XVIII. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Dersi ŞEYH GALİP'İN ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER soru cevapları:
Toplam 58 Soru & Cevap#1
SORU: “Mürekkebdir vücûdu tâ ezel yek-pâre sûzişden Anâsırdan meğer uşşâka olmuşdur dûçâr âteş” (20 ve 21. Soruları yukarıdaki beyite göre cevaplandırınız.) Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız.
CEVAP: Âşıkların vücutları ta ezelden beri yanmaktan tek parça haline gelmiştir. Sanki dört unsurdan âşıklara sadece ateş düşmüştür.
#2
SORU: “Meğer kilk-i sebük-cevlânın olmuş germ-rev Gâlib Zemîn âteş zamân âteş bütün nakş u nigâr âteş” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız
CEVAP: Galip! Meğer senin hızlı hareket eden kalemin de koşucu olmuş; zemin ateş, zaman ateş, bütün görünümler ateş olmuş.
#3
SORU: “Gül âteş gül-bün âteş gülşen âteş cûybâr âteş Semender-tıynetân-ı aşka besdir lâlezâr âteş” (2-5. Soruları yukarıdaki beyite göre cevaplandırınız.) Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız.
CEVAP: Gül ateş, gülfidanı ateş, gül bahçesi ateştir. Akarsu ateştir. Aşkın semender yaradılışlıları için ateş olarak lale bahçesi yeterlidir.
#4
SORU: “Hoş geldin eyâ berîd-i cânân Bahş et bana bir nüvîd-i cânân Cân ola fedâ-yı îd-i cânân Bî-sûd ola mı ümîd-i cânân Yârin bize bir selâmı yok mu” Yukarıdaki beyitte geçen cânân, berîd, nüvîd, bî-sûd kelimelerinin anlamlarını yazınız.
CEVAP: 1. cânân: sevgili. 2. berîd: haberci, posta. 3. nüvîd: müjde, güzel haber. 4. bî-sûd: faydasız, yararsız.
#5
SORU: “Yâ Rabbi ne intizârdır bu Geçmez niçe rûzgârdır bu Hep gussa vü hârhârdır bu Duysam ki ne şîve-kârdır bu Vuslat gibi bir merâmı yok mu” Yukarıdaki beyitte geçen intizâr, gussa, hârhâr, şîvekâr kelimelerinin anlamlarını yazınız.
CEVAP: 1. intizâr: bekleme, bekleyiş 2. gussa: üzüntü, keder. 3. hârhâr: bitmeyen arzu. 4. şîvekâr: işveli, nazlı.
#6
SORU: Beyitte yapılan tenasüp sanatını bulunuz.
CEVAP: Beyitte saki, sagar, bezm sözcükleri bir araya getirilerek içki meclisi ile ilgili bir tenasüp sanatı yapılmıştır. Şem (mum) ve ateş sözcükleri de bir başka tenasübü oluşturmaktadır.
#7
SORU: Beyitte ilk dizede teşbih sanatı yapılmış mıdır? Açıklayınız.
CEVAP: Beyitte geçen göz, kanlı olarak düşünüldüğü için goncaya teşbih edilmiştir.
#8
SORU: Beyitte yapılan teşhis sanatını gösteriniz.
CEVAP: Şair, soyut birer kavram olan umudu gözle, emelleri ise gülşenle somutlaştırmıştır. Bu yolla teşhis sanatı yapılmıştır.
#9
SORU: “Aşk bir şem‘-i ilâhîdir benim pervânesi Şevk bir zencîrdir gönlüm anun dîvânesi” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitte yapılan benzetmeleri gösteriniz.
CEVAP: Beyitte şair aşk kavramını şem-i ilahiye, kendini onun etrafında dönen bir pervaneye; şevk kavramını zincire, gönlünü o zincire vurulan bir deliye benzetmiştir. Benzetme edatı ve yönü bulunmadığı için burada yapılan benzetme, teşbih-i beliğdir. Şem ile pervane, zencir ile divane arasında ayrı ayrı tenasüp vardır.
#10
SORU: Şairin aşkı anlatırken kullandığı teşbih-i beliğler ve tezatlar mübalağa sanatına hangi derecede başvurulduğunu göstermektedir?
CEVAP: Mübalağa sanatına gulüv derecesinde başvurduğunu göstermektedir.
#11
SORU: Beyitte yapılan şibh-i hüsn-i talil sanatını bularak açıklayınız.
CEVAP: r. Âşıkların aşk ateşi içinde çok fazla yanmaları, onların payına dört unsurdan sadece ateşin düşmesi gibi hayalî bir sebebe bağlanmış, sonra ‘meğer’ edatıyla buna şüphe karıştırılmış; böylece şibh-i hüsn-i talil sanatı yapılmıştır.
#12
SORU: “Mahrem-i râz olalı gamzenle oldu hâtırım Âşinânın âşinâ bîgânenin bigânesi” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitte yapılan söz sanatlarını belirtiniz.
CEVAP: Beyitte hem gamze hem de hatır, sırra mahrem ve aşina ile aşina bigâne ile bigâne olmak gibi insani özelliklerle kişileştirilerek teşhis sanatı yapılmıştır. Teşhis sanatının bulunduğu yerde doğal olarak istiare de gündeme gelir. Gamze ve hatır insanlara benzetilmiş, kendisine benzetilen unsur açıkça söylenmediği için kapalı istiare yapılmıştır. Aşina ve bigâne sözcükleri, aralarında anlam karşıtlığı bulunduğu ve ‘hatırım’ ortak kavramında birleştikleri için tezat sanatını oluştururlar.
#13
SORU: Beyitte icra edilen söz sanatlarını bulunuz.
CEVAP: Beyitte yer alan diraht, nihal, berg ü bâr gibi bahçeye ait unsurlar bir araya getirilerek tenasüp; bu unsurlar ateşe benzetilmek suretiyle de teşbih sanatı yapılmıştır. Bu teşbihte benzetme yönü ve edatı yer almadığı için teşbih-i beliğ sanatı ortaya çıkmaktadır. Duzah (cehennem) ile ateş ve gülzârlar ile diraht, nihal, berg ü bâr sözcükleri arasında da leff ü neşr sanatı vardır.
#14
SORU: Beyitte teşbih sanatı yapılmış mıdır? Yapıldıysa nerede olduğunu gösteriniz.
CEVAP: Beyitte, öfkeli sevgili yanan muma benzetilerek teşbih sanatı yapılmıştır.
#15
SORU: “Hayâl-i hasret-i hâlinle âh etdikçe uşşâkın Şeb-i fürkatda her dem ahterân eyler nisâr âteş” (13-16. Soruları yukarıdaki beyite göre cevaplandırınız.) Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız.
CEVAP: Senin âşıkların, “ben”inin özleminin hayaliyle ah ettikçe ayrılık gecesinde yıldızlar durmadan ateş saçar.
#16
SORU: Aşkın semender yaradılışlıları için ateş olarak lale bahçesi yeterlidir dizesinde belirtilen “semender” nedir? Bu dizede anlatılmak istenileni kısaca açıklayınız.
CEVAP: Semender, ateşte yaşadığı ve oradan çıkınca öldüğü kabul edilen efsanevi bir hayvan türüdür. Âşık da, tıpkı semender gibi, kendisini sarıp sarmalayan aşk ateşinde yaşamaktadır. Bu nedenle o, her şeye aşkın gözüyle bakmaktadır. Aşk ateş olarak düşünüldüğünden, onun gözünde her şey kaçınılmaz olarak ateşe dönüşmektedir.
#17
SORU: “Hemân ey sâkî bir sâgar tutuşdur dest-i dildâra Gazabla bezme geldi şem‘-i meclis-veş yanar âteş” (6- 8. Soruları yukarıdaki beyite göre cevaplandırınız.) Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız.
CEVAP: Ey saki, sevgilinin eline hemen bir kadeh tutuşturuver. Çünkü o, meclisin mumu gibi gazap ateşiyle tutuşmuş bir halde toplantıya geldi.
#18
SORU: Beyitte hangi söz sanatları yapılmıştır? Belirtiniz
CEVAP: Cennetten kovulup dünyaya gönderilen insan, ‘çerâğ-ı bezm-i hecr’e yani ayrılık gecesinin lambasına benzetilmiş; benzeyen unsur gizlenerek açık istiare yapılmıştır. Gönül pervanesi tamlamasında, vuslat ve intizar ile ateş arasında ise teşbih-i beliğ sanatı yapılmıştır.
#19
SORU: Tasavvufta ‘berk’ neyi ifade eder? Dizeyle ilişkilendirerek açıklayınız.
CEVAP: Tasavvufta ‘berk’ yani şimşek, manevi yolculukta velilik makamının başlangıcındaki ilk nurun açığa çıkmasını ifade eder. Bahar şimşeği denilmesi de bu başlangıca işaret içindir. Çünkü bahar mevsiminde her şey henüz çok yeni ve tazedir.
#20
SORU: Şairin beyitte şikayet ettiği durum nedir? Açıklayınız.
CEVAP: İmajlar dünyasında ah bir duman olarak düşünülür ve dumanın içinde kıvılcımlar vardır. Duman aynı zamanda karanlıktır. Aşığın gecesi gibi gündüzü de bu duman nedeniyle kararmıştır. Geceleyin yıldızlar ışık saçarak biraz da olsa havayı aydınlatırlar. Halbuki ayrılık gecesinde aşığın ahının dumanıyla beraber yükselen kıvılcımlar yıldızların yerini almakta ve ışık yerine ateş saçmaktadır. Şair böylece manevi yolculuğunun uzamasından, ulaşmak istediği hedeflerinin bir türlü gerçekleşmemesinden şikayet etmektedir.
#21
SORU: “Beyân-ı sûziş eyler herkes isti‘dâd-ı fıtratdan Eder berceste âşık mısra‘-ı rengîn çenâr âteş” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız.
CEVAP: Herkes yaratılıştan sahip olduğu yeteneğine göre kendi yanışını anlatır. Âşık renkli mısra söyler, çınar ağacı da ateş çıkarır.
#22
SORU: “Nesîm âteş çıkardı gonca-i çeşm-i ümîdimden Bırakdı gülşen-i âmâlime berk-i bahâr âteş” (9-12. Soruları yukarıdaki beyite göre cevaplandırınız.) Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız.
CEVAP: Sabah esintisi, umut gözümün goncasından ateş çıkardı. Baharın şimşeği emellerimin gül bahçesine ateş bıraktı.
#23
SORU: Bahr-ı tavil nedir? Şeyh Galip’in bahr-ı tavili hangi kalıpta yazılmıştır? Açıklayınız.
CEVAP: Aruzun fe‘ilâtün, mefâ‘îlün, müstef‘ilün cüzlerinden her birinin istenildiği kadar tekrarıyla yazılan şiirdir. Şeyh Galip’in bahr-ı tavili, aruzun fe‘ilatün (fâ‘ilâtün) kalıbına uygun biçimde yazılmıştır.
#24
SORU: Beyitte gül, gülbün, gülşen, cuybar ve lalezar sözcükleri bir araya getirilerek hangi sanat yapılmıştır?
CEVAP: Bu sözcükler bir arada kullanılarak bahçe ile ilgili bir tenasüp sanatı yapılmıştır.
#25
SORU: Dizede “Âşık” yerine onun çoğulu “uşşâk” sözcüğünün kullanılmasını nasıl yorumlarsınız?
CEVAP: “Âşık” yerine onun çoğulu “uşşâk” sözcüğünün kullanılması, sevgili bir tane olduğu hâlde âşıklarının çok olması nedeniyledir. Bu da sevgilinin önemini artırmaktadır.
#26
SORU: “Çerâğ-ı bezm-i hecri olduğum yapmış yakışdırmış Gönül pervânesine vuslat âteş intizâr âteş” (22 ve 23. Soruları yukarıdaki beyite göre cevaplandırınız.) Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız.
CEVAP: Sevgili, ayrılık meclisinin lambası olmamı uygun görmüş. Oysaki gönül pervanesi için kavuşmak da beklemek de ateştir.
#27
SORU: Beyitte hangi söz sanatlarına başvurulmuştur? Açıklayınız.
CEVAP: Beyitte, yıldızların ateş saçmasından söz edilmiştir. Halbuki yıldızlar ateş değil, ışık sa- çarlar. Işık ise ateşe ait bir özellik olup aynı zamanda onun bir ürünüdür. Ateş-ışık arasında bütün-parça veya sebep sonuç ilişkisi vardır. Ateş söylenip ışık kast edildiği için burada mecaz-ı mürsel sanatı ortaya çıkmaktadır. Yıldızların geceleyin ışık saçması, normal bir tabiat hadisesi olduğu halde, şair tarafından aşıkların ah etmesine bağlanmış; böylece hüsn-i talil sanatı yapılmıştır.
#28
SORU: “Bana dûzahdan ey meh dem urur gülzârlar sensiz Diraht âteş nihâl-i dil-keş âteş berg ü bâr âteş” (17-19. Soruları yukarıdaki beyite göre cevaplandırınız.) Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitin Türkçesini yazınız.
CEVAP: Ey ay yüzlü! Sensiz olunca gül bahçeleri bana cehennemi anlatırlar; ağaçlar ateş, gönül çeken fidanlar ateş, yapraklar ve meyveler ateştir.
#29
SORU: “Çıkdım ser-i dâra hemçü Mansûr Âvâzım ez-ân nefha-i Sûr Gam kıldı gülûmı şâh mansûr Oldum sipeh-i belâya mahsûr Ol pâdşehin peyâmı yok mu” Yukarıdaki beyitte geçen kelimelerin anlamlarını yazınız.
CEVAP: evap: 1. ser-i dâr: darağacının başı, ağacın üstü. 2. Mansûr: “ene’l-hak” sözüyle tanınan allac-ı Mansûr. 3. hemçü: gibi. 4. ez-ân nefha-i sûr: israfil’in üfleyeceği sur’un sesinden. 5. gülû: boğaz. 6. mansûr: bir ney çeşidi ve âhengi. 7. sipeh: ordu, asker. 8. mahsûr: kuşatılmış, tutsak. 9. peyâm: haber, mesaj.
#30
SORU: “Ol nigâh-ı çeşm-i zehr-âlûddan mey-nûş-ı nâz Ben humâr-ı nergis-i şehlâsının mestânesi” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitte yapılan söz sanatlarını belirtiniz.
CEVAP: Beyitte hem nigah, çeşm, nergis ve şehlâ hem de mey-nuş, humar ve mestâne sözcükleri arasında ayrı ayrı tenasüp sanatı vardır. Beytin ilk mısraı ile ikinci mısraı arasında leff ü neşr-i mürettep sanatı yapılmıştır: ‘Ol’ ile ‘ben’, ‘nigâh-ı çeşm-i zehr-âlûd’ ile ‘humâr-ı nergis-i şehlâ’, ‘mey-nûş-i nâz’ ile ‘mestâne’ arasında ilgi ve paralellik kurulmuştur.
#31
SORU: Beyitteki “meh”ten kasıt nedir?
CEVAP: Beyitteki “meh”ten kasıt sevgilidir (açık istiare).
#32
SORU: “Kâm aldı bu çarhdan gedâlar Ferdâlara kaldı âşnâlar Durmaz mı o ahdler vefâlar Geçmez mi bu etdiğim du‘âlar Hâl-i dilin intizâmı yok mu” Yukarıdaki beyitte geçen kelimelerin anlamlarını yazınız.
CEVAP: 1. kâm: arzu, zevk. 2. gedâ: yoksul, dilenci. 3. çarh: felek. 4. âşnâ: âşinâ, tanıdık. 5. ahd: söz, ahit. 6. dil: gönül. 7. intizâm: düzen, tertip.
#33
SORU: “Zühd-i huşku bezm-i nûş-â-nûşdan fark eylemez Böyledir erbâb-ı hâlin meşreb-i rindânesi” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitte yapılan söz sanatlarını belirtiniz.
CEVAP: Ham sofuluk ile daima içki içilen meclis arasında anlam karşıtlığı bulunmasına rağ- men, bunları ayırt etmemek, ikisini bir görmek tezat sanatını ortaya çıkarır. Rint ile ‘bezm-i nûş-â-nûş’ kavramları arasında da tenasüp sanatı vardır.
#34
SORU: “Dil hayret-i gamla lâl kaldı Gâlib gibi bî-mecâl kaldı Gönderdiğim arz-ı hâl kaldı El’ân bir ihtimâl kaldı İnsâfın o yerde nâmı yok mu” Yukarıdaki beyitte geçen kelimelerin anlamlarını yazınız.
CEVAP: 1. dil: gönül veya dil. 2. lâl: konuşamayan, dilsiz. 3. bî-mecâl: mecalsiz, takatsiz. 4. arz-ı hâl: arzuhal, dilekçe. 5. el’ân: şimdi. 6. nâm: ad, isim.
#35
SORU: “Mahrem-i halvet-sarây-ı zevkı ol Gâlibde gör Başkadır rez duhterinin meşreb-i ferzânesi” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitte yapılan söz sanatlarını gösteriniz.
CEVAP: Beyitte hem rez (asma) hem de ondan elde edilen şarap insana benzetilerek kişileştirilmiş (teşhis); ‘rez’de kendisine benzetilen gizlendiği için kapalı istiare, şarapta ise benzeyen unsur zikredilmediği için açık istiare sanatları yapılmıştır. Duhter ve ferzâne sözcükleri arasında tenasüp, rez duhteri (şarap) ile halvet-sarây-ı zevk arasında başka bir tenasüp, bu son iki kavramla ‘meşreb’ kelimesinin burada kasdedilmeyen ‘içme yeri’ anlamı arasında da iham-ı tenasüp vardır. Şair, Galip’ten bahsederken sanki kendi değilmiş gibi davranarak tecrit sanatına başvurmuştur.
#36
SORU: “El-hazer gâfil bulunma hançer-i hâbîdeden Güft-gûy-ı katldir dâ’im anun efsânesi” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitte yapılan söz sanatlarını gösteriniz.
CEVAP: Beyitte hançere uyumak gibi insani bir özellik verilerek teşhis, konuşma özelliği verilerek de intak sanatları yapılmıştır. Kendisine benzetilen unsur konumundaki insan burada zikredilmeyerek kapalı istiare sanatının ortaya çıkması sağlanmıştır.
#37
SORU: “Âlem-i âbın sevâd-ı hâki hep pür-feyz olur Çeşme-i hûrşîd-i hikmetdir hum-ı mey-hânesi” Şeyh Galip’in gazelinden alınmış olan yukarıdaki beyitte yapılan söz sanatlarını belirtiniz.
CEVAP: Şarap suya benzetilmiş, benzeyen unsur zikredilmeyerek açık istiare yapılmıştır. Âlem söylenmiş ama onun içinde çok küçük bir parça olan şarap meclisi veya şarabın içildiği her türlü ortam kast edilmiş, böylece mecaz-ı mürsel sanatından yararlanılmıştır. Meyhane küpü, hikmet güneşinin pınarına benzetilmiş; benzetme yönü ve edatı kullanılmayarak teşbih-i beliğ sanatının ortaya çıkması sağlanmıştır. Soyut bir kavram olan ‘hikmet’ yine teşbih-i beliğ yoluyla güneşe benzetilerek somutlaştırılmış; daha sonra buna çeşme gibi karşıt anlamlı bir özellik verilerek tezat sanatı yapılmıştır. Âb (su) ile hâk (toprak) sözcükleri arasında da dört unsurla ilgili bir tenasüp vardır.
#38
SORU: “Ey Hızr-ı fütâdegân söyle Bu sırrı edip ıyân söyle Ol sen bana tercemân söyle Ketm etme yegân yegân söyle Gam defterinin tamamı yok mu” Yukarıdaki beyitte geçen fütâdegân, ıyân, tercemân ketm et, yegân kelimelerinin anlamlarını yazınız.
CEVAP: 1. fütâdegân: düşkün, çaresiz, âşık olanlar. 2. ıyân: ayan beyan, açık seçik. 3. tercemân: tercüman. 4. ketm et-: gizlemek, saklamak. 5. yegân yegân: bir bir, teker teker.
#39
SORU:
"Bahr-ı tavil" nedir?
CEVAP:
Aruzun fe‘ilâtün, mefâ‘îlün, müstef‘ilün cüzlerinden her birinin istenildiği kadar
tekrarıyla yazılan şiirdir.
#40
SORU:
Şeyh Galip’in bahr-ı tavili, aruzun hangi kalıbına uygun yazılmıştır?
CEVAP:
Şeyh Galip’in bahr-ı tavili, aruzun fe‘ilatün (fâ‘ilâtün) kalıbına uygun biçimde yazılmıştır.
#41
SORU:
"Gül âteş gül-bün âteş gülşen âteş cûybâr âteş
Semender-tıynetân-ı aşka besdir lâlezâr âteş"
Aşık verilen dizelerde neden Semender'i kullanmıştır?
CEVAP:
Semender, ateşte yaşadığı ve oradan çıkınca öldüğü kabul edilen efsanevi bir hayvan türüdür. Âşık da, tıpkı semender gibi, kendisini sarıp sarmalayan aşk ateşinde yaşamaktadır. Bu nedenle o, her şeye aşkın gözüyle bakmaktadır. Aşk ateş olarak düşünüldüğünden, onun gözünde her şey kaçınılmaz olarak ateşe dönüşmektedir.
#42
SORU:
"Hemân ey sâkî bir sâgar tutuşdur dest-i dildâra
Gazabla bezme geldi şem‘-i meclis-veş yanar âteş"
Verilen dizelerde yapılan söz sanatları nelerdir?
CEVAP:
Beyitte saki, sagar, bezm sözcükleri bir araya getirilerek içki meclisi ile ilgili bir tenasüp sanatı yapılmıştır. Şem (mum) ve ateş sözcükleri de bir başka tenasübü oluşturmaktadır. Tutuşturmak fiilinin burada kasdedilmeyen bir anlamı var: O da yakmaktır. Kasdedilmeyen bu anlam ile şem ve ateş sözcükleri arasında iham-ı tenasüp sanatı vardır. Beyitte, öfkeli sevgili yanan muma benzetilmiş, dolayısıyla teşbih sanatı yapılmıştır.
#43
SORU:
"Nesîm âteş çıkardı gonca-i çeşm-i ümîdimden
Bırakdı gülşen-i âmâlime berk-i bahâr âteş"
Verilen dizelerde hangi somutlaştırmalar yapılmıştır?
CEVAP:
Şair, soyut birer kavram olan umudu gözle, emelleri ise gülşenle somutlaştırmıştır. Bu yolla teşhis sanatı yapılmıştır. Göz, kanlı olarak düşünüldüğü için goncaya teşbih edilmiştir. Goncayı açan, dolayısıyla onun kırmızı rengini açığa çıkaran ise sabah esintisidir. Ateş de üflenerek tutuşturulur. Sabah esintisinin umudun göz goncasından ateş çıkarması, âşığın umutlarının gerçekleşmeye başladığına işarettir. Kendi beklentilerini bir gül bahçesine benzeten şair, bahar şimşeğinin bu bahçeye ateş bıraktığını söylemektedir. Tasavvufta ‘berk’ yani şimşek, manevi yolculukta velilik makamının başlangıcındaki ilk nurun açığa çıkmasını ifade eder.
#44
SORU:
"Rü’yetullâh" nedir?
CEVAP:
Hz. Muhammet’in “Kuşkusuz siz, on dördünde (dolunay halinde) ayı gördüğünüz
gibi, Rabbinizi göreceksiniz.” sözünün kaynaklık ettiği cennette Allah’ı görme olayı.
#45
SORU:
"Mürekkebdir vücûdu tâ ezel yek-pâre sûzişden
Anâsırdan meğer uşşâka olmuşdur dûçâr âteş"
Verilen dizelerden bahsedilen dûçâr âteş nedir?
CEVAP:
Eski kabullere göre evrende dört ana element vardır: Hava, su, toprak ve ateş. Bütün varlıklar bunların farklı terkiplerinden oluşmuştur. Âşıkların vücudu da dört unsurdan meydana geldiği hâlde, başından beri aşk ateşinde yandığı için diğer unsurları yitirmişçesine bütünüyle ateşe dönüşmüştür. Nitekim yanan nesneler bir süre sonra tamamen ateşe dönüşür, kor hâline gelirler. Her şey dört unsurdan oluştuğu için şair, aşk ateşinde yanarak kor hâline gelen âşıklara dört unsurdan sadece ateşin düştüğünü gündeme getirerek kendi aşkını mübalağalı bir dille anlatmaktadır. Âşıkların aşk ateşi içinde çok fazla yanmaları,onların payına dört unsurdan sadece ateşin düşmesi gibi hayalî bir sebebe bağlanmış, sonra ‘meğer’ edatıyla buna şüphe karıştırılmış; böylece şibh-i hüsn-i talil sanatı yapılmıştır.
#46
SORU:
"Aşk bir şem‘-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anun dîvânesi"
Verilen dizelerde yapılan benzetmeler nelerdir?
CEVAP:
Beyitte şair aşk kavramını şem-i ilahiye, kendini onun etrafında dönen bir pervaneye; şevk kavramını zincire, gönlünü o zincire vurulan bir deliye benzetmiştir. Benzetme edatı ve yönü bulunmadığı için burada yapılan benzetme, teşbih-i beliğdir. Şem ile pervane, zencir ile divane arasında ayrı ayrı tenasüp vardır.
#47
SORU:
"Âlem-i âbın sevâd-ı hâki hep pür-feyz olur
Çeşme-i hûrşîd-i hikmetdir hum-ı mey-hânesi"
Verilen dizelerde yapılan söz sanatları nedir?
CEVAP:
Şarap suya benzetilmiş, benzeyen unsur zikredilmeyerek açık istiare yapılmıştır. Âlem söylenmiş ama onun içinde çok küçük bir parça olan şarap meclisi veya şarabın içildiği her türlü ortam kast edilmiş, böylece mecaz-ı mürsel sanatından yararlanılmıştır. Meyhane küpü, hikmet güneşinin pınarına benzetilmiş; benzetme yönü ve edatı kullanılmayarak teşbih-i beliğ sanatının ortaya çıkması sağlanmıştır. Soyut bir kavram olan ‘hikmet’ yine teşbih-i beliğ yoluyla güneşe benzetilerek somutlaştırılmış; daha sonra buna çeşme gibi karşıt anlamlı bir özellik verilerek tezat sanatı yapılmıştır. Âb (su) ile hâk (toprak) sözcükleri arasında da dört unsurla ilgili bir tenasüp vardır.
#48
SORU:
Şeyh Galip'in şiirlerini kimler bestelemiştir?
CEVAP:
Bu gazel, Şeyh Galip’in bestelenmiş şiirlerinden biridir. Eser, Hacı Faik Bey tarafından “Acem-Aksaksemai”, Yavuz Tektay tarafından ise “Acemaşiran-Curcuna” tarzında bestelenmiştir.
#49
SORU:
"Ey dil ey dil niye bu rütbede pür-gamsın sen
Gerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen
Secde-fermâ-yı melek zât-ı mükerremsin sen
Bildiğin gibi değil cümleden akdemsin sen
Rûhsun nefha-i Cibrîl ile tev’emsin sen
Sırr-ı Haksın mesel-i Îsî-i Meryemsin sen
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen"
Dizelerde kullanılan sen zamiriyle kim kastedilmektedir?
CEVAP:
Galip, terci-bendin başından sonuna kadar “sen” zamirine seslenmekte ve onunla konuşmaktadır. İlk bentte redif olarak kullanılan “sen” zamiri, her bendin sonunda tekrar edilen vasıta beyti aracılığıyla bütün bentlere yayılmakta; böylece, şiirin tamamında ona seslenilmektedir. Başlangıçta “Ey gönül!” hitabı kullanılmışsa da, ‘sen’ zamiriyle kasdedilen gönlün kendisi değil, ona sahip olan insandır. Vasıta beytindeki “âdemsin sen” ifadesi bunun açık kanıtıdır. Âdem, insan türünün ilk atasının adı olduğu gibi, aynı zamanda türün de adı olup, insan demektir. Bazı değerlendirmelerde, “zât” sözcüğündeki saygınlık ifade eden anlam çağrışımlarından hareketle buradaki insanın “insan-ı kâmil” olduğu, şairin insan-ı kâmile seslendiği ileri sürülmüştür. Böyle bir yaklaşım, şiirin hem muhatap kitlesini daraltacak hem de değerini azaltacaktır. Çünkü tasavvufî eserlerde anlatıldığı biçimiyle insan-ı kâmil, neredeyse peygamberlerle eş değerdedir. Bu özellikte insan, hem sayıca azdır hem de öyle birinin bu kadar hatırlatmaya ihtiyacı yoktur. Şiirin bütünü göz önünde tutulduğunda, kendi varlığı üzerinde düşünmeye, tefekkür etmeye çağrılan “sen”
zamirinin, bizzat insan türünün her bir tekine karşılık geldiği anlaşılmaktadır.
#50
SORU:
Divan şiiri geleneğinde "ağyâr" kimdir?
CEVAP:
Divan şiiri geleneğinde ‘ağyâr’, âşık ile sevgili arasında bozgunluk çıkarmaya çalışan
kişilere karşılık gelir.
#51
SORU:
"Berk-ı hâtif gibi bu kayd-ı sivâdan güzer et
Erişen hâr u hâsa âteş-i aşkı siper et
Dâmenin tutmaya âsâr-ı alâyık hazer et
Şems-veş hâhiş-i Monlâyile azm-i sefer et
Sâf kıl âyîneni kâbil-i aks-i suver et
Hele bir cem’-i havâs eyle de Gâlib nazar et
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen"
Verilen bent'in konusu nedir?
CEVAP:
Bu bentte Şeyh Galip, insanı, aşağıların aşağısı konumuna düşürecek işlerden uzak
durma konusunda uyarıyor. İnsan, kendisini sıkıntıya sokacak ve Tanrı’dan uzaklaştıracak şeylerden korunmalıdır. Bunlar ise takva kavramını gündeme getirmektedir. Bu bent, şiirin son bendidir. Şair, vasıta beytini son defa tekrar etmeden önce, muhatabından gönül aynasını silip temizlemesini, görüntüleri net biçimde yansıtacak hâle getirmesini; ayrıca, gerçeği kaçırmaması için duyularını derleyip toparlamasını istiyor. Galip’in, nazar etmek için duyuların toparlanmasını istemesi de ilginçtir. Çünkü nazar etmek sadece görme duyusuna ait bir eylemdir. Hâlbuki şair, nazar etmek için diğer duyuların da devreye sokulmasını istiyor. Böylece görme duyusu dışındaki duyulara da bakma ve görme özelliği verilerek “çoklu duyulama” yapılmıştır.
#52
SORU:
Âvîhten-i Câdû Aşk-râ (Cadının Aşk’ı Asması) hangi aruz ölçüsüyle yazılmıştır?
CEVAP:
Mef ‘ûlü mefâ‘ilün fe‘ûlün
#55
SORU:
"Kâm aldı bu çarhdan gedâlar
Ferdâlara kaldı âşnâlar
Durmaz mı o ahdler vefâlar
Geçmez mi bu etdiğim du‘âlar
Hâl-i dilin intizâmı yok mu"
Verilen dizelerde geçen "Kâm" ne demektir?
CEVAP:
kâm: arzu, zevk
#56
SORU:
"Eylerdi hezâr-gûne efgân
Sanırdı gören hezâr-ı nâlân"
Verilen dizelerin anlamı nedir?
CEVAP:
Bülbül gibi ağlayıp inliyordu. Görenler onu ağlayıp inleyen bülbül sanırdı.
#57
SORU:
"Hoş geldin eyâ berîd-i cânân
Bahş et bana bir nüvîd-i cânân
Cân ola fedâ-yı îd-i cânân
Bî-sûd ola mı ümîd-i cânân
Yârin bize bir selâmı yok mu"
Verilen dizelerde geçen berîd ne demektir?
CEVAP:
berîd: haberci, posta
#58
SORU:
"Yâ Rabbi ne intizârdır bu
Geçmez niçe rûzgârdır bu
Hep gussa vü hârhârdır bu
Duysam ki ne şîve-kârdır bu
Vuslat gibi bir merâmı yok mu"
Verilen dizelerde geçen rüzgar ne demektir?
CEVAP:
rûzgâr: zaman, felek