TÜRKİYE'NİN KÜLTÜREL MİRASI II Dersi TÜRKİYE'DE KERVANYOLLARI VE KERVANSARAYLAR soru cevapları:

Toplam 56 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Yollar, insanlığın gelişiminde nasıl bir rol oynamıştır?


CEVAP:

Yollar, insanlığın gelişiminde yaşamsal bir rol oynamışlardır. Yeryüzünün farklı bölgelerinde, farklı yönlerde ve derecelerde gelişen uygarlık, bir noktadan diğerine yollar aracılığıyla taşınmıştır. Belirli bölgelerde yetiştirilebilen tarımsal ürünlerin, bu ürünlere gereksinim duyan bölgelere taşınması, yollar aracılığıyla gerçekleşebilmiştir. Böylece insanlar üretim fazlalarını, bu ürünlere gereksinim duyan diğer bölgelere taşıyabilmişlerdir. Kendi bölgelerinde bulunmayan ürünleri de yine bu yollar sayesinde başka bölgelerden sağlayabilmişlerdir.


#2

SORU:

Anadolu’da Türk dönemi öncesine ait yollar hakkındaki bilgilerimiz kaç ana başlık altında toplanmaktadır?


CEVAP:

Anadolu’da Türk dönemi öncesine ait yollar hakkındaki bilgilerimiz dört ana başlık altında toplanmaktadır:
? Hitit Dönemi Yolları
? Kral Yolu
? Roma Dönemi Yolları
? Bizans Dönemi Yolları


#3

SORU:

Hitit imparatorluğu Dönemi’nde, Anadolu yollarının güzergâhı hakkındaki bilgilerimizi hangi kaynaklardan edinmekteyiz?


CEVAP:

Hitit imparatorluğu Dönemi’nde, Anadolu yollarının güzergâhı hakkındaki bilgilerimizi;
? Anıt, heykel, mezar gibi kalıntılara,
? Çivi yazılı tabletlere borçluyuz.


#4

SORU:

Hitit ülkesi hangi bölgelere ayrılmaktaydı?


CEVAP:

Hitit ülkesi dört bölgeye ayrılmaktaydı:
? Kızılırmak Nehri’nin kavsi içindeki bölge,
? Güneybatı Anadolu’da Batı Toroslar ve Göller Bölgesi,
? Güneydoğu Anadolu’da Toroslar ve Antitoroslar Bölgesi,
? Kuzeydoğu Anadolu’da Erzurum ve Trabzon illerini içine alan bölge.


#5

SORU:

Hitit dönemdeki ana yolların güzergâhları nelerdir?


CEVAP:

Bu dönemdeki ana yolların güzergâhlarının:
? Hitit Devleti başkenti Hattuşaş’tan hareket edip kuzey yönünde ilerleyen iki yol,
? Hattuşaş’tan doğu yönünde ilerleyen iki yol
? Hattuşaş’tan batı yönünde ilerleyen yol
? Başkent Hattuşaş ile Hitit Devleti’nin ikinci büyük kenti Kanej arasında, Yozgat’tan geçen bir başka yol şeklinde olduğu düşünülmektedir.


#6

SORU:

Kral Yolu nerede bulunuyordu?


CEVAP:

İlk olarak Yunan tarihçisi Herodotos’un sözünü ettiği Kral Yolu, Batı Anadolu’da, Salihli kasabası yakınlarındaki Sardes kentinden başlamaktaydı. Anadolu’yu baştanbaşa kat eden bu yol, Pers İmparatorluğu’nun merkezi Susa’ya ulaşıyordu. Herodotos bu yoldan söz etmekle birlikte, yolun izlediği güzergâh hakkında ayrıntılı bilgi vermemektedir.


#7

SORU:

Kral yoluna dair araştırmacıların ortaya koyduğu üç ayrı güzergâhtan en çok kabul göreni hangisidir?


CEVAP:

Kral Yolu hakkında sahip olduğumuz bilgiler sınırlıdır. Bu nedenle çeşitli araştırmacıların kabul ettikleri üç ayrı güzergâhtan en çok kabul göreni, Anadolu’nun doğal sınırları içinde şu noktalardan geçmekteydi: Sardes-Sivrihisar-Gordion (Sazılar Köyü)-Ankara-Turhal-Gümenek-Sivas-Malatya-Diyarbakır. Diyarbakır’dan sonra yol güneydoğu doğrultusunda devam ederek Ninova, Babil üzerinden Susa’ya, oradan da Persepolis’e ulaşmaktaydı.


#8

SORU:

Anadolu’da Romalıların kurdukları eyaletlerdeki (Provincia), kavşak noktaları hangileridir?


CEVAP:

Anadolu’da Romalıların kurdukları altı büyük eyalet (Provincia), gelişmiş bir yol şebekesi ile birbirine bağlanmıştı. Bu eyaletler içindeki kavşak noktaları şunlardı:
? Provincia Asia’da: Pergamum (Bergama), Smyrna (izmir), Laodikeia (Pamukkale), Apameia (Dinar), Dorylaion (Eskişehir), Amorium (Hacı Hamza Köyü).
? Provincia Cilicia’da: Tarsus, Mopsuestia (Misis).
? Provincia Bithynia ve Pontus’ta: Prusa (Bursa), Nicaea (iznik), Amisus, (Samsun).
? Provincia Galatia’da: Ancyra (Ankara), iconium (Konya), Tavium (Nefesköy), Amaseia (Amasya), Zela (Zile), Gaziura (Turhal).
? Provincia Lycia ve Pamphylia’da: Attalea (Antalya), Side.
? Provincia Cappadocia’da: Archelais (Aksaray), Caesarea (Kayseri), Sebastia (Sivas), Tyana (Kilisehisar), Göksun, Melitene (Malatya).


#9

SORU:

Bizans İmparatorluğu’nun yükselme devri olan 6. yüzyılda İstanbul, doğu ile batı arasındaki transit ticarette önemli bir merkez hâline gelmesini sağlayan koşullar nelerdi?


CEVAP:

İpek Yolu’nun kuzey güzergâhı, bozkır kavimlerinin davranışları nedeniyle yeterince güvenli değildi. Deniz yoluyla Basra Körfezi’ne veya Süveyş’e ulaşmak ise ticari denizcilik alanında uzmanlık gerektiriyordu. İran’a hâkim olan Sasaniler de ülkelerinden transit geçen mallardan yüksek gümrük vergisi talep ediyor veya savaş dönemlerinde mal geçişini kesintiye uğratıyorlardı. Bizanslılar, 5. ve 6. yüzyıllarda, gerek deniz gerekse kara ticaret yollarının güvenliğini sağlamak için gayret sarf ettiler. Bozkır yolunun güvenliği için Göktürklerle, deniz yolunun güvenliği için de Habeş Krallığı ile temaslarda bulundular. Bizans İmparatorluğu’nun yükselme devri olan 6. yüzyılda
İstanbul, doğu ile batı arasındaki transit ticarette önemli bir
merkez hâline geldi.


#10

SORU:

10. yüzyılda İtalya’nın ticarette güçlenmesini sağlayan
koşullar nelerdir?


CEVAP:

10. yüzyılda, dünya ticaretinin faaliyette
bulunduğu yolların önemli bir kısmı İslam ordularının
kontrolü altındaydı. Anadolu’yu kuşatan Azerbaycan, İran,
Irak, Suriye ve Mısır gibi ticaret merkezlerini, Müslümanlar
kontrol etmekteydi. Ancak İtalya’nın güneydoğu sahilleri,
Adriyatik Denizi’nin bazı kesimleri ve Ege Denizi İslam
kontrolünde değildi. Bari Amalfi, Napoli ve Gaeta limanları
gelişti. Pisa ve Cenevizli tüccarlar, Akdeniz ticaretine
hâkim olmaya başladı. Venedik önemli bir liman hâline
geldi.


#11

SORU:

11. yüzyılın ikinci yarısında, Selçukluların Orta Doğu
İslam dünyasına hâkim olmalarının ne gibi sonuçları
olmuştur?


CEVAP:

11. yüzyılın ikinci yarısında, Selçukluların
Horasan’daki faaliyetleri ve kısa zamanda Orta Doğu İslam
dünyasına hâkim olmaları, siyasi ve iktisadi dengeleri
değiştirdi. Dandanakan Savaşı’yla (1040) Gaznelileri
yenen Selçuklular, kısa sürede Horasan, Kirman, İran,
Azerbaycan, Irak ve Suriye’yi egemenlikleri altına aldılar.
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan komutasındaki ordu,
1071 tarihinde Bizans ordusunu yenerek Anadolu’nun
kapılarını Türklere açtı. Avrupa’daki Hristiyan devletler,
İslamları yenmek, Bizanslıları bertaraf etmek ve Batıya
doğru ilerleyen Türkleri durdurmak amacıyla güçlerini
birleştirdiler ve 1095 tarihinden başlayarak, yaklaşık 200
yıllık bir süre içinde, Orta Doğu’ya sekiz sefer düzenlediler.
I. Haçlı Seferi sonunda, Suriye bölgesinde, Urfa Kontluğu,
Antakya Prensliği, Kudüs Krallığı ve Trablus Kontluğu gibi
küçük şehir devletleri kuruldu.


#12

SORU:

Sultan II. Kılıç Arslan döneminde yaşanan önemli ticari
gelişmeler nelerdir?


CEVAP:

Sultan II. Kılıç Arslan, uzun saltanat döneminde
(1155-1192), Anadolu’daki topraklarını genişletmeğe ve
ulusal birliği sağlamağa çalıştı. Sultan II. Kılıç Arslan, doğu
ticaretini canlandırmak amacıyla girişimlerde bulundu.
Aksaray kenti imar edilerek kentin içinde ve Konya yolu
üzerinde iki kervansaray inşa edildi. islam dünyası ile ticarî
ve kültürel temaslar kuruldu. ilk gümüş paranın bu sultan
zamanında basılmış olması, devletin iktisadi ve mali
imkânlarının geliştiğinin göstergesidir. Selçuklular ile
Bizans arasındaki çekişme, II. Kılıç Arslan’ın
Miryokefalon zaferine (1176) kadar devam etti. Bu zaferle
sağlanan Anadolu yollarının güvenliği, ticaretin
gelişmesinde önemli bir rol oynadı.


#13

SORU:

Haçlı Seferlerinin İtalya’nın ticaret etkinlikleri
üzerindeki etkisi ne olmuştur?


CEVAP:

Haçlı seferleri sırasında Cenova, Venedik, Pisa
gibi İtalyan tüccar şehirleri, malî yardımları ve donanmaları ile Haçlı ordularına yardımcı oldular. Böylece, Doğu
Akdeniz’de serbest ticaret yapma ayrıcalığı elde ettiler,
servetlerini arttırdılar ve donanmalarını güçlendirdiler.
Özel anlaşmalar ile Suriye sahillerindeki limanlarda
ayrıcalıklı koloniler kurdular ve Akdeniz ticaretine hâkim
oldular. Bizans tahtındaki Komnenoslar, Venedik, Pisa ve
Cenevizlilere geniş ayrıcalıklar tanıdılar. Böylece İtalyan
tüccarlar, Karadeniz limanları dâhil Bizans limanlarında
geniş ayrıcalıklarla özel mahalleler kurdular. Türkistan
içinden geçen ve Karadeniz’in Kherson ve Matrakha
limanlarına ulaşan malların ticaretini, İtalyan tüccarlar
kontrol eder oldular.


#14

SORU:

13. yüzyılın başlarında gerçekleşen III. Haçlı Seferi’nin
Anadolu’daki ticari hayatı etkileyen sonuçları nelerdir?


CEVAP:

Haçlılar, Venediklilerin sağladıkları nakliye
hizmetinin bedelini ödeyemeyince, onların arzusuna uyarak
İstanbul’u zapt ettiler ve bir Latin imparatorluğu kurdular.
Kısa ömürlü Latin devletleri sayesinde Venedikliler, ticari
kolonilerinin temelini attılar ve doğu Akdeniz ile Ege
Denizi sahillerine yerleştiler. Aynı şekilde Cenevizliler de
Karadeniz sahillerinde hâkimiyet kurdular. Anadolu’da
birliği sağladıktan sonra buradan geçen ticaret yollarının
güvenliğine önem veren Selçuklular, bu amaçla Samsun’u
ele geçirmeye çalıştılar. Ancak zapt edemedikleri bu kentin
hemen yanında yeni bir liman inşa ederek Amissos (Kara
Samsun) halkı ile ticari ilişki kurdular.


#15

SORU:

1243 yılında Selçuklu ordusunun Moğollara boyun
eğmesinin ticarete yansıyan sonuçları ne olmuştur?


CEVAP:

1243 yılında Selçuklu ordusunun Moğollara
boyun eğmesi, Trabzon limanının yararına oldu. Trabzon
üzerindeki Selçuklu hegemonyası sona erdi. Trabzon
Moğollar'ın istilasına uğramadı. Ancak Bizans imparatoru,
Moğollara tabi olmayı Kabul etti. Moğolların İran’ı
işgalleri sonucunda, Tebriz kentinin bir ticari merkez olarak
yıldızı parladı. Trabzon limanı da Moğol idaresi ile
canlanan Uzak Doğu ticaretinin önemli bir limanı hâline
geldi.


#16

SORU:

16. 13. yüzyıl ortalarında Anadolu’da ticari yaşamda hangi
gelişmeler yaşanmıştır?


CEVAP:

Anadolu’nun güneyinde, İskenderun Körfezi’nin
batı sahilinde korunaklı bir liman olan Ayas (Aigai, Aegae),
13. yüzyıl ortalarından itibaren önemli bir liman hâline
geldi. Güneybatı Anadolu sahillerinin kontrolü
Selçukluların eline geçince, İtalyan tüccarlar kendileri için
güvenli bir liman arayışına girdiler. Mersin limanı
sığlaşmış, gemi trafiği zora girmişti. Ermeni Krallığı
hâkimiyetindeki Ayas limanı (İtalyan kaynaklarında
Laiazzo, Ajazzo), İtalyan tüccarların yeni tercihi oldu. Bu
liman, 13. yüzyıl ortalarından itibaren çok gelişti. Moğol
istilası sırasında Tebriz’de toplanan ticari mallar Akdeniz
limanlarına sevk edilmekteydi. Ayas limanı, Anadolu
içinden geçerek İran üzerinden doğu ülkelerine uzanan ana
ticaret yolunun önemli bir noktası durumundaydı.


#17

SORU:

 İlgili dönemde, Anadolu’dan ihraç edilen ürünler nelerdir?


CEVAP:

Anadolu’dan İran, Irak ve Suriye’ye koyun ihraç edilmekteydi. Ham ve işlenmiş ipek de önemli ihraç malları arasındaydı. Sivas’ta dokunan yünlü kumaşlar, Diyarbakır ve Kastamonu’da imal edilen Sahtiyanlar da önemli ihraç mallarıydı. Güney Anadolu sahillerinden Mısır’a kereste ihraç ediliyordu. 13. yüzyılda, önemli ihraç ürünlerinden biri de halılardı.


#18

SORU:

İlgili dönemde, Anadolu’nun ithal ettiği ürünler hangileridir?


CEVAP:

Kuzey ülkelerinden temin edilen esirlerin bir kısmı Anadolu’da pazarlanıyor, bir kısmı da Mısır’a ve diğer İslam ülkelerine satılıyordu. Lüks bir tüketim maddesi olan şeker, sıcak ülkelerde yetişen şeker kamışından elde edilmekteydi. Mısır, Şam ve Irak, şeker pazarlanan önemli merkezlerdi. Halk şeker ihtiyacını bal, pekmez ve meyvelerle giderirdi. Bizans, İran, Irak ve Mısır’dan çeşitli kumaşlar, özellikle de pamuklu kumaşlar (kutnî) ithal edilmekteydi. Çeşitli ülkelerden sabun ve kurşun satın alınıyordu.


#19

SORU:

Selçuklu Devleti zamanında Akdeniz ve Karadeniz sahillerindeki limanların durumu nasıldı?


CEVAP:

Selçuklu Devleti, Akdeniz ve Karadeniz sahillerinde bazı limanlara sahip olmasına rağmen, Ege sahillerinde hiç limanı yoktu. Anadolu’ya ulaşan ticari malların bir kısmı Karadeniz limanlarına iletilmekte, buradan da İstanbul’a nakledilmekteydi. Büyük bir ticari merkez durumundaki İstanbul’a gelen mallar, gideceği ülkenin coğrafi konumuna göre ya kara, ya da deniz yoluyla ulaştırılmaktaydı. Akdeniz limanlarına gelen mallar ise muhtemelen deniz yoluyla Avrupa’nın Akdeniz limanlarına gönderilmekteydi. Batı Anadolu’da, Ege sahillerindeki limanlar, Batı Trakya ve Yunanistan’ın doğu sahillerine ulaştırılacak mallar için uygundu. Bu nedenle, Batı Anadolu sahillerindeki Foça, İzmir ve Ayasuluk (Selçuk) limanları, Selçuklu Dönemi’nde, Akdeniz ve Karadeniz limanları kadar işlek değildi. En işlek limanlar Akdeniz’deki Antalya, Alanya ve Ayas (Lajazzo) limanlarıyla Kara Deniz’deki Trabzon, Samsun ve Sinop limanlarıydı.


#20

SORU:

Başkent Konya’nın, Selçuklu Dönemi’nde kervan yolları açısından önemi neydi?


CEVAP:

Başkent Konya, Selçuklu Dönemi kervan yollarının düğümlendiği yerdi. Batı Anadolu ile bağlantıyı sağlayan yukarıda sözünü ettiğimiz yollar dışında, Konya’yı Beyşehir’e ve Seydişehir üzerinden Antalya-Alanya yoluna bağlayan tali yollar vardı. Bir diğer yol da Eğirdir’i Antalya limanına bağlamaktaydı. Konya’yı, Selçuklu idaresinde olmayan Doğu Akdeniz limanlarına bağlayan iki tali yoldan biri, Karaman üzerinden Mut’a, oradan da Silifke’ye; diğeri Ereğli üzerinden Ulukışla’ya, oradan da Ayas’a ulaşmaktaydı. Batı Anadolu’yu İran’a (Tebriz’e) bağlayan ana kervan yolunun Konya’nın doğusunda kalan bölümü, şu güzergâhı izlemekteydi: Konya’dan hareket eden kervan, Aksaray ve Avanos üzerinden Kayseri’ye; Kayseri’den kuzeydoğu yönünde devam ederek Sivas’a varıyordu. Sivas’tan sonraki kesim ise Erzincan, Tercan, Erzurum üzerinden Doğubayazıt’a ulaşmakta ve buradan sonra, bugünkü Türkiye sınırları dışına çıkmaktaydı.


#21

SORU:

Kervansaray ne anlamına gelmektedir?


CEVAP:

“Kervansaray” kelimesi, “ana yollarda kervanların konaklaması için yapılan büyük han” anlamına gelmektedir.


#22

SORU:

Han nedir?


CEVAP:

“Han” kelimesi ise “yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların konaklamalarına yarayan yapı” şeklinde tarif edilmektedir.


#23

SORU:

Han ve Kervansaray arasındaki fark nedir?


CEVAP:

Kitabelerden, “Han” kelimesinin, yerleşim yerlerinin içinde veya dışında inşa edilmiş, konaklama amaçlı veya çeşitli malların pazarlandığı yapılar için kullanıldığı ancak yerleşim yerleri dışındaki bazı konaklama yapılarının, “kervansaray” adıyla anıldığı anlaşılmaktadır.


#24

SORU:

Hanlarda yolculara verilen hizmetler nelerdi?


CEVAP:

Hanlarda, yolcuların can ve mal güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra, konaklama sırasında beslenme ve küçük onarımlar gibi ihtiyaçlarının da karşılanmasına çalışılmıştır. Tarihi kaynaklar, bu handan söz ederken, “handa yolcuların sosyal statülerine uygun bir şekilde misafir edildiklerini; hanın gelir ve masraflarını kontrol etmek için özel memurlar ve kâtipler bulunduğunu” kaydetmektedirler.


#25

SORU:

Hanlarda görevli memurların görevleri nelerdi?


CEVAP:

Hanlarda görevli memurlar ve görevleri şu şekildeydi:
? Mütevelli, Müşrif (Müfettiş) ve Nâzır’dan oluşan üçlü grup, kervansarayın vakışarı ve masraşarı ile vakıfta görevli memur ve hizmetlilerin işlerini idare ve kontrol etmekteydi. Vakfiyede sözü edilmeyen bazı görevler ve hizmetler bu kişilerin sorumluluğuna bırakılmıştı.
? Muzif ve Hancı adlarındaki iki memurun görevleri birbirine yakın görünmektedir. Muzif’in, “hanın iç işlerini yönettiği, gelen yolcularla ilgilendiği, yolcuların yeme yatma ve diğer gereksinimlerinin karşılanmasından sorumlu olduğu” sanılmaktadır. Hancı ise yük hayvanları ile ilgilenmekte, ahır işlerine bakmaktaydı.
? Havâyic Memuru (Emir-i Havâyic): Hanın erzak ve levazım işleri ile ilgilenmekteydi.
? Baytar: Hana hasta gelen veya handa hastalanan yük hayvanlarına bakmaktaydı.
? Atlı: Muhtemelen hanın ve vakfın işlerini görmekle yükümlüydü.

? İmam ve Müezzin: Handaki mescitte namaz kıldırmak ve ezan okumakla görevliydiler.


#26

SORU:

Bizans Dönemi’nde, Ksenodokeion adlı yapıların işlevleri neydi?


CEVAP:

Bizans Dönemi’nde, Ksenodokeion kelimesi Ksenon (hastane) kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Bir toplumsal yapı türü olan ksenodokeionlar, gezginler, fakirler ve hastalara hizmet veren misafirhanelerdi. Ksenodokeion ve Ksenonlar, devlet veya kiliseye bağlı kurumlar, hatta özel kişiler tarafından inşa ettirilmekte; bazen bu yapılara tahsis edilmiş mülklerin gelirleri ile desteklenmekteydi. Bizans imparatorlarından çoğu, başkentte misafirhaneler inşa ettirmişlerdir.


#27

SORU:

11. yüzyılın ilk yarısında, ribatların kullanım alanı neydi?


CEVAP:

11. yüzyılın ilk yarısında, “ribat” kelimesi, “hankâh” ile eş anlamlı hâle geldi. Sınırların doğuya ve batıya doğru ilerlemesiyle, gazilerin yerini din adamları aldı ve bu yapılara yeni bir toplumsal işlev verilerek, seyahat eden yolcu ve tüccarlar da bu ribatlarda misafir edildiler. Böylece, seyahat eden yolcu ve tüccarların güvenle geceleyebildikleri kervansarayların ilk örnekleri ortaya çıkmış oldu.


#28

SORU:

Selçuklu hanlarının mimari özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Selçuklu hanlarının mimari özellikleri şu şekilde özetlenebilir:
? Selçuklu hanları avlulu ve avlusuz hanlar olmak üzere iki ana grupta incelenebilmektedir.
? Avlunun ve (varsa) ahırın tek girişi vardır.
? Gösterişli taç kapılar genellikle cepheyi ortalar.
? Mekânlar tonoz veya kubbelerle örtülüdür.
? Ahır, hücreler, revaklar ve eyvanlardan oluşan mekânlar, genellikle avlunun üç kenarı üzerinde yer alırlar.
? Avlusu olmayan, sadece ahır kısmından ibaret çok sayıda han örneği bilinmekteyse de Selçuklu hanlarının çoğunun birer avlusu vardır. Avlu, ahırın dar kenarlarından birine bitişiktir.
? Hanlarda yolcuların çoğu ahırdaki veya avludaki sekiler üzerinde gecelemekteydi. Ancak bazı hanlarda, varlıklı ve hatırlı yolcuların kalabilecekleri özel hücreler de vardı.
? Bazı Selçuklu hanlarında, bir birimin özel olarak ibadete ayrıldığı görülmektedir. Mescit olarak adlandırdığımız bu mekânı diğer mekânlardan ayıran en belirgin özellik, kıble yönüne denk gelen duvarı üzerinde bir mihraba sahip olmasıdır.
? Bazı hanların bünyesinde veya hemen yakınında, küçük bir hamama yer verildiği görülmektedir.
? Selçuklu hanlarındaki tuvaletler hakkındaki bilgimiz oldukça kısıtlıdır. Oysa han gibi içinde gecelenen yapılarda tuvaletler, mutlaka bulunması gereken mekânlardır.

? Handa geceleyen yolcuların, ısınma dışında yemek pişirmek için de ateşe ihtiyaçları vardı. Ancak Selçuklu Dönemi’nde inşa edilmiş hanlardan hiçbirinde ocak yoktur. Ocaklar, XIV. yüzyıl sonlarına doğru, Osmanlı hanlarında ortaya çıkmaktadır.
? Selçuklu hanlarında üst örtü, büyük çoğunlukla tonozdur. Tonozların hemen hemen tamamı sivri kemerlidir. Az sayıda da olsa, çapraz tonoz gibi değişik formda tonozlara da rastlanır.


#29

SORU:

Osmanlı Dönemi’nde, Rumeli’deki yollar hangi kollara ayrılmaktaydı?


CEVAP:

Osmanlı Dönemi’nde, Rumeli’deki yollarda;
? İstanbul’u, batı Karadeniz sahilini izleyerek Kırım’a bağlayan Sağ Kol;
? Balkanlar ve Orta Avrupa ile İstanbul’un bağlantısını sağlayan Orta Kol,
? İstanbul’u, Yunanistan üzerinden Adriyatik Denizi’ne ve Arnavutluğa bağlayan Sol Kol olmak üzere üç ana güzergâh vardı.


#30

SORU:

Osmanlı Dönemi’nde, Anadolu’da İstanbul’dan hareket eden kaç ana yol vardı?


CEVAP:

Rumeli’de olduğu gibi Anadolu’da da İstanbul’dan hareket eden üç ana yol vardı. Bu ana yollar da Rumeli’dekiler gibi Sağ, Orta ve Sol Kol olarak adlandırılmaktaydı. Anadolu dışında da devam eden bu üç ana yol ve bunlara bağlanan tali yollar, Anadolu’nun İstanbul ile bağlantısını sağlamaktaydı.


#31

SORU:

Osmanlı Dönemi’nde, Anadolu’daki tali yollar hangileriydi?


CEVAP:

Osmanlı Dönemi’nde, Anadolu’daki tali yollar:
? Kuzey Kervan Yolu
? Ankara Yolu
? Buca-İzmir Yolu
? Bursa-Çanakkale Yolu’ydu.


#32

SORU:

14. Yüzyılda, Osmanlı Devleti’nde hanların durumu nasıldı?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu izleyen 14. yüzyıl boyunca, Selçuklu Devleti’nin zayıflamasıyla ortaya çıkan küçük Türk Beyliklerinin birbirleriyle ve Bizans ile savaşmaları, Anadolu’daki yolların güvenliğini bozdu. Uzak Doğu ile Avrupa arasındaki ticaret, deniz ulaşımına, Doğu Akdeniz limanlarına kaydı. Böylece, Selçuklu Dönemi’nde hayli önem verilen ve devlet tarafından himaye edilen transit ticaret, önemini kaybetti. Ancak Anadolu’nun bir bölgesinden diğerine seyahat ihtiyacı her zaman var olduğu için yeni hanlar inşa edilmeğe devam edildi. Fakat 14. yüzyıldan itibaren inşa edilen hanların, seyahat eden yolcu adedinin azalmasına bağlı olarak boyutları küçüldü, binaların kalitesi düştü.


#33

SORU:

Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen hanlar kaç başlık altında incelenmektedir?


CEVAP:

Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen hanlar;
? Menzil Hanları,
? Bir Külliye içinde Yer Alan Hanlar olmak üzere iki başlık altında incelenebilir.


#34

SORU:

Osmanlı dönemindeki menzil hanlarının işlevi neydi?


CEVAP:

Anadolu’nun 14. yüzyıldan itibaren siyasi yönden istikrarsız bir döneme girmesi, transit ticareti olumsuz yönde etkilemiş ve menzil hanları yavaş yavaş önemlerini yitirmişlerdir. Nitekim 14. yüzyılda inşa edildikleri düşünülen hanların büyük çoğunluğu, küçük boyutlu özensiz yapılardır. 14 ve 15. yüzyıllarda, Osmanlıların Batı Anadolu beylikleri ile giriştikleri mücadele, yol ve seyahat güvenliğini bozmuş ve ticarete sekte vurmuştur.


#35

SORU:

Osmanlı dönemindeki hanların genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı dönemindeki hanların genel özellikleri şöyle özetlenebilir:
? Selçuklu Dönemi hanlarının pek çoğunda gördüğümüz bezenmiş anıtsal taç kapılar, Osmanlı Dönemi’nde oldukça seyrekleşir. Selçuklu Dönemi hanlarının taç kapılarını, cami, medrese vb. gibi diğer anıtsal yapıların taç kapılarından ayıran önemli bir özellik yoktur.
? Ahırlar, Osmanlı Dönemi menzil hanlarının vazgeçilmez unsurlarıdır. Bir külliye içinde yer alan bazı menzil hanlarının ahırları, Selçuklu Dönemi’nin çapraz sahınlı ahırlarını anımsatmaktadır.
? Osmanlı şehir hanlarının pek çoğunda, avlu etrafına sıralanan hücrelerin önünde bir revak görülmektedir. Selçuklu hanlarındaki revaklar ile Osmanlı hanlarının revakları, farklı amaçlarla inşa edilmiş gibidirler.
? Gerek Selçuklu gerekse Osmanlı Dönemi avlulu hanlarının tümünde, avluya bir eyvandan geçilerek girilir. Osmanlı Dönemi şehir içi hanlarında da eyvana oldukça seyrek rastlanır.
? Mescit katına çıkış Selçuklu örneklerinde olduğu gibi iki taraşı merdivenlerle değil, cepheye dik bir merdivenle sağlanmaktadır.
? Osmanlı Dönemi hanlarında da -özellikle ahır mekânlarında- tonoz üst örtü oldukça yaygındır. Ancak Selçuklu Dönemi hanlarında sadece mescitlerin üst örtüsünde gördüğümüz kubbelere, Osmanlı Dönemi hanlarında çok daha sık rastlanmaktadır.
? Selçuklu hanlarında derme çatma tahta paravanlar şeklinde olduğu tahmin edilen tuvaletlerin, Osmanlı hanlarında da önemli bir değişikliğe uğramadan devam ettiği düşünülmektedir.
Osmanlı hanlarının ahırlarında, duvarlar boyunca yerleştirilmiş sekilerde ocaklara rastlanmaktadır. Ocakların zemini, seki zemininden az yukarıdadır. Ocak nişleri genellikle dikdörtgen profillidir ve bir yaşmakları vardır.


#36

SORU:

Tarihi yolları nasıl gruplandırabiliriz?


CEVAP:

Tarihî yolları, inşa ediliş nedenleri ve sahip oldukları özellikler açısından gruplandırmak olasıdır.


#37

SORU:

Anadolu’da Türk dönemi öncesine ait yollar nelerdir?


CEVAP:

Anadolu’da Türk dönemi öncesine ait yollar hakkındaki bilgilerimizi dört ana başlık altında toplayabiliriz: 1- Hitit Dönemi Yolları 2- Kral Yolu 3- Roma Dönemi Yolları 4- Bizans Dönemi Yolları


#38

SORU:

Hitit ülkesi kaç bölgeye ayrılır?


CEVAP:

Hitit ülkesi dört bölgeye ayrılmaktaydı: 1- Kızılırmak Nehri’nin kavsi içindeki bölge, 2- Güneybatı Anadolu’da Batı Toroslar ve Göller Bölgesi, 2- Güneydoğu Anadolu’da Toroslar ve Antitoroslar Bölgesi, 3- Kuzeydoğu Anadolu’da Erzurum ve Trabzon illerini içine alan bölge.


#39

SORU:

Hitit İmparatorluğu Dönemi’nde, Anadolu yollarının güzergâhı hakkındaki bilgileri hangi kaynaklardan ediniyoruz?


CEVAP:

MÖ 19. yüzyıl ortaları ile MÖ 715 yılları arasında, Anadolu’nun önemli bir kesiminde hüküm süren Hitit İmparatorluğu Dönemi’nde, Anadolu yollarının güzergâhı hakkındaki bilgilerimizi, a- Anıt, heykel, mezar gibi kalıntılara, b- Çivi yazılı tabletlere borçluyuz. 


#40

SORU:

Hitit dönemi ana yollarının güzergahları nelerdir?


CEVAP:

Bu dönemdeki ana yolların güzergâhlarının şu şekilde olduklarını tahmin etmekteyiz (Şekil 3.1): 1- Hitit Devleti başkenti Hattuşaş’tan hareket edip kuzey yönünde ilerleyen iki yol vardı. Bunlardan birinin Höyük-Çorum-Amasya’dan geçerek Samsun’a ulaştığı tahmin edilmektedir. Kuzey yönünde uzanan ikinci yolun ise Höyük’ten sonra, Karaburun-İskilip-Boyabat üzerinden Sinop’a ulaştığı, hatta Sinop ile Samsun arasında da bir sahil yolunun bulunduğu kabul edilmektedir. 2- Hattuşaş’tan doğu yönünde ilerleyen iki yol daha izlenebilmektedir. Bunlardan ilki Zile-Turhal üzerinden Gümenek’e; ikincisi ise Akdağmadeni yanından Sivas’a ulaşmaktaydı. Bu ikinci yol Sivas’tan sonra doğu yönünde devam ediyor olmalıydı. 3- Hattuşaş’tan batı yönünde ilerleyen yol, üç ayrı güzergâhtan Ankara’ya ulaşmaktaydı. Burada ikiye ayrılan yolun bir kolunun Sazılar Köyü üzerinden Afyon’a; diğer kolunun da Eskişehir’e devam ettiği görülmektedir. 4- Başkent Hattuşaş ile Hitit Devleti’nin ikinci büyük kenti Kanej arasında, Yozgat’tan geçen bir başka yolun daha olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca, Kanej’den hareket eden başka yollar da olmalıydı. Bunlardan birinin Sivas’a; diğerinin de Ekrek-Gürün-Darende üzerinden Malatya’ya yöneldiği; güneybatı yönünde giden bir üçüncü yolun da Kayseri’den sonra iki kola ayrılarak birinin Kilisehisar’a, diğerinin ise Konya’ya ulaştığı düşünülmektedir. Aynı şekilde Kanej’den hareket eden ve Güneydoğu yönünde ilerleyerek Cerablus’a ulaşan bir başka yol daha olmalıydı.


#41

SORU:

Kral yolu nedir ve sınırları nelerdir?


CEVAP:

İlk olarak Yunan tarihçisi Herodotos’un sözünü ettiği Kral Yolu, Batı Anadolu’da, Salihli kasabası yakınlarındaki Sardes kentinden başlamaktaydı (Şekil 3.1). Anadolu’yu baştan başa kateden bu yol, Pers İmparatorluğu’nun merkezi Susa’ya ulaşıyordu. Herodotos bu yoldan söz etmekle birlikte, yolun izlediği güzergâh hakkında ayrıntılı bilgi vermemektedir. Lydia Krallığı’nın yıkılışından sonra (MÖ 546) Anadolu, Kyros’un egemenliğine girerek Pers İmparatorluğu’nun bir parçası hâline gelmiştir.

Kral Yolu hakkında sahip olduğumuz bilgiler sınırlıdır. Bu nedenle çeşitli araştırmacıların kabul ettikleri 3 ayrı güzergâhtan en çok kabul göreni, Anadolu’nun doğal sınırları içinde şu noktalardan geçmekteydi: Sardes-SivrihisarGordion (Sazılar Köyü)-Ankara-Turhal-Gümenek-Sivas-Malatya-Diyarbakır. Diyarbakır’dan sonra yol güneydoğu doğrultusunda devam ederek Ninova, Babil üzerinden Susa’ya, oradan da Persepolis’e ulaşmaktaydı. Kral Yolu, Frigya Bölgesi’nden (Afyonkarahisar’ın kuzeyi) geçerek Kızılırmak’a ulaşmaktaydı. Yolun bu kesiminin uzunluğu 94.5 parasang/fersah (1 parasang=6km) idi. Kızılırmak aşıldıktan sonra Cappadokia bölgesine (Nevşehir dolayları) ulaşan yol, buradan sonra Cilicia bölgesini (Çukurova bölgesi) katetmekteydi. Fırat Nehri’ni aştıktan sonra Anadolu’nun doğal sınırları dışına çıkan Kral Yolu’nun, Sardes’ten Susa’ya kadar uzunluğu 450 parasang (450x6=2700km) veya 13.500 furlong (1 furlong=201m) idi ve 90 günde katediliyordu.


#42

SORU:

Provincia Asia nereleri kapsar?


CEVAP:

Provincia Asia’da: Pergamum (Bergama), Smyrna (İzmir), Laodikeia (Pamukkale), Apameia (Dinar), Dorylaion (Eskişehir), Amorium (Hacı Hamza Köyü).


#43

SORU:

Roma dönemi yollarının inşası nasıl yapılmıştır?


CEVAP:

Roma İmparatorluğu, Ren ve Tuna nehirlerinden Afrika’da Büyük Sahra’ya, İngiltere adalarından, Anadolu’da Fırat Nehri’ne uzanan çok geniş topraklara sahipti. Romalılar bu geniş topraklar üzerinde çok gelişmiş bir yol sistemi kurmuşlardı. Bu yol şebekesi sayesinde, imparatorluğun her köşesi ile kolayca bağlantı sağlanmaktaydı. Roma devri yollarının inşasına ait ilk kayıt, MÖ 312 yılına tarihlenmektedir. Yol inşasına başlamadan önce yolun genişliğine karar verilir ve bu genişlikte bir şeridin toprağı kazılarak temel açılırdı. Açılan temele malzemeler kat kat serilir, en üste sert ve düz taşlar sıralanırdı. Yolun kenarında ise yayalar için taş döşenmemiş bir kesim bırakılır ve bu kısım ile yol arasına kaldırım taşları döşenirdi. Yollar, yaklaşık 4m50cm genişliğinde inşa edilirdi.


#44

SORU:

7. yüzyıl başlarında, Bizanslılarla Sasaniler arasında uzun süren savaşlar neye yol açmıştır?


CEVAP:

7. yüzyıl başlarında, Bizanslılarla Sasaniler arasında uzun süren savaşlar oldu. Bu savaşlar yüzünden, İran, Basra Körfezi ve Suriye’den geçen ticaret yollarında güvenlik sağlanamayınca, Kızıl Deniz ve Mısır güzergâhı önem kazandı. Bu yüzyılda ortaya çıkan İslamiyet’in hızlı yayılışı ve İslam ordularının her yıl Anadolu’ya düzenlediği yaz ve kış seferleri, Anadolu’nun iktisadi hayatını etkiledi. Güneydoğu Anadolu ile birlikte, ticari yolların tümü İslam ordularının eline geçti. 9. yüzyılda denizcilikte deneyim kazanan İslam denizcileri, Hint Okyanusu’nda ticareti ellerine geçirdiler.


#45

SORU:

Osmanlı dönemindeki Anadolu'daki tali yollar nelerdir?


CEVAP:

Tali Yollar 1-Kuzey Kervan Yolu: İstanbul’dan başlayan bu yol, Anadolu’yu boydan boya katedip İran’a ulaşmaktaydı. Sapanca’dan sonra Mudurnu, Bolu, Amasya güzergâhını izleyerek Tokat, Şebinkarahisar, Aşkale üzerinden Erzurum’a ulaşan yol, Doğubeyazıt’ta bugünkü Türkiye sınırlarını terk etmekteydi. 2-Ankara Yolu: Sapanca, Geyve, Göynük güzergâhını izleyen yol, Beypazarı üzerinden Ankara’ya, oradan da Kayseri’ye uzanmaktaydı. 3-Buca-İzmir Yolu: İzmit körfezini dolanarak Bursa’ya, oradan da Balıkesir, Akhisar, Manisa yoluyla İzmir’e ulaşmaktaydı. 4-Bursa-Çanakkale Yolu: Bursa’dan ayrılan bu yol, Dimetoka (Gümüşçay), Lapseki üzerinden Çanakkale’ye ulaşıyordu.


#46

SORU:

Osmanlı Dönemi'nde inşa edilen hanlar hangi gruplara ayrılır?


CEVAP:

Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen hanlar, 1- Menzil Hanları, 2- Bir Külliye İçinde Yer Alan Hanlar olmak üzere iki başlık altında incelenebilir.


#47

SORU:

Eyvan nedir?


CEVAP:

Eyvan: Gerek Selçuklu gerekse Osmanlı Dönemi avlulu hanlarının tümünde, avluya bir eyvandan geçilerek girilir. Bazı Selçuklu Dönemi örneklerinin avlusunda, giriş eyvanı dışında bir veya birkaç eyvana daha yer verildiği görülür. Hatta, Konya-Beyşehir yolundaki Kızılören Hanı’nda (1206), avlunun iki yan kenarının ikisine de yan yana sıralanmış eyvanlar yerleştirilmiştir. Özellikle Selçuklu Dönemi hanlarında, avlunun hemen daima revaklı oluşu nedeniyle, eyvana pek gereksinim duyulmamış olmalıdır. Osmanlı Dönemi şehir içi hanlarında da eyvana oldukça seyrek rastlanır


#48

SORU:

Osmanlı dönemindeki ısınma nasıl yapılmaktadır?


CEVAP:

Isınma: Selçuklu hanlarında ısınma sorununun tandırlarla çözüldüğünü, hemen hiçbir Selçuklu hanlarında ocağa rastlanmadığını görmüştük. Osmanlı hanlarının ahırlarında, duvarlar boyunca yerleştirilmiş sekilerde ocaklara rastlanmaktadır (Resim 3.10). Ocakların zemini, seki zemininden az yukarıdadır. Ocak nişleri genellikle dikdörtgen profillidir ve bir yaşmakları vardır. İncesu Kara Mustafa Paşa Kervansarayı (1670-71) avlu revakında da ocaklar vardır (Resim 3.8). Ocaklı ilk Osmanlı hanı olan Issız Han’daki (1394) iki ocak, hanın orta sahını içinde yer almaktadır (Resim 3.11; Şekil 3.10). Dört bodur sütun üzerine oturtulmuş yaklaşık kare kesitli baca, ortadaki tonozu delerek dumanı dışarıya aktarmaktadır.


#49

SORU:

Osmanlı Dönemi'ndeki Rumeli'deki yollar kaça ayrılır?


CEVAP:

Rumeli Yol Şebekesi Osmanlı Dönemi’nde, Rumeli’deki yollar çeşitli kollara ayrılmaktaydı. 1- İstanbul’u, batı Karadeniz sahilini izleyerek Kırım’a bağlayan Sağ Kol; 2- Balkanlar ve Orta Avrupa ile İstanbul’un bağlantısını sağlayan Orta Kol, 3- İstanbul’u, Yunanistan üzerinden Adriyatik Denizi’ne ve Arnavutluğa bağlayan Sol Kol olmak üzere üç ana güzergâh vardı.


#50

SORU:

Selçuklu hanlarında avlunun özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Hanlarda avlunun özellikleri: Avlusu olmayan, sadece ahır kısmından ibaret çok sayıda han örneği bilinmekteyse de Selçuklu hanlarının çoğunun birer avlusu vardır. Avlu, ahırın dar kenarlarından birine bitişiktir. Eni, ahırın dar kenarı ile aynıdır veya ondan biraz daha geniştir. Günümüze ulaşabilen bütün örneklerde ahır cephesi boş bırakılmış, bu cepheye herhangi bir mekân inşa edilmemiştir. Avlunun diğer kenarları üzerine hücre, revak ve eyvanlar yerleştirilmiştir (Şekil 3.7-3.8). Genellikle çok büyük olmayan hücrelerin tümü avluya açılır. Ahıra veya doğrudan doğruya dışarıya açılan hücre yoktur. Revak ve eyvanların ise bir kenarları avluya açılmaktadır. Yolcular, sıcak yaz günlerinde, yük hayvanlarıyla birlikte bu revak ve eyvanlarda dinlenirler, hatta geceyi geçirebilirlerdi. Avluda ayrıca, avlu girişinin içine açıldığı giriş eyvanının dışında, yan kanatlar üzerinde de eyvanlara rastlanabilmektedir (Şekil 3.5-3.6). Genellikle farklı kenarlar üzerine yerleştirilen revak ve hücrelerin, Zazadin Hanı’nda aynı kenar üzerine dönüşümlü olarak yerleştirildiği görülmektedir.


#51

SORU:

Vakfiyeye göre Selçuklu Dönemi'nde Han’da görevli memurlar ve görevleri nelerdi?


CEVAP:

Vakfiyeye göre Han’da görevli memurlar ve görevleri şunlardı: 1- Mütevelli, Müşrif (Müfettiş) ve Nâzır’dan oluşan üçlü grup, kervansarayın vakıfları ve masrafları ile vakıfta görevli memur ve hizmetlilerin işlerini idare ve kontrol etmekteydi. Vakfiyede sözü edilmeyen bazı görevler ve hizmetler bu kişilerin sorumluluğuna bırakılmıştı. 2- Muzif ve Hancı adlarındaki iki memurun görevleri birbirine yakın görünmektedir. Muzif ’in, “hanın iç işlerini yönettiği, gelen yolcularla ilgilendiği, yolcuların yeme yatma ve diğer gereksinimlerinin karşılanmasından sorumlu olduğu” sanılmaktadır. Hancı ise yük hayvanları ile ilgilenmekte, ahır işlerine bakmaktaydı. 3- Havâyic Memuru (Emir-i Havâyic): Hanın erzak ve levazım işleri ile ilgilenmekteydi. 4- Baytar: Hana hasta gelen veya handa hastalanan yük hayvanlarına bakmaktaydı. 5- Atlı: Muhtemelen hanın ve vakfın işlerini görmekle yükümlüydü. 6- İmam ve Müezzin: Handaki mescitte namaz kıldırmak ve ezan okumakla görevliydiler.


#52

SORU:

Selçuklu Dönemi'ndeki hanlardaki hamamlar nasıldı?


CEVAP:

Bazı hanların bünyesinde veya hemen yakınında, küçük bir hamama yer verildiği görülmektedir. Örneğin Kayseri Sultan Hanı’nın (Şekil 3.7), Karatay Hanı’nın ve Ak Han’ın avlu sağ kanatları üzerinde, küçük birer hamam yer almaktadır Ağzıkara Hanı’nın sağında, handan birkaç metre uzaklıkta, küçük, bağımsız bir hamam vardır (Resim 3.4). Konya-Afyon kervan yolu üzerindeki Sahib Ata Hanı ahırının hemen kuzeyinde, Vezirköprü-Boyabat yolu üzerindeki Durağan Hanı ahırının güneybatısında ve İncir Hanı’nın 200m kadar güneyinde de birer bağımsız hamam yer almaktadır. Teşkilatlı bir hamama sahip olmayan diğer hanlarda da yolcuların yıkanabilecekleri bir mekânın varlığından söz edilebilir. Nitekim yukarıda sözünü ettiğimiz, Aksaray Sultan Hanı’ndaki gruplanmış hücrelerden birinin, içinde yatılamayacak kadar dar olduğuna değinmiştik. İşte bu küçük hücrelerin, muhtemelen yolcuların temizlik ve tuvalet ihtiyaçlarına ayrılmış olduğu tahmin edilmektedir.


#53

SORU:

13. Yüzyıl'da Anadolu'nun ithal ettiği ürünler nelerdir?


CEVAP:

Anadolu’nun İthal Ettiği Ürünler Kuzey ülkelerinden temin edilen esirlerin bir kısmı Anadolu’da pazarlanıyor, bir kısmı da Mısır’a ve diğer İslam ülkelerine satılıyordu. Lüks bir tüketim maddesi olan şeker, sıcak ülkelerde yetişen şeker kamışından elde edilmekteydi. Mısır, Şam ve Irak, şeker pazarlanan önemli merkezlerdi. Halk şeker ihtiyacını bal, pekmez ve meyvelerle giderirdi. Bizans, İran, Irak ve Mısır’dan çeşitli kumaşlar, özellikle de pamuklu kumaşlar (kutnî) ithal edilmekteydi. Çeşitli ülkelerden sabun ve kurşun satın alınıyordu


#54

SORU:

13. yüzyıl'da Anadolu'dan ihraç edilen ürünler nelerdi ve nerelere ihraç ediliyordu?


CEVAP:

Anadolu’dan İhraç Edilen Ürünler Anadolu’dan İran, Irak ve Suriye’ye koyun ihraç edilmekteydi. İbn ül-Esir, Erzurum’dan İran’a, bir defada iki milyon koyun ihraç edildiğinden söz etmektedir. Bu rakam abartılmış görünse de canlı hayvan ihracının önemli olduğunu göstermektedir. Ham ve işlenmiş ipek de önemli ihraç malları arasındaydı. Anadolu’dan ihraç edilen ipekli kumaşlar, Seta Turchia (Türkiye ipeği) adıyla anılmaktaydı. Sivas’ta dokunan yünlü kumaşlar, Diyarbakır ve Kastamonu’da imal edilen Sahtiyanlar da önemli ihraç mallarıydı. Kuzey ülkelerinden getirilen Kıpçak, Rus, Çerkes esirler, Mısır’a ve diğer İslam ülkelerine satılmaktaydı. Güney Anadolu sahillerinden Mısır’a kereste ihraç ediliyordu. Batı ülkelerinde boya sanayinde kullanılan şap, vazgeçilmez bir maddeydi. Doğu ülkelerinde kullanılan boya maddeleri şap gerektirmiyordu. 13. yüzyıl sonlarından 14. yüzyıl ortalarına kadar Avrupa ülkelerinde kullanılan şapın tümüne yakını, Anadolu’dan sağlanmaktaydı. Şap ticareti Cenevizlilerin elindeydi. Kütahya’da çıkarılan şap Aksaray’da; Şebinkarahisar’da çıkarılan şap da Sivas’ta pazarlanmaktaydı. 13. yüzyılda, önemli ihraç ürünlerinden biri de halılardı. İlk örnekleri Orta Asya’da ele geçen ve MÖ 3. yüzyıla tarihlenen bu ilk düğümlü halıların bundan sonraki en eski örnekleri, XIII. yüzyıla tarihlenen, Konya’da ve Beyşehir’de bulunmuş halılardır. Anadolu’dan ithal edilen halılar, yere serilemeyecek kadar kıymetliydi. Batılı ressamların tablolarında resmettikleri halıların, masalar üzerinde örtü olarak kullanıldıkları veya duvarlara asıldıkları görülmektedir.


#55

SORU:

III. Haçlı Seferi ne amaçla planlanmıştı?


CEVAP:

13. yüzyılın başlarında gerçekleşen III. Haçlı Seferi, Mısır’a geçmek üzere planlanmıştı.


#56

SORU:

Haçlı seferleri ve Selçuklu akınları nelere yol açmıştır?


CEVAP:

Haçlı Seferleri ve Selçuklu akınları, uluslararası ticaret yollarını değiştirdi. Bu değişiklik sonucu İstanbul’un önemi azaldı. Doğudan gelen mallar, artık Anadolu içinden geçilerek Trabzon limanına taşınmıyordu. Latinlerin hâkimiyetindeki Suriye limanlarına bırakılan mallar, buradan İtalyan gemileri ile batı ülkelerine ulaştırılıyordu. İstilaya maruz kalmamasına rağmen, Trabzon limanının durumu kötüleşti. Hatta İstanbul ile bağlantısı bile zor sağlanır oldu. Bizans tahtındaki Komnenoslar, Venedik, Pisa ve Cenevizlilere geniş ayrıcalıklar tanıdılar. Böylece İtalyan tüccarlar, Karadeniz limanları dâhil Bizans limanlarında geniş ayrıcalıklarla özel mahalleler kurdular. Türkistan içinden geçen ve Karadeniz’in Kherson ve Matrakha limanlarına ulaşan malların ticaretini, İtalyan tüccarlar kontrol eder oldular.