HALK EDEBİYATINA GİRİŞ I Dersi HALK EDEBİYATINDA KONUŞMALIK TÜRLER: ATASÖZLERİ, DEYİMLER, BİLMECELER, ALKIŞ-KARGIŞLAR, TEKERLEMELER soru cevapları:
Toplam 50 Soru & Cevap#1
SORU: Atasözlerinin taşıdıkları yargıların niteliklerinden hareketle yapılan tasniflerini açıklayınız.
CEVAP: • Atasözlerinin bir kısmı açıktan açığa ahlaki amaçlar gözetir. Geleneksel olarak atasözleri, “Böyle yapınız”, “Şöyle olmayınız”, “Bu iş şu şekilde yapılmalı” veya “yapılmamalı” gibi hükümler içeren yapılar olarak karşımıza çıkarlar. “Bugünün işini yarına bırakma” gibi atasözleri bu tip atasözlerine örnek olarak verilebilir. • Atasözlerinin diğer bir kısmı ise, bu şekilde açıktan açığa öğüt vermez. Bunlar, öğüt yerine genel kabul görmüş bir doğruyu yansız bir biçimde bildiriler. Bu tür atasözleri çoğunlukla, hayat ve tabiat olaylarının yüzyıllar boyunca nasıl sürüp gelmiş olduğunu tarafsız bir kural halinde ifade ederler. Bunlardan ders ve ibret alınır ve birçok faydalı şeyler öğreniriz. Pek çok tecrübeden ve olaydan çıkarılan, olgun düşüncelerle oluşturulan bu kurallar bizi aydınlatıp, uyarırlar, düşünce ve davranışlarımızı yönlendirirler. Bu tür atasözlerine örnek olarak “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” verilebilir. • Atasözlerinin üçüncü bir kısmı da bazı âdet ve gelenekleri düsturlaştırmış olanlardır. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” gibi örneklenebilecek olan bu tür atasözleri ele aldıkları konuyla ilgili alanlarda sosyal ve kültürel olarak kabul edilmiş kuralları oluştururlar.
#2
SORU: Deyimler ve atasözlerinin benzer yönleri ile farklılıkları nelerdir?
CEVAP: • Deyimler de atasözleri gibi toplumun malı olmuş eski sözler olarak bilinirler. Ancak, deyimler atasözleri kadar uzun bir süre beklemeksizin veya çok daha kısa bir sürede dile yerleşirler. • Deyimlerle, atasözleri arasındaki benzerliklerden birisi her ikisinin de kalıplaşmış olmalarıdır. • Hem atasözleri hem de deyimler çoğunlukla mecazi anlam taşırlar ve her ikisi de anonimdir. • Deyimlerin sayısı, hem de kullanım alanları atasözlerinden çoktur. • Deyimler bir cümle içinde kullanılarak söz içinde yer alırlar. Atasözleriyse, kendileri cümle yapısında oldukları için daha çok cümleler arasında yer alarak konuşmaya dahil olmaktadırlar. • Deyimlerin çok büyük bir çoğunluğunun herhangi bir hüküm anlamı yoktur. Deyim bir kavramı belirtmek için oluşturulmuş özel bir anlatım kalıbıdır. • Deyim genel kural niteliğinde bir söz değildir. Atasözleriyle deyimleri birbirinden ayıran en önemli özellik budur. • Deyimlerin amacı bir kavramı özel bir söz kalıbı içinde anlatmaktır. Atasözlerinin amacı ise, insanlara yol, yöntem gösterip onlara ders ve öğüt vermektir
#3
SORU: Atasözü çeşitleri nelerdir? Açıklayınız.
CEVAP: Atasözünün dört çeşidi vardır: •Olumlu eşitleme • Olumsuz eşitleme •Olumlu sebebiyet •Olumsuz sebebiyet Bu dört çeşit; değişkenlerin ilavesiyle arttırılabilir. Ayrıca da, bütün atasözleri niteleyici özelliklerini tam olarak ortaya koymayabilirler; “Atalarsözü Kur’an’a girmez ama Kur’an’ın yanında gider” örneğinde olduğu gibi, bir unsur sadece ima da edilebilir.
#4
SORU: Taksonomi nedir?
CEVAP: Canlıların sınıflandırılması ve bu sınıflandırılmada kullanılan kural ve prensipler demektir. Yazılı kanunların olmadığı dönemlerde, kişilerin ve toplumun düşüncelerine ve yaşayışına yön veren kurallar başta olmak üzere, Türk atasözlerinde sosyo-kültürel hayatın hemen her safhasıyla ilgili olumlu ve olumsuz değerlerin sınıflandırılmasına (taksonomi) dayanan bir genişlik ve zenginlikte konuların ele alınıp işlendiği görülmektedir.
#5
SORU: Atasözü nedir?
CEVAP: Bütün milletlerin atalarından kalmış, yol, yöntem gösteren, öğüt veren sözleri vardır. Bu sözlere her millet “kanatlı söz”, “nasihat”, “cevherli söz”, “ibret verici söz”, “altın söz”, “dilin gülzârı”, “halk mektebi”, “halk hikmeti”, “ruhun tabibi”, “aklın gözü” ve benzeri anlamlar içeren isimler vermiştir. Sözlü kültür ve edebiyatın bu en kısa ve göreceli olarak en sabit metne sahip olan türü, günümüz Türkiye Türkçesinde, “atasözü” olarak adlandırılır.
#6
SORU: Atasözlerinin anonimleşme süreci genel olarak nasıldır?
CEVAP: Atasözleri, çeşitli merasimlerde, çalışma sırasında, sözlü ve yazılı edebiyat kaynaklarında yer almak suretiyle ortaya çıkar ve yayılırlar. Muhakkak ki, ilk yaratılış bağlamlarında bir yaratıcıya bağlıdırlar ancak son derece kısa bir sürede ve hatta bazen hiçbir şekilde fark edilmeden yaratıcılarıyla olan bağlarını kaybederler ve anonimleşirler.
#7
SORU: Atasözünün en önemli yapısal özelliği nedir?
CEVAP: Atasözünün en önemli yapısal özelliği iki parçadan meydana gelişidir. Şiir özelliğine sahip atasözlerinde bu ikili yapı kafiyelerle kendisini kolayca dışa vurur. Bir başka ifadeyle sözünü ettiğimiz ikili yapı kafiyelemede de işlev sahibidir. Bu özellik aynı zamanda anlam alanında da geçerlidir. Atasözü iki veya daha fazla unsurdan oluşmuş bir anlatımdır ve bu unsurlar genellikle atasözünün dengelenmiş yapısının iki kısmına uyarlar. Bu iki veya daha fazla unsur, genellikle bir eşitleme veya sebep fiiliyle birbirine bağlanır ve bu unsurlar arasındaki ilişki olumlu ve olumsuz bir şekilde sağlanabilir.
#8
SORU: Alkış nedir? Genel özelliklerini açıklayınız
CEVAP: Alkış (dua), insanın kendisi ile yakınları, tanıdıkları, hısım ve akrabalarıyla sevdikleri başta olmak üzere içinde yaşadığı toplumun bütün bireylerinin maddi refah ve manevi saadetinde yardım ve merhametini istemek için Tanrı’ya yaptığı bir hitap ve bir sesleniştir. Alkışlar, sağlık hastalık hâllerinde, ürünün bereketli olmasında, her türlü kaza ve belanın mala mülke gelmemesi için iyi dilek ve temennilerle Tanrı’nın yardımı ve koruyuculuğuna sığınılarak istenir. Alkışlar tıpkı atasözleri gibi hüküm bildiren olumlu dilek ifadeleridir. Alkışın (dua sözünün) temel hükmü dilek olması nedeniyle cümle isteği belirtecek bir kelimeyle tamamlanır. Konu bakımından genel nitelikte alkışlar olduğu gibi, özel konulu alkışlar da vardır. Alkışlar konuşmayı süsler ve ifadeye canlılık verirler. Ayrıca toplumsal olarak söylenmesi kalıplaşmış alkışlar vasıtasıyla insanların birbirleriyle olan samimiyeti artar.
#9
SORU: Türk bilmece metinlerinin yer aldığı en eski metin nedir?
CEVAP: Türk bilmece metinlerinin yer aldığı en eski metin Codex Cumanicus’tur. Bu eserin ikinci bölümünde 46 adet bilmece ve cevapları yer almaktadır.
#10
SORU: Bilmece çeşitlerini açıklayınız.
CEVAP: Bilmeceleri yapılarına göre mensur bilmeceler ve manzum bilmeceler olarak iki gruba ayırmak mümkündür: • Mensur Bilmeceler: Kurallı cümle hâlinde sorulan bilmecelere mensur bilmeceler denir. Manzum bilmecelere nazaran sayısı az olan mensur bilmecelerin kafiyeli olmayışları nedeniyle hatırda kalmaları zordur. Aynı nedenle, mensur bilmecelerin değişikliğe uğrama ihtimalleri yüksektir. • Manzum Bilmeceler: Manzum bilmeceler ölçüsü, kafiyesi ve nazım birimi olan mısra, dörtlük ve bentlerden meydana getirilmişlerdir. Manzum bilmeceler, mensur bilmecelerden önce ve muhtemelen birincil sözlü kültür ortamında yaratılmış olmalıdır. Kafiyeli ve ölçülü oluşları, manzum bilmecelerin ezberlenerek hatırda kalmalarını kolaylaştıran önemli özelliklerindendir.
#11
SORU: Deyim nedir? Deyimlerin genel özellikleri hakkında bilgi veriniz.
CEVAP: Gerçek anlamı dışında kullanılarak yeni bir anlam ifade eden ve bir düşünceyi dile getiren iki veya daha fazla kelimeden oluşan kalıplaşmış söz dizisine deyim adı verilir. Deyimler gündelik konuşma dilinin gerçek yapı taşlarıdır. Deyimler aracılı- ğıyla gündelik konuşma dilinde üretilen ve tüketilen anlamlar zenginleşip çeşitlenir. Bir dilin zenginliği sadece kelimeleriyle değil, deyimleriyle belli olur. Bir milletin söz yaratma gücünü ortaya koyan deyimler, ulusal damga taşıyan ve ulusal kültürü zenginleştiren dil varlıklarıdır. Deyimler birkaç kelimeyle kurulmuş ve kendi anlamlarından sıyrılarak yepyeni bir anlam kazanmışlardır. Bazı deyimlerse, mecazi anlamlar oluştururken gerçek anlamlarından da tamamen sıyrılmazlar ve bazen tamamen kendi gerçek anlamlarında da kullanılabilirler. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir ve isteğe bağlı olarak değiştirilemez. Deyimler halkın yarattığı ve gündelik konuşmalarında yaşattığı gibi kullanılır.
#12
SORU: Bilmece ilk çağlardan bu yana hangi amaçlarla kullanılmıştır?
CEVAP: Bilmeceler ilk çağlardan beri toplumun bütün kesimlerince kullanılan bir türdür. Bir başka ifadeyle, bilmeceler, kadın, erkek, çocuk, aydın, cahil, zengin ve fakir ayrımı yapmaksızın eğlenmek hoşça vakit geçirmek, devlet adamları arasında gizli haber ulaştırmak ve daha da yaygın olan işlevleriyle zekada ve hafızada, dikkatte, sürati intikalde üstünlük elde etmeye yönelik bir yarışma, birbirini sınama, bir iletişim kurma ve eğlence şeklidir. Çeşitli amaçlarla bir araya gelen insanların eğlenme amaçlı olarak başlattıkları ve birbirlerinin zeka ve bilgi seviyelerini kıyasladıkları bilmece sorma geleneğinin 25-30 sene öncesine kadar en yaygın biçimlerinden biri, bilmeceyi bilemeyenin sorana istediği bir şehri ve beldeyi vermesi bu yolla bir şehri veya beldeyi alan, vereni aşağılayan bir tekerlemeyi söyledikten sonra bir başka bilmeceye geçilmesiydi.
#13
SORU: Atasözlerinin dil ve üslup özelliklerinin başında ne gelir? Açıklayınız
CEVAP: Atasözlerinin diğer dil ve üslup özelliklerinin başında büyük bir kısmında görülen manzum olmaları ve çeşitli edebî sanatlardan da faydalanılarak kurulmalarıdır. Bu özelliklerden ölçü ve kafiye bilhassa iki cümleli atasözlerinde yaygındır. Atasözlerinin kafiye, ölçü başta olmak üzere çeşitli edebî sanatlardan faydalanılmasında daha önce de işaret edildiği gibi yaratılış ve icra edilerek yayılış bağlamlarının tamamen sözlü kültür ortamı olması etkili olmuştur. Hatırda kolayca kalarak ezberlenebilme ve az sözle çok şeyi ifade edebilme gereklilikleri beraberinde ahengi sağlamaya yönelik söz konusu sözel teknolojik unsurları getirmiştir.
#14
SORU: Türk dilinde bilmece türünden bahseden en eski kaynak nedir?
CEVAP: Türk dilinde bilmece türünden bahseden en eski kaynak Dîvânu Lügâti’t-Türk’tür. Dîvânu Lügâti’t-Türk’te bilmece terimi yerine “tabuzgu, tabuzgu neng, tabuzuk”, bilmece söylemek anlamında da “tabuz-, tabzuğ-, tabzuguk-, tabız-” kullanılmaktadır.
#15
SORU: Kargış nedir? Açıklayınız.
CEVAP: Kargış (beddua) ise, alkışın aksine insanın kendisine, ailesine, toplumuna ve toplumunun değerlerine, kurumlarına zararı dokunacak şahıslara, onların düşünce ve fikirlerine karşı şiddetli bir tepkidir. Bu tepkinin amacı, söz konusu zararlı ve düşman kabul edilen kişi veya kişilere karşı bir yandan Tanrı’nın korumasına sığınmak, diğer yandan Tanrı’nın gazabını onların üstüne çekerek zarara uğrayıp yok olmalarını sağlamaktır. Bir başka ifadeyle, hayatta adaletsizliğe uğramış, küfran-ı nimet ile karşılaşmış insanın vicdanında uyanan isyan ve hiddeti susturma çareleri araması son derece doğaldır. Bu bağlamda, beddualar veya kargışlar, bu tür bir ruh hâlini yaşayan insanların en büyük kudret olan Tanrı’nın kötülüğü cezalandırmasını istemesi yolundaki dileklerinden doğan sözlü gelenek ürünleridir.
#16
SORU: Bilmece nedir? Açıklayınız
CEVAP: Bilmeceler çok eski çağlardan beri oluşmuş ve yüklendiği işlevlere göre şekillenip belirli kurallar doğrultusunda günümüzdeki şeklini alarak kalıplaşmış ve kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen sözlü edebiyat ürünü bir gelenektir. Bilmeceler bir toplumun dünya görüşünü, düşünce yapısını, ortak değerlerini ve kültürünü yansıtır. Bilmece sormak bu yolla hoşça vakit geçirmek için oluşturulan bu söz ve zeka oyunları bu özellikleriyle evrenseldir ve hemen hemen her kültürde rastlanılan sosyokültürel bir olgudur. Bu bağlamda bilmeceler, her türlü eşyayı, bitkileri ve hayvanları içine alacak şekilde canlı cansız varlıkları, tabiat unsurları ve bu unsurlara bağlı olayları, akıl, zeka, güzellik gibi soyut kavramlarla dinî konu ve motifleri, duyguları kısaca günlük hayatta karşılaşılabilecek hemen hemen her şeyi konu edinen, bilinmesi ve bulunması istenilen cevabı bir takım ipuçları vererek veya uzak-yakın çağrışımlarda bulunarak tanımlamayı, bulmayı sağlamayı amaçlayan, soru-cevap olmak üzere iki ana kısımdan oluşan, manzum veya mensur çeşitleri bulunan Anonim Halk Edebiyatı türüdür. Bilmeceler genellikle bir bazen de birden fazla cümleden oluşabilirler. Bilmeceler problem çözme yeteneğini geliştirirler.
#17
SORU: Deyimlerin söz dizimi bakımından özelliklerini sıralayınız.
CEVAP: Deyimlerin söz dizimi bakımından özellikleri şu şekilde sıralanabilir: • Bazı deyimlerin sonu bir mastarla biter. Bu tip deyimlere örnek olarak, “İğneyle kuyu kazmak”, “can atmak” ve “pamuk ipliğine bağlanmak” verilebilir. • Bazı deyimler cümle şeklinde görünürler. Cümle şeklinde görünen deyimlere “Ağzını bıçak açmıyor” ve “Gözü toprağa bakıyor” örnek olarak verilebilir. • Bu iki şekle de girmeyen ve ekle türetilmiş kelime biçiminde deyimler vardır. Bu tür deyimlere örnek olarak “dünyalık”, “adamakıllı”, ve “nane molla” verilebilir
#18
SORU: Tekerlemeleri çeşitleri bakımından tasnif edip örneklerle açıklayınız.
CEVAP: • Masal tekerlemeleri: Masalların başlangıcında, ortalarında, uygun yerlerinde ve masalın sonunda söylenen uzunca ya da çok kısa kalıplaşmış sözlerdir. Masal tekerlemelerine örnek olarak; “Dünya yeni kurulduğunda, ben on beş yaşında bir delikanlı idim. Kazmanın keskin tarafıyla baş tıraş ettiğim, iki atla bir anahtar deliğinden geçtiğim zamanlardı.” ve “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken.” verilebilir. • Oyun Tekerlemeleri (Sayışmacalar): Oyun tekerlemeleri kendileri dışında başka hiçbir türe bağlanamaz. Oyun tekerlemelerinin hepsi doğrudan doğruya oyunlarla ilişkilidir. Bunların çoğu çocuklar tarafından üretilmiştir. fiiirsel özellikleri ön plandadır. Oyun tekerlemelerine örnek olarak; “‹ğne battı/ Canımı yaktı/ Tombul kuş/ Arabaya koş/ Arabanın tekeri/ ‹stanbulun şekeri/ Hop hop altın top/ Bundan başka oyun yok.” veya “Oooo/ Portakalı soydum/ Baş ucuma koydum/ Ben bir yalan uydurdum/ Duma duma dum/ Kırmızı mum/ Dolapta pekmez/ Yala yala bitmez/ Ayşecik/ Cik cik/ Fatmacık/ cık cık/ Sen bu oyundan çık.” verilebilir. • Tören Tekerlemeleri: Tören tekerlemelerinin büyük bir kısmı çocukların gerçekleştirdiği törenlerde söylenir. Bu tür törenlere Anadolu’da çocukların yaptığı “çiğdem pilavı” veya yağmur duası mahiyetinde olan “çömçe gelin” törenleri örnek olarak verilebilir. Tören tekerlemelerine örnek olarak; “Bodi.. bodi/ Neden oldu/ Bir kaşıcık sudan oldu/ Madrabazın kuyusuna/ Çiftçilerin tarlasına/ Koç koyun kurban iste/ Allah’tan rahmet iste/ Ver Allahım ver/ Sulu sulu yağmur.” verilebilir. • Âşıkların Söyledikleri Tekerlemeli Şiirler: Âşıklar tekerleme adı verilen uzun ve eğlendirici şiirler söylerler. Bu tekerlemelere örnek olarak; “Çıktım bâdem dalına Anda yedim üzümü Ol dem ki üzüm yedim Ma’nî buldum sözümü” verilebilir. • Karagöz-Hacivat Tekerlemeleri: Karagöz ve Hacivat ile orta oyununda da çeşitli tekerlemeler söylenilmektedir. Buna örnek olarak; “Seni gidi eskici yalağından su içip iki renge girmiş sahtiyan- ı atik suratlı kerata. Ulan ne alıp veremiyorsun, iki tarafının derileri patlamış bekçi davulu kıyafetli kerata. Kapının önüne gelip “Hani bana pancar! Hani bana pancar!” Hay pancarların paralansın... Akşamdan beri vır vır, zır zı!” verilebilir. • Yanıltmacalar (Bağımsız Söz Cambazlığı Tekerlemeleri): Herhangi bir türle ilişkili olmaksızın tek başlarına gelenekte yaşayan tekerlemelerdir. Yanıltmaca olarak bilinen bu tür tekerlemeler “söz cambazlığı” olarak da nitelendirilmekte ve bazı araştırmacılar tarafından böyle adlandırılmaktadır. Bu tekerlemelerin gözle görünen açık işlevi dinleyicileri güldürmek ve eğlendirmektir. Yanıltmacalar, doğrudan doğruya ses yapısı bakımından güçlükler taşıyan ve yanılındığı zaman söyleyeni küçük düşürecek anlamlar taşıyan cümleleri süratle söylemeye dayalı bir eğlenme ve hoşça vakit geçirme etkinliğidir. Aynı zamanda dili kullanmayı geliştiren özellikler de taşır. Bu türe örnek olarak; “Al şu tatatukaları, takatukacıya götür. Takatukacı takatukaları takatukalatmazsa, takatukaları takatukalatmadan getir.” ve Hakkı Hakkı’nın hakkını yemiş. Hakkı Hakkı’dan hakkını istemiş. Hakkı Hakkı’ya hakkını vermeyince Hakkı’da Hakkı’nın hakkından gelmiş.” verilebilir.
#19
SORU: Tekerleme nedir? Genel özelliklerini açıklayınız.
CEVAP: Tekerleme, ses benzerlikleri ile uyaklardan faydalanılarak oluşturulan secili-kafiyeli ve belli bir konusu olmayan hatta önemli bir bölümü anlamlı da olmayan ses ve sözlerin akışı bakımından şiirimsi bir türdür. Bir kısım tekerlemelerse tamamen nesir şeklindedir ve hayal ürünü unsurların veya tasarımların öne çıktığı iç kafiyeye önem veren uzunca metinlerdir. Tekerleme türünün en önemli niteliği, herhangi bir konusunun olmayışıdır. Tekerlemeler taşıdıkları yapısal ve tematik özelliklerden ziyade icra bağlamlarında taşıdıkları işlevsel özellikleriyle kendilerini tartışmasız bir biçimde ortaya koyup kabul ettiren bir sözlü edebiyat türüdür. Tiyatrodaki gonga benzer bir ihtiyaçtan doğan tekerlemelerin, “yuvarlak bir şeyi hareket ettirip yürütmek” manasındaki maddi karşılığı ile uygunluk göstererek hangi tür içinde veya birlikte yer alıyorsa onu başlatıp harekete geçiren bir işlev yüklenmekte olduğu söylenebilir. Tekerleme türü kendi başına kullanıldığında kişinin veya kişilerin dil kullanımları ve fonetik olarak birbiri ardınca kullanımları zor olan sesleri kullanabilme yeteneğini ortaya koyan ve kişileri bu yolla yarıştırıp boy ölçüştüren bir ölçüt veya yarışma şekline dönüşmektedir. Amerikan ve İngiliz folklorunda başlı başına müstakil bir sözlü edebiyat türü olarak kabul edilen bu tekerleme türü üzerinde Türk halkbilimi çalışmalarında pek fazla durulmamıştır. Tekerlemenin türkü, masal, hikâye, karagöz ve orta oyunu gibi birçok türle ilişkisi vardır.
#20
SORU:
XVIII. yüzyılın sonlarında bir Halk Edebiyatı eserinin en değer verilen özelliği nedir?
CEVAP:
Halkbiliminin XVIII. yüzyıl sonlarında bağımsız bir bilimsel disiplin olarak ortaya çıktığı günlerde yaşayan halkbilimcilerin bir Halk Edebiyatı eserinin en çok değer verdikleri özelliği bu eserin anonim olmasıydı.
#21
SORU:
Günümüzde Topluluk Halinde Yaratma Kuramı’nın geçerliğini yitirmesinin halk bilimi açısından önemi nedir?
CEVAP:
Günümüz, Halkbilimi çalışmalarında “Topluluk Hâlinde Yaratma Kuramı” geçerliliğini yitirmiştir. Bu kurama göre, Halk Edebiyatı ürünlerinin bir birey tarafından değil de tarihin çok eski çağlarında onları kullanan topluluk tarafından yaratılmış olduğu kabulü, bu ürünlerin onları yaratan topluluğun “millî ruhu”nu (volkgeist) yansıttığı sonucuna varıyordu. Bu sonuca göre, Halk Edebiyatı ürünleri millî ruhu ortaya koyan en arı ve duru kaynaklardı. Bu nedenle de son derece önemliydiler. Bu kabullere bağlı olarak atasözleri, epik destanlar, türküler, mitler, masallar, fıkralar, efsaneler, tekerlemeler ve benzeri Anonim Halk Edebiyatı ürünleri yaklaşık iki yüzyıldır büyük gayretlerle sözlü ve yazılı kaynaklardan derlenerek yayınlanmaktadır. Anonim Halk Edebiyatı ürünleri, ulusal kimliğin oluşumunda ve kökleri üstünde yenilenerek çağdaş formların oluşturulmasındaki katkıları nedeniyle günümüzde de önem verilen ulusal kaynakların başında gelmektedir.
#22
SORU:
Halk edebiyatı ürünleri kaç sınıfa ayrılır?
CEVAP:
Halk Edebiyatı ürünlerini, mit, epik destan, masal ve efsaneler için anlatmalık türler; türkü, ninni, ağıt için söylemelik türler, karagöz, köy tiyatrosu, kukla ve meddah için seyirlik türler, atasözü, deyim, bilmece, alkış-kargış ve tekerlemeler için de konuşmalık türler olarak sınıflandırmak mümkündür.
#23
SORU:
Atasözü ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Bütün milletlerin atalarından kalmış, yol, yöntem gösteren, öğüt veren sözleri vardır. Bu sözlere her millet “kanatlı söz”, “nasihat”, “cevherli söz”, “ibret verici söz”, “altın söz”, “dilin gülzârı”, “halk mektebi”, “halk hikmeti”, “ruhun tabibi”, “aklın gözü” ve benzeri anlamlar içeren isimler vermiştir. Sözlü kültür ve edebiyatın bu en kısa ve göreceli olarak en sabit metne sahip olan türü, günümüz Türkiye Türkçesinde, “atasözü” olarak adlandırılır.
#24
SORU:
Atasözlerinin doğuşu ne şekilde gerçekleşmiştir?
CEVAP:
Atasözleri, çeşitli merasimlerde, çalışma sırasında, sözlü ve yazılı edebiyat kaynaklarında yer almak suretiyle ortaya çıkar ve yayılırlar. Muhakkak ki, ilk yaratılış bağlamlarında bir yaratıcıya bağlıdırlar ancak son derece kısa bir sürede ve hatta bazen hiçbir şekilde fark edilmeden yaratıcılarıyla olan bağlarını kaybederler ve anonimleşirler. Bu bağlamda, atasözü yüksek bir ideal ve ferde bağlı bir aidiyet taşımaz. O, günlük deneyimlerin özelliklerinin toplamını seslendirir ve sosyal grup öğesinin ortak özelliği olarak formüle edilir ve iş görür. Bir başka ifadeyle, atasözlerinin doğuşu da diğer Anonim Halk Edebiyatı türlerinin doğuşu gibidir. Önce belli bir yaratıcısı olan bu yaratmaların zamanla ilk yaratıcıları unutulmuşsa da, toplum bu yaratmaları benimseyerek kendi zevk ve düşüncesine göre işleyip yoğurmuş ve kendisine mal etmiştir. Evrensel olarak son derece yaygın bir kültürel olgu olmakla beraber, atasözlerinin ilk defa nerede ve ne zaman ortaya çıktıkları konusunda bir şeyler söylemek mümkün değildir.
#25
SORU:
Atasözlerinin temel işlevi nedir?
CEVAP:
Anlam bakımından zengin, konu bakımından çeşitli olan atasözleri geleneksel bağlamında veya yerinde kullanıldığında, düşüncenin değerini bin kat daha arttı- rır ve her ne nedenle ortaya çıkmış olursa olsun mevcut sosyo-kültürel kargaşa ve karışıklığı (conşict) çözer, ileri sürülen görüşlerin doğruluğunu ispatlar. Bir başka ifadeyle, atasözleri herhangi bir fikri veya hükmü tasdik etmek yahut tenkit etmek için, “muhakeme edilmeksizin” meşruiyeti, sosyal ve kültürel değerlerce onaylanmış, en uygun araçtır. Atasözlerinin temel işlevi de budur. Bu işlevin yerine getirilişi veya atasözlerinin kullanımının işleyişi, benzer olaylardan ikincisini, birincinin akla ve mantığa dayanan sonuçları nedeniyle sosyal ve kültürel bir ferman (social-cultural charter) olarak kabul edilmişliğinden hareketle, ikinci veya herhangi bir konuşma durumunda bağlama bağlı olarak doğruluğunun meşruiyetinin temelini oluşturmaya dayanır.
#26
SORU:
Atasözlerinin kullanım alanları nelerdir?
CEVAP:
Atasözleri Halkbiliminin ele aldığı her türlü sözlü ve yazılı folklor formu içinde yer alabilen son derece yaygın kullanıma sahip bir türdür. Bu nedenle atasözleri, Halkbilimin ele aldığı her türlü sözlü ve yazılı folklor formları içinde yaratıcılar veya icracılar tarafından kolaylıkla kullanılabilen türlerdir. Bilindiği gibi, atasözlerinin kullanımları içinde en yaygın olanı kısa geleneksel ve bir konuşma durumunu bitirmeye yönelik olanıdır. Diğer bir kullanım alanı ise, herhangi bir konuşma durumunda, yeni bir konu açmaya yöneliktir.
#27
SORU:
Atasözlerinin yapısal özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Atasözleri hemen hemen her zaman tek cümle hâlindedirler. Formel sanat varlıkları olarak dikkati çeken, geleneksel ifadelerin en kısa şekilleri arasında yer alırlar. İfadenin sanat dolu, nükteli ve gerçek olmayan şekilleri olarak, atasözleri, sözlü kültür ortamında yaratılmaları nedeniyle kolayca ezberlenip hatırlanabilmek ve zamana karşı durabilmek maksadıyla ölçü, ikili yapıyla dengeli ve ayarlı ifade, kafiye, uyum ve aliterasyon, kısalık, benzetme, devrik cümle gibi şiir sanatıyla bağdaştırılan bütün vasıtaları kullanırlar. Bu nedenle de, atasözleri ve deyimlerin büyük çoğunluğu redif ve kafiyeli olmaları bakımından şiir parçalarını hatırlatmaktadır. Dahası pek çok araştırmacı tarafından da bir çoğu şiir sayılmıştır. Bu türün en önemli yapısal özelliği iki parçadan meydana gelişidir. Fiil özelliğine sahip atasözlerinde bu ikili yapı kafiyelerle kendisini kolayca dışa vurur. Bir başka ifadeyle sözünü ettiğimiz ikili yapı kafiyelemede de işlev sahibidir. Bu özellik aynı zamanda anlam alanında da geçerlidir. Atasözü iki veya daha fazla unsurdan oluşmuş bir anlatımdır ve bu unsurlar genellikle atasözünün dengelenmiş yapısının iki kısmına uyarlar. Bu iki veya daha fazla unsur, genellikle bir eşitleme veya sebep fiiliyle birbirine bağlanır ve bu unsurlar arasındaki ilişki olumlu ve olumsuz bir şekilde sağlanabilir.
#28
SORU:
Atasözlerinin çeşitleri nelerdir?
CEVAP:
Atasözünün dört çeşidi vardır. Bunları atasözleri hakkındaki atasözlerinden hareketle şu şekilde örnekleyebiliriz:
- Olumlu eşitleme: “Atasözü hikmettir”
- Olumsuz eşitleme: “Atalarsözü pazarda satılmaz”
- Olumlu sebebiyet: “Atalarsözünün başı vicdan korkusudur”
- Olumsuz sebebiyet: “Atalarsözünü tutmayanı yabana atarlar”
#29
SORU:
Atasözleri taşıdıkları yargıların niteliğine göre kaça ayrılır?
CEVAP:
Atasözlerinin taşıdıkları yargıların niteliklerinden hareketle de bir tasnifleri yapılabilir. Buna göre, atasözlerinin bir kısmı açıktan açığa ahlaki amaçlar gözetir. Atasözlerinin diğer bir kısmı ise, bu şekilde açıktan açığa öğüt vermez. Bunlar, öğüt yerine genel kabul görmüş bir doğruyu yansız bir biçimde bildiriler. Atasözlerinin üçüncü bir kısmı da bazı âdet ve gelenekleri düsturlaştırmış olanlardır.
#30
SORU:
Açıktan açığa öğüt vermeyen atasözlerinin özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Atasözlerinin bir kısmı ise, açıktan açığa öğüt vermez. Bunlar, öğüt yerine genel kabul görmüş bir doğruyu yansız bir biçimde bildiriler. Bu tür atasözleri çoğunlukla, hayat ve tabiat olaylarının yüzyıllar boyunca nasıl sürüp gelmiş olduğunu tarafsız bir kural halinde ifade ederler. Bunlardan ders ve ibret alınır ve birçok faydalı şeyler öğreniriz. Pek çok tecrübeden ve olaydan çıkarılan, olgun düşüncelerle oluşturulan bu kurallar bizi aydınlatıp, uyarırlar, düşünce ve davranışlarımızı yönlendirirler. Bu tür atasözlerine örnek olarak “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” verilebilir.
#31
SORU:
Atasözlerinin ses bilgisel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Atasözlerinde büyük bir çoğunlukla geniş zaman kipi ve özellikle öğüt verme durumundakilerde de emir kipi kullanılmıştır. Bunların dışında kalan kiplerle kurulan az sayıdaki atasözlerinde de geniş zaman veya emir anlamı gizli olarak muhafaza edilmiştir. Dil ekonomisi veya kelime seçimi yönüyle bakıldığında, atasözlerinde kısalık, düşünceyi mümkün olan en az kelime ile en olgun ölçüler içinde vermek âdeta şaşmaz bir kuraldır. Bu nedenle atasözlerinde gereksiz bir kelimeye bile rastlanılmaz. Aynı şekilde, edat ve bağlaç türünden kelimelerin ancak çok gerekli ise, atasözünün anlamını güçlendiriyorsa kullanıldıkları görülmektedir. Atasözlerinde, bu durumun dışında edat ve bağlaca pek rastlanmaz. Dahası, bir takım atasözlerinde anlam çok daha keskin bir anlatım gücüne erişirken fiillere bile ihtiyaç duyulmamıştır. Bununla birlikte, cümlenin en önemli öğesi olan fiil atılmış olduğu halde atasözünün anlamı tamdır: “Aba vakti yaba, yaba vakti aba”, “El el ile, değirmen yel ile”, “Karışık ipin buruşuk bezi” gibi atasözleri buna örnek olarak verilebilir.
#32
SORU:
Atasözlerinin sözel dokusal özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Türk atasözlerinde yer alan söz sanatları ve ölçü, kafiye gibi unsurları içeren sözel dokusal (textural) nitelikler şu şekilde sıralanabilir. Türkiye Türkçesinde yer alan atasözlerini göz önünde bulundurarak, atasözlerinde en az üç heceliden başlayarak on üç ve daha fazla heceli olanlarına kadar pek çok çeşitli hece ölçüsünün kullanıldığını söyleyebiliriz. Zincirleme sıralanan cümlelerden oluşan bazı atasözlerimiz ise Türk uygarlığı- nın tamamen sözlü kültür ortamında oluştuğu dönemde yaratılmış olmalarının veya bu dönemde oluşan söz söyleme sanatlarının izlerinden olan ve en eski durak şekli kabul edilen “dörtlü tempo” ile söylendikleri görülmektedir; “Alma alı, sat yağızı, besle kırı, bin doruya” şeklindeki atasözümüz bu hususa örnek olarak verilebilir. Türk atasözlerinde ahengi sağlayan seci, aliterasyon ve ölçü gibi unsurların yanı sıra akis, cinas, intak, kinaye, mecaz, mübalâğa, tenasüp, teşbih, tevriye, tezat gibi edebî sanatların da kullanıldığı görülebilir.
#33
SORU:
Türk atasözlerinde işlenen konular nelerdir?
CEVAP:
Türk atasözlerine yansıyan ulusal değerlerimizin başında yiğitlik, mertlik, ağırbaşlılık, sabırlılık, konukseverlik yer almaktadır. Atasözlerinde, akrabalık, komşuluk, dostluk, aile gibi sosyal kurumlar ve anne, baba, kadın, erkek, çocuklar hakkındaki sosyal değerler ve görgü kuralları ele alınır. Ayrıca, sağlık, ölüm, bitkiler, tarım, hayvanlar, hayvancılık, ekonomi, tabiat, evren, iklim, takvim ve zihin terbiyesi atasözlerinin işlediği başlıca konular arasında yer alır. Atasözleri ve deyimlerde kurnaz, hilekâr insanlardan uzak durma tavsiye edilmiştir. Nankörlük, gayretsizlik, gevşeklik, laubalilik veya gayri ciddilik, utanmazlık gibi olumsuz vasıflar da, Türk atasözlerinde yerilip eleştirilen konular arasındadır. Yalancılık, cahillik, iki yüzlülük, nadanlık, yağdanlık, hainlik, kalleşlik kavramları ve dolayısıyla bunları işleyen kişiler de yine Türk atasözlerinde eleştirilip tenkit edilen ve kendilerinden uzak durulması istenilen kişi ve eylemler olarak ifade edilmektedir.
#34
SORU:
Deyim ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Gerçek anlamı dışında kullanılarak yeni bir anlam ifade eden ve bir düşünceyi dile getiren iki veya daha fazla kelimeden oluşan kalıplaşmış söz dizisine deyim adı verilir.
#35
SORU:
Deyimlerin Anonim Halk Edebiyatı’ndaki önemi nedir?
CEVAP:
Deyimler gündelik konuşma dilinin gerçek yapı taşlarıdır. Deyimler aracılığıyla gündelik konuşma dilinde üretilen ve tüketilen anlamlar zenginleşip çeşitlenir. Bir dilin zenginliği sadece kelimeleriyle değil, deyimleriyle belli olur. Bir milletin söz yaratma gücünü ortaya koyan deyimler, ulusal damga taşıyan ve ulusal kültürü zenginleştiren dil varlıklarıdır. Her deyim güzel bir buluştur ve çoğu zaman küçücük bir kaç kelimeye koskoca bir anlam dünyası sığdırılmış olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle, deyimler Anonim Halk Edebiyatının en küçük ancak en işlevsel ve yaygın olarak kullanılan konuşmalık türüdür.
#36
SORU:
Deyimlerin söz dizimi bakımından özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Deyimlerin söz dizimi bakımından özelliklerini;
- Bazı deyimlerin sonu bir mastarla biter. Bu tip deyimlere örnek olarak, “iğneyle kuyu kazmak”, “can atmak” ve “pamuk ipliğine bağlanmak” verilebilir.
- Bazı deyimler cümle şeklinde görünürler. Cümle şeklinde görünen deyimlere “Ağzını bıçak açmıyor” ve “Gözü toprağa bakıyor” örnek olarak verilebilir.
- Bu iki şekle de girmeyen ve ekle türetilmiş kelime biçiminde deyimler vardır. Bu tür deyimlere örnek olarak “dünyalık”, “adamakıllı”, ve “nane molla” verilebilir.
#37
SORU:
Deyimlerin ses bilgisel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Deyimlerden sonları mastarla bitenler ve cümle biçimindekilerden bazıları birleşik fiiller gibi çekilebilir. Bu tür çekimlerde, zamir çekime göre değişmekle birlikte deyimlerin kelimeleri değişmez. Bu tür çekimlere örnek olarak, “gözden düşmek” deyiminin, “gözden düştüm”, “gözden düştün”, “gözden düştü”, “gözden düştük”, “gözden düştünüz”, “gözden düştüler” gibi çekimli hâlleri verilebilir. Bazı çekime giren deyimlerde, zaman kipleri, tekil ve çoğul bazı şahıs ekleri kullanılamaz. Meselâ, “kaleminden kan damlıyor” deyimi “kalemimizden kan damlıyor” şeklinde kullanılamaz. Kalıpları neredeyse tamamen donmuş sayılabilecek bazı deyimlerse, hiçbir şekilde çekime girmez. Daha çok birleşik kelimelere benzeyen “eski çamlar bardak oldu” örneğindeki gibi anlatım kalıpları cümle içinde sıfat, zamir ve zarf görevlerini yüklenirler.
#38
SORU:
Atasözleri ve deyim arasındaki farklar nelerdir?
CEVAP:
Deyimler de atasözleri gibi toplumun malı olmuş eski sözler olarak bilinirler. Ancak, deyimler atasözleri kadar uzun bir süre beklemeksizin veya çok daha kısa bir sürede dile yerleşirler. Deyimler ve atasözleri çoğunlukla birbirleriyle karıştırılırlar. Deyimlerle, atasözleri arasındaki benzerliklerden birisi her ikisinin de kalıplaşmış olmalarıdır. Ayrıca hem atasözleri hem de deyimler çoğunlukla mecazi anlam taşırlar ve her ikisi de anonimdir. Deyimlerin sayısı, hem de kullanım alanları atasözlerinden çoktur. Deyimler bir cümle içinde kullanılarak söz içinde yer alırlar. Atasözleriyse, kendileri cümle yapısında oldukları için daha çok cümleler arasında yer alarak konuşmaya dahil olmaktadırlar. Deyimlerin çok büyük bir çoğunluğunun herhangi bir hüküm anlamı yoktur. Deyim bir kavramı belirtmek için oluşturulmuş özel bir anlatım kalıbıdır. Deyim genel kural niteliğinde bir söz değildir. Atasözleriyle deyimleri birbirinden ayıran en önemli özellik budur. Aynı şekilde, deyimlerin amacı bir kavramı özel bir söz kalıbı içinde anlatmaktır. Atasözlerinin amacı ise, insanlara yol, yöntem gösterip onlara ders ve öğüt vermektir.
#39
SORU:
Alkış ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Alkış (dua), insanın kendisi ile yakınları, tanıdıkları, hısım ve akrabalarıyla sevdikleri başta olmak üzere içinde yaşadığı toplumun bütün bireylerinin maddi refah ve manevi saadetinde yardım ve merhametini istemek için Tanrı’ya yaptığı bir hitap ve bir sesleniştir.
#40
SORU:
Alkışların özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Alkışlar, sağlık hastalık hâllerinde, ürünün bereketli olmasında, her türlü kaza ve belanın mala mülke gelmemesi için iyi dilek ve temennilerle Tanrı’nın yardımı ve koruyuculuğuna sığınılarak istenir. Alkışlar tıpkı atasözleri gibi hüküm bildiren olumlu dilek ifadeleridir. Alkışın (dua sözünün) temel hükmü dilek olması nedeniyle cümle isteği belirtecek bir kelimeyle tamamlanılır. Konu bakımından genel nitelikte alkışlar olduğu gibi, özel konulu alkışlar da vardır. Alkışlar konuşmayı süsler ve ifadeye canlılık verirler. Ayrıca toplumsal olarak söylenmesi kalıplaşmış alkışlar vasıtasıyla insanların birbirleriyle olan samimiyeti artar.
#41
SORU:
Kargış ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Kargış (beddua) ise, alkışın aksine insanın kendisine, ailesine, toplumuna ve toplumunun değerlerine, kurumlarına zararı dokunacak şahıslara, onların düşünce ve fikirlerine karşı şiddetli bir tepkidir.
#42
SORU:
Kargışların amacı nedir?
CEVAP:
Kargışların amacı, söz konusu zararlı ve düşman kabul edilen kişi veya kişilere karşı bir yandan Tanrı’nın korumasına sığınmak, diğer yandan Tanrı’nın gazabını onların üstüne çekerek zarara uğrayıp yok olmalarını sağlamaktır. Bir başka ifadeyle, hayatta adaletsizliğe uğramış, küfran-ı nimet ile karşılaşmış insanın vicdanında uyanan isyan ve hiddeti susturma çareleri araması son derece doğaldır. Bu bağlamda, beddualar veya kargışlar, bu tür bir ruh hâlini yaşayan insanların en büyük kudret olan Tanrı’nın kötülüğü cezalandırmasını istemesi yolundaki dileklerinden doğan sözlü gelenek ürünleridir.
#43
SORU:
Alkış ve kargışların özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Az sözle çok şeyin anlatıldığı, anlamları açık ve kesin kalıplaşmış sözler olan alkış ve kargışların çoğu zaman kurallı cümle yapısı şeklindeki yapıları ve söz dizimleri kolaylıkla değiştirilemez. Alkış ve kargışların da hem mensur hem de manzum şekilleri vardır. Manzum alkış ve kargışlar daha çok mâni ve ninni şeklinde karşımıza çıkar. Ancak, ikili ve üçlü katar şeklinde alkış ve kargışlar da vardır.
#44
SORU:
Tekerleme ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Tekerleme, ses benzerlikleri ile uyaklardan faydalanılarak oluşturulan secili-kafiyeli ve belli bir konusu olmayan hatta önemli bir bölümü anlamlı da olmayan ses ve sözlerin akışı bakımından şiirimsi bir türdür. Bir kısım tekerlemelerse tamamen nesir şeklindedir ve hayal ürünü unsurların veya tasarımların öne çıktığı iç kafiyeye önem veren uzunca metinlerdir.
#45
SORU:
Tekerleme çeşitleri kaça ayrılmaktadır?
CEVAP:
Tekerleme çeşitleri;
- Masal Tekerlemeleri: Masalların başlangıcında, ortalarında, uygun yerlerinde ve masalın sonunda söylenen uzunca ya da çok kısa kalıplaşmış sözlerdir.
- Oyun Tekerlemeleri (Sayışmacalar): Oyun tekerlemeleri kendileri dışında başka hiçbir türe bağlanamaz. Oyun tekerlemelerinin hepsi doğrudan doğruya oyunlarla ilişkilidir. Bunların çoğu çocuklar tarafından üretilmiştir. şiirsel özellikleri ön plandadır.
- Tören Tekerlemeleri: Tören tekerlemelerinin büyük bir kısmı çocukların gerçekleştirdiği törenlerde söylenir. Bu tür törenlere Anadolu’da çocukların yaptı- ğı “çiğdem pilavı” veya yağmur duası mahiyetinde olan “çömçe gelin” törenleri örnek olarak verilebilir.
- Âşıkların Söyledikleri Tekerlemeli şiirler: Âşıklar tekerleme adı verilen uzun ve eğlendirici şiirler söylerler.
- Karagöz-Hacivat Tekerlemeleri: Karagöz ve Hacivat ile orta oyununda da çeşitli tekerlemeler söylenilmektedir.
- Yanıltmacalar (Bağımsız Söz Cambazlığı Tekerlemeleri): Herhangi bir türle ilişkili olmaksızın tek başlarına gelenekte yaşayan tekerlemelerdir. Yanıltmaca olarak bilinen bu tür tekerlemeler “söz canbazlığı” olarak da nitelendirilmekte ve bazı araştırmacılar tarafından böyle adlandırılmaktadır.
#46
SORU:
Yanıltmacaların (bağımsız söz cambazlığı tekerlemeleri) özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Yanıltmacalar (Bağımsız Söz Cambazlığı Tekerlemeleri), herhangi bir türle ilişkili olmaksızın tek başlarına gelenekte yaşayan tekerlemelerdir. Yanıltmaca olarak bilinen bu tür tekerlemeler “söz canbazlığı” olarak da nitelendirilmekte ve bazı araştırmacılar tarafından böyle adlandırılmaktadır. Bu tekerlemelerin gözle görünen açık işlevi dinleyicileri güldürmek ve eğlendirmektir. Yanıltmacalar, doğrudan doğruya ses yapısı bakımından güçlükler taşıyan ve yanılındığı zaman söyleyeni küçük düşürecek anlamlar taşıyan cümleleri süratle söylemeye dayalı bir eğlenme ve hoşça vakit geçirme etkinliğidir. Aynı zamanda dili kullanmayı geliştiren özellikler de taşır.
#47
SORU:
Bilmece ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Bilmeceler, her türlü eşyayı, bitkileri ve hayvanları içine alacak şekilde canlı cansız varlıkları, tabiat unsurları ve bu unsurlara bağlı olayları, akıl, zeka, güzellik gibi soyut kavramlarla dinî konu ve motifleri, duyguları kısaca günlük hayatta karşılaşılabilecek hemen hemen her şeyi konu edinen, bilinmesi ve bulunması istenilen cevabı bir takım ipuçları vererek veya uzak-yakın çağrışımlarda bulunarak tanımlamayı, bulmayı sağlamayı amaçlayan, soru-cevap olmak üzere iki ana kısımdan oluşan, manzum veya mensur çeşitleri bulunan Anonim Halk Edebiyatı türüdür.
#48
SORU:
Bilmece kelimesinin Türk dünyasındaki karşılıkları nelerdir?
CEVAP:
Türk dünyasında bilmece karşılığı olarak kullanılan terimler, Azerbaycan’da “tabmaca, tappaca, bilmaca”, Başkurt ve Kazan Tatarlarında “tabışmak”, Uygurlar’da “tabzuğ”, Hakaslar’da “tapçan nımah”, Altaylar’da “tavısak”, Tuvalar’da “tavısak”, Karaçay-Malkarlar’da “yumak, zomak” Kazak ve Karakalpaklar’da “jumbak” Türkmenistan’da “matal”, Kıbrıs’ta “mesel”, Yakutlar’da “taabırın” şeklindedir.
#49
SORU:
Mensur bilmece nedir?
CEVAP:
Mensur Bilmeceler, kurallı cümle hâlinde sorulan bilmecelere mensur bilmeceler denir. Manzum bilmecelere nazaran sayısı az olan mensur bilmecelerin kafiyeli olmayışları nedeniyle hatırda kalmaları zordur. Aynı nedenle, mensur bilmecelerin değişikliğe uğrama ihtimalleri yüksektir.
#50
SORU:
Manzum bilmece nedir?
CEVAP:
Manzum Bilmeceler, ölçüsü, kafiyesi ve nazım birimi olan mısra, dörtlük ve bentlerden meydana getirilmişlerdir. Manzum bilmeceler, mensur bilmecelerden önce ve muhtemelen birincil sözlü kültür ortamında yaratılmış olmalıdır. Kafiyeli ve ölçülü oluşları, manzum bilmecelerin ezberlenerek hatırda kalmalarını kolaylaştıran önemli özelliklerindendir.