MODERN FELSEFE I Dersi KITA RASYONALİSTLERİ:KARTEZYENLER,SPİNOZA VE LEİBNİZ soru cevapları:

Toplam 47 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Leibniz’in Olgu doğrulukları zorunlu değil olumsal olmalarından ne anlatmaktadır?


CEVAP: Leibniz’in olgu doğrulukları dediği şey olgu dünyasında deneyime dayalı olarak keşfedilen doğruluklardır.Bunların doğruluğu çelişmezlik yasasına dayanmaz. Dolayısıyla zorunlu değil, olumsal bir yapı sergilerler. Çünkü olgu doğruluklarının aksini düşünmek zihni çelişkiye düşürmez. Örneğin “bütün kediler miyavlar” önermesi gerçekten evrensel olarak doğrudur ama bu doğruluk matematik önermelerdeki gibi zorunlu değil, sadece olumsaldır (contingent). Yani kediler başka türlü de ses çıkarabilirlerdi. Onların başka türlü ses çıkardıklarını hayal etmek ya da düşünmek zihnimizi çelişkiye düşüren bir durum değildir. Oysa iki kez iki beş eder desek zihnimiz derhal çelişkiye düşecektir. Olgu doğruluklarının zorunlu değil, olumsal olmalarından anlaşılması gereken şey budur.

#2

SORU: Arnold Geulincx başlıca eserleri nedir?


CEVAP: Arnold Geulincx’in başlıca eserleri şöyle sıralanabilir: • Quaestiones Quodlibeticae (1653), • Disputatio medica inauguralis de febribus (1658), • Logica fundamentis suis restituta (1662), • Methodus inveniendi argumenta (1663), • De virtute (1665).

#3

SORU: Spinoza Tanrı ya da Doğa deyişi ile ne demek istemektedir?


CEVAP: Doğadaki her şey Tanrının bir görünümüdür, bir duygulanımıdır. Spinoza bu bağlamda tam bir panteisttir: Buna göre her şey Tanrı’dadır, Tanrı, her şeydedir. Her şeyin kökeni olarak Tanrı oluşturan-doğalaştıran doğadır (natura naturans); köken olarak Tanrı’yı içinde barındıran her şey ise oluşturulan-doğalaştırılan doğadır (natura naturata). Bu ikisi bir ve aynı şey olunca, özünde bir tek varlık, bir tek gerçeklik ve bir tek doğruluk var olmuş olur.

#4

SORU: Arnold Geulincx kimdir?


CEVAP: Descartesçi (Kartezyen) felsefenin önemli temsilcilerinden olan Geulincx, Antwerp’te doğdu. Leuven ve Leyden’de hocalık yaptı. 1669 yılında Leyden’de öldü. Yapıtlarını Latince kaleme almış, bu yapıtlar ölümünden sonra basılmıştır.

#5

SORU: Malebranche’ın felsefesi neye dayanmaktadır?


CEVAP: Malebranche’ın felsefesi Tanrı-merkezli değilse de Tanrı kavramını merkeze oturtan bir felsefedir. Ne nesneler birbirinin nedenidir, ne de ruh herhangi bir şeyin nedenidir. Evrendeki her şeyin biricik gerçek nedeni Tanrı’dır. Malebranche’ın açık seçik ideleri Tanrı’da görüş öğretisi Descartes ile bağdaşmaz. Ruh ve beden arasında etkileşim olmadığını savunması ise Kartezyen felsefeyi bir adım öteye taşır. Sonuçta Malebranche, Kartezyen ilkelerden yola çıkıp idealist ve dinsel nitelikli özgün sonuçlara ulaşmış bir filozoftur. Evrendeki her şeyi Tanrı istencine dayandıran görüşleri teolojik temellere oturtulmuş, dini bir felsefi yaklaşım olarak felsefe tarihindeki yerini almıştır.

#6

SORU: Baruch De Spinoza başlıca eserleri nelerdir?


CEVAP: Baruch De Spinoza, Ethika isimli eserinde bütünlüklü bir evren sistemi inşa etmeye girişmiştir. Diğer yapıtları; • Descartes Felsefesinin ilkeleri, • Teolojik-Politik inceleme, • Devlet Üzerine inceleme, • Anlığın Düzeltilmesi Üzerine inceleme adlarını taşır.

#7

SORU: Gottfried Wilhelm Von Leibniz başlıca eserleri nedir?


CEVAP: Gottfried Wilhelm Von Leibniz başlıca eserleri şöyle sıralanabilir: • Metafizik üzerine Söylem, • İnsan Anlığı Üzerine Yeni Denemeler, • Theodicée, • Monadoloji, • Doğa ve Tözlerin Etkileşimi Üzerine Yeni Sistem, • Bilgi, Doğruluk ve İdeler Üzerine inceleme.

#8

SORU: Nicolas Malebranche başlıca eserleri nedir?


CEVAP: Nicolas Malebranche’in başlıca eserleri şöyle sıralanabilir: • Doğa ve inayet üzerine inceleme (1660), • Doğrunun Aranması (1675), • Hiristiyanca Düşünceler (1683), • Metafizik ve Din Üzerine Görüşler (1688)

#9

SORU: Spinoza’nın bilgi ve yöntem anlayışı nasıldır?


CEVAP: Spinoza bilgi ve yöntem anlayışı bakımından Descartes’tan etkilenmiş, Descartes’ın önerdiği ama uygulamadığı geometrik yöntemi bilgiye götüren yolda en sağlam uslamlama biçimi olarak görmüştür. Bu esas üzere Öklid geometrisinde kullanılan çıkarım yolunu benimsemiştir. Burada birtakım tanım, aksiyom ve postulatlardan hareketle geometri teoremlerinin tanıtlamaları yapılır. Tanıtlanan teoremler sonraki teoremlerin tanıtlanmalarında öncül görevi görür ve böylece tüm bir geometri sistemi kurulur. Bu koşullu-tümdengelimsel yöntemsel yapıda tüm sonuçlar birbirinden kesinlikle çıkmakta ve tutarlı bir sisteme ulaşılmaktadır.

#10

SORU: Leibnize göre töz nedir?


CEVAP: Töz sadece yüklemlerin öznesi değildir; değişik yüklemlerin ardışık olarak yüklemlendiği dayanıklı bir özne olması bakımından da töz olmayı anlatır. Dayanıklı bir töz fikri, bir tözün geçmiş, şimdi ve gelecekteki tüm yüklemlerinin taşıyıcısı olmasından ileri gelir; bir töz kendisine yüklenecek tüm yüklemlerin gizil olarak taşıyıcısıdır. Böylece bir özne fikrinden onun tüm yüklemleri mantıksal olarak çıkarımlanabilir. Ancak bu sadece Tanrıya özgü bir bilgeliktir. Biz insanlar Napolyon’un bir imparator olmasından onun tüm yüklemlerini çıkarımlayamayız. Bu ayrıcalık sadece Tanrı’ya özgüdür ve bu açıdan bir tözün özne olması nedeniyle tüm yüklemleri ile olan ilişkileri zorunludur ve çözümseldir.

#11

SORU: Vesilecilik nedir?


CEVAP: Vesilecilik; ruhtaki isteme ile bedendeki devinim arasındaki ilişkinin Tanrı tarafından kurulduğu ve Tanrı’nın tek gerçek neden olduğu görüşüne dayanan bir felsefi yaklaşımdı.

#12

SORU: Spinozaya göre töz nedir?


CEVAP: Töz,“Kendiliğinden var olan, kendi kendisiyle kavranan, kavramı başka bir şeyin kavramına bağlı olmayan şeydir.” Bu tanımdan çıkan sonuçlar şunlardır: • Töz varlığını kendisine borçludur, • Tözü var eden başka bir varlık yoktur. Bundan, onun sonsuzca var olduğu sonucu çıkar. • Ayrıca ondan daha üst bir kavram da yoktur. Onu ancak kendi kavramından hareketle anlayabiliriz. Spinoza’ya göre bu kavramı karşılayan tek gerçeklik Tanrı’dır.

#13

SORU: Malebranche’a göre gerçekliğe ulaşma yolunda öncelikle ne gereklidir?


CEVAP: Malebranche’a göre gerçekliğe ulaşma yolunda önce zihnin bedenle ilişkisinden doğan yanılmaları- yanılgıları bertaraf etmek gerekir. Yanılgı kötülük üreten, kötü bir ilkedir. İnsan için yanılgı kaçınılmaz olsa da onun doğasında gerçekliğe ulaşabilme yeteneği de vardır. Gerçeğe ise açıkça gördüklerimiz dışındaki şeylere onay vermeyerek ulaşılabilir.

#14

SORU: Duyusal bilgi nedir?


CEVAP: En düşük derecedeki bilgi türü kabaca duyu deneyimine karşılık gelir; bulanık deneyimden türeyen kanı ve sanıları ifade eder. Bu bilginin oluşumunda imgelem gücü ağır basar. Duyu deneyiminden, nesnelerin genel düzendeki yerlerini tam ayırt etmeksizin, açık ve net olmayan bulanık kavramlarını elde ederiz.

#15

SORU: Leibniz olgu doğrulukları dediği şey nedir?


CEVAP: Leibniz’in olgu doğrulukları dediği şeyse Olgu dünyasında deneyime dayalı olarak keşfedilen doğruluklardır.Bunların doğrulukları a posteriori olarak bilinir. Yani mutlaka deneyimde öyle olduğunu görmemiz gerekir. Bunların doğruluğu çelişmezlik yasasına dayanmaz. Çünkü olgu doğruluklarının aksini düşünmek zihni çelişkiye düşürmez. Örneğin “bütün kediler miyavlar,” önermesi gerçekten evrensel olarak doğrudur, ancak bu doğruluk matematik önermelerdeki gibi zorunlu değildir, sadece olumsaldır (contingent), yani öyle olmuştur, başka türlü de olabilirdi; kediler başka türlü ses çıkarabilirdi ya da hiç ses çıkarmayabilirlerdi. Tüm bu olasılıklar zihni çelişkiye düşürmemektedir. Oysa iki kez iki beş eder desek zihnimiz derhal çelişkiye düşecektir. Olgu doğruluklarının doğruluk koşulu olarak Leibniz, yeterli neden ilkesini öne sürmüştür.

#16

SORU: Spinozaya göre Bilimsel Bilgi (Us Bilgisi) nedir?


CEVAP: Deneyim esnasında aklın belirleyiciliği ortak kavramları da üretir. Bu tür kavramlar uzamın ve gerçekliğin öteki genel kavramlarıdır. Spinoza bunlara ortak kavramlar adını verir ve onları tümellerden ayırır. Bu “ortak kavramlar” açık ve seçik olarak nitelendirdiği birincil niteliklerin kavramlarına karşılık gelirler. Çünkü onlar ussal sezgilerin nesneleridirler. Spinoza için bunlar bilimlerin başlangıç noktasını sağlarlar; onların kavramları upuygundur (açık ve seçiktir).

#17

SORU: Leibnize göre metafizik sistemin temeli neye bağlıdır?


CEVAP: Leibniz’in tüm metafizik siteminin temeli, onun önceden kurulmuş uyum ilkesi adı verilen bir ilkeyi kabul etmesine bağlıdır. Leibniz’e göre tüm evren uyum içinde ve yetkin olarak işleyen bir sistemdir.

#18

SORU: Spinoza’ya göre her insan hayatta kalmak ister. Bu çabaya ne denir?


CEVAP: Tüm insanlar doğalarının bir parçası olarak yaşamda kalmaya ya da varlıklarını sürdürmeye çaba gösterirler. Spinoza bu çaba göstermeye “conatus” adını vermektedir.

#19

SORU: Leibniz bilim düşüncesi nasıldır?


CEVAP: Leibniz bu şekilde, mantık ve matematiğin de içinde bölüm olarak bulunduğu evrensel bir bilim düşlüyordu. Çünkü evrendeki tüm varlık alanları arasında özsel bağlantılar olduğunu öngörüyordu. Ona göre tümdengelimli bir mantık ya da matematik sistemi evrenin uyumlu bir sistem olduğunun bir göstergesidir. Böylece tümdengelimli bir metafizik bilimi, genel bir varlık bilimi olabilirdi. Bu genel evrensel bilimin kurulması, insan bilgisinin kapsamlı bir ansiklopedisini oluşturma düşüncesini de geliştirmesine yol açmıştır. Bu sistem içinde temel yalın öğelerden başlanarak tüm bilgi dalları birbirleriyle ilişkili olarak görülebilecek ve ele alınabilecekti. Bu sistem içinde teolojik düzenlere bile yer açmış idi.

#20

SORU: Leibniz us doğrulukları dediği şey nedir?


CEVAP: Zorunlu doğruluklardır;bunlar öncesiz sonrasız doğrudurlar; doğuştan insan zihninde bir yatkınlık olarak bulunurlar ve belirli bir olgunluk düzeyine gelindiğinde ussal birey bunların bilincine varır.

#21

SORU: Leibnize göre Monad nedir?


CEVAP: Leibniz’e göre duyulur nesne ya da cisimler bölünebilirdir.Yani cisimler birtakım bileşikler durumundadır. Bu durumda cisimlerin bölünemeyen, parçasız, yalın tözlerden oluştukları açıktır. Böylece bileşik tözler olduğu gibi yalın tözler de vardır; bileşik tözler bunların bir birleşiğidir.Leibniz duyulur şeyleri oluşturan bu yalın tözlere monadlar der.Monad terimi Yunanca birlik ya da teklik anlamındadır.

#22

SORU: Spinozaya göre Tanrı bilgisi nedir?


CEVAP: Spinoza bunu sezgi ya da intuition bilgisi olarak da niteler. Bu bilgi türü, “Tanrının belirli sıfatlarının formel özünün upuygun bir kavramından, modusların (nesnelerin) upuygun bir bilgisine doğru devam eder” (Ethika II). Felsefenin asıl amacı bu bilgi sistemine ulaşmaktır. Çünkü evren sisteminin zorunlu yapısına boyun eğebilmek için tüm gerçekliği sonsuzluk kipi altında (sub specie aeternitatis) görebilmek demektir.

#23

SORU: Descartes’ten miras kalan zihin-beden ilişkisi sorununu açıklayınız?


CEVAP: Descartes’in ruh ile maddeyi, birbirine indirgenemeyen ve birbirleriyle açıklanamayan bütünüyle ayrı iki töz olarak kabul etmesi, özce ya da yapıca hiçbir ortak özelliğe sahip olmayan bu iki tözün birbirleriyle nasıl etkileşecekleri sorusunu doğurmuştur. Geulincx ve Malebranche gibi Kartezyenler bu sorunu mantıksal temelde çözüme kavuşturabilmek adına vesilecilik ya da ara-nedencilik (occasionalizm) olarak bilinen bir görüş ileri sürdüler. Bu görüşe göre beden (ya da madde) ruhtaki duyumların asıl nedeni değildir. Ruhta meydana gelen isteme de bedendeki devinimlerin nedeni değildir.

#24

SORU: Tamalgı (apperception) nedir?


CEVAP: Tamalgı, algının yani içsel durumun bilincinde olma ya da onu düşünme demektir.

#25

SORU: Geulincx ve Malebranche gibi Kartezyen düşünürlerin görüşlerini karşılaştırarak açıklayınız?


CEVAP: Geulincx, Descartes’in zihin-beden düalizmini çözmek için Tanrı’nın madde ile ruh arasında aracı bir neden olduğu görüşüne dayanan vesileciliği ortaya koydu. Bu görüşü madde dünyasına da genişleterek maddeler arası etkileşimi gerçek neden olan Tanrı’nın etkinliğine dayandırdı. Bu esas üzere her şeyin Tanrı’ya bağlı olduğu görüşüne dayanan ve Tanrı’ya adanmayı öneren bir ahlak görüşü şekillendirdi. İlkece aynı yoldan giden Malebranche tek gerçek nedenin Tanrı olduğunu, çünkü sadece onun yaratıcı olduğunu savundu. Tanrı’nın, tinsel yaratıklara kendisine doğru bir eğilim aşıladığını savunarak, vesileciliğin özgürlük bahsinde sorun oluşturmasına mani olmaya çalıştı. Gerçekliğe ulaşmak için zihnin bedenle ilişkisinden doğan yanılgıları bertaraf etmek gerekmekteydi. istencimizin acele yargılarından doğan bu yanılgılar, bizi sıcaklık, renk, tat gibi bilinç içeriklerini dış nesnelere atfetmeye sevk etmekteydi. Oysa duyular dışsal cisimlerin kendinde nesne olarak ne olduklarını söylemede yetersizdirler. Sadece onların bedenimizle olan ilişkileri bakımından bilgi sağlamada doğru ve sağındırlar. Duyum fizyolojik süreçlerle oluşur ve öncesiz sonrasız doğrulukların bilgisi sadece Tanrıda-görüş yoluyla edinilebilir. Tanrı’nın özünü ve mutlak varlığını değil ama ondaki bazı ideleri bilebiliriz. Bunlar öncesiz sonrasız gerçekliklerin ideleri, salt uzam idesi ve ahlak yasalarıdır. Malebranche da Geulincx gibi mistisizme kaymaya uygun bir Tanrı’ya adanma görüşü geliştirmiş, ahlakını da bu doğrultuda şekillendirmiştir.

#26

SORU: Spinoza’nın özgün yöntem anlayışını ve bu yöntemle geliştirdiği bütünlüklü evren sistemini nasıl değerlendirir?


CEVAP: Tamamen geometrik düzende bütünlüklü bir evren sistemi inşa etmeye girişen Spinoza, Descartes’in düalizminin tersine Tanrı’yı tek töz olarak gördü ve ruh ile maddeyi onun sonsuz sıfatlarından ikisi olarak tanımladı. Böylece ruh-beden ikiliği sorununu bir şekilde aşmış oldu. Ruhun modusu düşünme, bedenin modusu uzamdır. Böylece ruh ve madde Tanrı’da birleşir ve Tanrı çoğu kez doğayla aynı anlamda kullanılır. Doğadaki her şey Tanrı, Tanrı doğadaki her şeydir. Bu görüş Spinoza’yı panteist yapar. Bu esas üzere Spinoza evrenin sonsuzluk kipliği altında Tanrı tözü doğrultusunda bir bütün olarak görülmesini önerir. Bilgi duyusal, bilimsel ve sezgisel olmak üzere üçe ayrılır ve bunlardan üçüncüsü evrenin tümlüğünü temsil eden Tanrı’nın tam bilgisini verir. Zihin ve beden olayları birbirlerine paralel gelişir (psikofiziksel paralelizm). Etik ve politik düzeniyse insanın yaşamda kalma güdüsünce (conatus) koşullanmıştır. insanlığın doğal durumu büyük balık küçük balığı yutar deyişini haklı kılan bir görünüm sergilediği için insanlar arasında toplumsal bir sözleşme şarttır.

#27

SORU: Leibniz’in matematiksel yöntem anlayışını monad öğretisini ve bu öğreti etrafında şekillenen bilgi ve varlık anlayışını açıklayınız.


CEVAP: Felsefeyi kesinlik değeri yüksek bir matematik dille ifade etmek amacı doğrultusunda Leibniz, insan bilgisini tanımlanamaz temel öğeler temelinde sağlamca yeniden kurmayı denedi. Önermeleri; • Doğruluk koşulları bakımından us doğrulukları ve • Olgu doğrulukları olmak üzere ikiye ayırdı. Us doğrulukları öncesiz sonrasız zorunlu doğrulardır ve insan zihninde doğuştan bulunurlar. Bunların aksini düşünmek zihni çelişkiye sürükler. Olgu doğruları ise deneyim yoluyla edinilirler ve olumsaldırlar. Böylece bunları aksini düşünmek zihni çelişkiye düşürmez. Bunların doğruluk koşulu yeterli neden ilkesidir. Evrendeki her şeyin monad adı verilen bölünemeyen, parçasız yalın tözlere indirgenebileceğini savundu. Monadlar yaratılış yoluyla olmanın dışında herhangi bir yolla varoluş kazanamazlar, ne de ortadan kaldırılma yoluyla olmaksızın yok olabilirler. Uzamlı değildirler ve ruh kavramından yola çıkılarak tinsel biçimde kurgulanmışlardır. Maddenin kurucu monadları bile tinseldir. Nitelikçe birbirlerinden; • Algı düzeyleri ve • İstek dereceleri bakımından ayrılır. Her biri kendi iç yapısına ve yasalılığına göre gelişir. Birbirlerinden herhangi bir şey alıp vermezler. Monadlar kapalı bir birliktir, pencereleri yoktur. Ruhla beden ise önceden kurulmuş bir uyum ilkesi uyarınca birbirleriyle uyumlu biçimde işlerler. Tanrı bu ilkenin oluşturucusu ve işleyişinin teminatıdır.

#28

SORU:

VEsilecilik (okazyonalizm) ne anlama gelir?


CEVAP:

Vesilecilik (occasionalizm) ruhtaki isteme ile bedendeki devinim arasındaki ilişkinin Tanrı tarafından kurulduğu ve Tanrı’nın tek gerçek neden olduğu görüşüne dayanan bir felsefi yaklaşımdır.


#29

SORU:

Malebrancehe'a göre bizi yanıltan şey nedir?


CEVAP:

Malebranche da, Descartes gibi, bizi yanıltan şeyin duyular de¤il, istencimiz (irademiz) oldu¤unu söyler. İstencimizle acele karar vermek bizi yanlış yargılara sürükler. Örneğin sıcaklığı duyumsarken kimse onu duyumsadığına inanmakla aldanmış olmaz; ama duyumsadığı sıcaklığın kendi ruhunun dışında olduğu yargısında bulunursa aldanmış olur. Sıcaklık, renk, tat, koku, ses gibi duyumlar, bilinç içerikleri olarak, sadece ruhsal yaşantılardır ve dışsal nesnelerde bulunmazlar. Bunları dışsal nesnelere atfetmek yanlış bir yargıdır. Malebranche ikincil niteliklerin nesnel olmadığını savunarak Descartes’la bir kez daha uyuşur. Birincil nitelikleri duyusal olarak algılamak kendinde şeylerin ne oldukları konusunda yeterli bilgi vermez. Duyular sadece onlar›n bedenimizle ilişkilerini algılamamızı sağlar.


#30

SORU:

MAlebranche'a göre bir duyumda kaç öge bulunur?


CEVAP:

Malebranche duyum üzerinde ayrıntılı biçimde durmuştur. Ona göre bir duyumda dört öge bulunur. Bunlar nesnenin eylemi (örneğin parçacıkların devinimi), bedendeki duyusal düzenek (duyu organlar›, sinirler ve beyin), ruhtaki duyum ya da algı ve buna ilişkin ruhun ortaya koyduğu yargıdır. Bu ö¤eler birlikte bulunduklar› ve eşzamanlı ortaya çıktıkları için duyumun ruhta oluştuğu anlaşılamamakta, duyumun nesnel temelinin dış dünyada olduğu yanılgısını doğmaktadır.


#31

SORU:

Spinoza töz kavramını nasıl tanımlamıştır?


CEVAP:

Spinoza’ya göre töz, “kendiliğinden var olan, kendi kendisiyle kavranan, kavramı başka bir şeyin kavramına bağlı olmayan şeydir.” Bu tanımdan ç›kan sonuçlar şunlardır: töz varlığını kendisine borçludur, tözü var eden başka bir varlık yoktur.


#32

SORU:

Spinoza modus'u nasıl tanımlar?


CEVAP:

Spinoza, modusu “tözün bir belirlenimi ya da başka bir şeyde var olabilen ve bu başka şey ile kavranabilen” diye tanımlar. Burada bir şeyin nedeni bir başka şeydir, onunki başka bir şeydir ve bu durum Tanrı’ya ulaşacak denli sürüp gider.


#33

SORU:

Spinoza'ya göre ortak kavramları ne üretir?


CEVAP:

Deneyim esnasında akl›n belirleyiciliği ortak kavramları da üretir. Bu tür kavramlar uzamın ve gerçekli¤in öteki genel kavramlarıdır. Spinoza bunlara ortak kavramlar adını verir ve onları tümellerden ayırır.


#34

SORU:

Spinoza bilgiyi kaç bölümde inceler?


CEVAP:

Spinoza bilgiyi, aşağıdan yukarıya üç ayrı bölümde inceler. En altta duyu deneyimleriyle elde edilen duyusal bilgi, ikinci aşamada aklın oluşturduğu ortak kavramlara dayanan bilimsel bilgi, en üstte ise Tanrı’nın sezgi yoluyla elde edilen tam bilgisi bulunur.


#35

SORU:

Spinoza paralelizm görüşünü ne için öne sürmüştür?


CEVAP:

Spinoza, zihin-beden ilişkisi sorununu çözmek için paralelizm olarak adlandırılan bir görüş ileri sürdü. Ona göre ruh ve madde ayrı tözler de¤il, tek tözün sıfatları, yani tözün özünü oluşturan temel nitelikleridir. Bu biricik töz de Tanrı ya da Doğadır: Doğanın bir tek düzeni vardır ve ruh ile madde bu tek düzene dâhildir.


#36

SORU:

Spinoza'ya göre her insanın hayatta kalmak için sarfettiği çabaya ne ad verilir?


CEVAP:

Spinoza’ya göre her insan hayatta kalmak ister. Bu çabaya conatus denir.


#37

SORU:

Spinoza iyiyi ve kötüyü nasıl tanımlar?


CEVAP:

Spinoza, iyiyi ve kötüyü de haz ve acı kavramlar› ile ilişkili olarak tanımlar. Tözsel olarak iyi ve kötü yoktur; hoşlandığımız ve istediğimiz şeylere iyi, hoşlanmadıklarımıza kötü deriz. Böylece iyilik ve kötülük öznel bir değerlendirmeyi yansıtır.


#38

SORU:

Spinoza devletlerarası ilişkiler hakkında ne düşünmektedir?


CEVAP:

Devletlerarası ilişkilerde Spinoza yine güç kavram›na geri döner: Devletler elbette birbirleriyle anlaşmalara girebilirler ama böyle anlaşmaları yürütmek için hiçbir yetke yoktur. Bu nedenle devletlerarası ilişkiler sonul anlamda yasa tarafından değil, güç ve öz-çıkar tarafından yönetilir. Devletlerarası bir sözleşme, onun tehlikeyi önleme ya da yarar sa¤lama temeli yürürlükte olduğu sürece geçerlidir.


#39

SORU:

Leibniz ilk olanaklar ile ne anlatmak istemektedir?


CEVAP:

Leibniz bu tanımlanamayan terimlere ilk olanaklar (Primae possibilitates) adını verir çünkü bunlar kendilerinden türetilecek olan bütün önermelerin temelini oluşturmaktadır. Bu yöntem yeni önermelerin ve bunları da birleştirerek yeni önermelere ulaşmanın bir sanatını -birleştirme sanatını (ars combinatoria) ortaya koymaktadır.


#40

SORU:

Leibniz tüm gerçekliklerin böyle a priori ile çıkarsanabileceğini mi öngörüyordu?


CEVAP:

Leibniz, hiç kuşkusuz tüm gerçekliklerin bu şekilde a priori olarak çıkarsanabileciğini düşünmüyordu. Örneğin, Paris’in Fransa’nın başkenti olduğu, Napolyon’un Fransız imparatoru oldu¤u gibi gerçeklikler, tarihsel olgular üzerine yap›lan araştırmalar yoluyla bilinen gerçekliklerdir. Ya da kedilerin miyavladığı, köpeklerin havladığı gibi gerçeklikler de empirik deneyimler aracılığıyla bilinen gerçekliklerdir. Ama Leibniz önerdiği tümdengelimsel matematik yapılı birleştirme sanatını mantık ve matematik dışında metafizik, fizik, hukuk gibi alanlarda do¤ru önermeler türetebilmek için kullanabilece¤ini düşünüyordu.


#41

SORU:

Leibniz doğruluk koşulları bakımından nasıl bir ayrım yapmıştır?


CEVAP:

Leibniz’in bilgi konusundaki görüşleri büyük ölçüde önerme çözümlemeleri üzerine kurulmuştur: Mantıkçı kişiliğini bu alanda da göstermiştir. Ona göre her önerme bir özne-yüklem yapısı gösterir ya da bu yapıdaki bir önermeye ya da önermelere çözümlenebilir. şu halde önermenin özne-yüklem biçimi özseldir. Ancak tüm önermeler doğruluk koşulları bakımından aynı yapıda değildir. Leibniz bu bağlamda us (akıl) doğruluklarından ve olgu doğruluklarından söz eder. Leibniz, bu ayrımı Monadoloji isimli eserinde ortaya koyar.


#42

SORU:

Leibniz'a göre us doğrulukları hakkında bilgi veriniz. 


CEVAP:

Leibniz’e göre us do¤rulukları insan zihninde doğuştan bulunan zorunlu doğruluklardır ve bunların aksinin düşünülmesi zihni çelişkiye sürükler. Buna karşılık deneyim yoluyla elde edilen olgu doğrulukları olumsal bir görünüm sergilerler.


#43

SORU:

Leibniz'e göre töz kavramını belirlemede en önemli ilişki nedir?


CEVAP:

Leibniz’in önerme irdelemeleri töz kavramına ilişkin düşüncelerinde de etkili olmuştur. Önerme kavramındaki mantıksal ilişki, yani özne ve yüklem arasındaki ilişki, töz kavramını belirlemede en önemli etkendir. Öncelikle şunu öne sürer: Biz, çeşitli yüklemleri bir ve aynı nesneye ait olarak tasarlarız


#44

SORU:

Leibniz'e göre monad ne anlama gelir?


CEVAP:

Leibniz’e göre duyulur nesne ya da cisimler bölünebilirdir. Yani cisimler birtakım bileşikler durumundadır. Bu durumda cisimlerin bölünemeyen, parçasız, yalın tözlerden oluştukları açıktır. Böylece bileşik tözler oldu¤u gibi yalın tözler de vardır; bileşik tözler bunların bir birleşiğidir. Leibniz duyulur şeyleri oluşturan bu yalın tözlere monadlar der. (Monad terimi Yunanca birlik ya da teklik anlamındadır). Bunlar doğanın gerçek atomları ya da şeylerin kurucu öğeleridirler.


#45

SORU:

Monadların uzamlı olmaması ne sonucunu doğurur?


CEVAP:

Monadların uzamlı olmaması, maddesel olmadıkları sonucunu do¤urur. Leibniz monadları ruh kavramından yola çıkarak, tinsel olarak kurgulamıştır


#46

SORU:

Leibniz'e göre tamalgı ne anlama gelir?


CEVAP:

Tamalgı, algının yani içsel durumun bilincinde olma ya da onu düşünme demektir.


#47

SORU:

Önceden kurulmuş evren ilkesi ne anlama gelir?


CEVAP:

Önceden kurulmuş uyum ilkesi ad› verilen bir ilkeyi kabul etmesine bağlıdır. Leibniz’e göre tüm evren uyum içinde ve yetkin olarak işleyen bir sistemdir. Tanrı bu evreni sonsuz sayıdaki evren olanaklar› içinde en uygun olanı olarak seçmiştir. Bu evrende her şey yerli yerindedir ve birbirleriyle uyumlu bir birlik oluştururlar.