TÜRK İDARE TARİHİ Dersi OSMANLI KURULUŞ DÖNEMİ'NDE YÖNETİM YAPISI soru cevapları:
Toplam 60 Soru & Cevap#1
SORU: Kazaların yönetici sınıfını kimler oluşturmaktadır, yetki ve sorumlulukları nelerdir?
CEVAP: Kazaların yönetici sınıfı ise kadı, alaybeyi ve subaşılardan oluşuyordu. Osmanlı Devleti’nde kadılar diğer İslami devletlerdeki meslektaşlarına göre daha fazla yetkiye sahiptiler. Yargı kuvvetinin en önemli ismiydiler. İlmiye sınıfından olan kadılar, şeri ve hukuki işlerden sorumluydu ancak bütün yönetici zümre gibi askeri sınıfın bir üyesi konumundaydı. Kazanın iaşesinin temini, beledi ve adli işleri ile merkezden istenilen şeylerin temini ile görevlendirilmişti. Şeri hukuku uygulamakla sorumlu olduğu için de reayanın devlet karşısındaki sözcüsü durumundaydılar. Bir bakıma devletle merkez arasında bir köprü görevini görmekteydiler. Diğer taraftan da yargı kuvvetinin sembolü olarak doğrudan merkeze sorumluydular. Subaşıların görevi ise kazaların asayişini sağlamaktı. Osmanlıların ilk atama yaptıkları memuriyetlerden biridir Alaybeyleri ise kazanın askeri meselelerine bakardı.
#2
SORU: Kul (gulam) sistemi nedir ve Osmanlı geleneğinde nasıl sürmüştür?
CEVAP: Yine aynı dönem, Osmanlı devlet idaresinin temel kurumlarından biri olan kul (gulam) sisteminin ortaya çıktığı süreç olmuştur. Devlet hizmetinde ve idaresinde kullanılmak üzere kölelerden yetiştirilen gulamların daha önce Selçuklularda ve diğer Orta Doğu devletlerinde kullanıldıkları bilinmektedir. Osmanlıların bu sistemi daha Orhan Gazi zamanında uygulamaya başladıklarına dair kayıtlar vardır. Bu sistem daha sonra Osmanlılara özgü devşirme sistemi ve I. Murad Devri’nde kurulan Yeniçeri ordusunun da temelini oluşturacaktır.
#3
SORU: Kadılar nasıl seçilir ve görevleri ne kadar sürerdi?
CEVAP: Kadılar, mutlaka yüksek eğitim almış, medrese tahsilli kişiler arasından seçilirler ve iki sene süre ile görevde kalırlardı.
#4
SORU: Nişancının görevi nedir?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nin arazi kayıtlarını içeren Tahrir Defterlerindeki düzeltme ve değişiklikleri yapmak nişancının en önemli görevleri arasındaydı. Padişah mektuplarının yazımı ise XVI. yüzyıldan itibaren reisülküttaplara devredilince, nişancılar sadece tuğra çekme işiyle meşgul olmuşlardır.
#5
SORU: Divan-ı Hümâyununa kim başkanlık eder?
CEVAP: Fatih Dönemi’nin sonlarına kadar Divân’a padişahlar başkanlık yapmışlar, daha sonra ise bu görev veziriazama bırakılmıştır.
#6
SORU: Sancakbeyleri nasıl seçilirlerdi ve görevleri neydi?
CEVAP: Kazaların birleşmesinden oluşan sancakların idaresi sancakbeyinin yönetimindeydi. Sancak beyleri daha çok saray görevlileri, ümera çocukları, alaybeyi, za’im, defter kethüdası, tımar ve hazine defterdarları gibi taşra yöneticilerinin arasından seçilirlerdi. Sancağın en önemli idarecisi olan sancakbeyinin görev ve sorumlulukları büyüktü. Askeri ve idari mesuliyetleri olan sancakbeylerine sancakta asayiş ve emniyeti sağlamak, kalpazanlıkla mücadele etmek, özel görev için gelen devlet memurlarına yardımcı olmak gibi görevler yüklenmişti. Ayrıca savaş sırasında sancağında yer alan sipahilerle birlikte bağlı bulunduğu beylerbeyinin komutasında savaşa giderdi. Sınır bölgelerinde bulunan sancakbeyleri ise bu görevlerin yanı sıra yabancı devletlerle ilişkilerin anlaşmalara uygun olarak yürütülmesinde de etkili ve görevli idiler. Bunların dışında idarelerinde bulundukları sancaklarda işlenen suçların cezalandırma görevi de sancakbeylerine verilmişti.
#7
SORU: Beylerbeyinin görevleri nelerdi?
CEVAP: Kendi bölgesinde hükümdarın temsilcisi konumunda olan beylerbeyiler, beylerbeyi Divân’ında askeri meselelerle ilgilenmek, bölgesinde asayiş ve güvenliği sağlamak, tımar tevcihinde bulunmak, bulunduğu bölgeyi yağmadan ve düşman askerinden korumak gibi görevlere sahipti. Ayrıca kendilerine emir geldiği zamanlarda da kendi bölgelerindeki sancakbeyleri ve tımarlı sipahilerle birlikte savaşa katılmakla mükellef idiler.
#8
SORU: Hangi kanunname ile Divân-ı Hümâyûn’un hukuki niteliği tam olarak şekillenmiştir?
CEVAP: Fatih Kanunnamesi ile Divân-ı Hümâyûn’un hukuki niteliği tam olarak şekillenmiştir.
#9
SORU: Nişancılar nasıl seçilirlerdi?
CEVAP: XVI. yüzyılın başlarına kadar nişancılar ilmiye sınıfı arasında kalemi kuvvetli olan kişiler arasından seçilirlerdi.
#10
SORU: Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde sultanların mülkiyet ayrıcalıkları ve şahsi gelir kaynakları nelerdir?
CEVAP: Osman Gazi ve sonraki sultanların çağdaşı Orta Çağ kralları gibi geniş mülkiyet ayrıcalıklarına sahip olmadıkları, sadece kendilerine ayrılan has arazilerinin vergi gelirleriyle geçindikleri anlaşılmaktadır.
#11
SORU: II. Mehmed Dönemi’nde sultanın yanında yeni bir yönetici sınıfın ortaya çıkışı nasıl gerçekleşmiştir?
CEVAP: Yönetim yapısı, II. Mehmed Dönemi’ne (1451- 1481) gelindiğinde mutlak merkeziyetçi bir yapılanma içindedir. Özellikle kul sisteminin geliştirilmesi ve ümeranın giderek daha etkin bir hâle getirilmesiyle sultanın yanında yeni bir yönetici sınıfın ortaya çıkmıştır.
#12
SORU: Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde adalet kavramının halkın gözünden meşru bir devletin temel niteliği olduğuna duyulan inancın sınıfsal nedeni nedir?
CEVAP: Adalet kavramının halkın gözünden meşru bir devletin temel niteliği olduğuna duyulan inanç, bütün Orta Doğu devletlerinde olduğu gibi Osmanlılarda da aynı zamanda hükümdarın iktidarını korumasını da sağlayan bir anahtardır. Devletin en önemli görevi, devlet yetkililerine karşı şikâyetleri dinlemek ve haksızlıkları önlemekti. Reâyâ sosyal konumunu değiştiremiyordu. Diğer askerî/yönetici sınıf vergi ayrıcalıkları ile doğrudan sultanın hizmetinde olduklarından, bütün askerî-sivil bürokratları ve ailelerini de kapsar. Üretmeyen, dolayısıyla da vergi vermeyen bu sınıfın ayrıcalığı olsa da devletin asıl üretici gücü olarak Reâyâ sınıfının Osmanlı Devleti’ni ayakta tutan güç olduğu açıktır.
#13
SORU: Osman Gazi döneminde Osmanlı Devleti bir “devlet” olarak kabul edilebilir mi?
CEVAP: Osman Gazi zamanında ortada henüz bir devlet değil, eski Türk töresine uygun olarak aşireti esas alan bir yapılanma vardır. Eski Türk töre ve adetlerine göre işleyen bu basit aşiret yapısı, Osman Gazi’nin aşiret başkanı olarak bey sıfatıyla idare ettiği daha çok askerî bir örgütlenmedir. Osman Gazi ile etrafındaki aşiret boylarının hayatı savaşlarda geçmekle beraber düzenli bir ordusu yoktur. Osman Gazi’nin ilk yıllarından henüz devlet kurumlarından bahsetmek de mümkün değildir.
#14
SORU: Divan-ı Hümâyun üyeleri kimlerdir ve asıl toplanırlar?
CEVAP: Divân üyeleri, her gün sabah namazından sonra padişahın huzurunda toplanarak, devlete ve halka ait askeri, mali, hukuki ve örfi işler hakkında karar verirdi. Divân’da padişah, veziriazam ve diğer vezirlerden başka kazasker, defterdar ve nişancı bulunmaktaydı.
#15
SORU: Kuruluş döneminde Osmanlı Devleti’nin yönetim yapısını belirleyen politik bağlamda “ihtiyaçlar” nelerdir?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nin yönetim yapısını, fetihlerin yayılması ve devletin daha geniş topraklara, daha fazla nüfus ve etnik çeşitliliğe hükmetme ihtiyacı belirlemiştir.
#16
SORU: Divân-ı Hümâyûn’un üyeleri kimlerdir ve görevleri nelerdir?
CEVAP: Askeri ve örfi işleri veziriazamlar, şeri ve hukuki işleri kazasker, mali işleri de defterdar yürütürdü. Nişancı ise arazi işleri, has-zeamet-tımar tevcihlerini deftere kaydetmekle yükümlü idi. Yazılan fermanların ve beratların üzerindeki tuğralar da nişancının kaleminden çıkmaktaydı.
#17
SORU: Kadıaskerlik makamının oluşturulmasının gerekçesi nedir?
CEVAP: Başarılı fetih hareketleri ve uygulanan iskân neticesinde Balkanlara yerleşme siyaseti güden Osmanlı Devleti’nin yapılan göçler neticesinde bölgede idari ve askerî düzeni yapılandırması gerekmiştir. Bu nedenle Trakya’da yeni bir askerî nizamın oluşturulması için askeri sınıfların şer’î işlerine bakmak, seferlerde bulunmak ve aynı zamanda ilmiye sınıfının en yüksek derecesi olmak üzere “kadıaskerlik” makamı oluşturulmuştur.
#18
SORU: Osmanlı Devleti’nde taşra nasıl yapılandırılmıştır?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nde taşra, idari bakımdan köy, nahiye, kaza, sancak ve eyaletlere ayrılmıştır ki kendisine bağlı olan köylerin nahiyelerle birleşmesinden kaza; kazaların birleşmesinden sancak; sancakların birleşmesinden de eyaletler meydana gelmiştir. Ancak ilk dönem Osmanlı taşra teşkilatında bu tabirlerin birbirinin yerine kullanıldığı tespit edilmiştir.
#19
SORU: Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde giderek merkezîyetçi bir yönetim yapısına doğru evrilmesinin nedeni olan politik ”ihtiyaçlar” nelerdir?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nin yönetim yapısını, fetihlerin yayılması ve devletin daha geniş topraklara, daha fazla nüfus ve etnik çeşitliliğe hükmetme ihtiyacı belirlemiştir. Devlet, küçük bir beylikten büyük bir imparatorluğa geçiş sürecinde ihtiyaca cevap verecek şekilde giderek merkezîyetçi bir yönetim yapısına doğru evrilmiştir.
#20
SORU: Osman Gazi dönemindeki aşiret yapısının bir devlete dönüşmesi hangi yapısal zorunluluklarla gerçekleşmiştir?
CEVAP: Osmanlı Beyliği’nin egemenlik alanı büyüdükçe bu basit aşiret yapısının yerini daha karmaşık bir idare sistemi almaya başlamıştır. Dolayısıyla mevcut aşiret yapısıyla yönetilemeyecek kadar genişleyen devletin kurumlaşma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Fethedilen toprakların idaresi, vergi toplama, büyüyen ordunun örgütlenmesi ve iaşesi, yönetim yetkilerinin paylaşılması ve bir yönetici sınıfın oluşturulması, halka, toprağa ve üretime dair tasarruflar gibi pek çok mesele sadece bey ve yakınlarından oluşan idareyle çözülemezdi.
#21
SORU: Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemindeki merkezileşme sürecinde klasik medrese sisteminde yetişen ulemanın etkinliğinin artması düşünce ortamının zenginliğini nasıl etkilemiştir?
CEVAP: Bu süreçte klasik medrese sisteminden yetişen ulemanın etkinliğinin artması sonucu kuruluş yıllarındaki zengin düşünce ortamını ve eski zenginliğini yitirmiştir.
#22
SORU: Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda “adalet” kavramının kaynakları ve önemi nedir?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nin kuruluş yılları kültür ortamı bakımından da devlet anlayışının ve şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Velî, Mevlânâ Celaleddin-i Rumî, Hoca Ahmet Yesevî, Ahi Evren, Hacı Bektaş-ı Velî ve daha fazlası hem Anadolu’da hem de Osmanlıların yayıldığı diğer bölgelerdeki yönetim anlayışını ve kurumları etkileyen anlayışın kaynakları olmuşlardır. Devlet anlayışının bütün bu kaynaklarında devletin nasıl olması gerektiğine dair ortak bir prensibi olan “adalet” kavramı, Osmanlı devlet anlayışının da temeli olmuştur.
#23
SORU: Divan-ı Hümayun2un padişah, veziri Azam ve vezirler, defterdar, nişancı dışındaki üyeleri kimlerdir?
CEVAP: Rumeli Beylerbeyi Divân-ı Hümâyûn’un en önemli üyelerinden olmasa da taşra örgütünün en önemli görevlisi idi ancak her toplantıya katılmazdı. Anadolu Beylerbeyi ise yetki alanına giren bir konu olması hâlinde toplantıya çağırılırdı. Diğer üyeler arasında ise Yeniçeri ağası ve donanma kaptanı olan kaptan paşayı sayabiliriz. fieyhülislam ancak davet edilmesi durumunda Divân toplantılarına katılabilmiştir.
#24
SORU: Divân-ı Hümâyûn yasama yetkilerini hangi şartlarla kullanabilirdi?
CEVAP: Şeri hükümlere uymak ve devlet nizamını çiğnememek şartıyla bazı yasama yetkilerini de kullanabiliyordu.
#25
SORU: Osmanlılar aşiretten devlet yapılanmasına dönüşürken örnek olarak hangi devletleri almışlardır ve bu devlet geleneklerinin aktarılmasını nasıl sağlamışlardır?
CEVAP: Osmanlılar elbette kendilerinden önceki devlet anlayışı ve yapılarını örnek almışlardır. Bu dönemde, Eski Türk ve İslam devlet geleneklerinin Anadolu’daki temsilcileri olan Türkiye Selçukluları ve İlhanlılar zaten iki devlet kurmuştu. Dolayısıyla Osmanlılar için ortaya çıkan yeni mecburiyetler için hem kurumlar hem de bu kurumları yeni ihtiyaca göre oluşturacak insanlar mevcuttu. Örneğin, hükümet ve hukuk meseleleri için iç bölgelerden gelerek Osmanlı himayesine giren yüksek kültür sahibi ulema çok önemli bir rol oynamıştır. Daha 14.yüzyıldan itibaren bu kesimin devlet bürokrasisinde etkin olmaya başladığı söylenebilir. Benzer şekilde, toprak sistemi ve divan gibi yönetimle ilgili meseleler de Osmanlı devlet sisteminin başvurduğu kadim geleneklerle çözülmüştür. Osmanlı tarihi boyunca sürekli gelişen ve tarihsel koşullara göre ve ihtiyaca göre yeniden düzenlenen kurumsal yapılarının kökenini buralarda aramak yanlış olmayacaktır. Türk hükümdarlarının yönetim felsefesine kaynaklık eden Göktürk Yazıtlarından Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eserine, Nizamü-l Mülk’ün Siyasetnâme’si ve İbn-i Haldun’un Mukaddime’sine kadar onlarca eser vardır. Orta Doğu’daki hakim devlet anlayışı hâline gelen bu geleneği Anadolu’ya taşıyan Selçuklu ve İlhanlı Devletleri ise Osmanlıların devlet örgütlenmesinin en doğal insan kaynağını da sağladılar.
#26
SORU: Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde toplum hangi sınıflardan oluşmaktadır?
CEVAP: Bütün İslam hükümdarları gibi Osmanlılar da tebaası olan halkı reâyâ olarak sayar. Reâyâ, tanrının hükümdara emanetidir ve onun görevi bunları korumaktır. Bu anlayış sonucu Osmanlı hükümdarları toplumu iki sınıfa ayırmıştır. İlki Reâyâ yani vergi veren, tarım ve ticaretle uğraşanlardı. İkincisi ise askerî/yönetici sınıftı. Bunlar dinlerine ve etnik kökenlerine bakılmaksızın bu sınıflamaya tabi tutulur, özellikle Reâyâ’dan çıkmak için özel izinler gerekirdi.
#27
SORU: Kapıkulu askeri sınıfının doğmasının nedeni nedir?
CEVAP: Yukarıda da açıkladığımız gibi Osmanlı Devleti, Rumeli’de kazanılan başarılar neticesinde genişlemeye başlamış ve ellerinde bulunan yaya ve müsellem kuvvetleri ise ihtiyacı karşılayamaz hâle gelmişti. Aynı zamanda sadece kendine bağlı bir ordu kurma ihtiyacı da bu askeri sınıfın doğmasındaki en önemli nedenlerden biridir.
#28
SORU: Arazi-i emiriyye ya da arz-ı memleket denilen topraklar nedir ve nasıl yönetilirlerdi?
CEVAP: Arazi-i emiriyye ya da arz-ı memleket denilen topraklar ise devlete ait olan mirî topraklardır. Mülkiyeti devletin olan bu topraklarda tasarruf hakkı ise reayaya verilmiştir. Yeni fethedilen topraklar da bağ, bahçe ve meralar dışında bu gruba alınmış ve işlenmek şartıyla yine eski sahiplerine bırakılmıştır. Arazi-i emiriyye işletenler, tarlalarına ait öşür ve resimleri (vergileri) her yıl devlet arazisi yerine hizmet karşılığı olarak kime tahsis edilmiş ise tespit edilen ürün miktarı ya da parayı ona verirlerdi. Mirî topraklar, alınan vergilere ve büyüklüklerine göre de has, zeamet ve tımar olmak üzere üçe ayrılmıştı: Has, geliri yüz bin ve daha fazla olan toprağa denilirdi. Bu topraklar senelik geliri en yüksek olan topraklardır ve padişahtan başka, hanedan mensuplarına, vezirlere, beylerbeyleri ve sancakbeylerine verilirdi. Zeamet ise senelik geliri yirmi bin akçadan yüz bin akçaya kadar olan dirlikler için kullanılan bir tabirdi. Bu topraklar, eyalet merkezlerinde bulunan hazine ve tımar defterdarlarına, zeamet kethüdalarına, sancaklardaki alaybeylerine, kale dizdarlarına, kapucubaşılara, Divân-defterhane ve hazine kâtiplerine verilmekteydi. Tımar, senelik geliri bin ile yirmi bin akça arasında olan dirliğe verilen addır. Arazi-i emiriyye denilen topraklardan kılıç hakkı olarak sipahilere ve subaşılara verilen topraklardır.
#29
SORU: Defterdarın görevi nedir ve önceki Türk-İslam devletlerindeki hangi görevin devamıdır?
CEVAP: Daha önceki Müslüman-Türk devletlerinde bu görevi müstevfî denilen yüksek devlet memurları yürütürken, sadece İlhanlılarda bu göreve Defterdâr-ı Memâlik denilmiştir. Osmanlılar mali işlerden sorumlu bu memura defterdar adını vermişlerdir.
#30
SORU: Divan-ı Hümâyunu işlevsel açıdan günümüzdeki idari yapı ile kıyaslayınız.
CEVAP: Divân-ı Hümâyûn, bugünkü manada bir bakanlar kurulu, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi devlet kurumlarının görevlerini yerine getiren bir meclis konumundaydı. Şeri hükümlere uymak ve devlet nizamını çiğnememek şartıyla bazı yasama yetkilerini de kullanabiliyordu. Bu anlamda padişah ve veziriazamı da bağlayan en yüksek karar ve yürütme organıydı. Divân’da alınan kararlar, Osmanlı hukuk sistemi gereğince kanun sayılmışlardır. Divân-ı Hümâyûn: Farsça kökenli bir kelimeydi ve danışma meclisi, günümüz bakanlık ofisi anlamlarına geldiği gibi küçük şiir kitapları da yine bu adla anılmaktaydı. Çandarlı ailesi erken dönem Osmanlı tarihinde büyük hizmetler veren ve önemli görevler üstlenen bir Türkmen ailesidir. Divân kararları şeri ve kanuni hükümlere göre verilirdi. Alınan kararların ya da verilen emirlerin kanun hükmüne girebilmesi için araştırmalar yapılır ve gerekli görüldüğünde şeyhülislama sorularak bunun için fetva alınırdı. Bu bağlamda da Divân, aynı zamanda devleti için yürütme organı niteliğini taşıyordu. İdari, siyasi ve mali işlerde bir danışma meclisi ve hususi bir mahkeme niteliği taşımaktaydı. Kadıların verdiği kararlar da Divân’da şikâyet üzerine tekrar görüşülebilirdi. Divân bu manada da temyiz mercii görevini üstlenmişti. Divân’da verilen kararlar padişahın adını alır ve önemli sayılanlar mühime defterlerine kaydedilirdi.
#31
SORU: Divân-ı Hümâyûn’a kimler hangi konularda başvurabilirdi?
CEVAP: Hangi din ve mezhepten, hangi sınıftan olursa olsun kadın erkek bütün halka açıktı. Devletin herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan, zulüm gören veya kadılar tarafından yanlış hüküm verildiğine inananlar, şikâyeti bulunanlar her zaman Divân’a başvurabilirdi. Divân’da sonuçlanamayan ya da padişahı n arzına gerek olmayan işler ise padişahın mutlak vekili olan veziriazamın ikindi Divân’ında görüşülürdü.
#32
SORU: Rumeli Beylerbeyinin “önceliği”nin nedeni nedir?
CEVAP: Her ne kadar Osmanlı Devleti, Anadolu topraklarında kurulmuş olsa da Rumeli Beylerbeyi, Anadolu Beylerbeyi’nden daha önce gelirdi. Çünkü Rumeli Beylerbeyiliği daha önce kurulması itibariyle de önceliğe sahipti.
#33
SORU: I. Murad öncesinde Osmanlı ordusu nasıl oluşmakta ve nasıl ücretlendirilmekteydi?
CEVAP: I. Murad’ın ilk dönemlerine kadar Osmanlı Beyliği’nin askerî başarıları aşiret kuvvetleri ile yaya ve müsellemlerin faaliyetlerinden oluşmaktaydı. Bunlara savaş zamanında önce birer, sonra ikişer akça günlük verilmiş ve vergiden muaf tutulmuşlardır. Savaş olmadığı zamanlarda ise yine vergiden muaf olarak kendilerine tahsis edilen topraklarda çalışmışlardır.
#34
SORU: Yaya ve müsellemler nasıl örgütlenmişlerdir?
CEVAP: Yaya olanlar onar ve yüzer kişilik bölüklere ayrılmışlar ve on kişilik gruplara onbaşı, yüz kişilik gruplara yüzbaşı ve bin kişilik gruplara ise binbaşı ismi altında subayların kumandasına verilmişlerdi. Müsellem denilen atlı birliklerin ise her otuz neferi bir ocak olarak tabir olunmuştur.
#35
SORU: Erken Osmanlı teşkilatında devlet arazisi nasıl taksim edilmiştir?
CEVAP: Diğer İslam devletlerinde olduğu gibi arazi taksimatına gidilmiş ve İslam hukuku gereğince devlet arazisi, arazi-i öşriyye, arazi-i haraciyye, ve arazi-i emiriyye miri topraklar olmak üzere üçe ayrılmıştır.
#36
SORU: Akıncılar nasıl seçilirlerdi?
CEVAP: Akıncıların oğulları da akıncı adayı sayılırlardı, bir nevi babadan oğula geçen bir teşkilattı ve her isteyen akıncı olamazdı. Eğer ailenin yetişmiş erkek çocukları varsa onların öncelikleri vardı ve akıncı olarak kaydedilmeleri kanundu. Akıncı olabilmenin de bazı şartları vardı. Bunlar güçlü, yiğit delikanlılar arasından seçilirlerdi. Her akın sonrasında veya ihtiyaç hâlinde bir daha akına çıkamayacak olanlar, hastalanıp, sakatlananlar veya ölenler tespit edilir ve onların yerlerine genç, çevik ve iyi at binici kuvvetli gençler alınırlardı.
#37
SORU: Tımar sistemi nedir?
CEVAP: Tımar sistemi ile Osmanlı Devleti, birtakım asker ve memura geçimlerini ve hizmetlerine ait masrafları karşılamak üzere bazı bölgelerin gelirlerinin tahsis etmesi durumudur. Tımar sistemi, devletin askeri gücü ile olduğu gibi iktisadi ve sosyal durumuyla da alakalı bir durumdur. Osmanlı Devleti’nin en kuvvetli süvari birlikleri bu sistem sayesinde devlete bir külfet getirmeden yetiştirilmiştir. Aynı zamanda bu sistem sayesinde devletin merkezî topraklarındaki tarım üretimini de kontrol etmekteydi. Devlet buradaki üretimden aldığı verginin dışında halkın gıda ihtiyacını da güvence altına almıştır. Sipahi bu vergiyi tahsil eder ve asker olarak ihtiyaçlarını karşılar.
#38
SORU: Yeniçeri ocağı nasıl kurulmuştur?
CEVAP: Acemi ocağı, Yeniçeri Ocağı’nın temelini oluşturmaktadır ve Yeniçeri Ocağı’na asker yetiştirmek amacıyla kurulmuştur. Askeri ihtiyacın artması ile pençik oğlanlarından başka devşirme adı altında Rumeli tarafında ocağa erkek toplanması başlanmış ve bunun için de devşirme kanunu çıkarılmıştır. Erkek esirler Türk çiftçi ailelerin yanına verilmeye başlanmış ve hem orada hizmet görmeyi hem de Türkçeyi öğrenmişlerdir.
#39
SORU: Acemi ocağı nasıl kurulmuştur?
CEVAP: Savaşlarda alınacak her bir esire 125 akça paha biçilerek bunun 1/5’i olan 25 akça tahsis edilmiş veya her erkek esirden birinin padişah hakkı olarak alınması kanunlaştırılmıştır. Buna da “pençik kanunu” adı verilmiştir. Daha Süleyman Paşa zamanından beri savaş esirleri arasından acemi oğlanların alındıkları bilinmektedir. Pençik oğlanlarının önemli bir kısmı ise akıncıların düşman memleketlerine yaptıkları akınlar sonucunda elde edilmiştir.
#40
SORU: Akıncılık teşkilatı hangi amaçla kurulmuştur?
CEVAP: Akıncılık teşkilatı, sınırları düşman işgaline karşı korumak ve diğer taraftan fırsat buldukça onların topraklarına akınlar yaparak ganimet sağlamak amacıyla kurulmuştur.
#41
SORU:
Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihinin kaç yılında olduğu düşünülmektedir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihinin 1302 yılında olduğu düşünülmektedir.
#42
SORU:
Cengiz Han’ın torunu Kubilay ve Mengü Hanların kardeşi Hülagû Han tarafından kurulan devlet hangisidir?
CEVAP:
Cengiz Han’ın torunu Kubilay ve Mengü Hanların kardeşi Hülagû Han tarafından kurulan devlet İlhanlılardır.
#43
SORU:
İlhanlılar hangi devletleri kapsamaktadır?
CEVAP:
İlhanlılar, Tebriz başkent olmak üzere bugünkü İran, Azerbaycan, Afganistan, Pakistan ve Anadolu topraklarını kapsamaktadır.
#44
SORU:
Vergiye tabi olan askerî seçkinler dışında kalan Müslüman veya gayrimüslim tebaaya Osmanlılarda kullanılan terime ne ad verilir?
CEVAP:
Vergiye tabi olan askerî seçkinler dışında kalan Müslüman veya gayrimüslim tebaaya Osmanlılarda kullanılan terime reaya denir.
#45
SORU:
Osmanlı Devleti'nde toplum hangi sınıflara ayrılmıştır?
CEVAP:
İcra, Askeriler, Ulema, Kentliler, Köylüler, Göçebeler, Tımarlı Sipahiler, Maaşlılar, Tüccarlar ve Sarraflar, Lonca Esnafı.
#46
SORU:
Tarih sırasına göre kayda geçirilen olayları içeren eserlere ne denir?
CEVAP:
Tarih sırasına göre kayda geçirilen olayları içeren eserlere kronik denir?
#47
SORU:
Danışma meclisi ve günümüz bakanlık ofisi anlamlarına da gelen kelime hangisidir?
CEVAP:
Divan-ı Hümayun danışma meclisi anlamına gelmektedir.
#48
SORU:
Çandarlı ailesinin Osmanlı Devleti'ndeki yeri nedir?
CEVAP:
Çandarlı ailesi erken dönem Osmanlı tarihinde büyük hizmetler veren ve önemli görevler üstlenen bir Türkmen ailesidir.
#49
SORU:
Osmanlı kronik yazarlarından eseri günümüze ulaşabilen en erken tarihli kroniğin yazarı kimdir?
CEVAP:
Osmanlı kronik yazarlarından eseri günümüze ulaşabilen en erken tarihli kroniğin yazarı Aşıkpaşazadedir.
#50
SORU:
Orhan Gazi'nin kardeşi ilk vezir kimdir?
CEVAP:
Alaaddin Paşa Orhan Gazi'nin kardeşi ve ilk vezirdir.
#51
SORU:
En erken Osmanlı kronik yazarı kimdir?
CEVAP:
Mehmed Neşri, en erken Osmanlı kronik yazarlarındandır.
#52
SORU:
Kazasker sayısı 1480 yılına kadar kaçtır?
CEVAP:
Kazasker sayısı 1480 yılına kadar bir tanedir.
#53
SORU:
Osmanlıların mali işlerden sorumlu bu memura ne ad verilir?
CEVAP:
Osmanlıların mali işlerden sorumlu bu memura defterdar denir.
#54
SORU:
Rumeli defterdarına ne ad verilir?
CEVAP:
Rumeli defterdarına başdefterdar denir.
#55
SORU:
Taşra örgütünün en önemli görevlisine ne denirdi?
CEVAP:
Rumeli Beylerbeyi taşra örgütünün en önemli görevlisidir.
#56
SORU:
Dursun Fakih kimDir?
CEVAP:
Dursun Fakih: 1300’lü yıllarda Karacahisar’a Osman Gazi tarafından atanmıştır. Dursun Fakih’e ait Osman Gazi’nin askerleri ile ilşkilerini anlatan Gazavatnâme önemli bir eserdir.
#57
SORU:
“Paşa” unvanını alan ilk Rumeli Beylerbeyi kimdir?
CEVAP:
“Paşa” unvanını alan ilk Rumeli Beylerbeyi Lala Şahindir.
#58
SORU:
1451 tarihine kadar Anadolu Beylerbeyiliğinin merkezi neresidir?
CEVAP:
1451 tarihine kadar Anadolu Beylerbeyiliğinin merkezi Ankara idi.
#59
SORU:
1451 tarihinden sonra Anadolu Beylerbeyiliğinin merkezi neresi olmuştur?
CEVAP:
1451 tarihine kadar Anadolu Beylerbeyiliğinin merkezi Ankara iken bu tarihten sonra Kütahya olmuştur.
#60
SORU:
Sarayın padişaha ait olan kısmına ve iç saray anlamına gelen kelime hangisidir?
CEVAP:
Enderun: Sarayın padişaha ait olan kısmıdır.