TEMEL İNSAN HAKLARI BİLGİSİ II Dersi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi soru cevapları:
Toplam 79 Soru & Cevap#1
SORU: Hak nedir? Ayrıca tanımlanan üç unsuru nelerdir?
CEVAP: Hak, kişilerin hukuk düzeni tarafından tanınan ve korunan menfaatleridir. Dikkat edileceği üzere hak kavramı, kişi, menfaat ve tanınma olmak üzere üç unsur ile tanımlanmaktadır. (a) Bir haktan bahsedebilmek için, her şeyden önce ortada bu hakkın sahibi olabilecek bir kişinin bulunması gerekir. (b) Hakkın özü, maddî içeriği bir menfaatten ibarettir. Bu şu anlama gelir ki, bir kişinin bir hakkından bahsedebilmek için ortada o kişinin bir menfaatinin olması gerekir. Şüphesiz menfaat, para kazanmak gibi maddî, ün sahibi olmak gibi manevî nitelikte olabilir. (c) Kişinin söz konusu menfaati, hukuk düzeni tarafından tanınıyor ve korunuyor olmalıdır.
#2
SORU: Hürriyet ile hak kavramı arasındaki farklar nelerdir?
CEVAP: Hürriyet-Hak Ayrımı- Hürriyet ile hak kavramı arasında şu farklar vardır: (1) Hak, hürriyete göre daha somut bir kavramdır. Diğer bir ifadeyle hak, hürriyetin somutlaştırılmış biçimidir. Daha açıkçası, hak, hürriyetin somutta gerçekleştirilmesinin aracıdır. Örneğin hak arama hürriyeti, dava hakkı ile gerçekleşir. (2) Hürriyetlerin gerçekleşmesi için başkalarının veya devletin bir şey yapmaması gerekir. Hürriyet, kişinin kendi fiilî ile gerçekleşir. Hakkın gerçekleşmesi için ise, diğer kişilerin veya devletin hak sahibi kişi lehine birtakım edimlerde bulunması gerekir. Hakkı gerçekleştiren fiil, hak sahibinin değil, başka kişilerin veya devletin fiilîdir. 3. Ödev Kavramı- Ödev, belli bir hukuk kuralı gereğince yapılması veya yapılmaması zorunlu olan şey demektir. Özel hukuk alanında ödev kavramı yerine çoğunlukla borçkavramı kullanılır.
#3
SORU: İnsan Hakları nedir?
CEVAP: Bu alandaki en kapsamlı kavramdır. İnsan Cevap: hakları, ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır. Bu haklardan yararlanmak bakımından vatandaş ve yabancı arasında fark yoktur. Diğer yandan insan hakları terimi bir ideali içerir. Bu terimi kullananlar, bu alanda olanı değil, olması gerekeni dile getirirler. İnsan hakları terimini daha çok tabiî hukuk anlayışına mensup yazarlar kullanmaktadır.
#4
SORU: 1982 Anayasasına göre temel hak ve hürriyetlerin sınıflandırılmasını ve buna temel teşkil etmek üzere önce Jellinek tarafından yapılan ve Anayasamızdaki tasnife temel teşkil eden üçlü sınıflandırma nedir?
CEVAP: Georg Jellinek’in klasikleşen ayrımına göre temel hak ve hürriyetler üç gruba ayrılır: Negatif statü hakları, pozitif statü hakları, aktif statü hakları • Negatif Statü Hakları-kişinin devlet tarafından aşılamayacak ve dokunulamayacak özel alanının sınırlarını çizen hak ve hürriyetlerdir. Örneğin konut dokunulmazlığı, kişi güvenliği, din hürriyeti, düşünce hürriyeti, mülkiyet hakkı negatif statü hakkı niteliğindedir. Bu haklar devlete, karışmama, gölge etmeme ödevi yüklerler. Bu haklar kişiyi devlete ve topluma karşı koruyan haklar olduğu için bu haklara koruyucu haklar da denir. Bu haklara kişisel haklar da diyebiliriz. • Pozitif Statü Hakları-bireylere devletten olumlu bir davranış, bir hizmet, bir yardım isteme imkânını tanıyan haklardır. Örneğin çalışma hakkı, sağlık hakkı, konut hakkı, sosyal güvenlik hakkı bu tür haklardandır. Bu tür haklar, devlete sosyal alanda bir takım ödevler yüklerler. Pozitif statü haklarına, kişiye devletten bir şey istemesi hakkını verdiği için isteme hakları da denmektedir. Sosyal devlet anlayışının sonuçları olduğundan bu haklara kısaca sosyal haklar da denir. • Aktif Statü Hakları-kişinin devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardır. Bu haklara bu nedenle katılma hakları da denir. Seçme ve seçilme hakkı, siyasî parti kurma hakkı, siyasî faaliyette bulunma hakkı, kamu hizmetine girme hakkı, dilekçe hakkı aktif statü haklarına örnek gösterilebilir. Bu haklara siyasî haklar da denir.
#5
SORU: 1982 Anayasasının sınıflandırılması nasıldır?
CEVAP: 1982 Anayasasında temel hak ve hürriyetler Anayasanın ikinci kısmında düzenlenmiştir. Bu kısmın genel hükümler başlıklı birinci bölümünde (m.12-16) temel hak ve hürriyetlerin özelliği, sınırlanması, kötüye kullanılmaması, durdurulması ve yabancıların durumu hükme bağlanmıştır. Bu ilk bölümden sonra Anayasa, temel hak ve hürriyetleri üçe ayırarak düzenlemektedir: Kişinin hakları ve ödevleri, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler, siyasî haklar ve ödevler. Anayasanın bu ayrımı Jellinek’in kamu hakları tasnifine uygundur.
#6
SORU: Kişinin hakları ve ödevleri başlıklı ikinci bölümde temel hak ve hürriyetler nasıl düzenlenmiştir?
CEVAP: • Madde 17: Kişinin Dokunulmazlığı, Maddî ve Manevî Varlığı • Madde 18: Zorla Çalıştırma Yasağı • Madde 19: Kişi Hürriyeti ve Güvenliği • Madde 20: Özel Hayatın Gizliliği • Madde 21: Konut Dokunulmazlığı • Madde 22: Haberleşme Hürriyeti • Madde 23: Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti • Madde 24: Din ve Vicdan Hürriyeti • Madde 31: Kamu Tüzel Kişilerinin Elindeki Basın Dışı Kitle Haberleşme Araçlarından Yararlanma Hakkı • Madde 32: Düzeltme ve Cevap Hakkı • Madde 33: Dernek Kurma Hürriyeti • Madde 34: Toplantı ve Gösteri • Yürüyüşü Düzenleme Hakkı • Madde 35: Mülkiyet Hakkı • Madde 36: Hak Arama Hürriyeti (Diğer maddeleri kitabınızdan okuyunuz).
#7
SORU: Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlıklı üçüncü bölümde temel hak ve hürriyetler nasıl düzenlenmiştir?
CEVAP: • Madde 43: Kıyılardan Yararlanma • Madde 44: Toprak Mülkiyeti • Madde 45: Tarım, Hayvancılık ve Bu Üretim Dallarında Çalışanların Korunması • Madde 46: Kamulaştırma • Madde 47: Devletleştirme • Madde 48: Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti • Madde 49: Çalışma Hakkı ve Ödevi • Madde 50: Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakkı • Madde 60: Sosyal Güvenlik Hakkı • Madde 64: Sanatın ve Sanatçının Korunması • Madde 65: Devletin İktisadî ve Sosyal Ödevlerin Sınırları (Diğer maddeleri kitabınızdan okuyunuz).
#8
SORU: Siyasî Haklar ve Ödevler başlıklı dördüncü bölümde temel hak ve hürriyetler nasıl düzenlenmiştir?
CEVAP: • Madde 66: Türk Vatandaşlığı • Madde 67: Seçme, Seçilme ve Siyasî Faaliyette Bulunma Hakları • Madde 68: Parti Kurma, Partilere Girme ve • Partilerden Ayrılma • Madde 69: Siyasî Partilerin Uyacakları Esaslar • Madde 70: Kamu Hizmetine Girme • Madde 71: Mal Bildirimi • Madde 72: Vatan Hizmeti • Madde 73: Vergi Ödevi • Madde 74: Dilekçe, Bilgi Edinme ve Kamu Denetçisine Başvurma Hakkı
#9
SORU: Tabiî Hak Anlayışı, Pozitivist Anlayış nedir?
CEVAP: Temel hak ve hürriyetler felsefesi alanında esas itibarıyla birbiriyle çatışan tabiî hak anlayışı ve pozitivist anlayış olmak üzere iki anlayış vardır. Tabiî hak anlayışına göre, insan, sırf insan olmaktan dolayı, doğuştan bazı hak ve hürriyetlere sahiptir. İnsanın sahip olduğu haklar, devletten ve anayasadan önce gelir; bu haklar insana devlet tarafından verilmemiştir. Pozitivist anlayışa göre ise, insanların doğuştan yanlarında getirdiği temel hak ve hürriyetler yoktur; temel hak ve hürriyetler, insanlara devlet tarafından anayasa ve kanunlarla tanınır.
#10
SORU: 1982 Anayasası, Tabiî Hak Anlayışı felsefesine mi yoksa Pozitivist Anlayış felsefesine mi dayalıdır?
CEVAP: Bir Anayasanın tabiî hak anlayışını mı, pozitivist hak anlayışını mı benimsediğini araştırmanın, pozitif hukuk bakımından doğuracağı pek büyük bir sonuç yoktur. Çünkü anayasa bir hak ve hürriyeti düzenlediği an, o hak ve hürriyet artık pozitif temele sahip demektir; bu ise o hak ve hürriyetin artık doğuştan gelmediği, dolayısıyla tabiî hak anlayışının değil, pozitivist anlayışın geçerli olduğu anlamına gelir.
#11
SORU: Temel hak ve hürriyetlerin süjeleri (özneleri) ifadesini açıklayınız?
CEVAP: Temel hak ve hürriyetlerin sahipleri veya diğer bir ifadeyle bu hak ve hürriyetleri kullanan veyahut bunlardan yararlanan kişiler anlaşılır. Aynı şey ödevler için de söylenebilir. Bir ödevin yükümlüsü de o ödevin süjesidir.
#12
SORU: Temel hak ve hürriyetler süjeleri, kaça ayrılır?
CEVAP: insanlar, vatandaşlar, belli kategorideki insanlar ve yabancılar olmak üzere dörde ayrılabilir. Zira temel hak ve hürriyetlerden yararlanmak veya onları kullanmak bakımından herkes aynı konumda değildir. Bazı temel hak ve hürriyetlerden yararlanmak için sadece insan olmak yeterli iken, diğer bazı temel hak ve hürriyetlerden yararlanmak için vatandaş olmak gerekir. Keza, bazı temel hak ve hürriyetlerden ise sadece belirli kategorilerde bulunan kişiler yararlanabilir. Nihayet, temel hak ve hürriyetlerden yararlanmak bakımından yabancılar apayrı bir durumda bulunurlar.
#13
SORU: Anayasamızda bu temel hak ve hürriyetler düzenlenirken, her insan denmemiş onun yerine aynı anlamda herkes denmiştir. Anayasamızda herkese, yani bütün insanlara tanınmış temel hak ve hürriyetler nelerdir?
CEVAP: Maddî ve manevî varlığını geliştirme (m.17), kişi hürriyeti ve güvenliği (m.19), özel hayatın gizliliği (m.20), haberleşme hürriyeti (m.22), yerleşme ve seyahat hürriyeti (m.23), din ve vicdan hürriyeti (m.24), düşünce ve kanaat hürriyeti (m.25), düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m.26), bilim ve sanat hürriyeti (m.27), dernek kurma hürriyeti (m.33), toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (m.34), mülkiyet hakkı (m.35), hak arama hürriyeti (m.36), çalışma ve sözleşme hürriyeti (m.48), sosyal güvenlik hakkı (m.60). Anayasamız getirdiği dokunulmazlık, yasak ve güvencelerle ilgili olarak bunların süjelerini ifade etmek için bazen de kimse terimini kullanmıştır. Örneğin kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz (m.17/3). Hiç kimse zorla çalıştırılamaz (m.18). Temel hak ve hürriyetlerin öznesi olarak kimse, hiç kimse ifadesi Anayasamızın 15’inci maddesi, 19’uncu maddesi (kişi hürriyeti ve güvenliği), 20’nci maddesi (özel hayatın gizliliği), 21’inci maddesi (konut dokunulmazlığı), 24’üncü maddesi (din ve vicdan hürriyeti), 25’inci maddesi (düşünce ve kanaat hürriyeti), 33’üncü maddesi (dernek kurma hürriyeti), 37’nci maddesi (kanunî hâkim güvencesi), 38’inci maddesi (suç ve cezalara ilişkin esaslar), 42’nci maddesi (eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi), 50’nci maddesinde (çalışma şartları ve dinlenme hakkı) geçmektedir.
#14
SORU: 1982 anayasasının temel hak ve hürriyetler süjelerinde yabancıların durumu nasıldır?
CEVAP: Sadece vatandaşlara tanınmış olan temel hak ve hürriyetleri haliyle Türk vatandaşı olmayan yabancılar kullanamaz. Örneğin seçme ve seçilme hakkı, siyasî faaliyette bulunma hakkı (m.67), siyasî parti kurma, partilere girme hakkı (m.68), kamu hizmetlerine girme hakkı (m.70) gibi siyasal haklardan yabancılar yararlanamaz. Siyasî haklardan yabancıların yararlanamaması kural, yararlanabilmesi ise istisnayı teşkil eder. O nedenle yabancıların kullanabileceği siyasî hakların Anayasa tarafından açıkça öngörülmesi gerekir. Nitekim Anayasamızın 74’üncü maddesinde düzenlenen bir siyasî hak olan dilekçe hakkının karşılılık esasına uygun olmak şartıyla yabancılar tarafından kullanılmasına izin verilmiştir. Ancak Anayasamızda bütün insanlara (herkese) tanınmış olan temel hak ve hürriyetlerden kural olarak yabancılar da yararlanabilir. Örneğin yabancılar da Türkiye’de kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Ancak Anayasamızın yabancıların durumu başlıklı 16’ncı maddesi temel hak ve hürriyetler, yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir dediğine göre, Anayasamızda herkese tanınmış olan temel hak ve hürriyetlerin de yabancılar tarafından kullanılmaları sınırlandırılabilecektir. Bunun şartları, yine Anayasamızın 16’ncı maddesinden çıkmaktadır: (1) Sınırlama milletlerarası hukuka uygun olmalıdır. (2) Sınırlama kanunla öngörülmüş olmalıdır.
#15
SORU: 1982 Anayasasındaki temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasına ilişkin düzenleme nasıldır?
CEVAP: Madde 14- Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar. Bu yasaklara aykırı hareket eden veya başkalarını bu yolda teşvik veya tahrik edenler hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir. Anayasanın hiçbir hükmü, Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.
#16
SORU: Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması bazı usûllere bağlanmıştır. Bu usuller nelerdir?
CEVAP: Temel hak ve hürriyetlerin toplum içinde kullanılması kamu düzeni bakımından bazı tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle temel hak ve hürriyetlerin kullanılması bazı usûllere bağlanmıştır. Bu konuda izin, bildirim ve serbestlik olmak üzere başlıca üç usûl vardır.
#17
SORU: İzin usulü nedir?
CEVAP: Önleyici sistem de denir. Bu usûlde, bazı temel hak ve hürriyetlerin kullanılması için idarî makamlardan önceden izin almak gerekir. İzne uygulamada ruhsat veya lisans da denir.
#18
SORU: Bildirim usulü nedir?
CEVAP: Bildirim usûlünde temel hak ve hürriyetin kullanılabilmesi için önceden izin almaya gerek yoktur; sadece o temel hak ve hürriyetin kullanılacağı idarî makamlara bildirilir. Bundaki amaç, kamu düzeni bakımından tehlikeli olabilecek bir temel hak ve hürriyetin kullanılacağı konusunda idarenin önceden haberdar olması ve bunun için gerekli tedbirleri almasıdır.
#19
SORU: Serbestlik usulü nedir?
CEVAP: Düzeltici sistem de denir. Bu usûlde bir temel hak ve hürriyetin kullanılması için önceden bir izin almaya veya bildirimde bulunmaya gerek yoktur. İlgili kişi, temel hak ve hürriyetini, bütün sorumluluğu kendisine ait olmak üzere serbestçe kullanır. Bu hürriyetin kullanılmasından ortaya zararlı bir sonuç çıkmış ise, bu sonuç daha sonradan, ilgili kişiye düzelttirilir; yani bu kişi zararı tazmin eder veya cezalandırılır.
#20
SORU: Temel hak ve hürriyetlerin korunması yolları kaça ayrılır?
CEVAP: Temel hak ve hürriyetlerin korunması yolları öncelikle iç hukuk yolları (iç koruma) ve uluslararası hukuk yolları (dış koruma) olarak ikiye ayrılabilir. Bunlarda kendi içinde alt dallara ayrılmaktadır.
#21
SORU: İç korumanın alt dalları nelerdir?
CEVAP: • Teşriî Başvuru Yolu (Dilekçe Hakkı), • İdarî Başvuru Yolları, • Yargısal Başvuru Yollarıdır.
#22
SORU: Teşriî Başvuru Yolu (Dilekçe Hakkı) nedir?
CEVAP: Teşriî başvuru, kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin korunması amacıyla TBMM’ye başvurması demektir. Anayasamızın dilekçe hakkı başlıklı 74’üncü maddesine göre vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında yetkili makamlara ve TBMM’ye yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Bu amaçla TBMM’de bir Dilekçe Komisyonu kurulmuştur.
#23
SORU: Teşriî Başvuru Yolunun işleyişi nasıldır?
CEVAP: Dilekçe Komisyonu, kanun olarak düzenlenmesinde yarar olan dilekçelerin birer örneğini TBMM Başkanlığına ve Başbakanlığa bilgi olarak gönderir. Diğer dilekçeler, dilekçe komisyonunda görüşülüp karara bağlanır (İçtüzük, m.118). Bu kararlar dilekçe sahiplerine ve ilgili bakanlıklara bildirilir (m.119). Bakanlar, 30 gün içinde Dilekçe Komisyonunun kararı hakkında yaptığı işlemi Komisyon Başkanlığına bildirir. Dilekçe Komisyonu, bunlardan gerekli gördüklerini TBMM’de görüşülmesini isteyebilir (m.275). Dilekçe Komisyonunun dilekçeler üzerine aldığı kararların herhangi bir bağlayıcı gücü olamaz. Bunlar ne bir mahkeme kararı gibi kesin hüküm teşkil ederler; ne de bir idarî karar gibi icraî güce sahiptirler. Dolayısıyla bunlar hukuk düzeninde herhangi bir hukukî değişikliğe yol açmazlar. Bunlarla ilgili olarak gerekli hukukî değişiklik ilgili bakanın kararıyla veya TBMM’nin kanun çıkarmasıyla olur.
#24
SORU: İdari Başvuru nedir kaça ayrılır?
CEVAP: Kişiler temel hak ve hürriyetlerin korunması amacıyla, yürütme organına, yani idareye de başvurabilirler. Buna idarî başvuru yolu denir. İdarî başvuru yolunun temelinde Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeksizin başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir diyen 40’ıncı maddesi bulunmaktadır. İnsan haklarının korunmasında idarî başvuru yollarını ikiye ayırarak incelemek mümkündür: İdarenin kendi içindeki organlara başvuru yolları ve bağımsız kurumlara başvuru yolları. Önce idarenin kendi içindeki organlara başvuru yollarıdır.
#25
SORU: İdarenin Kendi İçindeki Organlara Başvuru Yolları nelerdir? Açıklayınız
CEVAP: İnsan haklarının korunmasında idarî başvuru yollarından birincisi idarenin kendi içindeki organlara başvuru yollarıdır. Bunların; isti’taf başvurusu, hiyerarşik başvuru, vesayet başvurusu, bilgi edinme başvurusu ve il veya ilçe insan hakları kurullarına başvuru olmak üzere beş çeşidi vardır. • İsti’taf başvurusu İsti’taf başvurusu, ihlâli yapan aynı makama başvuru demektir (Örnek: Validen şikâyet konusu valilik işlemini geri almasının istenmesi). • Hiyerarşik başvuru Hiyerarşik başvuru, ihlâli yapan makamın üst makamına yapılan başvuru demektir (Örnek: Kaymakamın işlemi hakkında valiye başvurulması). • Vesayet başvurusu Vesayet başvurusu, vesayete tâbi makamın işlemi hakkında vesayet makamına başvurulması demektir (Örnek: Belediye kararını hakkında valiye, köy muhtarı kararı hakkında kaymakama başvurulması). • Bilgi Edinme Başvurusu 9 Ekim 2003 tarih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, gerçek ve tüzel kişilere, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının sahip oldukları her türlü bilgi ve belgeye erişim hakkı amacıyla başvuru yapma hakkını tanımıştır. • İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarına Başvuru 3056 sayılı Kanuna 12 Nisan 2001 tarih ve 4643 sayılı Kanunla eklenen ek 6’ncı maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 23 Kasım 2003 tarih ve 25298 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik ile İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları kurulmuştur.
#26
SORU: Bağımsız Kurumlara Başvuru Yolları kaça ayrılır?
CEVAP: İnsan haklarının korunmasında idarî başvuru yollarından ikincisi, bağımsız kurumlara başvuru yollarıdır. Bunlar; Türkiye insan hakları kurumuna başvuru ve kamu denetçiliği kurumuna başvuru olmak üzere iki çeşittir. Son yollarda insan haklarının korunması için idarenin kendi içindeki organlara başvuru yollarının yetersizliği görülmüş ve bu eksikliği gidermek, insan haklarını daha etkili bir şekilde korumak için idare karşısında bağımsız olan Türkiye İnsan Hakları Kurumu ve Kamu Denetçiliği Kurumu olmak üzere iki bağımsız kurum kurulmuştur. Bu kurumlara başvuru yoluyla da insan hakları korunur.
#27
SORU: Yargısal Başvuru Yolları nedir? Açıklayınız.
CEVAP: Temel hak ve hürriyetleri ihlâl edilen bireyler, bunların korunması amacıyla yargısal başvuru yoluna da gidebilirler; yani dava açabilirler. Yargısal başvuru hakkının temelinde, Anayasamızın herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile âdil yargılanma hakkına sahiptir diyen hak arama hürriyeti başlıklı 36’ncı maddesi bulunmaktadır. Yargısal başvuru yolu oldukça etkili olan bir başvuru yoludur. Çünkü artık başvuru hakkında idarenin kendisi değil, ondan bağımsız olan mahkemeler karar vermektedir. İkinci olarak mahkemelerin kararları bağlayıcıdır.
#28
SORU: Yargısal başvuru yolu kendi içinde kaça ayrılır, nelerdir, açıklayınız?
CEVAP: • Adlî Yargıya Başvuru Yolu- Özel hukuk ve ceza hukuku alanında bir hakkı ihlâl edilen kişi, görevli ve yetkili adliye mahkemesine başvurarak hakkını arayabilir. Bu başvuru yolu, medenî usûl ve ceza usûl hukuku derslerinde incelenir. • İdarî Yargıya Başvuru Yolu- İdarenin, idarî nitelikte bir eylem ve işlemiyle hakları ihlâl edilen kişiler, görevli ve yetkili idarî yargı yerinde (idare mahkemesi, vergi mahkemesi veya Danıştay) iptal veya tam yargı davası açarak hakkını arayabilir. • Anayasa Yargısı Yolu- (aa)Yasama organı çıkardığı bir kanunla bir temel hak ve hürriyeti ihlâl edilen kişi, adlî ve idarî yargıda açacağı bir davada, bu davada uygulanacak kanunun Anayasaya aykırı olduğunu iddia edebilir. Bu iddia söz konusu mahkeme tarafından ciddî görülürse, bu mahkeme itiraz yoluyla (somut norm denetimi) Anayasa Mahkemesine başvurur. Anayasa Mahkemesi söz konusu kanunu anayasaya aykırı görüp iptal ederse, ilgili kişinin temel hak ve hürriyeti anayasa yargısı yoluyla korunmuş olur. (bb) Keza 12 Eylül 2010 tarihli halkoylamasıyla onaylanan 5982 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunuyla, gerek kanunla, gerekse bir başka işlemle, temel hak ve hürriyetleri ihlâl edilen kişiler, diğer başvuru yollarını tükettikten sonra, bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine de başvurabilirler. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, temel hak ve hürriyetlerin anayasa yargısı tarafından korunması açısından fevkalade önemli bir yoldur.
#29
SORU: Uluslararası Koruma nedir, kaça ayrılır? Açıklayınız.
CEVAP: Temel hak ve hürriyetler İkinci Dünya Savaşından sonra uluslararası alanda da korunmaya başlanmıştır. Bu koruma sistemini Birleşmiş Milletler çerçevesinde insan haklarının korunması ve Avrupa Konseyi çerçevesinde insan haklarının korunması olmak üzere ikiye ayırılır.
#30
SORU: Birleşmiş Milletler çerçevesinde insan haklarının korunması nedir? Açıklayınız
CEVAP: Birleşmiş Milletler çerçevesinde insan haklarını korumak amacıyla pek çok sözleşme yapılmış ve bildirge ilân edilmiştir. Bunların başında 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gelir. Bu bildirge, bir denetim sistemi öngörmemiştir. Dolayısıyla bu bildirgenin uygulamadaki etkililiği ve bağlayıcılığı sınırlı olmuştur. BM bünyesinde akdedilen temel hak ve hürriyetlere ilişkin daha pek çok sözleşme vardır. Bunlardan bazıları etkililiği düşük de olsa bir denetim ve gözetim sistemi de öngörmektedir.
#31
SORU: Avrupa Konseyi çerçevesinde insan haklarının korunması nedir? Açıklayınız
CEVAP: Avrupa Konseyi çerçevesinde 4 Kasım 1950 tarihinde Roma’da imzalanmış bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) [European Convention on Human Rights] birçok temel hak ve hürriyeti tanımakta ve bunların korunması için güvenceli bir yargısal denetim sistemi getirmektedir
#32
SORU: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye tarafından ne zaman imzalanmıştır?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türkiye tarafından 4 Kasım 1950’de imzalanmış ve 18 Mayıs 1954 tarihinde onaylanmıştır. AİHS, Türkiye tarafından da imzalanan ve onaylanan, 1 Kasım 1998’de yürürlüğe giren 11 nolu Protokol ve 1 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 14 nolu Protokol ile önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır.
#33
SORU: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nedir?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, her temel hak ve hürriyeti değil, sadece, yaşama hakkı, İşkence yasağı, zorla çalıştırma yasağı, güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı, cezaların kanunîliği ilkesi, özel hayatın ve aile hayatının korunması, düşünce, vicdan ve din hürriyeti, ifade özgürlüğü, dernek kurma ve toplantı hürriyeti, evlenme hakkı, mülkiyet hakkı gibi bazı önemli kişisel hak ve hürriyetleri tanıyıp güvence altına almıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) [European Court of Human Rights], isimli bir mahkeme kurmaktadır.
#34
SORU: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi koruduğu hakların ihlâl ettiği iddiasıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kaç çeşit başvuru şekli bulunmaktadır?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi koruduğu hakların ihlâl ettiği iddiasıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulabilmektedir. Bu başvurular devlet başvurusu (inter-states applications) ve bireysel başvuru (individual application) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. AİHS sistemine asıl özelliğini veren başvuru usûlü, bireysel başvuru usûlüdür. 1 Kasım 1998’de yürürlüğe giren 11’nci Protokol öncesi bireysel başvuru hakkını tanıyıp tanımamak ilgili devletin takdirine bırakılmıştı. Türkiye, bireysel başvuru hakkını ilk defa 28 Ocak 1987 tarihinde tanımıştır. Bireyler, AİHS’nin koruduğu bir hakkın Türkiye tarafından ihlâl edildiği iddiasıyla AİHM’ye başvurabilirler. Ancak bunun için önce Türkiye’de iç hukuk yollarını tüketmeleri gerekir.
#35
SORU: Eşitlik ilkesi nedir?
CEVAP: Eşitlik ilkesi, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasında özel bir öneme sahiptir. Ayrıca eskiden beri, eşitlik, eşit muameleye tâbi tutulma temel bir insan hakkı olarak görülmüştür. Tabiî hukuk teorisinde eşitlik en temel insan hakkı olarak görülmüştür. Fransız ihtilâlinin temel ilkelerinden birisi de eşitlik (égalité)tir (diğer ikisi hürriyet (liberté) ve kardeşlik (fraternité)tir. Bu üç ilke, Osmanlı İmparatorluğuna da hürriyet, müsavat, uhuvvet ilkeleri olarak girmiştir. Keza en eski insan hakları bildirgelerinden biri olan 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi, daha birinci maddesinde eşitlik ilkesini tanımakta ve ilân etmektedir. Tarih boyunca insanlar çeşitli temel hak ve hürriyetlere sahip olmayı değil, bu hak ve hürriyetlerden eşit olarak yararlanmayı da istemişlerdir. Tüm bu nedenlerden dolayı, temel hak ve hürriyetler konusu işlenirken eşitlik ilkesinin de işlenmesi gerekir.
#36
SORU: Eşitlik ilkesinin ana başlıkları nelerdir? Açıklayınız.
CEVAP: • Düzenleme Eşitlik ilkesi, Anayasamızın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2’nci maddesinde değil, Kanun Önünde Eşitlik başlığını taşıyan 10’uncu maddesinde düzenlenmektedir. • Niteliği: Bağımsız Bir Temel İlke Eşitlik ilkesinin hukuk devletinin bir parçası olduğu veya bir temel hak olduğu düşünülebilirse de, bizim Anayasamızda bu ilke, düzenlendiği yer itibarıyla, devlet yönetimine egemen olan bağımsız bir temel ilke niteliğindedir. • Muhatabı Anayasamızın 10’uncu maddesinin sözüne göre eşitlik ilkesi, devlet organları ve idare makamlarına hitap etmektedir. Devlet organlarının içine haliyle sadece yürütme organı değil, yasama ve yargı organları da girer. • Çeşitleri Eşitlik ilkesinin iki çeşidi vardır: • Mutlak Eşitlik- Mutlak eşitlikten kastedilen şey, kişilerin kişisel ve özel durumlarına bakılmaksızın, kanunların herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Kanımızca Anayasanın 10’uncu maddesinin ilk fıkrasında yer alan herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hükmü, bu konularda mutlak eşitliği emretmektedir. • Nispî Eşitlik- Nispî eşitlikten kastedilen şey ise, aynı durumda bulunan kişilerin aynı işleme tâbi tutulmasıdır. Bu şu anlama gelir ki, farklı durumlarda bulunan kişiler, farklı işlemlere tâbi tutulabilirler. • Pozitif Ayrımcılık Pozitif ayrımcılık, işe girme veya okula kabul edilme gibi bazı alanlarda kadınlara veya etnik veya ırksal azınlıklara öncelik verilmesi şeklindeki uygulamadır.
#37
SORU: Anayasamızın ikinci kısmının kişinin hakları ve ödevleri arasında kişi dokunulmazlığı nasıl belirtilir?
CEVAP: Kişi dokunulmazlığı, kişinin hayatına, maddî varlığına, yani vücuduna ve manevî varlığına yani şerefine müdahale edilememesi anlamına gelir. Açıkçası, insanın öldürülmemesi, işkenceye ve hakarete uğramaması gerekir. Nitekim 1982 Anayasası 17’nci maddesiyle kişi dokunulmazlığını tanımış ve şu şekilde hükme bağlamıştır: Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.
#38
SORU: Zorla Çalıştırma Yasağı (m.18) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 18’inci maddesinin birinci fıkrasına göre hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Maddenin ikinci fıkrası, zorla çalıştırma yasağından hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmalarını istisna tutmaktadır; yani bu hâllerde kişiler zorla çalıştırılabilecektir.
#39
SORU: Kişi Hürriyeti ve Güvenliği (m.19) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Kişi hürriyeti ve güvenliği, insanın vücut ve hareket serbestisine sahip olması demektir. Bu hürriyete ve güvenliğe sahip olan kişi istediği hareketi yapabilir, istediği gibi dolaşabilir, yiyip içebilir, fizikî ihtiyaçlarını giderebilir. Örneğin polisin bir kişiyi yakalaması, kolundan tutup çekmesi, gözaltına alması, kişi hürriyeti ve güvenliğine bir müdahale teşkil eder. Anayasamızın 19’uncu maddesi ilk fıkrasında, kişi hürriyeti ve güvenliği, herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir denilerek ilke olarak kabul edilmiştir.
#40
SORU: Özel Hayatın Gizliliği (m.20) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 20’nci maddesine göre herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Bu şu anlama gelir: Kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Ancak bazı durumlarda (örneğin bir suçlunun bulunması) arama ve el koymanın da yapılabilmesi gerekir. İşte Anayasamızın 20’nci maddesi arama ve el koymanın yapılabilmesine şu şartlarla izin vermiştir: (a) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçı bulunmalıdır. (b) Hâkim kararı alınmalıdır. (c) Veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmalıdır (Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk-sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar).
#41
SORU: Konut Dokunulmazlığı (m.21) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 21’inci maddesine göre kimsenin konutuna dokunulamaz. Bununla birlikte suç işlenmesinin önlenmesi gibi bazı durumlarda bir kişinin konutuna girilmesi, konutunda arama yapılması, konutundaki bazı eşyalara el konulması gerekebilir. Bunun için şu şartlara uyulması gerekir (m.21): (a) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçı bulunmalıdır. (b) Hâkim kararı alınmalıdır. (c) Veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmalıdır. (Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar). Burada yazılı emir şartı eleştiriye açıktır.
#42
SORU: Haberleşme Hürriyeti (m.22) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 22’nci maddesinin ilk fıkrasına göre herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Bu şu anlama gelir: İsteyen kişi istediği kişiyle istediği yolla (posta, telefon, e-mail, vs.) haberleşebilir. Bunların haberleşmesi engellenemez. Keza bu haberleşme gizlidir. Yani bu kişilerin telefonları dinlenemez; mektupları açılamaz. Ancak bazı durumlarda (suç işlenmesini önlemek, suçluları yakalamak vs.) haberleşmenin engellenmesi veya haberleşmenin gizliliğine müdahale edilmesi (örneğin telefonun dinlenmesi) gerekebilir. Bunun için şu şartlara uyulması gerekir: (a) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçı bulunmalıdır. (b) Hâkim kararı alınmalıdır. (c) Veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmalıdır. (Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar).
#43
SORU: Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti (m.23) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 23’üncü maddesine göre, herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Ancak yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak, seyahat hürriyeti ise, sadece suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla sınırlanabilir. Dolayısıyla maddede genel sağlık sebebi sayılmadığına göre, karantina ilân edilerek kişilerin seyahat hürriyetinin sınırlanması Anayasamıza aykırı olur (13’üncü maddeden genel sağlık sınırlama sebebi çıkarılmıştır). Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir şeklindeki beşinci fıkra (12 Eylül 2010 tarihli halkoylamasıyla onaylanan 5982 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunuyla vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir hükmüyle değiştirilmiştir. Bu hükümle iki yenilik getirilmiştir: (a) Artık vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, askerlik sebebiyle veya vergi borcu nedeniyle sınırlanamayacaktır. (b) Sınırlama ancak hâkim kararıyla yapılabilecektir.
#44
SORU: Din, Vicdan ve İbadet Hürriyeti (m.24) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 24’üncü maddesinin ilk fıkrası herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir diyerek dini inanç ve kanaat hürriyetini mutlak bir şekilde tanımıştır. Anayasamızda bu hürriyete getirilmiş bir istisna ve sınır da yoktur. Anayasa, m.24/2, ibadet hürriyetini, yani kişinin inandığı dinin gereklerini yerine getirme hürriyetini de 14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir diyerek tanımıştır. Ancak dikkat edileceği üzere, Anayasamız ibadet hürriyetini sınırsız bir şekilde değil, 14’üncü madde hükümleriyle sınırlandırarak tanımıştır. Dolayısıyla ibadet hürriyeti, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz (m.14/1).
#45
SORU: Düşünce ve Kanaat Hürriyeti (m.25) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 25’inci maddesine göre, herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Görüldüğü gibi Anayasamız düşünce ve kanaat hürriyetini sınırsız bir şekilde tanımış; bu hürriyetin sınırlandırılması için bir sınırlama sebebi öngörmemiştir. Bu hürriyetin bu haliyle sınırlandırılması mümkün değildir. Anayasamızda (m.26) düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ayrıca düzenlendiğine göre, düşünce ve kanaat hürriyetininin mutlak olarak tanınmasında kamu düzeni bakımından bir zarar da olmayacaktır.
#46
SORU: Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti (m.26) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 26’ncı maddesine göre herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Yukarıda düşünce hürriyetinin sınırsız bir hürriyet olduğunu, insanın kafasının içinde kalan düşüncenin cezalandırılamayacağını söyledik. Ancak, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti sınırsız bir hürriyet olamaz. Çünkü bu hürriyetin kullanılması suretiyle başkalarına zarar verilebilir.
#47
SORU: Bilim ve Sanat Hürriyeti (m.27) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 27’nci maddesine göre herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz. Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir.
#48
SORU: Basın Hürriyeti (m.28) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 28’inci maddesine göre basın Cevap: hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz. Ayrıca Anayasamız devlete basın hürriyetinin sağlanması için gerekli tedbirleri alma ödevini de yüklemiştir (m.28/2)b Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Bazı durumlarda basılan yayınların dağıtılmasının önlenmesi ve dağıtılmış yayınların toplatılması gerekebilir. Bunun için hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin kararı gerekir.
#49
SORU: Süreli ve Süresiz Yayın Hakkı (m.29) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: İsteyen herkes istediği her çeşit yayını (gazete, dergi, kitap) çıkarabilir. Nitekim Anayasamızın 29’uncu maddesi, süreli veya süresiz yayın önceden izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz demektedir.
#50
SORU: Dernek Kurma Hürriyeti (m.33) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 33’üncü maddesine göre herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir. Devlet memurlarının, TSK ve kolluk mensuplarının da dernek kurma ve üye olma hakları vardır. Ancak bunların bu hakları kanunla sınırlanabilir. Bazı durumlarda dernek kurma hürriyetinin ayrıca sınırlandırılması gerekebilir. Anayasamızın 33’üncü maddesine göre bunun şartları şunlardır: (a) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleri bulunmalıdır. (b) Sınırlama kanunla yapılmalıdır. Bazen de kurulmuş bir derneğin kapatılması gerekir. Anayasamıza göre (m.29) dernekler, hâkim kararıyla kapatılabilir.
#51
SORU: Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı (m.34) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 34’üncü maddesine göre herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Burada hemen belirtelim ki, madde metninden görüldüğü gibi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, silahsız ve saldırısız olmak zorundadır. Yani Anayasa bu hakkı daha tanırken yerinde olarak sınırlı bir şekilde tanımıştır.
#52
SORU: Mülkiyet Hakkı (m.35) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Mülkiyet hakkı liberal demokratik hukuk devletlerindeki en temel ve en eski haklardan biridir. Anayasamızın 35’inci maddesine göre herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.
#53
SORU: Hak Arama Hürriyeti (m.36) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Hak arama hürriyeti, bütün diğer temel hak ve hürriyetlerin güvencesi niteliğinde fevkalâde önemli bir temel hak ve hürriyettir. Hak arama hürriyeti tanınmadığı durumda, tanınmış bütün diğer temel hak ve hürriyetler göstermelik hâle gelebilir. Anayasamızın 36’ncı maddesine göre, herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
#54
SORU: Kanunî Hâkim Güvencesi (m.37) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 37’nci maddesine göre hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz. Anayasamızın kanunî hâkim güvencesi dediği şeye tabiî hâkim (doğal yargıç) güvencesi de denir.
#55
SORU: Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar (m.38) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Kişi güvenliği ve hürriyetine en çok ceza hukuku alanında müdahale edilir. O nedenle, Anayasamız ceza hukuku alanında kişileri koruyan bazı temel ilkeleri anayasallaştırmıştır. Anayasamızın 38’inci maddesine göre kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur (m.38/1-3). Bu şekilde Anayasamız suçların kanunîliği ilkesini, cezaların kanunîliği ilkesini ve fail aleyhine olan ceza kanununun geçmişe uygulanmaması ilkesini kabul etmiş bulunmaktadır.
#56
SORU: İspat Hakkı (m.39) nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 39’uncu maddesine göre kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı, bu görev ve hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılan isnatlardan dolayı açılan hakaret davalarında, sanık, isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir.
#57
SORU: Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması (m.40)nasıl belirtilmiştir?
CEVAP: Anayasamızın 40’ıncı maddesine göre Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.
#58
SORU: Anayasamızın ikinci kısmının sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler başlığı kaç bölüme ayrılmıştır? Bunlar nelerdir? Açıklayınız.
CEVAP: 1. Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları (m.41) Anayasamızın 41’nci maddesinin 12 Eylül 2010 tarihli halkoylamasıyla onaylanan 5982 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunuyla değiştirilen yeni şekline göre her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır. 2. Çalışma, Sözleşme ve Özel Teşebbüs Kurma Hürriyeti (m.48) Anayasamızın 48’inci maddesine göre herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Böylece 48’inci maddeyle çalışma hürriyeti, sözleşme hürriyeti ve özel teşebbüs kurma hürriyeti tanınmıştır. Bunlar birer ekonomik hak niteliğindedir. 3. Çalışma Hakkı ve Ödevi (m.49) Anayasamızın 49’uncu maddesine göre, çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. 4. Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakkı (m.50) Anayasamızın 50’nci maddesine göre kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar. Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir. 5. Sendika Kurma Hakkı (m.51) Anayasamızın 51’inci maddesine göre çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Burada iki hususa dikkat çekmek gerekir. Bir kere sendika kurma hakkı sadece işverenlere ve işçilere değil, bütün çalışanlara tanınmıştır. 6. Toplu İş Sözleşmesi ve Toplu Sözleşme Hakkı (m.54) İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler. 12 Eylül 2010 tarihli halkoylamasıyla onaylanan 5982 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunuyla memurlar ve diğer kamu görevlilerine de toplu sözleşme yapma hakkı tanınmıştır. Uyuşmazlık halinde kuruluşu kanunla belirlenecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu karar verir. 7. Grev Hakkı ve Lokavt (m.54) Anayasamızın 54’üncü maddesine göre toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmasının ve işverenin lokavta başvurmasının usûl ve şartları ile kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir. Öncelikle belirtelim ki, grev hakkı bütün çalışanlara değil, sadece işçilere tanınmıştır. Dolayısıyla memurlar grev yapma hakkına sahip değildir.
#59
SORU: Anayasamızın ikinci kısmının siyasî haklar ve ödevler başlıklı dördüncü bölüm kaça ayrılmıştır? Bunlar nelerdir? Açıklayınız?
CEVAP: 1. Vatandaşlık Hakkı (m.66) Anayasamızın 66’ncı maddesine göre Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz. 2. Seçme, Seçilme ve Siyasî Faaliyette Bulunma Hakkı (m.67) Anayasamızın 67’nci maddesine göre vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir. Görüldüğü gibi bu hak sadece vatandaşlara tanınmıştır. Yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler. 3. Parti Kurma, Partilere Girme ve Partilerden Ayrılma Hakkı (m.68) Anayasamızın 68’inci maddesine göre vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usûlüne göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek için onsekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir. Görüldüğü gibi bu hak sadece 18 yaşını doldurmuş vatandaşlara tanınmıştır. Ancak 18 yaşını doldurmuş bütün vatandaşların da siyasî partilere üye olma hakkı yoktur. 4. Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı(m.70) Anayasamızın 70’inci maddesine göre her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez. Dolayısıyla Türkiye’de yabancılar kamu hizmetlerine giremezler. 5. Vatan Hizmeti Hakkı (m.72) Anayasamızın 72’nci maddesine göre vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir. 6. Vergi Ödevi (m.73) Anayasamızın 73’üncü maddesine göre herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir. Vergi ödevi siyasî haklar ve ödevler bölümünde yer almakla birlikte, bu ödevin süjesi sadece vatandaşlar değil, herkestir. 7. Dilekçe, Bilgi Edinme ve Kamu Denetçisine Başvurma Hakkı Anayasamızın 74’üncü maddesine göre vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.
#60
SORU: Avrupa Konseyi'nin kurucu devletleri kimledir?
Avrupa Konseyi'nin kurucu devletleri kimledir?
CEVAP: Belçika, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, İngiltere, Danimarka, Norveç, İrlanda, İtalya, İsveç, savunma hariç insan haklarını ve demokrasiyi koruyup geliştirmek ve sağlık, sosyal refah, eğitim, kültür, çevre, yerel yönetimler ve adalet gibi konulardan oluşan çok geniş bir alanda faaliyet göstermek amacıyla 5 Mayıs 1949'da Londra’da toplanarak Avrupa Konseyi Statüsü’nü imzalamışlardır. Bu saydığımız 10 devlet Avrupa Konseyi'nin kurucu devletleridir. Türkiye bu kurucu devletler arasında yer almamıştır. Konsey daha sonraları genişleyerek Kasım 1998 itibariyle 40, Eylül 2001 tarihi itibariyle 43, Haziran 2002 tarihi itibariyle 44, Ekim 2003 itibariyle 45, Eylül 2018 itibariyle de 47 üyeli bir uluslararası örgüt haline gelmiştir. Konseye en son katılan devlet 2007'de Karadağ olmuştur.
Belçika, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, İngiltere, Danimarka, Norveç, İrlanda, İtalya, İsveç, savunma hariç insan haklarını ve demokrasiyi koruyup geliştirmek ve sağlık, sosyal refah, eğitim, kültür, çevre, yerel yönetimler ve adalet gibi konulardan oluşan çok geniş bir alanda faaliyet göstermek amacıyla 5 Mayıs 1949'da Londra’da toplanarak Avrupa Konseyi Statüsü’nü imzalamışlardır. Bu saydığımız 10 devlet Avrupa Konseyi'nin kurucu devletleridir. Türkiye bu kurucu devletler arasında yer almamıştır. Konsey daha sonraları genişleyerek Kasım 1998 itibariyle 40, Eylül 2001 tarihi itibariyle 43, Haziran 2002 tarihi itibariyle 44, Ekim 2003 itibariyle 45, Eylül 2018 itibariyle de 47 üyeli bir uluslararası örgüt haline gelmiştir. Konseye en son katılan devlet 2007'de Karadağ olmuştur.
#61
SORU:
Avrupa Konseyi'nin temel kuruluş amaçları nelerdir?
CEVAP: II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupalı devletler insan haklarının ve özgürlüklerinin korunmasının uluslararası barışın, ekonomik kalkınmanın ve toplumsal refahın önemli bir bileşeni olarak görmüştür. 1948 yılındaki La Haye'de toplanan Avrupa Kongresi'nin hemen sonrasında "Avrupa Hareketi" örgütü doğmuş, Avrupa Konseyi de bu örgütün bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa Konseyi'ne üye devletlerin hepsi üyelik şartı olarak 3. Madde'de belirtilen "hukukun üstünlüğü prensibini ve hükmü altında bulunan her şahsın insan haklarından ve temel hürriyetlerden faydalanma" prensibini kabul eder. Dolayısıyla Avrupa Konseyi Avrupalı devletler arasında siyasi işbirliği yapmak maksadıyla kurulmuş bir örgüt olmanın ötesinde, aynı zamanda insan haklarının korunmasını ve insan haklarına saygıyı bu işbirliğinin temeline yerleştirmiş bir örgüttür.
II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupalı devletler insan haklarının ve özgürlüklerinin korunmasının uluslararası barışın, ekonomik kalkınmanın ve toplumsal refahın önemli bir bileşeni olarak görmüştür. 1948 yılındaki La Haye'de toplanan Avrupa Kongresi'nin hemen sonrasında "Avrupa Hareketi" örgütü doğmuş, Avrupa Konseyi de bu örgütün bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa Konseyi'ne üye devletlerin hepsi üyelik şartı olarak 3. Madde'de belirtilen "hukukun üstünlüğü prensibini ve hükmü altında bulunan her şahsın insan haklarından ve temel hürriyetlerden faydalanma" prensibini kabul eder. Dolayısıyla Avrupa Konseyi Avrupalı devletler arasında siyasi işbirliği yapmak maksadıyla kurulmuş bir örgüt olmanın ötesinde, aynı zamanda insan haklarının korunmasını ve insan haklarına saygıyı bu işbirliğinin temeline yerleştirmiş bir örgüttür.
#62
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "yaşama hakkı"nı düzenleyen hükmünün temel amacı nedir?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'nin yaşam hakkı hükmü kişinin yaşamını kayıtsız şartsız korumaktadır. Diğer yandan madde, kişiye belirli bir yaşam düzeyi sağlamayı güvence altına almamıştır. AİHS'de yaşam kalitesi ya da yaşamın kendisi değil "yaşam hakkı" korunmaktadır. Bu noktada hükmün iki temel amacının olduğu söylenebilir; kişinin hayatının devletçe korunması ve insan yaşamının devlet tarafından keyfi bir şekilde sona erdirilmesinin önlenmesi. Bunun anlamı devletin bir yandan alacağı önlemler ile kişileri tehlikeden koruması, diğer yandan da öldürme fiilini suç olarak belirleyip müeyyideye bağlamasıdır. Yaşam hakkına saygının sağlanması kişinin kendisine karşı korunmasını, kişinin üçüncü kişiye karşı korunmasını, kişinin topluma-devlete karşı korunmasını ve ideolojik nedenlerle yaşam hakkına saldırının korunmasını gerektirir.
#63
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşama hakkı maddesinin "mutlak zorunluluk halinde" güç kullanımına izin veren istisnaları nelerdir?
CEVAP: Yaşama hakkı maddesinin 2. fıkrasında yaşam hakkının istisnalarından bahsedilmektedir. Ancak burada yer alan istisnalar kişinin öldürülmesine değil, "mutlak zorunluluk hâlinde" güç kullanımına izin vermekte ve kullanılan güç sonucu, "istenmeden" ölüm meydana gelmiş ise bu durum yaşam hakkının ihlalini oluşturmamaktadır. Bu istisnalar kısıtlayıcı niteliktedir ve harp halinde dahi devletler 2. maddeye aykırı önlemler alamazlar. Maddede sayılan bu istisnai durumlarda kişinin yaşam hakkına son verilmesinin Sözleşme’ye aykırılık oluşturmayacağı belirtilmiştir. Bu istisnai durumlar;
- Kişilerin cebir ve şiddet olaylarına karşı korunması,
- Usulüne uygun olarak bir kimsenin yakalanması ve tutuklunun kaçmasının önlenmesi,
- Bir ayaklanmanın yasal çerçevede bastırılmasıdır.
Yaşama hakkı maddesinin 2. fıkrasında yaşam hakkının istisnalarından bahsedilmektedir. Ancak burada yer alan istisnalar kişinin öldürülmesine değil, "mutlak zorunluluk hâlinde" güç kullanımına izin vermekte ve kullanılan güç sonucu, "istenmeden" ölüm meydana gelmiş ise bu durum yaşam hakkının ihlalini oluşturmamaktadır. Bu istisnalar kısıtlayıcı niteliktedir ve harp halinde dahi devletler 2. maddeye aykırı önlemler alamazlar. Maddede sayılan bu istisnai durumlarda kişinin yaşam hakkına son verilmesinin Sözleşme’ye aykırılık oluşturmayacağı belirtilmiştir. Bu istisnai durumlar;
- Kişilerin cebir ve şiddet olaylarına karşı korunması,
- Usulüne uygun olarak bir kimsenin yakalanması ve tutuklunun kaçmasının önlenmesi,
- Bir ayaklanmanın yasal çerçevede bastırılmasıdır.
#64
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Konseyi'nin işkence konusunu ilk olarak değerlendirdiği olay nedir?
CEVAP:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHM) çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Konseyi (AİHK) işkence konusunu ilk olarak Yunanistan’ın 1956’da İngiltere’yi Kıbrıs’ta uyguladığı kırbaç cezası ve diğer toplu cezalandırma yöntemleri nedeniyle yaptığı şikayet ile değerlendirmiştir. AİHK’nin İngiltere hakkında verdiği tazminat kararına karşın Kıbrıs sorununun Londra ve Zürich Antlaşmalarıyla çözümlenmesi ile Bakanlar Komitesi herhangi bir önlem almaya gerek görmemiştir. AİHM’nin işkence ve insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele kavramlarının tanımını yaptığı asıl önemli olay ise İngiltere’nin Kuzey İrlanda’daki uygulamalarına ilişkin olarak İrlanda Cumhuriyeti’nin 1971’de yaptığı şikayettir. Bu olayda önce AİHM sonra Mahkeme hükümde kademeli üç basamak şeklinde yer alan işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin ne anlama geldiğini saptamıştır. İrlanda Cumhuriyeti’nin İngiltere aleyhine yaptığı bu başvuru üzerine AİHM yaptığı incelemede İngiltere’nin "beş teknik" (duvar duruşu, kukuleta giydirme, gürültüye maruz bırakma, uykusuz bırakma ve yiyecek ve içecekten yoksun bırakma) uygulaması altında yaptığı soruşturmayı işkence olarak nitelemiştir. Daha sonra olayı inceleyen AİHK, tekniğin birey üzerindeki etkisine bakarak olayın işkence değil fakat insanlık dışı muamele olduğunu saptamıştır.
#65
SORU: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kişi özgürlüğü ve güvenliği maddesi hangi iki temel konuyu düzenlemektedir?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kişi özgürlüğü ve güvenliği maddesi hangi iki temel konuyu düzenlemektedir?
CEVAP: Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı diğer bütün özgürlüklerin kullanılmasının ana koşulu, bireyin iktidar karşısında hukuksal güvenliğinin güvencesi, diğer özgürlüklerin sert çekirdeği olarak nitelenen haklardan birisidir. Bu madde genel olarak iki konuyu düzenlemektedir; gözaltına alma ve tutuklamanın kanunlara uygunluğunun denetimi ve tutuklular için öngörülen yargısal güvenceler. Maddede önce yakalama ve tutuklamanın kanunlara uygun sayıldığı haller belirtilmiş daha sonra kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılarak tutuklanması halinde bu önlemin ancak bu maddede öngörülen güvence ve şartlara uygun bir şekilde alınması zorunluluğu getirilmiştir.
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı diğer bütün özgürlüklerin kullanılmasının ana koşulu, bireyin iktidar karşısında hukuksal güvenliğinin güvencesi, diğer özgürlüklerin sert çekirdeği olarak nitelenen haklardan birisidir. Bu madde genel olarak iki konuyu düzenlemektedir; gözaltına alma ve tutuklamanın kanunlara uygunluğunun denetimi ve tutuklular için öngörülen yargısal güvenceler. Maddede önce yakalama ve tutuklamanın kanunlara uygun sayıldığı haller belirtilmiş daha sonra kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılarak tutuklanması halinde bu önlemin ancak bu maddede öngörülen güvence ve şartlara uygun bir şekilde alınması zorunluluğu getirilmiştir.
#66
SORU:
Kişi özgürlüğü ve güvenliğinin korunmasına dair ilk kayıt hangi belgede yer almaktadır?
CEVAP: Kişi özgürlüğü ve güvenliği kavramları birbirlerini tamamlayan kavramlardır. Özgürlük ve güvenlik deyimleri bir bütün olarak, bir paranın iki yüzü olarak değerlendirilmektedir. İnsanlık tarihinde kişinin keyfi olarak tutuklanıp özgürlüğünün ortadan kaldırılamayacağına ilişkin ilk kayıt, İngiltere’de 1215 yılında kabul edilen Magna Carta Libertium'da bulunmaktadır. Konuyu sağlam temellere oturtan ilk belge ise 1679 tarihli Habeas Corpus Act'tir. Öyle ki bugün kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına Habeas Corpus Güvencesi de denilmektedir
Kişi özgürlüğü ve güvenliği kavramları birbirlerini tamamlayan kavramlardır. Özgürlük ve güvenlik deyimleri bir bütün olarak, bir paranın iki yüzü olarak değerlendirilmektedir. İnsanlık tarihinde kişinin keyfi olarak tutuklanıp özgürlüğünün ortadan kaldırılamayacağına ilişkin ilk kayıt, İngiltere’de 1215 yılında kabul edilen Magna Carta Libertium'da bulunmaktadır. Konuyu sağlam temellere oturtan ilk belge ise 1679 tarihli Habeas Corpus Act'tir. Öyle ki bugün kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına Habeas Corpus Güvencesi de denilmektedir
#67
SORU: Ceza muhakemesinde temel hak ve özgürlüklere müdahale açısından kabul edilmiş olan en ağır koruma önlemi nedir?
Ceza muhakemesinde temel hak ve özgürlüklere müdahale açısından kabul edilmiş olan en ağır koruma önlemi nedir?
CEVAP: Tutuklama, ceza muhakemesinde temel hak ve özgürlüklere müdahale açısından kabul edilmiş olan en ağır koruma önlemidir. Çünkü tutuklama ile kişi hakkında kesinleşmiş özgürlüğü kısıtlayıcı bir mahkûmiyet hükmü verilmeden, yani daha cezaya çarptırılmadan kişi özgürlük hakkından yoksun bırakılmaktadır. Bununla birlikte kabul edilir ki hakkında bir suçtan dolayı ceza verilen kişinin bu cezasını çekmek üzere tutuklanması doğaldır.
Tutuklama, ceza muhakemesinde temel hak ve özgürlüklere müdahale açısından kabul edilmiş olan en ağır koruma önlemidir. Çünkü tutuklama ile kişi hakkında kesinleşmiş özgürlüğü kısıtlayıcı bir mahkûmiyet hükmü verilmeden, yani daha cezaya çarptırılmadan kişi özgürlük hakkından yoksun bırakılmaktadır. Bununla birlikte kabul edilir ki hakkında bir suçtan dolayı ceza verilen kişinin bu cezasını çekmek üzere tutuklanması doğaldır.
#68
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre "makul şüphe" terimi neyi ifade eder?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesinin (1) (c) bendine göre bir suç işlediği şüphesi altında olan yahut işlemesine veya suçu işledikten sonra kaçmasına engel olmak zarureti inancını doğuran makul sebeplerin mevcudiyeti dolayısıyla bir kimse yetkili adli makam önüne çıkarılmak üzere yakalanıp tutuklanabilir. Mahkeme "makul şüphe" teriminden anlaşılması gerekenleri de Murrey/İngiltere davasında ele almıştır. Buna göre makul şüphe objektif bir gözlemciyi iknaya yeterli emare ve bilgilerin varlığına işaret eder. Makul şüphe kavramı suçlamayı gerektiren şüphe kadar yoğun değildir ve gözaltı süresi ile doğru orantılıdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesinin (1) (c) bendine göre bir suç işlediği şüphesi altında olan yahut işlemesine veya suçu işledikten sonra kaçmasına engel olmak zarureti inancını doğuran makul sebeplerin mevcudiyeti dolayısıyla bir kimse yetkili adli makam önüne çıkarılmak üzere yakalanıp tutuklanabilir. Mahkeme "makul şüphe" teriminden anlaşılması gerekenleri de Murrey/İngiltere davasında ele almıştır. Buna göre makul şüphe objektif bir gözlemciyi iknaya yeterli emare ve bilgilerin varlığına işaret eder. Makul şüphe kavramı suçlamayı gerektiren şüphe kadar yoğun değildir ve gözaltı süresi ile doğru orantılıdır.
#69
SORU: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre kişinin yetkili adli makam önüne çıkarılmak üzere yakalanmasının meşru olduğu durumlar nelerdir?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre kişinin yetkili adli makam önüne çıkarılmak üzere yakalanmasının meşru olduğu durumlar nelerdir?
CEVAP: Sözleşme’nin 5(1) (c) maddesinde kişinin 3 nedenle yakalanabileceği belirtilmiştir. Bu üç halde de geçerli olan ortak konu kişinin yakalandıktan hemen sonra mümkün olan en kısa sürede bir adli makam önüne çıkarılması gerektiğidir. Bu "kısa bir zamanda" terimi ne derhal veya hemen anlamına gelecek kadar dar ne de makul kavramı kadar geniştir. Kişinin yakalanmasının meşru olduğu bu üç duruma göre, kişi hakkında suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe varsa, olayda kaçma şüphesi varsa ve delillerin karatılması şüphesi söz konusu ise kişi tutuklanabilir.
Sözleşme’nin 5(1) (c) maddesinde kişinin 3 nedenle yakalanabileceği belirtilmiştir. Bu üç halde de geçerli olan ortak konu kişinin yakalandıktan hemen sonra mümkün olan en kısa sürede bir adli makam önüne çıkarılması gerektiğidir. Bu "kısa bir zamanda" terimi ne derhal veya hemen anlamına gelecek kadar dar ne de makul kavramı kadar geniştir. Kişinin yakalanmasının meşru olduğu bu üç duruma göre, kişi hakkında suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe varsa, olayda kaçma şüphesi varsa ve delillerin karatılması şüphesi söz konusu ise kişi tutuklanabilir.
#70
SORU: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin beşinci maddesinde sayılan, gözaltına alınan/tutuklanan kimselerin hakları nelerdir?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin beşinci maddesinde sayılan, gözaltına alınan/tutuklanan kimselerin hakları nelerdir?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin beşinci maddesinde sayılan, gözaltına alınan/tutuklanan kimselerin hakları şunlardır;
- Suç İsnadından En Kısa Zamanda Haberdar Edilme Hakkı
- İvedilikle Bir Yargıç veya Yasayla Adli Görev Yapmaya Yetkili Kılınmış Başkaca Bir Kamu Görevlisinin Önüne Çıkarılma Hakkı
- Yakalama ve Tutuklamanın Yasallığının Denetimi
- Tazminat İsteme Hakkı
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin beşinci maddesinde sayılan, gözaltına alınan/tutuklanan kimselerin hakları şunlardır;
- Suç İsnadından En Kısa Zamanda Haberdar Edilme Hakkı
- İvedilikle Bir Yargıç veya Yasayla Adli Görev Yapmaya Yetkili Kılınmış Başkaca Bir Kamu Görevlisinin Önüne Çıkarılma Hakkı
- Yakalama ve Tutuklamanın Yasallığının Denetimi
- Tazminat İsteme Hakkı
#71
SORU:
Adil yargılanma hakkının kapsamında olan medeni hak ve yükümlülük niteliğindeki idari işlemler nelerdir?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adil yargılanma hakkının kapsamında olan medeni hak ve yükümlülük niteliğindeki idari işlemleri belirtmiştir. Bunlar:
- Mülkiyet hakkı ve mamelek ile ilgili olan idari işlemler,
- Bir meslek, zanaat veya başka bir iktisadi faaliyetin yürütülmesi ile ilgili idari kararlar,
- Reşit olmayan çocukları ana-babadan ayırarak korunması amacı ile idari önlemler alınması,
- Çalışma hayatı, sosyal sigorta, iş sözleşmesinin bozulması, işten çıkarmayla ilgili idari işlemler,
- İdarenin kusurundan doğan zararın tazminine ilişkin davalar,
- Taşınmaz devrine ilişkin işlemin yetkili idari makamca onanması hakkına ilişkin uyuşmazlıklardır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adil yargılanma hakkının kapsamında olan medeni hak ve yükümlülük niteliğindeki idari işlemleri belirtmiştir. Bunlar:
- Mülkiyet hakkı ve mamelek ile ilgili olan idari işlemler,
- Bir meslek, zanaat veya başka bir iktisadi faaliyetin yürütülmesi ile ilgili idari kararlar,
- Reşit olmayan çocukları ana-babadan ayırarak korunması amacı ile idari önlemler alınması,
- Çalışma hayatı, sosyal sigorta, iş sözleşmesinin bozulması, işten çıkarmayla ilgili idari işlemler,
- İdarenin kusurundan doğan zararın tazminine ilişkin davalar,
- Taşınmaz devrine ilişkin işlemin yetkili idari makamca onanması hakkına ilişkin uyuşmazlıklardır.
#72
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre kamusal yönü ağır basan ve medeni hak ve yükümlülükler kavramının dışında kalan davalar hangileridir?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi somut olaylarda aldığı kararlar ile kamusal yönü ağır basan ve medeni hak ve yükümlülükler kavramının dışında kalan davaları da belirtmiştir. Bunlar:
- Siyasi haklar,
- Yabancıların ülkeye kabulü ve sınır dışı etme,
- Vergilendirme,
- Kişi özgürlüğünün kısıtlanması,
- Kamu fonlarından yapılan ödemeler,
- Devlet memurluğu statüsüne ilişkin davalardır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi somut olaylarda aldığı kararlar ile kamusal yönü ağır basan ve medeni hak ve yükümlülükler kavramının dışında kalan davaları da belirtmiştir. Bunlar:
- Siyasi haklar,
- Yabancıların ülkeye kabulü ve sınır dışı etme,
- Vergilendirme,
- Kişi özgürlüğünün kısıtlanması,
- Kamu fonlarından yapılan ödemeler,
- Devlet memurluğu statüsüne ilişkin davalardır.
#73
SORU: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi makul sürede yargılanma hakkı kapsamında makul süreyi araştırırken hangi ölçütleri kullanmaktadır?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi genel olarak, yargılamada makul süreyi araştırırken üç ölçüt kullanmaktadır:
- dava konusunun niteliği,
- yargılama sırasında şikâyetçinin tutumu,
- ulusal yargılama makamlarının tutumu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi genel olarak, yargılamada makul süreyi araştırırken üç ölçüt kullanmaktadır:
- dava konusunun niteliği,
- yargılama sırasında şikâyetçinin tutumu,
- ulusal yargılama makamlarının tutumu.
#74
SORU:
Ceza yargısının adil yargılanma ilkelerinden olan masumluk karinesi neyi ifade eder?
CEVAP: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin 2. fıkrası "bir suçla itham edilen herkes, suçluluğu kanuna göre kanıtlanıncaya kadar masum sayılır" demektedir. Maddedeki "bir suçla itham edilen herkes" ifadesinden anlaşılacağı üzere masumiyet karinesi, ceza hukuku kapsamı içindeki suçlardan zanlı olan kişilere uygulanır. Tarih içerisinde ceza hukukunun en temel ilkelerinden birisi haline gelen bu kurala Sözleşme’de de yer verilerek insan hakları içerisine alınmış ve böylece Sözleşme’nin denetim kapsamına dahil edilmiştir. Türk ceza yargısının da en temel ilkelerinden olan bu ilke kapsamında mahkemeye başvuru diğer ilkelere nazaran nispeten azdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin 2. fıkrası "bir suçla itham edilen herkes, suçluluğu kanuna göre kanıtlanıncaya kadar masum sayılır" demektedir. Maddedeki "bir suçla itham edilen herkes" ifadesinden anlaşılacağı üzere masumiyet karinesi, ceza hukuku kapsamı içindeki suçlardan zanlı olan kişilere uygulanır. Tarih içerisinde ceza hukukunun en temel ilkelerinden birisi haline gelen bu kurala Sözleşme’de de yer verilerek insan hakları içerisine alınmış ve böylece Sözleşme’nin denetim kapsamına dahil edilmiştir. Türk ceza yargısının da en temel ilkelerinden olan bu ilke kapsamında mahkemeye başvuru diğer ilkelere nazaran nispeten azdır.
#75
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özel hayat saydığı konular nelerdir?
CEVAP: AİHM’nin tanımına göre özel hayat; bir ölçüde bireyin kendi kişiliğini gerçekleştirmesi ve geliştirmesi için diğer kişilerle özellikle duygusal ilişkiler kurmak ve bunu devam ettirmek hakkıdır. Mahkemenin özel hayat saydığı konular:
- Bireyin kimliğine ilişkin bilgi ve kayıtlar,
- Cinsel hayata ilişkin davranışlar ve düzenlemeler,
- Kişinin beden ve ruh bütünlüğüne ilişkin düzenlemeler,
- Bireye ait özel yerlerin ve evrakın aranması ve zaptı,
- Telefon konuşmalarının dinlemesi ve kaydı, posta gönderilerinin açılması ve okunması,
- Kişinin adı ve fotoğrafı, nam ve şöhreti, şerefi yaşam tarzı, kamuya yanlış tanıtılması gibi hususlardır.
AİHM’nin tanımına göre özel hayat; bir ölçüde bireyin kendi kişiliğini gerçekleştirmesi ve geliştirmesi için diğer kişilerle özellikle duygusal ilişkiler kurmak ve bunu devam ettirmek hakkıdır. Mahkemenin özel hayat saydığı konular:
- Bireyin kimliğine ilişkin bilgi ve kayıtlar,
- Cinsel hayata ilişkin davranışlar ve düzenlemeler,
- Kişinin beden ve ruh bütünlüğüne ilişkin düzenlemeler,
- Bireye ait özel yerlerin ve evrakın aranması ve zaptı,
- Telefon konuşmalarının dinlemesi ve kaydı, posta gönderilerinin açılması ve okunması,
- Kişinin adı ve fotoğrafı, nam ve şöhreti, şerefi yaşam tarzı, kamuya yanlış tanıtılması gibi hususlardır.
#76
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre ifade özgürlüğüne müdahaleyi meşru kılan sebepler nelerdir?
CEVAP:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre ifade özgürlüğüne müdahaleyi meşru kılan sebepler şunlardır:
- Milli güvenlik ve kamu düzeni,
- Toplum sağlık ve ahlakının bozulması,
- Başkalarının şeref ve haysiyetlerinin korunması,
- Yargının etkinlik ve saygınlığının korunması.
#77
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin I Numaralı Protokolü kapsamında yer alan haklar nelerdir?
CEVAP:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin I Numaralı Protokolü kapsamında yer alan haklar şunlardır:
- Mülkiyet hakkı,
- Eğitim ve öğretim hakkı,
- Seçim hakkı.
#78
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin genel bir ayrımcılık yasağını öngören ek prokolü hangisidir?
CEVAP: Genel bir ifade ile 12 no.lu Ek Protokol, genel bir ayrımcılık yasağı öngörmektedir. Aslında AİHS’nin 14. maddesinde ayrımcılık yasağı hakkından söz edilmiştir. İlgili maddeye göre AİHS’ce tanınan hakların ve özgürlüklerin kullanılmasında herhangi bir ayrımcılığa müsaade edilmemesi bir haktır. Ancak AİHS’nin bu ayrımcılık yapmama hükmü sınırlı bir haktır çünkü maddede düzenlenen ayrımcılık yasağı yalnızca AİHS’nin güvence altına aldığı bir ya da diğer haklardan yararlanılmasında ayrımcılık yapılmasını yasaklamaktadır. Oysa AİHS’ye ek 12 no.lu bu Protokol bu sınırlamayı kaldırmayı amaçlamıştır. Buna göre Protokol hiç kimsenin herhangi bir kamu makamı tarafından herhangi bir zeminde ayrımcılığa maruz bırakılmayacağını garanti eder.
Genel bir ifade ile 12 no.lu Ek Protokol, genel bir ayrımcılık yasağı öngörmektedir. Aslında AİHS’nin 14. maddesinde ayrımcılık yasağı hakkından söz edilmiştir. İlgili maddeye göre AİHS’ce tanınan hakların ve özgürlüklerin kullanılmasında herhangi bir ayrımcılığa müsaade edilmemesi bir haktır. Ancak AİHS’nin bu ayrımcılık yapmama hükmü sınırlı bir haktır çünkü maddede düzenlenen ayrımcılık yasağı yalnızca AİHS’nin güvence altına aldığı bir ya da diğer haklardan yararlanılmasında ayrımcılık yapılmasını yasaklamaktadır. Oysa AİHS’ye ek 12 no.lu bu Protokol bu sınırlamayı kaldırmayı amaçlamıştır. Buna göre Protokol hiç kimsenin herhangi bir kamu makamı tarafından herhangi bir zeminde ayrımcılığa maruz bırakılmayacağını garanti eder.
#79
SORU:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin XIII Numaralı Protokolü hangi konuda düzenleme getirmiştir?
CEVAP: Bu Protokol en temel insan haklarının içerisinde gösterilen yaşam hakkının AİHS’de yer alan son istisnasını da ortadan kaldırmaktadır. AİHS madde 2’de yer alan yaşam hakkının, maddenin 1950’deki haliyle usulüne uygun verilen idam cezası ile sınırlandırılması mümkündür. Bu sınırlandırma önce 6 no.lu Protokol ile daraltılmış sonrasında ise 13 no.lu Protokol ile ortadan kaldırılmıştır. 13 no.lu Protokol ile her ne şartta ve koşulda olursa olsun yani savaş ve yakın savaş tehdidinde işlenen suçlar da dahil olmak üzere her koşulda ölüm cezasını yasaklamaktadır. Protokol’ün 1. maddesine göre "Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez". Sözleşme’nin 15. maddesine dayanılarak bu Protokol’ün hükümleri askıya alınamaz ve Sözleşme’nin 57. maddesine dayanılarak bu Protokol’ün hükümleriyle ilgili hiçbir çekince konulamaz. Bu Protokol ile AİHS’de yer alan yaşam hakkının hiçbir istisnasının olamayacağı kabul edilmiş olmaktadır.
Bu Protokol en temel insan haklarının içerisinde gösterilen yaşam hakkının AİHS’de yer alan son istisnasını da ortadan kaldırmaktadır. AİHS madde 2’de yer alan yaşam hakkının, maddenin 1950’deki haliyle usulüne uygun verilen idam cezası ile sınırlandırılması mümkündür. Bu sınırlandırma önce 6 no.lu Protokol ile daraltılmış sonrasında ise 13 no.lu Protokol ile ortadan kaldırılmıştır. 13 no.lu Protokol ile her ne şartta ve koşulda olursa olsun yani savaş ve yakın savaş tehdidinde işlenen suçlar da dahil olmak üzere her koşulda ölüm cezasını yasaklamaktadır. Protokol’ün 1. maddesine göre "Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez". Sözleşme’nin 15. maddesine dayanılarak bu Protokol’ün hükümleri askıya alınamaz ve Sözleşme’nin 57. maddesine dayanılarak bu Protokol’ün hükümleriyle ilgili hiçbir çekince konulamaz. Bu Protokol ile AİHS’de yer alan yaşam hakkının hiçbir istisnasının olamayacağı kabul edilmiş olmaktadır.