TÜRK DÜŞÜNCE TARİHİ Dersi Batı Endülüs Filozofları soru cevapları:
Toplam 43 Soru & Cevap#1
SORU: Batı islam dünyasında yetişen ilk müslüman filozof kimdir?
CEVAP: İbn Bâcce batı islam dünyasında yetişen ilk müslüman filozoftur.
#2
SORU: İbn Bâcce Batı literatüründe hangi isimle anılır?
CEVAP: İbn Bâcce Batı literatüründe genellikle Avempace olarak anılır.
#3
SORU: İbn Bâcce’nin felsefî eserlerinde göze çarpan en önemli özellik nedir?
CEVAP: İbn Bâcce’nin felsefî eserlerinde göze çarpan en önemli özellik Aristo’nun ve Fârâbî’nin eserlerine yazmış olduğu şerhlerdir.
#4
SORU: Kitâbün-Nefs eserinin içeriği hakkında bilgi veriniz?
CEVAP: Kitâbün-Nefs Aristocu plan üzerinden nefis ve güçlerini ele almaktadır.
#5
SORU: Hangi filozoflar İbn Bâcce’nin felsefî görüşlerine kaynaklık eder?
CEVAP: Platon, Aristo ve bazı Yunan filozofları İbn Bâcce’nin felsefi görüşlerine kaynaklık eder.
#6
SORU: Endülüslü Müslüman filozoflarda hangi konuların merkezde olduğunu görülür? Sebebini açıklayınız.
CEVAP: Endülüslü Müslüman filozoflarda akıl, ittisal, mutluluk, sosyal ve siyasal yaşamla ilişkileri konularının merkezde olduğunu görülür. Bunun en önemli sebebi İbn Bâcce döneminde Endülüs’te yaşanan iç karışıklık ve siyasal birliğin bölünmüşlüğüdür.
#7
SORU: İbn Bâccenin felsefesinin temel konusu nedir?
CEVAP: İbn Bâccenin felsefesinin temel konusu insan ve insan mutluluğudur.
#8
SORU: İbn Bâcce’ye göre ittisâl mertebesine nasıl ulaşılır?
CEVAP: İbn Bâcce’ye göre filozof bilgi ve idrak mertebelerinde yükselip kendisine mutlak saadeti tattıracak olan faal akılla ittisâl mertebesine ulaşmak için duyu algılarının verilerinden başlayıp, ortak duyu, hayal ve hafıza güçlerinin kullanılması ve aklî soyutlamalar aracılığıyla bir tür mânevî yükselişi gerçekleştirmek zorundadır.
#9
SORU: İbn Bâcce’nin ahlak ve siyaset konusundaki görüşlerini açıklayınız?
CEVAP: İbn Bâcce’nin ahlak ve siyaset konusundaki görüşleri özellikle Fârâbî’ye oldukça benzerdir. İnsan fiilinin ortaya çıkışını istek, öfke ve akıl güçlerinin çatışmasında açıklar. Yönetim çeşitlerini bireyin kendisini yönetmesi, ailesini yönetmesi ve şehir yönetimi olmak üzere üçe ayırır. Buna ilaveten Yüce Allah’ın evreni yönetmesini de tedbir kavramı altında inceler. Erdemli yönetim, bozuk yönetim ve bunların karakterlerini açıklamada da Fârâbî’ye oldukça benzerdir. İbn Bâcce’yi özgün kılan şu soruya cevap aramasıdır: Bozuk bir toplumda yaşayan entelektüel kabiliyetleri gelişmiş bir filozof nasıl erdemli kalabilir ve mutluluğa ulaşabilir? Orijinal eseri Tedbîrülmütevahhid bu soruya cevap arar. Bu soru Aristocu gelenek içerisinde çok zordur. Çünkü onlara göre erdemli bir yaşam ancak toplum içinde mümkündür.
#10
SORU: İbn Tufeyl hakkında kısaca bilgi veriniz?
CEVAP: Endülüs felsefe okulunun ikinci önemli ismi İbn Tufeyl’dir (ö. 581/1185). İbn Tufeyl aynı zamanda tabib ve fakihtir. İbn Bâccenin kitapları onun eğitiminde önemli bir rol oynamıştır. Aynı zamanda İbn Tufeyl meşhur filozof İbn Rüşd’ü Muvahhidî Halifesi Ebû Yakub Yûsuf b. Abdülmümine takdim eden kişidir. İbn Rüşd yine İbn Tufeyl’in yönlendirmesi ve Halife’nin isteğiyle meşhur şerhlerini yazacaktır.
#11
SORU: İbn Tufeyl’in felsefe anlayışını açıklayınız?
CEVAP: İbn Tufeyl’in felsefesi hakkında bilgi edindiğimiz tek eser Hay b. Yakzân’dır. Bu eserde İbn Tufeyl Fârâbî, İbn Bâcce ve kısmen İbn Sînâ’yı eleştirir. Kendi meşrikî hikmet tasavvurunu sunar. Sunduğu hikâye çerçevesinde din-felsefe ilişkilerini ve insanın mutluluğa nasıl ulaşacağını tartışır (İbn Tufeyl, 1975, s. 73, 77-82). İbn Tufeyl’e göre meşrikî hikmet teorik akıl yürütmeyle yetinmez. Sadece akıl yürütme ve araştırma en yüksek yetkinlik derecesine ulaşmak için yeterli eğildir. İnsanın duygu dünyasında yaşamış olduğu manevi tecrübeleri ihmal edilmemelidir. Müşahede, zevk, huzur ve ruhi tecrübe önem kazanır. İbn Tufeyl kesin hakikate ve mutluluğa ulaşmada tasavvuf ehlinin vurguladığı yöntemi öne çıkarır. Gazzâlî’nin bu noktada model olduğunu belirtir. Ona göre Gazzâlî müşahede ve huzur hallerini yaşamış ve böylece en yüce mutluluğa erip, kutsî mertebelere ulaşmıştır (İbn Tufeyl, 1975, s. 79-82). İbn Tufeyl’in bir filozof olarak kendi yaşam tecrübesi de göz önüne alındığında felsefî araştırma yönteminin keşf ve müşahede yoluyla desteklenmesini önerdiği anlaşılmaktadır. Hakikat yolcusu teorik araştırma sonuçlarını manevi haller yaşayarak takviye etmelidir. Manevi yaşanmışlık ve bireyin kendi ruhi tecrübeleri son derece önemlidir. Bu haliyle İbn Tufeyl’in bir sentez önerdiğini düşünebiliriz.
#12
SORU: İbn Tufeyl’in bilgi anlayışını açıklayınız?
CEVAP: Hay ıssız bir adada hayata gelen bir insanı temsil etmektedir. İbn Tufeyl Hay’yın adada hayatının başlamasıyla ilgili iki tane teori ileri sürer. Bir tanesi Hay’yın yandaki bir adadan bırakılmasıdır. İkinci teori ise Hay’yın tropikal bir bölgede toprağın mayalanması ve nefesin üfürülmesi ile canlılık kazanmasıdır (İbn Tufeyl, 1975, s. 83-84). Hay’yın adada dünyaya gelişinden sonraki dönemi gözden geçirdiğimizde ise onun duyu, gözlem, deney, doğayı taklit ederek, tikel mukayeseler ile akıl yürütmeyle varlığını devam ettirdiğini ve yaşam biçimlerini iyileştirip değiştirdiğini görürüz (İbn Tufeyl, 1975, s. 90- 94). Diğer bir ifadeyle Hay idrak güçleri aşamasıyla bilgi edinmekte ve kendisine bir yaşam alanı oluşturabilmektedir. Bu süreçlerde evrenin gerçekliği yavaş yavaş ama süreklice keşfetmektedir. Hay ihtiyaçları ortaya ıktıkça ameli aklını kullanılır araçlar ve teknikler icad eder. Bu şekilde yaşamına devam eden Hay varlığı keşfetmeye çalışır. Akıl yürütmeleri sonucunda tabiatı, evrendeki bütünlüğü, gayeliliği, düzeni ve hikmeti keşfeder. İbn Tufeyl’in burada sunduğu evren tasarımı Aristocu şemayı takip ederek organiktir. Yani İbn Tufeyl evreni büyük bir canlı olarak tasavvur eder. Hayy tabiattan yola çıkarak yaratıcı Tanrı fikrine ulaşır. İbn Tufeyl’e göre bozulmamış bir insan aklı metafizik âlem hakkında bilgilere ulaşabilir. Hay, evreni tam bir organik bütünlük olarak kavradığında onun bir yaratana muhtaç olduğunun da farkına varır. Bundan sonra ise evrendeki düzenin iki veya daha fazla yöneticiyle olamayacağını keşfederek Tanrı’nın bir olması gerektiği sonucuna ulaşır.
#13
SORU: İbn Rüşd hakkında kısaca bilgi veriniz?
CEVAP: İbn Rüşd, endülüs’ün üçüncü en önemli filozofudur. İleri gelen bir ailenin çocuğu olan İbn Rüşd Meşşâî okulunun son temsilcisi, filozof, fakih ve hekimdir. Aristonun felsefî doktrinine sadık kalarak eserlerini şerh ettiğinden İslâm âleminde şârih, Latin dünyasında commentator unvanıyla tanınmıştır. İbn Tufeyl onu dönemin emiriyle tanıştırır ve tanışmadan sonra emirin isteği üzerine ibn Rüşd Aristo’nun eserlerini şerh etmeye başlar. İbn Rüşd fıkıhla da ilgilenmiş ve İşbîliye ile Kurtuba gibi dönemin ilim ve kültür merkezlerinde kadılık yapmış, fıkıh alanında oldukça seviyeli iki eser bırakmıştır. Ancak çağdaşları ve sonrakiler tarafından bir fakih olarak hak ettiği ilgiyi görememiştir.
#14
SORU: İbn Rüşd’ün eserleri hakkında bilgi veriniz?
CEVAP: İbn Rüşd ilmi dini ve akli geleneklerin hemen hepsinde ürün vermiştir. Bidâyetül-müctehid ve nihayetülmuktesıd, İbn Rüşdün fıkha dair mukayeseli bir hukuk kitabıdır. İbn Rüşd’ün felsefi analiz kabiliyetini fıkıh alanında sergilemiş olduğu bir eseridir. Faslul-makâl fî-ma beyneş-şer’ia ve1-hikme minel-ittişâl, İbn Rüşdün vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlaştırılması ve tevil konularında kaleme aldığı eserdir. Din-felsefe ilişkilerinde özgün ve analitik bir eserdir. El-Keşf an menâhici1-edille, dini metinlerin zahirlerini esas alarak, tüm kelam geleneğini sistematik konular çerçevesinde yorum kabiliyeti bakımından kendi perspektifinden incelediği eseridir. Tehâfütü Tehâfütil-felâsife, Gazzâlînin TehâfütülFelâsifesine reddiye olarak kaleme aldığı eseridir. Yüzyılları aşan etkisi bulunmaktadır. İbn Rüşd bunun dışında Şarih-i A’zam ünvanına layık olarak Aristo’nun hemen hemen tüm eserlerini üç farklı tarz ve boyutta şerh etmiştir. Aristo’nun eserleri dışında Galen’in tıbba dair risalelerini ve Eflatun’un devletine de kısa bir şerh yazmıştır.Mantığa dair, İbn Rüşd, Îsâğücî ile birlikte Organon içinde yer alan sekiz kitaba hem kısa hem orta ölçüde, el-Burhâna ise büyük hacimde şerh yazmıştır. Îsâğücî, Kitâbül-Makülât, Kitâbül-İbare, Kitâbül-Kıyâs, Kitâbül- Cedel, Kitâbüs-Safsata, Kitâbül-Hatabe ve Kitâbüş- Şiir şerh yazdığı eserlerdir. Fiziğe dair olarak ise İbn Rüşd Aristonun Arapçaya çevrilen tabiat bilimleri alanındaki üç eserine kısa, orta ve büyük şerh; iki eserine kısa ile orta şerh; iki eserine de kısa şerh yazmıştır. Bunlar Kitabüs-Semâ vet-tabiî, Kitâbüs-Semâ vel-âlem, Kitâbü1-Kevn ve1-fesâd, Kitâbl-Âşâril Ulviyye, et-Tabîiyyâtüs-suğrâ, Kitâbün-Nefs, Kitâbü1-Hayevân. Ayrıca fiziğe dair telif olarak Makale fi1-büzûr vez-zer’i yazmıştır. Metafiziğe dair ise Aristo’nun Metafiziğine küçük, orta ve büyük olmak üzere üç türde şerh yazmıştır. Bunun dışında heyulani aklın faal akılla ittisalina dair ayrı üç tane risalesi bulunmaktadır (Karlığa, 1999, s.272-288 ).
#15
SORU: İbn Rüşd’ün Şarihliği hakkında bilgi veriniz?
CEVAP: İbn Rüşd’ün genel olarak bütün bir felsefe tarihini derinden etkileyen en önemli özelliği felsefi şerh yazmasıdır. Ayrıca Osmanlı düşüncesi de büyük ölçüde şerh yazım teknikleriyle eser ürettiği için İbn Rüşd’ün şerhçiliğine yakından incelemeyi uygun bulduk. Böylece talebelerimizin İbn Rüşd’ün şerhçiliği üzerinden Osmanlı şerh geleneği hakkında doğru sorular ve inceleme yöntemleri edinebileceklerini düşünüyoruz. Bilindiği üzere İbn Rüşd tarz ve boyut olarak üç tür şerh yazar. Bunlar Büyük, Orta ve Küçük şerhlerdir.
#16
SORU: İbn Rüşd tarz ve boyut olarak kaç çeşit şerh yazmıştır?
CEVAP: İbn Rüşd tarz ve boyut olarak üç tür şerh yazmıştır. Bunlar Büyük, Orta ve Küçük şerhlerdir.
#17
SORU: İbn Rüşd’ün küçük şerhleri hakkında bilgi veriniz?
CEVAP: Küçük Şerhler diğer iki şerhte olduğu gibi Aristo metnine doğrudan bağımlı değildir. Kullanılan dil ve uslup İbn Rüşd’ün bizzat kendisinindir. İbn Rüşd kendi görüşlerini özetleyerek doğrudan aktarmayı tercih eder. Özellikle mukayeseli olarak düşünüldüğünde İbn Rüşd’ün Küçük Şerhleri ile Orta Şerhleri arasında konuları ele alışta üslup bakımından çarpıcı farklılıklar bulunur. Küçük Şerhler ele aldıkları kitabı içerik ve konu bakımından takip ederler. Aristo metnini yakından takip etmedikleri için daha planlı ve konular arası geçişler daha işlenmiş bir halde bulunur. Bu halleriyle Aristo’nun ilgili kitaplarından bağımsız olarak da okunabilir. Küçük şerhler asıl metni belli atlama ve haziflerle içerik olarak okuyucusuna aktarır. Mesela Kitâbün-Nefs bunun örneğidir. Burada İbn Rüşd Aristo’nun kendinden önceki filozofların nefse dair görüşlerini değerlendirdiği De Animası’nın birinci bölümünü içerik olarak da hazfeder. Aristo öncesi döneme ait tarihsel bilgi yığınını aktarmamayı tercih eder. Psikolojinin detay tartışmalarına girmez. Bunun istisnası heyûlânî akıl konusudur. Eser bu yönüyle pedagojik hedefler de gözetir mahiyettedir. Fakat bunun dışında İbn Rüşd Küçük Şerh’te Orta ve Büyük şerhlerinden farklı olarak, De Anima’nın konularını tartışmadan önce Aristo’nun es-Simâut-tabî‘î, Sema ve’l-âlem, Kevn velFesad, el-Âsâr, Kitabu’l-Hayevan isimli eserlerine atıflarda bulunarak, ilk maddeden başlayıp, dört unsur ve nefs sahibi ilk canlıya varıncaya kadar suretlerin yani varlıkların hiyerarşisini sunar. Böylece Küçük Şerh psikolojinin fizikle olan ilişkisi hem teoriler, kavramlar ve Aristo fiziğinin temel ilkeleri hem de Aristo’nun fiziğe dair eserlerine doğrudan atıfla tespit eder. (Sarıoğlu 2003, s. 77) Bu bağlamda İbn Rüşd, İbn Bâcce’ye daha yakındır. Ayrıca ontoloji, suretler etrafında tespit edildiğinden, psikolojideki suretleri ve onların ontolojik yerlerini tespit eder Böylece insanın evrendeki konumunu belirleyebilme imkânını elde eder.
#18
SORU: İbn Rüşd’ün orta şerhleri hakkında bilgi veriniz?
CEVAP: Orta Şerhler ise yapı ve üslup bakımından Küçük Şerhler’den farklılık arz ederler. Aristo’yu lafzen ve plan olarak adım adım takip ederler. Ayrıca Orta Şerhler konuları Aristo’yu daha yakından takip ettiği için, Aristo’nun düzensizlik ve dağınıklığından nasipdardır. İbn Rüşd doğrudan kısa cümleler halinde Aristo metninden alıntılarda bulunur ve daha sonra da bunu açıklar. Bu haliyle zaman zaman Aristo metninin lafzî bir tefsiri gibi durur. Şerh, Aristo metnindeki müphemliği farklı kelimelerin ve kavramların teklifiyle aşmaya çalışır. Orta Şerhler, Aristo metininin Arapça’nın kültür dili olduğu çevrelerde daha derinden anlaşılmasını amaçlamaktadır. Ayrıca Orta Şerhler, Themistius ve İskender gibi ilk dönem Yunan Aristo şarihlerinden de istifade eder. Ayrıca Orta Şerhlerde pagan kültürüne ait unsurları hazf eder. Mesela Aristo’nun farklı nefis örneklerini sunduğu yerde Tanrı nefsi örneğini İbn Rüşd kendi metnine almaz. Bununla beraber bu husus ondan önceki mütercimler tarafından da yapılmış olabilir.
#19
SORU: İbn Rüşd’ün büyük şerhleri hakkında bilgi veriniz?
CEVAP: İbn Rüşd’ün Büyük Şerhlerde konuları ele alış tarzı daha farklıdır. Bu metinlerde Aristo’dan doğrudan alıntılar yapar ve daha sonra Aristo metnini şerh eder. Mesela Kitâbün-Nefs’in Büyük şerhinde akıl konusu gibi problematik ve kapalı bir konu da Aristo’nun bir iki cümlelik metinleri, İbn Rüşd tarafından iki-üç sayfa analiz edilip şerh edilir. Aristo’nun metnini muhtemelen elindeki Arapça çevirilere dayanarak aynen almakta ve daha sonra kendisi bu metni uzunca tefsir etmektedir. (Genequand 1984, dn.494) Büyük şerhler dönemde felsefi bakımdan önemli ve sorunlu görülen konuları derinlemesine alıp incelemektedir. İbn Rüşd Büyük şerhlerde Aristo metninin mantıklı ve iç tutarlılığı olan bir şekilde sunulması ve okuyucunun bu yapıyı rahat bir şekilde anlayabilmesini hedefler. Bundan dolayı da İbn Rüşd bir noktaya kadar kendisini Aristo metnine bağlı hisseder. İbn Rüşd Aristo metninin anlaşılmasını temin ettikten sonra ve özellikle de müphem, felsefe geleneği içerisinde tartışmalı ve problemli konularda –ki bunun en güzel örneği heyûlânî akıl ve makullerin mahiyeti konularıdır- kendi değerlendirme ve görüşlerini sunar. Bu bağlamlarda ise adeta konunun bağımsız ele alındığı bir makale veya doktora tezi yazıyormuş gibidir. Küçük ve Orta Şerh’te İbn Rüşd diğer otoritelere nadiren atıfta bulunmakta iken Büyük Şerhlerde çok sık bir şekilde, Aristo sonrası Yunanlı şarihlerden Themistius, Aleksander Aphrodisias, Theophrastus’a, çağdaşlarım dediği Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Bâcce’ye sıklıkla atıfta bulunur. Teorik tartışmalarını kaynaklar çerçevesinde sanki bir tür zihinsel mekik hareketi şeklinde götürür. İncelemesi çok daha derinlikli, analitik, geniş ve titizdir. Kaynak kullanımı ve referansları oldukça zengindir. Akıl yürütmesi oldukça incelikli olup takip edilebilmesi aşırı bir dikkat gerektirmektedir.
#20
SORU: İbn Rüşd şerhinde kullandığı önemli teknik nedir?
CEVAP: İbn Rüşd’ün kullanmış olduğu önemli tekniklerden birisi kavramsal analizdir. Kavramsal analiz hem metnin anlaşılması bakımından, hem de muayyen sorunların çözümünde uygulanmıştır. Bu şerhlerin sıkça kullandığı bir yöntemdir.
#21
SORU: İbn Rüşd ahlâkî alanda hangi üç soruyu tartışır?
CEVAP: Bu erdemlerden her birini gerçekleştirmek için gerekli şartlar nelerdir? Mesela, cesaret nefste atılganlık ile ürkeklik arasında orta bir huy olarak tanımlanır. Fakat bu erdemin ortaya çıkabileceği şartlar açıkça belirlenmedikçe, bu tanım erdemi gerçekleştirmek için yeterli değildir. Çünkü ahlâkî bilginin amacı sadece bilmek değil, doğru eylem ve doğru davranıştır. Bu erdemler gençlere nasıl kazandırılacak ve nefse yerleştikten sonra nasıl korunacak? Aynı şekilde, rezîletler nasıl yok edilecek? İncelemenin bu TAR406U-İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİ Ünite 5: Batı Endülüs Filozofları 4 kısmı, tıbbın iki kısmına benzetilebilir: Hijyen sağlığın korunması ile ilgilenirken, terapi ise hastalıkların tedavisiyle ilgilenir. Hangi huylar veya erdemler diğer huy ve erdemleri kuvvetlendirir veya onlara engel olur? Çünkü sağlığın korunması gibi, ahlâkî karakterin korunması da, kısımların bir biriyle olan irtibatının doğru bir şekilde anlaşılmasıyla başarılabilir.
#22
SORU: İbn Rüşd’e göre genel olarak ahlâk ve siyasetin, erdemleri vatandaşlara kazandırma olan pratik gayesine nasıl ulaşılır?
CEVAP: İbn Rüşd, genel olarak ahlâk ve siyasetin, erdemleri vatandaşlara kazandırma olan pratik gayesine ulaşmanın iki yolu olduğuna inanır: ilki delillendirme olup ikincisi ise zorlamadır.
#23
SORU:
Müzik alanında da otorite olarak kabul edilen ve Batı İslam dünyasında yetişen ilk iyi Müslüman filozof kimdir?
CEVAP:
İbn Bâcce (ö. 533/1139) Batı İslâm dünyasında yetişen ilk Müslüman filozoftur. İbn Bâcce, müziğe de son derece meraklıydı ve müzikte otorite olarak kabul ediliyordu.
#24
SORU:
İbn Bâcce’nin felsefî eserlerinin göze çarpan en önemli özelliği nedir?
CEVAP:
İbn Bâcce’nin felsefî eserlerinde gözümüze çarpan en önemli özellik Aristo’nun ve Fârâbî’nin eserlerine yazmış olduğu şerhlerdir. Bu aynı zamanda döneminin felsefe yapma tarzını da yansıtmaktadır. İbn Bâcce şerh yazım tekniklerinde Fârâbî’yi model almaktadır. İbn Bâcce’nin kendisi de şerh şeklinde yazım tarzında İbn Rüşd üzerinde çok etkili olacaktır. Bunun dışında İbn Bâcce’nin felsefenin tüm alanlarına dair eserleri bulunmaktadır.
#25
SORU:
İbn Bâcce’nin felsefe, ahlak ve siyaset konularıyla ilgili kaleme aldığı belli başlı eserleri nelerdir?
CEVAP:
İbn Bâcce’nin Tedbîrül-mütevahhid, Risâletü'l-vedâ, İttisâlü'l-‘akl bi'l-insân, el-Vukuf ile'1- akli'l-fa'âl, Fi'1-gâyeti'l-insâniyye, isimli eserleri insanın mutluluğu, ahlak ile siyaset ilişkileri, bu bağlamda akli bilgiye ulaşmanın imkânı ve önemini tartışmaktadır. Bu çerçevede faal aklın rolünü de incelemektedir. Diğer bir eseri olan Kitâbü'n-Nefs ise Aristocu plan üzerinden nefis ve güçlerini ele almaktadır. Eser İbn Bâcce’nin diğer çalışmaları gibi tamamlanmamıştır.
#26
SORU:
İbn Bâcce'nin felsefesinin temel konusu nedir?
CEVAP:
İbn Bâcce'nin felsefesinin temel konusu insan ve insan mutluluğudur.
#27
SORU:
İbn Bâcce’ye göre insan yapısı itibariyle nasıl bir varlıktır?
CEVAP:
İbn Bâcce’ye göre insan, yapısı itibariyle evrene benzer. Onda üç boyut bulunur: 1) Tabiî, 2) duyusal ve 3) aklî boyut. Fakat insanı diğer varlıklardan ayıran özelliği aklıdır. İbn Bâcce Aristocu çizgiyi takip ederek insanı bu doğanın bir parçası olarak kabul eder. (Köroğlu, 1996, s. 50) Tabiî boyut dediğimiz alan burasıdır. Bu boyutu itibariyle insan dört unsura, bunlardan oluşan mürekkep parçalara, beslenme, büyüme ve üreme güçlerine sahiptir. İkinci boyutuyla ise duyu güçlerine sahiptir. Bunlar ortak duyu, hayal ve hafıza güçleridir.
#28
SORU:
İbn Bâcce insanları aklî suretleri elde etmelerine ve buna bağlı olarak oluşan akli yetkinliklerine göre nasıl derecelendir?
CEVAP:
İbn Bâcce insanları aklî suretleri elde etmelerine ve buna bağlı olarak oluşan akli yetkinliklerine göre derecelendirir.
- Cumhûr (sıradan insanlar) mertebesi: Bu seviyede olan insanlar aklın konusu olan şeyleri ancak “maddî sûretler aracılığıyla idrak edebilmektedir. Yetkin bir soyutlama yapamadıkları için eşyanın zihinlerindeki karşılıkları tam oluşmamıştır. Bundan dolayı bu seviyedeki insanların zihninde aynı eşya farklı tasarımlarda oluşabilir. Bu seviyedeki insanlar yetkinlik bakımından en düşük seviyede olanlardır.
- Nuzzâr: Bu sınıf tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimselerdir. Soyut sûretleri cisimlerin idrakleri olarak değil de kendinde varlığı olan ma‘kûller olarak idrak edebilmektedirler. Fakat bu sınıf da manevi suretleri doğrudan idrak edememektedir.
- Su‘edâ (mutlu insanlar): İbn Bâcce’ye göre bu son grup filozoflardır. Tabiat âlimi maddî ve manevi suretleri yani ma‘kûlleri elde ettikten sonra yetkinleşmesine devam eder. Yetkinleşme sonucunda ma‘kûlleri doğrudan idrak edebilir, eşyanın mahiyetini ayniyle kavrar. Böylece akıl akledilen suretlerle aynileşir. İbn Bâcce bu hale müstefâd akıl adını verir. Bu son yetkinlik halinde insan aklı faal akılla ittisâl eder. Bu ise akli varlık olan insanın ulaşabileceği en büyük ve ebedî mutluluktur. Çünkü insanı diğer tüm varlıklardan ayıran temel özellik akıl sahibi oluşudur. Diğer iki sınıf insan grubunun tam bir mutluluğa ulaşabilmesi İbn Bâcce’ye göre mümkün değildir. (Köroğlu, 1996, s. 52) İnsan aklını yetkin bir şekilde kullandıkça maddî kayıtlardan ve çokluktan kurtulup sürekliliğe ve Birliğe ulaşabilir. Bu ise gerçek mutluluktur. Yüce Allah’ın birliğini ve düzenini temaşa etmek demektir.
#29
SORU:
Hay b. Yakzân adlı eser hangi Müslüman filozofa aittir?
CEVAP:
İbn Tufeyl’in felsefesi hakkında bilgi edindiğimiz tek eser Hay b. Yakzân’dır. Bu eserde İbn Tufeyl Fârâbî, İbn Bâcce ve kısmen İbn Sînâ’yı eleştirir. Kendi meşrikî hikmet tasavvurunu sunar. Sunduğu hikâye çerçevesinde din-felsefe ilişkilerini ve insanın mutluluğa nasıl ulaşacağını tartışır.
#30
SORU:
İbn Tufeyl’e göre bilgiye ulaşmanın yolu niçin sadece rasyonel akıl yürütme ile sınırlandırılamaz?
CEVAP:
İbn Tufeyl’in bir filozof olarak kendi yaşam tecrübesi de göz önüne alındığında felsefî araştırma yönteminin keşf ve müşahede yoluyla desteklenmesini önerdiği anlaşılmaktadır. Hakikat yolcusu teorik araştırma istenen eserleri inceler, bastırılmasında sakınca bulunmayanların bastırılması için izin verirdi. sonuçlarını manevi haller yaşayarak takviye etmelidir. Manevi yaşanmışlık ve bireyin kendi ruhi tecrübeleri son derece önemlidir. Bu haliyle İbn Tufeyl’in bir sentez önerdiğini düşünebiliriz.
#31
SORU:
İbn Tufeyl’e göre bozulmamış bir insan aklı metafizik alem hakkındaki bilgiye nasıl ulaşabilir?
CEVAP:
İbn Tufeyl’e göre bozulmamış bir insan aklı metafizik alem hakkında bilgilere ulaşabilir. Hay, evreni tam bir organik bütünlük olarak kavradığında onun bir yaratana muhtaç olduğunun da farkına varır. Bundan sonra ise evrendeki düzenin iki veya daha fazla yöneticiyle olamayacağını keşfederek Tanrı’nın bir olması gerektiği sonucuna ulaşır.
#32
SORU:
Hay b. Yakzân adlı eserde din felsefesi tahlili nasıl işlenmektedir?
CEVAP:
Hay b. Yakzân isimli hikâyenin son bölümünde gerçek anlamda bir din felsefesi tahlili yer almaktadır. Bu tahlilde temel felsefî hakikatlerle sahih bir dinin yaygın kabul görmüş hakikatleri arasında bir mukayeseye gidilmekte ve bu hakikatlerin rasyonel, mistik ve sosyal kavranış biçimleri değerlendirilmektedir. Hikâyede Hay, adaya sonradan gelen Absal ile tanışır. Absal dini eğitim almış ama dinin deruni anlamları üzerinde teemmülde bulunmuş bir kişidir. Absal dini öğretinin zahiri yönüyle yetinmeyip bâtınî yönlerini de araştırmıştır. Hikâyedeki Salaman ise Absal’ın arkadaşı ve dindaşıdır. Fakat Salaman dinin sadece zahiri yönleriyle yetinmekte olan abid ve dindar bir kişidir. Dini metinleri yorumlamaya ve derin anlamlarını keşfetmeye son derece mesafeli durmaktadır. Salaman bu haliyle dinin zahirine bağlı geniş kitleleri temsil eder.
#33
SORU:
Aristo’nun eserlerini şerh ettiği için İslam âleminde “şârih” Latin dünyasında da “commentator” olarak bilinen Endülüslü Müslüman filozof kimdir?
CEVAP:
İbn Rüşd, Meşşâî okulunun son temsilcisi, filozof, fakih ve hekimdir. Aristo'nun felsefî doktrinine sadık kalarak eserlerini şerh ettiğinden İslâm âleminde “şârih”, Latin dünyasında “commentator” unvanıyla tanınmıştır. İbn Tufeyl onu dönemin emiriyle tanıştırır ve tanışmadan sonra emirin isteği üzerine ibn Rüşd Aristo’nun eserlerini şerh etmeye başlar.
#34
SORU:
İbn Rüşd'ün vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlaştırılması ve tevil konularında kaleme aldığı eserin adı nedir?
CEVAP:
Faslul-makâl fî-ma beyne'ş-şer’ia ve'1-hikme mine'l-ittişâl, İbn Rüşd'ün vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlaştırılması ve tevil konularında kaleme aldığı eserdir. Din-felsefe ilişkilerinde özgün ve analitik bir eserdir.
#35
SORU:
İbn Rüşd “Tehâfütü Tehâfüti'l-felâsife” adlı eserini hangi amaçla kaleme almıştır?
CEVAP:
Tehâfütü Tehâfüti'l-felâsife adlı eser, İbn Rüşd’ün Gazzâlî'nin Tehâfütü'l-Felâsife'sine reddiye olarak kaleme aldığı eseridir. Bu eserin yüzyılları aşan etkisi bulunmaktadır.
#36
SORU:
İbn Rüşd’ün bir tarz olarak benimsediği şerh yöntemlerinden biri olan “küçük şerhlerin” temel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Küçük Şerhler diğer iki şerhte olduğu gibi Aristo metnine doğrudan bağımlı değildir. Kullanılan dil ve uslup İbn Rüşd’ün bizzat kendisinindir. İbn Rüşd kendi görüşlerini özetleyerek doğrudan aktarmayı tercih eder. Özellikle mukayeseli olarak düşünüldüğünde İbn Rüşd’ün Küçük Şerhleri ile Orta Şerhleri arasında konuları ele alışta üslup bakımından çarpıcı farklılıklar bulunur. Küçük Şerhler ele aldıkları kitabı içerik ve konu bakımından takip ederler. Aristo metnini yakından takip etmedikleri için daha planlı ve konular arası geçişler daha işlenmiş bir halde bulunur. Bu halleriyle Aristo’nun ilgili kitaplarından bağımsız olarak da okunabilir.
#37
SORU:
İbn Rüşd’ün “büyük şerhler”inin temel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
İbn Rüşd’ün Büyük Şerhlerde konuları ele alış tarzı daha farklıdır. Bu metinlerde Aristo’dan doğrudan alıntılar yapar ve daha sonra Aristo metnini şerh eder. Mesela Kitâbü'n-Nefs’in Büyük şerhinde akıl konusu gibi problematik ve kapalı bir konu da Aristo’nun bir iki cümlelik metinleri, İbn Rüşd tarafından iki-üç sayfa analiz edilip şerh edilir. Aristo’nun metnini muhtemelen elindeki Arapça çevirilere dayanarak aynen almakta ve daha sonra kendisi bu metni uzunca tefsir etmektedir. (Genequand 1984, dn.494) Büyük şerhler dönemde felsefi bakımdan önemli ve sorunlu görülen konuları derinlemesine alıp incelemektedir.
#38
SORU:
İbn Rüşd’ün şerhlerinde kullandığı açıklama ve teknikler kısaca nelerdir?
CEVAP:
İbn Rüşd’ün kullanmış olduğu önemli tekniklerden birisi kavramsal analizdir. Kavramsal analiz hem metnin anlaşılması bakımından, hem de muayyen sorunların çözümünde uygulanmıştır.
Filozofun metinleri anlarken ve şerh ederken kullandığı tekniklerden diğer bir tanesi de Aristo sonrası tarihsel birikimin analizi ve otoritelere başvuruştur. İbn Rüşd için otorite Aristo’dur. İkincil olarak Kudema olarak atıfta bulunduğu Yunanlı şarihler Themistius ve Aleksander Afrodisias’tır. Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Bâcce’ye ise çağdaşlar olarak atıfta bulunur.
Üçüncü olarak metinlerin anlaşılmasında Endülüslü filozofun klasik bir metni anlama ve şerh etme tekniği olarak eleştiriyi sistematik olarak kullanır. Kendisinden önceki filozofları eleştirmeyi istematik olarak kullanır.
#39
SORU:
İbn Rüşd, kıyas ve felsefe arasında nasıl bir ilişki görür?
CEVAP:
İbn Rüşd'e göre bu ayetler açık bir şekilde insanı nazara, düşünmeye yani felsefe yapmaya davet etmekte ve felsefenin bilgiye ulaşmada aleti olan kıyası teşvik etmektedir. Felsefenin, diğer bir ifadeyle aklımızın varlık hakkında bilgiye ulaşmasının ve bilinenden bilinmeyeni çıkarmanın metodu ve aleti kıyas tır. Durum böyle olduğuna göre doğru bilgilere ulaşabilmemiz için bu metot hakkında yeterince bilgiye sahip olmamız; kıyası, kıyas türlerini, mutlak kıyası, mutlak olmayan kıyasları ve kıyası meydana getiren bölümleri, öncülleri ve bunların çeşitlerini bilmemiz gerekir. Bunlar 1.Burhana dayalı kıyas, 2.Cedele dayalı kıyas, 3.Hitabete dayalı kıyas ve 4. Mugalâtaya dayalı kıyastır.
#40
SORU:
İbn Rüşd’ün felsefe-bilim-mantık ve din aidiyet ilişkisi konusundaki görüşü nedir?
CEVAP:
İbn Rüşd’e göre felsefe, bilim ve mantık çalışmaları tüm insanlığın bilgi ve tecrübe birikimleriyle geliştirilmiş evrensel bir kazanımdır. Felsefe ve mantık çalışmalarında kendisinden faydalandığımız önceki insanların dinde bizimle ortak olmasıyla, olmaması farksızdır. İbn Rüşd felsefe, bilim ve mantık çalışmalarının bir gelenek işi olduğunun ve bunların "süreklilik-devamlılık" prensibiyle var olabildiklerinin farkındadır. Din ile felsefe, hakikatleri insanlara öğretmek bakımından gaye birliği içerisindedirler, onlar birbirinin sütkardeşidir. Dinin gayesi Allah'ı ve var olanları olduğu şekilde bilmek olan gerçek bilgiyle, insanı mutluluğa götüren ve mutsuzluktan alıkoyan bedeni ve nefsanî fiillerden oluşan gerçek ameli insanlara öğretmektir.
#41
SORU:
İbn Rüşd’e göre insanların felsefi çalışmalarda yanlışlar yapmalarının sebepleri nelerdir?
CEVAP:
İnsanlar şu sebeplerle felsefi çalışmalarda yanlışlar yapmaktadır. a) Yaratılış, itibariyle felsefe için gerekli olan zekâ düzeyine sahip olamadıkları; b) Düşünce alışkanlıklarına ve metodolojisine sahip olamadıkları; c) felsefe öğretim ve eğitim imkânlarına sahip olamadıkları ve d) objektiflik için gerekli ahlaki olgunluğa sahip olmadıkları için. Ayrıca şu da hatırlanmalıdır ki, söz konusu olumsuz arızi durumlar sadece, hedefi ilmi fazileti sağlamak ve hakikate ulaşmak olan felsefeye özgü olmayıp, diğer bütün ilimler içinde geçerlidir. Hatta bizzat kendi ilimleri ameli fazileti gerektirmesine rağmen birçok fıkıhçının ilmi, takvalarının azalmasına ve dünyaya dalmalarına sebep olmaktadır.
#42
SORU:
İbn Rüşd’e göre ahlak ile siyaset arasında nasıl bir ilişki vardır?
CEVAP:
İbn Rüşd’e göre ahlâk, siyasetten ayrılamaz. Bu orta çağ felsefe anlayışının bariz bir özelliğidir. Gerçekte ahlâk, siyasetin bir girişi olup, mantıken siyasetten önce gelir. İnsan için dört tür mükemmellik, yetkinlik veya erdem kategorisi vardır: Nazarî, fikrî, ahlâkî ve amelî. Bunların zirvesini ise teorik yetkinlik olup diğerleri onun hizmetinde ve hazırlayıcıdır. İbn Rüşd insanların yardımı olmadan bir insanın bu mükemmelliklerin tümüne ulaşması mümkün görmez. Bundan dolayı da siyasî organizasyon zorunludur.
#43
SORU:
İbn Rüşd’e ahlâkî alanda hangi sorulara cevap bulmaya çalışır?
CEVAP:
İbn Rüşd, ahlâkla ilgili olarak şu üç soruyu tartışır: Erdemlerden her birini gerçekleştirmek için gerekli şartlar nelerdir? Erdemler gençlere nasıl kazandırılacak ve nefse yerleştikten sonra nasıl korunacak? Hangi huylar veya erdemler diğer huy ve erdemleri kuvvetlendirir veya onlara engel olur?