SOSYAL HİZMET KURULUŞLARI Dersi DİĞER ÖZEL GEREKSİNİM GRUPLARI İLE İLGİLİ SOSYAL HİZMET KURULUŞLARI II (TÜRKİYE'DE UYGULAMASI OLMAYANLAR) VE GENEL DEĞERLENDİRME soru cevapları:
Toplam 55 Soru & Cevap#1
SORU: Türkiye’de sosyal hizmet kuruluşlarının genel yapısını değerlendiriniz?
CEVAP: Türkiye’de sosyal hizmet kuruluşlarının yapısı geleneksel bağlamın dışına çıkmayı başarabilmiş değildir. Hâlbuki gereksinim grupları her geçen gün çeşitlenmeyi sürdürmektedir. Aile ve kadınlar, çocuk ve gençler, yaşlılar ve engelliler gibi genel hedef gruplarına dönük hizmet sunan veya sağlık ve suçluluk alanlarında faaliyet yürüten sosyal hizmet kurum ve kuruşları, kimi özel gereksinim grupları söz konusu olduğunda yetersiz kalabilmektedir.
#2
SORU: Özel gereksinim gruplarına dönük Türkiye’de uygulaması bulunmayan sosyal hizmet kuruluşları hangileridir?
CEVAP: Özel gereksinim gruplarına dönük Türkiye’de uygulaması bulunmayan sosyal hizmet kuruluşları dört ana başlık etrafında tartışılabilir. Bunlar: • Çokkültürcü sosyal hizmet kuruluşları, • LGBTİ-lezbiyen, gay, biseksüel ve transeksüellere dönük hizmet veren sosyal hizmet kuruluşları, • Dini sosyal hizmet kuruluşları, • Okullar
#3
SORU: Çokkültürlülük genel olarak nasıl değerlendirilir?
CEVAP: Çokkültürlülük özellikle geride bıraktığımız yüzyılın ikinci yarısına damgasına vurmuş; küreselleşme ile birlikte dünyamızın yeni gerçekliğini ifade eder hâle gelmiş sosyolojik bir olgudur. Ekonomik, toplumsal ve siyasal gelişmelerin sonucunda yerlerinden olan veya yerlerini bırakan milyonlarca insan doğdukları yerden başka bir yerde yaşamlarını sürdürmekte, böylece farklı kültürler bir arada yaşamaya mecbur olmaktadır. Sosyal hizmet açısından bakıldığında, söz konusu bu çokkültürlü ortam sosyal hizmet sunumunu da şekillendirmektedir.
#4
SORU: Çokkültürcülük nedir?
CEVAP: Çokkültürcülük, modernist akımın sonuçlarından biri olan tekkültürcü yaklaşımlara karşı geliştirilen ve son dönemde farklılıkların tanınması olarak ele alınan politik bir duruştur. Postmodernizmin etkisiyle güçlenen bu duruş, ekonomiden siyasete, eğitimden sanata kadar birçok alanı derinden etkilemeye devam etmektedir. Psikoloji ve sosyal hizmet gibi yardım mesleklerinde de çokkültürcülük akımının etkisiyle kültürel yetkinlik ve kültürel duyarlılık gibi kavramların kullanılmaya başlandığı görmekteyiz.
#5
SORU: Çokkültürcü sosyal hizmet uygulamasının sosyal hizmette hayat buluşu nasıl gerçekleşmiştir?
CEVAP: Çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması, temelde sosyal bilimlerin keskin bir biçimde yaşadığı kültürel dönemecin bir yansıması olarak sosyal hizmette hayat bulmuştur. Bu yönüyle, çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması, geleneksel sosyal hizmet uygulamasının tektipleştirici eğilimini daha çoğulcu bir yapıya dönüştürmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda, sosyal bilimlerde yaşanan kültürel dönemeçin ardından ortaya çıkan tüm kavramsal tartışmalar, çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması için bir temel oluşturmuştur. Bu temelin en belirleyici kavramlarını ise birey öznelliği ve bağlamsallık oluşturmaktadır. Bu yönüyle kültür sadece bir yaşam tarzı olarak değil, bireyin tüm yaşam alanlarını kuşatan genel çerçeve olarak anlaşılmalıdır.
#6
SORU: Kültürün sosyal bilimlerdeki yeri nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Kültürün özellikle 1970’lerle birlikte sosyal bilimlerde başat ilgi konularından biri olmakla kalmayıp sosyal bilimlerin ontolojisini yeniden tartışmaya açan bir boyutu vardır. Bu yönüyle bir yandan öznelliği ve bağlamsallığı sosyal bilimlerin merkezine yerleştiren kültür tartışması, diğer yandan, özellikle post-yapısalcılığın güçlenmesiyle birlikte büyük anlatılara karşı da bir eleştiri alanı açmıştır. Farklılıklarla bir arada yaşamak ve ötekine saygı gibi toplumsal yaşamı biçimlendirici boyutlarıyla oluşan bu yeni alanın tüm büyük anlatılara itirazı, toplumdaki sınıfsal çelişkilerin çözümlenme potansiyelini de belirsizleştirmiştir. Bu yönüyle gerçek toplumsal yaşamdaki eşitsizliklere ve hiyerarşik ilişkilere karşı güçlü ve güçlendirici bir eleştirisi olan çokkültürcü yaklaşım, eşitsizliklerin yapısal nedenlerini göremediği oranda yalnızca neo-liberal uzlaşının bir boyutunu oluşturmaktan öteye geçememektedir.
#7
SORU: Çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması yeni kamu yönetiminde nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP: Çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması yeni kamu yönetiminin önemli bir unsuru olarak sosyal hizmet uygulamasına devrimsel bir etkide bulunmuştur. Söylemsel düzlemde farklılıklara saygıyı vurgulayan çokkültürcü sosyal hizmet, pratikte farklılıkların ötekileşmesine hizmet edebilmektedir. Bunun yerine, kültürel farklılıklar karşısında renkkörü bir tavır almak konusu tartışmaya açılmalıdır. Çünkü farklılıklar farklı birimler hâlinde ele alındığında, bir yandan bu farklılıklara ilişkin önyargılar yeniden üretilebilmekte, diğer yandan toplumdaki asıl eşitsizlikler görünmez kılınabilmektedir.
#8
SORU: Çokkültürcü sosyal hizmet yaklaşımını ortaya çıkaran toplumsal gelişmeler nelerdir?
CEVAP: Küreselleşme birlikte artan uluslararası göç ile birlikte göçmenlerin uyumu sorunu Avrupa’nın en önemli sosyal sorunu haline gelmiştir. Çokkültürcü sosyal hizmet yaklaşımı çokkültürlü bir ortamda uyumu sağlayıcı sosyal hizmet sunmak üzere başat yaklaşım olmayı başarmıştır.
#9
SORU: Çokkültürcü sosyal hizmet uygulamaları daha çok hangi kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmektedir?
CEVAP: Günümüzde çokkültürcü sosyal hizmet uygulamaları büyük oranda sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Devlet, bu sivil toplum örgütlerini finanse etmek yoluna gitmektedir.
#10
SORU: 1960’lardan sonra kültürün sosyal bilimleri ve sosyal hizmet uygulamasını genel olarak nasıl etkilediğini genel olarak açıklayınız?
CEVAP: 1960’lardan sonra sosyal bilimleri simgesel, dilbilimsel ve temsili sistem olarak derinden etkileyen ve sosyal hizmet uygulamasını da dönüştüren etkilerde bulunan kültür, artık hem sosyal bilimlerin hem sosyal hizmet uygulamasının temel odağı hâline gelmiştir. Böylece, daha önce prototiplerin ve genelgeçer kategorilerin şekillendirdiği sosyal hizmet uygulaması, artık sorunun ve gereksinimin belirlenmesinde ve tüm uygulama sürecinin tasarımında belirleyici unsur olarak kültürü ve bir özne olarak hizmet alanları odak olarak almaya başladığından, çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması, özgürleştirici bir pratik olarak görülmelidir.
#11
SORU: Ülkemizde sosyal hizmet eğitiminde ve sosyal hizmet politikasında genel olarak ihtiyaç duyulan noktalar nelerdir?
CEVAP: Ülkemizde, sosyal hizmet eğitiminin ve sosyal hizmet politikalarının çokkültürcü ve eleştirel bir bakışla yeniden değerlendirilmesine; hizmet alanların ihtiyaçlarının ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda sunulan hizmetlerin çokkültürcü anlayışla yeniden düzenlenmesine ihtiyaç vardır. Hizmet alanların gerçek ihtiyaçlarından yola çıkmayan; önyargılı, sınıflayıcı ve genelgeçer yaklaşımlarla götürülen hizmetlerin pratikte faydasız ve/veya zarar verici olacağı açıktır. Bu anlamda eleştirel çokkültürcü bir yaklaşım çerçevesinde yeni araştırma ve değerlendirmelerin yapılması, sosyal hizmet eğitimi ve politikalarının yeni araştırmalarla desteklenmesi önemli bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
#12
SORU: Geylere yönelik önyargı, korku ve düşmanlık genellikle hangi kavramlarla ifade edilmektedir?
CEVAP: Geylere yönelik önyargı, korku ve düşmanlık, homoerotikfobi, heteroseksizm, homoseksfobi, homoseksizm, homonegavitizm, antihomoseksüellik gibi çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Ancak söz konusu tutum için kullanılan en yaygın kavram homofobidir.
#13
SORU: Homofobi nasıl tanımlanmaktadır?
CEVAP: Homofobi terimi çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Mark Freedman’a göre homofobi, eşcinsellere yönelik aşırı bir öfke ve korku tepkisidir. Audre Lorde ise 1978’de daha farklı ve derin bir yaklaşımda bulunarak kişinin kendi cinsine duydugu aşktan korkması ve bu nedenle başkalarında bu duyguyu gördüğünde nefretle karşılaması olarak tanımlamıştır. Homofobiye yönelik söz konusu bu farklı yaklaşımlar, aynı zamanda onun karmaşık yapısının bir kanıtıdır. Başka bir ifadeyle homofobi, tek bir boyutta ele alınıp yalnızca tek bir degişkene bağlı kalınarak açıklanacak bir olgu değildir.
#14
SORU: Feminist kuramcıların cinsiyeti tartışır olmasının LGBTİ bireyler üzerinde ne gibi etkileri olmaktadır?
CEVAP: Bugün cinsiyet üzerine yapılan sayısız çalışmalara tanıklık ediyoruz. Feminist kuramcıların cinsiyet, beden, kimlik oluşumu üzerine yaptıkları çalışmalar cinsiyetin yeniden anlam kazanmasına yol açarken kadınların kamusal alanda varlığını gözler önüne sermesinde de etkili olmuştur. Kadınlığın tartışılır ve toplumsal cinsiyetin yeniden kurgulanır olmasına en büyük katkıyı kuşkusuz kadınların kendilerini ifade edebildikleri yeni mecralar yaratması ve örgütlenmeleri vesile olmuştur. Feminist kuramcıların cinsiyeti tartışır olması, LGBT bireylerin varlığı ve görünürlüğüne olumlu katkılar sağlarken kendi mecralarını yaratmak adına da LGBT’leri harekete geçirmiştir.
#15
SORU: Homofobi kavramının ortaya çıkışı nasıl gerçekleşmiştir?
CEVAP: Homofobi teriminin, 1960’larda ortaya çıkması elbette ki basit bir tarihsel rastlantı degildir. 1950’lerde, dikte edilen yoğunluk kazanmış toplumsal cinsiyet kalıpları, erkeklik ve kadınlık kavramlarının üzerine yapılan vurgu ve eşcinsellige karşı yoğun bir baskı, kavramın çıkışı için zemin hazırlamıştır. B. Seebohm ve G. R. Lavers’in 1951’de yazdıkları, İngiliz Hayatı ve Boş Zaman Anlayışı adlı toplumsal inceleme, bu dönemin eşcinselliğe ilişkin toplumsal kaygılarına ışık tutar. Söz konusu incelemede eşcinsellik ve eşcinsel bireyler, ahlak bozucu ve yozlaştırıcı olarak tasvir edilmiştir. Buna ek olarak eşcinselliğin, bir ulusun zayıflığını ortaya koyduğunu ve aynı zamanda da bu zayıflığın nedeni olduğu ifade edilerek uyarıda bulunulmuştur. Bu dönemde Kuzey Amerika’da da eşcinsellere karşı polis müdahalelerinde de ciddi bir artış söz konusu olmuştur.
#16
SORU: Feminizmin LGBTİ hareketine katkıları genel olarak nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP: LGBT hareketinin feminizme çok şey borçlu olduğu bir gerçektir. Tarihsel süreç içerisinde radikal feminizmin özel alan politiktir ifadesi, LGBT hareketi içerisinde hemen benimsendi. Bu kabullenmenin doğallığı, cinselliğin ve cinsel tercihin kişisel bir tercih olduğu fikrini en başından beri savunan LGBT bireyler için, ifade etmeye çalıştıkları ve talep ettikleri şeylerin bir özeti gibiydi. Feminizm rüzgârını arkasına alarak hareket eden LGBT hareketi, artık daha fazla görünür olma durumu ile toplumların geniş kesimleri tarafından bilinir hale gelmiştir. Avrupa ve Amerika’da eşcinselliği yasaklayan veya eşitlik tanımayan yasalara karşı yürütülen kampanyalar hız kazanmış, belirli haklar elde edilmiş, dahası eşcinsellik bir kimlik olarak kendini ortaya koymaya başlamıştır.
#17
SORU: Sosyal hizmet sunumunda dinin yerini değerlendiriniz?
CEVAP: Sosyal hizmet sunumunda dinin yeri aslında çok eski tarihlere kadar gitmektedir. Ancak modern anlamda sosyal hizmet sunumu seküler bir ideolojik çerçeveye oturması ve modernist paradigmaya yaslanması bakımından dindışı bir bağlamda var olagelmiştir. Bununla birlikte, son otuz yıldır sosyal hizmet sunumunda tinselliğin (spirituality/maneviyat) önemli bir referans olarak tartışılır hâle geldiğini görüyoruz. Tinsellik özellikle sosyal hizmet sunumundaki modernist bakış açısına karşı bir itirazın ifadesi olarak gündeme gelmiştir. Tinsel sosyal hizmet yaklaşımı bireyin kendini keşfine odaklanmakta ve bu yönüyle salt dinden daha kapsamlı bir çerçeve ortaya koymaktadır.
#18
SORU: Dini sosyal hizmet sunumu noktasında ülkemiz ile Avrupa’yı karşılaştırınız?
CEVAP: Dini sosyal hizmet sunumu ise tinsel sosyal hizmet yaklaşımına göre daha dar bir alanı işaret etmektedir. Dini sosyal hizmet sunumu ülkemizde yenilerde tartışılır olmakla birlikte özellikle Kıta Avrupası’nda sosyal hizmet sunumunun başat yapılarından birini oluşturmaktadır. Kilise, sosyal hizmet alanındaki en önemli aktörlerden biri olarak statüsünü korumaktadır.
#19
SORU: Okul ortamında çalışan sosyal hizmet uzmanlarının yürüttükleri görev ve çalışmalar nasıl sınıflandırılmaktadır?
CEVAP: Bunlar; • Öğrencinin gereksinimlerini değerlendirme • Program planlama ve değerlendirme • Direkt hizmet etme • Savunuculuk • Konsültasyon / liyezon • Koordinasyon ve iş birliği • Yönetim / organizasyon şeklinde sıralanabilir.
#20
SORU: Örgüt çerçevesinde sistem yaklaşımını açıklayınız?
CEVAP: Sistem yaklaşımı, örgütün tümünün çevresiyle ve kendi içsel parçaları veya alt sistemleriyle ilişkilerini bir araya getirmekte ve bunların bütünleştirilmesi için temel oluşturmaktadır. Sistem, bir veya daha fazla parçanın, kısımların veya alt sistemlerin bütününden oluşmuş ve çevresindeki diğer sistem ve üst sistemlerle sınırları çizilebilen örgütlenmiş bir birlik olarak tanımlanabilir.
#21
SORU: Örgütleri sistem olarak görmenin sonucunda ortaya çıkan bakış açısı nedir?
CEVAP: Örgütleri sistem olarak görmenin doğal sonucu, onların durağan özellikleriyle ilgilenmek yerine, parçaların karşılıklı ilişkileri, yapı ve karşılıklı bağımlılığın doğurduğu sorunlarla ilgilenmektir.
#22
SORU: Örgütsel davranışın temelinde yatan unsur nedir?
CEVAP: Örgütsel davranışın temelinde, bireylerin belirli ve ortak bir amaç için oluşturdukları sosyal sistemin aksamadan, dağılmadan içsel ya da dışsal her türlü tehlikeye direnç göstererek çevresel fırsat ve imkânları örgüt lehine değerlendirerek hareket etme çabaları yatmaktadır.
#23
SORU: Durumsallık yaklaşımı nasıl açıklanmaktadır?
CEVAP: Durumsallık yaklaşımında temel düşünce, örgütlerde yönetici davranışlarını belirleyen bir modelin olmadığıdır. Hiçbir model ve onu oluşturan ilişki ve kurallar topluluğu bir örgütün iç bünye ve yapısına uygun düşmeyebilir. Ayrıca bir örgüt için geliştirilen model ona özgüdür ve diğer örgütler için kullanılamayabilir. Her örgütsel ortam ve ona uyan karar ve davranış modelleri farklı olduğuna göre, her yönetici kendi örgütünü bir örnek olay olarak ele alıp, her örgüte özgü bir modeli, bugüne kadar ortaya atılmış olan genel ve evrensel modellerden de kullanabileceği hususları alarak oluşturmak zorundadır. Başka bir noktada, durumsallık yaklaşımına göre örgütün özelliklerine göre oluşturulacak yönetsel davranış modeli zaman içinde sürekli bir şekilde değişecektir. Çünkü örgütsel ve çevresel koşullarda sürekli değişmektedir.
#24
SORU: Toplam kalite yaklaşımı nasıl açıklanmaktadır?
CEVAP: Günümüzde özellikle üretim sektöründeki örgütler arasında rekabetin artması ve küreselleşme, müşteri tatmininin sağlanmasına ilişkin örgütsel davranış ve kurallar ortaya koymuştur. Toplam kalite yaklaşımı, önce müşteri tatmini ile ilgili davranışların iyileştirilmesini hedeflemişse de daha sonra örgütün bir sistem olduğu ve bu sistemde görevli olan ve sistemle ilişkisi olan tüm çevresel unsurlarla ilgili olarak kurulacak, ilişkilerin kalitesinin geliştirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Toplam kalite ve küreselleşme yaklaşımlarından önce yöneticilerin kafasını meşgul eden ve örgütsel davranışı yönlendiren temel nokta verimliliği arttırma çabalarıydı.
#25
SORU: Örgüt kültürü kavramını genel olarak değerlendiriniz?
CEVAP: 1980’lerden bu yana örgüt kültürü kavramı her örgütsel sorunu çözecek altın bir anahtar olarak ele alınmaya başlanmıştır. Ancak bu durum, örgüt kültürünün ne olduğunu açıklamaktan ziyade işin daha karmaşık hâle getirmiştir. Örgüt kültürü, çoğu kez örgütsel iklim ile karıştırılmaktadır. Örgütsel iklim, daha çok örgütte hâlihazırda neler olup bittiği ile ilgilidir ve işletmenin günlük işlemlerini betimlemek üzere kullanılır. Örgüt kültürü ise, örgüt üyelerince paylaşılan ortak tarih, değerler ve kurallara işaret eder ve daha çok işlerin nasıl yapıldığıyla değil, neden bu şekilde yapıldığıyla ilgilenir. Bazı araştırmacılar örgüt içindeki tutarlılık ve uzlaşmaya dikkat çekerken bazıları daha çok örgütsel çatışma üzerinde durmuş, nihayet bazı araştırmacılar da örgüt kültürünün karmaşıklığından yola çıkmışlardır.
#26
SORU: Örgütlerin farklı kültürel arka planlardan oluşmalarının sonucu ne olmuştur?
CEVAP: Bu farklı arka planlar görevsel ve mesleksel norm ve ölçütlerle bir araya gelmiş, bir arada bir grup oluşturmanın doğal bir sonucu olarak diğer örgütlerden farklı ama kendi içlerinde nispeten ortak inanç ve değerler sistemi oluşturmuşlardır. Oluşan bu sistem, örgüt içinde farklı inanç, değer, tutum, düşünce şekli ve ahlak anlayışının bir arada var olmasına yardım eder ve bu da örgüt kültürü olarak bilinir.
#27
SORU: 1980’lerden bugüne örgütsel davranış ve örgüt kültürü kavramlarının kullanım alanları nasıl açıklanabilir?
CEVAP: 1980’lerle birlikte gündeme yoğun bir biçimde gelen örgütsel davranış ve örgüt kültürü kavramları çoklukla kapitalist işletmelerin işleyişin izah etmek üzere kullanılır olmuştur, ancak özellikle son yıllarda bu kavramların insani hizmet örgütlerinde de model alındığına şahit olmaktayız. Toplam kalite yönetimi anlayışının sosyal hizmet sektöründe de başat yönetim anlayışı olması ve örgütlerin en iyi şekilde yönetilmeleri zorunluluğu, her örgütün iç dinamiklerini çok iyi okuma ve tahlil etmeyi ve sui generis davranış tarzları ve kültürünü ortaya çıkarmayı bir zorunluluk hâline getirmiştir.
#28
SORU: Çağdaş yönetim anlayışının örgütlere bakışını açıklayınız?
CEVAP: Çağdaş yönetim anlayışı; örgütlerin semboller, ritüeller, törenler ve diğer kodlarla örülü kültürlerini en iyi biçimde okumayı, o örgütlerin en verimli biçimde işlemeleri için önemli bir araştırma sahası olarak gündeme getirmiştir. Örgütsel davranış ve örgüt kültürü kavramları toplam kalite anlayışına paralel bir biçimde çağdaş yönetimin vazgeçilmez bir unsuru hâline gelmiştir. En az kaynakla ve en az emekle en çok faydayı elde edebilmenin önemli araçları olarak ortaya çıkan bu modeller, hem kapitalist işletmelerde hem de insani hizmet örgütleri gibi diğer örgütlerde/sektörlerde yaygınlık kazanmıştır.
#29
SORU: Himaye-i Etfal Cemiyetini ve kurulduğu ortamı açıklayınız?
CEVAP: Modern Türkiye’nin ilk modern kurumlarından biri olan Himaye-i Etfal Cemiyeti aynı zamanda modern anlamda sosyal hizmet uygulamaların ilk ciddi temsilcisidir. Ülkenin o günkü koşulları incelendiğinde Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun, birçok cephede savaşması nedeniyle cepheye sürekli asker sevk etmek durumunda kaldığı, cephelerde savaşanların büyük bir çoğunluğunun şehit düşmesi sonucu ülkede kimsesiz çocuklar sorununun her geçen gün büyüyerek sürdüğü, savaş sonrası yaşanan toprak kayıpları sonucu, İmparatorluğun başta İstanbul olmak üzere diğer illere büyük göçler aldığı, bu durumun, ailelerin sosyal ve ekonomik yönden çöküşüne neden olduğu görülmektedir.
#30
SORU: Osmanlı İmparatorluğu’nda kimsesiz çocuk sorununa yönelik çözüm arayışları nasıl başlamıştır?
CEVAP: Kimsesiz çocuklar sorununun boyutunun büyümesi üzerine halkın girişimiyle çözüm arayışlarına girilmiş, girişimlerin yetersiz kalması üzerine devlet kanalıyla çözümler aranmıştır. Devlet kanalıyla yapılan çalışmaların ilki II. Abdülhamit döneminde kurulan Darül Hayri Ali’dir. 1903 yılında Abdülhamid’in tahta çıkışının yıldönümü nedeniyle açılan, Darül Hayri Ali’de bakılan çocuk sayısı 400’e ulaşmıştır. Kurum 22 Ağustos 1909 yılında kapatılmıştır. Meşrutiyet döneminde İttihad ve Terakki’nin destekleriyle kimsesiz çocuklar sorununa çözüm amacıyla Darüleytamlar açılmıştır. Daha sonra bu kurumların yetersiz gelmesi sonucunda farklı çözüm arayışlarına gidilmiştir.
#31
SORU: Himaye-i Etfal Cemiyeti ne zaman kurulmuştur.
CEVAP: 30 Haziran 1921 tarihinde Ankara’da kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti, aile, kadın, çocuk alanında birçok çalışma başlatmıştır.
#32
SORU: Küreselleşme ve değişen sosyal refah anlayışı arasındaki ilişkiyi kısaca açıklayınız?
CEVAP: Küreselleşme veya küresel rekabet ihtiyacının şekillendirdiği küresel piyasa ekonomisinin ortaya çıkışı sosyal politikanın alanını bir hayli daraltmıştır. Küreselleşme; ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın uluslararası boyutta dönüşümü olarak tanımlanmaktadır. Bu dönüşümün en önemli yansıması, küresel yeniden yapılanmaya verilen tipik bir yanıt olarak hükümetlerin sosyal refah sorumluluklarının dramatik bir biçimde zayıflaması olmuştur. Hükümetler artık yüzlerini yurttaşlarının ihtiyaçları veya haklarına değil, küresel piyasaya çevirmişlerdir.
#33
SORU: Yönetişimcilik kavramının doğuşu nasıl olmuştur?
CEVAP: 1980’ler sonrası kapitalist ülkelerin yaşadığı dönüşüm, yeni sağın refah karşıtı politikaları ile belirlendi. Bu politikalar, ekonomik olarak yarar sağlamadığı ve bir bağımlılık kültürü yarattığı gerekçesiyle refah devletinden uzaklaşmayı tercih ediyordu. Neo-liberalizmin dönüştürdüğü sosyal refah anlayışının yeni çerçevesini ise yönetişimcilik (managerialism) oluşturacaktı.
#34
SORU: Yönetişimcilik nedir?
CEVAP: Yönetişimcilik, devlet sermayesi ile iş çevresinin, sağlık, eğitim ve çevre konularında ortak ulusal ve yerel projeler yoluyla refah hizmetlerini sunmalarını ifade etmektedir. Yönetişimcilik, yalnızca hizmet sunumunun örgütsel yapılarını radikal bir biçimde değiştirmekle kalmamış, ayrıca sağlık ve sosyal bakım hizmetlerinin değerlendirmesini, bu değerlendirmenin meşruiyetini ve kamusal olarak finanse edilen hizmetlere ihtiyacı bulunanların deneyimlerini dönüştürmüştür.
#35
SORU: Yönetişimciliğin temel ilkeleri nelerdir?
CEVAP: Yönetişimciliğin dört temel ilkesi; tasarruf, piyasa güçleri, adem-i merkeziyetçilik ve hesap verilebilirlik olarak tanımlanmıştır.
#36
SORU:
Çokkültürcü sosyal hizmet uygulamalarının özelliklerini açıklayınız?
CEVAP:
Temelde sosyal bilimlerin keskin bir biçimde yaşadığı kültürel dönemecin bir yansıması olarak sosyal hizmette hayat bulmuştur. Bu yönüyle, çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması, geleneksel sosyal hizmet uygulamasının tektipleştirici eğilimini daha çoğulcu bir yapıya dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Çokkültürcü sosyal hizmet uygulamalarında aynı toplum içinde yaşayan farklı kültürlere saygı ve bu kültürlere ilişkin yetkinlik önemlidir. Sosyal çalışmacıların, içinde bulundukları toplumun farklı kültürlerini bilen, tanıyan ve bu kültürlere ilişkin yetkinliği olan meslek elemanları olmaları beklenmektedir. Ayrıca çokkültürcü sosyal hizmet uygulamalarında toplumdaki farklı etnik-dini azınlıkların kendi kültürel gruplarına özel sosyal hizmetleri tasarlamaları ve bu uygulamalar için merkezi hükümetten veya eyalet hükümetlerinden finansman elde etmeleri mümkün olabilmektedir.
#37
SORU:
LGBT bireylere ilişkin sosyal hizmet anlayışını ülkemiz açısından değerlendiriniz ?
CEVAP:
LGBT bireylere ilişkin sosyal hizmet anlayışı ülkemizde henüz karşılık bulmamaktadır, ancak yurtdışında bu alandaki sosyal hizmet faaliyetleri bir hayli gelişme kaydetmiştir. LGBT bireylere dönük sosyal hizmet faaliyetleri toplumlarda yaygın bir biçimde karşımıza çıkan homofobi sorunuyla ilişkilidir. Özellikle gey ve lezbiyenlere yönelik düşmanlığın kavramsallaştırılmasına, başka bir ifadeyle bu konudaki terminolojiye baktığımızda çeşitli kavramlarla karşılaşmaktayız.
#38
SORU:
LGBT'li bireylere yönelik tutumlardan homofobi kavramını açıklayınız?
CEVAP:
Homofobi terimi çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Mark Freedman’a göre homofobi, eşcinsellere yönelik aşırı bir öfke ve korku tepkisidir. Audre Lorde ise 1978’de daha farklı ve derin bir yaklaşımda bulunarak kişinin kendi cinsine duydugu aşktan korkması ve bu nedenle başkalarında bu duyguyu gördüğünde nefretle karşılaması olarak tanımlamıştır. Homofobiye yönelik söz konusu bu farklı yaklaşımlar, aynı zamanda onun karmaşık yapısının bir kanıtıdır. Başka bir ifadeyle homofobi, tek bir boyutta ele alınıp yalnızca tek bir degişkene bağlı kalınarak açıklanacak bir olgu değildir.
#39
SORU:
LGBT bireylerle çalışan sosyal hizmet uzmanlarının mesleki çalışma sırasında dikkat etmeleri gereken ilkeler nelerdir ?
CEVAP:
Sosyal hizmet uzmanları bu gruba karşı kendi davranış, tutum, inanç sistemi, ahlaki değerlerinin yanı sıra önyargı ve ayrımcılık potansiyelini fark etmelidir.
- Anlayış ve bilginin eksik olmasından korkmamak gereklidir. LGBT konusunda profesyoneller arasında bile büyük bir inkâr yaşanmaktadır. LGBT bireylerin algı, ilgi ve deneyimlerini öğrenmek için çok çalışmak gereklidir.
- Cinsel yönelimini tanımak ve kabul etmek, karmaşa ve belirsizlikle geçen yıllardan sonra kolay değildir. Heteroseksüel olduklarını kanıtlamak için farklı yolları dene-yebilirler. Böyle içsel çatışmaların özellikle adölesanlar için zor olduğunu ve bazen intihara yol açabileceğini bilmek gereklidir.
- Bazı LGBT’lerin cinsel yönelimlerini açıklamakta zorlanacaklarını, toplum tarafından kimliklerini saklamaya zorlandıklarını, toplumda reddedilme durumunu da dikkate alarak, müracaatçıya acı, kızgınlık ve adaletsizlik duygularını açıklaması için yardım edilmelidir.
- Yardım ilişkisine girmede, ayrımcılık ve önyargı deneyimleri nedeniyle çok incindikleri için tedbirli ve korkulu olabilirler. Sosyal hizmet uzmanının önyargısız olduğunu anlayana kadar cinsel yönelimlerini açıklayamayabilirler.
- Açılma (coming out) müracaatçıyla çalışmanın bir hedefi olmamalıdır. Açılma, öz-gürleştirici ve politik olarak teşvik edilen bir şey olsa da kişi, ailesine yabancılaşma, işini kaybetme gibi büyük bedeller ödeyebilir.
- Eşcinsel bir çiftle çalışırken heteroseksüel çiftlerdeki uzun dönemli sorunlar karşımıza çıkabilir. Parasal, ev/iş sorumlulukları dengesi, çocuk bakımı, başarısız cinsel ilişki, umutsuzluk, şiddet gibi. Bununla birlikte eşcinsel çiftlerin ilişkisi daha fark-lıdır çünkü yasal bir evliliğin getirdiği statü, koruma ve haklardan yoksundurlar.
#40
SORU:
Sosyal hizmet sunumunda dinin yerini açıklayınız?
CEVAP:
Sosyal hizmet sunumunda dinin yeri aslında çok eski tarihlere kadar gitmektedir. Ancak modern anlamda sosyal hizmet sunumu seküler bir ideolojik çerçeveye oturması ve modernist paradigmaya yaslanması bakımından dindışı bir bağlamda var olagelmiştir. Bununla birlikte, son otuz yıldır sosyal hizmet sunumunda tinselliğin (spirituality/maneviyat) önemli bir referans olarak tartışılır hâle geldiğini görüyoruz. Tinsellik özellikle sosyal hizmet sunumundaki modernist bakış açısına karşı bir itirazın ifadesi olarak gün-deme gelmiştir. Tinsel sosyal hizmet yaklaşımı bireyin kendini keşfine odaklanmakta ve bu yönüyle salt dinden daha kapsamlı bir çerçeve ortaya koymaktadır.
#41
SORU:
Sosyal hizmet disiplininin uygulama alanları nerelerdir ?
CEVAP:
Okul sosyal hizmeti (school social work), tıp, psikiyatri, suçluluk, yaşlılık, engellilik, yoksulluk, eğitim, aile ve çocuk refahı gibi farklı alanlarda geniş bir uygulama alanına sahip olan sosyal hizmet disiplininin özel bir uygulama alanıdır.
#42
SORU:
Okul ortamında görev yapan sosyal hizmet uzmanlarının görevleri nelerdir?
CEVAP:
Okul ortamında görev yapan sosyal hizmet uzmanları hem çocuk hem de ebeveyn odaklı uygulamaları dengede tutarak, anne-babaların çocuğun yetiştirilmesi açısından sosyal işlevlerinin geliştirilmesi yönünde çalışırlar. Çocuk ve aileleriyle çalışmada amaç, öğrencinin okula düzenli devamını sağlamak,akademik başarısızlık riskini azaltmak ve erken dönemde bazı nedenlerle eğitimini yarıda bırakmasını önlemektir.
• Öğrencinin gereksinimlerini değerlendirme
• Program planlama ve değerlendirme
• Direkt hizmet etme
• Savunuculuk
• Konsültasyon / liyezon,
• Koordinasyon ve iş birliği,
• Yönetim / organizasyon
#43
SORU:
Okul sosyal hizmetini ülkemizde çalışma imkanları açısından değerlendiriniz ?
CEVAP:
Okul sosyal hizmeti dünyanın pek çok yerinde uygulanmakta ve okullar birer sosyal hizmet kuruluşu gibi hizmet vermektedir; ancak ülkemiz bu bakımdan henüz gelişme kaydedebilmiş değildir. Okullarda rehber öğretmenin varlığı dahi yenilerde kanıksanmış iken okulların daha kapsamlı birer sosyal hizmet kuruluşu gibi hizmet vermesi için biraz daha zamana gereksinim duyulmaktadır.
#44
SORU:
Çokkültürcü sosyal hizmet yaklaşımını ortaya çıkaran gelişmeleri açıklayınız ?
CEVAP:
Çokkültürlülük özellikle geride bıraktığımız yüzyılın ikinci yarısına damgasına vurmuş; küreselleşme ile birlikte dünyamızın yeni gerçekliğini ifade eder hâle gelmiş sosyolojik bir olgudur.
Küreselleşme birlikte artan uluslararası göç ile birlikte göçmenlerin uyumu sorunu Avrupa’nın en önemli sosyal sorunu haline gelmiştir. Çokkültürcü sosyal hizmet yaklaşımı çokkültürlü bir ortamda uyumu sağlayıcı sosyal hizmet sunmak üzere başat yaklaşım olmayı başarmıştır.
Çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması, geleneksel sosyal hizmet uygulamasının tektipleştirici eğilimini daha çoğulcu bir yapıya dönüştürmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda, sosyal bilimlerde yaşanan “kültürel dönemeç”in ardından ortaya çıkan tüm kavramsal tar-tışmalar, çokkültürcü sosyal hizmet uygulaması için bir temel oluşturmuştur.
#45
SORU:
Geylere yönelik negatif tutumlara sahip olanların yatkınlıkları neler olabilir ?
CEVAP:
(1) Toplumsal cinsiyet rolleri hakkında katı ve geleneksel tutumlar sergilemeye daha yatkın,
(2) Negatif tutumlar sergileyen akranlarına daha yakın,
(3) Geylerle ya da lezbiyenlerle kişisel ilişkiler kurmaya daha az yatkın,
(4) Muhtemelen yaşlı ve az eğitimli,
(5) İnancı güçlü ve geleneksel dini bir ideolojiyi onaylamaya daha yatkındır.
#46
SORU:
Günümüzde çokkültürcü sosyal hizmet uygulamaları büyük oranda kim tarafında yürütülmektedir?
CEVAP:
Günümüzde çokkültürcü sosyal hizmet uygulamaları büyük oranda sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Devlet, bu sivil toplum örgütlerini finanse etmek yoluna gitmektedir.
#47
SORU:
LGBT ve feminizm etkileşimini açıklayınız?
CEVAP:
LGBT hareketinin feminizme çok şey borçlu olduğu bir gerçektir. Tarihsel süreç içerisinde radikal feminizmin “özel alan politiktir” ifadesi, LGBT hareketi içerisinde hemen benimsendi. Bu kabullenmenin doğallığı, cinselliğin ve cinsel tercihin kişisel bir tercih olduğu fikrini en başından beri savunan LGBT bireyler için, ifade etmeye çalıştıkları ve talep ettikleri şeylerin bir özeti gibiydi. Feminizm rüzgârını arkasına alarak hareket eden LGBT hareketi, artık daha fazla görünür olma durumu ile toplumların geniş kesimleri tarafından bilinir hale gelmiştir.
#48
SORU:
Avrupa’nın pek çok ülkesinde faaliyet göstermekte ve sosyal hizmet sunumunda en güçlü aktörler olmaya devam ettiği kuruluşların ismi nedir?
CEVAP:
Diakonie ve Caritas gibi sosyal hizmet kuruluşları Avrupa’nın pek çok ülkesinde faaliyet göstermekte ve sosyal hizmet sunumunda en güçlü aktörler olmaya devam etmektedir.
#49
SORU:
Sosyolojik bağlamda çokkültürlülük olgusunu açıklayınız ?
CEVAP:
Çokkültürlülük özellikle geride bıraktığımız yüzyılın ikinci yarısına damgasına vurmuş; küreselleşme ile birlikte dünyamızın yeni gerçekliğini ifade eder hâle gelmiş sosyolojik bir olgudur. Ekonomik, toplumsal ve siyasal gelişmelerin sonucunda yerlerinden olan veya yerlerini bırakan milyonlarca insan doğdukları yerden başka bir yerde yaşamlarını sürdürmekte, böylece farklı kültürler bir arada yaşamaya mecbur olmaktadır. Sosyal hizmet açısından bakıldığında, söz konusu bu çokkültürlü ortam sosyal hizmet sunumunu da şekillendirmektedir.
#50
SORU:
Dönemin eşcinselliğe ilişkin toplumsal kaygılarına ışık tutan ve eşcinsellik ve eşcinsel bireyler, ahlak bozucu ve yozlaştırıcı olarak tasvir eden eser hangileridir ?
CEVAP:
Seebohm ve G. R. Lavers’in 1951’de yazdıkları, İngiliz Hayatı ve Boş Zaman Anlayışı adlı toplumsal inceleme, bu dönemin eşcinselliğe ilişkin toplumsal kaygılarına ışık tutar. Söz konusu incelemede eşcinsellik ve eşcinsel bireyler, ahlak bozucu ve yozlaştırıcı olarak tasvir edilmiştir. Buna ek olarak eşcinselliğin, bir ulusun zayıflıgını ortaya koyduğunu ve aynı zamanda da bu zayıflığın nedeni olduğu ifade edilerek uyarıda bulunulmuştur
#51
SORU:
Reisch çokkültürcü sosyal hizmet uygulamasını nasıl tanımlamaktadır ?
CEVAP:
Reisch (2007) çokkültürcü sosyal hizmet uygulamasını, sosyal hizmet sunumunu “gettolaştırmakla” suçlamaktadır. Ona göre, çokkültürcülük, sosyal adaleti hedefleyen geniş yapısal analizler yerine dar alternatif uygulama ve araştırma modellerine odaklanmıştır. Çokkültürcülüğün bu açmazını aşabilmesi için eleştirel yaklaşımlardan daha çok yararlanması gerekmektedir.
#52
SORU:
Almanya'da bulunan çokkültürcü sosyal hizmet kuruluşları hangileridir?
CEVAP: - Türk Alman Merkezi (Türkisch-Deutches Zentrum e.V.)
- Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) (Türkisch-Islamische Union der Anstalt für Religion e.V.)
- Türk Veliler Birliği (Türkischer Elternverein in Berlin und Brandenburg e.V.)
- Berlin Türk Cemaati (Türkische Gemeinde zu Berlin e.V.)
- Berlin Türk Toplumu (Türkische Bund Berlin-Brandenburg)
- Kreuzberg Türk Bakımevi
- AWO (Arbeiter Wohlfahrt Bundesverband e.V.)
#53
SORU:
Kamuda yüksek göreve seçilen ilk eşcinsel olan ve daha sonra öldürülen LGBT hareketi için önemli bir figür olan kişi kimdir ?
CEVAP:
Kaliforniya Belediyesi’nde görev alan ilk gey müfettiş olan Harvey Milk’in öldürülmesi, 1980’li yılların habercisi gibidir. Milk’in öldürülmesi ve dava sürecindeki adaletsiz tutum ve ayrımcılık yanında, mahkemenin katili az bir cezaya mahkûm etmesi, kalabalık bir eylemle protesto edilir. Harvey Milk, LGBT hareketi için önemli bir figürdür. Milk, kamuda yüksek göreve seçilen ilk eşcinsel olarak anılır.
#54
SORU:
Eşcinsel bir çiftle çalışan sosyal hizmet uzmanı nelere dikkat etmelidir ?
CEVAP:
Eşcinsel bir çiftle çalışırken heteroseksüel çiftlerdeki uzun dönemli sorunlar karşımıza çıkabilir. Parasal, ev/iş sorumlulukları dengesi, çocuk bakımı, başarısız cinsel ilişki, umutsuzluk, şiddet gibi. Bununla birlikte eşcinsel çiftlerin ilişkisi daha farklıdır çünkü yasal bir evliliğin getirdiği statü, koruma ve haklardan yoksundurlar. Bu çiftlere özel, yasal düzenlemeler gerekebilir (Sheafor ve Horejsi, 2002: 564-565). Bu yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda sosyal hizmet uzmanları sosyo-politik bağlamda savunuculuk yapmak durumundadırlar.
#55
SORU:
Türkiye'deki sosyal hizmet kuruluşlarının yapısını açıklayınız ?
CEVAP:
Türkiye’de sosyal hizmet kuruluşlarının yapısı geleneksel bağlamın dışına çıkmayı başarabilmiş değildir. Hâlbuki gereksinim grupları her geçen gün çeşitlenmeyi sürdürmektedir. Aile ve kadınlar, çocuk ve gençler, yaşlılar ve engelliler gibi genel hedef gruplarına dönük hizmet sunan veya sağlık ve suçluluk alanlarında faaliyet yürüten sosyal hizmet kurum ve kuruşları, kimi özel gereksinim grupları söz konusu olduğunda yetersiz kalabilmektedir. Toplumsal değişme ve değişimle gelen yeni sosyal sorunlar ülkedeki kurum ve kuruluşları da değişmeye ve bu kurum ve kuruluşların kapsamlarını genişlemeye zorlamaktadır. Ülkemizde sosyolojik olarak karşılığı bulunan, ancak sosyal hizmet bakımından yeterli bir ilgiye ulaşamamış yeni gereksinim grupları söz konusudur.