TÜRK DÜŞÜNCE TARİHİ Dersi Felsefe Eleştirileri ve Cevapları (Tehâfütler Geleneği) soru cevapları:
Toplam 48 Soru & Cevap#1
SORU: Eleştiri kelimesinin kökeni hangi dilden gelmektedir?
CEVAP: Eleştiri, Yunanca yargılama, ayırt etme anlamına gelen krisis sözcüğünden gelmektedir.
#2
SORU: Eleştiri bir terim olarak ne anlama gelmektedir?
CEVAP: Bir terim olarak eleştiri; bir kişiyi, bir düşünceyi, bir eseri, sistemi alternatif görüşleri belirterek titiz bir incelemeye tabi tutmaktır.
#3
SORU: Yunan felsefesinin tercümesiyle beraber, Müslümanlar tarafından tanınan felsefe, Müslüman düşünürleri kaça ayrılmıştır?
CEVAP: ? Sırf felsefe yapanlar. ? Felsefeyi dinle uzlaştıranlar ? Felsefî metotla dini savunanlar.
#4
SORU: İslâmiyet’te dinle felsefeyi uzlaştırmaya çalışanlar dinden felsefeye doğru olmak üzere Kelamcılarla, felsefeden dine doğru olmak üzere Filozoflardır. İki sistemde telif edilmek istenen unsurlar nelerdir?
CEVAP: ? Âlem ezelî ve ebedî midir? ? İki Allah mümkün müdür? ? Allah’ın zatı ve sıfatları nedir? ? Allah tarif edilebilir mi? ? Allah zatını, gayrını ve cüz’îleri bilir mi? ? Gök canlı mıdır? ? Gök ruhları cüz’îleri bilir mi? ? Ruh nedir? ? Cesetler dirilir mi? ? Mucize mümkün müdür?
#5
SORU: İslâm dünyasında felsefî alandaki eleştirileri ortaya çıkaran sebeplerden birisi olan felsefi fikirlerin bir kısmının siyasi hareketler tarafından kullanılmaya başlanmasını örneklerle açıklayınız?
CEVAP: İslâm dünyasında felsefî alandaki eleştirileri ortaya çıkaran sebeplerden birisi olan felsefi fikirlerin bir kısmının siyasi hareketler tarafından kullanılmaya başlanması olarak değerlendirilebilir. Hassan Sabbah’ın (ö. 1124) felsefî fikirleri de kullanarak dine batınî yorumlar getirmesi bunun örneklerindendir. Buna ilaveten Şii Batınîliği’nin gelişmesi ve bunun Selçuklu Devleti’nin siyasi gücünü zayıflatan bir tarza dönüşmesi, başta Selçuk veziri Nizamülmülk (ö.1092) olmak üzere birçok devlet erkânını rahatsız etmiştir. Bu nedenle Selçuklu Nizamiye medresesinin büyük hocası Gazzâlî, bu fikirlerin kaynağı olan görüşleri eleştirmek için saray tarafından görevlendirilmiştir. O da bazı nedenlerden dolayı bir kısım felsefi fikirleri kendisine hedef seçmiştir. Bunun için felsefeye karşı en sert eleştirilerinin kaynağı olarak görülen Tehâfütü’l-Felâsife isimli eserini kaleme almış, böylece de Tehâfüt geleneği başlamıştır.
#6
SORU: Eleştirinin felsefenin içindeki yerini açıklayınız?
CEVAP: Eleştiri, sorgulama konusu felsefi aktivitelerde her zaman önemli olmuştur. Çünkü sistem geliştirmek kadar eleştirmek ve sorgulamak da felsefenin doğasının ayrılmaz bir parçasıdır. Bütün bunların yanında, felsefe hareketinin kendi içinde eleştiriyi barındırdığı da bilinen bir gerçektir. Çünkü her filozof az ya da çok başka filozofları eleştirmiştir. Bu eleştiriler felsefe eylemlerini olumsuz olarak etkilemiş olduğu gibi olumlu yönden, felsefeye adeta hayat kaynağı da olmuştur.
#7
SORU: Bugün Türkçede teh?füt kelimesi hangi anlamlarda kullanılmaktadır?
CEVAP: Bugün Türkçede tehâfüt kelimesi daha çok tutarsızlık terimi ile karşılanmakta; yıkım, çöküntü, acelecilik, düşüncesiz sonuç, istikrarsızlık, gibi sözlük anlamlarıyla da kullanılmaktadır.
#8
SORU: Gazzâlî tehâfüt terimini hangi anlamda kullanmıştır?
CEVAP: Gazzâlî tehâfüt terimini tutarlı bir düşünceye dayanmadan kurulmuş olan fikir yapıları; arka arkaya bir şeyin üzerine düşmek, çarpmak, pervanenin lambaya çarpması gibi, filozofların hatalara düşmesi anlamında kullanmıştır.
#9
SORU: Tehâfüt geleneğinin ortaya çıkış nedenlerinden birisi olarak felsefe-din ilişkisini açıklayınız?
CEVAP: Tehâfüt geleneğinin ortaya çıkış nedenleri incelendiğinde bunların en başında felsefe - din ilişkisi görülür. Bu açıdan Tehâfüt geleneğinin felsefe-din ilişkisi üzerine inşa edilmiş olduğu söylenebilir. Zaten düşünce tarihinde formu, tarzı, boyutu ne olursa olsun, bu iki sistem arasında daima bir ilişki kurulmuştur. Hem felsefe hem de din, insan hayatında iki ayrı ihtiyaca cevap verdiği için, her devirde bu ilişki, içinde bulunduğu şartlara göre olumlu ya da olumsuz bir şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. Bu ilişkiyi açıklama çalışmaları, özellikle İslâm dünyasında daha çok dinin lehinde olmuştur.
#10
SORU: Tehâfüt geleneğinin nasıl bir siyasi ve kültürel ortamda başlayıp gelişmiştir?
CEVAP: İslâm dünyasında IX. yy’ın sonlarına doğru Abbasi hükümdarlığının siyasi otoritesi zayıflamış, İspanya, Mısır ve İran’da müstakil yönetimler oluşmaya başlamıştı. XI. yy’ın sonlarına XII. yy’ın başlarına gelindiğinde ise, İslâm dünyasında pek çok müstakil devletler oluşmuştu. Bu siyasi ayrışmalar beraberinde düşünce alanında da farklılıkların oluşmasına sebebiyet vermiştir. O dönemde kurulan Nizamiye Medreselerinin kuruluş amaçlarının başında istenmeyen fikir akımlarıyla mücadele etmek gelmekteydi. Hatta Gazzâlî’nin Tehâfüt’ünü yazmadaki nedenlerinden birinin de filozofların ehl-i sünnet inancıyla bağdaşmayan fikirlerini eleştirerek, Eş’ariliği güçlendirme olduğu söylenebilir.
#11
SORU: Gazzâlî’nin Tehâfüt’te küfür kavramını hangi anlamlarda kullanmıştır?
CEVAP: Gazzâlî’nin Tehâfüt’teki küfür kavramı, dini anlamı yanında felsefeyle ilgilenenlerin geleneğe aykırı düşünce ve zihniyetleriyle İslâm toplumunun dışına çıkmış olduklarını ima eden sosyolojik bir anlam da taşımaktaydı.
#12
SORU: İlk Tehâfüt yazarı Gazzâlî, eserini yazmadaki gayesi nedir?
CEVAP: İlk Tehâfüt yazarı Gazzâlî, eserini yazmadaki gayesini; hakikati, bilmek ve bildirmek olduğunu, kendisinin de bir hakikat arayıcısı olduğuna işaret ederek belirtmiştir. Bu noktada felsefenin de hakikatin peşine düşmek olduğunu hatırlarsak, tehâfütlerle felsefe arasında gaye bakımından bir ilişkinin olduğu açığa çıkacaktır. Nitekim Gazzâlî bu gayesini şöyle ifade etmiştir. Benim amacım varlıkların hakikatini bilmektir. Bunun için öncelikle bilginin hakikatini, onun ne olduğunu araştırmak gerekir.Hakikatin bilgisine ulaşmayı kendisine genel bir gaye edinen Gazzâlî, Tehâfüt’ünün önsözünde de bu eseri yazmasının amacını belirtmiştir. Ona göre, bazıları aklî yeteneklerine güvenerek dinî ilkelerle hareket etmeyi, doğruyu hakikati bulmayı önemsemeyip bu yolu terk etmişlerdir. Hakikati bulmak, anlamak için akıllarının yeteceğini kabul etmişlerdir. Bu durumun yanlış ve tutarsız olduğunu, bu nedenle de dayanılan temellerinin çürük olduğunu ortaya koymak gerekmektedir. Her ne kadar Gazzâlî’nin Tehâfüt’ünü yazmasındaki gayesinin ne olduğu konusunda bunlardan başka farklı görüşler olsa da genel anlamda, onun gayesi bir takım filozofların bazı görüşlerinin yanlışlığını açığa çıkarmak için güçlü bir tezantitez ortaya koymak suretiyle konuyu çözümlemek olduğu söylenebilir.
#13
SORU: Gazzâlî’den sonra yazılan tehâfütlerin ortak gayesi nedir?
CEVAP: Gazzâlî’den sonra yazılan tehâfütlerin ortak gayesi ise; Gazzâlî ile filozoflar arasındaki felsefî tartışmalara, bir anlamda hakemlik yapmaktır. Bu gaye tehâfüt yazarlarını ister istemez Aristoteles felsefesiyle İslâm dini arasında bir uyum olup olmadığı ya da vahiy ile gelen hakikatlere, burhânî istidlâllerle ulaşılıp ulaşılamayacağı konusuna odaklanmak zorunda bırakmıştır. Gerek İbn Rüşd, gerekse sonra gelen tehâfüt yazarları, Gazzâlî’nin fikirlerini aktararak sapkınlıklara karşı koymak ve insanları bilgilendirmek amacıyla yazdıkları tehâfütlerde din-felsefe ilişkisiyle karşı karşıya kalmışlardır. Dolayısıyla bu durum tehafüt geleneğinde felsefe ve din ilişkisini merkeze taşımıştır.
#14
SORU: Gazzâlî’nin felsefi ve kelâmî düşünceyle tanışması nasıl gerçekleşmiştir?
CEVAP: Gazzali’nin felsefî ve kelâmî düşünceyle tanışması, bu fikirlere ilgi duyması, hocası olan, kelamın Eş’arî ekolünün büyük üstadı İmamu’l-Harameyn Ebu’l-Meâlî elCuveynî (öl: 1084)’nin öğrettikleri dolayısıyladır.
#15
SORU: İmam Cuveyni’nin ölümünü müteakip Gazzali, Nizâmülmülk’ün sarayında henüz 28 yaşında iken siyasî danışman olarak görevlendirilmiştir. Bu görevinin amaçları nelerdir?
CEVAP: ? Hasan Sabbah’ın başkanlığını yaptığı, siyasi cinayetler işleyen batıniliği düşünce düzeyinde durdurmak. ? Mısır’da el-Ezher’i kuran Ezher Şiası’nın kültürel gelişmesiyle rekabet etmek. ? Nişabur’da insanlara inançlarından dolayı zulmeden Mutezile’ye cevap vermek.
#16
SORU: Gazzâlî’nin felsefeye dair eleştirilerini kendisinden önce gelen Müslüman alimlerin eleştirilerinden ayıran özelliği nedir?
CEVAP: Gazzâlî dönemine kadar, kelâmcılar veya müslüman âlimlerin felsefeyi tenkitleri ferdîdir. Felsefeye ilk ciddi tenkit Gazzâlî’den gelmiştir. Gazzâlî, hicri 478- 488 yılları arasında yazdığı Tehâfütü’l-Felasife adlı eseriyle, meşşâî filozoflarını özellikle Fârâbî ve İbn Sînâ’nın metafizik fikirlerini hedef almıştır. Onun felsefe hakkında çok ciddi çalışmaları olduğundan, felsefeye dışarıdan ve ona uzak biri gibi değil, bizzat bu işin içinden biri olarak eleştirilerde bulunmuştur.
#17
SORU: Gazzâlî’ye göre filozofların görüşleri kaça ayrılır?
CEVAP: Gazzâlî’ye göre filozofların görüşleri üç kısma ayrılmaktadır. Bunlardan bir kısmı bütünüyle dini inançlarla çatıştığından dolayı onları reddetmek gerekmektedir. İkinci kısım görüşlerinin ise dini inançlarla bir bağlantısı yoktur. Bunlar mantık, riyâzî ve geometri ile ilgili ilimlerdir. Din ile felsefe arasındaki asıl tartışma, büyük oranda ilâhiyyât ile kısmen de tabiiyyât konusundaki görüşlerindedir. Bu görüşlerinden dolayı Gazzâlî, filozofları tenkit ve küfürle itham etmiştir. Özellikle ilâhiyyât ve tabiiyyâtın, ilâhiyyâtı ilgilendiren bölümlerine hücum etmiştir. Gazzâlî’nin Tehafût’ûnde filozoflara yönelik eleştirilerini, yirmi meselede ele almış, bu meselelerin üçünde filozofları küfürle itham etmiş, on yedi meselede ise filozofların bid’at içinde olduklarını vurgulamıştır.
#18
SORU: Gazzâlî Makâsidü’l-Felâsife adlı eserinde felsefi ilimleri kaç başlıkta ele almaktadır?
CEVAP: ? Riyaziyât: Matematik ve geometri olup, bunların akıl ve dinle çelişen hiçbir yönleri yoktur. Bunların inkârı imkânsızdır. ? İlahiyât: Filozofların buradaki görüşlerinin çoğu yanlıştır, doğruları azdır. ? Mantık: Buradaki görüşlerin çoğu doğru, yanlışları azdır. Anlaşmazlık yalnızca kavramlar ve onların kullanışlarındadır. Anlam ve gayelerde ihtilaf yoktur. ? Tabiîyât: Bu alanda hak batıla, doğru yanlışa karışmıştır. Üstün gelenle üstün gelinen (galip ile mağlup) hakkında hüküm vermek mümkün değildir.
#19
SORU: Gazzali’nin Tehâfüt’ünde en dikkat çekici nokta nedir?
CEVAP: Gazzali’ye kadar felsefeye eleştiriler daha çok felsefî bağlam ve içerikte idi. Gazzâlî ile beraber felsefî içeriğe ek olarak dinî terminoloji de (insanları küfürle itham etmek gibi) kullanılmıştır. Gazzali’nin Tehâfüt’ünde en dikkat çekici nokta filozofları küfürle itham etmesidir. Bu şekilde konuyu imanmeselesi haline getirmiş olması bu konudaki tartışmaların yüzyıllar boyunca gündemde olmasının sebeplerinden biri olmuştur. Bu anlayış, aynı zamanda Gazzâli sonrası felsefe ile uğraşmak, yeni fikirler üretmek yerine kelamî görüşlerin yaygınlaşmasına da neden olmuştur.
#20
SORU: Gazzâlî’nin filozoflara yönelttiği eleştirilere ilk ciddi karşı koyuş kimden gelmiştir?
CEVAP: Gazzâlî’nin filozoflara yönelttiği eleştirilere ilk ciddi karşı koyuş, Endülüslü filozof ve fakîh İbn Rüşd’den (ö.1198) gelmiştir. İbn Rüşd, Tehâfütü’t-Tehâfût adlı eseriyle, Gazzâlî’nin filozofları eleştirdiği yirmi ayrı meselenin her birini ayrı ayrı ele alarak, kendine göre onun eleştirilerinde haksız olduğu noktaları ortaya koymuştur.
#21
SORU: İbn Rüşd, Tehâfüt adlı eserinde Gazzâlî hakkındaki kanaatini nasıl ifade etmiştir?
CEVAP: İbn Rüşd, Tehâfüt adlı eserinin sonunda, Gazzâlî hakkındaki kanaatini şöyle belirtmektedir: Bu adam (Gazzâlî), filozofları şu üç meselede küfürle itham etmiştir. Bunlardan birincisi sözünü ettiğimiz cesetlerin haşri meselesidir. Biz (burada) filozofların bu meselede nasıl bir görüşe sahip olduklarını ve onlara göre bunun nazari (kuramsal) meselelerden biri olduğunu söyledik. İkinci mesele, Allah’ın cüz’îyyâtı (tikelleri) bilmediğini söylemeleridir ki, biz bu görüşün de onların görüşü olmadığını söylemiştik. Üçüncü olarak, onların âlemin kıdemi konusundaki görüşleridir. Yine biz, filozofların (kıdem) deyimini, kelâmcıların filozofları küfürle suçladıkları anlamda kullanmadıklarını söylemiştik. Gazzâlî bu kitapta (Tehâfütu’l-Felâsife) ruhanî dirilmenin hiçbir müslüman tarafından ileri sürülmediğini, bir başka kitapta ise, böyle bir şeyi sufîlerin söylediklerini belirtmektedir. Kuşkusuz bu adam (Gazzâlî) hikmet konusunda yanıldığı gibi şeriat konusunda da yanılmıştır.
#22
SORU: Gazzâlî’nin filozofları tenkitte bulunduğu âlemin kıdemi (ezelîlik) meselesinde kullandıkları kıdem terimini hangi anlamda kullanmışlardır?
CEVAP: Filozofların âlemin kıdemi (ezelîlik) meselesinde kullandıkları kıdem terimini Tanrı’nın kadîm oluşuyla hiçbir zaman özdeş görmemişlerdir. Filozoflara göre âlemin kıdemi demek, ilk olarak âlem sudur (taşma) bağlamında varlığa getirilirken âlemden önce zamanın bulunmamış olmasıdır. Çünkü onlara göre kıdem bir şeyin zamanla öncelenmemiş olması demektir. Filozoflara göre zaman hareketin birimidir. Hareket ise varlığa gelmiş varlığın bir özelliğidir. Varlık henüz varlığa gelmemiş iken, hareketten ve zamandan söz etmek mümkün olmadığından, âlemin ilk varlığa gelişi bu anlamda kadîmdir. Bu ifadelerinin yanında Allah kadîm bi’z-zat (kıdemi zatından) tır. Âlem ise kadim bi’z-zaman (âlemin kıdemi zaman itibariyledir) dır. Burada da Gazzâli’nin ifade ettiği anlamda Tanrı’nın kadîm sıfatını âleme verme gibi bir anlam yoktur.
#23
SORU: Filozofların küfürle itham edildikleri üçüncü mesele olan ruh ile beraber bedenlerin haşrinin inkarı konusuna İbn Rüşd’ün cevabı nedir?
CEVAP: Filozofların küfürle itham edildikleri üçüncü mesele olan ruh ile beraber bedenlerin haşrinin inkarı ise bu hususlarda Gazzali’yi nispeten haklı çıkaracak tek meseledir. Ancak filozoflar bedensel haşri kabul etmez iken, bireysel sorumluluk olan ahirete iman etmenin esasını asla inkar etmemişlerdir. Onlara göre bireysel sorumluluk, bireysel ceza mutlaka vardır. Bedensel haşrin ise kendilerine göre olmasının sakıncalarını ifade etmişlerdir. İbn Rüşd Tehâfüt’ünün diriliş ile ilgili bölümünde bedensel haşrin Kur’an-ı Kerim’de zikredilmediğini beyan etmekte ve bu hususta kitabının girişinde söylediklerinin aksine Gazzali ile aynı görüşte olduğunu beyan etmektedir.
#24
SORU: İbn Rüşd sonrası tehâfütlerin kaleme alınmasının başlıca nedenleri nelerdir?
CEVAP: ? Başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere devlet yöneticilerinin aklî ve felsefî ilimlere olan ilgisi. Onların bilim, düşünce ve kültür alanlarında canlılık sağlanmasına yönelik olarak serbest düşünceye imkân tanımaları ve bilimsel tartışmalara yer vermeleri, ? Felsefe ve kelam arasında ortak olan temel problemleri bilimsel seviyede tartışma isteği, ? Din-Felsefe ilişkisinin incelenmesi, ? Gazzâlî ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’lerinin incelenip karşılaştırma yapılmak suretiyle değerlendirilmesi, ? Fikrî alandaki dinamizmin yeniden canlandırılıp devam ettirilmesi arzusu, ? Düşünce alanında tenkitçi ortamın hazırlanmasını sağlayarak, taklitten uzak orijinal fikirler ileri sürülerek çözümlerinin üretilmesidir.
#25
SORU: Felsefi ilimlere meraklı olan Fatih Sultan Mehmed’in yeniden tehafüt yazılmasını istemesindeki nedenleri nelerdir?
CEVAP: Felsefi ilimlere meraklı olan Fatih Sultan Mehmed’in yeniden tehafüt yazılmasını istemesindeki neden, felsefî problemler üzerinde tartışma zemini hazırlamak ve eleştirel düşünceyi geliştirmekti.
#26
SORU: Fahreddin Razî Tehâfüt anlayışını açıklayınız?
CEVAP: Gazzâlî’den sonra gelen Fahreddin Razî (ö.1209), felsefe ile kelâmı birleştirmiştir. Felsefeyi kelâma katarak, kelâmın meşruluğundan hareketle felsefi konuları kelam içinde okumak da bir ölçüde meşrulaşmıştır.
#27
SORU: Fahreddin Razi’den sonra ehafüt geleneği ile doğrudan ilgilenen alimler kimlerdir? Konuyla ilgili çalışmaları nelerdir?
CEVAP: Fahreddin Razi’den sonra bu konularla doğrudan ilgilenenler, Sultan Fatih’in görevlendirdiği, Hocazâde ve Ali Tûsi’dir. Devrin ünlü âlimlerinden olan Ali Tûsi (ö.1482) ile Bursalı Hocazâde Mustafa Muslihuddin (ö. 1488) bu hususta birer eser kaleme alırlar. Hocazâde’nin eseri medrese uleması tarafından Ali Tûsi’nin eserinden daha çok beğeni toplar. Bu sebeple de Fatih, onu Tûsi’den daha fazla mükâfatlandırır. Bizim için burada önemli olan husus ise; bu düşünürlerin aldıkları mükafattan ziyade felsefî düşünceye yaptıkları katkıdır. Her iki yazar da kitaplarını Fatih Sultan Mehmet Han’ın emriyle kaleme almıştır. Hem Ali Tûsî ve hem de Hocazâde, Sultan Fatih’in kendilerinden İmam Gazzâlî’nin Tehâfüt’üne benzer kitap yazmalarını emrettiğini belirtmektedirler. Hocazâde bazı konularda Gazzâlî’ye muhalefet ederken Ali Tûsî, Gazzâlî’yi aynen takip etmektedir.
#28
SORU: Eleştiri/Tehâfütler Geleneğinini değerlendiriniz?
CEVAP: İslâm düşünce tarihinde önemli bir yeri olan tehafüt geleneği felsefî düşüncenin gelişimi açısından hem olumlu, hem de olumsuz olarak değerlendirilebilecek bir harekettir. Gazzâlî öncesi İslâm felsefesi genelde mühim ve ciddi eleştirilerle karşı karşıya kalmadan parlak bir dönem geçirmiştir. Gazzâlî’den önce bilindiği gibi eleştiriler, farklı felsefî anlayışlar üzerinde oluşmuştur. Bu eleştiriler tamamen felsefî merkezli olduğundan felsefe ile yakından ilgilenmeyenlerin dikkatini çekmediği gibi, yaşantı ile de ilişkilendirilmemişti. Ancak Gazzâlî eleştirilerinin merkezine, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, din-felsefe ilişkisini alıp, özellikle kullandığı, küfr, hata, sevap gibi kavramlarla tartışmayı bütün Müslümanların ilgi alanına taşımış oldu. Doğruyu, hakikati bulmak amacıyla yola çıkan Gazzâlî, özellikle Tehafütü’l-Felasifesi’nin üçüncü mukaddimesinde filozofların dinin temel ilkelerine aykırı hükümlere vardıklarını belirterek insanları bu filozoflar için iyimser olmamaları konusunda uyarmayı amaçladığını belirtmiştir. Yani burada eleştirisini bir anlamda din adına yapacağını vurgulamıştır. Özellikle muhatap aldığı filozofları üç konuda tekfir etmiş olması, bu şekilde bir eleştiri yapacağını belirtmesi olayı daha da hassaslaştırmıştır. Bu tavır, İslâm dünyasındaki felsefî hareketleri olumsuz yönde en fazla etkileyen tavırlardan biri olmuştur. Nitekim bu konuda muhatap aldığı filozofların İslâm dünyasında, hatta felsefe dünyasında en ünlü filozoflardan olmasından dolayı eleştirinin filozofların eleştirilmesinden çok felsefi eylemin eleştirisi gibi bir yanlış kabule de neden olması, felsefe adına önemli bir talihsizlik olmuştur. İbn Rüşd sonrası felsefi bir düşünce hareketi olarak da değerlendirebileceğimiz tehâfüt geleneği, genelde İslâm dünyasında, özelde ise, Osmanlı Türk düşüncesinde felsefi düşünüş tarzının devamını sağlamada etkili olmuştur. Çünkü tehâfüt nitelikli eserlerde, kelami-felsefi bir takım problemler analitik bir yaklaşımla, ilmi tenkitçilik çerçevesinde ve rasyonel bir yöntemle ele alınmıştır.
#29
SORU:
Eleştiri nedir?
CEVAP:
“Eleştiri”, Yunanca yargılama, ayırt etme anlamına gelen krisis sözcüğünden gelmektedir. Bir terim olarak ise; bir kişiyi, bir düşünceyi, bir eseri, sistemi alternatif görüşleri belirterek titiz bir incelemeye tabi tutmaktır.
#30
SORU:
Eleştirmek nedir?
CEVAP:
Eleştirmek; gerçeği aramanın başka yoludur. Eğer eleştiriler, hakikati keşfetmek maksadıyla yapılırsa, düşüncelerin gelişmesine büyük katkı sağlar. Bu türden eleştirilerin yanında, eleştiriyi yapanın kendisini, yabancısı olduğu düşüncelere karşı koymak maksadıyla yaptığı eleştiriler vardır ve bunlar ufuk açıcı olmaktan çok fanatizmin doğmasına neden olmuştur.
#31
SORU:
Müslümanlar tarafından tanınan felsefe, Müslüman düşünürleri kaç gruba ayırmıştır ve nelerdir?
CEVAP:
Yunan felsefesinin tercümesiyle beraber, Müslümanlar tarafından tanınan felsefe, Müslüman düşünürleri üçe ayırdı:
1. Sırf felsefe yapanlar.
2. Felsefeyi dinle uzlaştıranlar
3. Felsefî metotla dini savunanlar.
#32
SORU:
İslâmiyet’te dinle felsefeyi uzlaştırmaya çalışanlar kimlerdir?
CEVAP:
İslâmiyet’te dinle felsefeyi uzlaştırmaya çalışanlar dinden felsefeye doğru olmak üzere Kelamcılarla, felsefeden dine doğru olmak üzere Filozoflardır.
#33
SORU:
İki sistemde telif edilmek istenen unsurlar nelerdir?
CEVAP:
İki sistemde telif edilmek istenen unsurlar şunlardır: Âlem ezelî ve ebedî midir? İki Allah mümkün müdür? Allah’ın zatı ve sıfatları nedir? Allah tarif edilebilir mi? Allah zatını, gayrını ve cüz’îleri bilir mi? Gök canlı mıdır? Gök ruhları cüz’îleri bilir mi? Ruh nedir? Cesetler dirilir mi? Mucize mümkün müdür?
#34
SORU:
Bugün Türkçede “tehâfüt” kelimesi hangi anlamda kullanılmaktadır?
CEVAP:
Bugün Türkçede “tehâfüt” kelimesi daha çok “tutarsızlık” terimi ile karşılanmakta; “yıkım”, “çöküntü”, “acelecilik”, “düşüncesiz sonuç”, “istikrarsızlık”, gibi sözlük anlamlarıyla da kullanılmaktadır.
#35
SORU:
Tehâfüt geleneğinin ortaya çıkış nedenleri incelendiğinde bunların en başında ne gelir?
CEVAP:
Tehâfüt geleneğinin ortaya çıkış nedenleri incelendiğinde bunların en başında felsefe - din ilişkisi görülür. Bu açıdan Tehâfüt geleneğinin felsefe - din ilişkisi üzerine inşa edilmiş olduğu söylenebilir.
#36
SORU:
Gazzâlî Tehâüt’ünü yazarken; siyasi çalkantıları, İslâm kültür ve medeniyetinin bütün imkânlarını, pek çok fikir mücadelelerini, eleştirileri ve bunların sonuçlarını görüp değerlendirebilecek bir konumda bulunuyordu. Bu sonuçla Gazzâlî açısından yapılması gereken en önemli şey neidr?
CEVAP:
Gazzâlî Tehâüt’ünü yazarken; siyasi çalkantıları, İslâm kültür ve medeniyetinin bütün imkânlarını, pek çok fikir mücadelelerini, eleştirileri ve bunların sonuçlarını görüp değerlendirebilecek bir konumda bulunuyordu. Dolayısıyla Gazzâlî açısından yapılması gereken en önemli şey, özellikle avam (geniş halk kitleleri) olarak inananların inançlarını, onları tehdit eden fikirlerden korumaktı.
#37
SORU:
İlk Tehâfüt yazarı kimdir?
CEVAP:
İlk Tehâfüt yazarı Gazzâlî, eserini yazmadaki gayesini; hakikati, bilmek ve bildirmek olduğunu, kendisinin de bir hakikat arayıcısı olduğuna işaret ederek belirtmiştir.
#38
SORU:
İmam Cuveyni’nin ölümünü müteakip Gazzali, Nizâmülmülk’ün sarayında henüz 28 yaşında iken siyasî danışman olarak görevlendirilmiştir. Bu görevinin amaçları nelerdir?
CEVAP:
İmam Cuveyni’nin ölümünü müteakip Gazzali, Nizâmülmülk’ün sarayında henüz 28 yaşında iken siyasî danışman olarak görevlendirilmiştir. Bu görevinin amaçları şunlardır:
1. Hasan Sabbah’ın başkanlığını yaptığı, siyasi cinayetler işleyen batıniliği düşünce düzeyinde durdurmak.
2. Mısır’da el-Ezher’i kuran Ezher Şiası’nın kültürel gelişmesiyle rekabet etmek.
3. Nişabur’da insanlara inançlarından dolayı zulmeden Mutezile’ye cevap vermek.
#39
SORU:
Gazzâlî hangi yıl vezir Nizamülmülk tarafından Bağdat Nizamiye Medresesi’ne müderris olarak tayin edilmiştir?
CEVAP:
Gazzâlî 1091 yılında vezir Nizamülmülk tarafından Bağdat Nizamiye Medresesi’ne müderris olarak tayin edilmiştir.
#40
SORU:
Gazzalî'nin ilk eleştiri eseri nedir?
CEVAP:
Gazzalî; hicri 478-488 yılları arasında yazdığı Tehâfütü’l-Felasife adlı eseriyle, meşşâî filozoflarını özellikle Fârâbî ve İbn Sînâ’nın metafizik fikirlerini hedef almıştır. Onun felsefe hakkında çok ciddi çalışmaları olduğundan, felsefeye dışarıdan ve ona uzak biri gibi değil, bizzat bu işin içinden biri olarak eleştirilerde bulunmuştur.
#41
SORU:
Gazzâlî bu kitabında felsefî ilimleri kaç başlık altında ele almaktadır?
CEVAP:
Gazzâlî bu kitabında, felsefî ilimlerin tasnifini yaparken, Tehâfüt’ünde hangi konularda filozoflara eleştirilerde bulunacağının işaretlerini de vermektedir. O Makâsıt’ta felsefî ilimleri dört başlıkta ele almaktadır:
1. Riyaziyât: Matematik ve geometri olup, bunların akıl ve dinle çelişen hiçbir yönleri yoktur. Bunların inkârı imkânsızdır.
2. İlahiyât: Filozofların buradaki görüşlerinin çoğu yanlıştır, doğruları azdır.
3. Mantık: Buradaki görüşlerin çoğu doğru, yanlışları azdır. Anlaşmazlık yalnızca kavramlar ve onların kullanışlarındadır. Anlam ve gayelerde ihtilaf yoktur.
4. Tabiîyât: Bu alanda hak batıla, doğru yanlışa karışmıştır. Üstün gelenle üstün gelinen (galip ile mağlup) hakkında hüküm vermek mümkün değildir.
#42
SORU:
İbn Rüşd; nasıl bir filozof olarak kabul edilir?
CEVAP:
Bilindiği üzere İbn Rüşd, Aristoteles’i şerh eden ve onu en iyi bilen filozof olarak kabul edilir.
#43
SORU:
İbn Rüşd sonrası tehâfütlerin kaleme alınmasının başlıca nedenleri nelerdir?
CEVAP:
İbn Rüşd sonrası tehâfütlerin kaleme alınmasının başlıca nedenleri şunlardır:
1. Başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere devlet yöneticilerinin aklî ve felsefî ilimlere olan ilgisi. Onların bilim, düşünce ve kültür alanlarında canlılık sağlanmasına yönelik olarak serbest düşünceye imkân tanımaları ve bilimsel tartışmalara yer vermeleri,
2. Felsefe ve kelam arasında ortak olan temel problemleri bilimsel seviyede tartışma isteği,
3. Din-Felsefe ilişkisinin incelenmesi,
4. Gazzâlî ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’lerinin incelenip karşılaştırma yapılmak suretiyle değerlendirilmesi,
5. Fikrî alandaki dinamizmin yeniden canlandırılıp devam ettirilmesi arzusu,
6. Düşünce alanında tenkitçi ortamın hazırlanmasını sağlayarak, taklitten uzak orijinal fikirler ileri sürülerek çözümlerinin üretilmesidir.
#44
SORU:
Tehafüt geleneğinin nasıl değerlendirmek gerekir?
CEVAP:
İslâm düşünce tarihinde önemli bir yeri olan tehafüt geleneği felsefî düşüncenin gelişimi açısından hem olumlu, hem de olumsuz olarak değerlendirilebilecek bir harekettir. Gazzâlî öncesi İslâm felsefesi genelde mühim ve ciddi eleştirilerle karşı karşıya kalmadan parlak bir dönem geçirmiştir. Gazzâlî’den önce bilindiği gibi eleştiriler, farklı felsefî anlayışlar üzerinde oluşmuştur. Bu eleştiriler tamamen felsefî merkezli olduğundan felsefe ile yakından ilgilenmeyenlerin dikkatini çekmediği gibi, yaşantı ile de ilişkilendirilmemişti. Ancak Gazzâlî eleştirilerinin merkezine, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, din-felsefe ilişkisini alıp, özellikle kullandığı, “küfr, hata, sevap” gibi kavramlarla tartışmayı bütün Müslümanların ilgi alanına taşımış oldu. Doğruyu, hakikati bulmak amacıyla yola çıkan Gazzâlî, özellikle Tehafütü’l-Felasifesi’nin üçüncü mukaddimesinde filozofların dinin temel ilkelerine aykırı hükümlere vardıklarını belirterek insanları bu filozoflar için iyimser olmamaları konusunda uyarmayı amaçladığını belirtmiştir. Yani burada eleştirisini bir anlamda din adına yapacağını vurgulamıştır.
#45
SORU:
Gazali ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’leri ekseninde kaleme alınan bu eserlerin konularını kaç kategoride değerlendirmek gerekir?
CEVAP:
Gazali ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’leri ekseninde kaleme alınan bu eserlerin konularını dört kategoride değerlendirmek mümkündür: Bunlar; tabiiyyâta ait meseleler, ilahiyyâta dair meseleler, âlemle ilgili meseleler ile gök hakkındaki meselelerdir.
#46
SORU:
Gazzâlî ile başlayıp İbn Rüşd ile devam eden tehâfüt geleneği kaç yıl kadar bir kesintiye uğramıştır?
CEVAP:
Gazzâlî ile başlayıp İbn Rüşd ile devam eden tehâfüt geleneği (dolayısıyla da felsefi hareket) yaklaşık iki yüz yıl kadar süren bir kesintiye uğramıştır.
#47
SORU:
Tehâfütlerin yazılış nedenlerini analiz etmek neden önemlidir?
CEVAP:
Tehâfütlerin yazılış nedenlerini analiz etmek, onların felsefi değerini ve düşünce alanına katkılarını ortaya koymak bakımından önemlidir. Diğer taraftan, tehâfüt tutkusunun sebeplerini kavramak, İbn Rüşd’den, Osmanlı bilginlerine değin süre gelen felsefî eyleme karşı oluşan tavrı belirlemede önemli bir etkendir.
#48
SORU:
İbn Rüşd, Gazzali’nin filozofları küfürle itham ettiği kaç tane meselede hem ona hem de bahse konu olan filozoflara açık eleştirilerde bulunmuştur?
CEVAP:
İbn Rüşd, Gazzali’nin filozofları küfürle itham ettiği üç meselede hem ona hem de bahse konu olan filozoflara açık eleştirilerde bulunmuştur.