OSMANLI TARİHİ (1566-1789) Dersi BÜYÜK BUHRAN (1593-1623) soru cevapları:

Toplam 51 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Büyük buhran diye adlandırılan dönem hangi dönemdir?


CEVAP: Osmanlı İmparatorluğu, 16. yüzyılın sonlarında, 17. yüzyılın ortalarına kadar sürecek bir buhrana girdi. Dönemin yazarları bu süreci, klasik sistemden uzaklaşmadan kaynaklanan bozulma, çözülme ve gerileme olarak nitelendirmişlerdir. Bu düşünce 20. yüzyıldaki bazı tarih araştırmacıları tarafından da günümüzde tekrar edilmektedir.

#2

SORU: Osmanlı devletinde yaşanan buhranın sebepleri nelerdir?


CEVAP: Dünyada yaşanan hızlı ve ani nüfus artışı, Kanuni döneminde yaşanmaya başlayan askeri sistem değişikliği, Osmanlının tarihinde ilk defa hem Safeviler hem de Avusturya ile giriştiği uzun soluklu savaşlar, Celali isyanları, dünyada yaşanan mali buhran, dünya iktisadi sisteminde yaşanan değişiklikler başlıca sebepler arasında sayılabilmektedir.

#3

SORU: Osmanlı’da askeri alanda ne tür değişimler yaşanmıştır?


CEVAP: Devrin şartlarına cevap vermeyen tımarlı sipahilerin yerlerini tüfekli askerler aldı. Yeniçeri sayısı arttı. Kanunî döneminde 24 bin olan kapıkulu askeri sayısı 17. yüzyılın başlarında 40 bine ulaştı. Aynı dönemde tımarlı sipahi sayısı ise 80 binden 20 bine düştü. Devlet, kapıkulu sayısını artırmanın yanı sıra saruca-sekban adı altında Anadolu’dan ücretli, tüfekli asker topladı.

#4

SORU: 16. Yüzyılda dünyada yaşanan mali buhranın Osmanlı’ya etkisi nasıl olmuştur?


CEVAP: 16. yüzyılın son çeyreğinde Amerika’dan Avrupa’ya akan altın ve gümüş, Eski Dünya’daki bütün ekonomik dengeleri alt-üst etti. Fiyat ihtilâli denilen enflasyon her tarafı sarstığı gibi Osmanlıları da etkiledi. Ancak Avrupa’dan gelen bol miktarda gümüşün, Osmanlı topraklarında fiyatların artmasına, Osmanlı parasının değerinin düşmesine, faizciliğin genişlemesine sebep olduğu; fiyatlardaki artışların sabit gelirli askerî zümreleri yakından etkilediğine ve bu yüzden birçok isyan çıktığına dair değerlendirmeler abartılıdır. Fiyat artışlarının Osmanlı tarihine etkisi sınırlı kalmış, Osmanlılar için bir dönüm noktası olmamıştır.

#5

SORU: III. Mehmed’e karşı kapıkulu sipahilerinin isyan ettikten sonraki talepleri nelerdi?


CEVAP: Sipahilerin temsilcileri, rüşvetçilikle itham ettikleri kimselerin saraydan uzaklaştırılmasını istediler. Sipahiler, ya sultanı hükümdarları olarak benimseyeceklerini ya da ocak kanunları ve töreleri gereği kendisini sarayın bir yerine hapsedeceklerini söylediler. Taht değişikliği gündeme gelmişken Cigalazâde Sinan Paşa’nın arabuluculuğu ve bostancı başının azliyle durum sakinleşti.

#6

SORU: Osmanlılarda tağşiş ne demektir?


CEVAP: “Tağşiş”, paranın değerini düşürme, devalüasyon karşılığında kullanılırdı.

#7

SORU: Tüfek ve Celali isyanları arasında nasıl bir bağ vardır?


CEVAP: Timarlı sipahilerin yerini yavaş yavaş almaya başlayan “sekban” adlı tüfekli askerlerin sayısı savaş zamanında aşırı artıyordu. Devlet, sancakbeyi ve beylerbeyileri yeni askerî sistem gereği bu tür sekban bölükleri bulundurmaya teşvik etmekteydi. Ancak savaş bittiğinde işsiz kalan bu gruplar eşkıyalığa başladılar. Celâli isyanlarının genişlemesinin önemli bir sebebi de tüfeğin yaygınlaşmasıdır.

#8

SORU: Celali isyanlarının başka başlıca sebepleri nelerdir?


CEVAP: Ordunun yeni konseptinde yer bulan tüfekli asker faktörüne ilave olarak, dünya ikliminde meydana gelen değişiklikler, uzun süren kuraklıklar Celali isyanlarının çıkmasında önemli roller oynamıştır. Bu isyanlar sadece Osmanlı devletine özel isyanlar olmayıp, 16. Yüzyılda Akdeniz ülkelerinde ekonomik yapının bozulması ile beraber sıklıkla yaşanmışlardır.

#9

SORU: Büyük Celali isyanları nasıl başlamıştır?


CEVAP: Büyük Celâli isyanları 1596’daki Haçova Savaşı’ndan sonra meydana geldi. Veziriazam Cigalazâde Sinan Paşa orduyu disiplin altına almak için çadırının önüne gelmeyecek herkesi asker kaçağı sayacağını ilân etti. Asker kaçakları yakalandıklarında idam edilecek, malları da hazineye kaydedilecekti. Savaşa gelmelerine rağmen düzensizlik yüzünden ordudan ayrı düşmüş olan ve sayıları 25-30 bin kişiye ulaşan askerler, bu emir üzerine korkudan kaçarak Anadolu’da eşkıyalık yapan gruplara katılarak isyana katıldılar.

#10

SORU: En önemli Celali isyanları hangileridir?


CEVAP: Celâli isyanlarının en önemlileri Anadolu’da Kalenderoğlu’nun ve Suriye’de Canbolatoğlu Ali Paşa’nın ayaklanmalarıydı.

#11

SORU: Celali isyanları ne tür sonuçlar doğurmuştur?


CEVAP: 1596-1610 yılları arasında meydana gelen ve “Celâli Fetreti” diye adlandırılan bu dönemde Anadolu baştan başa harap oldu. Halk, köylerden şehirlere kaçtı, gittiği yerlerde de emniyet kalmayınca başka bölgelere sığındı. Anadolu’daki insanların varlıklı olanları İstanbul’a, Rumeli’ye ve Kırım’a göçtüler.

#12

SORU: “Büyük kaçgun” ya da “büyük firar” olarak bilinen olaylar nelerdir?


CEVAP: Celali isyanları esnasında Anadolu halkının büyük kitleler hâlinde yerlerini terk etmeleri 1603-1610 yılları arasında yedi yıl sürdü ve bu karışıklık dönemi resmî kayıtlarda “büyük kaçgun” ve “büyük firar” adlarıyla anıldı.

#13

SORU: Hangi padişah döneminde sancaklara sadece padişahın en büyük oğlu gönderilmeye başlanmıştır?


CEVAP: Kanuni Sultan Süleyman döneminde Şehzade Beyazıt’ın isyanı sonrası bu uygulama başlamıştır.

#14

SORU: III. Mehmed döneminde en büyük şehzadenin sancağa gönderilmesi uygulaması hangi sebeplerden dolayı uygulanamamıştır?


CEVAP: Celâli isyanları, kapıkulu sipahilerinin ayaklanmaları, şehzâdelerin yaşının ufak olmasından ve Avusturya ile süren savaş yüzünden ilk defa III. Mehmed döneminde en büyük şehzade sancağa gönderilememiştir.

#15

SORU: II. Osman’ın katledilmesini hazırlayan olaylar nelerdir?


CEVAP: II. Osman’ın sonunu hazırlayan kararı ise hacca gitme arzusu oldu. Aslında Suriye’ye gidip Türkler’den ve Araplar’dan müteşekkil yeni bir ordu oluşturmak için hazırlıklar yaptığı hususunda devrin kaynaklarında bazı bilgiler varsa da, bunun mahiyeti tam olarak belli değildir. Kızlarağası Süleyman Ağa ile hocası Ömer Efendi genç padişahı hacca gitmek bahanesi ile İstanbul’dan ayrılmaya teşvik ediyorlardı. Veziriazam Dilaver Paşa da bu duruma ses çıkarmıyordu. Şeyhülislâm Esad Efendi, bunun bir fitneye yol açabileceğini söyleyip hac kararına şiddetle karşı çıktıysa da sözünü dinletemedi. Sultanın hac yolculuğu için Üsküdar’a geçmesi bardağı taşırdı ve 18 Mayıs 1622 tarihinde yeniçeriler isyan bayrağını açtılar.

#16

SORU: II. Osman’ın evliliği Osmanlı tarihinde niçin önemlidir?


CEVAP: Cevap: 16. yüzyıldan itibaren Anadolu’daki beyliklerin tamamen ortadan kalkması ve harem-i hümâyûnun iyice kurumsallaşması ile birlikte padişah ve şehzâdelerin sadece cariyelerle evlenmesi âdet hâline gelmişti. Bu durumu ilk defa bozan II. Osman oldu. Şeyhülislâm Esad Efendi ve Vezir Pertev Paşa’nın kızları ile evlendir.

#17

SORU: I. Mustafa döneminde hazinenin boşalmasının en büyük sebebi nedir?


CEVAP: Bu dönemde II. Osman’ın katledilmesinden kaynaklı isyanlar fazlasıyla artmış ve I. Mustafa’nın vezirleri isyan potansiyeli gördükleri tüm asker sınıfını para vererek susturma ve tarafına çekme uygulamasına gittiği için devletin kasası boşalmıştır.

#18

SORU: Haçova Muharebesinin kazanılmasında esas faktör nedir?


CEVAP: Haçova Muharebesinin kazanılmasında esas faktör Osmanlı ordusunun gücünden ziyade Avusturya ordusunun disiplinsizliğidir.

#19

SORU: Erdel’de Katolik Avusturya idaresinin Protestan halka uyguladığı baskı Osmanlılar lehine nasıl sonuçlar doğurmuştur?


CEVAP: Erdel’de Katolik Avusturya idaresinin Protestan Macarlara uyguladığı baskı ve zulüm sebebiyle 1604’de Osmanlılar lehine bir durum ortaya çıktı. Asilzâdelerden Etienne Boçkay, Avusturya idaresine karşı mücadeleye başladığı gibi Lala Mehmed Paşa’ya elçi göndererek yardım istedi. Osmanlı yönetimi bu isteği kabul ve Bocskai’a Erdel krallığını vadetti. Lala Mehmed Paşa, 1605’te Vişegrad, Tepedelen, Ciğerdelen ve Estergon kalelerini fethetti. Diğer taraftan Bocskai, Türk kuvvetlerinin yardımı ile Uyvar’ı alırken Tiryaki Hasan Paşa da Vesprem ile Palota’yı fethetti. Bu zaferleri müteakip Lala Mehmed Paşa ordugâha davet ettiği Etienne Bockaya’ya Erdel ve Macar tacını giydirdi. Kanije Beylerbeyi Sarhoş İbrahim Paşa, serdarın emriyle Avusturya’nın Hırvat arazisine büyük bir akın düzenledi.

#20

SORU: Kayser unvanı Zitvatorok antlaşmasına rağmen niçin kullanılmamıştır?


CEVAP: Kayser unvanı, Osmanlı tebaası olan Hristiyan halklar için tarihi bir çağrışım yaptığından bu unvan Zitvatorok Antlaşması’na rağmen yazışmalarda kullanılmadı. Osmanlı diplomasisi, yazışmalarda kayser/çar yerine 16. Yüzyılın ortalarından itibaren içi boş birer kavram olan, “Romai Csaszar”, “Romayi Çasar” veya “İmperator Romanorum” unvanlarını tercih etmiştir.

#21

SORU: Zitvatorok antlaşmasının şartları nelerdir?


CEVAP: Avusturya, hâkimiyeti altındaki Macar toprakları için verdiği vergiyi son defa verecek ve yazışmalarda “Kayser” unvanıyla anılmak suretiyle Osmanlı padişahı ile denk sayılacaktı. Buna rağmen Osmanlı imparatorluğu ile Avusturya arasında, Zitvatorok Antlaşması sonrasında ortaya birtakım meseleler çıktı. Bu yüzden 1615’te Prag’da ve 1616’da Viyana’da barış anlaşması yeniden düzenlendi.

#22

SORU: Osmanlı-İran savaşları nasıl başlamıştır?


CEVAP: Osmanlılar, batıda Avusturya savaşları ve Anadolu’da da Celâli isyanları ile fazlasıyla meşguldü. Bu sırada Osmanlıların Tebriz Beylerbeyi Sarhoş Ali Paşa ile anlaşmazlığa düşen Selmas beylerinden Gazi Bey’in şah Abbas’tan yardım istemesi, İran hükümdarına uzun süredir beklediği fırsatı verdi. Osmanlılar’la yaptığı anlaşmayı bozup 1603’te Tebriz’e girdi. Kısa sürede Şirvan, Revan, Gence, Derbend ve Nahcivan gibi merkezleri ele geçirip, Anadolu kapılarına dayandı. I. Ahmed, 1604’te Veziriazam Malkoç Ali Paşa’yı Avusturya üzerine, Cigalazâde Sinan Paşa’yı ise İran üzerine gönderdi.

#23

SORU: Lehistan yönetimi “uzun savaş” süresince hangi amaçla haçlı ittifakına girmemiştir?


CEVAP: Lehistan merkezî yönetimi, “Uzun Savaş” esnasında Haçlı ittifakı davetlerini geri çevirmiş, Avusturya’nın Erdel, Eflak ve Boğdan’a yerleşmemesi için Osmanlılarla birlikte hareket etmişti. Bu yıllarda İsveç ve Ruslar’la mücadele eden Lehistan, Osmanlılar’la barış hâlini muhafaza etmeye meyilliydi.

#24

SORU: Sigismund Vasa’nın başlattığı Lehistan-Avusturya yakınlaşması zamanla nasıl gelişmiştir?


CEVAP: İki devlet arasında 1613’te imzalanan antlaşmanın gizli sözleşmesine göre taraflar isyanların bastırılmasında birbirlerini destekleyecek ve iki taraf birbirlerinin bölgelerinden asker toplanmasına izin verecekti. Bu sözleşme sayesinde Avusturyalılar, “lisowczycy” adı verilen Leh paralı askerleri Macaristan’da Osmanlı vassalı Erdel Voyvodası Gabor Bethlen’e karşı kullandılar. 1619 Kasım’ında lisowczycy birliklerinin saldırısına uğrayan Gabor Bethlen, Viyana muhasarasını kaldırdı.

#25

SORU: II. Osman’ın tüm itirazlara rağmen ordunun başında sefere katılmak istemesinde ki sebep nedir?


CEVAP: Genç Osmanlı padişahı, bazı vezirlerin itirazlarına rağmen, seferin komutasını bizzat üstleneceğini ilan etti. Sefer kararı arifesinde iktidarın iplerini eline almak için uğraşıyordu. Muhtemelen bu seferi de asker ve halk nezdinde kendisine güven kazandıracak, tahtı üzerindeki gölgelerden kurtulmasını sağlayacak bir fırsat olarak gördü. Bazı araştırmacılara göre, II. Osman, ecdadı gibi cihangir olup, şöhret kazanmak istiyordu ve özellikle de İskender Paşa’nın parlak muzafferiyetleri bu arzusunu kamçılamıştı.

#26

SORU: 1621 yılında Lehistan ve Osmanlı Devleti arasında yapılan antlaşmanın koşulları nelerdir?


CEVAP: Lehistan, Kazaklar’ın saldırılarına mani olacak; Boğdan, Eflak, Erdel ve Macaristan’ın içişlerine müdahale etmeyecek; Kırım hanları ve Boğdan voyvodaları Lehistan ile ilişkilerini eski antlaşmalara uygun olarak sürdürecekti. Buna karşılık Osmanlılar, Kırım ve Boğdan kuvvetlerini Leh arazisine akından men edecekti.

#27

SORU: 1621 yılında Osmanlılar ile Lehistan arasında yapılan antlaşma İstanbul’da nasıl yansıma bulmuştur?


CEVAP: Antlaşmanın imzalanmasından birkaç gün sonra II. Osman orduya İstanbul’a dönüş emri verdi. Bizzat padişahın komuta ettiği bu sefer halka büyük bir zafer olarak takdim edildi. İmparatorluğun diğer eyaletlerine zafernâmeler gönderildi, genç padişah Kanunî Sultan Süleyman’ı aratmayacak bir zafer alayı eşliğinde İstanbul’a girdi. Şehir baştanbaşa donatılıp, üç gün üç gece zafer kutlandı. Ancak devrin kaynakları genelde seferin başarısız olduğunu söylerler.

#28

SORU: Hotin seferinin Osmanlılar açısından istenilen başarıya ulaşmamasının sebepleri nelerdir?


CEVAP: Hotin Seferi’nde Osmanlıların istediği başarıyı kazanamamasının sebeplerinden ilki 1621’de iklimin normal değerlerinden daha yağışlı olmasıdır. O yıl ilkbahar soğuk, rüzgârlı ve çok yağışlı geçmişti. Osmanlılar için Balkanlar’ı geçmek bu yüzden çok zahmetli olmuştu. Bir diğer sebep Osmanlıların sefer organizasyonunda yanlışlar yapılmasıdır. Zira Temmuz ortasında Leh sınırına ulaşacağı planlanan ordu, buraya ancak Eylül başında varabilmişti. 42 günde kat edilmesi düşünülen sefer yolculuğu 87 gün sürmüş, bu da ordunun gücünü yitirmesine, zayıflamasına, savaşta kullanılacak atların güçsüzleşmesine yol açmıştı.

#29

SORU: Cizvit tarikatı nasıl bir yapıdır ve neyi amaçlamaktadır?


CEVAP: Cizvit tarikatı, Katolik Hristiyan âleminin en büyük tarikatlarından olup, Ignatius von Loyola tarafından 1534’de “İsa Cemiyeti” adıyla kuruldu ve Papa III. Paul’ün 1540’taki tamimiyle resmiyet kazandı. Tek amaçları, Katolikliği bütün insanlığa yaymak ve Katolik olanların inançlarını tavizsiz bir şekilde yaşamalarını sağlamaktı. Keşiflerin tarikatlarına bağlılıkları, Roma’nın her türlü desteği ve Avrupa kralları nezdindeki itibarları sayesinde bu hedeflerini gerçekleştirmek için dünyanın hemen her yerine dağıldılar. 17. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Osmanlı topraklarında da boy göstermeye başladılar.

#30

SORU: Cizvit Tarikatı’nın İstanbul’daki faaliyetleri hangi iki alanda yoğunlaşmıştır?


CEVAP: Cizvit misyonu faaliyetlerini iki alanda yoğunlaştırdı. İlk düşünceleri, İstanbul Rum Ortodoks Kilisesi’ni ele geçirip tekrar Roma Kilisesi ile birleştirmekti. Bunun için Galata’daki kilisede, genç Rumlar’a ve Ermeniler’e bedelsiz eğitim veren bir okul açıldı. İkinci planları ise Kudüs’e yerleşmekti. Önce Hazreti İsa’nın gömülü olduğuna inanılan Kutsal Mezar’ın bekçiliğini yüzyıllardır ellerinde tutan başka bir Katolik tarikatı olan Fransiskenler’i saf dışı bırakacak, sonra da Rum Ortodokslar’ın, Süryaniler’in, Gürcüler’in, Ermeniler’in, Nesturiler’in, Yakubiler’in, Kıptiler’in ve Maruniler’in ellerinden Kudüs’teki diğer kutsal mekânları alacaklardı.

#31

SORU: 1615 ve 1616 yıllarında Osmanlı devleti ve Avusturya arasında yapılan antlaşmalara göre Cizvitlere bakışı nasıldı?


CEVAP: Katolik dünyasının diğer büyük gücü Avusturya da Cizvitler’e sahip çıktı. Osmanlı imparatorluğu ile Avusturya arasında imzalanan 1615 ve 1616 antlaşmalarında Cizvitler’e Osmanlı İmparatorluğu’nda dinlerini serbestçe icra etme hakkı verilmişti.

#32

SORU:

Osmanlı İmparatorluğu'nda, 16. yüzyılın sonlarından 17. yüzyılın ortalarına kadar süren buhranın sebepleri nelerdir? 


CEVAP:

Osmanlı İmparatorluğu'nda, 16. yüzyılın sonlarından 17. yüzyılın ortalarına kadar süren buhranın sebepleri şunlardır: 

a. Nüfus artışı: 16. yüzyılda dünyada hızlı ve ani bir nüfus artışı yaşandı. Osmanlı İmparatorluğu’nda da şehirlerde yüzde 80-90, köylerde ise yüzde 40- 60 civarında bir nüfus artışı olmuştur. Bu büyük nüfus artışı yüzünden topraksız kalan köylülerin askerî mesleklere ve medreselere koşmaları devletin dengesini alt-üst etmiştir.

b. Askerî sistemdeki değişim: Kanunî döneminde meydana gelen Şehzâde Bâyezid isyanından sonra İstanbul’un dışındaki şehirlere de asayişi sağlamak için yeniçeriler yerleştirilmişti. Gittikçe yaygınlaşan bu durum yeniçerilerin imtiyazlarından faydalanmak isteyen insanların da bu askerî zümreye akın etmelerine yol açmıştır.


#33

SORU:

16. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’daki askerî sistemlerde yaşanan değişikliklerin Osmanlı askeri sistemine etkileri nelerdir? 


CEVAP:

16. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’daki askerî sistemlerde değişim yaşanmıştı. Bu dönemde atlı askerler yerine tüfekli piyade ön plana çıktı. Osmanlılar, 1593- 1606 yılları arasında Avusturya ile yaptıkları savaşlarda timarlı sipahilerin silah ve çarpışma şekilleri açısından artık savaşa uygun olmadıklarını farketmeye başladılar. Devrin şartlarına cevap vermeyen timarlı sipahilerin yerlerini tüfekli askerler aldı. Yeniçeri sayısı arttı. Kanunî döneminde 24 bin olan kapıkulu askeri sayısı 17. yüzyılın başlarında 40 bine ulaştı. Aynı dönemde timarlı sipahi sayısı ise 80 binden 20 bine düştü. Devlet, kapıkulu sayısını artırmanın yanı sıra saruca-sekban adı altında Anadolu’dan ücretli, tüfekli asker topladı. 


#34

SORU:

17. yüzyılda dünya iktisadi sistemindeki değişikler nelerdir? 


CEVAP:

16. yüzyılda dünyanın ekonomik düzeni değişti. Akdeniz bölgesinde Hindistan bağlantılı ekonomik sistem ortadan yavaş yavaş kalktı. Osmanlılar, Portekizliler’le mücadeleleri sonucunda Hindistan ticaretini bir süre daha canlı tutabilmişlerdi. Ancak 17. yüzyıldan itibaren İngiliz ve Hollandalılar’ın bu ticarete el atmaları Akdeniz ekonomilerine, dolayısıyla da Osmanlı İmparatorluğu’na büyük bir darbe vurdu. İran ve Rusya ticaretinde İngilizler’in oynadıkları aktif rol, bu bölgelerle yakın ilişki içerisinde olan Osmanlılar’ı olumsuz etkiledi. Yine bu dönemde dünyada aynî ekonomiden nakdî ekonomiye de geçilmeye başlanmıştı. Bu yüzden aynî ekonomiye dayanan timar sisteminin yerini zamanla gelirlerin merkez için toplandığı iltizam sistemi aldı.


#35

SORU:

III. Mehmed döneminde yaşanan isyanlar ve sebepleri nelerdir? 


CEVAP:

Maaş İsyanı (1595): III. Mehmed, tahta çıktıktan kısa bir süre sonra, Veziriazam Koca Sinan Paşa’yı azledip, yerine Ferhad Paşa’yı getirdi. Bu sırada Yanıkkale seferinden kışlak için İstanbul’a dönen kapıkulu sipahileri, Ferhad Paşa’dan cephede oldukları için alamadıkları cülus bahşişlerinin verilmesini istediler. Yoklamalarda mevcut 1.630 sipahi, bahşişlerini noksansız aldı. Bir süre sonra 150 sipahi daha gelerek bahşişlerini istedi. Fakat bu defa veziriazam, ulûfelerinin ve bahşişlerinin seferde verileceğini söyleyerek, talebi reddetti. Yeniçeriler, asilerin üzerine yürüyünce, sipahiler isyandan vazgeçtiler. İsyana sebep oldukları için Koca Sinan Paşa Malkara’ya, Cigalazâde Sinan Paşa da Akşehir’e sürüldü.

Kira Kadı'nın Katli (1600): Safiye Sultan, oğlu III. Mehmed’in hizmet defterlerini kendisine tahsis etmesini sağlamış, daha sonra bu geliri kethüdası ve danışmanı olan Yahudi Kira Kadın’a (Esperanzo Malchi) vermişti. Hâlbuki âdet üzere bu defterlerin sipahiler arasında dağıtılması gerekliydi. Sipahiler, bu durumu haber alınca 31 Mart 1600’de isyan edip, Şeyhülislâm Sunullah Efendi’ye gittiler. Şeyhülislâmdan Kira Kadın’ın öldürülmesi için fetva aldılar. İsyanın büyümesi üzerine padişah Kira Kadın’ı korumadı. Sipahiler, yaşlı kadını öldürdüler. 

III. Mehmed'e yönelik isyan: 1601 Mart’ında kapıkulu sipahileri, Valide Safiye Sultan’ın arkasında bulunan sekiz kişinin imparatorluğu yönettiğini söyleyerek, kellelerini istediler. Asilere göre sultan devletin hâkimi değil ancak mütevellisiydi. Sultan, kapıkulu sipahilerinin temsilcisi 40 kişi ile görüştü. Sipahilerin temsilcileri, rüşvetçilikle itham ettikleri kimselerin saraydan uzaklaştırılmasını istediler. Sipahiler, ya sultanı hükümdarları olarak benimseyeceklerini ya da ocak kanunları ve töreleri gereği kendisini sarayın bir yerine hapsedeceklerini söylediler. Taht değişikliği gündeme gelmişken Cigalazâde Sinan Paşa’nın arabuluculuğu ve bostancıbaşının azliyle durum sakinleşti.

Yeniçeri-Sipahi Savaşı (1603): 1603’te Veziriazam Yemişçi Hasan Paşa ile başını Sadaret Kaymakamı Güzelce Mahmud Paşa’nın çektiği muhalif grup arasındaki iktidar mücadelesi, kapıkulu sipahisi ile yeniçerileri karşı karşıya getirdi.Yemişçi Hasan Paşa, sipahi zorbalarının isyanını, başta yeniçeriler olmak üzere, diğer askerî güçlerin desteğini alarak bertaraf etmeyi başarmıştı. Ancak daha sonra bu gücü kendi çıkarları için kullanmaya kalkınca idam edildi. İktidar mücadelesi yüzünden karşı karşıya gelen yeniçeriler ve sipahiler, bundan sonra en küçük bir kıvılcımda silahlarını birbirlerine çeker hâle geldiler.


#36

SORU:

Celali İsyanlarının Sebepleri Nelerdir? 


CEVAP:

Tımarı elinden alınmış sipahiler ve savaş bitince işsiz kalmış sekbanlar, bu isyanlarda önemli rol oynamışlardır. Meslekleri askerlik olan bu grupların işsiz kaldıklarında yapacakları bir iş yoktu. Çoğu eşkiyalıkla geçinme yolunu aradılar. 


#37

SORU:

Celali İsyanlarının Anadolu'da ne gibi tesirleri olmuştur?


CEVAP:

 1596-1610 yılları arasında meydana gelen ve “Celâli Fetreti” diye adlandırılan bu dönemde Anadolu baştan başa harap oldu. Halk, köylerden şehirlere kaçtı, gittiği yerlerde de emniyet kalmayınca başka bölgelere sığındı. Anadolu’daki insanların varlıklı olanları İstanbul’a, Rumeli’ye ve Kırım’a göçtüler. Anadolu halkının büyük kitleler hâlinde yerlerini terk etmeleri 1603-1610 yılları arasında yedi yıl sürdü ve bu karışıklık dönemi resmî kayıtlarda “büyük kaçgun” ve “büyük firar” adlarıyla anıldı. Göç etmeyen halk kaleye sahip bir yerde oturuyorsa buralarda kendisini savunmaya çalıştı. Savunma düzeni olmayan yerlerde oturanlar ise kale ve palangalar inşa ederek kendilerini korudular. Bir kısmı dağlara sığındı, eşyalarını ve yiyeceklerini sakladılar. Kendilerini müdafaa etmeye çalışanlar, çiftini çubuğunu dağıtıp, öküzünü satıp at satın almaya, saban yerine tüfek kullanmaya başladı. Halk devlet yönetiminde örgütlenerek de Celâliler’e karşı koymaya çalıştı. Osmanlı Devleti, Celâli karışıklıklarının artması üzerine köylü ve şehirli gençleri “il eri” adı altında teşkilatlandırdı.


#38

SORU:

Tahta çıkmada “ekber ve erşed” olarak anılacak yeni bir sistem ne zaman ve nasıl başlamıştır?


CEVAP:

Yeni dönemin ilk hükümdarı, sancağa çıkmamış ilk sultan olan I. Ahmed 1603’te tahta geçtiğinde, kendisi dışında hanedanın tek erkek mensubu kardeşi Şehzâde Mustafa’ydı. Padişahın henüz çocuğu yoktu ve olup olmayacağının anlaşılması için zamana ihtiyaç vardı. İlk defa bir padişah çocuğu olmadan tahta çıkmıştı. Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesi ve padişahın kısır çıkması durumunda hanedan sona erebilirdi. Bu yüzden yeni padişah, daha önceki uygulamaların aksine, kardeşinin yaşamasına izin vermek zorunda kaldı. I. Ahmed, yeni oğulları dünyaya geldikten sonra kardeşini öldürmek istediyse de devlet adamları buna izin vermediler. I. Ahmed’in 22 Kasım 1617’de genç yaşta ani ölümüyle Osmanlı veraset usulünde bir ilk yaşandı. Devlet adamları, ölen padişahın oğlu Şehzâde Osman’ı değil de hanedanın en büyük erkek ferdi olan I. Ahmed’in kardeşi Mustafa’yı tahta çıkardılar. Tahta çıkmada “ekber ve erşed” olarak anılacak yeni bir sistem başladı. 


#39

SORU:

I.Mustafa'nın hükümdarlığı neden kısa sürmüştür?


CEVAP:

Ağabeyi I. Ahmed’in hükümdarlığı sırasında devamlı öldürülmeyi beklemek, I. Mustafa’nın akli dengesini bozmuştu. Padişahın akli durumu yerinde olmadığı için devlet işlerini valide sultan idare ediyordu. Doktorlar padişahı tedavi etmeye çalıştılar, ancak bir netice alamadılar.


#40

SORU:

II. Osman'ın asker ile ilişkilerinin bozulması ve öldürülmesi ile sonuçlanan olaylar nelerdir? 


CEVAP:

Büyük umutlarla Hotin seferinde bizzat ordunun başına geçen II. Osman, hayal kırıklığına uğradı ve yeniçerileri büyük bir zafer kazanamamasının sorumluları olarak gördü. Zaten asker ile padişah arasındaki soğukluk daha sefer esnasında başlamıştı. II. Osman, İstanbul’a döndükten sonra yeniçerilere çeki düzen vermek veya yeni bir ordu kurmak düşüncesine kapıldı. Padişahın halka “görünmeden görünmesi” gerekirken Genç Osman alenen ortaya çıkıp, meyhanelerde yeniçeri kovaladı, bir kısmını dövdü veya hançerle yaraladı. Bu durum da padişahın asker ve halk gözünde sıradanlaşmasına sebep oldu.

II. Osman’ın sonunu hazırlayan kararı ise hacca gitme arzusu oldu. Aslında Suriye’ye gidip Türkler’den ve Araplar’dan müteşekkil yeni bir ordu oluşturmak için hazırlıklar yaptığı hususunda devrin kaynaklarında bazı bilgiler varsa da, bunun mahiyeti tam olarak belli değildir. Kızlarağası Süleyman Ağa ile hocası Ömer Efendi genç padişahı hacca gitmek bahanesi ile İstanbul’dan ayrılmaya teşvik ediyorlardı. Veziriazam Dilaver Paşa da bu duruma ses çıkarmıyordu. Şeyhülislâm Esad Efendi, bunun bir fitneye yol açabileceğini söyleyip hac kararına şiddetle karşı çıktıysa da sözünü dinletemedi. Sultanın hac yolculuğu için Üsküdar’a geçmesi bardağı taşırdı.


#41

SORU:

I. Mustafa'nın tahttan indirilmesi nasıl olmuştur? 


CEVAP:

Padişahın durumundan dolayı hazine boşalmıştı ve zorbalık her yere hâkimdi. Asker ve halk padişahın akli dengesinin yerinde olmadığının farkındaydı. Devlet işlerinin Sultan Mustafa ile yürüyemeyeceğini gören Kemankeş Ali Paşa, şeyhülislâm, kazaskerler ve diğer devlet erkânıyla yaptığı müzakereler neticesinde padişahın tahttan indirilmesini kararlaştırdı. Tahta 10 Eylül 1623’te 11 yaşındayken çıkan IV. Murad, Osmanlı İmparatorluğu’nun yeni padişahı oldu.


#42

SORU:

Haçova Meydan Muharebesi nasıl sonuçlanmıştır? 


CEVAP:

Yeniçerilerin yanısıra savaşla işi olmayan kişilerin de düşman askerlerini öldürmesi ve sultanın cepheden ayrılmaması, dağılmaya başlayan ordunun tekrar kendine gelmesini sağladı. Gizlenen ve kaçan askerler ve Tatarlar geri dönerek, var güçleriyle Avusturyalılar’ın üzerine saldırdılar.  Osmanlılar, Haçova Meydan Muharebesi’nde mağlup olmak üzereyken savaşı kazanmışlardır.


#43

SORU:

Zitvatorok antlaşmasının Avusturya açısından kazançları nelerdir?


CEVAP:

Lala Mehmed Paşa’nın Macaristan serdarı olarak geride bıraktığı Kuyucu Murad Paşa, Avusturya heyeti ile barış görüşmelerini devam ettiriyordu. Nihayet, 11 Kasım 1606’da Zitva Nehri ile Tuna’nın birleştiği Zitvatorok’ta antlaşma imzalanarak savaşa son verildi. Avusturya, hâkimiyeti altındaki Macar toprakları için verdiği vergiyi son defa verecek ve yazışmalarda “Kayser” unvanıyla anılmak suretiyle Osmanlı padişahı ile denk sayılacaktı. Buna rağmen Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya arasında, Zitvatorok Antlaşması sonrasında ortaya birtakım meseleler çıktı. Bu yüzden 1615’te Prag’da ve 1616’da Viyana’da barış anlaşması yeniden düzenlendi. Avusturya, Zitvatorok ve sonrasındaki antlaşmalar ile önemli kazançlar elde ettiyse de bunların geçerlilik bulması için 30 yıldan fazla zaman geçmesi gerekti. Osmanlı yönetimi, Avusturya hükümdarının kayserliğini hemen tanımadı. Ayrıca İstanbul, haraç adı altında her yıl Avusturya’dan para talep etmeyi sürdürdü.


#44

SORU:

İran'la gerçekleştirilen Nasuh Paşa antlaşmasının koşulları nelerdir? 


CEVAP:

İran tarafına kaçan birçok Celâli grubu, Nasuh Paşa’nın 1610’da ilan ettiği aftan istifadeyle tekrar Anadolu’ya döndü. 20 Kasım 1612’de iki devlet arasında antlaşma imzalandı. Osmanlılar, Şah Abbas’ın, yıllık 200 yük ipek ödemesi koşuluyla, savaşta ele geçirdiği yerlerdeki hâkimiyetini tanıyıp, 1555’teki sınırlara çekildiler. 


#45

SORU:

İran'ın Nasuh Paşa antlaşmasına uymaması sonucu ortaya hangi gelişmeler çıkmıştır? 


CEVAP:

İran ile Osmanlı ilişkileri, Şah Abbas’ın 1615’ten itibaren Nasuh Paşa Antlaşması’nın şartlarına uymaması yüzünden tekrar bozuldu ve iki devlet arasında yeni bir savaş başladı. 1612 antlaşmasını Nasuh Paşa’nın ısrarları nedeniyle kabul eden I. Ahmed, Öküz Mehmed Paşa’yı İran serdarı tayin etti. Mehmed Paşa, Revan’ı kuşattıysa da alamadı. Bu sırada Nahcivan’da bekleyen Şah Abbas, senelik 200 yük ipeğin 100 yüke indirilmesi şartıyla Mehmed Paşa ile anlaşma yaptı. Sultan I. Ahmed, yapılan anlaşmayı kabul etmediği gibi Mehmed Paşa’yı da azledip veziriazamlığa ve İran serdarlığına Halil Paşa’yı tayin etti. I. Ahmed, İran’a karşı büyük başarılar kazanmayı ümit ederken, 22 Kasım 1617’de, 28 yaşında vefat etti. Halil Paşa, Kırım Hanı Canbey Giray’ın da katılımıyla Erdebil önlerine kadar ulaştıysa da önemli bir iş yapamadı. Şah Abbas’ın barış istemesi üzerine, 1618’de, 200 yük ipek 100 yük kumaşa indirilerek Nasuh Paşa Antlaşması küçük düzenlemelerle tekrar kabul edildi.

Bu antlaşma iki taraf için de kısa süreli bir mütareke olmaktan öteye gidemedi. Osmanlılar büyük bir buhran yaşamalarına rağmen, Kafkaslar’daki kazançlarından vazgeçmeye niyetli değillerdi. Bu, hem devletin İran karşısında ısrarla vurguladığı Sünnî âleminin koruyuculuğu imajına halel gelmemesi hem de Anadolu’nun emniyeti için hayatî bir mesele idi. Şah Abbas da, Kafkaslar’da elde ettiği başarıyı Irak taraflarında da tekrarlamak ve 13. yüzyılda İlhanlılar’ın da yapmak istediği gibi Halep’i ele geçirip, Avrupa ile Hindistan arasındaki ticareti kendi kontrolü altına almak istiyordu. Şah Abbas, bu amaçla, İngilizler’in de desteğiyle, 1622’de Hürmüz Adası’nı Portekizliler’den aldı, 1623’te de İran-Hindistan ticaretinin merkezi Kandahar’ı topraklarına kattı. 

İstanbul’da II. Osman’ın katledilmesiyle başlayan kargaşa ve bunun taşraya yansıması olarak Anadolu’daki bazı paşaların Abaza Mehmed Paşa liderliğinde merkeze karşı ayaklanması, Şah Abbas’ın batı komşusuna yönelik emellerini gerçekleştirmesi için bulunmaz bir fırsattı. 1623’te Yusuf Paşa’yı öldürüp Bağdad’a hâkim olan Bekir Subaşı’nın, üzerine Hafız Ahmed Paşa idaresinde bir Osmanlı ordusu gönderilince, Şah Abbas’tan yardım istemesi Osmanlılar ile İran arasında yeni bir savaş başlattı. 


#46

SORU:

Hotin Seferi nasıl sonuçlanmıştır? 


CEVAP:

Bir netice alınamayacağı anlaşılınca, Eflak voyvodasının aracılığı ile iki devlet arasında 9 Ekim 1621’de sulh yapıldı. Buna göre, Lehistan, Kazaklar’ın saldırılarına mani olacak; Boğdan, Eflak, Erdel ve Macaristan’ın içişlerine müdahale etmeyecek; Kırım hanları ve Boğdan voyvodaları Lehistan ile ilişkilerini eski antlaşmalara uygun olarak sürdürecekti. Buna karşılık Osmanlılar, Kırım ve Boğdan kuvvetlerini Leh arazisine akından men edecekti. 


#47

SORU:

Hotin Seferi'nin başarısız olma sebepleri nelerdir?


CEVAP:

Hotin Seferi’nde Osmanlılar’ın istediği başarıyı kazanamamasının sebeplerinden ilki 1621’de iklimin normal değerlerinden daha yağışlı olmasıdır. O yıl ilkbahar soğuk, rüzgârlı ve çok yağışlı geçmişti. Osmanlılar için Balkanlar’ı geçmek bu yüzden çok zahmetli olmuştu. Bir diğer sebep Osmanlılar’ın sefer organizasyonunda yanlışlar yapılmasıdır. Zira Temmuz ortasında Leh sınırına ulaşacağı planlanan ordu, buraya ancak Eylül başında varabilmişti. 42 günde kat edilmesi düşünülen sefer yolculuğu 87 gün sürmüş, bu da ordunun gücünü yitirmesine, zayıflamasına, savaşta kullanılacak atların güçsüzleşmesine yol açmıştı.


#48

SORU:

Cizvitler'in Osmanlı Topraklarındaki faaliyetleri hangi amaçlara dayanmaktadır? 


CEVAP:

İlk düşünceleri, İstanbul Rum Ortodoks Kilisesi’ni ele geçirip tekrar Roma Kilisesi ile birleştirmekti. Bunun için Galata’daki kilisede, genç Rumlar’a ve Ermeniler’e bedelsiz eğitim veren bir okul açıldı.

İkinci planları ise Kudüs’e yerleşmekti. Önce Hazreti İsa’nın gömülü olduğuna inanılan Kutsal Mezar’ın bekçiliğini yüzyıllardır ellerinde tutan başka bir Katolik tarikatı olan Fransiskenler’i saf dışı bırakacak, sonra da Rum Ortodokslar’ın, Süryaniler’in, Gürcüler’in, Ermeniler’in, Nesturiler’in, Yakubiler’in, Kıptiler’in ve Maruniler’in ellerinden Kudüs’teki diğer kutsal mekânları alacaklardı. Belgelere yansıdığı kadarıyla ilk olarak 1615 başlarında Rum keşişi kıyafetleri giyinmiş iki Cizvit, Kutsal Topraklar’da dolaşmaya ve entrikalar çevirmeye başladı. 


#49

SORU:

Celali İsyanlarının en önemlileri hangileridir?


CEVAP:

Celâli isyanlarının en önemlileri Anadolu’da Kalenderoğlu’nun ve Suriye’de Canbolatoğlu Ali Paşa’nın ayaklanmalarıydı. Canbolatoğlu da bağımsızlığını ilan etmiş ve Avrupa devletleri ile münasebet kurmuştu. Bu tehlikeli durum karşısında harekete geçen Kuyucu Murad, 24 Ekim 1607’de Canbolatoğlu ile müttefiki Dürzi Emiri Maanoğlu’nu Oruçovası’nda perişan etti. Dönüş yolunda başta Kalenderoğlu olmak üzere Orta Anadolu’daki Celâliler’in kökünü kazıdı. Daha sonra İran’a sefer düzenleme bahanesiyle Üsküdar’a geçti ve etraftaki Celâli reislerini affettiğini söyleyip onları orduya çağırdı. Bu sayede zahmetsizce eline geçen diğer Celâli reislerini de öldürdü. Kuyucu Murad Paşa, isyanları bastırmak için büyük bir şiddet uygulamış, binlerce insanı Celâli oldukları gerekçesiyle idam etmişti.


#50

SORU:

Osmanlıya karşı Lehistan ve Avusturya yakınlaşması nasıl gerçekleşmiştir? 


CEVAP:

Sigismund Vasa’nın başlattığı Lehistan-Avusturya yakınlaşması zamanla olgunlaştı. İki devlet arasında 1613’te imzalanan antlaşmanın gizli sözleşmesine göre taraflar isyanların bastırılmasında birbirlerini destekleyecek ve iki taraf birbirlerinin bölgelerinden asker toplanmasına izin verecekti. Bu sözleşme sayesinde Avusturyalılar, “lisowczycy” adı verilen Leh paralı askerleri Macaristan’da Osmanlı vassalı Erdel Voyvodası Gabor Bethlen’e karşı kullandılar. 1619 Kasım’ında lisowczycy birliklerinin saldırısına uğrayan Gabor Bethlen, Viyana muhasarasını kaldırdı.


#51

SORU:

Yaruga (Bosa) Antlaşması hangi devletle imzalanmıştır?


CEVAP:

Kırım’ı talan eden Kazaklar, 1617’de Karadeniz’e yöneldiler ve kendilerine mukabelede bulunan 60 parçalık Osmanlı donanmasını tahrip ettiler. İskender Paşa 1617’de Leh sınırlarına gönderildi. Osmanlı ordusu ile Başhatman Stanislaw Zolkiewski komutasındaki Leh ordusu Turla (Dinyester) Nehri üzerinde karşı karşıya geldiklerinde, Zolkiewski elçisi Piotr Ozga’yı İskender Paşa’ya göndererek müzakere talebinde bulundu. Erdel Voyvodası Gabor Bethlen’in de arabuluculuğuyla taraflar arasında Yaruga (Bosa) Antlaşması imzalanarak muharebeden vazgeçildi. Moskova ile savaşan Lehistan bu tarihte Osmanlılar’la karşı karşıya gelmek istemiyordu. Moskova savaşları yüzünden Kazaklar 1618’de Karadeniz’de herhangi bir saldırıya girişmediler.