VIII-XIII. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI Dersi Harezm-Altın Ordu Türkçesi ve Edebiyatı soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Harezm Türkçesi nasıl ortaya çıkmıştır?
CEVAP:
Harezm Türkçesi adı ile XIII-XV. yüzyıllar arasında Harezm ve Sir Derya’nın aşağı kesimlerinde, Karahanlı Türkçesinin devamı niteliğinde, Oğuz, Kıpçak ve Kanglı yerli ağızlarının karışımıyla ortaya çıkmış Türk dilinin karışık dilli eserleri kastedilmektedir. Harezm bölgesi, daha önce buraya yerleşen Oğuzların yanı sıra Kıpçak ve Kanglı boylarının da gelmesiyle, tamamıyla Türkleşmiş, bunun sonucunda da Oğuz, Kıpçak ve Kanglı diyalektlerinin karışımı ve tesiri altında Harezm Türkçesi doğmuştur.
#2
SORU:
Harezm-Altın Ordu Türkçesi eserleri dil özellikleri bakımından hangi sebepten dolayı birlik gösteremez?
CEVAP:
Sir Derya’nın aşağı kesimini de içine alan Harezm bölgesi, X. yüzyıldan itibaren doğudaki Kâşgar’ın yanında bir Türk kültür merkezine dönüşmüştür. Böylece XI-XII. Yüzyıl Karahanlı yazı dilinden gelişen, bölgedeki Oğuzlar ve Altın Ordu Hanlığındaki Kıpçakların yerli ağız özellikleri ile karışan, dillik özellikleri bakımından standart bir hâl alamamış yeni bir yazı dili doğmuştur. Bu çevrede yazılmış eserler, bir taraftan Karahanlı Türkçesi özellikleri gösterirken, diğer taraftan Oğuz ve Kıpçak ağızlarının özelliklerini de bünyesinde barındırmaktadır. Bu sebeple Harezm-Altın Ordu Türkçesi eserleri dil özellikleri bakımından birlik göstermez. Hatta Harezm bölgesinde yazılan eserlerin dillik özellikleri ile Altın Ordu bölgesinde yazılan eserlerin dillik özellikleri arasında da bir takım farklılıklar görmek mümkündür. Harezm bölgesine ait metinlerde Karahanlı Türkçesinin özellikleri daha yoğunken, Altın Ordu sahasına ait metinlerde Kıpçak ve Oğuz Türkçelerine ait özellikler daha belirgin olduğu ifade edilebilir.
#3
SORU:
Samoyloviç’e göre, Orta Asya Türk edebî dilleri kaç gruba ayrılmaktadır?
CEVAP:
Samoyloviç, Harezm Türkçesi adını verdiğimiz dönemi, Oğuz-Kıpçak Türkçesi adını vererek, önceki ve sonraki dönemlerden ayırmıştır. Samoyloviç’e göre, Orta Asya Türk edebî dilleri üçe ayrılır: 1, Karahanlıca, 2. Oğuz-Kıpçakça, 3. Çağatayca. O, Oğuz-Kıpçakça adı ile, Türk dilinin Harezm ve Altın Ordu sahalarında yazılmış eserlerini kastetmiştir.
#4
SORU:
Harezm Türkçesi üzerine en kapsamlı çalışmaları yapanlardan biri olan Janos Eckmann, Harezm Türkçesi'ni nasıl değerlendirmektedir?
CEVAP:
Harezm Türkçesi üzerine en kapsamlı çalışmaları yapanlardan biri olan Janos Eckmann, bu dönem eserlerini iki önemli yazısında değerlendirmiştir. Eckmann, “Harezm Türkçesi” adlı makalesinde, Harezm Türkçesini “13. yüzyıldan itibaren, Harezm ve Sir Derya’nın aşağı kesiminde kısmen Oğuz (Türkmen) ve Kıpçak yerli ağızlarının tesiri altında Karahanlıca’dan teşekkül eden, Orta Asya Türkçesi (Doğu Orta Türkçesi) edebiyat dilinin inkişaf merhalesine Harezm Türkçesi adını veriyoruz” şeklinde tanımlamış, Karahanlı ve Çağatay Türkçeleri arasında bir geçiş devri olarak düşünmüştür. Eckmann “Kıpçak Edebiyatı” adlı başka bir yazısında ise, Harezm Türkçesi eserlerini burada “Harezm ve Altın Ordu Edebiyatı” alt başlığı altında değerlendirerek bir anlamda Harezm Türkçesi eserlerinin Kıpçak edebiyatının bir parçası olduğunu iddia etmiştir.
#5
SORU:
Harezm Türkçesinin en erken tarihli metni nedir?
CEVAP:
Harezm Türkçesinin en erken tarihli metni olarak düşünülen Mukaddimetü’l-edeb, Zemahşerî tarafından Anuş Tigin’in isteği üzerine Türkçe, Moğolca ve Harezmce yazılmıştır. Bu bakımdan eserin, hem Anuş Tigin’in isteği üzerine hem de diğer diller yanında Harezmce de yazılmış olmasından dolayı Harezm bölgesinde kaleme alınmış olduğu kabul edilmektedir.
#6
SORU:
Mukaddimetü’l-Edeb hangi amaçla yazılmıştır
CEVAP:
Mukaddimetü’l-Edeb, Arapça öğretmek maksadıyla, Arapça kelime ve kısa cümleler esas alınarak, satır aralarına Türkçe, Farsça ve bazı nüshalarda da Moğolca ya da bir İran dili olan Harezmce anlamları yazılarak lügat tarzında hazırlanmış bir eserdir.
#7
SORU:
Mukaddimetü’l-Edeb adlı eserin yazarı kimdir?
CEVAP:
Eser, Harezmşah Atsız bin Muhammed bin Anuştigin’in isteği üzerine, 1127-1144 yılları arasında, devrin bilinen tefsir ve lügat âlimlerinden Mahmud bin Ömer ez-Zemahşarî tarafından yazılmıştır.
#8
SORU:
Mukaddimetü’l-Edeb’in başlıca dil özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Eserin dil özellikleri bakımından Harezm Türkçesiyle yazılmış diğer eserlerden daha eskicil özellikler göstermesi, eserin Harezm Türkçesi ile yazılmış ilk eser olduğunu göstermektedir (Ahmet Bican Ercilasun, Türk Dili Tarihi, Ankara 2004: 374).
#9
SORU:
Zemahşeri, Mukaddimetü’l-Edeb’i kaç bölüme ayırarak hazırlamıştır?
CEVAP:
Zemahşeri, sozluğu beş bolume ayırarak hazırlamıştır: 1. İsimler, 2. Fiiller, 3. Harfler (Edatlar), 4. İsim cekimi, 5. Fiil cekimi. Bununla birlikte eserin Harezm Turkcesi tercumesinde bu bolumlerden 3, 4 ve 5 numaralı kısımlar yoktur.
#10
SORU:
10/146Mukaddimetü’l-Edeb’in kaç adet nüshası tespit edilmiştir?
CEVAP:
Mukaddimetu’l-Edeb’in bugune kadar pek cok nushası bulunmuştur. Eserin Harezm Türkçesi’ne yapılmış yirmiye yakın nüshası tespit edilmiştir. Bu nüshalardan bir kısmı şunlardır:
- Yozgat Nüshası (Kayıt No: 396; Tarihi: 25 Mayıs 1257),
- Berlin Nüshası (Kayıt No: Orient Fol. 66; Tarihi: 1282),
- Paris Nüshası (Kayıt No: Supplément turc 287; Tarihi: XII. yy.),
- Şuşter Nüshası (Tarihi: XIII. yy.),
- İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Nüshası (Kayıt No: Edebiyat nr. 4655; Tarihi: 1315).
#11
SORU:
Harezm Türkçesi ile yazılmış ilk edebî eser hangisidir?
CEVAP:
Kısasü’l-Enbiyâ Kısasü’l-enbiyâ, Harezm Türkçesi ile yazılmış ilk edebî eserdir. Peygamber kıssalarının bir araya getirildiği siyer-i nebî türünden bir eser olan Kısasü’l-Enbiyâ, 1310 yılında Nâsırü’d-dîn bin Burhânü’d-dîn Rabguzî ya da kısa adıyla Ribât-ı Rabguzî tarafından yazılmış ve dönemin Moğol hükümdarlarından Nâsırüddîn Tok Buga’ya sunulmuştur.
#12
SORU:
Mu’înü’l-Mürîd’in yapısal temel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Mu’înü’l-Mürîd, 1313 yılında (tarih yetti yüz on üç erdi yılı), Harezm’de yazılmış, dinîtasavvufî konuları didaktik tarzda işleyen manzum bir eserdir. Eserin dili, geniş halk kitlelerini bilgilendirmek maksadıyla kaleme alındığı için, sadedir. Yaklaşık 900 beyit tutarında olan eser (Toparlı 1998: 11), Şehnâme vezni olarak bilinen, aynı zamanda Kutadgu Bilig ve Atebetü’l-Hakâyık’ın da vezni olan fe’ûlün fe’ûlün fe’ûlün fe’ûl kalıbıyla yazılmıştır.
#13
SORU:
Nehcü’l-Ferâdîs ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Harezm Türkçesi’nin ses ve şekil özelliklerini en iyi yansıtan eserlerinin başında gelen Nehcü’l-Ferâdîs’in Türkçe adı, yine eserde Uştmahlarnı? Açúk Yolı olarak zikredilmiştir. Buna göre eserin adı, “Cennetin Açık Yolu” ya da “Cennete Giden Yol” anlamına gelmektedir.
#14
SORU:
Altın Ordu sahasında yazılmış ilk eser hangisidir?
CEVAP:
Altın Ordu sahasında yazılmış bilinen en eski Türkçe eser olan Hüsrev ü Şîrîn mesnevisi, Fars edebiyatının ünlü şairlerinden Nizamî’nin 12. yüzyılda yazdığı aynı adı taşıyan eserinden Harezm Türkçesine tercüme edilmiş hâlidir. Eser, Kutb mahlaslı bir şair tarafından tercüme edilmiştir. Eserinde Kutb mahlasını kullanan şairin adı ve hayatı hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Altın Ordu sahasında yazılmış ilk eser olan Husrev u Şirin’in bugune kadar tek nushası bulunabilmiştir.
#15
SORU:
Muhabbet-Nâme’nin içeriği nedir?
CEVAP:
Eserde sevgilinin guzelliği tasvir edilmiş ve methiyeler dile getirilmiştir.
#16
SORU:
Cümcüme-nâme hangi yıılarda ve nerede yazılmıştır?
CEVAP:
Cümcüme-nâme ya da Dâsitân-ı Cümcüme, Altın Ordu’da 1368-1369 yıllarında Hüsam Kâtip tarafından yazılmış manzum bir eserdir. Eser Harezm Türkçesine Feridüddin Attar’ın Farsça Cümcüme-nâme adlı eserinden tercüme edilmiştir.
#17
SORU:
Cümcüme-nâme Türk diline ne zaman terücme edilmiştir?
CEVAP:
Harezm Turkcesi ile yazılmış eser, 1548 yılında, Kırım Hanı Sahib Giray bin Hacı Giray’ın emri ile Anadolu Turkcesine tercume edilmiştir.
#18
SORU:
Cümcüme-nâme’nın okunma yaygınlığı hangi bölgelerdedir?
CEVAP:
Cumcume-name, Altın Ordu sahasında cok okunan bir eser olduğu gibi, Türk dilinin diğer sahalarına da tercüme edilmiştir. Harezm Türkcesi ile yazılmış eser, 1548 yılında, Kırım Hanı Sahib Giray bin Hacı Giray’ın emri ile Anadolu Türkçesine tercüme edilmiştir.
#19
SORU:
Mi’râc-nâme’nin içeriği nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
Harezm Türkçesi ile Altın Ordu sahasında yazılmış olan Mi’rac-name’de, Hz. Muhammed’in mirac hadisesi anlatılmaktadır. Eser; dil, uslup ve konuların sıralanışı gibi pek cok bakımdan Nehcu’l-feradis ile benzer özellikler göstermektedir. Eser, sadece göğün tasvir edildiği kısımda Nehcu’l-feradis’ten ayrılmaktadır. Zaten eserin mukaddimesinde de, Mi’rac-name’nin, Nehcu’l-feradis diye bilinen bir eserden tercume edildiği söylenmiştir. Mi’rac-name’de anlatılan mirac hadisesi ile Nehcu’l-feradis’te I. babın VII. ve VIII. Kısımlarında anlatılan mirac hadisesi arasında pek fark yoktur. Bu çerçevede Mi’rac-name’nin, Nehcu’l-feradis’in Kerderli Mahmud bin Ali’nin Harezm Türkçesi ile yazdığı eser mi yoksa bu esere de kaynaklık etmiş olan Farsça bir eser mi olduğu belli değildir.
#20
SORU:
Kur’an’ın Türk diline tercümesi ne zamandan beri yapılmaktadır?
CEVAP:
Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra, bu dine ait öğretileri kendi dillerinde ifade ederek halkın bilgilendirilmesi maksadıyla, Kur’an’ın Karahanlılar zamanından itibaren Türk diline tercüme edildiği bilinmektedir. Kur’an’ın Türk diline, Karahanlı sahasının dışında gerek Orta-Asya’da gerekse Anadolu sahasında satır-altı ya da tefsirli pek çok tercümesi yapılmıştır.