’nın şahsında sanatçıların mücadele, heyecan ve sevgi dolu hayatlarıyla sıradan insanlardan farklı olduklarını sezdirir. Füreya, bir gerçek kişi ve bir roman kahramanı olarak, hayatının tamamına yakınını seramik sanatına adamış, risk almayı seven, yapılmamışı yapmaya çalışan, zaman zaman da kurallara meydan okuyabilen bir mizaçtır. Fiziksel güzelliğini iç güzelliğiyle bütünlerken ülkesine hizmet etmeye çalışır. Bu idealizmin arkasında Mustafa Kemal Atatürk’ün bir ev ziyareti sırasında Füreya’nın defterine yazdığı cümleler vardır: Görüyorum ki çok çalışkan bir insansınız. Millet sizden çok şey bekliyor. Siz çalışıp bir şeyler vermelisiniz memlekete. Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Kılıç Ali’yle evlenen Füreya, protokolda yer alır. Teyzesi ressam Fahrünnisa’nın teşvikleriyle seramik sanatına yönelir. Türkiye’de seramik sanatında birçok ilki gerçekleştirir. Köprü (2001), Anadolu’da yaşanan trajik bir hayat öyküsüdür. Erzincan’da, Fırat nehri üzerine köprü yaptırabilmek için mücadele veren bir bürokratın yaşadıkları romana özgü bir anlatım içinde okuyucuya sunulur. Dizi film olarak televizyon 166 Çağdaş Türk Romanı ekranlarında da gösterilen Köprü, hırslı, azimli, iradeli, sıra dışı bir vali olan Recep Yazıcıoğlu’nun hayat hikâyesiyle örtüşür. Fırat nehri, hastaların, hamilelerin hastaneye yetiştirilmesine engeldir. Ölümler kaçınılmaz hâle gelmiştir. Vali duruma el koyar. Bütün güçlükleri yenerek, imkânsızlıkların üstesinden gelerek Fırat’ı dizginleyecektir. Ancak Vali’nin Fırat üzerine köprü yaptırma iradesi, azmi ve kararlılığı, karşısında köprü yaptırmamak üzere örgütlenmiş bir yapıyı bulur. Terör, valinin bu çabasını boşa çıkarmak için iş başındadır. Ankara’dan köprünün ayaklarını dikmek üzere gelen mühendisler, terörist saldırı sonucu kaçarlar. Valinin kararlılığı ve mühendislerin cesaretiyle, teröre rağmen, yapımı tamamlanan köprü, tırlarla Erzincan’a getirilir. Köprünün ilk ayağı oturtulur. Diğer ucunu karşıya geçirmek için feribota köprünün diğer ayağı yüklenir Yolun yarısında feribotun bozulması ve çalışmaların aksaması halkta tedirginlik yaratır. Bir sonraki gün arıza giderilir ve yoğun bir çalışmayla köprü tamamlanır. Veda Esir Şehirde Bir Konak (2007) adlı romanda Osmanlı devletinin son günlerinde işgal altındaki İstanbul’da bir konakta yaşananlar hikâye edilir. Yazarın bü- yük dedesi, son Maliye Nazırı (Bakanı) Ahmet Reşat Bey ve ailesi çevresinde bir dönemin resmini çizen Veda, çöküş sürecindeki bir devlet ile yeni bir gelecek kurma arayışındaki Millîciler arasında kalan Osmanlı aydınının hikâyesini anlatır. Yazar, biyografi biliminin sağladığı verilerle roman tekniğini ustalıkla birleştirir. Türkan (Tek ve Tek Başına), Ayşe Kulin’in 2009 yılında çıkardığı, ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) başkanı Türkan Saylan’ın hayatını ve meslek alanında yaptıklarını anlattığı biyografik romandır. Kulin, Saylan’ı bir roman kahramanı olarak betimlerken, onun iç dünyasını da yazdığı mektuplar aracılığıyla hissettirir. Kitap, Saylan’ın ölmeden önce kendisi hakkında bir roman yazılması vasiyetine Ayşe Kulin tarafından verilmiş bir cevaptır.
#8
SORU: Beşir Ayvazoğlu kimdir? Eserlerinden bahsediniz.
CEVAP: Bozgunda Fetih Rüyası (2001) adlı biyografik romanında Beşir Ayvazoğlu (1953-), Yahya Kemal Beyatlı’nın hayatının 1912-1922 yılları arasındaki dönemini anlatır. Bir şair, öncü ve kurucu isim olarak dönemin edebiyat anlayışını şekillendiren Yahya Kemal’in portresini çizer. Dost ve arkadaş çevresi, öğrencileri, edebiyat dünyasındaki etkileriyle Yahya Kemal’in hayat hikâyesini dile getirir. Yahya Kemal’in Biyografik Romanı alt başlığıyla dikkatlere sunulan romanın sonunda ayrıntılı bir kronoloji ve zengin bir kaynakçaya yer verilmiş, bilimsel çalışmalarda rastlanabilecek bir dizin de romana eklenmiştir.
#9
SORU: Attilâ İlhan kimdir? Eserlerinden bahsediniz.
CEVAP: Attilâ İlhan: On iki romanı içinde özellikle Allahın Süngüleri-Reis Paşa ve Gazi Paşa romanlarıyla Attilâ İlhan (1925-2005) biyografik roman türünde adı anılması gereken yazarlardandır. Allahın Süngüleri-Reis Paşa (2002), Mustafa Kemal’in 1920’den sonra Reis Pa- şa sıfatıyla Anadolu’ya geçmesi, Kurtuluş Savaşını örgütlemesi çevresinde kurgulanmış bir romandır. Tarih biliminin sınırları içinde önemli birer kimlik olan Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Hâlide Edip, Yunus Nadi, Makbule Hanım, Zübeyde Hanım, Fikriye gibi isimler, Attilâ İlhan’ın eserinde birer roman kahramanı olarak karşımıza çıkar. Yakın tarihle ilgili ve bir dönem romanı olarak değerlendirilse de Mustafa Kemal’in biyografisinden yola çıkılarak yazılmış olması bakımından dikkat çekicidir. Gazete haberleri, telgraf metinleri, şifreli iletilerle belgesel yönü güçlendirilen romanda Mustafa Kemal’in Rumeli ağzı konuşması da biyografinin sağladığı bilgilerden kaynaklanır. Attilâ İlhan’ın biyografik roman vadisinde ikinci eseri Gazi Paşa (2005) adını ta- şır. Romanda Kurtuluş Savaşının en hareketli günleri Mustafa Kemal’in hayat hikâyesiyle iç içe anlatılır. Roman, Kuva-yı Millîye’nin İzmir’e girişinin ardından Trakya’nın geri alınması ile sona erer. 168 Çağdaş Türk Romanı Mustafa Kemal’in yakın çevresinde, Latife Hanım, Fikriye Hanım, İsmet Paşa, Hoca Paşa (Fevzi Çakmak), Mustafa Suphi, Çerkez Ethem, Kazım Karabekir gibi isimler, Attilâ İlhan’ın roman kurgusu içinde yeniden var olurlar. Romanda belge niteliğinde alıntılar ve telgraf metinleri sıklıkla kullanılmıştır.
#10
SORU: Sadık Yalsızuçanlar kimdir? Eserlerinden kısaca bahsediniz.
CEVAP: Sadık Yalsızuçanlar: Gezgin, Cam ve Elmas, ŞeyBir Ömer Hayyam Anlatısı, Anka gibi romanlarıyla Sadık Yalsızuçanlar (1962-), son dönem Türk edebiyatında biyografik romanın dikkat çekici yazarları arasındadır. Gezgin’de (2004), 1165-1239 yılları arasında yaşamış Mağripli bilge Muhyiddin İbni Arabî’nin kendi ruh dünyasında yaptığı yolculuğu nakleder. Anlatılan bir ârif, bir veli, bir kâmil insanın hikâyesidir. Yazar, çıkış noktası olarak İbni Arabî’nin biyografisini alır ve zaman zaman menkıbe diliyle roman dilini birleştirir. Gezgin, yazarın deyişiyle geleneksel bir roman ya da çağdaş bir menkıbe olarak tanımlanabilir. Cam ve Elmas’ta (2006), Harakanlı bilge Ebu’l Hasan’ın (ö.1034) hayatı, Kars’a belgesel film çekimi için giden bir kameramanın gözünden aktarılır. Kitaba alınan epigraf, Harakanlı’nın hayat hikâyesini özetler gibidir: Yeryüzünde yolculuk yapanın ayağı, gökte yolculuk yapanın ise kalbi su toplar. Romanda Harakanî’nin çağdaşı olduğu Gazneli Mahmut, İbni Sina gibi şahsiyetlerle ilişkileri yanında Bayezid Bistamî ile kurduğu zaman ve mekân üstü diyaloglar, yazar muhayyilesinin Ebu’l Hasan biyografisine eklediği mistik ve fantastik unsurlardır. fiey-Bir Ömer Hayyam Anlatısı (2006), (1048-1131) İran coğrafyasında yaşamış rubai şairi, filozof, astronom ve matematikçi Ömer Hayyam’ın hayatı çevresinde kurgulanmış bir metindir. Yalsızuçanlar, Hayyam romanında da (2011) Ömer Hayyam’ın biyografisi üzerine temellendirdiği bir hikâye anlatır. Anka’da (2008) Niyazi Mısrî’nin efsanevi hayatı, Mısrî hakkında lisansüstü çalış- ma yapan bir doktora öğrencisinin bakış açısından, bilinçakışı tekniğiyle roman kalıbına dökülür.
#11
SORU: Fatma Karabıyık Barbarosoğlu kimdir? Eserlerinden kısaca bahsediniz.
CEVAP: Fatma Karabıyık Barbarosoğlu: Fatma Aliye: Uzak Ülke (2007) adlı eserinde Fatma K. Barbarosoğlu (1962-), ilk Türk kadın romancı Fatma Aliye’nin doğumundan ölümüne kadar bütün hayat hikâyesini anlatır. Tarihçi ve devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olarak 1862’de dünyaya gelen, babasının isteği üzerine Sultan Abdulhamit’in kolağası Faik Bey’le on altı yaşında evlenen, çevirilerle başladığı yazma serüvenini roman ve makalelerle sürdüren, son yıllarını rahibeliği seçen kızını aramakla geçiren, bir kesimin feminist, diğer kesimin muhafazakâr kabul ettiği Fatma Aliye, Barbarosoğlu’nun kalemine bir roman kahramanı olarak konuk olur.
#12
SORU: Burçak Çerezcioğlu kimdir? Eserlerinden bahsediniz.
CEVAP: Burçak Çerezcioğlu’nun (1979-1995) Mavi Saçlı Kız (1997) adlı romanı, 16 yaşında lösemiden ölen yazarının anılarından kurgulanmış bir biyografik romandır. Kaynağını genç kızın öz yaşam öyküsünden alır. Romanda Burçak’ın hastalık döneminde yaşadıkları, direnci ve cesareti anlatılır. Zeynep Oral’ın Tutkunun Romanı Leyla Gencer (1999) eseri, 1954’te Napoli’de Santa Carla Tiyatrosu’nda ilk defa sahneye çıkan, dünya sahnelerinde La Diva Turca olarak anılan, 1988’de Devlet Sanatçısı ilan edilen, 2007’de İtalya’da Caruso Ödülüne lâyık görülen ünlü opera sanatçısı Leyla Gencer’in (1928-2011) biyografisinden yola çıkılarak yazılmış bir romandır.
#13
SORU: Gelenekçi romanın ilk örneklerini kimler yazmıştır?
CEVAP: Mizanc Murat’ın Turfanda mı Yoksa Turfa mı ve Halide Edip Adıvar’ın Yeni Turan adlı millî romanlarına kadar götürülebilir. 1930’lu yıllarda Kadıköyü’nün Romanı, Ülker Fırtınası Ciğerdelen gibi romanlarıyla Safiye Erol, 1940’lı yıllarda Ateş ağacı, Yolcu Nereye Gidiyorsun, Mesih Pafla ‹mam› gibi romanlarıyla Samiha Ayverdi gelenekçi romanın öncü isimleridir.
#14
SORU:
Biyografik roman nedir?
CEVAP:
Öyküleme ve betimleme tekniklerini kullanarak gerçek kişileri roman kurgusu içinde anlatan metinlere edebî biyografi ya da biyografik roman denir.
#15
SORU:
Biyografik romanın özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Biyografik Romanın Özellikleri
1. Biyografik romanın en önemli sorunu, kurmaca bir dünya sunan romanı gerçekleri anlatmayı amaçlayan bir türün aracı kılmaktır. Bu durum, biyografik romanların diğer romanlara göre daha basit ve estetik yönden daha zayıf kalmasına yol açmaktadır.
2. Biyografik romanlar, birkaç biçim denemesi dışında yazarın kurmaca bir dünya yaratma özgürlüğünü kısıtladığı için, yaratıcılık yönünden daha sınırlı metinler olarak değerlendirilmektedir.
3. Romanı yazılan kişinin hayatına ilişkin belgelerin çok fazla olması, yazarın da bu belgelerin tamamına yer vermesi durumunda metnin romandan uzaklaştığı görülmektedir.
4. Son yıllarda biyografik roman örneklerinin artışı, bireyleşme ve bireyin dünyasını keşfetme çabasıyla ilişkilendirilmektedir.
5. Biyografik roman, postmodern romanın türler arasında geçişlere izin verme, hatta türler arasındaki farkları ortadan kaldırma eğiliminin sonucu olarak kimi yazarların ilgisini çekmektedir.
6. Kimi biyografik romanlar, dâhil oldukları tür konusunda kararsızlık sergilemektedir. Birkaç kitabın adında “roman” sözcüğüne yer verilirken birçok kitapta hiçbir kayıt kullanılmamış, çok az sayıda kitapta ise “biyografik roman” ifadesine yer verilmiştir.
7. Biyografilerin, soy ağacının tespiti, doğum, ilk, orta ve varsa yüksek öğrenim gibi kronolojik sıra izleyen anlatımına karşılık; biyografik romanlar, her zaman kronolojik bir sıra takip etmemekte, hayattan kesitler seçilebildiği gibi, olaylar geriye dönüşlerle de aktarılabilmektedir.
8. Biyografik romanlar bakış açısı yönünden de sınırlılık göstermekte, bu tür romanlarda anlatıcının genellikle üçüncü kişi olduğu görülmektedir.
9. Biyografik romanlarda yazar, hayatını yansıttığı kişiyi seven, benimseyen ve onaylayan bir tutum sergilemekte, hayat hikâyesini anlattığı kişiye hayranlık duygularını saklamamaktadır.
10.Biyografik romanlar genellikle hayatta son sözünü söylemiş, yani ölmüş kişiler üzerine yazılmakta, yaşadığı dönemi derinden etkilemiş bir kişinin, onu yakından tanıyan bir yazar tarafından tanıtılması ya da hatırlatılması amaçlanmaktadır.
11.Biyografik roman yazarı, romanını yazdığı kişiyle öğretmen-öğrenci gibi mesleki; ebeveyn-evlat, dede-torun gibi ailevi ilişkiler içindedir.
12.Biyografik romanların belgesel yönünü vurgulamak ya da güçlendirmek amacıyla kimi romanların sonuna romanı yazılan kişinin fotoğraf albümü konulmaktadır
#16
SORU:
Peyami Safa (1899-1961) 1936 yılında Kültür Haftası’nda yayımlanan Roman ve Biyografi adlı yazısında, Türk edebiyatında biyografik romanın yokluğunu nasıl açıklar?
CEVAP:
Peyami Safa (1899-1961) 1936 yılında Kültür Haftası’nda yayımlanan Roman ve Biyografi adlı yazısında, Türk edebiyatında biyografik romanın yokluğunu, Türk romanının kendi çelişkilerine kayıtsız kalmasıyla açıklar. Ona göre, Türk romanında kahraman, genellikle olay çıkaran adamdır. İnsan ruhunu göremeyen romancı için tek bir adamın hayatındaki kimlik ve kişilik krizlerini ve büyük iç trajedileri anlamaya da imkân yoktur. Yoksa ‘biographie romancée’ türü için el değmemiş sayısız Türk portresi bulmak mümkündür.
#17
SORU:
Edebiyatımızda yazılan biyografik romanlar neyi konu alır?
CEVAP:
Edebiyatımızda yazılan biyografik romanlar genelde kendini gerçekleştirmeyi başarmış insanları konu alır. İlk örneklerde, hakkında roman yazılan kişinin biyografisine sadık kalanlar yanında kurmacayı öne çıkaran imzalara da rastlanır.
#18
SORU:
Türk edebiyatında biyografi türünde asıl ilk örnek nedir?
CEVAP:
Türk edebiyatında biyografi türünde asıl ilk örnek, Hasan Âli Yücel’in (1897-1963) yazdığı Goethe: Bir Dehanın Romanı (1932) başlığını taşır. Romanın ön sözünde Yücel, bu romanın bir hayranlık duygusundan doğduğunu açıklar. Goethe’ye ve onun düşüncelerine olan hayranlığı Yücel’e bu romanı yazdırmış olmalıdır.
#19
SORU:
Türk edebiyatında kronolojik bakımdan ikinci ve üçüncü sırada yer alan biyografik romanlar nelerdir?
CEVAP:
Türk edebiyatında kronolojik bakımdan ikinci ve üçüncü sırada yer alan biyografik romanlar, Mehmet Emin Erişirgil’in (1891-1965) Ziya Gökalp: Bir Fikir Adamının Romanı (1951) ve Mehmet Âkif: İslâmcı Bir Şairin Romanı (1956) adlı eserleridir.
#20
SORU:
Biyografik romanın nitelikle örneklerine ne zaman kavuşulmuştur?
CEVAP:
Batı’da 1960’lı yıllarda Irwing Stone (İlahi Istırap/1961), Oscar Lewis (Sançez’in Çocukları/1961) gibi yazarların eliyle nitelikli örneklerini vermeye başlayan biyografik roman, Türk edebiyatında 1970’li yıllarda ilk yetkin örneğine kavuşur.
#21
SORU:
1970'li, yıllarda, Türkiye'de biyografik roman türünün en iyi örneklerinden biri nedir?
CEVAP:
Oğuz Atay (1934-1977) imzalı Bir Bilim Adamının Romanı-Mustafa İnan (1975), Türkiye’de bu roman türünün en iyi örneklerindendir. Atay, romanda İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden hocası olan Prof. Dr. Mustafa İnan’ın yaşam öyküsünü roman tekniğinin imkânlarını kullanarak anlatır. Aynı zamanda Mustafa İnan’ın şahsında bir dönemin idealist kuşağının hayatını yansıtır.
#22
SORU:
Biyografik roman türünün günümüz Türk edebiyatındaki önemli yazarları arasında kimler sayılabilir?
CEVAP:
Biyografik roman türünün günümüz Türk edebiyatındaki önemli yazarları arasında Hıfzı Topuz, Ayşe Kulin, Beşir Ayvazoğlu, Attilâ İlhan, Sadık Yalsızuçanlar, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu gibi isimler sayılabilir. Ayrıca Sultan 5. Murad’ın torunu Kenize Murad’ın De la part de la princesse morte adıyla 1987’de Fransızca olarak yazdığı, Gökçe Tuncer ve Nuriye Yiğitler tarafından 2002’de Saraydan Sürgüne adıyla Türkçeye çevrilen kitap da yazarın annesi Selma Sultan’la ilgili biyografik bir roman olarak listeye eklenebilir.
#23
SORU:
Günümüz Türk edebiyatının en fazla biyografik roman yazan ismi kimdir?
CEVAP:
Hıfzı Topuz: Meyyâle, Taif’te Ölüm, Paris’te Son Osmanlılar, Gazi ve Fikriye, Abdülmecit, Hava Kurşun Gibi Ağır romanlarıyla Hıfzı Topuz (1923-) günümüz Türk edebiyatının en fazla biyografik roman yazan ismidir.
#24
SORU:
On iki romanı içinde özellikle Allahın Süngüleri-Reis Paşa ve Gazi Paşa romanlarıyla biyografik roman türünde adı anılması gereken yazarımız kimdir?
CEVAP:
On iki romanı içinde özellikle Allahın Süngüleri-Reis Paşa ve Gazi Paşa romanlarıyla Attilâ İlhan (1925-2005) biyografik roman türünde adı anılması gereken yazarlardandır.
#25
SORU:
İlk Türk kadın romancı Fatma Aliye’nin hayatını anlatan "Fatma Aliye: Uzak Ülke" adlı eser kime aittir?
CEVAP:
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu: Fatma Aliye: Uzak Ülke (2007) adlı eserinde Fatma K. Barbarosoğlu (1962-), ilk Türk kadın romancı Fatma Aliye’nin doğumundan ölümüne kadar bütün hayat hikâyesini anlatır. Tarihçi ve devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olarak 1862’de dünyaya gelen, babasının isteği üzerine Sultan Abdulhamit’in kolağası Faik Bey’le on altı yaşında evlenen, çevirilerle başladığı yazma serüvenini roman ve makalelerle sürdüren, son yıllarını rahibeliği seçen kızını aramakla geçiren, bir kesimin feminist, diğer kesimin muhafazakâr kabul ettiği Fatma Aliye, Barbarosoğlu’nun kalemine bir roman kahramanı olarak konuk olur.
#26
SORU:
Fantastik romanlarıyla özgün bir tarzın temsilcisi olarak tanınan yazar Nazlı Eray’ın biyografisi çevresinde kaleme alınmış roman hangisidir?
CEVAP:
Atillâ Şenkon’un (1962-) Bütün Düşler Nazlı’dır (1999) adlı kitabı, fantastik romanlarıyla özgün bir tarzın temsilcisi olarak tanınan yazar Nazlı Eray’ın biyografisi çevresinde kaleme alınmış bir romandır.
#27
SORU:
Yahya Kemal Beyatlı’nın hayatının 1912-1922 yılları arasındaki dönemini anlatan eser nedir ve kime aittir?
CEVAP:
Bozgunda Fetih Rüyası (2001) adlı biyografik romanında Beşir Ayvazoğlu (1953-), Yahya Kemal Beyatlı’nın hayatının 1912-1922 yılları arasındaki dönemini anlatır. Bir şair, öncü ve kurucu isim olarak dönemin edebiyat anlayışını şekillendiren Yahya Kemal’in portresini çizer. Dost ve arkadaş çevresi, öğrencileri, edebiyat dünyasındaki etkileriyle Yahya Kemal’in hayat hikâyesini dile getirir.
#28
SORU:
Adı: Aylin, Füreya, Köprü, Veda ve Türkan adlı eserler kime aittir?
CEVAP:
Günümüzün en çok okunan biyografik roman yazarlarından Ayşe Kulin (1941-), Adı: Aylin, Füreya, Köprü, Veda ve Türkan adlı eserleriyle tanınır.
#29
SORU:
1997 yılında yazarına İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesince verilen “yılın yazarı” ödülünü kazandıran eser nedir?
CEVAP:
Adı: Aylin (1997), kökleri Giritli Deli Mustafa Naili Paşa’ya kadar uzanan bir ailenin kızı olan, Aylin Devrimel’in fırtınalı hayatından kurgulanmış bir romandır. Yazarına İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesince verilen “yılın yazarı” ödülünü kazandırır.
#30
SORU:
Necati Cumalı’nın hangi eseri biyografik roman türüne ait örneklerdendir?
CEVAP:
Necati Cumalı’nın (1921-2001) Viran Dağlar (1995) kitabı, biyografik roman türüne ait örneklerdendir. Cumalı, romanda büyük dayısı Zülfikar Bey’in Balkanlar’da Osmanlı’nın dağılmaması için verdiği mücadeleyi roman türünün imkânları içinde okura sunar.
#31
SORU:
Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)’nın hangi romanları biyografik romanın sınırları içinde değerlendirilebilir?
CEVAP:
Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)’nın (1886-1973) Uluç Reis (1962) ve Turgut Reis (1966) romanları da biyografik romanın sınırları içinde değerlendirilebilir.
#32
SORU:
Edebiyatımızda ilk biyografik roman örneklerinden olan Baltacı ile Katerina (1928) kime aittir?
CEVAP:
Edebiyatımızda yazılan biyografik romanlar genelde kendini gerçekleştirmeyi başarmış insanları konu alır. İlk örneklerde, hakkında roman yazılan kişinin biyografisine sadık kalanlar yanında kurmacayı öne çıkaran imzalara da rastlanır. Vâlâ Nureddin’in (Vâ-Nû, 1901-1967) Baltacı ile Katerina (1928) romanı, bir ilk örnek olarak biyografik verilerden ziyade yazar muhayyilesinden beslenir. Roman, Prut Savaşında Osmanlı ordusunun Serdar-ı Ekrem’i (Başkomutanı) Baltacı Mehmet Paşa ile Rus Çariçesi Katerina arasında kurgulanmış bir aşk ilişkisine dayanır. Gerçek tarihî kişiliklerin üzerinden hayalî bir buluşma tasvir edilir.
#33
SORU:
Hıfzı Topuz, Meyyâle (1999) romanını kimin biyografisi üzerine yazar?
CEVAP:
Topuz, Meyyâle (1999) romanını büyük annesinin biyografisi üzerine yazar. Sultan Abdulaziz, V. Murat ve Abdülhamit dönemleri romanın tarihsel arka planını oluşturur. Rusların Kafkasya’ya saldırılarının artması üzerine İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Kafkas kökenli kadın ve çocukların saraya alınması sorunu irdelenir. Çocuk yaşta satın alınarak İstanbul’a getirilen Kafkas kökenli
Meyyâle’nin saraydaki hayatı, evlilikleri, iktidar değişikliği sonucu gönderildiği taşrada yaşadıkları anlatılır. Bir yandan da Osmanlı Devleti’nin çöküş nedenleri sezdirilir.