İKTİSADİ KALKINMA Dersi Gelir Dağılımı ve Yoksulluk soru cevapları:

Toplam 21 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Gelir dağılımı ve yoksulluk kavramlarının öneminden kısaca bahsediniz.


CEVAP:

1980’li yıllardan itibaren tüm dünyayı etkisi
altına alan serbest piyasacı (neo-liberal) düşünce
akımları önemli iktisadi sorunları çözebilme iddiasıyla
ortaya çıkmıştı. Küreselleşme ve serbest piyasa
ekonomisine geçiş uygulamaları belirli alanlarda
başarı sağladıysa da özellikle yoksulluk ve gelir dağılımı
konusunda olumsuz eleştiriler almaya devam
etmektedir. Gelir eşitsizliği kavramı, 1929 bunalımından
sonra ve özellikle de Keynesyen ekonominin
genel makro ekonomik politikalara hakim
olduğu, refah devleti uygulamalarının yaygınlaştığı
ve özellikle azgelişmiş ülkelerde ithal ikameci, dışa
kapalı kalkınma politikalarının yaygınlaştığı İkinci
Dünya Savaşı sonrası dönemde, ulusal ekonomiler
için dikkat çekici bir kavram ve araştırma konusu
olmuştur. Yoksulluk ise özellikle 1980 sonrasında
büyük umutlar bağlanan neo-liberal politikaların
1990’larda ortaya çıkan ilk uygulama sonuçlarından
sonra dünya gündemine oturmuştur.


#2

SORU:

Bireysel gelir dağılımı nedir?


CEVAP:

Bireysel gelir dağılımı, bir ülkede meydana getirilen
gelirin toplumu oluşturan birey ve hane halkları
arasında nasıl dağıtıldığını gösteren gelir dağılımı
kavramıdır. Bireysel gelir dağılımı bireylerin
ve hane halklarının gelirlerinin büyüklüğüne göre
belirlenmektedir. Bireysel gelir dağılımında elde
edilen gelirin kaynağı ve bileşimi önemli değildir,
önemli olan gelirin miktarıdır. Bireysel gelir dağılımında
hane halkının yüzde dağılımı ile gelirin
yüzde dağılımı karşılaştırılmaktadır. En yüksek ve
en düşük gelir grupları arasındaki farklar “eşitsizlik
derecesini” oluşturur.


#3

SORU:

Fonksiyonel gelir dağılımı nedir?


CEVAP:

Milli gelirin elde edilmesine katkıda bulunan
çeşitli üretim faktörlerinin milli gelirden aldıkları
payı ifade eden bir kavramdır. Bu gelir dağılımı türünde
milli gelirin kâr, ücret, faiz ve rant arasındaki
dağılımı dikkate alınmaktadır. Kâr, faiz ve rant gelirlerine
“mülk” gelirleri, geri kalan gelire de “emek”
geliri denildiği için fonksiyonel gelir dağılımı aslında
gelirin sosyal sınıflar arasında nasıl dağıldığı ile
ilgili bir kavramdır. Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı
2010 yılı verilerine göre toplam gelir içinde en fazlapay maaş-ücret gelirlerine aittir. Maaş-ücret gelirleri
% 43,7’lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla
paya sahiptir. Bunu % 20,5 ile sosyal transferler ve
% 20,2 ile müteşebbis gelirleri (kâr) izlemektedir.


#4

SORU:

Bölgesel gelir dağılımı nedir?


CEVAP:

Bölgesel gelir dağılımı, bir ülkenin sınırları içerisinde
yaratılan gelirin bölgeler arasındaki dağılımını
göstermektedir. Ülkelerin içinde yer alan tüm
coğrafi bölgeler aynı derecede gelişmiş değildir. Bu
nedenle azgelişmiş ve gelişmiş bölgeler arasında gelir
dağılımı farklılığı ortaya çıkmaktadır. Bölgeler
arası gelir eşitsizlikleri azgelişmiş ülkelerde gelişmiş
ülkelere kıyasla daha fazladır.


#5

SORU:

Sektörel gelir dağılımı nedir?


CEVAP:

Her üretim sektörünün milli gelire katkısı aynı
değildir, bazı sektörlerin gelir oluşumuna katkıları
diğer sektörlere göre daha fazladır. Sektörel gelir
dağılımı, tarım, sanayi ve hizmetler sektörleri başta
olmak üzere çeşitli üretim sektörlerinin ulusal gelire
hangi oranda katkıda bulunduğunu gösterir. Gelişmiş
ülkelerde milli gelire en büyük katkıyı hizmetler
sektörü yapmakta, onu sanayi sektörü takip
etmektedir. Tarım sektörünün milli gelirdeki payı
genellikle küçüktür. Dolayısıyla, sektörlerin milli
gelirden aldıkları pay ülkelerin gelişmişlik düzeyleri
için önemli bir ipucu olmaktadır.


#6

SORU:

Birincil ve ikincil gelir dağılımı nedir?


CEVAP:

Piyasa ekonomisinin işleyişine herhangi bir
müdahale olmaksızın ortaya çıkan milli gelirden
üretim faktörlerinin aldığı emek, kâr, faiz ve ücret
şeklindeki gelir dağılımına birincil gelir dağılımı
adı verilir. Bu gelir dağılımı çeşitli kurumsal faktörler
ve piyasa aksaklıkları nedeniyle adil olmayabilir.
Devlet çeşitli nedenlerle piyasa ekonomisinin
işleyişine karışır ve gelir dağılımına müdahale ederek
gelir dağılımının adaletli olmasına çalışır. Zira
gelir dağılımındaki eşitsizlikler ekonomik büyüme,
kalkınma ve etkinlik üzerinde olumsuz etkiler
doğurabilmektedir. İşte devletin gelir dağılımına
yaptığı bu müdahaleye ikincil gelir dağılımı adı verilir.
Devlet gelir dağılımına çeşitli şekillerde etkide
bulunabilir. Örneğin artan oranlı vergi uygulaması
nedeniyle toplanan gelirler düşük gelir gruplarına
aktarılabilmekte, bazı mal ve hizmetler dar gelirlilere
düşük bedellerle sağlanabilmekte veya transfer
harcamaları şeklinde doğrudan doğruya gelir ödemeleri yapılabilmektedir. Birincil gelir dağılımı
aşamasındaki gelir eşitsizliğinin gelirin yeniden dağıldığı
nihai aşamaya göre çok daha yüksek olduğu
düşünülmektedir (Cural, 2009: 94).


#7

SORU:

Dikey ve yatay gelir dağılımı nedir?


CEVAP:

Bir toplumda üst ve alt gelir grupları arasında
gelirin nasıl dağıldığı söz konusu olduğunda dikey
gelir dağılımından, aynı toplum içindeki gelir
dağılımı söz konusu olduğunda ise yatay gelir
dağılımından bahsetmiş oluruz. Devlet düşük gelir
gruplarına gelir transferi yaptığında dikey gelir dağılımına
müdahale etmiş olmaktadır


#8

SORU:

Ülkelerarası ve küresel gelir dağılımı kavramlarını açıklayınız.


CEVAP:

Ülkeler arası gelir dağılımı kavramında ülkelerin
(veya hesaplanma amacına göre bölgelerin) ortalama
gelirleri veya kişi başına düşen ulusal gelirler
arasındaki farklılıkları ölçülmektedir. Ülkeler arasındaki
ortalama gelirlerin birbirine yakınlaşması
eşitsizliğin azaldığını göstermektedir. Eşitsizliğin
bu açıdan ölçülmesinde bazı çalışmalarda ülkelerin
nüfusları dikkate alınmakta bazılarında ise
alınmamaktadır. Ülkeler arası eşitsizlik ölçümlerinde
nüfus ile ağırlıklandırmak daha sağlıklı sonuç
vermektedir.
Küresel eşitsizlik kavramı ise hem ülke içi eşitsizlikleri
hem de ülkeler arası eşitsizliği kapsamaktadır.
Burada asıl amaç bireyin refahının dünyadaki
yerinin belirlenmesidir. Ülkeler arası ve ülke içi
gelir dağılımının birleştirilmesi, yani ülkelerin ortalama
gelir düzeyleri ile ülke içi gelir dağılımının
birleştirilmesi yönteminde ülke içindeki gelir dağılımının
veya ülkeler arası gelir dağılımının hangisi
baskın çıkarsa küresel gelir dağılımının yönünü de
o belirleyecektir. Dolayısıyla hesaplama zorlukları
ve verilerin güvenilirliği sonuçları önemli ölçüde
etkileyeceği için bu yöntemi sınırlı sayıda araştırmacı
denemiştir. Araştırmacılar daha çok, ülke içi
gelir dağılımının değişmediğini varsayarak küresel
gelir dağılımındaki değişmeyi hesaplamayı tercih
etmişlerdir (Subaşat, 2007: 465).


#9

SORU:

Klasik teoride gelir dağılımı kavramından kısaca bahsediniz.


CEVAP:

Klasik Teoride Gelir Dağılımı: Klasik teoriye
göre gelir dağılımını belirleyen temel
unsur faktör sahipliği ve faktörlerin nisbi
kıtlığıdır. Klasik iktisatçılar gelir bölüşümü
olgusunu “emek değer teorisi” ile analiz etmekte,
emeği değerin kaynağı olarak görmektedir.
Ricardo’ya göre tarımsal üretim
ücret düzeyini de belirlemektedir. Ücretler
ise geçimlik ücretlerdir. İşgücü talebi artınca
ücretler artar, ücretler artınca nüfus artar
ve nüfus artınca da ücretler işgücü arzı
fazlalığı nedeniyle düşer. Toprak sahipleri
kira (rant) elde ederken sermaye sahipleri
ise üretimden kira ve ücretlerin düşülmesi
sonucu geriye kalan kârı almaktadır. Adam
Smith, milli gelirin üç gelir kategorisi arasında
bölüşüldüğünü belirtirken ücret ve
kâr düzeyini fiyat teorisi ile açıklamakta ve
kapitalistler ile ücretlilerin gelirlerinin ters
yönde hareket ettiğini belirtmektedir. Klasik
iktisatçılar gelir dağılımı ve yoksulluk
gibi sorunların ekonomik gelişmeyle birlikte
kendiliğinden çözüleceğini savunurlar.


#10

SORU:

Marksist Teoride Gelir Dağılımından kısaca bahsediniz.


CEVAP:

Marksist Teoride Gelir Dağılımı: Karl Marks
gelir dağılımı konusunu toplumsal sınıf kategorileri
çerçevesinde ele almakta ve gelir
dağılımını kapitalistler ile işçi sınıfı arasındaki
temel çelişkiye indirgemektedir. Görüşleri
Emek-Değer Teorisine dayanan Karl
Marks azalan verimler yasasının işleyişine
karşı çıkmaktadır. Ona göre kapitalistlerin
üretimden aldığı kârın tek kaynağı “artı
değer” dir. Artı değer işçi sınıfının yarattığı
toplam değer ile bu sınıfa kapitalistlerin
ödediği ücretler toplamı arasındaki farktır.
Üretim sürecinde kullanılan sermayenin
giderek artması işgücünün verimliliğini
artırırken geçimlik ücret düzeyinin aynı
kalması ücret gelirlerinin toplam üretim ve
gelir içindeki payını giderek azaltacak, kâr
gelirlerini ise artıracaktır.


#11

SORU:

Neo-Klasik teoride gelir dağılımından kısca bahsediniz.


CEVAP:

Neo-Klasik Teoride Gelir Dağılımı: Neo-
Klasik yaklaşımla birlikte gelir dağılımı
yaklaşımları sınıfsal temelli olmaktan çıkmış
ve kişisel gelir dağılımı yaklaşımları
ağırlık oluşturmaya başlamıştır. Marshall,
Menger, Jevons ve Walras gibi ünlü iktisatçıların
analizlerine hakim olan marjinal
verimlilik teorisi gelirlerin belirlenmesinde
temel unsur haline gelmiştir. Neo-Klasik
gelir dağılımı teorisi üretim faktörlerinin
milli gelirdeki paylarından çok bu faktörlerin
fiyatlarının nasıl belirlendiği üzerinde
durmuşlardır. Buna göre bir üretim faktörü
marjinal ürün değeri marjinal maliyetine
eşit olana kadar istihdam edilecektir. Yani
üretim faktörü üretime katkısı oranında değer
kazanacaktır. Faktörlerin marjinal fiziki
verimlilikleri üretim teknolojisi ile de bağlantılı
olduğundan gelir dağılımı etkileyen
bir faktör de teknoloji olmaktadır.


#12

SORU:

Keynesgil Teoride Gelir Dağılımından kısaca bahsediniz.


CEVAP:

Keynesgil Teoride Gelir Dağılımı: Keynesgil
teoride gelir dağılımı konusuna özel bir
önem verilmemiş ve gelir dağılımı veri kabul
edilmiştir. Keynes kapitalizmin servet ve
gelir eşitsizliğine yol açtığını kabul etmesine
ve işsizlik sorununa özel bir değer vermesine
rağmen gelir dağılımı konusunda ayrı
bir teori oluşturmamıştır. Neo-Keynesgiller
ise tüketim harcamalarının besleyicisi olan
ücret ve kâr gelirlerinin miktarını yatırım
harcamalarına bağlayan bir gelir dağılımı
teorisi geliştirmişlerdir. Neo-Keynesgillere
göre tam rekabetin koşullarının bozulması
kâr gelirlerini ücretliler aleyhine artıracaktır.


#13

SORU:

Gelir dağılımını belirleyen faktörlerden beşeri sermayeyi kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Bireylerin mesleklerini icra ederken kazandıkları
miktarlar arasındaki farklılık beşeri sermaye
farklılıklarından kaynaklanır. Bir avukat bürosunda çalışan kâtipten, fabrikanın genel müdürü fabrikadaki
işçiden, ameliyat yapan cerrah ameliyata
onunla beraber giren hemşireden daha fazla kazanç
sağlar. Bu farkı ortaya çıkaran beşeri sermaye seviyeleri
arasındaki farklılıktır. Verdiğimiz örneklerde
yüksek vasıflı emek ile düşük vasıflı emek arasındaki
fark kazanç farkını oluşturmaktadır. Yüksek vasıflı
emek sahibi kişiler düşük vasıflı işçilerin köyü
yaptığı veya hiç yapamadığı işleri yapabilir. Dolayısıyla
yüksek vasıflı emeğin marjinal ürünü düşük
vasıflı emeğin marjinal ürününden yüksektir. Bir
vasfın marjinal ürün değeri veya bu vasfı edinme
maliyeti arttıkça yüksek vasıflı ve düşük vasıflı
emek arasındaki ücret farkı artar. Çünkü yüksek
vasıflı emek düşük vasıflı emekten daha fazla beşeri
sermaye içerir. Beşeri sermaye edinmek bir maliyet
içerir. İnsanlar bir vasıf edinirken vazgeçilen veya
azalan kazançlar söz konusudur. Beşeri sermaye
edinmenin fırsat maliyeti okul ücretleri ve kitaplara
yapılan ödemeleri kapsar. Eğitim beşeri sermayeye
doğrudan katkı yapar.


#14

SORU:

Gelir dağılımını belirleyen faktörlerden teknolojik değişmeyi kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Yeni teknolojilerin kullanılmaya başlaması düşük
vasıflı emeğin marjinal ürününü ve talebini düşürmektedir.
Çünkü daha önce düşük vasıflı emeğin
yaptığı görevleri artık bu makineler yapmaya
başlar. Yeni teknolojileri işletmek, programlamak
ve tasarlamak yüksek vasıflı emek gerektirdiği için
bu teknolojilerin yaygınlaşması vasıflı ve marjinal
ürünü yüksek olan vasıflı emek talebini artırır. Örneğin
daha önce ağırlıklı olarak elle yapılan torna
ve tesviye işlemleri bugün bilgisayar kontrollü tezgahlar
ile yapılmakta ve bu tezgahları kullanabilecek
kalifiye eleman talebi artmaktadır.


#15

SORU:

Gelir dağılımını belirleyen faktörlerden küreselleşmeyi kısaca açıklayınız.


CEVAP:

1980’li yıllardan itibaren hızlanan küreselleşme
süreci, artan uluslararası rekabet ortamı nedeniyle
yüksek vasıflı emeğe duyulan talebi artırmıştır.
Büyüyen küresel ekonomi yüksek vasıflı emek istihdam
eden hizmetlerin talebini ve marjinal ürün
değerini ve dolayısıyla yüksek vasıflı emek talebini
artırmaktadır. Bu nedenle ücret haddi artmakta ve
yüksek vasıflı işçilerin önündeki fırsatlar büyümektedir.
Öte yandan küreselleşme ile birlikte Çin ve
Hindistan gibi büyük ülkelerin üretiminin uluslararası
piyasalara girişi mamul mal fiyatlarını düşürmüştür.
Bu durum fabrikalarda çalışan işçilerin
marjinal ürün değerini azaltmakta ve bu tür işçilerin
emeğine olan talebi artırmaktadır.


#16

SORU:

Küreselleşme kavramını tanımlayınız.


CEVAP:

Küreselleşme, dünya ülkelerinin çeşitli boyutlarda
gerçekleşen bütünleşme sürecidir.
Küreselleşmenin ekonomik, siyasal, kültürel
ve teknolojik boyutları vardır. Küreselleşme
süreci sonucunda ulusal ekonomiler
karşılıklı olarak bağımlı hale gelmektedir.


#17

SORU:

Gelir dağılımını etkileyen faktörlerden ayrımcılık unsurunu kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Cinsiyet ve ırk gibi özellikler eşitsizlik kaynağı
olabilmektedir. Burada özellikle işverenlerin ön
yargıları önemlidir. Herhangi bir gruba ayrımcılığın
olmaması durumunda alınacak ücretler ve işe
alınacak kişi sayısı yüksek, ayrımcılık uygulanması
durumunda ücretler ve işe alınacak kişi sayısı düşük
olacaktır.


#18

SORU:

Gelir dağılımını etkileyen faktörlerden servet eşitsizliği unsurunu kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Servet eşitsizliği gelir eşitsizliğinden daha büyüktür
ve servet eşitsizliği gelir eşitsizliğini besleyen,
etkileyen bir faktördür. Servet ve bu servetlerden
elde edilen gelirler insanlar arasında
önemli gelir farklılıkları ortaya çıkmasına yol açar.
İnsanların hayatları boyunca yaptıkları tasarruflar
ve kuşaklar arası servet aktarımı servet eşitsizliğini
artırmaktadır. Üniversiteyi bitirdiğinde beşeri
sermayesi çok miktarda olan bir kişi başlangıçta
serveti negatif olsa yani kredi borcu bulunsa bile
zamanla borçlarını öder ve emeklilik fonlarında birikim
yapar ve emekli olma döneminde maksimum
servete ulaşır. Öte yandan bu bireyler biriktirdikleri
serveti miras yoluyla sonraki kuşaklara aktarırlar
ve bu zincir bozulmadan devam ettiği taktirde
toplumda aynı durumu sağlayamayan bireyler ile
aralarındaki gelir ve servet dağılımı giderek bozulur.
Servet sahibi olan kişiler çocuklarına daha iyi
eğitim aldırabildikleri için aslında beşeri servetlerini
de çocuklarına aktarmaktadırlar.


#19

SORU:

Gelir dağılımını etkileyen faktörlerden enflasyon unsurunu kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Enflasyon gelir dağılımını bozan önemli faktörlerden
birisidir. Sermaye gelirleriyle emek gelirleri
arasında emek aleyhine dengeyi bozan makroekonomik
sorunların başında enflasyon gelmektedir.
Özellikle sabit ücretlilerin reel gelirleri enflasyon
karşısında erimekte ve dönem sonunda enflasyona
eşdeğer düzeyde bir ücret zammı alsalar bile geçmiş
dönemde kaybedilen satın alma gücü nedeniyle
gelir dağılımında gerilemektedirler.


#20

SORU:

Pigou-Dalton transfer ilkesi nedir?


CEVAP:

Pigou-Dalton transfer ilkesi: Eğer yoksul bir kişiden
zengin bir kişiye gelir transferi yapılıyorsa
bu durum eşitsizlikte bir artışa veya en azından bir
azalmaya yol açmamalı ve zenginden yoksula yapılan
bir gelir.


#21

SORU:

Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerini açıklayınız.


CEVAP:

Gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçmenin çok
sayıda farklı yöntemi bulunmaktadır. Bu yöntemlerden
bazıları sosyal refah anlayışı ile değer yargılarını
içeren ve fayda fonksiyonunu dikkate alan
subjektif (normatif ) unsurlara sahipken, bazıları
ise gelir farklılıklarının istatistiksel ölçümünü dikkate
alan objektif (pozitif ) unsurlara sahiptir. Gelir
eşitsizliği ölçümlerinin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi
için bu yöntemlerin belirli koşulları yerine
getirmesi beklenir. Bu koşullar şöyle özetlenebilir
(Aktan ve Vural, 2002b):
Pigou-Dalton transfer ilkesi: Eğer yoksul bir kişiden
zengin bir kişiye gelir transferi yapılıyorsa
bu durum eşitsizlikte bir artışa veya en azından bir
azalmaya yol açmamalı ve zenginden yoksula yapılan
bir gelir transferi eşitsizlikte bir azalmaya yol
açmamalıdır.
Gelir ölçeğinden bağımsız olma ilkesi: Eşitsizlik
ölçütleri aynı tarzdaki oransal değişikliklerden etkilenmemelidir.
Diğer bir deyişle herkesin gelirinde
aynı oranda bir değişiklik varsa eşitsizlik değişmemelidir.
Nüfus ilkesi: Nüfus artışı varsa bu artış karşısında
eşitsizlik ölçütleri değişmemelidir.
Simetri ilkesi: Eşitsizlik ölçütleri bireylerin gelirlerinin
dışındaki özelliklere karşı hassas olmamalıdır.
Ayrıştırma ilke si: Alt-gruplarda eşitsizlik artıyorsa
eşitsizlik genel olarak da artmalıdır.