TÜRK İDARE TARİHİ Dersi CUMHURİYET DÖNEMİ'NDE (1923-1960)YÖNETİM YAPISI soru cevapları:

Toplam 49 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Cumhuriyet döneminde belediye yapılanması hangi birimlerden oluşurdu ve görevleri nelerdi?


CEVAP: Genel olarak yapıdan bahsedilecek olursa belediye teşkilatı; belediye reisi, belediye meclisi ve belediye encümeninden oluşmaktadır. Belediye başkanı belediye meclisince -vali ve içişleri bakanının onayından sonra- seçilir, meclise üyelik şartıysa yoktur. Dört senelik hizmet süresi boyunca belediye reisinin; devletin kanunlarını yayınlamak, beldenin zabıtasını gözetmek, meclis ve encümen kararlarını hayata geçirmek, sağlık, bayındırlık ve temizliğiyle ilgilenmek ayrıca belediye emlakını işletmek gibi vazifeleri yerine getirmesi beklenirdi. Reis sorumluluklarını yerine getirirken, tayin edeceği muavinlerden yararlanabilirdi. Ayrıca emri altında personeli ve zabıta kuvveti bulunur. Personelin bir kısmı üzerinde tasarruf hakkı da vardır. Görev süresini tamamlama, görevi kötüye kullanma, hapis cezasına çarptırılma ve belediye meclisinden çıkabilecek yetersizlik kararıyla başkanlıktan ayrılabilirdi. Belediyenin en yetkili organı belediye meclisidir. Kentin - veya kasaba- büyüklüğüne göre meclis üye sayısı dokuzdan az, elli beşten çok olamaz. Hizmet süreleri beş yıl olarak belirlenen belediye meclisleri; her yıl üçer defa -Ekim, Şubat ve Haziran- belediye reisinin başkanlığında toplanırdı. Karma yapıya sahip ve bir bakıma belediye meclisi kararlarının uygulanmasını denetleyen belediye encümeni, ünitenin üçüncü önemli birimidir. Belediye hizmet birimlerinin yöneticileri -yazı işleri, hesap işleri, sağlık işleri, veteriner ve teftiş kurulu müdürü gibi- ve belediye meclisi üyelerinden -yarısından çok, ikiden az olmamak kaydıyla- oluşur.

#2

SORU: Osmanlı’da devlet adamı yetiştirmek için kurulan Enderun işlevini kaybettikten sonra bu boşluğu doldurmak için belli kurumlar zaman zaman açılmıştır. Bu kurumların başlıcaları nelerdir ve nasıl hizmet vermişlerdir?


CEVAP: Tanzimat Fermanı’nın okunmasından kısa bir süre önce kapılarını eğitime açan Mekteb-i Maarif-i Adliye’de, merkezin ihtiyacı olduğu nitelikli devlet adamlarının yetiştirilmesi amaçlanmıştı. Babıali ve Maliye bürolarına mezun vermesi planlanan kuruma öncelikle memur çocukları alınmıştı. Klasik ofis yazışma ve kültürü dışında dünya bilgisi olmayan Osmanlı bürokrasisine donanım kazandırmak hedefindeki okul, fen bilimlerinden de donattığı müfredatıyla zamanın nesillerine parlak bir kariyer vaad etmişti. 1859 yılında kurulan Mülkiye ve ondan kısa bir süre sonra kurulan Mahrec okulları söz konusu gayretin bir diğer göstergeleriydi. Özellikle Mülkiye, Abdülhamid tarafından tam bir kariyer okulu olarak düzenlenmiş ve günümüze kadar devam eden bir ekolün tohumları atılmıştı. Rüşdiye mektebi mezunlarını bünyesine katarak özellikle kâtiplik kadroları için mezun veren Mahrec Okulu, tabi tutulduğu düzenlemelere karşın uzun süreli olamamıştır.

#3

SORU: Cumhuriyet döneminde köy idaresi kimlerden oluşuyordu ve nasıl hareket ediyordu?


CEVAP: Muhtar, ihtiyar Meclisi ve Köy Derneği köy idaresinin esas unsurlarıdır. Muhtar, devletin köydeki temsilcisi ve tüzel kişiliğinin sahibidir. Yasa tarafından sorumlulukları; devlet ve köy açısından ele alınmıştır. Yasaları duyurmak, asayişi sağlamak, nüfus işlerini kayda geçirmek ve köyle ilgili her türlü gelişmeyi üst makamlara aktarmak devlete olan vazifelerinden birkaçıdır. Köyün bayındırlık işlerini görmek, bunun için köy derneğinin aldığı kararları uygulamaya geçirmek, para toplamak ise tamamen köye yönelik sorumlulukları arasındadır.

#4

SORU: Tanzimat Döneminden sonra hayata geçirilmek istenen diploma ile memur alımı 1929 Barem Yasası ile hayata geçirilebilmiş ve diploma önem kazanmıştır. Diplomanın işe alım ve terfi için önemi neydi?


CEVAP: 1929 tarihli Barem Yasası, zorunlu sınav uygulamasıyla reformcuların idealini hayata geçirmiştir. Katılımcı sayısına göre belirlenecek yarışmacı veya yeterlilik tipi sınavlar, memuriyet sürecinin bir parçası hâline getirilmişti. Diploma, hem girişte hem de yükselmelerde (terfi) gözetilen önemli bir koşuldu. Terfideyse diplomanın yanında kıdem ve amirin takdiri diğer belirleyicilerdi. Memurin Kanunu yükselmelere üç yıl koşulu getirmişti. Koşulu karşılayanların çokluğu durumunda, diploma ve amir takdiri gözetilmekteydi. 1929 tarihli yasa memuriyete girişi mezuniyet derecesine göre ayarlamıştır. Yasa, memurları 15 derece üzerinden tasnif etmiş ve ortaokuldan daha düşük diplomalıları 15, ortaokulu 14, lise 13, lise üstü meslek okul 12, lisans ve lisansüstü grubu diplomasına göre 11-9 arasına yerleştirmişti. Her ne kadar yasa, terfi bekleme süresini dört yıla çıkarmışsa da diplomanın önemini vurgularcasına bu süreyi; lise ve üstü için üç, lisans ve üstü içinse iki yıla indirmişti.

#5

SORU: Kasaba ve köyleri bir araya getiren bucaklar bucak meclisi tarafından idare edilirdi. Bucak meclislerinde kimler görev almaktaydı ve nasıl iş görmekteydiler?


CEVAP: Bucak meclisi, bucağa bağlı belediye ve köy ihtiyar meclislerinden seçilen birer üyeden oluşur. Bucağın sabit veya gezici doktoru, veteriner ve ziraat muallimleri meclisin doğal üyeleridir. Vali ve kaymakamlar istedikleri takdirde bu meclislerin başkanlığını üstlenebilirler. Meclis üyelikleri dört yılla sınırlanmıştır ve müzakere usulü İçişleri Bakanlığınca kararlaştırılır. Her yıl Ekim ayında toplanan bucak meclisi, toplantıda olmadığı zamanlarda alınan kararların uygulanmasını denetlemek amacıyla dört kişilik bir bucak komisyonu seçer. Komisyonun görev süresi bir yıldır. Eğer bucak çevresindeki köy ve belediyeler ortak projeler için -sulama, telefon elektrik şebekesi vb.- bir birlik kurarlarsa -vali onayıyla- bucak meclisi ve komisyonu, bu birliğin karar ve denetleme organı olarak işlev görürler.

#6

SORU: Milli Mücadele zamanında Babıali’nin sergilediği engelleyici duruş, Kurtuluş savaşı sonrasında nasıl yankı bulmuştur?


CEVAP: Babıali’nin Kurtuluş Savaşı’na destek vermeyen ve hatta engelleyen tavrı askeri kesim tarafından hoş karşılanmamıştır. Atatürk’ün de içinde yer aldığı askeri elitlerin Abdülhamid döneminden itibaren sivil bürokrasiye olan önyargıları, bir bakıma Kurtuluş Savaşı’nda son bir denemeden geçirilmiş ve en nihayetinde 1 Ekim 1922 tarihli yasayla tasfiye düğmesine basılmıştı. Yasa ve ardından kurulan komisyonlarla Osmanlı bürokrasisi tamamen ilga edilirken, reformları omuzlayacak yeni bir yönetici zümrenin yaratılması çabalarına girişilmiştir.

#7

SORU: İstanbul bürokrasisine olan güvensizlik üzerine eğitim konusunda ne gibi hamleler yapılmıştır?


CEVAP: Reformları oturtmak ve sultana karşı kendilerini güvence altına almak isteyen Mustafa Reşit Paşa nesli gibi Atatürk ve çevresi de güvenilmez buldukları İstanbul bürokrasisi ve eşrafına karşı kendileri gibi nesiller yetiştirmek için eğitim hamlesine giriştiler. Musiki ve Muallim Mektebi, Hukuk Mektebinin kuruluşu ve İstanbul Üniversitesinde gerçekleştirilen yapılanma hep bu amaca yönelik adımlardı. Harbiye ve Mülkiye’deki müfredat ve mekân değişiklikleri, yabancı hocalara açılan kadrolar bu düşüncenin ürünleriydi.

#8

SORU: 1924 anayasasına göre devletin başkanı ve milletin reisi olan Reis-i Cumhur (Cumhurbaşkanı) ne gibi yetki ve sorumluluklarla donatılmıştır?


CEVAP: “Lüzum gördükçe” parlamentoya ve Bakanlar Kuruluna da başkanlık yapabilirdi. Parlamento tarafından bir seçim dönemi boyunca göreve getirilen cumhurbaşkanı, dilediği ve onaylandığı takdirde diğer seçim dönemlerinde de görevini sürdürebilirdi. Bu gibi rollerin yanında, cumhurbaşkanı sınırsız yetkiyle donatılmamıştır ve asıl güç kuvvetler birliği çerçevesinde parlamentoda toplanmıştır. Sadece başvekili tayin edebilirdi ama bakanlar kurulu üyelerini seçemezdi. Bunun dışında yine aynı şekilde eskiden saray makamında olduğu gibi yasaları onaylamakla değil, ilan etmekle yükümlüydü.

#9

SORU: Bürokratların kendilerini toplumsal kesimlerin dışarısında tutabileceklerini düşünerek aldığı ekonomik kararlar ve sonuçlarına örnek veriniz?


CEVAP: Ülkenin gündemine sık sık oturan toprak reformu tasarısı veya tüccarlar aleyhine ithalat hadlerinin düşürülmesi, hep bürokrasinin kendisini toplumsal kesimlerin dışında tutabileceği düşüncelerinden kaynaklanmıştır. Yaşanan çelişki ise hem imkân israfına hem de sermaye birikiminin gerçekleştirilememesine neden oluyordu.

#10

SORU: Memurin Yasası memurlar açısından 4 ayrımı beraberinde getirmiştir. Bu ayrımlar nelerdir?


CEVAP: Bunların ilki, kişinin memur olarak tanımlanması için öncelikle devlet hizmeti vermesi gerektiğidir. İkincisi, statünün kayıt altına alınması ancak sicile geçirilmesi ile gerçekleşmektedir. Abdülhamid Dönemi’nde mabeyn görevlilerinin sicil dışında tutulması belki de en çok maaş bağlamında önem taşımaktadır. Çünkü sicile kaydedilmeyen memur otomatikman Barem Yasası’ndan yani maaş evreninden de çıkarılmış olacaktır. Memuriyeti belirleyen bir diğer ayrım maaşının kaynağıdır. Kurum bütçesinin genel (katma bütçe) ve özel olarak değişmesi de çalışanların statüsünü değiştirmiştir. Örneğin belediye personeli memur olarak kabul edilmezken, Cumhuriyet’in ilk yıllarında il özel idarelerine bağlı olarak çalışan öğretmenler “memur” statüsü altında tanımlanmışlardı. 788 sayılı Yasa’yla son ayrım memur müstahdem arasına çizilmiş ve memura yasalar silsilesiyle teminat altına alınan maaş verilirken, müstahdemlere bütçe koşulları veya bireysel sözleşmeye dayanan “ücret”in dağıtılması uygun bulunmuştu.

#11

SORU: Cumhuriyetin ilk kurumları 2 Mayıs 1920 tarihinde oluşturulmaya başlanmıştır. Bu kapsamda kurulan vekâletler hangileridir?


CEVAP: 1. Şeriye ve Evkaf Vekâleti 2. Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti 3. İktisat (Ticaret, Sanayi, Ziraat, Orman ve Maadin) Vekâleti 4. Maarif Vekâleti 5. Nafia Vekâleti 6. Dâhiliye (Emniyet-i Umumiye, Posta ve Telgraf) Vekâleti 7. Maliye, Rüsumat ve Defter-i Hakani Vekâleti 8. Adliye ve Mezahip Vekâleti 9. Müdafaa-i Milliye Vekâleti 10. Hariciye Vekâleti 11. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti.

#12

SORU: Teşkilat-ı Esasiye’nin ilk maddesi neyi öngörüyordu?


CEVAP: Teşkilat-ı Esasiye’nin ilk maddesi egemenliğin kaynağı ile ilgilidir. Ocak 1921 yılında yayınlanan Teşkilat- ı Esasiye ile hâkimiyetin kaynağının kayıtsız şartsız ulusa ait olduğunun belirtilmesiyle ilk defa monarşi sisteminden çıkıldığı, meşruiyetin dayanağının millet olduğu vurgusu yapılmıştır.

#13

SORU: Vekâletlerin (Bakanlıklar) iç yapılanması nasıldır ve kimlerden oluşmaktadır?


CEVAP: Vekâletler, Osmanlı Nezaretlerinin isim değiştirmiş hâlleriydi. Çalışma alanlarına göre tasnif edilmişlerdi ve sorumluluklarını yerine getirmek için iç teşkilatlarında başkanlıklara, şubelere ve dairelere ayrılmışlardı. Yapı olarak bakıldığında tüm vekâletler; vekil - müsteşar (veya müsteşarlar) - umum müdürlükler ve müdürlükler- hususi kalem müdürlüğü ve son olarak teftiş heyeti üniteleri temel olmak üzere örgütlenmişti.

#14

SORU: Başvekil (Başbakan) hangi sorumlulukları üstlenmiştir ve hangi kurumlara bağlıydı?


CEVAP: Başbakan statü olarak cumhurbaşkanından sonra gelmekteydi. İcra Vekilleri Heyeti’nin reisi sıfatıyla vekillerle ilgili tasarrufu elinde bulundurur, gerektiğinde vekâletin idaresini üstlenebilirdi. Vekâletlerin dolaylı bağı olmasına kaşın İstatistik Umum Müdürlüğü, Müdevvenat-ı Kanuniye Müdürlüğü (günümüzün Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü), Matbuat Umum Müdürlüğü ve Diyanet işleri Umum Müdürlüğü, başvekâletle doğrudan ilişkilendirilen organlardı.

#15

SORU: Divan-ı Muhasebat (Sayıştay) kimlerden oluşur ve hangi görevi üstlenirdi?


CEVAP: Bir birinci reis, üç ikinci reis ve sekiz üyeden oluşan müesseseye TBMM adına devletin gelir ve giderlerinin denetimini yapması sorumluluğu yüklenmiştir. Söz konusu sorumluluk 1924 Anayasası’nca da kayıt altına alınmıştır. Sorumluluk bu anlamıyla sadece idari bakımdan sınırlanmamış yargı işleviyle birleştirilmiştir. Kuruluş gerekçesinde de açıklandığı üzere kurum devletin gelir giderlerini denetlerken kontrolör, usulsüzlüklerle karşılaştığında adeta bir sorgu hâkimi gibi çalışacaktır.

#16

SORU: 1926 yılında çıkarılan 788 sayılı Memurin Kanunu, memurların hakları açısından ne gibi bir öneme sahiptir?


CEVAP: Söz konusu tarihte ilan edilen 788 sayılı “Memurin Kanunu” ile maaş dışında kamu çalışanlarının tüm haklarını kapsayan ve dört sene uygulamada kalan bir çerçeve yasa ilan edilmiştir. Yasayı hazırlayanlar mevcut gelenekten kendilerini çok koparamamakla beraber Kıta Avrupası’ndaki gelişmelerden de habersiz olmadıklarını ortaya koymuşlardı. 1876 Anayasası’ndan beri arkasında durulan kadro güvencesinin sağlamlaştırılması yasanın en önemli kazanımıydı.

#17

SORU: Şura-yı Devlet (Danıştay) kurumunun devlet sistemi içerisinde yeniden yapılanma gerekçesi nedir?


CEVAP: Şura-yı Devletin işlerini yapmak üzere Milli Mücadele sırasında 4 Temmuz 1921 tarih ve 131 numaralı Kanun’la TBMM memurlarından oluşan “memurin tetkik heyeti” ve “memurin muhakemat encümeni” kurulmuştu. Ancak bahsedilen heyetler, Şura-yı Devletin çalışma konularının sadece bir kısmında faaliyet gösterdiklerinden pek çok konunun boşlukta kalmasına ve tıkanmasına yol açmışlardı. Bu boşluklardan kaynaklanan şikâyetler ve edinilen tecrübe ışığında Şura-yı Devlet revize edilerek sisteme eklenmiştir.

#18

SORU: Eski Şura-yı Devlet ile düzenlenmiş Şura-yı devlet arasında ne gibi farklar olduğunu örneklerle açıklayınız.


CEVAP: Yeni Şura-yı Devleti öncekinden ayıran çok önemli işlevler ve tanımlamalar getirilmişti. Örneğin idari teşkilat ve kanun hazırlama sürecindeki yetkileri darlaştırılmış, bunun yerine özellikle “idari yargı” fonksiyonu ön plana çıkarılarak bu alandaki sorunlara ve sıkışıklıklara çözüm olması istenmiştir. Bu amaçla 1931 yılında teşkilata ikinci bir “deavi dairesi” dâhil edilmiş, diğer yanda Tanzimat, mülkiye, maliye ve nafia daireleri korunmuştu. Osmanlı Şura-yı Devletinde teşkilat başkanı aynı zamanda Meclis-i Vükelâ üyesiyken, Cumhuriyet’le sorumlulukları itibarıyla tamamen idari konumlarının -teknik uzmanlıklarına atfenaltı çizilerek, siyasi organlardan çıkarılmış ve başvekâlet makamıyla ilişkilendirilmişti.

#19

SORU: Cumhuriyet parlamentosu yapılanmasında müsteşar ne gibi görevleri yerine getirirdi?


CEVAP: Müsteşarlar Vekilden sonra vekâletlerin en büyük idare amirleriydi. Vekillerin yardımcısıydı ve ayrı bir hizmet alanı tanımlanmamıştı. Vekil adına icra ve denetleme yetkileri vardı. Teşkilat içindeki haberleşme ağının yürütücüsüydü ve bilgiler onlardan süzülerek vekile aktarılırdı. Müsteşar sayısı her vekâlette bir tane olacak şekilde ayarlanmışsa da Milli Müdafaa ve Milli Maarif Vekâletlerinde bu kuralın dışına çıkılmıştı. Siyasi değil, idari bir makam olması itibarıyla kurumu siyasi çalkantılardan da uzak tutabileceği düşünülmüştü.

#20

SORU: Başvekâlet makamında Demokrat Parti zamanında yapılan değişiklikle yapılanma nasıl olmuştur?


CEVAP: Başvekâlet teşkilatı 50’li yıllarda Demokrat Parti iktidarınca ele alınmış ve yayınlanan 6330 sayılı Yasa’yla düzenlenmişti (9 Mart 1954). Buna göre teşkilat; bir müsteşar ve uzman danışmanlardan mürekkep Özel Kalem Müdürlüğü, Kanunlar ve Kararlar Tetkik Dairesi, Özlük ve Yazı İşleri Genel Müdürlüğü, Neşriyat ve Müdevvenat Genel Müdürlüğü, Arşiv Genel Müdürlüğü, Levazım Müdürlüğü ve Evrak Müdürlüğünden oluşturulmuştu.

#21

SORU: İkinci İnönü kabinesinde yapılan hangi değişiklikler kabineyi laikleştirme ve sivilleştirme adına yapılmıştır?


CEVAP: Şeriye ve Evkaf Vekili hükümetten çıkarılırken, benzer bir tasarruf Erkan-ı Harbiye Riyasetine dönüştürülen Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti için de gerçekleştirilmişti.

#22

SORU: Cumhuriyet dönemi bakanlar kurulunun Osmanlı dönemi Meclis-i vükeladan ayrışan yönleri nelerdir?


CEVAP: İcra vekâletinin yapısı her ne kadar Osmanlı Meclis-i vükelasına benzese de görev tanımında seçilen kelimeler dahi dönemin ruhunu yansıtmaktadır. Osmanlı sadrazamı ve nazırları icra yetkisini sultandan aldıkları gibi meclise karşı ayrıcalıklı bir konuma sahipti. Oysa icra vekilleri, padişahın değil TBMM’nin bir uzvudur ve devlet işlerini sözcüğün de ifade ettiği üzere -padişah adınanezaret etmez ancak TBMM adına ve 21-24 Anayasalarının ruhuna uygun şekilde- vekâlet ederdi.

#23

SORU: Memurin Yasasında bulunan en büyük eksiklik olan maaş düzenlemesi hangi düzenleme ile kapatılmıştır ve bu düzenleme neyi öngörmektedir?


CEVAP: Yasadaki en büyük eksiklik, yani maaş düzenlemesi; 1927 Maaş Kanunu ve 1929 Barem Yasası (Devlet Memurları Maaşatının Tevhid ve Teadülü Hakkında Kanun) ile kapatılmıştır. Buna göre memurların tümü 20 derecelik bir barem tablosu içinde üç kümeye ayrılmıştır (derece sayısı 1929 tarihli düzenleme ile 19’a, 1939 tarihli 3656 sayılı yasa ile 15’e indirilecektir). Cumhuriyet memurunu katsayı ve gösterge sistemiyle ilk defa tanıştıran yasa, 1939’da yerini otuz bir yıl uygulamada kalacak diğer bir yasaya terk etmiştir. 1929 tarihli yasa, hâkimler ve askerî personel dışındaki tüm memurları içine almış ve maaşlar derece ve katsayı hesabına göre ayarlanmaya başlamıştır.

#24

SORU: Vekillerin siyasi sorumluluk ve yetkileri nelerdir?


CEVAP: Vekiller icrai karaların alınmasında ve kamu iradesinin kullanılmasında en yetkili merci idi. Vekillerin geniş bir yetkiye hükmettikleri diğer bir alan mahalli idarelerdi. İdari vesayetlerini ya doğrudan kendi personeli ya da valiler aracılığıyla hayata geçirirlerdi. Vekiller bütçe, ticari sözleşmeler ve vekâlete ait binalar üzerinde kapsamı oldukça uzatılmış bir imza yetkisi vardı ve bu yetkiyi tayin edeceği bir alt personelle paylaşabilirdi. Bununla beraber yokluğunda -yurtdışı gezileri gibi- vekillik yetkisini ancak ve ancak yine bir vekile devredebilirdi. Vekiller aynı zamanda siyasi kimliğe sahip kişilerdi ve bu açıdan TBMM’ye hesap vermekle yükümlüydüler. Mebusların vekâlet işleriyle ilgili olarak verdikleri soru ve gensoruları yanıtlamak zorundaydılar. Vekâletin birinci derecede sorumlusuydular ve hukuki usulsüzlüklerde Divan-ı Ali’de yargılanırlardı.

#25

SORU: İsmet İnönü’nün görüşleri ve kişiliği bürokrasinin oluşmasına nasıl bir etkide bulunmuştur?


CEVAP: Devrime rağmen ortaya çıkan örgüt, yüzyıllardan beri aşina olunan çırak-usta ilişkileriydi. Çağdaş personel ilişkilerinin bir tarafa bırakıldığı ve sadakatin yine en üst değer olarak yüceltildiği patronajcı ilişkilerin gölgesindeki Ankara bürokrasisi, 30’lardaki devletçi politikayı artık bütünleşmiş bulunduğu Babıali bürokratlarıyla beraber hazırlamıştı.

#26

SORU: Tek Partili dönemde kabineye Çalışma Vekâleti ekleme projesi neden kaynaklanmıştır?


CEVAP: Kabinenin şeklini etkileyen son gelişme, işçi sorunları ve sendikal hareketlerdir ve bu hareketlerin değerlendirilmesi ve düzene bağlanması adına Şükrü Saraçoğlu tarafından Çalışma Vekâleti projesi başlatılmıştır.

#27

SORU: Çok partili dönemde bakanlıklarla ilgili alınan en önemli karar nedir ve bu kararın getirdiklerine örnek veriniz.


CEVAP: Çok partili hayata uyum sürecinde bakanlıklarla ilgili alınan en önemli karar, Türkçeleştirme kampanyasıydı. Bu kapsamda vekâlet başta olmak üzere dâhiliye, müdafaa ve münakalat gibi kelimeler, günümüzde de kullanmaya devam ettiğimiz bakanlık, içişleri, savunma ve ulaştırma sözcükleriyle değiştirilmişti.

#28

SORU: Demokrat Parti zamanında kabinede yapılan değişikliklerden belli başlı olanları yazınız.


CEVAP: Başbakan yardımcıları ve devlet bakanlıkları sayısının artırılmasında gözlemlenmiştir. Dördüncü Menderes Hükümeti, iktisat ve işletmeler Vekâleti’ni kaldırırken dört yeni bakanlık kurmuştu. Kaldırılan bakanlıklar yerine “sanayi” bakanlığının kurulması en dikkat çekici değişiklikti. “İmar ve iskân”, “Basın, Yayın ve Turizm” ile çoğalan kurumlar arasında eşgüdümü sağlamak amacıyla kurulduğu sanılan ancak darbe ile kapatılan “Koordinasyon” bakanlığı, yeni kabinenin yeni vekâletleriydi.

#29

SORU:

1922 tarihli yasayla Osmanlı bürokrasisinin ilga edilme sebebi nedir?


CEVAP:

Babıali’nin Milli Mücadele süresince sergilediği mesafeli hatta engelleyici duruş, 1922 sonbaharında başlatılan kadro tasfiyesinin en önemli nedenidir. Atatürk’ün de içinde yer aldığı askeri elitlerin Abdülhamid döneminden itibaren sivil bürokrasiye olan önyargıları, bir bakıma Kurtuluş Savaşı’nda son bir denemeden geçirilmiş ve en nihayetinde 1 Ekim 1922 tarihli yasayla tasfiye düğmesine basılmıştı. Yasa ve ardından kurulan komisyonlarla Osmanlı bürokrasisi tamamen ilga edilirken, reformları omuzlayacak yeni bir yönetici zümrenin yaratılması çabalarına girişilmiştir.


#30

SORU:

Hâkimiyetin kaynağının kayıtsız şartsız ulusa ait olduğunun belirtilmesiyle ilk defa monarşi sisteminden çıkıldığı, meşruiyetin dayanağının millet olduğunun ilk maddede vurgulandığı yasanın adı nedir?


CEVAP:

Ocak 1921 yılında yayınlanan Teşkilat-ı Esasiye ile hâkimiyetin kaynağının kayıtsız şartsız ulusa ait olduğunun belirtilmesiyle ilk defa monarşi sisteminden çıkıldığı, meşruiyetin dayanağının millet olduğu hemen ilk maddede vurgulanmıştır.


#31

SORU:

İkinci İnönü kabinesinin gerçekleştirdiği yapısal değişiklikler nelerdir?


CEVAP:

6 Mart 1924 yılında kurulan İkinci İnönü Kabinesi üç gün önceki devrimlerin dolaysız etkileri altında yapısal değişikliklere gitmişti. Örneğin Şeriye ve Evkaf Vekili hükümetten çıkarılırken, benzer bir tasarruf Erkan-ı Harbiye Riyasetine dönüştürülen Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti için de gerçekleştirilmişti. Kabineyi laikleştirme ve sivilleştirmeye yönelik atılan bu önemli adımlar ekonomi alanında da sürdürülmüştü. Mevcut İktisat Vekâleti kaldırılırken, bakanlığın işleri ayrıca kurulan “ziraat” ve “ticaret” vekâletleri arasında paylaştırılmıştı. Hükümet bir anlamda her iki sektörü ayrı uzmanlık alanları olarak görmüş ve bağımsız müesseseler çatısı altında daha önemli gelişmelerin kaydedilebileceğini düşünmüştü.


#32

SORU:

“Muhabere ve Münakalat Vekâleti” -Haberleşme ve Ulaştırma Bakanlığı- hangi hangi hükümet kabinesine kurulmuştur?


CEVAP:

1939 yılında iletişim ve ulaştırma işlerine atfedilen önem nedeniyle bakanlık şeklinde örgütlenmesine karar verilmiş ve 2. Saydam Kabinesine “Muhabere ve Münakalat Vekâleti” -Haberleşme ve Ulaştırma Bakanlığı- kurulmuştur.


#33

SORU:

Çok partili hayata uyum sürecinde bakanlıklarla ilgili alınan en önemli karar nedir?


CEVAP:

Çok partili hayata uyum sürecinde bakanlıklarla ilgili alınan en önemli karar, Türkçeleştirme kampanyasıydı. Bu kapsamda vekâlet başta olmak üzere dâhiliye, müdafaa ve münakalat gibi kelimeler, günümüzde de kullanmaya devam ettiğimiz bakanlık, içişleri, savunma ve ulaştırma sözcükleriyle değiştirilmişti.


#34

SORU:

Dördüncü -ve son- Menderes Hükümetinin kurduğu yeni bakanlıklar nelerdir?


CEVAP:

Demokrat Parti iktidarında mevcut kabine sisteminin genel hatlarıyla korunduğu görülmektedir. Bakanlık isimlerinin yeniden eskiye çevrilmesi gibi manasız uygulamalar bir tarafa bırakılacak olursa en dikkat çekici gelişme, başbakan yardımcıları ve devlet bakanlıkları sayısının artırılmasında gözlemlenmiştir. 1957 yılında bir dizi yeni bakanlığın kurulması, Demokrat Parti’nin sistem üzerinde artık inisiyatif kullanmaya başladığını da göstermiştir. Dördüncü -ve son- Menderes Hükümeti, İktisat ve İşletmeler Vekâleti’ni kaldırırken dört yeni bakanlık kurmuştu. Kaldırılan bakanlıklar yerine “sanayi” bakanlığının kurulması en dikkat çekici değişiklikti. “İmar ve İskân”, “Basın, Yayın ve Turizm” ile çoğalan kurumlar arasında eşgüdümü sağlamak amacıyla kurulduğu sanılan “Koordinasyon” bakanlığı, yeni kabinenin yeni vekâletleriydi.


#35

SORU:

Dördüncü -ve son- Menderes Hükümetinin kurduğu yeni bakanlıklardan hangisi darbe ile kaldırılmıştır?


CEVAP:

Dördüncü -ve son- Menderes Hükümeti, İktisat ve İşletmeler Vekâleti’ni kaldırırken dört yeni bakanlık kurmuştu. Kaldırılan bakanlıklar yerine “sanayi” bakanlığının kurulması en dikkat çekici değişiklikti. “İmar ve İskân”, “Basın, Yayın ve Turizm” ile çoğalan kurumlar arasında eşgüdümü sağlamak amacıyla kurulduğu sanılan ancak darbe ile kapatılan “Koordinasyon” bakanlığı, yeni kabinenin yeni vekâletleriydi.


#36

SORU:

Özal Hükümeti Turizm Bakanlığı'nı nasıl düzenlemiştir?


CEVAP:

Turizm Bakanlığı ise 60 darbesi sonrası kurulan İnönü Hükümeti tarafından “Turizm ve Tanıtma Bakanlığı” adıyla yeniden organize edilmiş (25 Aralık 1963) ve kurumsal çalışmaların sektörel etkilerle beraber genişlemesiyle 80 darbesinden sonra kurulan Özal Hükümetinde “Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak -turizmin ülke ekonomisine katkı yapacak şekilde geliştirilmesi ve kültür varlıkların korunması misyonuyla- yeniden düzenlenmiştir (16 Nisan 1983).


#37

SORU:

1924 tarihli Anayasa’ya göre cumhurbaşkanının yurtdışında olması ya da hasta olması durumlarında makama kim vekalet etmektedir? 


CEVAP:

Cumhuriyet’in ilanıyla yeni rejimin devlet başkanı da belirlenmiştir. 1924 tarihli Anayasa’ya göre cumhurbaşkanı, milletin reisi olduğu gibi “lüzum gördükçe” parlamentoya ve Bakanlar Kuruluna da başkanlık yapabilirdi (md. 32). Yurtdışı veya hastalık durumlarında makama parlamento başkanı vekâlet etmekteydi.


#38

SORU:

"Başvekil" kavramı ilk kez kim tarafından ortaya koyulmuştur?


CEVAP:

Başvekil unvanı ilk defa II. Mahmud tarafından ihdas edilmiş, sonrasında kısa bir dönem Sultan Abdülhamid tarafından uygulamaya geçirilmişse de esas kullanımı Cumhuriyet’in ilanının akabinde -kuşkusuz önceki statüsünden emsal kabul etmez bir farklılıkla- gerçekleşmiştir.


#39

SORU:

1924 Anayasası sonrası başvekaletle doğrudan ilişkilendirilen organlar nelerdir?


CEVAP:

Başvekil unvanı ilk defa II. Mahmud tarafından ihdas edilmiş, sonrasında kısa bir dönem Sultan Abdülhamid tarafından uygulamaya geçirilmişse de esas kullanımı Cumhuriyet’in ilanının akabinde -kuşkusuz önceki statüsünden emsal kabul etmez bir farklılıkla- gerçekleşmiştir. İcra Vekilleri Heyeti’nin reisi sıfatıyla vekillerle ilgili tasarrufu elinde bulundurur, gerektiğinde vekâletin idaresini üstlenebilirdi. Vekâletlerin dolaylı bağı olmasına karşın İstatistik Umum Müdürlüğü, Müdevvenât-ı Kanûniye Müdürlüğü (günümüzün Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü), Matbuat Umum Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Umum Müdürlüğü, başvekâletle doğrudan ilişkilendirilen organlardı.


#40

SORU:

1924 Anayasası sonrasında vekiller hukuki usulsüzlükler söz konusu olduğunda nerede yargılanırlardır?


CEVAP:

Vekiller aynı zamanda siyasi kimliğe sahip kişilerdi ve bu açıdan TBMM’ye hesap vermekle yükümlüydüler. Mebusların vekâlet işleriyle ilgili olarak verdikleri soru ve gensoruları yanıtlamak zorundaydılar. Vekâletin birinci derecede sorumlusuydular ve hukuki usulsüzlüklerde Divan-ı Âli’de yargılanırlardı. 


#41

SORU:

1924 yılı anayasasına göre vekillerden sonra vekaletlerin en büyük amiri hangi makamdır?


CEVAP:

Vekilden sonra vekâletlerin en büyük idare amirleri müsteşarlardı.


#42

SORU:

Şura-yı Devletin işlerini yapmak  üzere Milli Mücadele sırasında kurulan “memurin tetkik heyeti” ve “memurin muhakemat encümeni” ne gibi sonuçlar ortaya çıkarmıştır?


CEVAP:

Tanzimat reformlarıyla devlet teşkilatına katılan Şura-yı Devletin işlerini yapmak üzere Milli Mücadele sırasında 4 Temmuz 1921 tarih ve 131 numaralı Kanun’la TBMM memurlarından oluşan “memurin tetkik heyeti” ve “memurin muhakemat encümeni” kurulmuştu. Ancak bahsedilen heyetler, Şura-yı Devletin çalışma konularının sadece bir kısmında faaliyet gösterdiklerinden pek çok konunun boşlukta kalmasına ve tıkanmasına yol açmışlardı. Savaştan sonra devlet kurumları sil baştan düzenlenirken, şikâyet ve tecrübelerin ışığında önce 7 Kasım 1925’te, sonrasında 1931 ve 1938 tarihlerinde çıkarılan yasalarla Şura-yı devlet yeni dönemin ruhuna uygun bir şekilde sisteme eklenmiştir.


#43

SORU:

24 Kasım 1923'te kurulan Divan-ı Muhasebatın kuruluş amacı nedir?


CEVAP:

Divan-ı Muhasebat doğrudan saraya bağlı bir kurum olarak 1862 yılında kurulmuştu. İmparatorluğun sonuna doğru sorumluluk alanlarının genişlemesiyle daire sayısı üçe çıkarılmıştı. Milli Mücadele’de kapatılmış ve Cumhuriyet’in ilan günlerinde 364  sayılı yasayla TBMM’ye bağlı bir kurum olarak yeniden kurulmuştu (24 Kasım 1923). Bir birinci reis, üç ikinci reis ve sekiz üyeden oluşan müesseseye TBMM adına devletin gelir ve giderlerinin denetimini yapması sorumluluğu yüklenmiştir. Söz konusu sorumluluk 1924 Anayasası’nca da kayıt altına alınmıştır (md. 100). Sorumluluk bu anlamıyla sadece idari bakımdan sınırlanmamış yargı işleviyle birleştirilmiştir. Kuruluş gerekçesinde de açıklandığı üzere kurum devletin gelir giderlerini denetlerken kontrolör, usulsüzlüklerle karşılaştığında adeta bir sorgu hâkimi gibi çalışacaktır.


#44

SORU:

1926 yılında ilan edilen 788 sayılı Memurin Kanunu’nun memuriyet tarihi açısında önemli noktaları nelerdir?


CEVAP:

Memuriyetin niteliğini artırmak için sergilenen reformlar açısından 1926 bu tam bir milattır. Söz konusu tarihte ilan edilen 788 sayılı “Memurin Kanunu” ile maaş dışında kamu çalışanlarının tüm haklarını kapsayan ve dört sene uygulamada kalan bir çerçeve yasa ilan edilmiştir. Yasayı hazırlayanlar mevcut gelenekten kendilerini çok koparamamakla beraber Kıta Avrupası’ndaki gelişmelerden de habersiz olmadıklarını ortaya koymuşlardı. 1876 Anayası’ndan beri arkasında durulan kadro güvencesinin sağlamlaştırılması belki de yasanın en önemli kazanımıydı. Doç. Aslan, yasayla memurlara yönelik dört önemli ayrım getirildiğini belirtmektedir. Bunların ilki, kişinin memur olarak tanımlanması için öncelikle devlet hizmeti vermesi gerektiğidir. İkincisi, statünün kayıt altına alınması ancak sicile geçirilmesi ile gerçekleşmektedir. Abdülhamid Dönemi’nde mabeyn görevlilerinin sicil dışında tutulması belki de en çok maaş bağlamında önem taşımaktadır. Çünkü sicile kaydedilmeyen memur otomatikman Barem Yasası’ndan yani maaş evreninden de çıkarılmış olacaktır. Memuriyeti belirleyen bir diğer ayrım maaşının kaynağıdır. Kurum bütçesinin genel (katma bütçe) ve özel olarak değişmesi de çalışanların statüsünü değiştirmiştir. Örneğin belediye personeli memur olarak kabul edilmezken, Cumhuriyet’in ilk yıllarında il özel idarelerine bağlı olarak çalışan öğretmenler “memur” statüsü altında tanımlanmışlardı. 788 sayılı Yasa’yla son ayrım memur müstahdem arasına çizilmiş ve memura yasalar silsilesiyle teminat altına alınan maaş verilirken, müstahdemlere bütçe koşulları veya bireysel sözleşmeye dayanan “ücret”in dağıtılması uygun bulunmuştu.


#45

SORU:

Katılımcı sayısına göre belirlenecek yarışmacı veya yeterlilik tipi sınavlar, ne zaman memuriyet sürecinin bir parçası haline getirilmiştir?


CEVAP:

Tanzimat’tan itibaren diploma ve sınav kadro alımlarını belirleyen kriterler olarak telaffuz edilmeye başlamış ancak hiçbir zaman geneli bağlayacak yönlendirmelere gidilmemişti. Bu açıdan bakılacak olursa 1929 tarihli Barem Yasası, zorunlu sınav uygulamasıyla reformcuların idealini hayata geçirmiştir. Katılımcı sayısına göre belirlenecek yarışmacı veya yeterlilik tipi sınavlar, memuriyet sürecinin bir parçası hâline getirilmişti. Diploma, hem girişte hem de yükselmelerde (terfi) gözetilen önemli bir koşuldu. Terfideyse diplomanın yanında kıdem ve amirin takdiri diğer belirleyicilerdi. Memurin Kanunu yükselmelere üç yıl koşulu getirmişti. Koşulu karşılayanların çokluğu durumunda, diploma ve amir takdiri gözetilmekteydi.


#46

SORU:

"TODAİE" nedir?


CEVAP:

“kamu yönetimi”nin disiplin hâline gelişi ve mevcut anlayışın değişmesi esas olarak TODAİE’nin (Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü) kuruluş süreciyle çakışmaktadır. Birleşmiş Milletler ve Türk Hükümeti arasında 1952 yılında imzalanan protokole istinaden kurulan TODAİE, aynı zamanda bu alana hasredilerek kurulan ilk enstitülerdendir. 1952-1957 arasında Siyasal Bilgiler Okulu içerisinde özerk olarak eğitimler veren kurum, 1958 tarihli kuruluş yasasıyla bilimsel, yönetsel ve mali alanlarda tüzel kişilik kazandırılmıştır. Adına uygun şekilde ilk yıllarda Birleşmiş Milletler bursu kazanan Orta Doğulu öğrencileri kabul eden kurum, daha sonra öğrenci ağını protokol imzaladığı Türki Cumhuriyetlerine de yaymıştır. 1974 yılından itibaren yüksek lisans, doktora ve kısa süreli uzmanlık eğitimlerinin yanı sıra lisans okulunu da (Sevk ve İdare Yüksek Okulu) açan enstitü (1984 yılında lisans okulu kapanmıştır), ülke içi ve ülke dışındaki eğitim faaliyetleriyle Türk kamu yönetimine birçok devlet adamı kazandırmış ve kazandırmaya devam etmektedir.


#47

SORU:

Köy Kanunu'na göre ihtiyar meclisinin sorumlulukları nelerdir?


CEVAP:

Haftada en az bir kere toplanan ihtiyar meclisinin sorumlulukları arasında; köyün ortak işlerini düzenlemek, imece gibi yükümlülükleri tasnif ederek köy sakinlerine duyurmak, köy halkı arasındaki anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak ve köy harcamalarını kontrol altında tutmaktır.


#48

SORU:

Belediye teşkilatının genel yapısına dair özellikler nelerdir?


CEVAP:

Genel olarak yapıdan bahsedilecek olursa belediye teşkilatı; belediye reisi, belediye meclisi ve belediye encümeninden oluşmaktadır. Belediye başkanı belediye meclisince -vali ve içişleri bakanının onayından sonra- seçilir, meclise üyelik şartıysa yoktur. Dört senelik hizmet süresi boyunca belediye reisinin; devletin kanunlarını yayınlamak, beldenin zabıtasını gözetmek, meclis ve encümen kararlarını hayata geçirmek, sağlık, bayındırlık ve temizliğiyle ilgilenmek ayrıca belediye emlakını işletmek gibi vazifeleri yerine getirmesi beklenirdi. Reis sorumluluklarını yerine getirirken, tayin edeceği muavinlerden yararlanabilirdi. Ayrıca emri altında personeli ve zabıta kuvveti bulunur. Personelin bir kısmı üzerinde tasarruf hakkı da vardır. Görev süresini tamamlama, görevi kötüye kullanma, hapis cezasına çarptırılma ve belediye meclisinden çıkabilecek yetersizlik kararıyla başkanlıktan ayrılabilirdi.


#49

SORU:

Belediye meclisinin özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Belediyenin en yetkili organı belediye meclisi’dir. Kentin -veya kasaba- büyüklüğüne göre meclis üye sayısı dokuzdan az, elli beşten çok olamaz. Hizmet süreleri beş yıl olarak belirlenen belediye meclisleri; her yıl üçer defa -Ekim, Şubat ve Haziran- belediye reisinin başkanlığında toplanır. Belediye reisi ve kâtipleri, meclisin sekreteryasını oluşturur. Belediye Kanunu’nun 70. maddesi meclisin görevlerini ayrıntılı şekilde sıralamıştır. Maddeye bakılacak olursa ağırlık, belediyenin gelir ve masraflarını kapsayan mali sorumluluklarına verilmek üzere belde harita, plan ve kadastro çalışmalarının yapılması, su, havagazı ve elektrik gibi tesisat planlamaları olarak sıralanmıştır. Meclisin kararları onaysız şekilde uygulamaya geçirilebilir. Ancak bu; vali, Şura-yı Devlet ve Dâhiliye Vekâletinin denetiminden azade olduğunu göstermez. Yasada belirtilen durumların dışında toplandığında veya hizmet dönemi sona erdiğinde üyelikler otomatikman düşer.