ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I Dersi TÜRKİYE' DE MEŞRUTİYET DÖNEMLERİ soru cevapları:

Toplam 40 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

1876 yılında ilan edilen Kanun-i Esasi’nin hangi
maddelerine göre Osmanlı Devleti İslam Dinini resmi din
olarak kabul etmiştir?


CEVAP:

Bu dönemde, okullara din dersleri konulurken,
hükümdara da ‘’ahkam-ı şer’iye’’yi yürütme görevi
verilmiştir(7.madde). Ayrıca Şeyhülislam devlet örgütü
içerisine alınmış (27.madde).Adli yasama kurumlarının
yanında şer’i mahkemelere de yer verilmiştir (87.madde).
Bunların yanı sıra Ayan Meclisine İslami ilkelere aykırı
yasaların reddedileceği maddesi konulmuş (64.madde) ve
ayrıca padişah İslam’ın koruyucusu olarak kabul
edilmiştir.


#2

SORU:

Arap yarım adası, Mısır, Suriye ve Yemen’deki Arap
milliyetçiliğine karşı geliştirilmiş olan birleştirici siyasi
akım, kimin politikasıdır?


CEVAP:

II. Abdülhamid


#3

SORU:

II. Abdülhamid devri İslamcılık politikasını üç ana
hedefi vardır. Bu hedefler nelerdir?


CEVAP:

a. Osmanlı Müslüman tebasını ‘’İslam’’ bayrağı
altında toplamak.
b. Dış ülkelerdeki Müslümanları Halife etrafında toplamak
ve karşılıklı destek ve yardımın teminidir.
c. Sünnilik ile Şiilik arasında yakınlaşma ve birlik
meydana getirerek Orta Doğuda İngiliz planlarını
sonuçsuz bırakmaktır.


#4

SORU:

1878 Berlin Anlaşmasın dan sonra Osmanlı Devleti
sınırları içinde gayrimüslimlerin oranı yüzde yirmiye
inmiştir. balkanlar dışında batı Anadolu ’da Rumlar ve
Ermeniler vardır; az sayıda Arap Hristiyanları
bulunmaktadır. Bu durumda Osmanlı politikasının
takibinin zor olacağı politika hangisidir?


CEVAP:

Osmanlıcılık politikası


#5

SORU:

II. Abdülhamid iktidarının ilk günlerinden itibaren
haberleşmede teknolojik gelişmelere ciddi destek
vermiştir. Bu teknolojik destekler nelerdir?


CEVAP:

İlk telgraf hattı 1855’te Kırım Savaşı sırasında
açılmış olmasına rağmen, sadece II. Abdülhamid
Dönemi’nde 30bin km’den fazla telgraf hattı çekilmiştir.
Mors işaretleri seri bir şekilde Türkçeye uygulanmış, en
son model telgraf makineleri getirtilmiştir. Telgrafçılık
öğrenimi için Fransa’ya öğrenciler gönderilmiş, kurslar
açılmıştır.


#6

SORU:

1881 yılında Fransa’nın Tunus’u işgali sonucunda ne
gibi tepkiler olmuştur?


CEVAP:

• İstanbul tarafından tepkiyle karşılanmış.
• Kuzey Afrika Müslümanlarının II. Abdülhamid’e daha
fazla sempati duymasına vesile olmuştur.
• Osmanlı Devleti’nin de İslam dünyasının hamisi
olduğu olgusu güç kazanmaya başlamıştır.
• II. Abdülhamid Afrika’yla ilgilenmeye başlamıştır.


#7

SORU:

Kanun-i Esasi, Türk demokrasi tarihi açısından olduğu
kadar, eğitim tarihi açısından da önemlidir. Bunu
sağlayan maddeler nelerdir?


CEVAP:

1. 15. Madde: “öğretim işini (konusunu) herkes özgürce
yapabilir; ilgili kanuna uymak şartıyla her Osmanlı
vatandaşı genel ve özel öğretim yapmaya izinlidir”.
2. 16. Madde: “ülkedeki çeşitli dinsel inanışlardaki
toplumların din ve inanışlarına ilişkin öğretim yöntemi ve
biçimine dokunulmayacaktır. Aynı zamanda ülkedeki tüm
mekteplerin Devlet’in denetiminde olduğu da bu madde
içinde belirtilmiştir.
3. 114. Madde: “Osmanlı bireylerini tümü için ilköğretim
mecburi olacak ve bunun ayrıntıları ayrı bir düzenleme ile
belirlenecektir.


#8

SORU:

II. Abdülhamid ve rejimine karşı ilk tepkiler kimler
tarafından gelmiştir?


CEVAP:

Tıbbiye ve harbiye’ de meydana gelmiştir. Bu
okullarda okutulmakta olan öğrenciler Fransızca,
matematik, fizik, biyoloji, iktisat, tarih dersleri almışlar.
Öğrencilerin ufkunu açarak yenilikçi ve reformist
gençlerin yetişmesine zemin hazırlanmıştır. II.
Abdülhamid ’in kendi eliyle kurduğu okullarda yetişen
öğrenciler ’in kendisi ve rejimi aleyhinde muhalefet
gelişmiştir. Türkiye cumhuriyetini kuran kadrolar da bu
okullardan yetişmiştir.


#9

SORU:

II. Abdülhamid iktidarının 1879’da Maarif nezareti
bünyesinde’’Mekatib-i Sübyaniye Dairesi’’ kurulmuş bu
sistemin uygulamasında neler yapılmıştır?


CEVAP:

a. Kanuni Tedbirler: İlköğretim mecburiyetinin konması.
b. İdari Tedbirler: Merkez ve taşrada ilköğretim
teşkilatının kurulması.
c. İptidai okullarının açılması ve çoğaltılması.
d. Sübyan okullarına yeni usul eğitimin sokulması.
e. Müslüman halkın kalabalık olduğu yerlerde
ilköğretime öncelik ve ağırlık verilmesi.
f. Halkın maarif alanında maddi yardımının sağlanması.
g. Taşrada Darülmualliminlerin açılması.


#10

SORU:

II. Abdülhamid iktidarının Türk milliyetçiliği anlayışı
nasıldır?


CEVAP:

II. Abdülhamid Türkçeyi ve kullanımını
önemseyerek kültür milliyetçiliği yapmaya çalışmıştır.


#11

SORU:

II. Meşrutiyet döneminde kaç genel secim yapılmıştır?


CEVAP:

II. Meşrutiyet Dönemi’nde dört genel seçim
yapılmıştır. 1908, 1912, 1914 ve 1919 yıllarında yapılan
genel seçimlerle oluşan Meclis-i Mebusan 1920 yılına
kadar faaliyet göstermiştir. Meclis çekişmelerinden dolayı
dönem süresini tamamlamadan seçime gitmiştir. 1920
yılında toplanan ve Misak-I Milliyi Kabul eden son
Osmanlı Mebusan Meclisi de diğer meclislerin akibetine
uğramıştır. İtilaf devletlerinin Meclisi basarak etkili
milletvekillerini Malta’ya sürgüne göndermeleri sağlıklı
bir çalışma ortamının kalmadığını ortaya koymuştu. 1920
Meclisi 11 Nisan 1920 tarihinde Padişah Vahdettin
tarafından İtilaf güçlerinin baskısı karşısında
kapatılmıştır. Bundan sonraki meclis dönemi TBMM
dönemi olarak geçmektedir.


#12

SORU:

1908 Meclis-I Mebusanda neler yapılmıştır?


CEVAP:

1908 Meclisinde 157 Türk, 54 Arap, 25 Arnavut,
22 Rum, 10 Ermeni, 9 Slav (6 Sırp+ 3 Bulgar) ve 4
Yahudi milletvekili görev yapmıştır. Pek çok kanuna imza
atan 1908 Meclis-i Mebusan’ı en verimli dönemini 1908-
1909 yılları arasındaki birinci yılında yaşamıştır. Bu
devrede Cumhuriyet Dönemi’nde de siyasi partiler kanunu
olarak uygulanan Cemiyetler (Siyasi Partiler) Kanunu,
Serseri Kanunu ve Toplantı Kanunu çıkartılmıştır. Açık ve
kapalı alanlarda yapılacak toplantıları düzenleyen Toplantı
Kanunu da demokratikleşme yönünde önemli bir adımı
oluşturmuştur. Bu yıl içinde gerçekleştirilen Anayasa
düzenlemeleri demokrasi yönünde atılan en önemli
adımlar arasındadır. 1876 Kanun-i Esasi’nin tamamen
değiştirilerek yeni bir Anayasa yapılması düşüncesi ile
yola çıkılmış ancak, 31 Mart Vakası sonrası zamanın
yetersizliği ve dünyaya bir an evvel meşruti bir hükûmet
olunduğunun gösterilmesi isteği bu düşünceden
vazgeçilmesine sebep olmuştur. 13 Nisan 1909 tarihinde
yaşanan 31 Mart Vakası (Rumi 31 Mart 1325) sonrası
Meclis-i Mebusan toplantılarına ara vermek zorunda
kalınmıştır. Çıkan isyan meclise de sirayet etmiş, ittihatçı
mebuslar meclisi terk etmek zorunda kalmıştır. Bu olayın
Selanik’te duyulması üzerine içlerinde Mustafa Kemal
Bey’in de (Atatürk) bulunduğu Hareket Ordusu İstanbul
üzerine yürümüştür. Hareket ordusunun İstanbul halkına
hitaben yayınladığı beyanname Mustafa Kemal Bey’in
kaleminden çıkmıştır.


#13

SORU:

Reşat V. Mehmet Dönemindeki Meclis-I
Mebusandaki siyasi olaylar nasıl gelişmiştir?


CEVAP:

II. Abdülhamid isyandan sorumlu tutularak 27
Nisan’da tahttan indirilmiştir. Yerine geçirilmesi Meclis’te
oylanarak kabul edilen kardeşi Reşat, V. Mehmet tahta
çıkmıştır. 21 Ağustos 1909 tarihinde 1876 Kanun-i
Esasi’sinin 24 maddesi değiştirilmiş, yeni bazı maddeler
ilave edilmiştir. Bütün bu düzenlemelerde millet
egemenliğini temsil eden “hâkimiyet-i milliye” esası
sıklıkla vurgulanmış, yapılan değişikliklerde bu kaide
aranmıştır. Bu çerçevede 1876 Anayasası’nın padişahın
hak ve yetkilerinin sınırlandırılması, Meclisin etkinliğinin
artırılmasıyla, basın-yayın hakları hususlarında ilerlemeler
sağlayan adımlar atılabilmiştir. Değişikliklerle Padişah’ın,
tahta çıkışında Meclis-i Umumide Şer-I Şerif ve Kanun-i
Esasi hükümlerine uyacağına, vatan ve millete sadakat
edeceğine dair yemin etmesi şartı getirilmiştir. V. Mehmet
Reşat, Padişahlığı meclis tarafından onaylanan ve mecliste
yemin eden ilk padişah olmuştur. Anayasa’nın 113.
maddesinde Padişahın “hükûmetin emniyetini ihlal
ettikleri zabıtanın araştırması ile sabit olanları Osmanlı
ülkesinden ihraç ve sürgün” etme yetkisi kaldırılmıştır.
Ancak bu defa da gerek duyulursa sıkıyönetim ilan etme
yetkisi hükûmete bırakılmıştır. Esas itibarıyla II.
Meşrutiyet Dönemi’nde yapılan düzenlemelerin,
hâkimiyet hakkını halka vermede büyük adımlar teşkil
ettiğini ifade etmemiz gereklidir.


#14

SORU:

1914 Meclis-I Mebusanı tek parti döneminde
çalışmalar nelerdir?


CEVAP:

Ocak-Nisan ayları arasında yapılan 1914
seçimlerine tek parti olarak ittihat ve Terakki Fırkası
katılmıştır. 14 Mayıs 1914 tarihinde açılan Meclis-i
Mebusan, kapandığı 21 Aralık 1918 tarihine kadar toplam
310 oturum yapılmıştır. II. Meşrutiyet Dönemi’nin en
uzun ömürlü meclisi olan bu meclis, beş yıl gibi bir süre
çalışmalarına devam etmiş, ancak 1914 Meclis-i
Mebusan’ı da 1908 ve 1912 de olduğu gibi feshedilmiştir.
1914 Meclis-i Mebusan’ı I. Dünya Savaşı nedeniyle
görüşmelerinin büyük bir kısmını bütçe, harp ödeneği,
askere alımlar ve askerlerin durumu üzerinde yapılmıştır.
Savaş dönemi olmasına rağmen 1914 Meclisi döneminde
batılılaşma yolunda yeni adımlar da atılmıştır. Bunlar
içinde en önemlisi Miladi takvimin kabulüdür.


#15

SORU:

II. Meşrutiyet Dönemi İttihat ve terakki Cemiyeti
çalışmaları nelerdir?


CEVAP:

II. Meşrutiyet Dönemi’nde genellikle ülke
yönetiminde İttihat ve Terakki Cemiyeti egemen olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin sona erdiği bu çalkantılarla dolu
dönemde İttihatçılar, devleti devam ettirmek için önemli
girişimlerde bulunmuşlardır. Batı örneğine uygun
parlamenter bir sistem kurmak istemişlerse de ülkede bu
sistemi yürütecek sosyal, ekonomik ve kültürel yapının
yetersizliği yüzünden başarısız olmuşlardır. Bununla
birlikte İttihatçılar da eğitim etkinliklerine büyük önem
vermişler, eğitim kurumlarını ülkenin her yanına
yaygınlaştırmaya çalışmışlardır. Medreselerde ›ıslahat
yapmışlar, laik nitelikli yükseköğretim kurumlarını
modern biçime sokmaya çalışmışlardır.. II. Meşrutiyet
Dönemi’nde kadının sosyal hayatta layık olduğu yeri
alabilmesi için çabalar gösterilmiş, dernekler kurulmuş,
yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, Arap harflerinde
yenilik yapılmak istenmiş, Millî Kütüphane, Millî
Filmcilik, Millî Coğrafya Cemiyetleri kurulmuştur. Her
alanda millî bir siyaset izlemeye çalışılmış, ittihatçılar,
orduyu modernleştirmeye büyük bir önem vermişler, ülke
ekonomisini Batılı ekonomilere bağımlılıktan kurtarmak
için millî bir ekonomi kurmak istemişlerdir. Her alanda
hızlı bir canlanmanın yaşandığı bu dönemde 19.yüzyılın
ikinci yarısından sonra devleti çökmekten kurtarma amacı
güden fikir akımları daha belirginleşmeye başlamıştır.
Devleti içerisine düştüğü zor durumdan kurtarmaya
çalışan bu görüşmelerin başlıcaları Osmanlıcılık,
‹İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık olmuştur.


#16

SORU:

II. Meşrutiyet Döneminde Devleti kurtarmaya çalışan
görüşler nelerdir?


CEVAP:

Osmanlıcılık I. Meşrutiyet deneyiminden sonra
tekrar gündeme gelmiş, milliyet isyanlarını durdurup
ülkenin bütünlüğünü korumak için devletin sınırları içinde
yaşayan bütün milletleri aynı çatı altında tutmak amacı
taşıyordu. Kısa sürede uygulanamayacağı görüldü.
‹İslamcılık, hangi milletten olurlarsa olsunlar bütün
Müslümanların halifenin etrafında toplanmasını
öngörüyordu. II. Meşrutiyet Dönemi’nde görülen
‹İslamcılık fikrinin alt yapısını Sırat-ı Müstakim,
Sebilürreflad ve Beyanü’l-Hak gibi dergilerin
oluşturduğunu söylemek mümkündür. Türkçülük, devletin
ancak dili, dinî, soyu ve ülküsü bir olan topluma
dayanarak yaşayabileceğini iddia ediyordu. Batıcılık, ise
kendi içinde ikiye ayrılmıştı. Batı medeniyetinin bir bütün
hâlinde kabul edilmesiyle yıkımın önlenebileceğini
savunanlara karşı Batı’nın sadece bilim ve teknolojisini
alıp kültürel unsurlarını dışlayarak devletin varlığını
devam ettirebileceğini vurgulayanlar da vardı. ‹ilki dışında
bu akımlar II. Meşrutiyet Dönemi’nde özellikle aydınlar
arasında kurtuluş çareleri olarak görülmüştür.


#17

SORU:

II. Meşrutiyet Dönemi anayasa değişiklikleri nelerdir?


CEVAP:

II. Meşrutiyet Dönemi’nde yapılan anayasa
değişikliklerinden başka hukuki birtakım düzenlemeler de
yapılmıştır. İsviçre Medeni Kanunu 1912 yılında Türkçeye
tercüme edilerek Ceride-i Adliye dergisinde
yayımlanmıştır. Bunu 1916 yılında Alman Medeni
Kanunu’nun tercümesi takip etmiştir. Aynı yıl içinde
Mecelle Aile hukuku ve Ticaret Hukuku alanlarında yasa
tasarıları hazırlamak üzere üç komisyon kurulmuş, bu
komisyon ‹İsviçre, Alman, Fransız, İngiltere, Amerika,
Avusturya ve Macar kanunlarını da incelemiştir.
Komisyonlar çalışmaları sonunda kadına erkek karşısında
ve kanun nezdinde önemli bir takım haklar sağlayan
Hukuk-i Aile kararnamesini 1 Mart 1916’da çıkartmıştır.
Aile hukuku alanında hukuk birliği sağlayamamasına
rağmen, ilk kez farklı dine mensup Osmanlıların evlenme
ve boşanmaya ilişkin kuralları bazı değişikliklerle bir
araya getirilmiştir. Bu kararname İslam aile hukuku
alanında yapılan ilk resmî düzenleme olma özelliğine de
sahiptir. Kararname ile şeriat mahkemelerinin yetkileri
genişletilerek, gayrimüslimlerin evlenme, boşanma,
nafaka ve çeyiz davaları için yetkili kılınmıştır. Bu
kararname hem tutucu Müslümanların hem de şeriat
mahkemelerinde yargılamaya karşı olan gayrimüslimlerin
cemaat reislerinin şiddetli tepkileri sonucu, 19 Haziran
1919’da işgal kuvvetleri yüksek komiserliğinin isteği
üzerine kaldırılmıştır. Adli yapıda yapılan bir diğer
düzenleme ile 25 Eylül 1916’da Adliye Mahkemeleri ile
Sıkıyönetim Mahkemelerinin (Divan-ı Harp) görev ve
yetkileri ayrılmıştır. Hukuki laikliğin sağlanmasında
önemli bir adım olan Şer’i Mahkemelerin
Şeyhülislâmlıktan ayrılarak Adalet Bakanlığına
bağlanması ise 25 Mart 1917 tarihli bir kanunla
sağlanmıştır.


#18

SORU:

Trablusgarp savaşı nasıl sonuçlanmıştır?


CEVAP:

Hamdi takma adını kullanan Enver Bey ilk kafile
ile Trablusgarp’a giderken, Mustafa Kemal, gazeteci Şerif
takma adıyla ikinci kafilede yer almıştır. 8 Ekim 1911’de
İstanbul’dan yola çıkan Mustafa Kemal, 19 Ekim’de
İskenderiye’ye varmıştır. Mısır’dan önce Tobruk’a, oradan
da Derne’ye geçmiştir. Derne’de, Bingazi’de, Tobruk’ta
İtalyanlara karşı başarılı savaşlar yapılmış, İtalyan
kuvvetleri iç kesimlere sokulmamıştır. Ancak ne var ki o
esnada Balkan Savaşının başlaması Osmanlı Devleti’nin
bu yöredeki subaylarını geri çağırmasına sebep olmuş,
başarılı mücadele subaylarının ayrılmasıyla sekteye
uğramıştır. Ekim 1912’de imzalanan Uşi Anlaşmasıyla da
Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp egemenliği sona ermiş,
Kuzey Afrika’daki siyasi varlığı son bulmuştur.


#19

SORU:

I. Balkan savaşı sonuçları nelerdir?


CEVAP:

Trablusgarp Savaşında askeri yönden yetersiz
olduğunun ortaya çıkması gibi durumları fırsat bilerek 8
Ekim 1912’de Karadağ’ın savaş ilanı ile I. Balkan
Savaşları başlamıştır. Osmanlı Devleti bu savaşta
hazırlıksız yakalanmış, cephede yeterli askeri olmadığı
gibi, ikmal yolları, askerî malzemeler, silah, teçhizat
bakımından da noksandır. Balkan Savaşları başladığı
sırada Trablusgarp’ta bulunan Mustafa Kemal,
Genelkurmay’ın acil geri çağırması üzerine
Trablusgarp’tan ayrılarak Balkan Savaşında yer almak
istemiştir. Mustafa Kemal, bu yeni görevine başlamadan
önce Osmanlı kuvvetleri Kumanova’da yenilmiş, Üsküp,
Selanik gibi önemli şehirler savaş yapılmadan düşmana
teslim edilmiştir. Pek çok yerde silah dahi atılmadan o
bölge Balkan Devletleri’nin eline geçmiştir. Bu durum
karşısında Osmanlı kuvvetleri Çatalca’ya kadar
çekilmiştir. Edirne, İşkodra ve Yanya dışında tüm Rumeli
elden çıkmış, Arnavutluk bağımsızlığını ilan etmiştir.
Çatalca önlerine gelen Bulgar orduları 15-17 Kasım 1912
tarihleri arasında saldırıya geçmiş, ancak başarılı
olamamışlardır. İngiltere, Fransa, Ispanya, Hollanda ve
Romanya savaş gemileri Osmanlı hükûmetinin izni ile
kendi vatandaşlarını korumaları için İstanbul’a gelmiş,
karaya asker çıkarmışlardır. Osmanlı Devleti bu zor
durumdan kurtulmak için Bulgaristan’la 3 Aralık 1912
tarihinde ateşkes yapmıştır. Ancak anlaşma sağlanamamış
ve saldırıya geçen Bulgarlar 155 gün sonra Edirne’yi ele
geçirmişlerdir.


#20

SORU:

I. Balkan Savaşı sonrası Londra Antlaşması sonuçları
nelerdir?


CEVAP:

I. Balkan Savaşı sonrası imzalanan Londra
Antlaşması, Osmanlı Devleti’ni Balkanlardan çıkartmış,
buralarda yaşayan yüz binlerce Müslüman’›ın göç
etmelerine sebep olmuştur. Tam bir facia ile sonuçlanan
Balkan Savaşı, göçlerle yeni bir dramın başlangıcını
oluşturmuştur. Bulgarların göç eden kafilelere yaptıkları
zulümler, çetelerin saldırıları soğuk, açlık gibi sebeplerle
yüz binlerce Müslüman Anadolu’ya ulaşamadan yollarda
hayatını kaybetmiştir.
Osmanlı Hükûmeti 30 Mayıs 1913 tarihli Londra
Antlaşması ile Adalar Denizi (Ege) adalarının geleceğini
büyük devletlerin kararına bıraktığını kabul etmekle
beraber, adaların Yunanistan’a bırakılmasından endişe
ederek 22-23 Aralık 1913’te Midilli, Sakız gibi Anadolu
kıyılarına yakın adaları geri almak için elinden gelen her
şeyi yapacağını büyük devletlere bildirmiştir. Ancak,
Fransa başta olmak üzere gösterilen sert tepki üzerine geri
çekilmiştir. Bu konudaki büyük devletler kararı 14 şubat
1914’te bir nota ile bildirilmiştir. Buna göre Meis hariç 12
ada İtalya’ya, Gökçeada ve Bozcaada hariç bütün Adalar
Denizi (Ege) adaları da Yunanistan’a bırakılmıştır.
Osmanlı Hükûmeti büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır.
15 şubat 1914’te büyük devletlere bu durumu
kabullenemediğini bildiren bir itiraz notası göndermiştir.
Ancak olumlu bir netice alamadan I. Dünya Savaşı
çıkmıştır. 13 Mart 1914 tarihinde Sırbistan’la imzaladığı
İstanbul Antlaşması da taşınmaz malların durumuna
ilişkindir.
I. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan manda ve himaye
arayışlarına da zemin teşkil etmiştir. Devlet ve toplumda
ortaya çıkan bu yılgınlığın giderilmesi Milli Mücadele
Dönemi’nde ve sonrasında yeni Türk Devleti’ni kuran
kadronun uğraştığı başlıca meseleler arasında ilk sıralarda
yer alacaktır.


#21

SORU:

Avrupa endüstrisinin rekabeti karşısında yerli sanayinin çökmesi, yönetimde meydana gelen değişiklikler ve Osmanlı coğrafyasının sürekli parçalanması ve işgallere maruz kalması toplum içerisinde yer alan Müslüman halk arasında nasıl karşılanmıştır?


CEVAP:

Müslüman halk arasında ittihat kavramını terakkinin önüne geçiren unsur olmuştur. Bunun yansımaları da farklı alanlarda ve farklı uygulamalarla tesirini göstermeye başlamıştır.


#22

SORU:

Osmanlı Devleti İslam Dinini ne zaman ve nasıl resmi din olarak kabul etmiştir?


CEVAP:

1876 yılında ilan edilen Kanun-i Esasi ile Osmanlı Devleti, İslam Dinini resmi din olarak kabul etmiştir.


#23

SORU:

1876 yılında ilan edilen Kanun-i Esasi ile hükümdara hangi görev tahsis edilmiştir?


CEVAP:

Yine bu dönemde, okullara din dersleri konulurken, hükümdara da “ahkâm-ı şer’iye”yi yürütme görevi verilmiştir (7. madde).


#24

SORU:

Batılı devletlerin sömürge esaslı politikaları sonucunda Osmanlı topraklarında yer alan hangi devletleri kaybetmiştir?


CEVAP:

Bat›l› devletlerin sömürge esaslı politikalar› sonucunda Cezayir, Kırım, Kıbrıs, Tunus ve Mısır gibi önemli topraklar kaybedilmiştir.


#25

SORU:

II. Abdülhamid ne zaman halife olarak kabul edilmiştir?


CEVAP:

1882 yılında (Hicretin 14.yy.) II. Abdülhamid, İslam dünyasının halifesi olarak birçok ülkeden tebrik telgrafı alırken, İran, Fas ve birkaç küçük İslam devleti dışında İslam dünyası Avrupa hâkimiyeti altına girmiş durumdadır.


#26

SORU:

İngiltere, Osmanlı Devleti'nin devamını sağlamak adına ne zaman ve nasıl bir karar almıştır?


CEVAP:

1876’da Kanun-i Esasi’nin ilanı sonrasında, Osmanlı Devleti’ni himaye edeceğine inanılan İngiltere, Süveyş kanalına hakim olmasının ardından Osmanlı Devleti’nin devamını sağlamak şeklindeki geleneksel politikasına son vermiştir.


#27

SORU:

Fransa, dönemin padişahı olan Sultan Abdülmecid'ten nasıl bir yardım istemiştir?


CEVAP:

Fransa Sultan Abdülmecid’ten Orta Afrika’daki misyonerlerinin Müslüman kabileler tarafından öldürülmemesi için yardım istemişti.


#28

SORU:

İngiltere hangi yıl ve olaydan sonra dini unsurların kendisine karşı kullanılmasından endişe duymuştur?


CEVAP:

Ancak, 1877-78 Harbi’nden sonra politika değiştirip Mısır ve Kıbrıs’ı ele geçirdikten sonra dinî unsurların kendisine karşı kullanılmasından endişe etmiştir.


#29

SORU:

Hangi anlaşmadan sonra Osmanlı Devleti'nin topraklarında yaşayan gayrimüslimlerin oranı inmiştir?


CEVAP:

1878 Berlin Anlaflması’n› müteakiben Osmanlı Devleti sınırları dâhilinde gayrimüslimlerin oranı yüzde yirmiye inmiştir?


#30

SORU:

II. Abdülhamid Dönemi’nde ne kadar uzunlukta bir telgraf hattı çekilmiştir.


CEVAP:

İlk telgraf hattı 1855’te Kırım Savaşı sırasında açılmış olmasına rağmen, sadece II. Abdülhamid Dönemi’nde 30 bin km’den fazla telgraf hattı çekilmiştir.


#31

SORU:

Günümüzün eğitim teşkilatının temeli ne olarak görülmektedir?


CEVAP:

Tanzimat Dönemi’nde başlayan eğitimi teşkilatlandırma çalışmaları bu dönemde modern hâle gelmiştir. 1879 yılında düzenlenen Maarif Nezareti teşkilatı günümüzün eğitim teşkilatının temelini oluşturmuştur.


#32

SORU:

Maarif Nezaret'nin modern bir bakanlık teşkilatı hâline getirme yönünde hazırlanmasında model olarak hangi ülke alınmıştır?


CEVAP:

Maarif Nezaretini modern bir bakanlık teşkilatı hâline getirme yönünde önemli işler başarılmıştır. Maarif Nezareti’nin bu şekilde düzenlenmesinde, Tanzimat Devri’nde olduğu gibi, özellikle Fransız maarif teşkilatı model alınmıştır.


#33

SORU:

Mekâtib-i Sübyaniye Dairesi ne zaman ve nasıl kurulmuştur?


CEVAP:

II. Abdülhamid Devri’nde Kanun-i Esasi ile ilköğretimin mecburi olduğu anayasaya konulurken, 1879’da yapılan bir değişiklikle Maarif Nezareti bünyesinde “Mekâtib-i Sübyaniye Dairesi” kurulmuştur.


#34

SORU:

İane Vergisini, % 39’a çıkarılmasının nedeni nedir?


CEVAP:

II. Abdülhamid İane Vergisini, % 39’a çıkartmıştır. Bu şekilde meydana gelen fonun üçte ikisi tarımsal gelişmeye ayrılırken geriye kalan üçte biri de Maarif Hisse-i İanesi adıyla yeni devlet okullarının yapımına ayrılmıştır.


#35

SORU:

1879 yılında sayısı 277 olan rüştiyeler 1888 yılında kaça çıkmıştır?


CEVAP:

“Abdülhamid’in yeniden inşa döneminden başlayarak maarif alanında gösterdiği gayret önemlidir. İstatistikler, 1879’da sayısı 277 olan rüştiyelerin 1888’de 435’e çıktığını göstermektedir. Ama asıl etkileyici olan idadi sayısındaki artıştır: 1876’da tüm imparatorluk sathında sadece 6 idadi vardı; 1893’te sayıları 55’i bulmuştu ve bu sayı 1908’de 98’e çıkacaktır. Aynı dönemde kız okullarının sayısı da anlamlı bir biçimde artmıştır. Buna Hukuk Mektebi, Sanayi-i Nefise Mektebi, Ticaret Mektebi gibi yeni yüksek okulların açılması ve Mülkiye Mektebi’nin modernleştirilmesi eklenmelidir”.


#36

SORU:

II. Abdülhamid'in maarif alanında göstermiş olduğu başarı 1976-1908 yılları arasında İstanbul'da idadi sayısında nasıl bir değişiklik gerçekleştirmiştir?


CEVAP:

Bu maarif çabasındaki en dikkat çekici özellik İstanbul’dan çok vilayetleri hedef almasıdır. Örneğin imparatorluğun genelinde idadi sayısı 1876’da 6 iken 1908’de 98’e çıkmıştır. Aynı dönemde İstanbul’da 2’den 9’a çıkılmıştır. Bir diğer unsur, 1890’lardan itibaren büyük kentlerde meslek okullarının ve yüksek okulların açılmasıdır: Her askerî bölgede açılan askerî okullar dışında, Şam’da bir tıbbiye, Selanik, Konya ve Bağdat’ta hukuk mektepleri, Selanik’te bir polis mektebi açılır. Demek ki Abdülhamid Devri, eğitimi vilayetlere yayma yönünde bir isteğe işaret etmektedir; bu da sultanın modernleşmiş taşra seçkinlerine dayanma yönündeki siyasi isteğinin mantıki sonucudur.


#37

SORU:

II. Meşrutiyet Dönemi’nde kaç adet ve hangi tarihlerde genel seçim yapılmıştır?


CEVAP:

Meclislerin toplantıya çağrılması ile başlayan II. Meşrutiyet Dönemi’nde dört genel seçim yapılmıştır. 1908, 1912, 1914 ve 1919 yıllarında yapılan genel seçimlerle oluşan Meclis-i Mebusan, 1908-1912, 1912, 1914-1918 ve 1920 döneminde faaliyet göstermiştir.


#38

SORU:

Meclis-i Mebusan’ı, en verimli dönemini hangi tarih aralığında yaşamıştır?


CEVAP:

1908 Meclisinde 157 Türk, 54 Arap, 25 Arnavut, 22 Rum, 10 Ermeni, 9 Slav (6 Sırp+3 Bulgar) ve 4 Yahudi milletvekili görev yapmıştır. Pek çok kanuna imza atan 1908 Meclis-i Mebusan’ı, en verimli dönemini 1908-1909 yılları arasındaki birinci yılında yaşamıştır.


#39

SORU:

Meclis-i Mebusan 1909 tarihinde toplantılarına yaşanan hangi olaydan dolayı ara vermek zorunda kalmıştır?


CEVAP:

13 Nisan 1909 tarihinde yaşanan 31 Mart Vakası (Rumi 31 Mart 1325) sonrası Meclis-i Mebusan toplantılarına ara vermek zorunda kalmıştır.


#40

SORU:

21 Ağustos 1909 tarihinde 1876 Kanun-i Esasi’sinin 24 maddesi değiştirilmiş, yeni bazı maddeler ilave edilmiştir. Bütün bu düzenlemelerde esas alınan görüş nedir?


CEVAP:

21 Ağustos 1909 tarihinde 1876 Kanun-i Esasi’sinin 24 maddesi değiştirilmiş, yeni bazı maddeler ilave edilmiştir. Bütün bu düzenlemelerde millet egemenliğini temsil eden “hâkimiyet-i milliye” esası sıklıkla vurgulanmış, yapılan değişikliklerde bu kaide aranmıştır.