TÜRK İDARE TARİHİ Dersi OSMANLI KLASİK DÖNEMİ'NDE YÖNETİM YAPISI soru cevapları:
Toplam 42 Soru & Cevap#1
SORU: Arza girme nedir?
CEVAP: Divan’da öncelikle devlet meseleleri görüşülür, alınması gereken kararlar alınır ve en son şikâyeti olanları çavuşbaşı içeri alır. Arza girme, divan’da alınan kararlardan ve varılan sonuçlardan padişahın haberdar olması ve son sözü söylemesi açısından önemlidir. Zaman zaman padişahın kararları geri çevirdiğini, sert tepki gösterdiğini görürüz. Bu yolla da Divan çalışmalarını denetlemektedir.
#2
SORU: “Devşirme” nasıl yapılırdı?
CEVAP: Devşirme işinde Ocağı’na birinci derecede sorumlu olan “Yeniçeri ağası“, devşirilecek çocuk miktarını da belirlerdi. Yeniçeri ocağına acemi oğlanı alınması onun tezkeresiyle olurdu. Devşirmeye gidecek devşirme ağalarını da o seçerdi. Devşirme işleminde, ocak tarafından bir emin ile bir memur tayini kanundu. Başka yerden olamazdı. Devşirme emini ile bir memur tayininden önce bu işi on altıncı yüzyılın ilk yarısına kadar beylerbeyi, sancakbeyi ve kadılar yapmakta idi. Fakat bunların rüşvet ve iltimas alarak yolsuzluk yapmaları üzerine devşirme işi Yeniçeri Ocağı’na bırakılmıştı. Bu hizmete kanunen, ocaktan sekbanbaşı, solakbaşı, zağarcıbaşı, seksoncubaşı, turnacıbaşı, hasekiler, zenberekçibaşı, deveciler veya yayabaşılardan biri bir takım maiyetiyle memur edilirlerdi. Bunlardan herhangi biri özürünü bildirip görevden af dilerse diğerine verilirdi. Yeniçeri Ocağı’nın ağa bölükleri sonradan, II. Bayezid devri’nde kuruldukları için bunların zabitleri olan kethüdabey, Başçavuş, kethüda yeri, muhzırbaşı ve talimhanecibaşının devşirmeye gitmeleri kanun değildi. Güvenilen kişilerden seçilen ve görevinde tamamen serbest olan devşirme memuru, elinde bulunan devşirme ferman ve yeniçeri ağasının mektubu çerçevesinde memur edildiği bölgede çocuk devşirirdi. Fermanda devşirilecek oğlan sayısı kazalara göre belirlenmişti. Devşirilen çocukların köy, kaza, sancak, ana-baba isimleri, doğum ve eşkalleri deftere kaydedilirdi. İki nüsha hâlinde düzenlenen defterin biri bu çocukları İstanbul’a götürecek sürü başında, diğeri de devşirme işini yapan memurda kalırdı. Kanun gereğince, Hristiyan çocukların en asilleri seçilirdi. Papaz oğulları da devşirilirdi. Bir oğlu olanın oğlu devşirilmeyip baba ocağına bırakılır, iki oğlu olanın biri, birkaç erkek çocuğu olan ailelerin sekiz ile on sekiz yaşları arasında bulunan çocuklarından en sıhhatli ve gürbüz olan bir tanesi seçilirdi. Her bölgede kırk aileden bir oğlan seçmek kanun icabıydı. Annesi ve babası ölmüş çocuklar genelde iyi terbiye görememiş; asil olmayan fakat makam sahibi kişiler devşirilmezlerdi. Devşirilen çocuklar “sürü“ denilen yüzer, yüzellişer, ikiyüz veya daha fazla kişilik kafileler hâlinde “sürücü“ denilen devşirme memurlarının ve muhafızların nezaretinde at, deve ya da arabalarla İstanbul’a sevk edilirlerdi. İstanbul’a gelen çocuklar, iki üç günlük istirahatten sonra kelime-i şahadet getirerek Müslüman olurlar ve daha sonra Yeniçeri ağasının huzurunda kontrolden geçirilirler ve eşkal defterlerine kaydedilir ve sünnet edilirlerdi. Yeniçeri ağasının padişaha arzı ile fiziken güzel olanlar saray için ayrılır ve gürbüzce olanlar Bostancı ocağına verilir, kalanlar ise Anadolu ve Rumeli ağaları vasıtasıyla Anadolu ve Rumeli’deki Türklere geçici bir süre için satılırdı.
#3
SORU: Osmanlı sarayı başlıca nasıl ayrılmıştır?
CEVAP: Osmanlı sarayı başlıca Enderun (iç) ve Birun (taşra) olarak ikiye ayrılmıştır. Enderun’da padişahın kişisel hizmetleri ile gulamların eğitimine yer verilmiştir. Birun ise onun dış hayatının geçtiği bir yer olduğu kadar aynı zamanda bir mekteptir de.
#4
SORU: Kubbealtı nedir ve kaç kubbeden oluşmaktaydı?
CEVAP: Divan’ın toplandığı yer Kubbealtı’dır. Üç kubbeden oluşmaktadır. 1. Kubbe: Divan’ın esas salonudur ve divan üyelerinin sedirler üzerinde oturduğu salondur. 2. Kubbe: Katipler ve reisülküttab vardır. 3. Kubbe: Sandıklar içinde devlete ait defterler muhafaza edilir.
#5
SORU: Sancakbeyinin yetki ve sorumlulukları nelerdir?
CEVAP: Sancakbeyi, idaresi altındaki bölgede güvenliği sağlama ve suçluları cezalandırma yetkileri ile donatılmıştı. Ayrıca, sancağına gelen diğer devlet görevlilerine yardımcı olmak, merkezden gönderilen fermanlar çerçevesinde verilen görevleri yerine getirmek, sınır sancağında ise komşu olduğu yabancı devletlerle ilişkilerin anlaşmalara uygun biçimde yürütülmesini sağlamakla da yükümlü idi. Kendisine ayrılan has geliri dışında, serbest olmayan tımarlarda badıhava ve cürmü cinayet akçelerinin hepsini ya da sipahi ile paylaşarak yarısını toplama, bazı sancaklarda ise çift resmini alma hakkına sahiptir.
#6
SORU: Enderun’da hangi odalar bulunurdu ve bu odaların işlevleri nelerdi?
CEVAP: Enderun, padişahın özel hayatının geçtiği sarayın iç bölümüdür. Burada padişahın hizmetine bakan güvenilir kimselerin bulunduğu hizmet ve eğitim odaları ve harem bulunuyordu. Enderun’daki odalar şunlardır: • Hasoda: Bu oda en üst rütbelileri barındırırdı. Padişahın günlük hizmetine bakarlardı. Hasodabaşı giyinmesine-kuşanmasına, silahdar silahlarına, çuhadar dış giyimine, dülbentçi iç giyimine, rikabdar ayakkabılarına bakan ağalardı. • Hazine Odası: Padişahın özel hazinesine bakarlardı. • Kiler Odası: Yemek ve sofra hizmetlerini yaparlardı. • Seferli Odası: Berber, terzi, müzisyen gibi görevliler bulunurdu. Bu odaların her birinin başında bir “ağa“ bulunuyordu. Sarayın Enderun halkı, devşirmeden Hristiyan tebaanın çocukları ile savaşlarda esir alınıp, yetiştirilen gençler ve gönüllüler oluşmaktaydı. Devşirme usulüyle toplanan oğlanlar, acemi oğlanlar ocağına götürülmeden önce, içlerinden seçilenler Topkapı Sarayı’na alınarak, sıkı bir disiplin altında yetiştirilirlerdi. Bunlara dinî bilgiler, Arapça, Farsça gibi dersler ve pratik el sanatları öğretilirdi. Bunlara içoğlanı denilirdi. Amaç, saraya alınan bu içoğlanlarını gerçek bir dindar, devlet adamı, asker ve seçkin nitelikli bir kişi olarak yetiştirmekti. İçoğlanlar, hasoda, kiler odası, hazine odası ya da seferli odalarında bir yandan hizmet ederler bir yandan da eğitim ve öğretimlerini sürdürürlerdi. Enderun’da yetişen içoğlanları daha sonra çıkma denilen bir atama usulüyle Birun’da görevlendirilirdi. Bu odaların başındaki ağalar ise taşrada mesela sancakbeyliği gibi yüksek taşra görevlerine atanırlardı.
#7
SORU: Divan-ı Hümayun’da hangi kalemler bulunmaktaydı ve işlevleri neydi?
CEVAP: Divan-ı Hümayun’daki kişiler reisülküttab ve onun idaresinde bulunan beylikçinin nezaretinde yürütülürdü. Dolayısıyla, bunlara bağlı çeşitli kalemler vardı ki bunlara kısaca Divan kalemleri denilirdi. Bu ayrışmanın tam olarak hangi dönemde geliştiğ i henüz tam olarak netlik kazanmamış olsa da XV. yüzyılda gelişmiş bir bürokrasinin varlığına şüphe yoktur. Bu kapsamda, Divan-ı Hümayun’daki kalemleri üçe ayırmak mümkündür: • Beylikçi Kalemi (Divan Kalemi): Reisü’lküttabın başyardımcısı durumundaki beylikçinin emri altında çalışan bu kalem, devletin yazışma işlerinin merkezi “umur-ı aleme müteallik”dir. Kalem, diğer kâtiplere nezaret eden “kisedar”ı n denetimi altında çalışan üç alt bölümden oluşmaktadır. Bunları kâtiplerin yazdığı emir ve hükümlerin kanunnameye uygunluğunu kontrol eden “kanuncu”, varsa, gerekli hâllerde düzeltmeleri yapan “mümeyyiz” ve kâtiplerin yazdığı emir ve hükümlerin kanunnameye uygunluğunu kontrol eden “kanuncu” ve mevcut kanun ile çelişki taşıyan bir durum varsa bunun çözümü için rapor hazırlayan “ilamcı” olarak tarif edebiliriz. • Tahvil Kalemi: Başında “tahvil kisedarı” ile, yazıları kontrol eden “mümeyyiz” in bulunduğu bu kalem, yüksek rical-i devletin has, zeamet ve tımarları na ait tevcihlerden sorumludur. • Ru’us Kalemi: Tahvil kaleminin görev alanı dışında kalan, daha düşük derecedeki rical-i devletin maaş, tayin vb. işleri ile ilgilenir.
#8
SORU: Defterdara bağlı kalemler hangileridir?
CEVAP: Defterdara bağlı kalemler şunlardı: • Ruznamçe kalemi, • Maliye emirleri kalemi, • Tarihçi kalemi, • Gelir ve gider kalemi.
#9
SORU: Defterdara bağlı görevliler kimlerdir?
CEVAP: Defterdara bağlı ve onun altındaki görevliler ise şunlardı: • Başbaki kulu, • Cizye başbaki kulu • Veznedarbaşı, • Sergi nazırı, • Sergi halifesi.
#10
SORU: Kaptan-ı derya’nın Divan-ı Hümayun’daki yeri nedir?
CEVAP: Kaptan-ı derya Osmanlı denizciliğinin gelişmesi ile paralel olarak belirmiş bir makamdır. Kaptan paşa vezir ise Divan-ı Hümayun’un doğal bir üyesi olduğu sonucu çıkarılabilmektedir. Yine de Divan-ı Hümayun’un doğal üyesi olup olmadığı tartışmaları bir yana bırakılırsa kaptan-ı deryanın bir özelliği vardır. Her yıl uzun bir süre için donanma ile birlikte merkezden uzaklaşır. Bu durumda Divan-ı Hümayun toplantılarına katılamaz. Bu yönü ile Rumeli beylerbeyliği ile benzer bir özellik taşıdığı ileri sürülebilir.
#11
SORU: Devşirme Kanunu’nun gerekçesi ve önemi nedir?
CEVAP: Çelebi Mehmed ve oğlu İkinci Murad’ın ilk devirlerinde Rumeli’de fetihler durduğu için, esirlerden yararlanılamamış, yeterli miktarda pençik oğlanı toplanamamıştı. Bunun üzerine yeni bir yöntem ile Hristiyan tebanın birden fazla çocuklarından yalnız bir tanesinin Osmanlı ordusuna alınmasına karar verildi. Bunun için “Devşirme Kanunu“ çıkarıldı. Bu yeni kanun artık eski önemini kaybetmiş olan “Pencik Kanunu“ ile askere almanın da yerini alıp, kuvvetli ve sürekli olarak iki buçuk yüzyıl devam etti. Devşirme Kanunu’na göre lüzum ve ihtiyaca göre üç beş bazen daha uzun bir zamanda Hristiyan tebaanın sekiz ile yirmi yaşları arasındaki çocuklarının sıhhatli ve kuvvetlilerinden acemi oğlanı alınmaya başlandı.
#12
SORU: Dirlikler nasıl tasnif edilmişti?
CEVAP: Dirlikler arazinin gelirine göre 3’e ayrılmıştı. Tımar: Tımar sistemine göre savaşta sivrilmiş, tımar beyi olma özelliği kazanmış sipahilere verilen 3-20 bin akçe yıllık vergi geliri olan dirliklerdir. Zeamet: Savaşta üstün yetenek göstermiş olan tımar sahipleri ile devlet merkezindeki divan çavuşlarına, müteferrika ve kâtipler ile eyalet ve sancaklardaki ileri gelen devlet görevlilerine verilen yıllık vergi geliri 20-100 bin akçe arasındaki dirliklerdir. Has: Padişah ve ailesine, sadrazam, vezirler, beylerbeyi ve sancak beylerine verilen geliri 100 bin akçeden fazla dirliklerdir.
#13
SORU: Tezkirecilerin görevleri nelerdir?
CEVAP: Tezkireciler, Divan-ı Hümayun’da vezir-i azamın iki yanında durup konuşulan ve üzerinde karara varılacak konuları onlara söylerler. Divan’da hazır bulunmamaları durumunda bu işi reisülküttap yapardı. Tezkireciler vezir-i azamın divanında da aynı biçimde hizmet ederler, ayrıca Divan-ı Hümayun teşrifat işlerinde ve başka görevlerde de çalışırlardı. Divan-ı Hümayun toplantılarının hazırlanmasında ise çavuşbaşı ile birlikte bazı işler görürler.
#14
SORU: Veziriazam kimdir, yetki ve sorumlulukları nelerdir?
CEVAP: Veziriazam, padişah adına karar vermede yetkili kişidir. İlk dönemlerde ilmiye sınıfından gelirken Fatih’ten sonra devşirmeler içinden gelir. İdari işlere bakar, büyük seferleri ve politikaları takip eder, dilek ve şikâyetleri dinler, teftişe çıkar, tayinleri yapar, Serdar-ı Ekrem olarak ordunun başında bulundukları zaman yetki ve sorumlulukları artardı. Bir kişinin görev süresi uzatılıyorsa buna “ikba“, yerine başka biri geliyorsa “tevcih“ denir. Esnafları kontrol ettiği kol gezmeleri vardır. Bunların yaptırım gücü yüksektir.
#15
SORU: İlmiye sınıfının görevleri nelerdir?
CEVAP: Ulema da denilen bu grubun üç önemli görevi vardı: • Tedris Görevi: Eğitim-öğretim görevidir. Bu görevi müderris, muallim gibi kişiler yürütürdü. • Kaza Görevi: Yargı görevidir. Bu görev, kadılar tarafından yürütülürdü. Kadılar İslam hukukuna göre davalara bakar ve karar verirlerdi. • İfta Görevi: Fetva görevidir. Yapılanların şeriata uygun olup olmadığı konusunda fikir beyan etme görevidir. Fetva verme yetkisine sahip olanlara müfti denilirdi. Müftilerin en üst rütbelisi şeyhülislam ve kazaskerlerdi.
#16
SORU: Divan-ı Hümayun’daki kamu personelinin nasıl bir hiyerarşik yapısı nasıldır?
CEVAP: 1.Asıl Üyeler: a. Vezir-i azam, b. Kubbealtı vezirleri, c. Kadı askerler, d. Nişancı, e. Defterdarlar, f. Rumeli beylerbeyi, 2.Belli bir statüye ulaştıkları zaman Divan-ı Hümayun üyesi olan görevliler: a. Yeniçeri ağası, b. Kaptan-ı derya; 3.Divan-ı Hümayun üyesi olmamakla beraber toplantılara katılabilen kişiler: a. Beylerbeyi rütbesindeki yöneticiler, b. Mazul beylerbeyleri; 4.Divan-ı Hümayun’un Yardımcıları: a. Birinci derece yardımcılar; 1.Reisülküttap, 2. Tezkireciler, 3. Çavuşbaşı. b. Diğer Yardımcılar: 1.Büro işlerinin görülmesinde çalışanlar,(doğrudan doğruya nişancıya hizmet edenlerkâtipler ve reisülküttabın odasında çalışanlar-tercümanlar), saray görevlileri (teşrifatçılar ve vakanüvisler) 2.İnfaz işleri ile görevli olanlar (Divan-ı Hümayun çavuşları ve kapıcılar). Her üç sınıfın astları ve taşradaki uzantıları da bu tasnif içinde değerlendirilir.
#17
SORU: Birun nedir ve birundaki kapıkulları kimlerdir?
CEVAP: Birun, sarayın dış bölümüydü. Birun’da geniş bir yönetici kadro yer alırdı. Birun’daki Kapı kulları şunlardı: • Yeniçeriler Altı Bölük Halkı (sipahiler, silahdar, sağ ve sol garipler, sağ ve sol ulufeciler.) • Topçular ve Cebeciler MehterlerMüteferrikalar: (Enderun’dan çıkma içoğlanlar, beyzade çocukları, devlet ileri gelenlerinin çocukları.).
#18
SORU: Osmanlı üst kamu personeli-askeri sınıf üyeleri nasıl tasnif edilir?
CEVAP: Osmanlı üst kamu personeli-askeri sınıf üyeleri genel anlamda şu şekilde tasnif edilebilir; • Seyfiye Sınıfı (Ehl-i Örf): Osmanlı Devleti’nde padişah örfünü uygulayan sınıftır. Yönetim ve askerlik görevini yerine getirir. Ehli örf, ehli seyf ve ümera gibi isimler verilen bu sınıfın Divan-ı Hümayun’daki temsilcileri vezir-i azam ve vezirlerdi. Divan dışında beylerbeyleri, sancak beyleri, kapıkulu askerleri, tımarlı sipahiler bu grubun içindedir. • İlmiye Sınıfı (Ehl-i Şer’): Medreselerde iyi eğitim görmüş, devletin adalet, eğitim ve yargı görevlerini üstlenen gruptu. Şeyhülislam, kazasker ve müderrisler gibi ilmi görevliler bu grubun içindedir. • Kalemiye Sınıfı (Ehl-i Kalem): Nişancı, reisül küttab, ve defterdar gibi büro işlerini gören aklam ve muamelat görevlileri. Günümüzde bürokrasi diye adlandırılan bu sınıfın en üst rütbelileri nişancı ve defterdarlardır.
#19
SORU: Altı bölük halkının görevleri nelerdi?
CEVAP: Altı bölük halkı kapıkulu süvarileriydi. Yeniçeriler ve bostancılar arasında hizmet görmüş olanlarla Enderun ve Enderun’a eleman yetiştiren Edirne, Galatasaray, İbrahim Paşa, İskender Paşa sarayları gibi yerlerden içoğlanları ve büyük fedakârlığı görülen garib yiğitlerden alınan fertlerle oluşturulmuş bir sınıftı. Tımarlı sipahilerden ayırmak için bunlara, kapıkulu süvarisinden başka bölük halkı da denilirdi. Daha sonraları yalnız sipahi demekle de kapıkulu süvarisi kastedildi. Sipah bölüğü, padişahların camiye çıkışlarında ve sefere hareketlerinde, ikişer ikişer sağ tarafında yürürlerdi, harp sahasında ordu merkezinin sağ tarafındaki saltanat bayrakları altında ve bazen de hükümdarın arka tarafında dururlardı. Sefere giderken ordunun geçeceği güzergâhı tespit ederlerdi: Muharebe meydanında çadırlarını hükümdar otağının sağında kurarlar, Otağ-ı Hümayun’un gece korunmasını silahdar bölüğüyle dönüşümlü olarak yaparlardı. Sipahiler üç yüz bölükten meydana geliyordu. On yedinci asrın ilk yarısında her bölükte yirmi-otuz kişi ile bir de bölükbaşı bulunurdu. Silahdar bölüğü, sefere gidilirken askerin geçeceği yolların açılıp temizlenmesi silahdarlara aitti. Yol açma hizmetlerinden başka tuğculuk (padişahın tuğralarının taşınması), yedekçilik (padişahın yedek atlarının götürülmesi), buçukculuk (padişahın camiye çıkışında fakirlere sadaka dağıtılması) gibi itibarlı vazifeler de bu bölüğ e verilmişti. İki yüz altmış bölüğe ayrılan silahdar bölüğü seferde olduğu gibi, camiye çıkışlarda da padişahın sol tarafında yürürler, harp sahasında ise saltanat sancaklarının sol yanında ve bazen padişahın arkasında bulunurlardı. Gerek sipahi ve gerekse silahdarların başlarında büyük zabit olarak silahdar ağasından başka; kethüda, kethüda yeri, başçavuş, çavuş ve bir de kâtipleri vardı. Sağ ulufeciler seferde padişahın sağında yürüyen sipah bölüğünün sağında; sol ulufeciler de solunda yürüyen silahdarların solunda yürürlerdi. Harp meydanında ve ordunun konak yerinde ise padişah sancağının biri sağında, diğeri solunda dururlardı. Hazineyi korumak bunların görevleri arasındaydı. Bu iki bölükten dördü sağ, üçü de sol ulufecilerden olmak üzere yedi kişi, subaşı ismiyle bölük subaşılığına tayin edilirlerdi. Sağ garibler ve sol garibler denilen bölüklere, aşağı bölükler de denirdi. Sefer esnasında merkez kolunda her gece otağ ve ağırlıkları muhafaza ederlerdi. Harp esnasında en mühim vazifeleri, sancak-ı şerifin muhafazası idi. Bunun için sancağı şerifin konulduğu çadırın etrafını karargâh yaparlardı. Ordugâha odun naklini te’min etmek de görevleri arasındaydı. Cebeci ocağı, kapıkulu ocaklarının yaya kısmında olup, bölük ve cemaat olarak iki gruba ayrılan cebeci ocağı, Yeniçerilere ait ok, yay, tüfek, kılıç, kazma, kürek, barut, fitil, kurşun, zırh, tolga, harbe ve buna benzer levazımatını yapar, muhafaza eder, muharebe zamanında bunları cepheye götürürdü. Muharebe öncesinde Yeniçerilere dağıttığı, bu silahları dönüşte toplar, tamire muhtaç olanları tamir eder, yağlayıp bakımını yapar, eksikleri tamamlar ve cephanede saklardı. Cebeci ocağının en büyük zabitine cebecibaşı denilirdi. Sancakbeyi seviyesinde olan cebecibaşının tayininde, padişahın huzuruna çıkması kanun icabıydı. Ocak, Yeniçeri Ocağı’yla beraber Sultan II. Mahmud tarafından ilga edildi.
#20
SORU: Yeniçeri ocağının görevleri nelerdi?
CEVAP: Yeniçeriler, Osmanlı ordusunun ağır piyade sınıfını teşkil ederler ve harpte ordu merkezinde padişahın önünde bulunurlardı. Padişah, sefere giderken hududa yaklaşınca, etrafında yürüyerek gece-gündüz onu muhafaza altında bulundururlardı. İstanbul’da bulundukları zaman ise içtima günlerinde nöbetle Divan-ı Hümayun muhafızlığı yaparlar, yangın olursa söndürmeye giderler, Yeniçeri ağasıyla kol gezerek ve karakollarda bulunarak asayişi sağlarlardı. Bundan başka, üç senede bir değişmek üzere hükümetçe uygun görülen serhat kalelerinde muhafızlık ederlerdi. En büyük kumandanları Yeniçeri ağası idi. Bundan sonra büyük subay olarak sırasıyla; sekbanbaşı, kul kethüdası, zağarcıbaşı, samsoncubaşı (saksoncubaşı), turnacı başı, hasekiler, başçavuş, muhzırbaşı, kethüdayeri vardı.
#21
SORU: Topçular ve cebecilerin görevleri nelerdi?
CEVAP: Topçu ocağı teşkilatına, acemi ocağından fertler alınmaktaydı. Gerek topçunun atış kısmına, gerekse top ve mermi imalinde istihdam edilecek acemi fertlere ihtiyaç duyulduğu zaman; topçubaşı, Divan-ı Hümayun’a müracaat eder, lüzumu kadar acemi isterdi. Durum Yeniçeri ağasına, acemi ocağının hangi kısmından ne miktarda ve hangi vasıflarda çıkma yapacağı yazıyla bildirilirdi. Her iki sınıf için ayrılan efrat da şakird olarak deftere kaydedilirdi. Top dökücüleri kısmında bulunan şakirdler, tezgâhlarda yetişerek usta olurlardı. Top arabacıları ocağının başlıca görevi; topların nakil işleri, bunun için gereken arabaların yapımı ve tamiri ile beygirlerin bakımı idi. Arabacıbaşı denilen bir komutandan sonra ocakta; kethüda, çavuş, başçavuş, kethüda yaveri, ocak kâtibi gibi birinci derecede ve bölükbaşı, odabaşı, halife isimleriyle de ikinci derecede orta ve bölük zabitleri bulunurdu. Top arabacıları, sefere topçularla beraber giderlerdi. Sahra toplarını çeken ve topların ağırlıklarına göre ayrı ayrı dizayn edilmiş ve yapılmış olan arabalar ile beygirler, bunların nezareti altında bulunurdu. Humbaracı ocağı, önceleri topçu ve cebeci ocaklarının bazı bölükleri humbaracı idiler. On altıncı asırda ayrı bir ocak hâline getirildiler. Humbara, el bombası olup, tüfekle atılanları da vardı. İstanbul’daki ulufeli humbaracılardan başka, taşrada tımarlı humbaracılar vardı. Her ikisinin amiri İstanbul’daki humbaracıbaşı idi. Lağımcı ocağı, iki sınıftan meydana gelen bu ocak; muharebe zamanında muhasara edilen kaleleri yıkmak için lağım yapmak ve atmakta vazifeli idi. Birincisi maaşla olup cebecibaşının emri altında cebeci ocağına bağlı idi. İkincisinin de zeamet ve tımarları vardı. Tımarlı lağımcıların başındaki amire lağımcıbaşı denirdi. Bundan başka kethüda ve çavuş, ocağın büyük zabitlerinden olup alemdar da küçük zabitlerdendi.
#22
SORU: Çıkma nedir ve nasıl yapılırdı?
CEVAP: Oğlanlara ait terfi, nakil gibi bütün işler kapı ağasının veya hasodabaşının arzı üzerine bizzat padişahın emriyle yapılırdı. Kul sisteminin ahenkli bir bütün şeklinde işlemesini sağlayan sistem çıkmadır. Yani belli aralıklarla, 2-7 yılda bir veya her padişahın cülusunda, yapılan terfi ve nakillerdir. Çıkma büyük ve küçük odalardaki oğlanların eskileri, yani kıdemleri, yukarı odalara, sırasıyla seferli, kiler, hazine odalarına, kalanları da sipahi oğlanları ve silahdar bölüklerine nakledilir, seferli, kiler ve hazine odalarındaki kabiliyetliler ise hasodaya yükseltilirdi.
#23
SORU:
Saray hangi bölümlerden oluşmaktaydı?
CEVAP:
Saray, Enderun ve Birun olmak üzere iki bölümden oluşuyordu.
#24
SORU:
Enderun ve Birun bölümlerini birbirinden ayıran kapıya ne ad verilirdi?
CEVAP:
Bu iki bölüm babü’s-saade (Orta kapı) denilen kapıyla birbirine bağlanmıştı.
#25
SORU:
Enderunda en üst rütbelileri barındıran odaya ne ad verilirdi?
CEVAP:
Enderunda en üst rütbelileri barındıran oda Hasodadır.
#26
SORU:
Padişahın özel hazinesine bakan kişilerin kaldığı odaya ne ad verilirdi?
CEVAP:
Padişahın özel hazinesine bakan kişilerin kaldığı odaya hazine odası denirdi.
#27
SORU:
Yemek ve sofra hizmetlerini yapanların kaldığı odaya ne ad verilirdi?
CEVAP:
Yemek ve sofra hizmetlerini yapanların kaldığı odaya kiler odası denirdi.
#28
SORU:
Berber, terzi, müzisyen gibi görevliler bulunduğu odaya ne ad verilirdi?
CEVAP:
Berber, terzi, müzisyen gibi görevliler bulunduğu odaya seferli odası denirdi
#30
SORU:
Birundaki kapıkulları kimlerdir?
CEVAP:
Birun’daki Kapıkulları: • Yeniçeriler • Alt Bölük Halkı (sipahiler, silahdar, sağ ve sol garipler, sağ ve sol ulufeciler.) • Topçular ve Cebeciler • Mehterler • Müteferrikalar
#31
SORU:
Yeniçerilerin görevi nedir?
CEVAP:
Yeniçeriler, Osmanlı ordusunun ağır piyade sınıfını teşkil ederler ve harpte ordu merkezinde padişahın önünde bulunurlardı.
#32
SORU:
Sipahiler kaç bölükten meydana geliyordu?
CEVAP:
Sipahiler üç yüz bölükten meydana gelmekteydi.
#33
SORU:
Sarayda kadınların yaşadığı bölüme ne ad verilirdi?
CEVAP:
Sarayda kadınların yaşadığı bölüme harem denir.
#34
SORU:
Osmanlı Devleti’nde padişah örfünü uygulayan sınıfa ne ad verilir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti’nde padişah örfünü uygulayan sınıfa Seyfiye Sınıfı denirdi.
#35
SORU:
Medreselerde iyi eğitim görmüş, devletin adalet, eğitim ve yargı görevlerini üstlenen gruba ne ad verilirdi?
CEVAP:
Medreselerde iyi eğitim görmüş, devletin adalet, eğitim ve yargı görevlerini üstlenen gruba İlmiye sınıfı denir.
#36
SORU:
Eğitim öğretim görevine ne ad verilirdi?
CEVAP:
Eğitim öğretim görevine tedris görevi denirdi.
#39
SORU:
Nişancı, reisül küttab, ve defterdar gibi büro işlerini gören aklam ve muamelat görevlilerine ne ad verilirdi?
CEVAP:
Nişancı, reisül küttab, ve defterdar gibi büro işlerini gören aklam ve muamelat görevlilerine kalemiye sınıfı denir.
#40
SORU:
Belli bir statüye ulaştıkları zaman Divan-ı Hümayun üyesi olan görevliler kimlerdir?
CEVAP:
Belli bir statüye ulaştıkları zaman Divan-ı Hümayun üyesi olan görevliler:
a. Yeniçeri ağası›,
b. Kaptan-ı derya
#41
SORU:
Divan-ı Hümayun üyesi olmamakla beraber toplantılara katılabilen kişiler kimlerdir?
CEVAP:
Divan-ı Hümayun üyesi olmamakla beraber toplantılara katılabilen kişiler:
a. Beylerbeyi rütbesindeki yöneticiler,
b. Mazul beylerbeyleri
#42
SORU:
Divanın toplandığı yere ne ad verilir?
CEVAP:
Divanın toplandığı yer Kubbealtıdır.