YENİ TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞ II Dersi Tanzimat ve Islahat Fermanları soru cevapları:
Toplam 62 Soru & Cevap#1
SORU:
Batılılaşma süreci nasıl başlamıştır?
CEVAP:
18. yüzyıldan itibaren ise güç dengelerinin Avrupa devletleri lehine ve Osmanlı Devlet’inin aleyhine dönmeye başladığı görülüyor. Bu çerçevede Batı karşısında yüzyıllardır süregelen karşıtlık ilişkisi de değişmeye mecbur kalmıştır. Devlet çöküşü durdurmak için şimdiye kadar düşman olarak konumlandırdığı Avrupa devletlerinin yükselmesini sağlayan faktörleri almak ve uygulamak durumunda kaldı. Bu, modernleşme veya Batılılaşma denilen sürecin başlaması demektir.
#2
SORU:
Osmanlı’daki iyileştirme hareketleri nelerdir?
CEVAP:
Tarihçiler Osmanlıdaki iyileştirme hareketlerini iki devreye ayırırlar. Bunlardan ilki iyileştirme düşüncesinin Osmanlı kültür ve tarihinin kendi ihtiyaçlarından doğduğu düzenlemelerdir. İkincisi ise Tanzimat Dönemini hazırlayan ve içeren, iyileştirme düşüncesinin kaynağında Avrupa kültür ve medeniyetinin bulunduğu devredir.
#3
SORU:
. Batılılaşma sürecinin başlangıcını oluşturan nedir?
CEVAP:
İkinci devredeki iyileştirme hareketlerinin başlangıcı III. Ahmet zamanına (1703-1730) kadar geri götürülebilir. Bu dönemde başta Fransa’da elçi olarak görevlendirilen Yirmisekiz Çelebi Mehmet’in Paris Sefaretname’si başta olmak üzere, Batı’ya dar gözlemlerin etkisiyle başlayan Lâle Devri, özellikle matbaanın İstanbul’da kurulması, bir tercüme heyetinin oluşturulması gibi olaylar Batılılaşma hareketlerinin başlangıcını oluşturur.
#4
SORU:
Nizam-ı Cedit nedir?
CEVAP:
Nizam-ı Cedit deyimi, dar ve geniş olmak üzere, iki anlamda kullanılmıştır: Dar anlamı ile Nizam-ı Cedit, bu dönemde Avrupa orduları standartlarına uygun olarak kurulmak istenen eğitimli orduyu; geniş anlamıyla da Avrupa’nın bilim ve teknik gelişmelerinden yararlanarak, Osmanlı Devlet’inin idari, siyasi, askerî, ekonomik, ilmî ve diğer alanlarda yapılması zorunlu görülen ve bu amaçla girişilen hareketlerin bütününü ifade etmiştir.
#5
SORU:
Nizam-ı Cedit kavramı ne için kullanılmıştır?
CEVAP:
Devletin gerileme dönemi olan 17. ve 18. yüzyıllarda yapılan kimi iyileştirme çalışmalarına daha önce de nizam-ı cedit adı verilmiş olsa bile bu kavram tarihte III. Selim’in giriştiği genişçaplı yenlik girişimleri kullanılmaktadır.
#6
SORU:
Fevkalade elçi ne demektir?
CEVAP:
III. Selim döneminde yapılan önemli uygulamalardan birisi Avrupa başkentlerinde daimi elçilikler açılmasıdır. Bu döneme kadar, uzun zamandan beri Avrupalı devletlerin İstanbul’da daimi elçilikler bulundurmasına karşın Osmanlı Devleti ihtiyaca göre belli sürelerde ve belirli konuları görüşmek üzere elçiler gönderir, “fevkalade elçi” sıfatı taşıyan bu elçiler, görevin tamamlanmasıyla ülkeye geri dönerdi.
#7
SORU:
Ayan ne demektir?
CEVAP:
Anadolu ve Balkanlarda şehrin ileri gelenlerinden oluşan, devlet adına vergi toplama yetkisini elinde bulunduran yarı feodal beylere verilen ad.
#8
SORU:
Şark Meselesi nedir?
CEVAP:
Yüzyılın en dikkat çeken kavramı olan Şark Meselesi, Avrupa devletlerinin Osmanlı topraklarındaki niyetinin kavramlaştırılmış halidir. Buna göre Şark Meselesi, Batılı devletlerin Osmanlılarla ve Osmanlı topraklarındaki emelleri çerçevesinde kendi aralarındaki ilişkileri de belirleyen bir anlam taşımaktadır.
#9
SORU:
Sırp Prensliği nasıl kurulmuştur?
CEVAP:
III. Selim zamanında bölgedeki yeniçeri dayılarını sultana şikâyet eden Sırp ileri gelenlerinden bazılarının dönüşlerinde öldürülmesi üzerine 1804’te yeniçerilere karşı başlatılan ayaklanma zaman içerisinde Osmanlı yönetimine yönelmişve bağımsızlık taleplerine dönüşmüştür. Kısa süre içerisinde Avusturya, Rusya ve Fransa’nın da karıştığı bir mesele haline gelmiştir. Rusların desteğiyle Sırp isyanı daha da genişledi. Bu isyanlar süreci 1817’de Osmanlı sınırları içerisinde ve İstanbul’a bağlı kalmak koşuluyla Sırbistan Prensliğinin Osmanlı Devlet tarafından kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır.
#10
SORU:
Rum isyanı nasıl başlamıştır?
CEVAP:
Osmanlı Devleti’nin bölgeden sorumlu Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa II. Mahmut tarafından bazı haksız gerekçelerle görevden alınınca isyan etti (1820). Hurşit Paşa, komutasındaki askerler isyancı Ali Paşa’nın üzerine gönderildi. Osmanlı Devleti’nin iki komutanı ve ordusu karşı karşıya geldi. Bu da buradaki ayrılıkçılara harekete geçme fırsatı hazırlamışoldu. Bu koşullar altında 1821’de Rum isyanı başladı. 1827’de Mısır Vals Mehmet Al Paşa’nın donanmasının da yardımıyla isyan bastırıldı. Fakat bu bir çözüm olmadı.
#11
SORU:
Yunan Devleti nasıl kurulmuştur?
CEVAP:
İngiltere, Fransa ve Rusya’nın anlaşmasıyla Osmanlı Devleti’ne Yunanlılara bağımsızlık verilmesi dayatıldı. Bunu kabul etmeyen Babıali’yi cezalandırmak için Navarin’de, Türk ve Mısır donanmaları ani bir baskınla batırıldı. Ardından 1828-1829’da Rusların Osmanlılara saldırması ve Osmanlı Devleti’nin bu savaşı kaybetmesi ile imzalanan Edirne Antlaşması Rumlara bağımsızlığın yolunu açmıştır. Avrupa devletler Şubat 1830’da Yunanistan Devleti’nin kuruluşunu karara bağladılar ve Osmanlı’ya da Nisan 1830’da kabul ettirdiler.
#12
SORU:
Osmanlı İran Savaşı neden bitmiştir?
CEVAP:
1821’de İran Şahı Feth Ali Şah, oğullarından birini Doğu Anadolu’ya, diğerini ise Bağdat bölgesine orduyla gönderdi. Bölgeye gönderilmişbulunan Osmanlı ordusuyla savaşırken 1822’de İran ordusunda çıkan kolera 2 tarafları barışa yönlendirmiştir. Erzurum’da imzalanan barış antlaşmasıyla savatan önceki duruma, 1746’dak koşullara dönülmesi karara bağlanmıştır.
#13
SORU:
Fransızların Cezayir’i işgal nedeni nedir?
CEVAP:
Osmanlı-Rus Savaşının ve diğer iç sorunların üstesinden gelmeye çalışan Osmanlı Devleti’nin bu durumundan yararlanmak isteyen Fransa 1827’de Cezayir’e savaş ilan etti ve bu durumu bir nota le Osmanlı Devleti’ne bildirdi. Uzun süre kuşatma altında tuttuğu Cezayir’ ancak 1830’da işgal eden Fransa, tam olarak hâkim olabilmek için Emr Abdülkadir komutasındaki milis kuvvetlerini yendiği 1847’yi beklemek zorunda kaldı. Osmanlı Devlet içinde bulunduğu koşullardan dolayı daha önce kendisine bağlı bölgeyi kaybetmiş oldu.
#14
SORU:
Mehmet Ali Paşa kimdir?
CEVAP:
Mehmet Al Paşa, Kavala hâkiminin oğlu olarak 1798 yılında Mısır’ı işgal eden Fransızlara karşı savaşmak üzere gönderilenler arasında Mısır’a geldi. Okuma yazma bilmemesine karşın oldukça zeki ve cesur bir kimse olan Mehmet Ali Paşa, Fransızların Mısır’dan çekilmesi üzerine buradaki kargaşalıktan yararlanarak ayaklanmalar çıkaran başıbozuk grupların başına geçti. Osmanlı Devleti’nin oraya gönderdiği valilere çeşitli entrikalarla zorluklar çıkararak hepsini oradan kaçırdı. Bunun üzerine İstanbul, yıllık belli bir vergi vermek ve Medine’de isyan çıkarmış olan Vahabileri bastırmak şartıyla Mehmet Ali Paşa’yı Mısır’a vali atadı (1805). Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Osmanlı’nın da yapmaya çalıştığı birçok yeniliği hızla gerçekleştirdi. Fransa’ya öğrenim için gençler gönderdi, Avrupa’dan uzmanlar getirerek Mısır’ın kalkınmasını sağladı. Avrupa modelinde bir ordu ve donanma kurdu. Babıali, Mehmet Ali Paşa’nın Kölemenlerden daha tehlikeli olduğunu fark etmişse de Rusya ile savahalinde olduğundan bir şey yapamadı. Böylece Mehmet Ali, İngilizleri Mısır’dan çıkarıp Kölemenleri de öldürterek tam bir hâkimiyet kurdu ve yerini sağlamlaştırdı.
#15
SORU:
I. Mısır meselesi nedir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti’nin güçsüz durumu Mehmet Ali Paşa’ya imkân sağlamış, Mora isyanında ondan yardım istenmiştir. Bu Paşa’nın özgüvenini daha da artırmış ve 1831’de Suriye’ye saldırarak o vakte kadar görünüşte bağlı olduğu Osmanlı’ya isyan etmiştir. Suriye’yi aldıktan sonra Anadolu’ya yönelen Mısır kuvvetleri komutanı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Konya’da Osmanlı ordusunu yenerek 1833’te Kütahya’ya kadar geldi. II. Mahmut İstanbul’u tehlikede görerek Avrupa devletlerinden yardım istemek zorunda kaldı. Bu da meseleyi bir iç sorun olmaktan çıkararak devletlerarası bir konu haline getirdi. Önce Ruslar II. Mahmut’un talebi ile İstanbul Anadolu yakasına asker çıkardılar. Bundan rahatsız olan Fransa ve İngiltere baskısıyla Adana Mehmet Ali’ye bırakılmak üzere Osmanlı Devlet le valisi arasında Kütahya Antlaşmasını sağladılar (1833). Böylece birinci Mısır meselesi sona ermiş oldu. Fakat Kütahya Antlaşması ne Sultan II. Mahmut’u ne de Mehmet Ali’yi memnun etmişti. Üstelik bu savaşın sonuçlarından birisi olarak Osmanlılar Ruslarla da Hünkâr İskelesi Antlaşması imzalamak zorunda kalmıştı.
#16
SORU:
Londra Antlaşması neden yapılmıştır?
CEVAP:
Mehmet Ali Paşa 1833’ten sonra tamamen bağımsız hükümdar gibi davranmış İstanbul’a gönderdiği vergiyi azaltmıştır. İki taraf arasındaki güvensizliği ve sürtüşmeyi artırıcı hareketlerden sonra Nizip Savaşında da (1839) Osmanlı ordusu ağır yenilgi aldı. Bu yenilgi haberi İstanbul’a ulaşmadan II. Mahmut vefat etti. Yerine çocuk yaşta geçen Abdülmecit’in sadrazamlığa Hüsrev Paşa’yı getirmesine tepki olarak Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa’nın ordusuyla Mısır’a, Mehmet Ali’ye teslim olması Osmanlı Devleti’ni ordusuz ve donanmasız bırakmış oldu. Bunun üzerine yeniden devreye giren İngiltere Mehmet Ali’nin ordusunu yenip Suriye’den çıkarmışve baskı yaparak Osmanlı ile anlaşmasını sağlamıştır. Londra Antlaşmasıyla karara bağlanan bu yeni durumda Osmanlı Devleti Mısır valiliğinin babadan oğula geçmek üzere Mehmet Ali Paşa’da kalmasına razı olmuştur.
#17
SORU:
II. Mahmut’un yaptığı yenilikler nelerdir?
CEVAP:
III. Selim’den beri yarım kalan yeniçeri meselesi kökünden halledildi (1826) ve yerine Asakiri- Mansure-i Muhammediye adıyla yen askerî teşkilat kuruldu. Birliğin eğitimi için Avrupa’dan uzmanlar getirildi, yeni kıyafetler hazırlatıldı. “Divan-ı Hümayun”a geniş yetkiler verilerek alınacak kararların padişah tarafından onaylanacağı belirtildi. Daha sonra da tamamen değiştirilerek yerine Mecls-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye adıyla yeni bir meclis kuruldu (1838). Çeşitli bakanlıklar kuruldu. Babıali, resmî idare haline getirildi; şehremanetinin yerine ihtisap nazırlığı kuruldu. 1824’te sıbyan mektepler açılarak İlkokul eğitimi mecburî hale getirilmişse de uygulanması Tanzimat’tan sonraya kalmıştır. 1827’den itibaren Avrupa’ya eğitim için öğrenci gönderilmeye başlandı. Mekteb-i Harbiye ve Muzıka-yı Hümayun (1834) okulları açıldı, uzun zaman ihmal edilen Mühendishane- Bahr-y Hümayun Heybelada’ya taşınarak yenden canlandırıldı yeni sivil ve askerî hastaneler açıldı. Modern tıp fakülteleri düzeyinde bir eğitim kurumu olarak 1839 tarihinde Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane açıldı. Avrupa devletlerinde olduğu gibi bakanlıklar (nezaret) kuruldu. III. Selim tarafından kurulan, fakat daha sonra uygulanamayan Avrupa’daki daimi elçilikler yeniden kuruldu (1834). Posta teşkilatının kurulması, pasaport uygulaması gibi yenilikler de bu dönemde hayata geçirildi. Bütün bu reform programının halka anlatılması maksadıyla ilk gazete olan Takvim-i Vekay (1831) yayımlanmaya başlandı.
#18
SORU:
Tanzimat ne anlama gelir?
CEVAP:
Tanzimat, düzenleme anlamına gelen tanzim sözcüğünü çoğuludur. Düzenlemeler, reformlar anlamına gelmektedir.
#19
SORU:
Tanzimat Fermanı hangi tarihte ilan edilmiştir?
CEVAP:
Tanzimat Fermanı, Abdülmecit’in tahta geçmesinden dört ay sonra 3 Kasım 1839 tarihinde aynı zamanda hariciye nazırlığı görevini de üstlenmişbulunan Londra elçisi Mustafa Reşit Paşa’nın yurda dönerek padişahı ikna etmesiyle Osmanlı devlet adamlarının, halkın ve yabancı diplomatların bulunduğu bir toplantıda okunmuştur. Yaygın olarak Tanzimat Fermanı adıyla anılan bu metnin diğer bir adı okunduğu yer dolayısıyla Gülhane Hatt-ı Hümayunu’dur.
#20
SORU:
Tanzimat Fermanı’nın sebepleri nelerdir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti 18. yüzyıla büyük karışıklıklar ve sorunlarla girerken Batılı toplumlar Rönesanstan beri yükselmeye devam ediyordu. Birbirine zıt bu iki durumun Osmanlı Devleti yöneticilerini Batıda oluşan medeniyetin sonuçlarından yararlanmak ve böylece siyasi birliğini korumaya, devletin devamını sağlamaya çalışmak zorunda bırakmıştır. Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesinin arkasındaki genel sebep budur.
#22
SORU:
Fermanın toplandığı üç esas nokta nedir?
CEVAP:
Can, ırz (şeref), mal güvenliğinin sağlanması; iltizam usulünün kaldırılması; Askerlik görevinin düzene sokulması ve 4-5 sene ile sınırlandırılması fermanın temel hedefleridir.
#23
SORU:
İltizam nedir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti’nde bazı vergilerin, ihale yoluyla üstlenen kişiler tarafından toplanması. Bu vergiyi toplayan kişiye mültezim denilir.
#24
SORU:
Tarihçilere göre Tanzimat Fermanı ne zamana kadar sürmüştür?
CEVAP:
Bazı tarihçilere göre 1856 Islahat Fermanı’na, bazı tarihçilere göre 1876’da Meşrutiyet’in ilan edilmesine, bazı tarihçilere göre 1908 II. Meşrutiyet’in ilanına, bazı görüşlere göre ise 1922 Cumhuriyet’in kuruluşuna kadarki dönem “Tanzimat Dönemi” olarak adlandırılmıştır.
#25
SORU:
Tanzimat’ın dönemleri nasıl ifade edilmiştir?
CEVAP:
1839-1856 arasını Tanzimat’ın birinci dönemi, 1856-1876 arasını ikinci dönemi olarak değerlendirmek genel ve yaygın yaklaşımdır.
#26
SORU:
Edebiyat tarihçiliği açısından Tanzimat dönemleri nasıl ifade edilmiştir?
CEVAP:
1876 öncesi Tanzimat’ın birinci kuşağı, 1876 sonrası Tanzimat’ın ikinci kuşağı kabul edilir.
#27
SORU:
Tanzimat Fermanı’nın uygulanmasında yaşanan zorluk ve tepkiler nelerdir?
CEVAP:
Fermanın halka anlatılması için hükümet olağanüstü gayret sarf etmiş, ferman ertesi gün Takvim-i Vekayi’de yayımlandığı gibi, eyaletlere ve sancaklara gönderilerek vergi ve askerlik konusundaki düzenlemelerin beklenmesi, diğerlerinin hemen uygulanması emredilmiştir. Gülhane Hattı’nın yeni devrin başlangıcı olduğunun anlaşılması için çaba harcanmıştır. Müslümanlar gayrı müslimlere verilen izinlerden memnun olmamıştır. Müslümanların gavurlarla aynı seviyeye indirildiği, Hatt’ın ilanının İngiliz siyasetinin sonucu olduğu düşünülmüştür. Tanzimat’ın öngördüğü mal, dar ve askerî yenilikler imparatorluğun her yerinde aynı anda yürürlüğe konulamamıştır. Fermanın uygulamaya geçirilmesi sırsında din farkı gözetilmeksizin bazı vergi düzenlemelerinin yapılması toplumda tepki görmüştür. Bu bahanelerle isyanlar çıkmıştır.
#28
SORU:
Islahat Fermanı ne zaman okunmuştur?
CEVAP:
Tanzimat Fermanı’ndan 17 yıl sonra, 28 Şubat 1856’da yayımlanan bu ferman Sultan Abdülmecit’e aittir. Babıali’de bütün nazırların, Şeyhülislâm’ın, yüksek rütbeli memurların, patrik, hahambaşı ve diğer cemaat ileri gelenlerinin önünde okunduktan sonra, Paris Antlaşması’nı hazırlamakta olan devletlere bildirildi.
#29
SORU:
Islahat Fermanı’nın sebebi nedir?
CEVAP:
Islahat Fermanı’nın ilanı öncesindeki en önemli sorun, hatta doğrudan doğruya fermanın hazırlanmasında, ilan edilmesinde etkisi olan olay Kırım Savaşı olarak bilinen ve Avrupa devletlerinin de karışıp taraf olduğu Osmanlı-Rus Savaşıdır.
#31
SORU:
Islahat Fermanı’nın da askerlik durumu nasıldır?
CEVAP:
Hristiyan tebaanın istemediği zorunlu askerlik teklif uygulamada ilk defa olarak bedelli askerliğe dönüştürülmüş, bu uygulamadan kısmen Müslümanlar da yararlanmışlardır.
#32
SORU:
Islahat Fermanı’nın sonucunda neler olmuştur?
CEVAP:
Islahat Fermanı görünüşte bütün Osmanlı tebaasını din, millet gibi herhangi bir ayırım gözetmeksizin kaynaştırmayı amaçlamışolmasına karşın bu yönde bir sonuç doğurmamıştır. Denilebilir ki Osmanlı devlet yöneticileri bakımından tıpkı Tanzimat Fermanı gibi Islahat Fermanı’nın da düşünsel arka planını Osmanlılık düşüncesinin yerleşmesi oluşturuyordu. Bu hedef sağlanamamış, aksine ayrılıkçı fikirlerin gayrimüslümler arasında giderek daha fazla yaygınlaşması önlenememiştir. Ayrıca, Fermanla ifade edilen eşit haklar, sağlanacak imtiyazlar sanki daha önceki sistemde gayrimüslümlere haksızlık yapıldığı gibi bir yanlış algının oluşmasına sebep olmuştur. Bu da doğal olarak yabancı devletlerin Osmanlı Devlet üzerinde baskı yapma bahanelerini artırmış oldu. Islahat Fermanı’nın önemli sonuçlarından birisi de gayrimüslümlerin kendi meclislerini oluşturup, kendi yasalarını yapmalarına imkân hazırlamışolmasıydı. Böylece kendi meseleleri ile ilgili kararlar alabilmiş; nahiye, vilayet ve Ahkâm-ı Adliye meclislerinde üye bulundurma yetkileri kazanmışlardı. Onların kendi cemaatler için hazırladıkları Rum Patriği Nizamatı (1862), 4 Ermeni Patriği Nizamatı (1863), Hahamhane Nizamatı (1865) Avrupa tarafından âdeta bu toplulukların kendilerine özgü anayasası (consttuton) olarak algılanmıştır.
#33
SORU:
Fermanların batı tarzı bir devlet oluşumundaki rolü nedir?
CEVAP:
Tanzimat ve Islahat fermanları Türk tarihinde ilk defa olarak III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde başlayan ve Batı’yı genel bir model olarak kabul edip Osmanlı Devleti’ni bu modele göre dönüştürme düşüncesinin hukuk biçimi içerisindeki ilk temel metinler olarak kabul edilirler. Bu metinlerin temel teklifler arasında bulunan can ve mal emniyeti, bir taraftan bürokratları, devletin işleyişinde rol alan kimseler uygulamalarında koruma altına alırken daha önce mutlak biri iradeye sahip olan padişah ise kendi yetkilerini kısıtlamayı kabul ediyordu. Böylece devlet mekanizmasıyla hanedan üyeler arasındaki kurumsal aynilik yerini bir tür ikiliğe bırakmaya başlıyordu. Babıali süreç çerisinde yeni bir yönetim merkezi halini alıyordu. Aynı şekilde Batı’daki örneklerinde de görüldüğü üzere mülkiyetin yasal koruma altına alınması da orta sınıfların oluşması ve gelişmesi için bir zemin oluşturmaya yarayacaktı.
#34
SORU:
I. Meşrutiyet’in ilanına kadar olan dönemde neler yapılmıştır?
CEVAP:
1876’da ilan edilecek olan I. Meşrutiyet’e kadarki döneminde Vilayet Nizamnamesi ile dar yapı değiştirilmişve eyaletler kaldırılarak Cumhuriyet kurulduktan sonra da kimi değişikliklerle sürdürülecek olan il, sancak, kaza, nahiye ve köy yönetim birimleri oluşturulmuştur. Bu çerçevede il genel meclisleri kurulmuştur. Batılı örneklerine benzer bir teşkilat yine bu dönemde tesis edilmiştir. Bugünkü Danıştay’ın görevini, yönetimle ilgili yargı konularını ele alan ve hükme bağlayan Şûrâ-yı Devlet ile bugünkü Yargıtay’ın görevini üstlenen Ahkâm-ı Adliye’nin kurulması yargı ve yürütmenin birbirinden ayrılması anlamına gelmektedir.
#35
SORU:
Millet sistemi nedir?
CEVAP:
Klasik Osmanlı Devleti’nin en güçlü uygulamalarından birisi yönetim altındaki yerlerde bulunan halka, din veya etnik yapı ayırımı yapmaksızın diledikleri gibi yaşamalarına zemin hazırlamışolmasıdır. Özellikle Fatih zamanından itibaren uygulanan ve Batılı tarihçiler tarafından “millet sistemi” olarak adlandırılan bu sistemin temeli, devletin yönetimi altındaki vatandaşları Müslüman ve gayrimüslim olarak ikiye ayırıp, gayrimüslimler de kendi aralarında mensup oldukları cemaatlere göre değerlendirmesine dayanır. Buradaki millet sözcüğünün anlamı cemaat demektir ve tamamen dini bir anlam ifade etmektedir.
#36
SORU:
Klasik Osmanlı Devleti zamanında gayrimüslümlerin yaşamları nasıl oluşturulmuştur?
CEVAP:
Gayrimüslim ahali Ortodoks milleti, Katolik milleti, Ermeni milleti, Yahudi milleti gibi dini cemaatlere göre tasnif edilmiştir. Devlet bu cemaat mensuplarının hukuki işlemlerini kendi cemaatleri içinde yapmalarına, askerlik görevinden muaf olmalarına, belirli bir vergi karşılığı olarak izin vermiştir.
#37
SORU:
Cemaatlerin ayrımı ne zaman sonlandırılmıştır?
CEVAP:
Önce Tanzimat Fermanı’nda örtük biçimde, sonra da Islahat Fermanı’nda açıkça din ayrımı gözetilmesinden vazgeçildiğinin belirtilmesi ile bu geleneksel uygulama da kalkmış oldu. Böylece Tanzimat Döneminin önemli özelliklerinden birisini, din referanslı toplum ve devlet yapısından uzaklaşmaya çalışmak oluşturur.
#38
SORU:
Fermanlar, Osmanlı Devleti’ni nasıl etkilemiştir?
CEVAP:
Bu süreçte yeni bir eğitim sistemi, yeni ve bağımsız yargı sistemi ve yeni bir idari mekanizma Osmanlı Devleti’nde bazen özünü yitirmişolarak Batı’dan alınıp uygulamaya sokulurken temel zihniyet modern bir devlet yapılanmasını sağlamaktı. Bununla birlikte eski yapının da varlığını devam ettirmesi Tanzimat Döneminin karakteristik özelliklerinden birisi olan zihniyet ikiliğini ortaya çıkarmıştır.
#39
SORU:
Fermanlar, devlet ile uyruğu arasındaki ilişkilerde nasıl sorunlar çıkarmıştır?
CEVAP:
Devlet ile uyruğu arasındaki ilişkiyi yeniden belirleyen ve millet sisteminin terki anlamına gelen din farkı gözetilmeksizin bütün vatandaşların devlet karşısında eşit olduğu ilkesi yakın ve hatta orta vadede Osmanlı Devleti’nin yararına bir sonuç doğurmamış; tam aksine toplumda tepkilere sebep olmuştur.
#40
SORU:
Fermanların edebiyata olumsuz yansıması nedir?
CEVAP:
Edebiyatta karşılığını bulacak olan ve modernleşmenin özünü oluşturan olgulardan ziyade, giyim kuşam vb. daha çok görüntüye ait yüzeysel etkenlerin toplum içerisinde görünürlük kazanması da modernleşmenin tartışmalı ve gerilimli bir süreç olmasına yol açmıştır. Başarılması halinde devletiyle iyileştirip, toplumu geliştirebilecek olan birçok yararlı düzenleme bu tür ikincil tartışmalar arasında harcanmıştır, denilebilir.
#41
SORU:
Fermanlar, devlet memurlarını nasıl etkilemiştir?
CEVAP:
Devlet memurları arasında yaygınlaşan modaların masrafları artırması, rüşvetin önüne geçilememesi, vergilerin toplanmasında başarı sağlanamaması bu dönemde ahlaki bir çöküntüye de yol açmıştır.
#42
SORU:
Fermanlar, bürokrasiyi nasıl etkilemiştir?
CEVAP:
İleride emperyalizm adı verilecek olan, başka ülkelerle ilişkilerin tamamıyla ekonomik çıkarlar üzerinden sürdüren Batılı devletlerin Osmanlı Devleti karşısındaki tutumu da bu süreçteki iyileştirmeler konusunda devlet bürokrasisinin tereddütlü davranmasına yol açmıştır.
#43
SORU:
Batılılaşma hareketinin başlangıcını hangi olaylar oluşturur?
CEVAP:
Başta Fransa’da elçi olarak görevlendirilen Yirmisekiz Çelebi Mehmet’in (ö. 1732) Paris Sefaretname’si başta olmak üzere, Batı’ya dair gözlemlerin etkisiyle başlayan Lâle Devri, özellikle matbaanın İstanbul’da kurulması, bir tercüme heyetinin oluşturulması
gibi olaylar Batılılaşma hareketlerinin başlangıcını oluşturur.
#44
SORU:
Avrupa başkentlerinde daimi Osmanlı elçiliklerinin açılması hangi padişah döneminde gerçekleşmiştir?
CEVAP:
III. Selim döneminde yapılan önemli uygulamalardan birisi Avrupa başkentlerinde
daimi elçilikler açılmasıdır.
#45
SORU:
Sırp İsyanı ve Sırp Prensliğinin Kurulması nasıl gerçekleşmiştir?
CEVAP:
15. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılan ve 18. yüzyılın ortalarına kadar sorunsuz bir
biçimde yönetilen Sırp halkı, bu yüzyıldan sonra Osmanlı yönetimine karşı sorun çıkarmaya başlamıştır. Bölgenin Osmanlı, Rus ve Avusturya ordularının savaş alanı haline gelmesi, bu iki devlet tarafından Türkler aleyhine kışkırtılmaları ve giderek yükselen milliyetçi duygular sebebiyle merkezî yönetime karşı hareketleri, bölgedeki Osmanlı devlet görevlilerinin halka kötü davranmasıyla da isyan noktasına kadar yükselmiştir. III. Selim zamanında bölgedeki yeniçeri dayılarını sultana şikâyet eden Sırp ileri gelenlerinden bazılarının dönüşlerinde öldürülmesi üzerine 1804’te yeniçerilere karşı başlatılan ayaklanma zaman içerisinde Osmanlı yönetimine yönelmiş ve bağımsızlık taleplerine dönüşmüştür. Kısa süre içerisinde Avusturya, Rusya ve Fransa’nın da karıştığı bir mesele haline gelmiştir. Rusların desteğiyle Sırp isyanı daha da genişledi. Bu isyanlar süreci 1817’de Osmanlı sınırları içerisinde ve İstanbul’a bağlı kalmak koşuluyla Sırbistan Prensliği’nin Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmesiyle sonuçlandı. Böylece Osmanlı tarihinde ilk defa bir Hristiyan toplum isyan ederek bir başarı kazanmış, siyasi bir statü elde etmiş oldu. Bu aynı zamanda diğer Hristiyan toplumlar için de örnek oluşturdu.
#46
SORU:
Bağımsız Yunanistan devleti kaç yılında kurulmuştur?
CEVAP:
Avrupa devletleri Şubat 1830’da Yunanistan Devleti’nin kuruluşunu karara bağladılar ve Osmanlı’ya da Nisan 1830’da kabul ettirdiler.
#47
SORU:
Fransa'nın Cezayir'i işgali nasıl gerçekleşmiştir?
CEVAP:
Osmanlı-Rus Savaşının ve diğer iç sorunların üstesinden gelmeye çalışan Osmanlı Devleti’nin bu durumundan yararlanmak isteyen Fransa 1827’de Cezayir’e savaş ilan etti ve bu durumu bir nota ile Osmanlı Devleti’ne bildirdi. Uzun süre kuşatma altında tuttuğu Cezayir’i ancak 1830’da işgal eden Fransa, tam olarak hâkim olabilmek için Emir Abdülkadir komutasındaki milis kuvvetlerini yendiği 1847’yi beklemek zorunda kaldı. Osmanlı Devleti içinde bulunduğu koşullardan dolayı daha önce kendisine bağlı
bölgeyi kaybetmiş oldu.
#48
SORU:
Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın gerçekleştirdiği yenilikler nelerdir?
CEVAP:
Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Osmanlı’nın da yapmaya çalıştığı birçok yeniliği hızla gerçekleştirdi. Fransa’ya öğrenim için gençler gönderdi, Avrupa’dan uzmanlar getirerek Mısır’ın kalkınmasını sağladı. Avrupa modelinde bir ordu ve donanma kurdu.
#49
SORU:
Hangi antlaşma ile Osmanlı Devleti Mısır valiliğinin babadan oğula geçmek üzere Mehmet Ali
Paşa’da kalmasına razı olmuştur?
CEVAP:
Abdülmecit’in sadrazamlığa Hüsrev Paşa’yı getirmesine tepki olarak Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa’nın ordusuyla Mısır’a, Mehmet Ali’ye teslim olması Osmanlı Devleti’ni ordudan başka donanmasız da bırakmış oldu. Bunun üzerine yeniden devreye giren İngiltere Mehmet Ali’nin ordusunu yenip Suriye’den çıkarmış ve baskı yaparak Osmanlı ile anlaşmasını sağlamıştır. Londra Antlaşmasıyla karara bağlanan bu yeni durumda Osmanlı Devleti Mısır valiliğinin babadan oğula geçmek üzere Mehmet Ali Paşa’da kalmasına razı olmuştur.
#50
SORU:
II. Mahmud döneminde kurulan yeni ordunun ismi nedir?
CEVAP:
II. Mahmud döneminde, III. Selim’den beri yarım kalmış olan yeniçeri meselesi kökünden halledildi (1826) ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir askerî teşkilat kuruldu.
#51
SORU:
II. Mahmud'un yaptığı yenilikler nelerdir?
CEVAP:
Öncelikle III. Selim’den beri yarım kalmış olan yeniçeri meselesi kökünden halledildi (1826) ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir askerî teşkilat kuruldu. Bu yeni birliğin eğitimi için Avrupa’dan uzmanlar getirildi, yeni kıyafetler hazırlatıldı. “Divan-ı Hümayun”a geniş yetkiler verilerek alınacak kararların padişah tarafından onaylanacağı belirtildi. Daha sonra da tamamen değiştirilerek yerine Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye adıyla yeni bir meclis kuruldu (1838). Çeşitli bakanlıklar kuruldu. Babıali, resmî bir daire haline getirildi; şehremanetinin yerine ihtisap nazırlığı kuruldu. 1824’te sıbyan mektepleri açılarak ilkokul eğitimi mecburî hale getirilmişse de uygulanması Tanzimat’tan sonraya kalmıştır. 1827’den itibaren Avrupa’ya eğitim için öğrenci gönderilmeye başlandı. Mekteb-i Harbiye ve Muzıka-yı Hümayun (1834) okulları açıldı, uzun zaman ihmal edilmiş bulunan Mühendishane-i Bahr-yi Hümayun Heybeliada’ya taşınarak yeniden canlandırıldı. Tıbhane-i Âmire (1827), Cerrahhane (1832); yeni sivil ve askerî hastaneler açıldı. Nihayet modern tıp fakülteleri düzeyinde bir eğitim kurumu olarak 1839 tarihinde Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane açıldı. Avrupa devletlerinde olduğu gibi bakanlıklar (nezaret) kuruldu. III. Selim tarafından kurulan, fakat daha sonra uygulanamayan Avrupa’daki daimi elçilikler yeniden kuruldu (1834). Posta teşkilatının kurulması, pasaport uygulaması gibi yenilikler de bu dönemde hayata geçirildi. Bütün bu reform programının halka anlatılması maksadıyla ilk gazete olan Takvim-i Vekayi (1831) yayımlanmaya başlandı.
#52
SORU:
Tanzimat sözcüğü ne anlma gelmektedir?
CEVAP:
Tanzimat, düzenleme anlamına gelen tanzim sözcüğünün çoğuludur. Düzenlemeler, reformlar anlamına gelmektedir.
#53
SORU:
Tanzimat Fermanı'nın diğer ismi nedir?
CEVAP:
Yaygın olarak Tanzimat Fermanı adıyla anılan bu metnin diğer bir adı okunduğu yer dolayısıyla Gülhane Hatt-ı Hümayunu’dur.
#54
SORU:
Tanzimat Fermanı'nın ilânının sebepleri nelerdir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti 18. yüzyıla büyük karışıklıklar ve sorunlarla girerken Batılı toplumlar Rönesanstan beri yükselmeye devam ediyordu. Birbirine zıt bu iki durumun Osmanlı Devleti yöneticilerini Batıda oluşan medeniyetin sonuçlarından yararlanmak ve böylece siyasi birliğini korumaya, devletin devamını sağlamaya çalışmak zorunda bırakmıştır. Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesinin arkasındaki genel sebep budur. III. Ahmet (1703-1730) zamanındaki Lale Devrinden beri Avrupa devletleri modelinde yapılan ıslahatların istikrarlı bir biçimde
sürdürülememesine karşın Batıdaki olup bitenler konusunda bilgilerin artması ve makasın giderek daha da açılması aydın bürokrat Osmanlı yöneticilerinde kararlılık oluşturmuştur denilebilir.
#55
SORU:
Tanzimat Fermanı'nın maddelerinin toplandığı üç esas nokta nedir?
CEVAP:
Fermanın maddelerinin üç esas noktada toplandığı görülüyor. Can, ırz (şeref), mal güvenliğinin sağlanması; iltizam usulünün kaldırılması; Askerlik görevinin düzene sokulması ve 4-5 sene ile sınırlandırılması fermanın temel hedefleridir.
#56
SORU:
Tanzimat Dönemi, çeşitli görüşlere göre farklı tarihlere kadar uzanır. Bu tarihler nelerdir?
CEVAP:
“Tanzimat” sözcüğü, Osmanlı Devleti’nin son döneminde değişik kapsamlarla anılan bir devrin adlandırılmasına da zemin hazırlamıştır. Buna göre III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde yapılan, yapılmak istenen bilinçli ve sistemli ıslah çalışmalarından başlayarak bazı tarihçilere göre 1856 Islahat Fermanı’na, bazı tarihçilere
göre 1876’da Meşrutiyet’in ilan edilmesine, bazı tarihçilere göre 1908 II. Meşrutiyet’in ilanına, bazı görüşlere göre ise 1922 Cumhuriyet’in kuruluşuna kadarki dönem “Tanzimat
Dönemi” olarak adlandırılmıştır. Öte yandan 1839-1856 arasını Tanzimat’ın birinci dönemi (Mustafa Reşit Paşa dönemi), 1856-1876 arasını ikinci dönem (Ali, Fuat ve Mithat paşaların dönemi) olarak değerlendirmek de genel ve yaygın bir yaklaşımdır. Bu durumda siyasal olarak 1876 tarihinde Tanzimat Döneminin kapandığı da
#57
SORU:
Edebiyat tarihçiliği açısından 1876 öncesi Tanzimat’ın birinci kuşağı edebiyatçıları kimlerdir?
CEVAP:
Edebiyat tarihçiliği açısından 1876 öncesi Tanzimat’ın birinci kuşağı (Şinasi, Ziya
Paşa, Namık Kemal vd.), 1876 sonrası Tanzimat’ın ikinci kuşağı (Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hâmit, Muallim Naci, Samipaşazade Sezai vd.) kabul edilir.
#58
SORU:
Tanzimat Fermanı’nın uygulanmasında yaşanan zorluklar ve tepkiler neler olmuştur?
CEVAP:
Tanzimat Fermanı’nın İmparatorluğun her tarafında geniş ölçüde duyulmuş, çeşitli tepkilerle karşılanmıştır. Fermanın halka anlatılması için hükümet olağanüstü bir gayret sarf etmiş, ferman ertesi gün Takvim-i Vekayi’de yayımlandığı gibi, eyaletlere ve sancaklar gönderilerek vergi ve askerlik konusundaki düzenlemelerin beklenmesi, diğerlerinin ise hemen uygulanması emredilmiştir. Ayrıca Gülhane Hattı’nın yeni bir devrin başlangıcı olduğunun anlaşılması için çaba harcanmıştır. Bütün bunlara karşın Müslümanlar gayrimüslimlere verilen izinlerden memnun olmamıştır. Müslümanların gâvurlarla aynı seviyeye indirildiği, Hatt’ın ilanının İngiliz siyasetinin bir sonucu olduğu düşünülmüştür. Tanzimat’ın öngördüğü mali, idari ve askerî yenilikler imparatorluğun her yerinde aynı anda yürürlüğe konulamamıştır. Gerçekten de fermanın uygulamaya geçirilmesi sırsında din farkı gözetilmeksizin bazı vergi düzenlemelerinin yapılması toplumda tepki görmüştür. Bu bahanelerle isyanlar da çıkmıştır.
#59
SORU:
Islahat Fermanı'ndaki başlıca konular nelerdir?
CEVAP:
Islahat Fermanı’ndaki belli başlı konular şunlardır:
1. Islahat Fermanı ile Müslüman ve gayrimüslim bütün Osmanlı tebaasının eşitliği açık
bir biçimde vurgulanıyor; bütün din ve mezheplere verilen hak ve imtiyazlar, bu fermanla bir kez daha tekrarlanıyor ve ırk, din, dil ayırımı gözetilmeksizin mezhepler arasında eşitlik imkânlarının oluşturulması için gerekli önlemlerin alınacağı; devlet memuriyetine, okullara ve askerlik hizmetine bütün tebaanın eşit olarak katılabileceği, imparatorluk içinde bulunan her toplumun kendi okulunu açabileceği belirtiliyor.
2. Patrikhanede yeni meclislerin kurulacağı ve bu meclislerin aldığı kararların Babıali
tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe gireceği kabul ediliyor.
3. Hiç kimse din değiştirmeye zorlanmayacağı ve din değiştiren Müslümanlara ceza
uygulanmayacağı belirtiliyor.
4. Vergilerin eşit alınacağı, iltizam usulünün kaldırılacağı bildiriliyor,
5. Bütün tebaanın eşit ve serbest bir şekilde ticari faaliyette bulunmasının sağlanacağı
açıklanıyor.
6. Mahkemelerin açık olacağı ve keyfî cezalar verilmeyeceği kabul ediliyor.
7. Resmî yazışmalarda Hristiyanlar için hakaret anlamına gelebilecek ifadelerin kullanılmayacağı bildiriliyor.
8. Müslüman ve gayrimüslimler arasındaki davaları görmek için mahkemeler kurulacağı belirtiliyor.
9. Rüşvet ve yolsuzluğun ortadan kaldırılması için çıkarılacak kanunların kesin bir biçimde uygulanmasının sağlanacağı açıklanıyor (Gencer, 1993, s. 10/480; Şahin,
1993, s. 6/166).
#60
SORU:
Islahat Fermanı'nın Osmanlı Devleti ile yabancı devletler arasındaki ilişkiler bakımından sonuçları nelerdir?
CEVAP:
Islahat Fermanı görünüşte bütün Osmanlı tebaasını din, millet gibi herhangi bir ayırım
gözetmeksizin kaynaştırmayı amaçlamış olmasına karşın bu yönde bir sonuç doğurmamıştır. Denilebilir ki Osmanlı devlet yöneticileri bakımından tıpkı Tanzimat Fermanı gibi Islahat Fermanı’nın da düşünsel arka planını Osmanlılık düşüncesinin yerleşmesi oluşturuyordu. Bu hedef sağlanamamış, aksine ayrılıkçı fikirlerin gayriüslimler arasında giderek daha fazla yaygınlaşması önlenememiştir. Ayrıca, Fermanla ifade edilen eşit haklar, sağlanacak imtiyazlar sanki daha önceki sistemde gayrimüslimlere haksızlık yapıldığı gibi bir yanlış algının oluşmasına sebep olmuştur. Bu da doğal olarak yabancı devletlerin Osmanlı Devleti üzerinde baskı yapma bahanelerini artırmış oldu. Islahat Fermanı’nın açıkça Avrupalı devletlerin baskısı altında hazırlanması; hatta Batılıların hazırladığı koşulları Osmanlı Devleti’nin ilan etmesi söz konusudur. Paris Antlaşması’nda aksi yönde, yani Ferman’daki maddelerin dış etkiye yol açmayacağı yönünde bir ifade bulunmasına rağmen bundan sonraki süreçte Batılıların Osmanlı’nın içişlerine karışmasının yolunu açmıştır.
#61
SORU:
Osmanlı'da millet sistemi nedir?
CEVAP:
Klasik Osmanlı Devleti’nin en güçlü uygulamalarından birisi yönetimi altındaki yerlerde
bulunan halka, din veya etnik yapı ayırımı yapmaksızın diledikleri gibi yaşamalarına zemin hazırlamış olmasıdır. Özellikle Fatih zamanından itibaren uygulanan ve Batılı tarihçiler tarafından “millet sistemi” olarak adlandırılan bu sistemin temeli, devletin yönetimi altındaki vatandaşları Müslüman ve gayrimüslim olarak ikiye ayırıp, gayrimüslimleri de kendi aralarında mensup oldukları cemaatlere göre değerlendirmesine dayanır. Buradaki millet sözcüğünün anlamı cemaat demektir ve tamamen dinî bir anlam ifade etmektedir. Buna göre gayrimüslim ahali Ortodoks milleti, Katolik milleti, Ermeni milleti, Yahudi milleti gibi dinî cemaatlere göre tasnif edilmiştir. Devlet bu cemaat mensuplarının hukuki işlemlerini kendi cemaatleri içinde yapmalarına, askerlik görevinden muaf olmalarına belirli bir vergi karşılığı olarak izin vermiştir.
#62
SORU:
Fermanların toplumsal, ekonomik ve siyasal olarak Osmanlı tarihini etkileyen özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Bu süreçte yeni bir eğitim sistemi, yeni ve bağımsız yargı sistemi ve yeni bir idari mekanizma Osmanlı Devleti’nde bazen özünü yitirmiş olarak Batı’dan alınıp uygulamaya sokulurken temel zihniyet modern bir devlet yapılanmasını sağlamaktı. Bununla birlikte eski
yapının da varlığını devam ettirmesi Tanzimat Döneminin karakteristik özelliklerinden
birisi olan zihniyet ikiliğini ortaya çıkarmıştır.
Devlet ile uyruğu arasındaki ilişkiyi yeniden belirleyen ve millet sisteminin terki anlamına gelen din farkı gözetilmeksizin bütün vatandaşların devlet karşısında eşit olduğu ilkesi yakın ve hatta orta vadede Osmanlı Devleti’nin yararına bir sonuç doğurmamış; tam aksine toplumda tepkilere sebep olmuştur.
Aynı şekilde özellikle edebiyatta karşılığını bulacak olan ve modernleşmenin özünü oluşturan olgulardan ziyade, giyim kuşam vb. daha çok görüntüye ait yüzeysel etkenlerin toplum içerisinde görünürlük kazanması da modernleşmenin tartışmalı ve gerilimli bir süreç olmasına yol açmıştır. Başarılması halinde devleti iyileştirip, toplumu geliştirebilecek olan birçok yararlı düzenleme bu tür ikincil tartışmalar arasında harcanmıştır, denilebilir.
Devlet memurları arasında yaygınlaşan modaların masrafları artırması, rüşvetin önüne geçilememesi, vergilerin toplanmasında başarı sağlanamaması bu dönemde ahlakî bir çöküntüye de yol açmıştır.
Bununla birlikte ileride emperyalizm adı verilecek olan, başka ülkelerle ilişkilerini tamamıyla ekonomik çıkarlar üzerinden sürdüren Batılı devletlerin Osmanlı Devleti karşısındaki tutumu da bu süreçteki iyileştirmeler konusunda devlet bürokrasisinin tereddütlü davranmasına yol açmıştır.