DİL FELSEFESİ Dersi KRİPKE VE DOĞRUDAN GÖNDERİM KURAMI soru cevapları:

Toplam 31 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Kripke’nin “betimleme yoluyla adlandırma” yöntemi ne anlama gelmektedir?


CEVAP: Bu çok daha nadir kullanılan bir yoldur. Buna “betimleme yoluyla adlandırma” diyor Kripke. Örneğin “Neptün” adı bu şekilde dile sunulmuş olabilir. Bu gezegen keşfedilemeden önce Uranüs gezegeninin yörüngesinde bazı sapmalar saptanmıştı. Bilimciler bu sapmalara neden olanın bir başka gezegen olabileceğine dair bir hipotez ortaya attılar. “Neptün” adının şu tür bir tümceyle dile sunulmuş olduğunu düşünelim: “Uranüs’ün yörüngesinde sapmalara neden olan gezegene ‘Neptün’ adını verelim”. Daha sonra gerçekten de böyle bir gezegen olduğu keşfedilmiş ve bu da tarihe Neptün gezegenin keşfi olarak geçmiştir. Yani ilk adlandırma töreninde henüz Neptün daha keşfedilmemiş olduğu için, bu gezgenin gösterip “bunun adı ‘Neptün’ olsun” denemezdi; gösterim yerine adlandırmayı gerçekleştiren bir betimleme vardı: “Uranüs’ün yörüngesinde sapmalara neden olan gezegen”. Kripke’ye göre adlandırmanın betimleme yoluyla olduğu bu nadir durumlarda bile o betimleme ile özel ad aynı anlama gelmezler. Betimleme yalnızca özel adın göndergesini saptamaya yarar.

#2

SORU: Frege’ye göre bir özel adın gönderme yapabilmesinin şartı nedir?


CEVAP: Bir özel adın gönderme yapabilmesi gönderme yapabilmesi için bir anlamı olmalıdır; bu anlam da ancak o nesnenin tekil bir betimlemesi ile dile getirilebilir. Frege’nin kendi örneğini anımsayalım: “Aristoteles” adını kullananlar bu ada farklı anlamlar yükleyebilirler. Kimine göre bu anlam “Büyük İskender’in hocası”, kimine göre ise “Metafizik’in yazarı” ya da “Platon’un öğrencisi olmuş büyük filozof” olabilir. Yani bu özel ad bir tümce içinde kullanıldığında o tümcenin anlamına katkısını her durumda tekil bir betimleme ile dile getirebiliriz. Frege’ye göre “Aristoteles” gibi bir özel adın göndergesi de bu betimlemeyi sağlayan nesnedir.

#3

SORU: Betimlemeci Gönderim Kuramının temel ilkeleri nelerdir?


CEVAP: Betimlemeci Gönderim Kuramının temel ilkeleri şöyle sıralanabilir: • Özel ad, kişi ve işaret zamirleri türünde basit tekil terimler bir tümce içinde kullanıldıklarında, o tümceye yaptıkları semantik katkı kavramsal bir içeriğe sahip olmalıdır. • Bu kavramsal içerik bir tekil betimleme tarafından dile getiriliyor olabilmelidir. • O özel adın ya da zamirin tümcenin kullanım bağlamındaki göndergesi bu tekil betimlemeyi sağlayan şeydir.

#4

SORU: Nedenselci Gönderim Kuramı nedir?


CEVAP: “Aristoteles” gibi bir özel ad nasıl gönderme yapar? Kripke’ye göre bir özel ad bir “adlandırma töreni” ile dile sunulur. Bunu yapmanın iki yolu bulunur: “gösterim” ve “betimleme”. Önce ilkini açıklayalım. Örneğin bir bebek doğduğunda o bebeğe bir ad verilmesi “gösterim” yollu adlandırmadır. Anne, baba ya da bir başkası bebeği gösterip “bu bebeğin adı “Ayşe” olsun” der (Ya da bir belediye komitesi “bu sokağın adı “Sevdimseni” olsun der). Bu tür bir adlandırma töreni sonrasında o ad o nesnenin bir “etiketi” haline gelir ve dilde kullanılmaya başlar. Ayşe büyür, yetişkin bir insan olur ve onunla tanışmamış insanlar bile adını kullanarak ondan bahsedebilir, ona gönderme yapabilir. Bu nasıl oluyor? Ayşe ile tanışıklığı olmayan biri “Ayşe” adını ancak bir başkasından duyarak öğrenir. “Ayşe” adını duyduğu o kişi Ayşe’yi tanıyor olabilir, değilse o da adı bir başkasından duymuştur. Adın böyle bir “kullanım zinciri” olmalıdır ve sonuçta bu zincirin ilk halkası mutlaka Ayşe’yi ilk adlandıran insana kadar gitmelidir. Bu şekilde kullanım zincirinin halkaları arasında bir “nedensellik” ilişkisi oluşur. Diyelim ki Ayşe’yi annesi adlandırdı. Sonra anne bir arkadaşına kızından bahsederken “Ayşe” adını kullandı. Yani annenin kızına “Ayşe” adını vermesi ile daha sonra bu adı kullanması arasında bir nedensellik ilişkisi oluşur; bu adı ondan duyan bir başkası da “Ayşe” adını kullanırken annenin kullanımı ile bir nedensellik ilişkisi içine girer. Anneden “Ayşe” adını duyması onun daha sonra bu adı kullanmasına “neden” olur. Bu şekilde kişiden kişiye geçer “Ayşe” adı.

#5

SORU: Tarihsel Gönderim Kuramı nedir?


CEVAP: Sözünü etmek istediğimiz kişi tarihten birisiyse bu zincir çok daha karmaşık olacak ve çok daha uzun bir süreyi kapsayacaktır. Örneğin “Aristoteles” adı ile Antik çağın meşhur bir filozofuna gönderme yapabilmemiz için bu adı belirli bir bağlamda kullanmamız ile o meşhur filozofun ilk adlandırılması arasında bir nedensellik bağı olmalıdır. Bu zincir tarihsel bir süreci kapsadığı için bu kurama bazıları “Tarihsel Gönderim Kuramı” da der. Bu tür tarihsel bir kullanım zincirinin bir halkası olmak için gönderme yapılan kişinin adının bu tarihsel süreç içinde hiç değişmemiş olması gerekmez. Örneğin Aristoteles’in yaşadığı Antik Yunan çağında kullandığı adın bizim ona gönderme yapmak için kullandığımız “Aristoteles” adından farklı olduğunu düşünelim. Bu durum nedensellik bağını bozmaz. Yeter ki bizim bu adı bugünkü kullanımımız ile Aristoteles arasında oluşmuş uzun bir tarihsel bağ olsun.

#6

SORU: Bir önermenin zorunlu mu yoksa olumsal mı olduğunu anlamanın yolu nedir?


CEVAP: Bir önermenin zorunlu mu olumsal mı olduğunu kavramak için şu teste başvurabilirsiniz: Doğru olduğunu bildiğiniz bir önermeyi ele alıp şunu sorun: Olaylar farklı gelişseydi doğru olan bu önerme yanlış olabilir miydi? Eğer yanıtınız “evet” ise o önerme olumsal, “hayır” ise zorunlu bir doğrudur.

#7

SORU: Zorunlu a priori önerme nedir?


CEVAP: A posteriori önermelerin varlığına dair Kripke’nin örneklerinden birine bakmak gerekir. Bilimdeki bir buluşa dairdir bu örnek. Bilim saf olarak var olduğunda “su” dediğimiz şeyin kimyasal yapısının iki Hidrojen atomu ve bir Oksijen atomundan oluşan bileşik bir molekül olduğunu ortaya koymuştur. Eğer bu doğru ise, Kripke’ye göre zorunlu bir doğru olmalıdır. Yani suyun kimyasal yapısı eğer H2O ise başka türlü olamazdı; diğer bir deyişle H2O olmayan su olamazdı. Bu durumda “Su H2O’dur” önermesi eğer ki doğru bir önerme ise metafizik açıdan zorunlu bir doğrudur. Bu önermenin zorunlu bir doğru olması epistemik değil metafizik bir konudur: yani bu önermenin zorunlu doğru olması bizim onun doğruluğunu kesin olarak biliyor olduğumuzu göstermez. Yarın öbür gün bilimcilerin bu konuda bir hata yapmış oldukları ortaya çıkabilir ve bu durumda suyun kimyasal yapısının H2O olmadığı ortaya çıkabilir. Ancak bunlar tamamen bizim bilgimize dair epistemik konulardır. Eğer su gerçekten H2O ise bu metafizik açından zorunlu bir olgudur. Peki bu zorunlu doğruyu biz nasıl bilir hale geldik? Salt akıl yoluyla böyle bir olguyu öğrenemeyiz; ya da yalnızca su kavramımızın çözümlemesini yaparak da öğrenemeyiz. Kısaca suyun H2O olduğu a priori bir doğru olamaz. Bu olgunun bilinebilmesi için gözlem, deney ve duyu deneyimi gereklidir. Yani bu a posteriori bir önerme olmalıdır. Bilimsel bir keşif ile suyun H2O olduğunu öğrendik ve başka türlü de bu olguyu bilemezdik.

#8

SORU: Dil Felsefesinde “zorunluluk” kavramı ne anlama gelmektedir?


CEVAP: Öncelikle bu kavram bir tür “kadercilik” ile ilişkilendirilmemeli: Örneğin bazıları diyebilirler ki Orhan Veli öyle karakterde bir insandı ki, olaylar nasıl gelişirse gelişsin o yine de bir şair olacaktı; yani onun şair olmasının “zorunlu” olduğunu savunabilir. Ancak böyle bir şeyi savunanlar bile Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiirini yazmasının zorunlu bir olgu olmadığını kabul edeceklerdir. Yani Orhan Veli’nin bu şiiri yazmamış olduğunu düşünmek bizi bir çelişkiye götürmez. Bundan dolayı burada kullandığımız zorunluluk kavramı bir anlamda “mantıksal” ya da “metafiziksel” bir kavram olarak kabul edilir. Ancak felsefecilerin uydurduğu teknik bir kavram olarak düşünülmemeli bu kavram. Hiç felsefe çalışmamış hatta eğitimi olmayan bir insanın bile örtük olarak da olsa gündelik dilde sıklıkla kullandığı bir kavramıdır bu aslında. şimdi örneğimize dönelim. Diyorduk ki olaylar farklı şekilde gelişseydi Orhan Veli bir şair olmayabilirdi, ya da şair olsaydı bile, örneğin İstanbul’da yaşamasaydı İstanbul’u Dinliyorum adlı şiiri yazmayabilirdi. Bu durumda şu tümce zorunlu bir olguyu dile getirmez: Orhan Veli “İstanbul’u Dinliyorum” adlı şiirin yazarıdır. Bu tümcenin dile getirdiği önerme “olumsal” (contingent) bir doğrudur. Burada “olumsal” sözcüğünü “zorunlu olmayan” anlamında kullanıyoruz.

#9

SORU: Kripke’nin Betimlemeciliğe yönelttiği en temel eleştiri nedir?


CEVAP: Kripke 1970 yılında daha sonra kitap olarak da basılmış olan Adlandırma ve Zorunluluk (Naming and Necessity) adlı meşhur üç seminer konuşmasında Betimlemeci Gönderim Kuramına karşı bir çok argüman geliştirir. Bunlar arasında en fazla etkili olmuş olan özel adlara dair olup daha sonraları “modal argüman” olarak anılmış olan argümandır.

#10

SORU: A priori ne demektir?


CEVAP: Bir önermenin a priori olması demek o önermenin duyu deneyimine başvurmadan bilinebilir olması demektir. Diğer bir deyişle a priori önermeler salt akıl yoluyla bilinebilir olanlardır. Kant bu tür önermelere birçok örnek verir. Aritmetiğin ve geometrinin tüm önermeleri a prioridir. Örneğin 5+7=12 önermesini bilmek için mutlaka 5 nesne alıp yanına 12 nesne daha koyup sonra hepsini yeniden saymamız gerekmez. Bu şekilde bu önermeyi sınadığımızda duyu deneyimine başvurmuş oluruz. Yani bu şekilde 5 ile 7’nin toplamının 12 ettiği öğrenmişsek bilgimizi a priori elde etmiş olmayız. Ancak bu önerme hiçbir duyu deneyimine başvurmadan salt “akıl” yoluyla da bilinebilir. Matematiğin aksiyomlarından yola çıkarak bir ispat verebiliriz. Kısaca bir önermeyi hiçbir duyu deneyimine başvurmadan bilinebiliyorsa bu bilgiye “a priori bilgi” diyoruz.

#11

SORU: Genel terimler ve tür adlarını kısaca nasıl açıklayabilirsiniz?


CEVAP: Kripke “Adlandırma ve Zorunluluk” adlı yapıtının üçüncü ve son bölümünde özel adlar için geliştirdiği düşüncelerin büyük ölçüde bazı “genel terimler” için de geçerli olduğunu savlar. Tekil bir nesneye gönderme yapma işlevi olan özel ad gibi tekil terimlerden farklı olarak genel terimler birden çok nesneye uygulanabilir bir yapıdadırlar. Bunlar arasında en sıkça kullandığımız su, kaplan, yıldız, maymun gibi “doğal tür adları” birer genel terimdirler.

#12

SORU:

Frege'ye gör bir özel adın gönderme yapılabilmesi için ne gereklidir?


CEVAP:

Frege’ye göre bir özel adın
gönderme yapabilmesi için bir anlamıolmalıdır; bu anlam da ancak o nesnenin tekil bir betimlemesi ile dile getirilebilir.


#13

SORU:

Betimlemeci Gönderim Kuramının üç temel ilkesi nedir?


CEVAP:

Betimlemeci Gönderim
Kuramını şu üç temel ilke ile özetleyelim:
(1) Özel ad, kişi ve işaret zamirleri türünde basit tekil terimler bir tümce içinde
kullanıldıklarında, o tümceye yaptıklarısemantik katkı kavramsal bir içeriğe
sahip olmalıdır.
(2) Bu kavramsal içerik bir tekil betimleme tarafından dile getiriliyor olabilmelidir.
(3) O özel adın ya da zamirin tümcenin kullanım bağlamındaki göndergesi bu
tekil betimlemeyi sağlayan şeydir


#14

SORU:

Bir önermenin zorunlu mu olgusal mı olduğu nasıl anlaşılır?


CEVAP:

Bir önermenin zorunlu mu
olumsal mı olduğunu
kavramak için şu teste
başvurabilirsiniz: Doğru
olduğunu bildiğiniz bir
önermeyi ele alıp şunu
sorun: olaylar farklı
gelişseydi doğru olan bu
önerme yanlış olabilir miydi?
Eğer yanıtınız “evet” ise o
önerme olumsal, “hayır” ise
zorunlu bir doğrudur.


#15

SORU:

Dil felsefecilerinin hepsinin kabul ettiği temel dil ilkesi nedir?


CEVAP:

İki terim eşanlamlı ise bir tümce içinde biri yerine diğerini koyduğumuzda
tümcenin anlamı ve doğruluk değeri değişmez.


#16

SORU:

Nedenselci Gönderim Kuramı nasıl işler?


CEVAP:

Nedenselci Gönderim Kuramına kısaca ele alalım.
“Aristoteles” gibi bir özel ad nasıl gönderme yapar? Kripke’ye göre bir özel ad bir
“adlandırma töreni” ile dile sunulur. Bunu yapmanın iki yolu bulunur: “gösterim”
ve “betimleme”.


#17

SORU:

Nedenselci Gönderim Kuramı hangi soruyu yanıtsız bırakır?


CEVAP:

Nedenselci Gönderim Kuramı şu soruyu yanıtsız bırakır: Özel adın semantik içeriği bir betimleme değilse nedir? Kripke bu soruya açık bir yanıt vermez.


#18

SORU:

Doğrudan Gönderim Kuramına göre gönderme nasıl yapılır?


CEVAP:

Bu kurama göre özel ad ve basit zamirler bir tümce içinde kullanıldıklarında doğrudan göndergelerine gönderme yaparlar. “Aristoteles bir filozoftur” tümcesinin dile getirdiği
önermeye bakalım. Bu kurama göre tümcenin öznesi konumundaki “Aristoteles”
adı doğrudan Aristoteles’e gönderme yapar. Yani bu adın anlamıbir betimleme de,
soyut bir kavram da değildir. Adın tümcenin anlamına katkısıbu ikisi ya da buna
benzer bir şey olmadığından geriye tek bir seçenek kalır: o da ad›n göndergesi, yani Aristoteles’in kendisi. Kısaca Do¤rudan Gönderim Kuram›na göre özel ad türündeki basit tekil terimler için sloganımız fludur: Anlam ile Gönderge aynı şeydir.


#19

SORU:

Kant'ın felsefesinde yer tutan önemli iki temel sav nedir?


CEVAP:

Kant’ın felsefesinde önemli bir yer tutan, ancak Kant öncesi Hume gibi bazı felsefecilerde de rastlayabileceğimiz iki temel sav bulunur:
• Tüm a priori önermeler zorunludur.
• Tüm a posteriori önermeler olumsaldır. 


#20

SORU:

Doğrudan Gönderim Kuramı ne amaçla ortaya çıkmıştır?


CEVAP:

Doğrudan Gönderim Kuramı öncelikle özel ad ve zamir gibi basit tekil terimlerin
semantik çözümlemesine yönelik ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı tekil bir nesneye gönderme yapma yolları üzerine bir kuram olarak ele alınabilir.


#21

SORU:

Doğrudan Gönderim Kuramı hangi kurama garşı çıkmıştır?


CEVAP:

Doğrudan Gönderim Kuramının bu ünitenin başında tartıştığımız Kripke’nin Betimlemeci Gönderim Kuramına karşı argümanlarının etkisiyle ortaya çıktığını anımsayalım. Bu argümanları kullanarak Kripke özel ad ve zamir türündeki basit tekil terimlerin betimsel içerikleri olmadıklarını savunup, buradan yola çıkarak bu tür terimlerin zorunlu imleyiciler olduklarını savlamıştı.


#22

SORU:

Kripke, Adlandırma ve Zorunluluk eserinde özel adlar için ne savlamaktadır?


CEVAP:

Kripke Adlandırma ve Zorunluluk adlı yapıtının üçüncü ve son bölümünde özel adlar için geliştirdiği düflüncelerin büyük ölçüde bazı “genel terimler” için de geçerli olduğunu
savlar. Tekil bir nesneye gönderme yapma işlevi olan özel ad gibi tekil terimlerden
farklı olarak genel terimler birden çok nesneye uygulanabilir bir yapıdadırlar.


#23

SORU:

Bir önermenin a priori olması ne demektir?


CEVAP:

Bir önermenin a priori olması demek o önermenin duyu deneyimine başvurmadan bilinebilir olması demektir.


#24

SORU:

Su H2O’dur önermesi Kripke'ye göre nasıl bir önermedir?


CEVAP:

Su H2O’dur önermesi zorunlu
a posteriori bir önermedir
Kripke’ye göre. Birçok
bilimsel buluş için de durum
aynıdır. Son yıllarda
felsefecilerin büyük
çoğunluğu tarafından kabul
gören Kripke’nin bu savı
felsefe tarihinde önemli bir
değişime yol açmıştır. Etkisi
sadece dil felsefesine dair
değil, epistemoloji ve
metafizik alanlarına
uzanmışl aynı zamanda bilim
felsefesinde de önemli bir
yenilik getirmiştir.


#25

SORU:

Standart Metre çubuğunun uzunluğu bir metredir önermesi Kripke'ye göre nasıl bir önermedir?


CEVAP:

Standart Metre çubuğunun uzunluğu bir metredir.
Bu tümce Kripke’ye göre doğru bir önerme dile getirir. Ancak metre sözcüğünü yukarıda bahsettiğimiz şekilde dile kazandıran ekip bu önermenin doğruluğunu olumlamak için Standart Metre çubuğunu ölçmesi gerekmez: bu dilsel tören sonucunda önermenin doğruluğunu hemen bilir hale gelirler. Bir ölçüm gerekmedği için de bu önermeyi a priori bilmiş olurlar.


#26

SORU:

Doğrudan Gönderim Kuramı anlamla ilgili ne söyler?


CEVAP:

Doğrudan Gönderim
Kuramına göre “Dünya”
sözcüğünün anlamı
“üzerinde yaşadığımız
gezegen” ya da “üzerinde
sıvı su bulunan tek gezegen,
ya da bir başka herhangi bir
betimleme olamaz. “Dünya”
sözcüğünün anlamı
dünyanın kendisidir. Anlam
göndergedir


#27

SORU:

Doğrudan Gönderim Kuramının en önemli sonuçlarından biri nedir?


CEVAP:

Son yirmi yılda çok etkili olmuş olan bu kuramın en
önemli olan sonuçlarından biri bu tür önermelerin varlığına dairdir. Yani özel ad
ya da zamir ile gönderme yapılan bir insanın, ya da bir masanın önermenin parçası olduğu türde önermeler vardır bu kurama göre.


#28

SORU:

Nedenselci Gönderim Kuramına göre özel ad kullanarak nasıl gönderme yapılır?


CEVAP:

Nedenselci Gönderim Kuramına göre bir özel ad kullanarak bir kişiye ya da bir
nesneye gönderme yapmamız için o kişi ya da nesneyi betimlememiz gerekmez.
Örneğin pek felsefe tarihi çalışmamış biri hem “Aristoteles” hem de “Platon” adlarını öğrenmiş olsun. Ancak “Aristoteles kimdir?” diye sorduğumuzda “ünlü bir Yunan filozof” yanıtı verebildiğini düşünelim ve “Platon kimdir?” deyince de yine aynı yanıtı aldığımızı varsayalım. Yani Aristoteles ile Platon’u birbirlerinden ayıracak
betimlemelere sahip olamayacaktır bu kifli. Yine de “Aristoteles” adını kullandığında Aristoteles’e, “Platon” adını kullandığında ise Platon’a gönderme yapabilir. Bunun nedeni bu adların kullanım zincirleri arasındaki farktır bu kurama göre.


#29

SORU:

Kripke'ye göre özel ad bir adlandırma töreni ile dile sunulur. Bunun yolları nedir?


CEVAP:

Kripke’ye göre bir özel ad bir
“adlandırma töreni” ile dile sunulur. Bunu yapmanın iki yolu bulunur: “gösterim”
ve “betimleme”.


#30

SORU:

Doğrudan Gönderim Kuramının diğer adı nedir?


CEVAP:

“Aristoteles” adı ile Antik çağın meşhur bir filozofuna gönderme yapabilmemiz için
bu adı belirli bir bağlamda kullanmamız ile o meşhur filozofun ilk adlandırılması
arasında bir nedensellik bağı olmalıdır. Bu zincir tarihsel bir süreci kapsadığı için
bu kurama bazıları “Tarihsel Gönderim Kuramı” da der.


#31

SORU:

Kripke hangi eserinde Betimlemeci Gönderim Kuramına karşı argümanlar geliştirmiştir?


CEVAP:

Kripke 1970 yılında daha sonra kitap olarak da basılmış olan Adlandırma ve Zorunluluk (Naming and Necessity) adlı meşhur üç seminer konuşmasında Betimlemeci Gönderim Kuramına karşı bir çok argüman geliştirir.