OSMANLI TÜRKÇESİNE GİRİŞ I Dersi Kelime II: Alıntı Kelimeler soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Dilin yaşayan bir varlığa benzetilmesi hangi özelliğiyle ilişkilidir?


CEVAP:

Dil zaman içinde bir yandan kendi malzemesiyle yeni kelimeler üretirken, öte yandan
yabancı dillerden alıp dağarcığına kattığı kelimeler üzerinde kendince değiştirmeler ve seçimler yapar. Bunun sonucunda kimi alıntı kelimeler dilin ses düzenine uydurulur; kimileri ise uzun süre kullanılır, ama sonunda kalıcı bir yer edinemez, gereksiz duruma düşer ve atılır. Bu yönüyle dil yaşayan bir varlık gibidir; ihtiyacı olanı hem kendi bünyesinde üretir, hem de dışarıdan alıp kullanır ve tüketir.


#2

SORU:

Osmanlı Türkçesinde hangi dilden alınan kelimeler kimi gramer kurallarıyla birlikte bu alıntı unsurlar konuşulmayan ve halkın büyük çoğunluğu tarafından anlaşılmayan bir karma dilin başlıca ayırıcı yönünü oluşturur?


CEVAP:

Osmanlı Türkçesi denildiğinde ilk akla gelen, bu dönemde edebiyat diline alınmış çok sayıda Arapça ve Farsça kelimedir. Öyle ki, kimi gramer kurallarıyla birlikte bu alıntı unsurlar konuşulmayan ve halkın büyük çoğunluğu tarafından anlaşılmayan bir karma dilin başlıca ayırıcı yönünü oluşturur.


#3

SORU:

Hangi yıldan sonra artarak Fransızca’dan ve İngilizce’den Türkçe’ye girmiş kelimeler bulunmaktadır?


CEVAP:

Sırpça, Lehçe ve Macarca’dan, 1850’lerden sonra ise giderek artan sayıda Fransızca’dan ve İngilizce’den Türkçe’ye girmiş kelimeler bulunmaktadır.


#4

SORU:

Türkçede çift ünsüzden ikincisinin düşürülmesi hangi amaçla yapılmaktadır?


CEVAP:

Düzensiz hecelerin Türkçe’de düzene sokulması çift ünsüzden ikincisinin düşürülmesi
yoluyla da yapılmıştır.


#5

SORU:

XVI-XVIII. yüz yıllarda halklılaştırılmış kelimeler nasıl ortaya çıkmıştır?


CEVAP:

XVI-XVIII. yüz yıllarda halk için yazılmış kimi eserlerin yazımı (imlâsı) da halkça bir
yazımdır. Gelenekleşmiş biçimlere bağlı olmayan bu türlü bir yazım, halklılaştırılmış
kelimeleri, söyleyişte uğradıkları bütün değişmelerle yansıtır. Bu metinlerden açıkça anlaşıldığına göre, konuşma dilinde Türkçe’nin hece örneklerine uymayan bütün
yabancı heceler değiştirilmiş, Türkçe benzerlerine uydurulmuştur.


#6

SORU:

‘Fesahat’ anlayışının özelikleri nedir?


CEVAP:

Edebiyat dilinde, hele şiirde bu tür değişiklikler, “sözün gramer kurallarına uygun,
düzgün, açık, anlaşılır olması ve yerinde kullanılması” demek olan ‘fesahat’ anlayışının
kelimeyi aslına uygun kullanma (kıyâsa aykırı olmama) kuralına göre yanlış sayılmış;
evde, sokakta, sohbette bu gibi kelimeleri Türkçeleşmiş biçimleriyle kullanan kültürlü
kesim, bir nesir ya da şiir metni yazarken bu biçimleri kullanmaktan özen ve dikkatle
kaçınmıştır.


#7

SORU:

Arapçanın İslam dili olması Türkçeyi nasıl etkilemiştir?


CEVAP:

Arapça her şeyden önce bir din dilidir. İslâm dinini kabul etmiş bütün milletler tarafından benimsenmiş, işlenmiş ve kullanılmıştır. Türkler bu dini kabul ettikleri tarihten başlayarak, Farslar gibi, Arapça ile yakından ilgilenmişler, geniş İslâm coğrafyasında kurulan öğretim kurumlarında (medreselerde) bu dili ikinci dil olarak öğrenmiş ve yüz yıllarca ilim dili olarak kullanmışlardır.


#8

SORU:

Arapça’nın başka bir önemli özelliği de, kelimelerinde cins ayırımı bulunmasıdır, cins ayrımı kelimeleri nasıl sınıflandırmaktadır?


CEVAP:

Arapça’nın başka bir önemli özelliği de, kelimelerinde cins ayırımı bulunmasıdır. Bütün Arapça kelimeler ile fiil çekimleri erkeklik ve dişilik niteliği taşır. Bu ayırım kimi kelimelerde saymaca (itibarî), kimilerinde ise biçimcedir.


#9

SORU:

XVI. yüzyıl ortalarından sonra Türkçe’ye çok sayıda alınan Arapça kelimeler edebiyat dili ve ortak konuşma dili açısından nasıl kullanılmıştır?


CEVAP:

Osmanlı Türkçesi döneminde Türkçe’ye çok sayıda Arapça kelime alındığından söz etmiştik. XVI. yüzyıl ortalarından sonra giderek sayısı artan bu alıntıların çoğu edebiyat dilinde kullanılmış, ortak konuşma diline inme ölçüsü oldukça sınırlı kalmıştır.


#10

SORU:

debiyat metinlerde, özellikle de şiirde açık kalan hecede ünlü, uzunluğunu nasıl yeniden kazanır?


CEVAP:

Edebiyat metinlerde, özellikle de şiirde, kapalı hecelerin son ünsüzü çoğu zaman bir ekin, kimi zaman da önündeki kelimenin
ön sesi olan ünlünün çekim alanına girer ve oluşan yeni hecenin başında yer alır: fermân, ama fermâ-nı, áğyâr, ama áğyâ-ri-le
gibi. Böylece açık kalan hecede ünlü, uzunluğunu yeniden kazanır.


#11

SORU:

Edebiyat metinlerinde Medd kullanımı nedir?


CEVAP:

Edebiyat metinlerde, özellikle de şiirde, kapalı hecelerin son ünsüzü çoğu zaman bir ekin, kimi zaman da önündeki kelimenin
ön sesi olan ünlünün çekim alanına girer ve oluşan yeni hecenin başında yer alır: fermân, ama fermâ-nı, áğyâr, ama áğyâ-ri-le
gibi. Böylece açık kalan hecede ünlü, uzunluğunu yeniden kazanır. Kimi zaman da bu tür heceler aruzda bir uzun, bir kısa olmak üzere iki hece değerindedir. Medd denilen bu kullanım, yerine göre kusur, yerine göre de ustalık sayılmıştır.


#12

SORU:

Arapça’nın ötrü ile karşılanan dar yuvarlak ünlüsü nasıl okunur?


CEVAP:

Arapça’nın ötrü ile karşılanan dar yuvarlak ünlüsü, kalın ünsüz harfleriyle birlikte ve onların yer aldığı heceler önündeki hecelerde
kalın, ince ünsüz harfleriyle birlikte ise ince okunmuştur.


#13

SORU:

Arapça ünlülenme ilişkisi açısından Türkçe ile nasıl farklılaşmaktadır? 


CEVAP:

Ünsüzler bir ünlüyle seslendirildiğinde, Arapça kelimelerde de Türkçe’dekine benzer hece yapıları ortaya çıkar. Ancak ünlülenme ilişkisi açısından bakılacak olursa, ilk göze çarpan, birden çok heceli kelimelerin çoğunda, hece ünlüleri arasında Türkçe’deki gibi bir uyumun bulunmadığıdır. İşte iki ve daha çok heceli bir Arapça kelimeyi bir Türkçe kelimeden ayıran en önemli nokta budur. Bunun yanı sıra, hecelerde uzun ünlü de bulunması ile yukarıda söz ettiğimiz ünsüzlerin düzeni ile ilgili durumlar, Arapça kelimenin portresini ana hatlarıyla ortaya koyar.


#14

SORU:

Osmanlı Türkçesi alınan kelimeler edebiyat dilinde konuşma dilinden farklı olarak nasıl kullanılmıştır?


CEVAP:

Osmanlı Türkçesi döneminde alıntı kelimeleri Türkçe’nin sesleriyle seslendirmeye dayanan konuşma dili ile bunları kaynak dilin sesleriyle seslendirmeyi öne çıkaran okuma dili arasında fark bulunsa da, günlük dile inen, ortak kullanıma girmiş pek çok kelimenin kültürlü kimselerce de Türkçeleştirilmiş biçimleriyle kullanılmış olduğu muhakkaktır. Edebiyat dilinin sınırsız denilecek ölçüde alıp kullandığı kelimelerin bilgince söylenişleri metin okumayla sınırlı kalmış ve aslında bu kelimelerin kendileri de orijinal kılıklarıyla yalnızca metinlerde kullanılmıştır.


#15

SORU:

“Yazmak” anlamındaki bir kökten türemiş bütün kelimelerin kök harfi nedir?


CEVAP:

Arapça’da bir kelimenin kök harfleri, fiilin en yalın biçimi olan geçmiş zamanın erkek için 3. tekil kişi çekimi şeklinde yer alır: Örnek olarak, “yazmak” anlamındaki bir kökten türemiş bütün kelimelerin kök harfleri olan ? ? ? “yazdı” anlamındaki ??? ketebe çekim şeklinde ortaya çıkar. İşte bunu göstermek için, fiil köklerinin ünsüzleri için “kıldı, işledi” anlamındaki ??? fa‘ale’nin sırasıyla üç harfi, yani ? ? ? kullanılarak kalıplar oluşturulmuştur. Buna göre her kalıpta ilk kök ünsüzü ? ile, ikinci kök ünsüzü ? ile, üçüncü kök ünsüzü de ? harfi ile gösterilir.


#16

SORU:

Farsça hangi dil ailesine bağlıdır?


CEVAP:

Farsça Hind-Avrupa dil ailesinin bir koluna bağlı bir dil olup geniş bir coğrafi alanda edebiyat dili olarak kullanılmıştır. 


#17

SORU:

Eskiden Farsçaya “İran saray dili” anlamında ne denilmekteydi?


CEVAP:

Farsça Hind-Avrupa dil ailesinin bir koluna bağlı bir dil olup geniş bir coğrafi alanda edebiyat dili olarak kullanılmıştır. Arap alfabesinin alınmasından sonra büyük bir edebî gelişme göstermiş olan bu dile eskiden “İran saray dili” anlamında Derî denmekteydi.´


#18

SORU:

Farsça  eklemeli bir dil olması açısında Türkçe ile nasıl benzemektedir?


CEVAP:

Farsça, yapı bakımından eklemeli bir dildir. Kelimelerinin çoğu ekleme yoluyla türemiştir. Bunlar arasında, Türkçe kelimelerde olduğu gibi, canlılığını zamanla kaybetmiş eklerle yapılmış olanlar bulunur; bir çoğu ise, sonradan ortaya çıkmış eklerle yapılmıştır. Bu eklerin hemen hepsi eski kelime birleşmelerinin ürünüdür, yani her biri bir kelimeden doğmuştur. Hem isim, hem de fiil tabanlarına gelen bu eklerle isimlerden ve fiillerden isimler ve sıfatlar üretilir. Bunlar Türkçe’nin ekleri gibi tabanların sonuna gelir. Farsça bir kelimeyi tanımak için öncelikle bu eklerin öğrenilmesi gerekir.


#19

SORU:

XIV. yüzyıl boyunca ve XV. yüzyılın ilk yarısında, aruzla yazılmış Farsça manzum eserlerin
Türkçe’ye yine aruzla manzum olarak çevrilmiş olmasının etkileri ne olmuştur?


CEVAP:

Türkçe Farsça’dan çok sayıda kelime ve söz öbeği almıştır. Osmanlı Türkçesi dönemi bir önceki döneme göre bu sayının büyük ölçülere vardığı bir dönemdir. XIV. yüzyıl boyunca ve XV. yüzyılın ilk yarısında, aruzla yazılmış Farsça manzum eserlerin
Türkçe’ye yine aruzla manzum olarak çevrilmiş olması, kafiye başta olmak üzere, birtakım gerekçelerle çok sayıda kelimenin alınması yolunu açmış; sonraları ise Fars yazarlarının eserlerine duyulan hayranlık, onlar gibi yazma isteği uyandırmış, bu
da taklide yol açarak açılan yolu giderek genişletmiştir.


#20

SORU:

Farsça’nın kelimelerinde hece sayıları Arapça ve Türkçeye göre nasıldır?


CEVAP:

Farsça’nın kelimelerinde hece sayıları, kelimeler Arapça’nınkiler gibi kalıplara bağlı olmadığından, belirli sayıda değildir. Ön takılar ve sona gelen ekler ve birleşmelerle uzayan Farsça kelimeler daha çok Türkçe’nin kelimelerine benzer; çoğu sözlük ve gramer kelimesinde hece sayısı çoktur.