TÜRKİYE'NİN KÜLTÜREL MİRASI II Dersi TÜRKİYE'DE MÜZİK soru cevapları:

Toplam 55 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Müzik sözcüğünün kökeni nedir?


CEVAP: Müzik sözcüğü, musica sözcüğünden gelmiştir. Musica da Eski Yunanca’daki mousike ya da mousa sözcüğünden alınmıştır. Mitolojiye göre, Yunanlılar’ın en büyük tanrısı Zeus’un kızları sayılan dokuz peri kızına da Mousa (Müz) adı verilirdi. Eski Yunanlılar, bu peri kızlarının, dünyanın güzelliklerini ve uyumunu düzenlemekle görevli olduklarına inanırlardı. Bugün tüm dillerde var olan müzik sözcüğünün, müz kökünden türetilmiş olduğu kabul edilir.

#2

SORU: Estetik kelimesinin kökeni nedir?


CEVAP: İnsanlar estetik kelimesini güzellik, güzel sanatlar ve bunların teorik çalışmaları için kullanırlar. Estetik ile güzellik arasında belki küçük bir bağlantı vardır. Kelime his deneyimleri veya algı anlamındaki Yunanca aisthesis kelimesinden gelmektedir. Ralph Simith’in açıkladığı gibi, estetik terimi bir şeyin dış görünüşü ve yaradılışından çok algıyı ve düşünmeyi anlatır.

#3

SORU: Müziğin estetiği hangi temel varsayımlar üzerine kuruludur?


CEVAP: Müziğin estetiği dört temel varsayım üzerine kuruludur. Birinci varsayıma göre müzik, eserlerin veya nesnelerin bir koleksiyonudur. İkinci varsayım, müzik eserlerinin ancak estetik olarak dinlenebileceği savına dayanır. Müzik eserlerini estetik olarak dinlemek demek, onun sözde estetik özelliklerine, yapısal elementlerine ve nitelik özelliklerine odaklanmak demektir. Üçüncü varsayıma göre, müzik eserlerinin değeri, her zaman kendine özgü ve içtendir. Bir müzik eserinden özel bir çeşit duygusal oluşum veya tarafsız bir zevk alma anlamına gelen estetik deneyimi öne çıkaran dördüncü varsayıma göre, eğer dinleyiciler, müziği estetik olarak dinlerlerse estetik bir deneyim kazanacaklardır.

#4

SORU: Müziği oluşturan Ana Ögeler nedir?


CEVAP: Birtakım ses kümelerini müzik diye tanımlayabilmemiz için mutlaka bu ses kümelerinin ritmik, melodik ve armonik yapılarının var olması gerekir. İşte bu üçlüye Ana Ögeler adı verilmiştir.

#5

SORU: Müziği oluşturan Yabancı Ögeler nedir?


CEVAP: Söz ve hareketin yer aldığı öğeler Yabancı Ögelerdir.

#6

SORU: Müziğin kökenleri hangi tarihe dayanmaktadır?


CEVAP: Müziğin kökenleri insanlığın oluşumu kadar eskidir. Nerede, nasıl ve ne zaman doğduğu kesin olarak belli değildir. İnsan kulağı ve bu kulağın sistemi, olağanüstü olanaklara sahip alıcı ve verici ses aygıtı olduğundan, ses müziği insanlık kadar eskidir denilebilir. Bunun yanında insan aklı, sadece duyumlarla da yetinmeyerek çok eskilerden beri çeşitli çalgıların yapımı ile de uğraşmış, parmaklarındaki yetenekleri bunları kullanmaya doğru yönlendirmiştir. Müzik yazısı diyebileceğimiz notayı bularak gözlerini de müzik yönünde kullanmaya başlamıştır. Sesi sözlerle melodi hâline getirmiş ve şarkılar ortaya çıkarmıştır. Bütün bu buluşların kesin kökenleri ise tarihin içerisinde yok olup gitmiştir. Müzik tarihinde çok ileri dönemlerdeki buluşların kökenlerinden söz edebilmek, günümüzde ancak mümkün olabilmektedir. Örneğin yayla çalınan çalgıların başlangıcı, tuşla çalgıların doğuşu, kontrpuan ve armoninin ortaya çıkışı vb. gibi. Bu tarz kökenlerle dahi uğraşmak, çoğu zaman soyut tahminlere dayanılarak yapılabilmektedir. Daha doğrusu müzik tarihi nispeten yeni bilimlerden sayılır. Bu nedenlerle uzak çağlar hakkındaki problemlerin çoğu, günümüzde şimdilik kaydıyla karanlık görünmektedir.

#7

SORU: Müzik, toplumun hangi alanlarında var olmuştur?


CEVAP: Müzik, her ülkede hem son derecede uzun yaşamlı olmuş hem de olağanüstü bir yayılma yeteneği göstermiştir. Bu nedenden dolayı, çeşitli türdeki müziklerin birbirleri üzerindeki etkileri de daima canlı ve devamlı olmuştur. Müzik, toplumların her seviyesindeki insanlar arasında önemli bir rol oynamıştır. Yaş ve kültür farkı tanımadan, her köşede aktif olarak kalmasını bilmiştir. Orduda, ayinlerde, okullarda, saraylarda, köylerde ve törenlerin her çeşidinde yer alarak türlü türlü seviyelerde var olmuştur.

#8

SORU: Anadolu’da inanç ile ibadetlere eşlik eden müziğin nasıl bir rolü olmuştur?


CEVAP: Müzik toplumların yalnızca günlük yaşamına değil, inanç dünyalarına da girmiş sadece sevinç ve kederlerine değil tanrılarına ibadetlerine de eşlik etmiştir. Anadolu’da Neolitik Çağ’a ait Çatalhöyük kazılarında ortaya çıkan duvar resimlerindeki dinsel tören sahnelerinde dans eden avcı figürleri görülür. Hitit, Urartu, Frig gibi Anadolu’nun güçlü merkezî krallıklarının sanatında çeşitli müzik enstrümanları çalan müzisyenlerin eşliğinde gerçekleştirilen ziyafet ve dinî tören sahneleri önemli yer tutar. Ayrıca arkeolojik kazılarda bulunan pişmiş toprak, kemik, metal, ahşap, fildişi gibi farklı malzemelerden yapılmış tüm ya da kırık çeşitli müzik aletleri bugün Anadolu’daki pek çok müze vitrininde sergilenmekte ve ayrıca müzelerin depolarında sergilenmeyi/gün ışığına çıkmayı beklemektedir.

#9

SORU: Hititlerde müzisyenler nasıl yetiştirilmekteydi?


CEVAP: Hitit metinlerinde müzik eğitimiyle ilgili herhangi bir bilgi yoktur. Bununla birlikte dinî törenlerde görevli müzisyenlerin Mezopotamya’da olduğu gibi Anadolu’da da tapınak okullarında yetiştirildiği düşünülür.

#10

SORU: Telli enstrümanların bilinen en eski biçimi hangi bölgelerde kullanılmıştır?


CEVAP: Telli enstrümanların bilinen en eski biçimi arp olarak anılanlardır. Mezopotamya ve Mısır’da çok yaygın bir kullanımı vardır. Anadolu’da Asur Koloni Çağı’na ait Konya Karahöyük’te bulunan bir silindir mühür baskısı üzerinde ve Boğazköy’de bulunan Eski Hitit Çağı’na ait kabartmalı bir kült vazosu üzerinde arp tasvirleri belgelenmiştir. Lir, Eski Ön Asya’da ortaya çıkan ikinci telli çalgı türüdür. Eski Doğu’da yaygın olarak kullanılan bu enstrümanın Hitit Devri’nde Anadolu’nun en çok kullanılan müzik aleti olduğu yazılı ve arkeolojik belgelerden anlaşılmaktadır. Eski Anadolu’da kullanılan bir diğer telli enstrüman ise bağlamadır.

#11

SORU: Türk müzik tarihi açısından halk müziğinde hangi bölümler bulunmaktadır?


CEVAP: Türk müzik tarihi açısından halk müziğinde bulunan dört temel bölüm şöyle sıralanır: a- Asya Türk Kavimleri Halk Müziği; b- Anadolu Halk Müziği; c- Halk Müziği Derleme Çalışmaları; d- Çalgılar.

#12

SORU: Divan müziğinde müzik teorilerini kapsayan tarihsel kaynaklara ne ad verilir?


CEVAP: Divan müziğinde çok önemli bir konu da Türk müzik teorileri ve müzisyenleri ile ilgili çalışmalardır. Özellikle müzik teorilerini kapsayan tarihsel kaynaklara bakıldığında, bunların EDVAR adı verilen kitaplarda toplandıkları görülür. Geçmişte yapılan ve bizim de yaptığımız araştırmalardan sonra, bu tür kitapların bir yıllık bir dönem içerisinde yer aldığı ve hiç de azımsanamayacak ölçüde var olduğu ortaya çıkmıştır.

#13

SORU: Türk müzik tarihinde nasıl bir şematik sınıflandırma vardır?


CEVAP: Türk müzik tarihindeki şematik sınıflandırma şu şekildedir: 1. Geleneksel Müzikler a. Halk müziği: • Asya Türk kavimleri halk müziği; • Anadolu halk müziği; • Halk müziği derleme çalışmaları; • Çalgılar. b. Divan müziği: • Türk müzik yazıları sistemleri; • Türk müzik teorileri ve müzisyenleri; • Çalgılar. 2. Çok Seslilik a. Osmanlı imparatorluğu Dönemi: • Türklerin çoksesli müzikle ilk tanışmaları- • Mızıka-i Hümayun; • ilk operalar; • Müzik yayıncıları; • Besteciler ve icracılar. B- Cumhuriyet Dönemi: a- Müzik okulları; b- Müzik kurumları; c- Müzik yayıncıları ve yayınları; d- Besteciler ve icracılar.

#14

SORU: Halk müziğini beslemenin yolları nelerdir?


CEVAP: Yapılması gereken çalışmalardan birincisi, bestecilerimize eserler ısmarlamaktır. Çünkü bu, hem maddi yönden besteciye destek olacaktır, hem de üstün nitelikli pek çok eser ortaya çıkabilecektir. Eserler çoğaldıkça, halk arasında tanınma, yayılma ve sevilme oranı da artacaktır. İkincisi ise, amatör korolar kurmaktır. Çünkü koro çalışmalarından çok çabuk netice alınır. Üçüncü iş, belirli zamanlarda sanat şenlikleri düzenlemektir. Yaratma ve yorum bakımından, çok sesli çağdaş Türk müziğinin daha hızlı gelişebilmesi, toplum yaşantısına girebilmesi ve toplumun sanat gelişmesinin hızlandırılabilmesi için, yurdun çeşitli yerlerinde, bu sanat şenliklerini düzenlemek son derece yararlı olacaktır. Dördüncü iş, müzikli oyunlar hazırlamaktır. Toplumun sanat zevkinde oyunların ve aynı zamanda müzik zevkinde de müzikli oyunların ne kadar büyük bir yer aldığı tartışılmaz bir gerçektir. Beşinci ve çok önemli bir madde ise iletişim araçlarından faydalanmaktır. Bunlar içinde en önemli olan iki araç radyo ve televizyondur. Çünkü insanlar çeşitli nedenlerden dolayı konsere yahut da tiyatroya gidemeyebilir. Şenliklere katılamayabilir. Fakat hemen hemen her insan radyo dinler, televizyon seyreder. Bu açıdan bu iki iletişim aracının oynadığı rol son derece büyüktür. Altıncı iş, bilinenden bilinmeyene gitmektir. Her konser programında en az bir tane çoksesli çağdaş Türk müziği eseri bulunmalıdır. Özellikle gezici konserlerde bu tür müziğe daha çok önem verilmelidir. Yedinci ve çok önemli bir iş ise müzik eğitim kurumlarını kurmak, olanları daha da geliştirmektir. Çünkü bütün bu çalışmaların olabilmesi için besteciye, araştırmacıya ve icracıya ihtiyaç vardır. Sekizinci iş, mümkün olduğu kadar daha çok insana yararlı olabilmektir. Turnelerde devletin sanat kurumları çok az kalmakta, bir ya da iki konser vermekte ve çok az sayıda kimseye yararlı olmaktadır. Bunların daha çok kimseye yararlı olmasını sağlamak, için gidilen yerlerde bulunan bütün öğrencilerin konser ve temsillerden yararlanmasını sağlamalı, birkaç konser öğrencilere ayrılmalı ve geniş halk çevrelerinin de bu türlü sanat çalışmalarından yararlanması sağlanmalıdır. Dokuzuncu görev yayıncılıktır. Bir besteciye çeşitli türlerde eserler yazdırabilirsiniz. Fakat bu çalışmalar basılıp çoğaltılmazsa, hem kalıcılık kaybolacaktır, hem de gelecekte pek çok kişi bunların varlığından bile haberdar olamayacaktır. Bu açıdan acil bir şekilde, nota yayıncılığına başlamak ve bu yayınları mümkün olduğu kadar geniş bir sahaya dağıtmak gereklidir.

#15

SORU: Yakın Doğu müziklerinin bilimsel temelleri kimler tarafından atılmıştır?


CEVAP: Müşterek Yakın Doğu müziklerinin bazı bilimsel temelleri Yunanlılar tarafından atılmıştır. Milattan önce 4. ve 5. yüzyıllarda Pisagorcuların matematik felsefeleri arkasından teorik, bilimsel ve matematiksel bir konu hâlini alan müzik, Büyük İskender’in Doğu’daki istilalarını takiben, Hindistan’a kadar olan ülkelerde Selefkiler Dönemlerinde -küçük yöresel farklarla- bazı ortak Yunan prensipleri dâhilinde öğrenildi. Çünkü bu yerlerde bir müddet için Yunan kültürü egemendi.

#16

SORU: Yunan sanatının Hindistan’daki etkileri nelerdir?


CEVAP: Kandehar Krallığı, MÖ 3. yy. da Yunan âlemi ile Hint âleminin gayet karakteristik bir birleşme noktası idi. Kandehar eyaleti, Yunan heykeltıraşlarının eserleri ile süslenirken -ki birçokları bulunup incelenmişlerdir- Hindistan’ı son defa istila ile MÖ 120-75 yıları arasında egemenlik süren Yunan hükümdarı Manander (Hintlilerce Melinda) zamanında, Hint limanlarında, bir tarafı Sanskritçe ve diğer tarafı Yunanca yazılı paralar kullanılırken - ki bunlardan Avrupa müzelerinde pek çok vardır- Yunan müzikçileri de Hint prenseslerinin saraylarında ilgi görmekteydiler. MS 1. yy. da yaşayan Amasyalı Strabon, coğrafyasında “Batılı genç müzikçi kızlar Hindistan’da hoşa gittiğinden mutlak bir ticaret malzemesidir” diyor. MÖ 1. yy. da İskenderiyeli hükümdarların emri altında çalışan ve Kızıldeniz yolu ile Hindistan’a kadar giden Yunan gemicisi Sizikli Eödoks, gemisine yük yerine Musika Pesiskarya (Mousica Paidiscaria) yükletir. Yunan edebiyatı da aynı şekilde Hindistan’a girmiş değil miydi? Örneğin, Dijor Krizostume, Hintlilerin Homeros’u tercümesinden okuduklarını söyler. Yunanca genel bir dildir (Fuşe), Kanderahar’a göre Karakdoudik kabartmaları üstünde görülen birkaç çalgıcı resminin, “Kondeharve” denilen, ilk bilimsel “Sanskrit Müziği” kitabının sahibi (MS 1. yy. da yaşayan Behrat) de işte bu yedi Kandeharvelerden biri idi, gerçekten, Behrat’ın, Kuzey Hindistan’dan olduğu anlaşılmıştır.

#17

SORU: Yunan sanatından etkilenen Hint sanatında hangi okullar ortaya çıkmıştır?


CEVAP: Yunan sanatının etkileri altında kalan bu yüzyıllar Hindistan’ın klasik müziğinde yedişer (yani toplam 21) yan makama kaynak görevi gören üç “ana makam” vardır ki üç ayrı okulu temsil ediyorlardı. Bunlardan bir tanesi asıl Hindistan içerisinde kullanılmadığı hâlde kutsal sayılıyordu: Adı, “Kondehar”dır ve geriye çekilmiş “Kondeharve” lerin ayrımı olarak bilinirler; en eskisidirler. Perde sisteminin bizim “kanunlara” benzeyen bir alet üzerinde nasıl tespit olunduğundan söz eder.

#18

SORU: “Karu’e” nedir?


CEVAP: Yunanlıların “Katapukrus” adını verdikleri oktavın 24 eşit bölüme (yani diyeze) ayrılmasından ibaret sisteme göre düzenli “anarmonik” adındaki tetrakort formülleri, özellikle, milattan sonra İskenderiyeli Batlamyus ve onu takip edenler elinde çoğalmışlardır: Karu’e (çeşitlilik) denilen şeyler işte bunlar olup şüphesiz ki Hindistan’daki benzerine nazaran daha bilimseldirler. Hindistan’da ise bir alışılmış ayrıntı arzusu üstün geldi. Hayal ürünü makamların adları, yüzlere çıkarıldı.

#19

SORU: Yunan sanatının İran’daki izleri nelerdir?


CEVAP: İran coğrafi durum itibarıyla hem asıl Yunan hem de Greko-Budik müziklerin etkisi altında kaldı (işpigel), Behram-ı Gör’ün (ölümü 438) büyük bir müziksever olduğunu, himayesinde “Lir” çalan Yunanlı kızlardan başka Hindistan’dan getirttiği ve başlıca mesleği müzik olan usta çingene sanatçılar da bulunduğu yazılmıştır. Lihtantal’ın dediği gibi, İran müzisyenleri, Yunan spekilasyoncularının kavgalarına karıştılar. “Musiki” deyimini bile Yunanca’dan aldılar. İlk İran müzik teorisyeni “Berbed” olup, Şiraz’da (Çehrem) köyünde doğmuştur. Arkadaşı “Serkeş”in ise “Serkiyus” adlı bir Yunanlı olduğu bilinmektedir.

#20

SORU: Mehter kelimesinin kökeni ve anlamı nedir?


CEVAP: Mehter, Farsça “mihter” kelimesinin Osmanlılarda aldığı şeklidir. Anlam olarak ulu ve en büyük manasındadır. Mehter kelimesinin Osmanlılarda ne zamandan beri kullanıldığı, tam ve kesin olarak açıklığa kavuşamamıştı.

#21

SORU: 17. yüzyılda mehterler kaç bölüme ayrılmıştır?


CEVAP: 17. yüzyılda mehterler üç bölüme ayrılmıştır. Bunların isimleri ise şunlardır: “mehteran-ı alem” veya “mehteran-ı tabl ü alem” yani alemdarlar ve çalıcı mehterler; 2- “mehteran-ı hayme” yani çadır mehterleri; 3- “iç mehterleri” yani konak ve saraylarda bulunanlar.

#22

SORU: Osmanlılarda ilk mehterhanenin oluşumu nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: Osmanlılarda ilk mehterhanenin oluşumu, Selçuklu Sultan’ının, Osman Gazi’ye hâkimiyet belirtisi olarak “tuğ” göndermesi ile başlar. Osmanlı Askerî Müziği, Osman Gazi zamanında hayat bulduktan sonra, savaşlarda yer almaya başlamıştı.

#23

SORU: Osmanlılarda mehterhane teşkilatında ilk gelişme ne zaman gerçekleşmiştir?


CEVAP: Bu teşkilatta ilk gelişme, genişleme Fatih devrinde başlamıştır. Fatih devrinde mehter müziğine verilen önem, daha sonraki devirlerde de devam etmiştir. Mehterhane teşkilat ve kanunlarındaki yenilik Kanuni Sultan Süleyman zamanında olmuş, yabancı temsilcilerin bulunduğu divanlarda, mehterhane takımı yer almıştır

#24

SORU: Osmanlı mehter teşkilatı kaç bölümde incelenmektedir?


CEVAP: Osmanlı mehter teşkilatını iki bölümde incelemek gerekir. Bunların bir kısmı, resmî teşkilat içerisinde bulunan “tabl-ü alem” ve yeniçeri mehterleridir. Diğer bir kısmı ise savaş sırasında resmî mehterhaneye geçen ve ona bağlı olarak çalışan, esnaf mehterleridir.

#25

SORU: Mehter müziği nedir?


CEVAP: Mehter müziğini, mehter çalgıları ile yapılan bir müzik türü diye de tarif edebiliriz. Mehterhanelerde, askerî müzik çalanlara da eğlence için müzik yapanlara da mehter adı verilmekte idi.

#26

SORU: Türklerde askeri müzikte hangi çalgılar kullanılmıştır?


CEVAP: Türklerde askerî müziğin ilk belgelerini, eski Türk yazıtlarında bulabilmek mümkündür. 8. yüzyılda yazılmış olan Orhun yazıtlarından fine Usu yazıtında köbrüğe ve tuğ adlı çalgılara rastlanılmaktadır. fiine-Usu yazıtında “üç tuglıg Türk budunig” ve “tuğ taşıkır yelme eri” diye bazı sözcüklere rastlanılmaktadır. Tuğ kelimesi kös ve davul, nevbet davulu, mehterhane ve sarıcak anlamlarını içerir. “Tuğum tikip uruldı” cümlesi, tuğ’un sancak-davul anlamında kullanıldığını belirtmektedir. 11. yüzyılda ise “küvrüg” (kös), “tuğ” (davul), “borguy” (boru) ve “çeng” (zil) çalgıları, çeşitli Türk kavimleri içerisinde kullanılmıştır. Boru, 12. yüzyılda nay-i Türki adını alıp, savaşlarda çalınmıştır. Kaşgarlı Mahmut da borunun savaşlar sırasında kullanıldığını belirtmiştir. İslamiyet’ten önceki Türk “tuğ” unun izleri 15. yüzyıl başında Hoca Abdükladir-i Meragi tarafından tespit edilmiştir. Bu çalgı, dokuz adetden fazla olamıyordu. Bu dokuz “tuğ” geleneği Osmanlı Dönemi’nde de korunmuştur. Askerî müzik takımlarını Abbasilerde, Harzemşahlarda, Büyük Selçuklularda, Anadolu Selçuklularında, İlhanilerde, Memlüklerde ve Anadolu Beyliklerinde görmekteyiz. Askerî müzik takımlarına özgü bazı çalgılar hariç olmak üzere, esnaf mehterleri, “zurna”, “davul”, “nakkare” ve “boru” çalıyorlardı. Esnaf mehterleri, askerî mehterlerin dışında “def” adı verilen çalgıyı da kullanıyorlardı. Fakat “def” daha sonraları askerî mehterhaneye girmiştir. Mehter müziği, mehter çalgıları ile çalınan askerî müziği eğlence içerisine alır. Çeşitli tür eserlerin bir araya geldiği mehter müziğinde, kendine özgü öyle bir renk vardır ki bu müzik yapısından ve çalgıların karakterinden ortaya çıkmıştır.

#27

SORU: Tarih boyunca mehterlerin çaldığı çalgılar nasıl sınıflandırılmaktadır?


CEVAP: Tarih boyunca mehterlerin çaldığı çalgılar şöyle sınıflandırılabilir: 1- Nefesli Çalgılar: Kaba-zurna ve cura-zurnadan oluşan zurnalar, boru, kurrenay, mehter düdüğü, klarnet; 2-Vurmalı Çalgılar: Kös, davul, nakkare, tabılbaz, 3- Ziller Çıngıraklar: Zil, çevgan.

#28

SORU: Osmanlı İmparatorluğu’nda çok sesli müziğin başlangıcı nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: Osmanlı İmparatorluğu’nda çok sesli müziğin başlangıcı, Sultan II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması ve dolayısıyla Mehterhane’nin kaldırılıp yerine 1826 yılında Saray Müzik Okulu da diyebileceğimiz Mızıka-i Humayun’un kurulması ile gerçekleşmiştir. Padişah II. Mahmud’un emri ile yapılan çalışmalar sonucunda bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Taşkışla Binası’nda Mızıka-i Hümayun adı altında Doğu ve Batı Müziği bölümlerinden oluşan bir kurum 1826 yılında kurularak 1827 yılında faaliyete geçti.

#29

SORU: Cumhuriyet Türkiye’sinde müzikte ulusalcılık akımı dendiğinde ilk olarak hangi besteci ve eğitimciler karşımıza çıkmaktadır?


CEVAP: Türkiye’de müzikte ulusalcılık akımı dendiğinde, ilk olarak Türk Beşleri diye de anılan beş besteci ve eğitimci karşımıza çıkmaktadır. Bu isimler: Ahmet Adnan SAYGUN, Ulvi Cemal ERKiN, Necil Kazım AKSES, Cemal Reşit REY ve Hasan Ferit ALNAR’dır.

#30

SORU: Ahmet Adnan SAYGUN kimdir?


CEVAP: İlk müzik eğitimini İzmir’de İsmail Zühtü Kuşçuoğlu’ndan aldı. 1928 yılında açılan sınavı kazanarak devlet adına müzik eğitimi almak için Paris’e gönderildi. 1936 yılında Türkiye’de derleme çalışmaları yapan büyük Macar besteci bela Bartok ise Çukurova derleme gezilerine katıldı. Saygun geleneksel ezgileri ve çalgılarımızı araştıran ve bunlardan yola çıkarak ulusal müziğimize yön veren en önemli bestecilerimizin başında gelmektedir. Öz Soy Operası ve Yunusemre Oratoryosu en tanınmış eserlerinin başında gelir.

#31

SORU: Ulvi Cemal ERKİN kimdir?


CEVAP: Türk besteci, piyanist ve orkestra şefi. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra 1925 yılında devlet adına Paris’e gönderildi. Yapıtlarında özellikle Türk halk müziği temalarını ve yerel müzik renklerini kullanan önemli birinci kuşak bestecilerimizdendir. Köçekçe orkestra süiti, en tanınmış yapıtlarındandır

#32

SORU: Necil Kazım AKSES kimdir?


CEVAP: İlk müzik eğitimine İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda başladı. Viyana Devlet Müzik Akademisi ve Prag Devlet Konservatuvarı’nda eğitimini tamamladı. Özellikle makamsal yapıları eserlerinde sıkça kullandı. Itri’nin Neva-Kar’ı üzerine Scherzo adlı orkestra eseri en tanınmış yapıtlarındandır.

#33

SORU: Cemal Reşit REY kimdir?


CEVAP: Türk besteci, piyanist ve orkestra şefi. Orta öğrenimini Galatasaray’da tamamladıktan sonra müzik eğitimi için önce Paris’e sonra Cenevre’ye gitti. Dönüşünde İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda görev aldı. İstanbul’da bugün var olan pek çok kurumun kurulmasında bizzat görev aldı. Cumhuriyetimizin 100.Yıl Marşı’nın bestecisidir.

#34

SORU: Hasan Ferit ALNAR kimdir?


CEVAP: İlk müzik eğitimine 12 yaşından itibaren kanun öğrenmek suretiyle başladı. Mühendislik eğitimini yarıda bırakarak Viyana Devlet Müzik Akademisi’nde müzik eğitimi aldı. Ankara Cumhurbaşkanlığı Devlet Senfoni Orkestrası’nın başına atandı. Kanun Konçertosu, en tanınmış orkestra eserleri arasında yer almaktadır.

#35

SORU: Türkiye’de Cumhuriyet yönetimlerinin, ulusalcılık ve ulusal kültürü çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırma ilkelerine temel nitelikteki örnekler hangileridir?


CEVAP: Bu konudaki temel nitelikteki örneklemeleri şu şekilde sıralayabiliriz: a. Mızıka-i Hümayunun tüm kadrosu ile beraber Ankara’ya taşınması ve 2021 sayılı yasa ile Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir orkestra haline dönüştürülmesi; b. Mızıka-i Hümayunun askerî bando kısmının Armoni Mızıkasına dönüştürülüp Millî Savunma Bakanlığı’na bağlanması; c. 1936 yılında 4701 sayılı yasa ile Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası’nın kuruluşu; d. 1957 yılından itibaren 6940 sayılı yasa ile aynı orkestranın Riyaseti Cumhur Senfoni Orkestrası adını alışı; e. 1947 yılında ilk bale okulunun İstanbul’da kurulması ve sonradan aynı okulun 1950 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’na bağlanması; f. 1930 yılında Gülhane Parkı’nın Alay Köşkü’nde ilk Opera Cemiyeti’nin kuruluşu; g. 1936 yılında dünyaca ünlü yönetmen Karl Ebert’in Türkiye’ye gelişi ile beraber, Ankara Devlet Konservatuarı’nda Tiyatro Bölümü ve Opera Bölümü’nün kuruluşu; h. 1934 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün kuruluşu; 9- 1949 yılında özel yasa ile çalışmaya başlayan Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin oluşumu; i. 1948 yılında çıkartılan 2545 sayılı Harika Çocuklar Yasası’nın oluşumu, Cumhuriyet Türkiye’sinde devletin sanata karşı verdiği üstün uğraşıların bir bölümü olarak bizlere yansımaktadır.

#36

SORU:

Müzik sözcüğünün kökeni nedir?


CEVAP:

Müzik sözcüğü, musica sözcüğünden gelmiştir. Musica da Eski Yunanca’daki mousike ya da mousa sözcüğünden alınmıştır. Mitolojiye göre, Yunanlılar’ın en büyük tanrısı Zeus’un kızları sayılan dokuz peri kızına da Mousa (Müz) adı verilirdi. Eski Yunanlılar, bu peri kızlarının, dünyanın güzelliklerini ve uyumunu düzenlemekle görevli olduklarına inanırlardı. Bugün tüm dillerde var olan müzik sözcüğünün, müz kökünden türetilmiş olduğu kabul edilir.


#37

SORU:

Müzik nasıl tanımlanır?


CEVAP:

Gerçekte müziği estetik algılama ile beraber bütünleşik olarak oluşan, sesler ile sessizliklerin beraberliği olarak tanımlarız.


#38

SORU:

Estetik nedir?


CEVAP:

İnsanlar estetik kelimesini güzellik, güzel sanatlar ve bunların teorik çalışmaları için kullanırlar. Estetik ile güzellik arasında belki küçük bir bağlantı vardır. Kelime his deneyimleri veya algı anlamındaki Yunanca aisthesis kelimesinden gelmektedir. Ralph Simith’in açıkladığı gibi, estetik terimi bir şeyin dış görünüşü ve yaradılışından çok algıyı ve düşünmeyi anlatır.


#39

SORU:

Müzikte estetik kavramını ilk kez kim ortaya atmıştır?


CEVAP:

Müzikte estetik kavramını ilk kez Filozof James Mursell ortaya atmıştır. “Human Values in Music Education” adlı eserinde Mursell, müzikteki estetik kavramı şöyle açıklamaktadır: “Müzik ne resim boyar ne hikâye anlatır ne de düşüncelerini rahatça ifade edebilen kavramlar sistemine sahiptir. O bizim için güneşin batışını boyamaz, yasak aşkı yeniden hikâye etmez. Müzik duygusal özünü kendi tonundan alır. Bu psikolojik bir gerçektir. Bundan dolayı, tüm sanatlar içinde müzik, en saf ve en duygusal olanıdır.”


#40

SORU:

Müziğin öğeleri nelerdir?


CEVAP:

Müziği oluşturan ögeleri Ana Ögeler ve Yabancı Ögeler başlıkları altında iki gurupta incelemek mümkündür. Birtakım ses kümelerini müzik diye tanımlayabilmemiz için mutlaka bu ses kümelerinin ritmik, melodik ve armonik yapılarının var olması gerekir. İşte bu üçlüye Ana Ögeler adı verilmiştir. Söz ve hareketin yer aldığı Yabancı Ögeler ise, bütün müzik yapıtlarında yer almayabilir.


#41

SORU:

Milattan önceki uygarlıklarda müzik kaç kültür bölgesinde ele alınabilir?


CEVAP:

Müzik tarihinde asıl olarak, milattan önceki uygarlıklara bağlı tekseslilik seviyesini ve o seviyenin milattan sonra da yaşayabilmiş olan kollarını, üç kültür bölgesinde ele almak gerekir:

a) Uzak Doğu Müzikleri Kültürü

b) Yakın Doğu Müzikleri Kültürü

c) Yunan-Roma Müzikleri Kültürü.


#42

SORU:

Telli çalgıların en eski biçimi hangisidir?


CEVAP:

Telli enstrumanların bilinen en eski biçimi arp olarak anılanlardır.


#43

SORU:

Müzik aletleri nasıl sınıflandırılır?


CEVAP:

Bu müzik enstrumanları günümüz sını?andırmasına göre telli, vurmalı ve ü?emeli enstrumanlar olarak sını?andırılabilir.


#44

SORU:

Türk müzik tarihi açısından halk müziğinde bulunan dört temel bölüm hangileridir?


CEVAP:

Türk müzik tarihi açısından halk müziğinde bulunan dört temel bölüm şöyle sıralanır:

a- Asya Türk Kavimleri Halk Müziği;

b- Anadolu Halk Müziği;

c- Halk Müziği Derleme Çalışmaları;

d- Çalgılar


#45

SORU:

Divan müziğinde sını?andırma nasıl yapılmalıdır?


CEVAP:

Divan müziğinde ise bizce sını?andırmanın üç ayrı başlıkta yapılması gerekir. Bunlar: a-Türk müzik yazıları sistemleri, b-Türk müzik teorileri ve müzisyenleri, c-Çalgılar’dır.


#46

SORU:

Türk müzik tarihindeki şematik sını?andırma nasıl yapılır?


CEVAP:

Türk müzik tarihindeki şematik sını?andırma şu şekildedir:
1- GELENEKSEL MÜZİKLER
A- Halk müziği: a- Asya Türk kavimleri halk müziği; b- Anadolu halk müziği; c- Halk müziği derleme çalışmaları; d- Çalgılar.
B- Divan müziği: a- Türk müzik yazıları sistemleri; b- Türk müzik teorileri ve müzisyenleri; c- Çalgılar.
2- ÇOK SESLİLİK
A- Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: a- Türklerin çoksesli müzikle ilk tanışmaları; b- Mızıka-i Hümayun; c- İlk operalar; d- Müzik yayıncıları; e- Besteciler ve icracılar.
B- Cumhuriyet Dönemi: a- Müzik okulları; b- Müzik kurumları; c- Müzik yayıncıları ve yayınları; d- Besteciler ve icracılar.


#47

SORU:

İlk İran müzik teorisyeni kimdir?


CEVAP:

İlk İran müzik teorisyeni “Berbed” olup, Şiraz’da (Çehrem) köyünde doğmuştur. Arkadaşı “Ser-keş” in ise “Serkiyus” adlı bir Yunanlı olduğu bilinmektedir.


#48

SORU:

Mehter ne demektir?


CEVAP:

Mehter, Farsça “mihter” kelimesinin Osmanlılarda aldığı şeklidir. Anlam olarak ulu ve en büyük manasındadır.


#49

SORU:

17. yüzyılda mehterler kaç bölüme ayrılmıştır?


CEVAP:

17. yüzyılda mehterler üç bölüme ayrılmıştır. Bunların isimleri ise şunlardır: 1- “mehteran-ı alem” veya “mehteran-ı tabl ü alem” yani alemdarlar ve çalıcı mehterler; 2- “mehteran-ı hayme” yani çadır mehterleri; 3- “iç mehterleri” yani konak ve saraylarda bulunanlar.


#50

SORU:

Osmanlı mehter teşkilat kaç bölümdür?


CEVAP:

Osmanlı mehter teşkilatını iki bölümde incelemek gerekir. Bunların bir kısmı, resmî teşkilat içerisinde bulunan “tabl-ü alem” ve yeniçeri mehterleridir. Diğer bir kısmı ise savaş sırasında resmî mehterhaneye geçen ve ona bağlı olarak çalışan, esnaf mehterleridir.


#51

SORU:

Mehterlerin çaldığı çalgılar nasıl sını?andırılabilir?


CEVAP:

Tarih boyunca mehterlerin çaldığı çalgılar şöyle sını?andırılabilir:

1- Nefesli Çalgılar: a- Kaba-zurna ve cura-zurnadan oluşan zurnalar, boru, kurrenay, mehter düdüğü, klarnet;

2- Vurmalı Çalgılar: a- Kös, davul, nakkare, tabılbaz, de;

3- Ziller-Çıngıraklar: a- Zil, çevgan.


#52

SORU:

Mızıka-i Humayun nedir?


CEVAP:

Osmanlı İmparatorluğu’nda çoksesli müziğin başlangıcı, Sultan II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması ve dolayısıyla Mehterhane’nin kaldırılıp yerine 1826 yılında Saray Müzik Okulu da diyebileceğimiz Mızıka-i Humayun’un kurulması ile gerçekleşmiştir.


#53

SORU:

II. Abdülhamid’in son senelerine doğru saray bandosunu idare eden Türk şe?er kimlerdir?


CEVAP:

II. Abdülhamid’in son senelerine doğru ise saray bandosunun Türk şe?er tarafından idare edildiği bilinmektedir. Sözkonusu yöneticilerin hepsi de Callisto Guatelli’nin öğrencileri olup sırasıyla Sa?et Bey (ATABİLEN), Zati Bey (ARCA) ve Zeki Bey (ÜNGÖR)’dir.


#54

SORU:

Türk Beşleri kimdirler?


CEVAP:

Türkiye’de müzikte ulusalcılık akımı dendiğinde, ilk olarak Türk Beşleri diye de anılan beş besteci ve eğitimci karşımıza çıkmaktadır. Bu isimler: Ahmet Adnan SAYGUN, Ulvi Cemal ERKİN, Necil Kazım AKSES, Cemal Reşit REY ve Hasan Ferit ALNAR’dır.


#55

SORU:

Cemal Reşit Rey kimdir?


CEVAP:

Cemal Reşit REY: (1904-1985) Türk besteci, piyanist ve orkestra şefi. Orta öğrenimini Galatasaray’da tamamladıktan sonra mü-
zik eğitimi için önce Paris’e sonra Cenevre’ye gitti. Dönüşünde İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda görev aldı. İstanbul’da bugün var olan pek çok kurumun kurulmasında bizzat görev aldı. Cumhuriyetimizin 100.Yıl Marşı’nın bestecisidir.