KAMU EKONOMİSİ I Dersi Piyasa Başarısızlığının Anatomisi ve Kamu Ekonomisi Rasyoneli soru cevapları:
Toplam 44 Soru & Cevap#1
SORU:
“Milli Ekonomi” tanımı nedir?
CEVAP:
Bir ülke içerisindeki tüm iktisadi faaliyetler “milli
ekonomi” olarak adlandırılır.
#2
SORU:
“Piyasa Ekonomisi” ve “Kamu Ekonomisi” kavramları
ne demektir?
CEVAP:
İktisadi birimler olarak üretici ve tüketicilerin
faaliyetlerine “Piyasa Ekonomisi” denir. Devletin de bir
iktisadi birim olarak ekonomik faaliyetlerde bulunması
ve/veya özel iktisadi birimlerin yani üretici ve tüketicilerin
faaliyetleri üzerinde düzenleyici kararlar alması “kamu
ekonomisi” adı verilen bir ayrı iktisadi yapı ve kurumu
ortaya çıkarır.
#3
SORU:
Piyasa ekonomisi sosyal refahın optimizasyonu için
yeterli midir?
CEVAP:
Fizyokratlar “doğal düzen”, Klasik iktisatçılar da
“görünmez el” düşüncesi ile ekonomik faaliyetlerin
işleyişinde ortaya çıkabilecek dengesizlik ve
istikrarsızlıkların esasen geçici nitelikte olduğunu ve
bunların zaman içerisinde ortadan kalkacağını
savunmuşlardır. Bir diğer deyişle, Fizyokratlar ve klasik
iktisatçılar piyasa ekonomisinin, sosyal refahın
optimizasyonu için yeterli olduğunu ve kamu ekonomisine
sınırlı bazı fonksiyonlar dışında gerek kalmadığını iddia
etmişlerdir.
Klasik iktisadi düşünceye önemli bir katkı olarak kabul
edilen neoklasik iktisadi düşünce ise, piyasa ekonomisinin
tek başına optimum sağlamaktan uzak olduğunu ve bu
nedenle kamu ekonomisine gerek olduğunu açıklamıştır.
Neoklasik iktisatçıların, bir diğer deyişle teorik refah
iktisatçılarının görüşleri iktisat literatüründe “piyasa
başarısızlığı teorisi” olarak bilinmektedir.
#4
SORU:
Teorik refah iktisatçılarına göre piyasa ekonomisini
başarısızlığa uğratan başlıca faktörleri nelerdir?
CEVAP:
• Tam Rekabet Modelinin Gerçekleştirilememesi
• Dışsal Ekonomiler
• İçsel Ekonomiler
• Kamusal Mallar
#5
SORU:
“Tam rekabet piyasası” nedir?
CEVAP:
Tam rekabet piyasaları, çok sayıda alıcı ve satıcı
bulunan, piyasaya giriş-çıkış serbestisi sağlanmış,
homojen malların bulunduğu ve bütün piyasa ilişkilerinin
açıkta cereyan ettiği bir piyasa modelidir.
#6
SORU:
Tam rekabet piyasasında fiyat mekanizması yoluyla
kaynakların optimal dağılımı için öngörülen şartlar
nelerdir?
CEVAP:
• Piyasaya giriş ve çıkış serbest olmalıdır. Buna
“serbestlik” özelliği denilmektedir.
• Piyasada alıcı ve satıcılar kendi aralarında
fiyatları ve üretim miktarını etkileyemeyecek
kadar sayıca çok olmalıdır. Buna “atomisite”
özelliği denilmektedir.
• Piyasaya arz edilen mal ve hizmet türleri
homojen, yani birbirine benzer olmalıdır.
Böylece, piyasada bir firmanın mallarının diğerlerine
tercih edilmesi imkanı ortadan kalkmaktadır. Buna
“homojenite” özelliği denilmektedir.
• Üretim faktörlerinin ekonominin bütün alanlarına
kolayca akışı mümkün olmalıdır.
Bu şart ise “akıcılık”,”mobilite” ve “seyyalite” gibi
kavramlarla ifade edilmektedir.
• Alıcı ve satıcıların piyasada olan bitenlerden
haberdar olmaları gereklidir.
Böylece bir seçim özgürlüğü sağlanmış olacaktır. Bu
özelliğe ise “saydamlık” veya “şeffaşık” denilmektedir.
• Üreticilerde “kâr maksimizasyonu”,
tüketicilerde ise “fayda maksimizasyonu”
düşüncesi ve gayreti bulunmalıdır.
Yukarıdaki şartların hep birlikte sağlanması hâlinde “tam
rekabet” söz konusudur. Ancak gerçek hayatta bu şartların
hemen hiçbirinin tam olarak sağlanamayacağı, bu nedenle
de bu koşulların “soyut bir varsayım” dan öteye
gidemeyeceği bilinmektedir.
#7
SORU:
Tam rekabet piyasasının hayat geçirilememe nedenleri
nelerdir ve hangi sebeplerle mümkün değildir?
CEVAP:
Piyasalarda haberleşme ve bilgi elde etme
olanaklarının farklılığı nedeniyle tam rekabet piyasasının
“şeffaf” olma özelliği gerçekleştirilememektedir.
Benzerlik: Aynı ihtiyacı karşılamaya yönelik mal ve
hizmet türleri arasında piyasada çoğunlukla bir benzerlik
söz konusu değildir. Bu durum bazı firmaları, diğerlerine
oranla üstün kılmakta ve tam rekabetten sapmalar yani
aksak rekabet söz konusu olmaktadır.
Tercih özgürlüğü: Bireyler açısından tercih özgürlüğü,
bireylerin piyasada üretilmesini istedikleri mal ve
hizmetlerin nelerden ibaret olacağına karar vermeleri ile
ilgilidir. Ancak gerçek hayatta başta reklamlar olmak
üzere birçok faktör bireysel tercihlerin sapmasına neden
olmaktadır. Firmalar açısından tercih özgürlüğünün
anlamı ise şudur; firmalar üretim faktörlerinin
kullanımında özgür olabilmelidirler. Diğer bir deyişle,
firmalar emeğin, sermayenin ya da diğer üretim
faktörlerinin hangi mal ve hizmet üretiminde ve ne
bileşimde kullanılacağına özgürce karar verebilmelidirler.
Ancak günümüzde bu tercih özgürlüğü de devletin
uyguladığı çeşitli politikalarla önemli ölçüde
sınırlanmaktadır.
Atomisite: Özellikle mal piyasalarında aksak rekabetin
söz konusu olması nedeniyle satıcılar kendi aralarında
anlaşarak centilmen anlaşmaları yaparak, kartel, tröst,
holding vb. kurumlar oluşturarak fiyatları istedikleri
şekilde belirleyebilmektedirler.
#8
SORU:
“Dışsal Ekonomi” ne demektir?
CEVAP:
Dışsal ekonomiler (external economies) genel
olarak bir ekonomik birimin üretim ve/veya tüketim
faaliyeti sonucunda, başka birimlerin fayda ve/veya
maliyet fonksiyonlarının olumlu ya da olumsuz yönde
etkilenmesi olarak tanımlanabilir.
Herhangi bir mal veya hizmet piyasasında endüstrilerin
yoğunlaşması sonucunda, endüstriye yeni giren firma,
önceki firmaların ortalama üretim maliyetlerinde bir
azalmaya neden olur.
Bir ekonomik birimin üretim ve/veya tüketim faaliyeti
sonucunda, başka birey ya da firmaların fayda ve/veya
maliyet fonksiyonlarının olumlu olarak etkilenmesine
"pozitif dışsallık” adı verilir.
Bir ekonomik birimin üretim ve/veya tüketim faaliyeti
sonucunda, başka birey ya da firmaların fayda ve/veya
maliyet fonksiyonlarının olumsuz olarak etkilenmesine
"negatif dışsallık” denir.
#9
SORU:
Devletin dışsal ekonomilere karşı nasıl etkileri olabilir?
CEVAP:
Devletin dışsal ekonomilere karşı iki yönlü etkisi
olabilir: Devlet, dışsal ekonomilerin söz konusu olduğu
üretim faaliyetlerini bizzat üstlenebilir; veyahutta üretim
faaliyetlerine dolaylı yönden etkide bulunabilir. Devletin
dışsal ekonomilere dolaylı yönden etkisi de iki şekilde
olabilir; pozitif dışsal ekonomilerin söz konusu olduğu
üretim alanlarına üretimin devamı için sübvansiyon
verilebilir; veya negatif dışsal ekonomilere neden olan
firmaların bir “düzenleyici vergi” (corrective tax)
ödemeleri zorunlu kılınabilir. Örneğin, çevre kirliliğine
neden olan bir firmanın ek vergi ödeme zorunluluğuna
tabi tutulması gibi.
#10
SORU:
Ölçek ekonomileri olarak da bilinen içsel
ekonomilerin ortaya çıkış nedenleri nelerdir?
CEVAP:
• Firma ölçeğinin artmasıyla firmada iş bölümü
gerçekleştirilebilir ve uzmanlaşma sağlanabilir. İş
bölümü ve uzmanlaşma sonucu emek
kullanımında bir içsel ekonomi ortaya çıkar.
• Firma ölçeğinin artmasıyla birlikte üretimde yeni
teknolojinin kullanılması birim başına üretim
maliyetlerini azaltır. Bu üretim maliyetlerindeki
azalma küçümsenmeyecek düzeydedir.
• Aynı şekilde ölçek büyümesi ile birlikte firmanın
pazarlama maliyetlerinde bir azalma görülür.
• Ayrıca büyük ölçekli firmalar daha kolay ve daha
ucuz finansman olanaklarından yararlanarak içsel
ekonomiler elde ederler.
#11
SORU:
Kamusal mallarının genel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Siyasal Talepçe Düzenlenmesi: Piyasa
ekonomisinde özel malların arzını düzenleyen, bireylerin
bu mallara olan taleplerinin toplamıdır. Yani, piyasa
talebidir. Bu durum kamusal mallar için geçerli değildir.
Çünkü kamusal malların bölünmezlik ve pazarlanmazlık
özellikleri bu mallara çoğu kez bireylerin tercihlerinin
açıklanmasını gerekli kılmaz. Bireyler tercihlerini
açıklamasalar da kamusal mal arzı yapılacaktır. Bu
nedenle kamusal arz, özel malların arzından farklı olarak
gerçekleşmektedir. Kamusal malların arzını siyasal talep
düzenlemektedir. Siyasal talebin niteliği siyasal rejimin
yapısıyla yakından ilgilidir.
Bölünebilirlik/Bölünmezlik ya da Tüketimde Rakip
Olma/Olmama Özellikleri: Özel mallar, tamamen
“bölünebilir”, yani tüketimde rakip mallardır. Bir bireyin
özel mal tüketimi sadece kendisine ait olabilir ve bu
maldan diğer bir bireyin tüketimi engellenebilir. Kamusal
malların ise bazıları bölünebilir, bazıları kısmen
bölünebilir ve bazıları da bölünemez özelliktedir.
Bölünemez özellikteki kamusal malların tipik örneği
savunma, adalet ve diplomasi mallarıdır. Bu tür malları
esasen üretim tekniği yönünden bölmek mümkün değildir.
Örneğin, her eve ayrı bir milli savunma veya diplomasi
malı sunmak üretim tekniği yönünden mümkün değildir.
Kamusal malların bu temel özelliği bazen bireyler
arasında tam bir eşitlik hâlinde olmayabilir.
Dışlanabilirlik/Dışlanamazlık ya da Tüketimden
Mahrum Bırakma/Bırakamama Özellikleri: Savunma,
diplomasi gibi mallarda bireylerin tüketimden mahrum
bırakılması düşünülemez. Özel mallar ise tamamen
pazarlanabilir nitelikte olduğundan bu mallardan bedel
ödemeyenlerin dışlanması pekala mümkündür.
Kişisel ve Ortak Tüketim: Ortak ya da kollektif tüketim
tek bir maldan birden fazla tüketicinin yararlanmasıdır.
Örneğin, savunma, diplomasi, tiyatro ve spor gösterileri,
vb. mal ve hizmetler ortak tüketime konu mallardır.
Bireyler bu tür mallardan ortak olarak yararlanırlar. Bir
bireyin bu tür bir malı tüketmesi diğer bireylerin fayda
fonksiyonunda bir azalma doğurmaz. Ortak tüketime konu
mallara kamusal mallar literatüründe “klüp malları” (club
goods) adı verilmektedir. Özel mallarda ise ortak tüketim
özelliği yoktur. Bireyler bu mallardan ayrı ayrı
yararlanabilirler. Yani, özel mallarda kişisel tüketim söz
konusudur.
Dışsal Ekonomiler: Kamusal malların bir kısmı önemli
ölçüde dışsallık yaratırlar. Daha önce de belirtildiği üzere
dışsallık, bir ekonomik birimin üretim ve/veya tüketim
faaliyeti sonucunda başka birimlerin fayda ve/veya
maliyet fonksiyonlarının olumlu ve/veya olumsuz yönde
etkilenmesidir. Dışsal ekonomilerin kamu ekonomisi
yönünden taşıdığı önem, herhangi bir kamusal malın kamu
kesimince mi yoksa özel kesimce mi sunulması
gerektiğine imkan vermesidir.
İçsel Ekonomiler: işletmenin üretim ölçeğinin değişmesi
sonucu elde edilen içsel ekonomiler özellikle elektrik, su,
havagazı üretimi ve dağıtımı, telekomünikasyon
hizmetleri, demir yolu hizmetleri, televizyon yayını vb.
hizmetler de oldukça yaygındır.
Bedavacı Sorunu: Özel mallarda, mal ve hizmeti
tüketmek için bedelinin ödenmesi gereklidir. Yani bedava
hizmetten yararlanmak mümkün değildir. Oysa, kamusal
malların bir kısmı için bedel ödeme söz konusu değildir.
Vatandaşlar bedel ödemeseler de bazı kamusal mal ve
hizmetlerden (örneğin, savunma hizmeti) yararlanırlar.
Kamu ekonomisinde bu duruma “bedavacı sorunu” adı
verilmektedir.
Talebin Zorunlu Olması: Kamu ekonomisinde
vatandaşların bazı kamusal hizmetlere talepte bulunmaları
zorunlu kılınmıştır. Zorunlu askerlik hizmeti, zorunlu
ilkokul eğitimi, nüfus cüzdanı alınması, şoför ehliyeti
alınması vb. bu konuda örnek olarak verilebilir. Özel
mallarda ise tüketici ve üretici açısından tüketim ve üretim
özgürlüğü esastır.
#12
SORU:
Kamu mallarını türleri nelerdir?
CEVAP:
Mal ve Hizmetler:
• Pür Mallar:
• Pür kamusal mallar
• Pür özel mallar
• Pür Olmayan Mallar:
• Yarı kamusal mallar
• Doğal tekel malları
• Ortak havuz malları
• Merit - demerit mallar
#13
SORU:
Keynezyen iktisatçılara göre iktisat politikasının
amaçları ve bu amaçları gerçekleştirmek için kamu
ekonomisinin üstlenmesi gereken fonksiyonlar nelerdir?
CEVAP:
1. Kaynak Kullanımında ve Kaynak Dağılımında
Etkinlik Sağlanması Fonksiyonu
2. Adil Bir Gelir ve Servet Dağılımı Sağlanması
Fonksiyonu
3. İktisadi istikrarın Sağlanması Fonksiyonu
4. İktisadi Büyüme ve Kalkınmanın Sağlanması
Fonksiyonu
5. Ödemeler Bilançosunda Denklik Sağlanması
Fonksiyonu
#14
SORU:
İktisadi refah fonksiyonunun maksimize edilmesi için
üç temel şart nelerdir?
CEVAP:
Üretimde etkinlik, Tüketimde etkinlik, Üretimde
ve tüketimde ortak etkinlik.
#15
SORU:
Kişisel gelir dağılımı ne demektir?
CEVAP:
Kişisel gelir dağılımı, milli gelirin toplumu
oluşturan bireyler arasında nasıl dağıldığını, diğer bir
deyişle bireylerin toplam milli gelirden ne oranda pay
aldıkları gösteren bir gelir dağılımı ölçütüdür.
#16
SORU:
İkincil gelir dağılımı neyi ifade etmektedir?
CEVAP:
Gelirin yeniden dağılımı, gelir dağılımındaki
adaletsizlik sorununun piyasa ekonomisi içerisinde
kendiliğinden çözüme kavuşturulamaması nedeniyle
devlet elindeki birtakım araçlarla ekonomiye müdahale
ederek adil bir gelir dağılımı gerçekleştirmeye çalışması
sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımıdır. Piyasa
ekonomisindeki kendiliğinden oluşan gelir dağılımı
“birincil gelir dağılımı” olarak ifade edilirken, devlet
müdahalesi sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımı “ikincil
gelir dağılımı” olarak da adlandırılır.
#17
SORU:
Yeniden dağılım politikasının en etkin aracı nedir?
CEVAP:
Yeniden dağılım politikasının en etkin aracı
maliye politikasıdır. Gelir ve servet dağılımındaki
eşitsizlikleri gidermek yönünden maliye politikasının
elinde başlıca vergi, kamu harcamaları ve kamu kredisi
olmak üzere üç araç vardır.
#18
SORU:
İktisadi kalkınma nedir?
CEVAP:
İktisadi büyümeyi de kapsayacak, şekilde
ekonomideki kantitatif ve kalitatif bütün değişiklikleri
ifade eder. Diğer bir deyişle, iktisadi kalkınma, iktisadi
büyümenin ifade ettiği reel milli gelir değişiminden başka,
bir ekonominin yapısal değişimini (sosyal, kültürel vb.) de
kapsar.
#19
SORU:
Kamu ekonomisinin amaçlarını gerçekleştirecek
başlıca araçlar nelerdir?
CEVAP:
• Para ve kredi politikası
• Maliye politikası
• Dış ticaret politikası
• Regülasyon ve kontroller politikası
• KİT politikası
#20
SORU:
Keynezyen iktisatçılarına Göre Kamu Ekonominin
araçlarından “Para ve Kredi Politikasının” içeriği ve
amaçları nelerdir?
CEVAP:
Munzam Karşılıklar, Açık Piyasa işlemleri,
İskonto ve Reeskont Politikası, Kantitatif ve Kalitatif
Kredi Kontrolü Para ve Kredi Politikasının araçlarıdır.
Amaçları ise şöyledir: ekonomik istikrarın sağlanması,
fiyat istikrarı, tam istihdam.
#21
SORU:
Kaynak kullanım ve dağılımında etkinliğin sağlanması
için Maliye Politikasını uygulayan devletin araçları
nelerdir?
CEVAP:
Kamu Gelirleri Politikası (Vergi Politikası), Kamu
Giderleri Politikası, Borçlanma Politikası, Borç İdaresi
Politikası ve Bütçe Politikası.
#22
SORU:
Devlet ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanması
için uyguladığı dış ticaret politikasında nelerden
yararlanır?
CEVAP:
Tarifeler, Miktar Kısıtlamaları (Kota/Kontenjan
sistemi), Kambiyo Rejimi, Serbest, Döviz Kuru Rejimi,
Sabit Döviz Kuru Rejimi, İhracatın Teşviki, Kambiyo
İstikrar Fonu.
#23
SORU:
Devletin Miktar, Fiyat, Ücret Kontrolleri, Döviz Kuru
ve Faiz Kontrollerinin uygulandığı politika nedir?
Amacını açıklayınız.
CEVAP:
Devlet adil bir gelir ve servet dağılımının
sağlanması için Regülasyon ve Kontrol politikası
uygulamaktadır.
#24
SORU:
Ödemeler bilançosunda dengenin sağlanması için
hangi politika hangi araçlarla uygulanır?
CEVAP:
Kamu girişimciliği politikası uygulanır. Araçları
ise kamu iktisadi girişimciliği ve karma iktisadi
girişimciliğidir.
#25
SORU:
“Piyasa başarısızlığı teorisi"nin ortaya çıkışını açıklayınız.
CEVAP:
Fizyokratlar “doğal düzen”, Klasik iktisatçılar da “görünmez el” düşüncesi ile ekonomik faaliyetlerin işleyişinde ortaya çıkabilecek dengesizlik ve istikrarsızlıkların esasen geçici nitelikte olduğunu ve bunların zaman içerisinde ortadan kalkacağını savunmuşlardır. Bir diğer deyişle, Fizyokratlar ve klasik iktisatçılar piyasa ekonomisinin sosyal refahın optimizasyonu için yeterli olduğunu ve kamu ekonomisine sınırlı bazı fonksiyonlar dışında gerek kalmadığını iddia etmişlerdir.
Klasik iktisadi düşünceye önemli bir katkı olarak kabul edilen Neoklasik iktisadi düşünce ise, piyasa ekonomisinin tek başına optimum sağlamaktan uzak olduğunu ve bu nedenle kamu ekonomisine gerek olduğunu açıklamıştır. Neoklasik iktisatçıların, bir diğer deyişle teorik refah iktisatçılarının görüşleri iktisat literatüründe “piyasa başarısızlığı teorisi” olarak bilinmektedir.
#26
SORU:
Neoklasik iktisatçılara, bir diğer deyişle teorik refah iktisatçılarına göre piyasa ekonomisini başarısızlığa uğratan başlıca faktörler nelerdir, yazınız.
CEVAP:
Tam Rekabet Modelinin Gerçekleştirilememesi, Dışsal Ekonomiler, İçsel Ekonomiler ve Kamusal Mallardır.
#27
SORU:
Tam rekabet piyasasında fiyat mekanizması yoluyla kaynakların optimal dağılımı için öngörülen şartlar nelerdir, yazınız.
CEVAP:
• Piyasaya giriş ve çıkış serbest olmalıdır. Buna “serbestlik” özelliği denilmektedir.
• Piyasada alıcı ve satıcılar kendi aralarında fiyatları ve üretim miktarını etkileyemeyecek kadar sayıca çok olmalıdır. Buna “atomisite” özelliği denilmektedir.
• Piyasaya arz edilen mal ve hizmet türleri homojen, yani birbirine benzer olmalıdır. Böylece, piyasada bir firmanın mallarının diğerlerine tercih edilmesi imkanı ortadan kalkmaktadır. Buna “homojenite” özelliği denilmektedir.
• Üretim faktörlerinin ekonominin bütün alanlarına kolayca akışı mümkün olmalıdır. Bu şart ise “akıcılık”,”mobilite” ve “seyyalite” gibi kavramlarla ifade edilmektedir.
• Alıcı ve satıcıların piyasada olan bitenlerden haberdar olmaları gereklidir. Böylece bir seçim özgürlüğü sağlanmış olacaktır. Bu özelliğe ise “saydamlık” veya “şeffaflık” denilmektedir.
• Üreticilerde “kâr maksimizasyonu”, tüketicilerde ise “fayda maksimizasyonu” düşüncesi ve gayreti bulunmalıdır.
#28
SORU:
Tam rekabet piyasalarını ulaşılması olanaksız bir ütopya haline getiren nedenler nelerdir, yazınız.
CEVAP:
Tam rekabet piyasalarını ulaşılması olanaksız bir ütopya haline getiren nedenleri kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:
İlk olarak, günümüzde piyasalarda haberleşme ve bilgi elde etme olanaklarının farklılığı nedeniyle tam rekabet piyasasının “şeffaf” olma özelliği gerçekleştirilememektedir.
İkinci olarak aynı ihtiyacı karşılamaya yönelik mal ve hizmet türleri arasında piyasada çoğunlukla bir benzerlik söz konusu değildir. Bu durum bazı firmaları, diğerlerine oranla üstün kılmakta ve tam rekabetten sapmalar yani aksak rekabet söz konusu olmaktadır.
Üçüncü olarak, günümüz piyasalarında mal ve hizmetlerin üretim ve tüketiminde “tercih özgürlüğü” hemen hemen hiç yoktur. Bireyler açısından tercih özgürlüğü, bireylerin piyasada üretilmesini istedikleri mal ve hizmetlerin nelerden ibaret olacağına karar vermeleri ile ilgilidir. Ancak gerçek hayatta başta reklamlar olmak üzere birçok faktör bireysel tercihlerin sapmasına neden olmaktadır. Firmalar açısından tercih özgürlüğünün anlamı ise şudur; firmalar üretim faktörlerinin kullanımında özgür olabilmelidirler. Diğer bir deyişle, firmalar emeğin, sermayenin ya da diğer üretim faktörlerinin hangi mal ve hizmet üretiminde ve ne bileşimde kullanılacağına özgürce karar verebilmelidirler. Ancak günümüzde bu tercih özgürlüğü de devletin uyguladığı çeşitli politikalarla önemli ölçüde sınırlanmaktadır.
Ayrıca tam rekabet piyasalarının “atomisite” özelliği de günümüz piyasalarında işleyememektedir. Özellikle mal piyasalarında aksak rekabetin söz konusu olması nedeniyle satıcılar kendi aralarında anlaşarak centilmen anlaşmaları yaparak, kartel, tröst, holding vb. kurumlar oluşturarak fiyatları istedikleri şekilde belirleyebilmektedirler.
Şu halde, tam rekabet modelinin gerçek hayatta gerçekleştirilememesi ve bir ütopyadan öteye bir anlam ifade etmemesi nedeniyle piyasa ekonomisinin tek başına sosyal refahı optimum düzeye getirmesi beklenemez.
#29
SORU:
Dışsal ekonomi ne demektir, açıklayınız.
CEVAP:
Dışsal ekonomiler (external economies) genel olarak bir ekonomik birimin üretim ve/veya tüketim faaliyeti sonucunda, başka birimlerin fayda ve/ veya maliyet fonksiyonlarının olumlu ya da olumsuz yönde etkilenmesi olarak tanımlanabilir.
Gerek üretimde ve gerekse tüketimde pozitif dışsal ekonomiler söz konusu olduğunda, genellikle ekonomide oluşan sosyal fayda fonksiyonu piyasada oluşan özel fayda fonksiyonundan yüksektir. Dolayısıyla, söz konusu mal için oluşan piyasa fiyatı, üreticiler açısından sosyal optimumu gerektirecek fiyattan düşük, tüketiciler için ise bu fiyattan yüksek olacaktır. Negatif dışsal ekonomiler söz konusu olduğunda ise, ekonomide oluşan sosyal maliyet fonksiyonu, piyasada oluşan özel maliyet fonksiyonundan yüksektir. Diğer bir deyişle, piyasada fiyatlarla ölçülen maliyetler, ekonominin yüklendiği gerçek maliyetleri yansıtamamaktadır. Bu durumda piyasada oluşacak fiyat, üreticiler açısından sosyal optimumu gerçekleştirecek olan fiyattan yüksek, tüketiciler için ise bu fiyattan düşük olmaktadır.
#30
SORU:
Negatif dışsal ekonomilerin (dışsal eksi ekonomilerin) varlığı ne gibi sonuçlar doğurmaktadır?
CEVAP:
Her ne türde olursa olsun negatif dışsal ekonomilerin (dışsal eksi ekonomilerin) varlığı halinde optimum kaynak dağılımından sapmalar görülmektedir. Örneğin, yeni kurulan veya mevcut tesislerini genişleten bir firmanın hava ve çevre kirlenmesine neden olması sonucu, öteki firmaların topluma zarar vermesi durumunda dışsal eksi ekonomiler ortaya çıkıyor demektir. Söz konusu firma üretim sonucu ortaya çıkan artıkları denize ya da nehire akıtıyorsa, böyle bir durum hem çevrenin hem de havanın kirlenmesine neden olur. Bu durumda firmanın yaptığı üretimin özel maliyeti ile sosyal maliyeti birbirinden farklı olmaktadır.
#31
SORU:
Devletin dışsal ekonomilere karşı etkisini açıklayınız.
CEVAP:
Devletin dışsal ekonomilere karşı iki yönlü etkisi olabilir: Devlet dışsal ekonomilerin söz konusu olduğu üretim faaliyetlerini bizzat üstlenebilir; veyahutta üretim faaliyetlerine dolaylı yönden etkide bulunabilir. Devletin dışsal ekonomilere dolaylı yönden etkisi de iki şekilde olabilir; pozitif dışsal ekonomilerin söz konusu olduğu üretim alanlarına üretimin devamı için sübvansiyon verilebilir; veya negatif dışsal ekonomilere neden olan firmaların bir “düzenleyici vergi” ödemeleri zorunlu kılınabilir. Örneğin, çevre kirliliğine neden olan bir firmanın ek vergi ödeme zorunluluğuna tabi tutulması gibi. Anlaşıldığı gibi, dışsal ekonomilerde devletin ekonomiye müdahalesi adeta zorunludur. Aksi takdirde ekonomi sosyal optimumdan uzak bir noktada dengede olacaktır.
#32
SORU:
Kaldor-Hicks Yaklaşımı Denkleştirme Ölçütü nedir, açıklayınız.
CEVAP:
Kaldor-Hicks Yaklaşımı Denkleştirme Ölçütü. Bu yaklaşıma göre negatif dışsal ekonomilerin söz konusu olduğu üretim faaliyetlerinde, dışsal maliyete neden olan firmanın bundan zarar görene “denkleştirici miktar” olarak, üretim faaliyetinden elde ettiği dışsal faydayı karşılık olarak ödemesi gerekmektedir. Bu görüş ilk olarak sosyal refahtaki artış ve azalışları açıklamada İngiliz iktisatçı Nicholas Kaldor tarafından ortaya atılmıştır. Kaldor’un bu görüşü daha sonra Hicks tarafından geliştirilmiştir. Kaldor-Hicks yaklaşımı literatürde “tazmin ilkesi” olarak da bilinmektedir
#33
SORU:
Ölçek ekonomileri olarak da bilinen içsel ekonomilerin ortaya çıkış nedenlerini yazınız.
CEVAP:
• Firma ölçeğinin artmasıyla firmada iş bölümü gerçekleştirilebilir ve uzmanlaşma sağlanabilir. İş bölümü ve uzmanlaşma sonucu emek kullanımında bir içsel ekonomi ortaya çıkar.
• Firma ölçeğinin artmasıyla birlikte üretimde yeni teknolojinin kullanılması birim başına üretim maliyetlerini azaltır. Bu üretim maliyetlerindeki azalma küçümsenmeyecek düzeydedir.
• Aynı şekilde ölçek büyümesi ile birlikte firmanın pazarlama maliyetlerinde bir azalma görülür.
• Ayrıca büyük ölçekli firmalar daha kolay ve daha ucuz finansman olanaklarından yararlanarak içsel ekonomiler elde ederler.
#34
SORU:
Kamusal malların genel özellikleri nelerdir, açıklayınız.
CEVAP: - Arzın Siyasal Talepçe Düzenlenmesi. Piyasa ekonomisinde özel malların arzını düzenleyen, bireylerin bu mallara olan taleplerinin toplamıdır. Yani, piyasa talebidir. Bu durum kamusal mallar için geçerli değildir. Çünkü kamusal malların bölünmezlik ve pazarlanmazlık özellikleri bu mallara çoğu kez bireylerin tercihlerinin açıklanmasını gerekli kılmaz. Bireyler tercihlerini açıklamasalar da kamusal mal arzı yapılacaktır. Bu nedenle kamusal arz, özel malların arzından farklı olarak gerçekleşmektedir. Kamusal malların arzını siyasal talep düzenlemektedir. Siyasal talebin niteliği siyasal rejimin yapısıyla yakından ilgilidir. Demokratik bir rejimde vatandaşlar kamusal mallara olan taleplerini bazı araçlar vasıtasıyla açıklayabilirler.
- Bölünebilirlik/Bölünmezlik ya da Tüketimde Rakip Olma/Olmama Özellikleri. Kamusal malların önemli özelliklerinden birisi de “bölünmezlik” özelliğidir. Özel mallar, tamamen “bölünebilir”, yani tüketimde rakip mallardır. Bir bireyin özel mal tüketimi sadece kendisine ait olabilir ve bu maldan diğer bir bireyin tüketimi engellenebilir. Kamusal malların ise bazıları bölünebilir, bazıları kısmen bölünebilir ve bazıları da bölünemez özelliktedir. Bölünemez özellikteki kamusal malların tipik örneği savunma, adalet ve diplomasi mallarıdır. Bu tür malları esasen üretim tekniği yönünden bölmek mümkün değildir.
- Dışlanabilirlik/Dışlanamazlık ya da Tüketimden Mahrum Bırakma/Bırakamama Özellikleri. Kamusal malların bir diğer özelliği ise bu malların bir kısmında dışlama ilkesinin geçerli olması, bir kısmında ise bireylerin tüketimde dışlanamaması, bir diğer ifadeyle tüketimden mahrum bırakılamamasıdır. Savunma, diplomasi gibi mallarda bireylerin tüketimden mahrum bırakılması düşünülemez. Özel mallar ise tamamen pazarlanabilir nitelikte olduğundan bu mallardan bedel ödemeyenlerin dışlanması pekala mümkündür.
- Kişisel ve Ortak Tüketim. Ortak ya da kollektif tüketim tek bir maldan birden fazla tüketicinin yararlanmasıdır. Örneğin, savunma, diplomasi, hava kirliliğinin önlenmesi, parklar, tiyatro ve spor gösterileri, vb. mal ve hizmetler ortak tüketime konu mallardır. Bireyler bu tür mallardan ortak olarak yararlanırlar. Bir bireyin bu tür bir mali tüketmesi diğer bireylerin fayda fonksiyonunda bir azalma doğurmaz. Ortak tüketime konu mallara kamusal mallar literatüründe “klüp malları” adı verilmektedir. Özel mallarda ise ortak tüketim özelliği yoktur. Bireyler bu mallardan ayrı ayrı yararlanabilirler. Yani, özel mallarda kişisel tüketim söz konusudur
- Dışsal Ekonomiler. Kamusal malların bir kısmı önemli ölçüde dışsallık yaratırlar. Daha önce de belirtildiği üzere dışsallık, bir ekonomik birimin üretim ve/veya tüketim faaliyeti sonucunda başka birimlerin fayda ve/veya maliyet fonksiyonlarının olumlu ve/veya olumsuz yönde etkilenmesidir. Dışsal ekonomilerin kamu ekonomisi yönünden taşıdığı önem, herhangi bir kamusal malın kamu kesimince mi yoksa özel kesimce mi sunulması gerektiğine imkan vermesidir.
- İçsel Ekonomiler. İşletmenin üretim ölçeğinin değişmesi sonucu elde edilen içsel ekonomiler özellikle elektrik, su, havagazı üretimi ve dağıtımı, telekomünikasyon hizmetleri, demiryolu hizmetleri, televizyon yayını vb. hizmetlerde oldukça yaygındır.
- Bedavacı Sorunu. Özel mallarda, mal ve hizmeti tüketmek için bedelinin ödenmesi gereklidir. Yani bedava hizmetten yararlanmak mümkün değildir. Oysa, kamusal malların bir kısmı için bedel ödeme söz konusu değildir. Vatandaşlar bedel ödemeseler de bazı kamusal mal ve hizmetlerden (örneğin, savunma hizmeti) yararlanırlar. Kamu ekonomisinde bu duruma “bedavacı sorunu” adı verilmektedir.
- Talebin Zorunlu Olması. Kamu ekonomisinde vatandaşların bazı kamusal hizmetlere talepte bulunmaları zorunlu kılınmıştır. Zorunlu askerlik hizmeti, zorunlu ilkokul eğitimi, nüfus cüzdanı alınması, şoför ehliyeti alınması vb. bu konuda örnek olarak verilebilir. Kamusal malların bu özelliği literatürde “forced rider” olarak bilinmektedir. Özel mallarda ise tüketici ve üretici açısından tüketim ve üretim özgürlüğü esastır.
#35
SORU:
Merit ve demerit mallar nedir, açıklayınız.
CEVAP:
Merit ve demerit mallar, pür olmayan malları diğer bir türüdür. Merit ve demerit mallar,
bölünebilir, tüketimden mahrum bırakma yani dışlama ilkesinin uygulanabildiği ancak bir bedel karşılığında sunulması mümkün olmayan, daha doğru bir ifadeyle bedel karşılığında sunulması arzulanmayan mallardır. Bu özellikteki mallardan pozitif dışsal ekonomiler yayan mallar “merit mallar”, negatif dışsal ekonomiler yayan mallar ise “demerit mallar” olarak adlandırılmaktadır. (Posner, 1972.) Merit mallara örnek olarak ilkokul eğitimi, huzurevleri, kimsesiz çocuk bakım ve yetiştirme merkezleri, akıl hastaneleri vb. hizmetleri gösterebiliriz. Demerit mallar için ise uyuşturucu kullanımı, sigara ve alkol kullanımı, pornografik film ve video klüpleri vb. hizmetler gösterilebilir.
Her toplumda bu ve buna benzer hizmetlerin sunulmasında özel kişi ve kurumların katkıları mevcuttur. Gönüllü organizasyonlar, hayırsever kuruluşlar, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve vakıflar bu tür malları sunmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu tür malların sunulmasının tamamen piyasa ekonomisine bırakılması düşünülemez. Piyasa ekonomisinde esasen kâr motifi hakim olduğundan bu alanlarda özel kesimin yeterli olması söz konusu değildir. Bu nedenle her toplumda merit malların ve demerit malların üretimi için devlete gereksinim bulunmaktadır.
Merit malların üretimini devlet kendisi üstlenmekle birlikte özel kişi ve kuruluşları da bu
amaçla teşvik edebilir. Örneğin, özel kişi ve kuruluşların merit mallar için yaptıkları harcamalar vergilendirme açısından gider olarak kabul edilebilir.
Demerit malların üretiminde de devlet düzenleyici rol üstlenebilir. Devlet özel kişi ve kuruluşların faaliyetlerini belirli yasal kurallar çerçevesinde kontrol eder. Örneğin, cinsel hastalıkların, örneğin AIDS hastalığının önlenmesi için genelevlerinde çalışan kadınların belirli sürelerle sağlık kontrolünden geçmesi ve vesika ile çalışmalarını şart koşabilir. Devlet demerit malların üretimini bizzat da üstlenebilir. Örneğin, devlet alkollü içkilerin üretimini kendi tekeline alıp, bunların satış fiyatını maliyet fiyatının çok üzerinde saptayarak bu tür malların tüketimini dolaylı olarak engellemeye ya da azaltmaya çalışır. Genellikle bu tür uygulama dolaylı vergiler ile yapılır. Tüketim vergisinin fiyatla kaynaştırılması sonucu devlet ayrıca bir de gelir sağlamış olur.
#36
SORU:
Kaynak Kullanımında ve Kaynak Dağılımında Etkinlik Sağlanması Fonksiyonunu açıklayınız.
CEVAP:
Kaynak Kullanımında ve Kaynak Dağılımında Etkinlik Sağlanması Fonksiyonu. Devletin en önemli ekonomik fonksiyonlarından biri kaynak kullanımında etkinliğin sağlanmasıdır. Kaynak kullanımında etkinlik, ekonomideki kıt kaynakların en fazla toplumsal fayda sağlayacak şekilde ihtiyaçları tatmin edecek mal ve hizmet üretimine tahsis edilmesidir. Başka bir deyişle mevcut üretim faktörlerinin en rasyonel biçimde ve en geniş ölçekte toplumsal ihtiyaçları karşılayacak düzeyde kullanılması, kaynak kullanımında etkinliği ifade etmektedir.
Bir ekonomide kaynak kullanımında etkinlik, iktisadi refah fonksiyonunun maksimize edilmesi ile sağlanır. İktisadi refah fonksiyonunun maksimize edilmesi için ise üç temel şart vardır;
• Üretimde etkinlik,
• Tüketimde etkinlik,
• Üretimde ve tüketimde ortak etkinlik.
Bu üç şart kaynak kullanımında etkinliğin sağlanması için gereklidir. Yukarıdaki koşulların birlikte sağlanması halinde devletin olmadığı bir ekonomide optimum kaynak dağılımı (Pareto optimali) gerçekleşmiş olur. Ancak açıklamalarımızın başında da belirttiğimiz gibi piyasa ekonomisinde çeşitli nedenlerle Pareto-marjinal koşullar sağlanamamakta ve böylece kaynak kullanımında etkinlikten sapmalar görülmektedir. Piyasa ekonomisini optimumdan saptıran nedenleri ise tam rekabet modelinin gerçekleştirilememesi, dışsal ve içsel ekonomiler, kamusal mallar ve marjinal maliyetin
sıfır olduğu üretim faaliyetleri olarak sıralamıştık. Optimumdan sapmalar, piyasa ekonomisinden başka bir kamu ekonomisi ortaya çıkardığından bu defa, bu iki kesim arasında kaynak kullanımında etkinliğin sağlanması gereklidir. İçte, devletin temel fonksiyonlarından birisi bu optimumu sağlamaktır.
Devlet, sosyal optimumu sağlayacak çeşitli ekonomi politikası araçlarına para ve kredi, maliye, dış ticaret vb. politikalara sahip bulunmaktadır. Kaynakların etkin kullanımı kadar etkin dağılımı da önem arz etmektedir. Piyasa ekonomisinin kendi tabi işleyişinde
coğrafi ve sektörel alanlar itibariyle üretim faktörlerinin dağılımında dengesizlikler söz konusu olabilir. Örneğin, sermaye, müteşebbis ve emek faktörleri ülkenin belirli bir coğrafi bölgesinde yoğunlaşmış olabilir. Bu durumda devlet, teşvik edici tedbirler (vergiler, kamu harcamaları, vb.) vasıtasıyla üretim faktörlerinin mobilitesini sağlamaya çalışır.
#37
SORU:
İktisadi İstikrarın Sağlanması Fonksiyonunu açıklayınız.
CEVAP:
İktisadi İstikrarın Sağlanması Fonksiyonu. Keynezyen iktisatçılara göre kamu ekonomisinin temel görev ve fonksiyonlarından birisi de ekonomik dengenin sağlanmasıdır. Bir ekonomide denge, genel olarak toplam arz toplam talep eşitliği veya yatırım tasarruf eşitliği olarak ifade edilir. Bu büyüklüklerin birbirine eşit olmaması halinde ekonomide istikrarsızlık var demektir. Ekonomide istikrarsızlığın mevcut olması fiyat istikrarının bozulması ve ekonominin tam istihdam denge düzeyinden sapması anlamına gelmektedir. Günümüzde ekonomik istikrar denildiğinde bundan fiyat istikrarı ve tam istihdamın birlikte sağlanması anlaşılmaktadır.
1930’lara kadar ekonominin sürekli tam istihdam’da bulunduğu kabul edilerek devletin ekonominin tabi işleyişine müdahale etmemesi savunulmaktaydı. Bu görüşlerin temeli klasik iktisatçılardan J.B.Say’in “Mahreçler Kanunu”na dayalıdır. “Her arz kendi talebini yaratır” şeklinde ifade edilen Say Kanunu ekonomide arz ve talep arasında dengesizliklerin geçici olduğunu savunur. Ancak 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, ekonomik istikrarsızlıklara karşı piyasa ekonomisinin tabi işleyişinin yetersiz olduğunu göstermiştir. 1929 bunalımının iktisadi etkilerini araştıran İngiliz İktisatçı Keynes 1936 yılında yayınladığı ünlü eserinde devletin ekonomik istikrarsızlıklara müdahale etmesi gerektiğini ısrarla savunmuştur. Keynes’in fikirleri özellikle 1940’lı yıllardan itibaren dünyada genel kabul görmüştür. Bundan sonra devlet fiyat istikrarsızlıklarına (enflasyon ve deflasyon) ve eksik istihdama karşı aktif olarak mücadele etmeye başlamıştır.
#38
SORU:
Ödemeler Bilançosunda Denklik Sağlanması Fonksiyonunu açıklayınız.
CEVAP:
Ödemeler Bilançosunda Denklik Sağlanması Fonksiyonu. Kamu ekonomisinin fonksiyonlarından birisi de ödemeler bilançosunda denklik sağlanmasıdır. Bilindiği üzere, ödemeler dengesi bir ülkenin bir yıl içerisinde diğer ülkelere çeşitli nedenlerle yaptığı ödemelerle, dış ülkelerden sağladığı dövizleri gösteren bir tür bilançodur. Ödemeler dengesi, uluslararası ekonomik ilişkilerin parasal yönünü açıklar. Ödemeler dengesi, dar anlamda dış ticaret dengesi Bir ekonomide belirli bir dönemde (genellikle bir yılda) üretim faktörlerinin üretimde meydana getirdiği gelir artışına “iktisadi büyüme” denir.
Gerek kişisel ve gerekse fonksiyonel gelir dağılımı hem az gelişmiş ülkelerin hem de gelişmiş ülkelerin en önemli sorunlarından birisidir. Gelir dağılımı sorununun piyasa ekonomisi içerisinde kendiliğinden çözüme kavuşturulamaması nedeniyle devlet ekonomiye müdahale ederek yeniden dağıtım politikası adı verilen bir mekanizma ile adil bir gelir dağılımı gerçekleştirilmesine çalışır. Yeniden dağılımı, bir ülkede milli gelirin bir kısmını, vergi ve diğer cebri tasarruf araçları ile topluma yeniden vermek şeklinde tanımlayabiliriz. Yeniden dağılıma aynı zamanda “ikincil dağılım” adı da verilmektedir.
Diş ticaret dengesi, esasen ödemeler bilançosunun bir kalemini oluşturan cari işlemler dengesinin mal hareketlerine ilişkin bölümünü ifade eder. Diş ticaret dengesi, bir ülkenin bir yıl içerisindeki toplam mal ihracatı sonucunda sağladığı dövizleri ve ithalat sonucu dış ülkelere ödediği dövizleri gösterir. İthalatın ihracattan fazla olması durumunda ise dış ticaret dengesi açık veriyor denilir.
Dış ticaret dengesinin, iktisadi istikrarın sağlanması ve ekonomide büyüme ve kalkınmanın sağlanması açısından büyük önemi vardır. Bu bakımdan ödemeler bilançosunda denkliğin sağlanması son derece önemli olmaktadır. Ödemeler bilançosunun açık vermesi ülkenin uluslararası alanda itibarının sarsılması anlamına gelmektedir.
Ödemeler bilançosunda denge sağlanması iktisadi düşünceler içerisinde büyük önem taşımaktadır. Keynes öncesi iktisatçıların uluslararası denge mekanizmasını açıklayan doktrinine “klasik dış ticaret denge teorisi” denilmektedir. “Otomatik dış denge teorisi” olarak da bilinen bu teori, ödemeler bilançosundaki dengesizliklerin geçici olduğunu ve
zaman içerisinde kendiliğinden dengeye ulaşılabileceğini savunmaktadır. Bu teoriye göre, ödemeler bilançosu açık veren ülke, bu açığını altın ihraç etmek suretiyle kapayacaktır. Çünkü altın ihracı, o ülkedeki para hacmini azaltacak, para hacminin azalması da fiyat düzeyinin düşmesine neden olacaktır. Diğer taraftan altın ithal eden ülkelerde ise para hacmi genişleyerek fiyatlar artacaktır. Bu iki hareketin sonucunda, açık veren ülke diğer ülkelere nazaran ucuzlamış olacağından, ihracatı artıp, ithalatı azalacak ve böylece otomatik olarak tekrar dengeye gelecektir. Hemen belirtelim ki klasik ya da otomatik dış denge teorisi esasen altın para sisteminin söz konusu olduğu bir ekonomide geçerlidir.
Klasik iktisatçıların bu görüşlerine karşılık Keynes 1936 yılında yayınladığı “Genel Teori”sinde dış dengenin sağlanmasına ilişkin görüşlerini, özetle şu şekilde belirtmiştir. Keynes’e göre ödemeler bilançosu açık veren ülkelerde toplam talep hacmi daralarak, üretim ve istihdam seviyesi düşecek ve sonuçta milli gelir azalacaktır. Aksine ödemeler bilançosu fazlalık veren ülkelerde ise toplam talep hacminin genişlemesi sonucu, milli gelir de artacaktır. Milli geliri artan ülkenin ithalat mallarına olan talebi de artacaktır. Bu iki ülke arasında ithalat ve ihracat işlemleri ödemeler bilançosunun zaman içerisinde otomatik olarak dengeye gelmesini sağlayacaktır.
Günümüzde halen ödemeler bilançosundaki dengesizliklerin olması durumunda devletin çeşitli kamu politikası araçları ile ekonomiye müdahale etmesi görüşü bazı iktisatçılar tarafından savunulmaktadır. Şu halde, ödemeler bilançosunda denklik sağlanması da kamu ekonomisinin önemli fonksiyonlarından birisini oluşturmaktadır
#39
SORU:
Kamu ekonomisinin amaçlarını gerçekleştirecek başlıca araçlar nelerdir, yazınız.
CEVAP:
Kamu ekonomisinin amaçlarını gerçekleştirecek başlıca araçlar şunlardır:
• Para ve kredi politikası
• Maliye politikası
• Dış ticaret politikası
• Regülasyon ve kontroller politikası
• KİT politikası.
#40
SORU:
Para ve kredi politikasının, kamu ekonomisinin amaçlarını gerçekleştirmede kullandığı
araçlar nelerdir, yazınız.
CEVAP:
Para ve kredi politikasının, kamu ekonomisinin amaçlarını gerçekleştirmede kullandığı araçların başlıcaları şunlardır:
• Açık piyasa işlemleri politikası,
• Iskonto ve reeskont politikası,
• Munzam karşılıklar politikası,
• Kantitatif ve kalitatif kredi politikası,
#41
SORU:
Maliye politikasının başlıca araçlarını yazınız.
CEVAP:
• kamu gelirleri politikası (vergi politikası),
• kamu harcamaları politikası,
• borçlanma ve borç idaresi politikası,
• bütçe politikası
#42
SORU:
Dış ticaret politikasının başlıca araçları nelerdir, yazınız.
CEVAP:
• tarifeler
• miktar kısıtlamaları
• kambiyo rejimi ve kambiyo denetimi
• anlaşmalı ticaret
• ihracatın teşviki vb.
#43
SORU:
Regülasyon ve Kontroller Politikasını açıklayınız.
CEVAP:
Regülasyon ve Kontroller Politikası. Devlet, çeşitli iktisat politikası araçları yardımıyla ekonomiye müdahale edebilir. Devletin ekonomiye müdahalesi bazen belirli ekonomik faaliyetleri direkt olarak düzenlemeye tabi tutması (regülasyon) ve/ veya mal ve faktör piyasalarında serbestçe oluşabilecek fiyatlara müdahale etmesi şeklinde olabilir.
Birinci türde devlet müdahalesine “ekonomik regülasyon”, ikincisine ise “ekonomik kontrol” adı verilir. Örneğin, devletin piyasaya giriş ve çıkışı düzenlemeye tabi tutması, bazı alanlarda yasal tekeller oluşturması, uluslararası ticareti bazı yasal engeller vasıtasıyla, (tarifeler, miktar kısıtlamaları vb.), düzenlemeye tabi tutması, kamu iktisadi teşebbüslerinin görev zararlarının hazineden karşılanması, bu teşebbüslere hazineden yardım yapılması, bazı özel sektör yatırımlarına sübvansiyonlar sağlanması vb. uygulamalar ekonomik regulasyonlara örnek teşkil etmektedir. Ekonomik kontroller, diğer bir ifadeyle “dolaysız kontroller politikası” ile de devlet üretim faktörlerinin, piyasada serbestçe oluşabilecek fiyatlarına müdahalede bulunur. Mal ve hizmetler satış fiyatlarının kontrolü, ücret kontrolü, kira kontrolü, faiz oranı kontrolü, döviz kuru kontrolü vb. uygulamalar dolaysız kontroller politikasının başlıca uygulama araçlarını oluşturmaktadır.
#44
SORU:
KİT Politikasını açıklayınız.
CEVAP:
KİT Politikası. Kamu ekonomisinin amaçları olarak belirttiğimiz makro ekonomik hedeflere ulaşmada kamu iktisadi teşebbüsleri politikası da önem arz etmektedir.
Devlet çeşitli amaçlarla kamu iktisadi teşebbüsleri oluşturarak kamu ekonomisinin amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Buraya kadar yapmış olduğumuz açıklamalar ile varmak istediğimiz noktaya ulaşmış bulunuyoruz. Özetle, ifade etmek gerekirse, milli ekonomi içerisinde piyasa ekonomisi dışında bir de kamu ekonomisine ihtiyaç vardır.