İŞ HAYATINDA STANDARTLAR Dersi Yolsuzlukla Mücadele Standartları soru cevapları:

Toplam 17 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Örgütler hangi yollarla etik davranışı olumlayan bir ortam yaratabilir?


CEVAP:

Etik örgütsel değil bireysel bir konudur. Örgütler çeşitli yollarla etik davranışı olumlayan bir örgütsel ortam yaratabilir. Bu yollar arasında:

  • Ahlaki gelişmişlik düzeyi yüksek çalışanların seçilmesi,
  • Etik kodların oluşturulması,
  • Etik liderlik,
  • İş hedeflerinin ve performans değerlendirme sisteminin etik davranışa yöneltecek şekilde tasarlanması,
  • Etik eğitimi,
  • Bağımsız sosyal denetim ve
  • Korumacı önlemler yer almaktadır.

#2

SORU:

“ahlaki görecelilik” nedir?


CEVAP:

Etik göreceli bir kavramdır. Bu duruma “ahlaki görecelilik” adı verilmektedir. Neyin etik olduğu neyin etik olmadığı içinde bulunulan kültürün normları tarafından belirlen­mektedir. Bu durumda bir ülkede etik dışı olarak nitelendirilen davranış bir başka ülkede etik bulunabilir. Örneğin rüşvet bazı ülkelerde etik dışı kabul ediliriken, bazı ülkelerde iş yapmanın doğal bir parçası olarak yorumlanabilir. Ahlaki görecelilik düşüncesine karşı çıkan kesimler ise eylemlerin, kültürel bağlamdan bağımsız olarak ya etik ya da etik dışı olduğunu iddia eder. Genel olarak değerlendirdiğimizde ise birçok bireyin her iki düşün­ceyi dengeleyen kararlar almaya çalıştığı görülecektir


#3

SORU:

Etik karar alma sürecinde sorun yaşayan ve açmaza düşen bireylerin yapması gereken şeyler nelerdir?


CEVAP:

Etik karar alma sürecinde sorun yaşayan ve açmaza düşen bireylerin:

  • Öncelikle etkik açmazlarının ne olduğunu sorgulaması,
  • Daha sonra karardan etkilenecek paydaşları belirlemesi,
  • Karara ilişkin bireysel, örgütsel ve çevresel faktörleri ortaya koyması,
  • Alternatifler üzerinde düşünmesi ve
  • Karar verip nasıl eyleme geçeceğini belirlemesi önerilmektedir

Etik açmazları çözmeye çalışmak araştırma konusu gerçeğin net olmayan doğası nede­niyle oldukça zordur. Hatta bazı durumlarda suçlamaların araştırılması bile imkânsızdır. Bu tip durumlarda örgütler etik dışı uygulamaların ihbar edilmesini olanaklı kılan şikâyet/ ispiyon mekanizmalarını kurmuş olmalıdır.


#4

SORU:

Kurumsal Yönetişim Nedir?


CEVAP:

Kurumsal yönetişim kavramım betimleyen farklı tanımlar vardır. Kurumsal yönetişim 1990’lı yıllarla birlikte yönetim ve organizasyon alanında sıkça duyulan bir kavram olarak iş dünyasının gündemindeki yerini almaya başlamıştır. Bu dönemde yaşanan gelişmeler kavramı ülkeler, hükumetler ve çeşitli uluslar üstü kuruluşların gündemine taşımıştır. Kurumsal yönetişim kavramı uluslararası bağlamda oluşturulan düzenlemelerin yerel uzantıları aracılığıyla günümüz iş dünyasında bir norm olarak algılanır olmuştur.

Türkçede kurumsal yönetişim, yönetişim, kurumsal yönetim ve kurumsal şirket yönetimi terimlerinin İngilizce’deki “corporate governance” kavramına karşılık olarak kullanıldığı görülmektedir. Yönetim ve organizasyon alanında çalışan akademisyenlerin daha çok yönetişim veya kurumsal şirket yönetimi terimlerini benimsedikleri, TÜSİAD ve SPK gibi kurumların ise daha çok kurumsal yönetim kavramını tercih ettikleri görülmektedir. Bu çalışmada kurumsal yönetişim kavramı tercih edilmiştir. Bu tercih iki temel nedene dayandırılarak yapılmıştır. Birinci neden; kurumsal yönetişim kavramındaki “kurumsal” sıfatının, bölümün giriş bölümde de vurgulandığı gibi üst yönetime ilişkin yaptığı çağrışımdır. Kurumsal yönetişim kavramındaki “kurumsal” ifadesi stratejik yönetim ve kurumsal seviye stratejileriyle ilişki kurulmasını kolaylaştırmaktadır. Yönetişim ise yönetim, etkileşim ve iletişim kavramlarını bünyesinde barındıran bir terimdir.


#5

SORU:

Kurumsal yönetişimin gündeme gelme sebepleri nelerdir?


CEVAP:

Kurumsal yönetişimin gündeme gelmesi ve gelişmesinde toplumun kaynaklarını kullanan işletmelerin küresel rekabet ortamında varlıklarını sürdürülebilir kılmaları için küresel krizlerin etkilerinin azaltılması ve bu konuda işletme üst düzey yöneticilerinin verdikleri kararların öneminin artması sayılabilir. Kurumsal yönetişim kavramı günümüzde bir “lüks” değil uyulması gereken bir zorunluluktur. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermaye çekmesi açısından önemli bir gereklilik olarak kabul edilmektedir. Kurumsal yönetişimin bu konuma erişimi bir anda olmamıştır. Kurumsal yönetişim felsefesi ve bu felsefeyi hayata geçiren uygulamaların yaygınlaşması büyük ölçüde 1990’lı yıllarda gerçekleşmiştir. 1990’lı yıllarda kurumsal yönetişimin bu denli kabul görmesi dört temel nedene bağlanmaktadır. Bunlar; yaşanan şirket skandalları, finansal krizler, küreselleşme ve özelleştirme şeklinde sıralanmaktadır. Devam eden bölümde bu etkenlere ilişkin kısa açıklamalara yer verilecektir:

  • Şirket Skandalları: 1990’lı yıllarda oldukça yoğunlaşan şirket skandalları kurumsal yönetişime olan ihtiyacı arttırmıştır. ABD’de Enron ve WorldCom, İtalya’da Parmalat, Hollanda’da Ahold ve Çin’de Yanguangxia gibi skandallar kurumsal yönetişimin sağladığı denetim işlevine ve kurallara olan ilginin yoğun bir şekilde gelişmesine neden olmuştur.
  • Finansal Krizler: Günümüzde finansal piyasalar iç içe geçmiş bir bütünün parça­ları olarak betimlenmektedir. Bu bütünün herhangi bir bileşeninde ortaya çıkan finansal krizlerin, tıpkı bir salgın hastalık gibi birçok ülkeyi ve işletmeyi etkilemesi oldukça doğaldır. Örneğin Tayland’da 1997 yılının sonlarında başlayan Asya krizi, Rusya’da 1998 yılında ortaya çıkan finansal kriz kısa süre içerisinde ekonomisi güçlü olsa bile birçok ülkeyi etkisi altına alabilmiştir. İşletmelerin hissedar yapılarının tabana yayılması ya da kredi veren kuruluşların çoğalması, finansal piyasaların krizlerden korunmasını zorunlu kılmaktadır. Kurumsal yönetişim mekanizmaları işletmeleri krizlere karşı daha dayanıklı kılmaktadır.
  • Küreselleşme: Küreselleşme ülkeler arasındaki karşılıklı bağımlılıkların gelişimi ve derinleşmesi olarak düşünülebilir. Küreselleşmenin iki temel boyutu bulunduğu belirtilmektedir. Bunlar piyasaların küreselleşmesi ve üretimin küreselleşmesidir. Piyasaların küreselleşmesi tarihsel olarak birbirinden bağımsız bir şekilde faaliyet gösteren yerel piyasaların bütünleşmesini ve bu sayede tek bir küresel piyasanın meydana gelmesi şeklinde açıklanmaktadır.
  • Özelleştirme: Ülkelerin piyasa ekonomilerine geçiş sürecinde özelleştirmenin önemi büyüktür. Özelleştirme geçmiş dönemlerde devlet tarafından sahip olunan kurum ve kuruluşların yerli veya yabancı özel kuruluşlara satılması olarak tanımlanmaktadır. Özelleştirilmiş işletmeler piyasa ekonomisi içinde faaliyet göstermeye başlamaktadır. Bu işletmeler doğal olarak sermaye, iş gücü ve diğer girdiler konusunda diğer işletmelerle rekabet edeceklerdir. Geçmişte kamuya ait olan kurumların özelleştirilmesi bu kurumlarında sermaye piyasalarından fon talep eden bir aktör olarak yerlerini almaları, kurumsal yönetişimin gelişimini tetikleyen bir başka etken olarak karşımıza çıkmaktadır.

#6

SORU:

Kurumsal Yönetişimin Kuramsal Temelleri: Vekalet Teorisi ve Paydaş Kuramı nedir?


CEVAP:

Kurumsal Yönetişimin Kuramsal Temelleri: Vekalet Teorisi ve Paydaş Kuramı

Vekalet teorisi (agency theory), vekillerin (işletme yöneticileri) asillerin (işletme sahipleri) amaç ve çıkarları doğrultusunda hareket etmelerinin sağlanabilmesi sorununa ilişkin olarak ortaya atılmış bir teoridir. Bu teoriye göre işletmelerin sermayedarları, asiller, yöneticilere vekalet vermekte ve onları işletmeyi kendi çıkarları doğrultusunda idare etmeleri için görevlendirmektedir. Vekillerin asillerin çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermedikleri ise hedeflerin ve standartların açık olarak ortaya konulduğu sözleşmeler aracılığıyla izlenmekte ve ödüllendirme sistemleri bununla ilişkilendirilmektedir. Fakat bu teorinin savunucularına göre asiller ve vekiller arasında vekiller lehine bir bilgi asimetrisi vardır.

İdeal olan yöneticilerin asillerin getiri düzeyini geliştirmeye çalışırken, aynı zamanda diğer paydaşların çıkarlarını da gözetmeleridir. Vekalet sorununun işletmelerin performansını olumsuz yönde etkilediğine ilişkin tartışmalar devam etmekte ve sorunun yapısının ülkeden ülkeye değişiklik gösterdiği kabul edilmektedir. Bazı görüşlere göre yöneticiler kendi çıkarları peşinde koşan bireylerdir. Bu görüşün aksini savunanlara göre ise yöneticiler ve hissedarlar çıkarları aynıdır. Bir başka ifadeyle asil ve vekil arasında çıkar ortaklığına dayalı bir ilişki vardır. İki görüş arasındaki tartışmanın sürmesi beklenmektedir.

Paydaş teorisi ise hissedar merkezli asil-vekil ilişkisine alternatif bir model olarak önerilmektedir. Paydaş teorisine göre işletmeler işletme ile herhangi bir etkileşimi olan tüm paydaşların yararını gözetecek şekilde faaliyet göstermelidir. Bu paydaşlar arasında çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve yerel halk yer almaktadır. Bu teoride paydaş; işletmenin faaliyetlerinin devamı ve başarısı için gerekli olan her türlü kişi ve kurum olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle işletmenin amaçlarına ulaşmasında işletmenin faaliyetlerinden etkilenen veya bu faaliyetleri etkileyebilen tüm birey veya bireyler paydaş olarak adlandırılmaktadır. Paydaş teorisi işletmelerin paydaşlarıyla sürekli etkileşim içinde olduklarına dikkat çekmekte ve işletmenin başarısının bu paydaşlarla olan etkileşimininde etkililiğiyle ilişkili olduğunu belirtmektedir.

Son yıllarda paydaş teorisini kabul eden kurumsal yönetişim modellerinin popülerleşmesinin altında yatan işletmelerin aldıkları kararların farklı paydaş grupları üzerinde etkisinin pay sahipleri üzerindeki etkisinden çok daha fazla olabileceği görüşüdür


#7

SORU:

Kurumsal yönetişim modelleri nelerdir?


CEVAP:

Kurumsal yönetişime ilişkin uygulamalar ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir. Bu farklılaşmanın altında yatan nedenler arasında ülkelerdeki mülkiyet hakları, finansal sis­tem, işletmeler arası bağlar, işgücünün temsil hakkı, sendikal haklar, yönetim ideolojileri ve kariyer yollarındaki farklılıklar yer almaktadır. Bu farklılıklar ışığında kurumsal yöne­tişim modelleri; tekil, ikili ve çoğulcu kurumsal yönetişim modelleri olmak üzere sınıflandırabilmektedir.

Tekil model Anglo-Saxon kurumsal yönetişim modeli olarak da adlandırılmaktadır. Bu modele göre işletmelerin temel amacı pay sahiplerinin çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermektir. Bu modelde temel kontrol mekanizması piyasa aracılığıyla yürütülmektedir. İkili kurumsal yönetişim modeli ise daha çok Avrupa kıtası ülkelerinde geçerlidir. Bu mo­delde hem işletmelerin en önemli paydaşı olarak çalışanlar hem de pay sahiplerine önem verilmektedir. Çoğulcu kurumsal yönetişim modeli ise işletmeleri belli bir paydaş gru­bunun çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermeye yöneltmektedir. Bu model daha çok Japonya gibi ülkelerde geçerlidir.


#8

SORU:

Kurumsal yönetişim ilkeleri nelerdir?


CEVAP:

Kurumsal Yönetişim İlkeleri

Tüm kurumsal yönetişim modellerinin dayandığı, genel kabul görmüş dört temel ilke üze­rinde uzlaşıldığı görülmektedir. Bu ilkeler; adil davranma, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk şeklinde sıralanmaktadır.

  • Adil Davranma: Adil davranma ilkesi işletmelerin tüm hak sahiplerine eşit bir şekilde davranmasını öngörmektedir. Bu ilke ile tüm hak sahiplerinin, azınlık hak sahiplerini ve yabancı yatırımcılar da dahil olmak üzere, korunması amaçlanmak­tadır.
  • Şeffaflık: Kurumsal yönetişim işletmeye ilişkin finansal durum, sahiplik yapısı veya performans gibi çeşitli bilgilerin kamuoyu ile zamanında ve doğru bir şekilde paylaşılmasını gerekli kılmaktadır. Kamuya açıklanan bilgiler eksiksiz, güvenilir ve net olmalıdır. Açıklamalar öngörülen zaman dilimlerinde yapılmalı, bu konuda gecikmelere yer verilmemelidir. Bu noktada üzerinde durulması gereken bir başka konu açıklanan bilgilere kolay ve düşük maliyetle erişim imkanının sağlanmasıdır.
  • Hesap Verebilirlik: Kurumsal yönetişimin temel ilkelerinden birisi de hesap verebilirliktir. Şeffaflık ilkesi işletmelerin faaliyetlerinin öncesini ve faaliyet aşamasını genel olarak ilgilendirmekte iken hesap verebilirlik ilkesi faaliyet sonrası ile ilgili bir ilkedir. Bu ilke yönetimi işletme sonuçlarından sorumlu tutmakta ve olası ba­şarısızlık durumunda yönetimden hesap sorulmasını öngörmektedir. İşletmelerin üst yönetiminin bu şekilde hesap vereceği yer ise doğal olarak yönetim kuruludur. Bu nedenle yönetim kurulu ve üst yönetime ilişkin rollerin açık bir şekilde belir­lenmiş olması oldukça önemlidir. İşte bu ilke gereğince yönetim kurullarının görev ve yetkileri kurumsal yönetişime ilişkin gerek yerel gerekse de uluslararası ilkeler­de açık bir şekilde ifade edilmektedir.
  • Sorumluluk: Bu ilkeye göre işletmeler tüm paydaşların haklarını yasalarda ve ikili anlaşmalarda öngörüldüğü şekilde tanımak durumundadır. İşletmeler çeşitli faali­yetlerle hissedarlarına artı değer yaratırken, diğer paydaşları ilgilendiren yasalar ve diğer düzenlemelerle uyumlu bir şekilde çalışmalıdırlar. İşletmeler tüm paydaşla­rın taleplerini yönetim kuruluna iletebilecekleri çeşitli mekanizmalar kurmak du­rumundadırlar. Sorumluluk ilkesine ilişkin üzerinde durulması gereken son nokta yasal düzenlemelerin minimum gereklilikleri ortaya koyduğu, işletmeleri farklı kı­lacak etkili kurumsal yönetişim uygulamalarının ise bu seviyenin üzerinde çabalar gerektirdiğidir.

#9

SORU:

BIST kurumsal yönetim endeksi nedir?


CEVAP:

BIST Kurumsal Yönetim Endeksi

Yukarıda söz edilen kurumsal yönetişim konusunun piyasaya dönük somut bir yansıması BIST Kurumsal Yönetim Endeksi (XKURY)dir. Endeksin oluşturulma amacının payları Borsa İstanbul pazarlarında (Yakın İzleme Pazarı ve C ve D listeleri hariç) işlem gören ve kurumsal yönetim ilkelerine uyum notu 10 üzerinden en az 7, her bir ana başlık itibarıyla 10 üzerinden en az 6,5 olan şirketlerin fiyat ve getiri performansının ölçülmesi olduğu belirtilmektedir. Kurumsal Yönetim İlkelerine uyum notu, SPK tarafından belirlenmiş derecelendirme kuruluşları listesinde bulunan derecelendirme kuruluşlarınca, şirketin tüm kurumsal yönetim ilkelerine uyumuna ilişkin yapılan değerlendirme sonucunda veril­mektedir. Kurumsal Yönetim Endeksi’nin hesaplanmasına 31.08.2007 tarihinde başlanmış olup, endeksin başlangıç değeri 48.082,17dir.

Endeksin “Kurumsal Yönetim Endeksi, İMKB pazarlarında işlem gören ve SPK’nin ya­yımladığı kurumsal yönetim ilkelerine uyumuna ilişkin olarak belirlenmiş derecelendirme notuna sahip şirketlerin “İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi Temel Kuralları”na göre fiyat ve getiri performanslarının ölçülmesi” amacıyla oluşturulduğu ifade edilmiştir. Bu çerçe­vede kurumsal yönetim ilkelerine uyum konusunda belirlenmiş derecelendirme notuna sahip şirketlerin fiyat ve getiri performanslarının ölçülmesi için belirlenen kurallar İMKB tarafından İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi Temel Kuralları olarak yayımlanmıştır. Bu temel kurallar; “Amaç, Yönetim, Endekse Alma, Endeksten Çıkarma, Birleşme ve Devir Almalarda Yapılan Değişiklikler, Endekse Yeniden Alınma, Hesaplama Yöntemi, Hesapla­maya Başlama, Diğer Hususlar” başlıkları altında sınıflandırılmaktadır.


#10

SORU:

FTSE4GOOD Endeksi nedir?


CEVAP:

FTSE4GOOD Endeksi

FTSE4Good veya FTSE for GOOD endeksi, FTSE tarafından tasarlanmış sosyal sorumlu yatırım endeksidir (Baraz, 2014). FTSE ve Russel günümüzde, birleşerek küresel düzeyde lider bir endeks sağlayıcısı olarak aynı çatı altında faaliyetlerine devam etmektedir. FTSE Russell müşterileriyle işbirliği içinde onlara yatırım yapmayı öngördükleri piyasaya yö­nelik net bir çerçeve sunabilmeleri amacıyla karşılaştırma, analiz ve veri odaklı çözümler üretmektedir. Günümüz piyasalarında yatırım yapılacak doğru endeksin seçilmesi her zamankinden daha önemli bir hale gelmiştir. FTSE Russell endeksleri de dünya genelinde kabul gören endeksler olarak öne çıkmaktadır. FTSE Russell’ın endekslerinin ortak özel­likleri arasında ilgilik, doğruluk, tepkisellik ve güvenilirlik gibi özellikler sıralanmaktadır. İlgililik, endeksin yatırımcıların şu andaki ihtiyaçlarına yönelik olma; doğruluk, yatırım açısından doğru tercih olma; tepkisellik, endeks tasarımının değişime tepki verebilmesi ve güvenilirlik de belli bölge ve yatırım alanlarına ilişkin uzman bilgisi sağlanabilmesiyle ilgilidir.


#11

SORU:

FTSE4Good endeksi kullanım alanları nerelerdir?


CEVAP:

FTSE4Good endeksi de belirtildiği gibi şirketlerin çevresel, toplumsal ve yönetişimsel performanslarının ölçülebilmesi amacıyla tasarlanmış bir endekstir. FTSE4Good endeksi­nin şeffaf yönetim ve çevresel, toplumsal ve yönetişimsel ölçütlere dayalı olarak oluşturul­ması farklı piyasalarda yatırım ürünlerinin değerlendirilmesi ve oluşturlması noktasında kullanılabilirliğini arttırmaktadır. FTSE4Good dört şekilde kullanılabilen bir endekstir. Kullanım alanları arasında:

  • Finansal ürün,
  • Araştırma,
  • Referans noktası olma ve
  • Karşılaştırma olanağı sunma sayılabilir (FTSE Russell, 2016b).

Sosyal sorumluluk odaklı yatırım öznel bir konudur. Bu nedenle FTSE4Good bağım­sız olarak tanımlanmıştır. Herhangi bir özel fonu veya yatırım ürününü desteklemek için üretilmemiştir.


#12

SORU:

FTSE4Good seçim ölçütleri nelerdir?


CEVAP:

Sosyal sorumluluk odaklı yatırım öznel bir konudur. Bu nedenle FTSE4Good bağım­sız olarak tanımlanmıştır. Herhangi bir özel fonu veya yatırım ürününü desteklemek için üretilmemiştir. FTSE4Good seçim ölçütleri:

  • Sürdürlebilir çevresel konulara yönelik çalışmalara gerçekleştirmek,
  • Paydaşlarla olumlu ilişkiler geliştirmek ve
  • Evrensel insan haklarını desteklemek şeklinde sıralanmaktadır

#13

SORU:

Caux sorumlu işletmecilik ilkeleri nelerdir?


CEVAP:

Caux Sorumlu İşletmecilik İlkeleri

  1. İlke - Paydaşlara Saygı: Sorumlu işletmeler tüketicilere sundukları mal ve hizmetler, yarattıkları istihdam ve zenginlik aracılığıyla topluma faydalı olmaları gerektiğinin bilinciyle hareket eder. Sorumlu işletmeler sadece hissedarları için değil, tüm paydaşları için ekono­mik açıdan sağlam ve uzun süreli olarak faaliyet göstermeleri gerektiğini bilmeli ve müşterilerin, çalışanların, rakiplerin ve genel anlamda toplumun çıkarlarına saygı duyup onlara dürüst ve adil bir şekilde davranmalıdır.
  2. İlke - İktisadi, Toplumsal ve Çevresel Kalkınmayı Destekleme: Sorumlu işletmeler iktisadi açıdan gerileyen veya ilerleyemeyen toplumlarda var­lıklarım sürekli kalamayacaklarının farkındadır. Bu nedenle sorumlu işletmeler operasyonel sermayesini, bir başka ifadeyle finansal, soyal, çevresel ve her türlü hakkın varlığına dayalı sermayeyi garanti altına alabilmek için faaliyet gösterdik­leri ülkenin iktisadi, toplumsal ve çevresel gelişimine katkı sağlamalıdır. Sorumlu işletme etkili ve tasarrufa dayalı kaynak kullanımı, serbest ve adil rekabet, işlet­mecilik uygulamaları ve teknolojisindeki yenilikçilik çabalarıyla içinde bulunduğu toplumu geliştirmelidir.
  3. İlke - Hukuki Gereklerin Ötesinde Güven Anlayışı:Sorumlu işletmeler bazı işletmecilik kararları yasal olsalar bile paydaşlar üzerinde olumsuz etki doğurabileceğinin farkındadır. Bu nedenle sorumlu işletmeler huku­ki gereklerin ötesine geçen bir anlayışla faaliyetlerini sadece hukuki yaptırımlarla uyumlu kılmayı yeterli bulmamalıdır. Sorumlu işletme her zaman sözünde duran, faaliyetlerini doğru, dürüst ve şeffaf bir işletmecilik anlayışıyla yürüten işletmedir.
  4. İlke - Kural ve Geleneklere Saygı: Sorumlu işletme faaliyet gösterdiği tüm toplumları yerel kültürüne ve gelenekleri saygı gösterir, faaliyetlerinde eşitlik ve adalet ilkelerini gözetir. Sorumlu işletmeler faaliyet gösterdikleri her yerde adil ve rekabete dayalı bir şekilde ulusal ve uluslara­rası yasalara, düzenlemlere ve geleneklere saygı göstermelidir.
  5. İlke - Sorumlu Küreselleşmeyi Destekleme: Sorumlu işletmeler küresel piyasada yer alan bir aktör olarak açık ve adalete daya­nan ticareti destekler. Ayrıca küresel ticarete mantık dışı bir şekilde engel olan yerel yasaların değiştirilmesi çabalarına destek sağlar.
  6. İlke - Çevreye Saygı: Sorumlu işletme çevreyi korur, her fırsatta çevrenin geliştirmesine yönelik girişim­lere destek olur ve kaynak israfını önlemeye çalışır. Sorumlu işletmeler faaliyetleri­nin çevre yönetimi alanındaki en iyi uygumalara uygun olmasını sağlar, bugünün ihtiyaçlarını karşılarken, gelecek nesillerin haklarına tecavüz etmez.
  7. İlke - Yasadışı İşlerden Kaçınma: Sorumlu işletmeler hiçbir şekilde yolsuzluk, rüşvet, para aklama ve diğer yasadışı işlere bulaşmaz ve bu tür asla işlere göz yummaz. Sorumlu işletmeler terör faaliyet­lerine, uyuşturucu ticaretine ve diğer benzer yasadışı işlere karşmaz ve yapılmasına aracılık etmez. Sorumlu işletmeler yasa dışı tüm faaliyetlerin azaltılması ve engel­lenmesi çabalarına aktif bir şekilde destek vermelidir.

#14

SORU:

Sorumlu işletmelerin tüm çalışanlarına yapması gerekenler nelerdir?


CEVAP:

İşletmeler tüm çalışanlarına karşı dürüst olmalı ve onların çıkarlarına saygı göster­melidir. Bu kapsamda sorumlu işletmelerin yapması gerekenler aşağıda sıralanmaktadır:

  • Yaşama şartlarını geliştirecek nitelikte iş verilmesi ve ücret ödenmesi
  • Çalışanların sağlığını koruyan ve iş güvenliğini teminat altına alan çalışma şartla­rının sağlanması
  • Çalışanların vatandaş, aile üyesi ve bireysel olarak refah seviyelerini arttıracak ça­lışma şartlarının yaratılması
  • Bilgi paylaşımında açık ve dürüst olunması
  • Çalışan sorunlarını dinlenilmesi ve iyi niyetle çözüm önerileri sunulması
  • Ayrımcılıktan kaçınılması, tüm çalışanlara benzer şekilde davranılması, fırsat ve ücret konusunda cinsiyet, ırk ve din temelli ayrımcılık yapılmaması
  • Çalışma şartlarının engelli bireylerin istihdam edilmesini kolaylaştıracak şekilde düzenlenmesi
  • Çalışanların yeteneklerini ve bilgi birikimlerini geliştirmeleri yönünde cesaretlen­dirilmesi ve onların bu tür çabalarına destek olunması
  • İşsizliğe karşı duyarlılık gösterilmesi, işten çıkarmalarda çalışan grupları, devlet ve diğer taraflarla birlikte olumsuzluğun hafifletilmesine yönelik çaba gösterilmesi
  • Yönetici ücretlerinin uzun dönemli fayda sağlamaya yönelik olarak tasarlanması ve bu şekilde yöneticilerin gereğinden fazla, aşırı, risk almalarının önüne geçilmesi
  • Hiçbir şekide çoçuk işçi istihdam edilmemesi

#15

SORU:

Sorumlu işletmelerin tedarikçilere karşı yapması gerekenler nelerdir?


CEVAP:

Tedarikçiler

Tedarikçiler ve taşeronlara adil, dürüst ve karşılıklı saygı esasına uygun bir şekilde davranılmalıdır. Bu kapsamda işletmelerce alınacak önlemler arasında;

  • Fiyat, lisans anlaşması ve ödemelerin anlaşmaya varıldığı şekilde yerine getirilmesi konusunda adil ve dürüst bir yaklaşım geliştirmeli,
  • Tedarikçiler ve taşeronlar baskıdan ve tehditten uzak bir şekilde çalışabilmesini olanaklı kılan koşullar sağlanmalı,
  • Değer, kalite, rekabet avantajı ve güvenilirlik sağlaması açısından tedarikçilerle uzun dönemli ilişki kurulmasına gayret edilmeli,
  • Tedarikçilerle bilgi paylaşımı yapılmalı ve onların da planlama sürecine dahil edilmesi,
  • Çevresel standartlarla uyumlu bir şekilde faaliyet gösteren tedarikçilerin aranması, bu tür çalışmanın teşvik edilmesi ve tedarikçi seçimlerinde belirleyici olması gibi önlemler yer almaktadır.
  • İstihdam ilişkilerinde insana ve insan haklarına saygı duyan tedarikçilerin bulunması, bu yönde çalışmanın teşvik edilmesi ve bu tür tercih edilmesi,

#16

SORU:

İşletmelerin toplumla ilişkilerinde yapmaları gereken davranış kalıpları nelerdir?


CEVAP:

Toplum (Yerel Halk)

Küresel dünyanın kurumsal vatandaşları olarak, sorumlu işletmeler faaliyet gösterdik­leri toplumun kamu politikasını ve insan hakları uygulamalarını aktif olarak geliştirmeye yönelik katkı sağlamalıdır. İşletmelerin toplumla ilişkilerinde yapmaları gereken davranış kalıpları aşağıda sıralanmıştır:

  • İnsan haklarına ve demokrasiye saygılı olunmalı ve tüm ortamlarda bu iki unsurun geliştirilmesi için çaba gösterilmelidir.
  • Devletin topluma olan sorumluluklarının farkında olunmalı ve toplumsal serma­yeyi geliştiren kamu politikaları ve uygulmalarına destek verilmelidir.
  • İşletmeler ve toplumun diğer kesimleriyle uyumlu bir şekilde faaliyet gösterilmelidir.
  • Sağlık, eğitim, işyeri güvenliği ve ekonmik refahı arttırıcı etkisi olan toplumsal gi­rişimlerde toplumla ortak çalışmalar yürütülmelidir.
  • Fiziksel çevrenin geliştirilmesi ve korunmasınına yönelik dünyanın kaynaklarıı koruyan, sürdürülebilir kalkınmaya destek olunmalıdır.
  • Barış, güvenlik ve hukukun üstünlüğü sürekli olarak desteklenmelidir.
  • Yerel kültürleri ve azınlıkları da içerecek şekilde toplumsal çeşitlilğe saygı gösteril­melidir.
  • Çalışanların da katılımıyla, toplumsal yatırımların sürekliliği sağlanmalı ve bu yol­la iyi bir kurumsal vatandaş olmanın gerekleri yerine getirilmelidir.

#17

SORU:

Küresel Şahit Örgütü’nün kuruluşundan itibaren yürüttüğü kampanya ve çalışmalar nelerdir?


CEVAP:

Küresel Şahit Örgütü’nün kuruluşundan itibaren yürüttüğü kampanya ve çalışmalardan bazıları aşağıda sıralanmaktadır:

  • 1995-1997: Soykırımcı Kızıl Kmerlerin fon kaynaklarının kesilmesini amaçlayan kampanya ile Kızıl Kmerlerin yasa dışı kereste ticaretini gözler önüne sermiş, gru­bun yaklaşık yıllık 90 Milyon ABD doları kayba uğraması sonunu hazırlamıştır.
  • 1998: Kanlı Elmaslar kampanyası örgütün Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilme­sini sağlamıştır. Örgüt elmas ticaretinin Angola ve Afrika genelinde sivil savaşları nasıl körüklediğini ilk kez ortaya çıkartmış ve dikkatlerin küresel elmas ticaretine çekilmesini sağlamıştır.
  • 2001: KŞÖ Zimbabwe’de dünya tarihinin en büyük kereste imtiyaz anlaşmasının önünü kesmiştir. Söz konusu orman alanı Birleşik Krallık’la eşit büyüklüktedir.
  • 2002: Maden sektöründeki ilk yolsuzlukla mücadele mekanizmasının hayata geçi­rilmesi konusunda aktif rol oynamıştır. Mekanizma yaklaşık 1 trilyon ABD doları­nın kamu yararına harcanabilmesi sonucunu doğurmuştur.
  • 2003: Ekvator Ginesi Başkanı’nın yaklaşık 300 - 500 milyon ABD dolarlık kişisel varlığının ABD’nin RIGGS Bankası’nda tutulduğunu duyurmuştur.
  • 2003: Liberya’nın kereste ticaretine yönelik Birleşmiş Milletler yaptırımı uygulan­masını sağlamıştır. Soruşturma ülke kasasında yaklaşık 100 milyon ABD doları tutarında açık olduğunun saptanmasıyla sonuçlanmıştır.
  • 2005: Çin’in Burma’yla yaptığı yasa dışı kereste ticartinin sonlandırılması sağlan­mıştır. Çin tarafından Burmadan ithal edilen 1,3 milyon m3 kerestenin %98’inin kayıt dışı yolarla temin edildiği saptanmıştır.
  • 2007: Mittal Steel ve Liberya arasındaki 900 milyon ABD doları değerindeki demir madenin ihalesinin yeniden müzakere edilmesi sağlanmıştır.
  • 2010: Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile batılı şirketler arasındaki mineral ticare­tinin çatışma yaratan etkisi ilk kez açık bir şekilde ortaya konmuştur.
  • 2010: Kaddafi’nin 65 milyar ABD doları değerindeki serveti ve bu servetin batılı bankalarda muhafaza edildiği ortaya çıkartılmıştır.
  • 2013: Dünya genelinde maden çıkartma alanında faaliyet gösteren şirketlerin de­ğer olarak yaklaşık %70’inin şeffaflık yasalarına bağlı olarak faaliyet göstermesi sağlanarak, küresel şeffaflık standartlarının geliştirilmesinin önü açılmıştır.
  • 2013: Şirketlerin sahiplik yapısının açıklanmasına ilişkin çabalar olumlu sonuçlandı.
  • 2014: Anonim şirketler aleyhine yürütülen kampanya TED Ödülü’ne layık gördüldü.
  • 2014: KŞÖ’nün kurucuları ve örgüt, sosyal girişimcileri ödüllendiren SKOLL ödü­nü aldı.
  • 2014: Madencilik sektöründeki dirence rağmen daha fazla şeffaflık yönünde yasal adımlar atılmaya başlandı.