Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisi Ara 2. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
Aydınlanma düşüncesi aşağıdaki felsefi akımlardan hangisine karşı çıkılan bir dönemin sonunda doğmuştur?
Pragmatizm |
Realizm |
Skolastizm |
Agnostisizm |
Spiritüalizm |
Aydınlanma düşüncesi, dogmatik özellikleri temel alan, inanç ve bilgiyi kiliseyle, özellikle Aristoteles’in bilimsel anlayışıyla birleştirmeye çalışan ve bu kapsamda Orta Çağ felsefesi olan Skolastizme karşı çıkan bir dönemin başlangıcında doğmuştur. Bu düşünce, 17 ve 18. yüzyıllarda, özellikle Batı toplumlarında aklı temel alan ve yeni (bilimsel) bir bilgi anlayışını geliştirmeye çalışan bir yaklaşımla, Skolastik düşünceye karşı çıkar. Doğru cevap C'dir.
2.Soru
Cinsiyetin, yeniden üretimin, kimlik ve güç ilişkilerinin doğasının ne olduğuna odaklanırken kişilerin bedenlerini, ne yaptıklarını, hangi eşitsiz ilişkiler içerisine girdiklerini, bu ilişkilerin ne anlamlar sergilediğini, hangi sonuçlar doğurduğunu sorgular.
Yukarıda tanıtılan kavram aşağıdakilerden hangisidir?
Metodoloji |
Diyalektik |
Paradigma |
Modernite |
Feminist düşünce |
Feminist düşünce: Cinsiyetin, yeniden üretimin, kimlik ve güç ilişkilerinin doğasının ne olduğuna odaklanırken kişilerin bedenlerini, ne yaptıklarını, hangi eşitsiz ilişkiler içerisine girdiklerini, bu ilişkilerin ne anlamlar sergilediğini, hangi sonuçlar doğurduğunu sorgular. Bu nedenle doğru yanıt E'dir.
3.Soru
Barrie Thorne klasik aile sosyolojisinin feminist eleştirisinde dört temayı vurgular. Aşağıdakilerden hangisi bunlardan biri değildir?
Barrie Thorne klasik aile sosyolojisinin feminist eleştirisinde dört temayı vurgular. Aşağıdakilerden hangisi bunlardan biri değildir?
Feministler, yalıtılmış çekirdek aile, modern sanayi toplumunun tipik aile biçimidir. Bu aile biçimi yapısal olarak yalıtılmıştır çünkü artık geniş akrabalık ilişkilerinin bir parçası değildir. |
Feministler birlikte yaşayan ve cinsiyetçi işbölümüne sahip çekirdek aileyi, tek doğal ve meşru aile biçimi olarak gören ideolojiye karşı çıkar. Feministler herhangi bir özgül aile biçiminin biyolojik zorunluluklar temelinde doğal olmasını reddeder. Aile organizasyonu ve ideolojisi daha ziyade toplumsal organizasyona ve toplumdaki bireylerin rollere ilişkin varsayımlarına göre temellenir. |
Feministlerin, ailenin bir analiz alanı olarak kabul edilmesine çalışması, erkek-akım sosyolojideki cinsiyet temelli analiz kategorilerine karşıdır. |
Feministler ailenin farklı üyelerinin aile hayatını farklı biçimlerde deneyimlediğini öne sürer. Feministlere göre kadınların annelik ve aile hayatı deneyimleri; ailedeki güç ilişkilerinin çatışmaya, şiddete, işlerin ve kaynakların eşitsiz dağıtımına neden olabileceğini ve olduğunu kanıtlamıştır. |
Feministler ailenin özel alan olması gerektiği varsayımını sorgulamıştır. Ailenin aldığı biçim büyük ölçüde ekonomik ve toplumsal politikalardan etkilenir ve aile dışarıdan müdahaleye açıktır. Ailenin doğası hakkında sağduyulu inançların, kadınların toplu- ma katılma ve erkeklerle eşitlik kazanma fırsatını yok saydığını öne sürerler. Aynı zamanda kadınların iş piyasasından, gençlik kültürlerinden, politik hayattan ve toplumsal hayatın diğer alanlarından dışlanması da böyle gerçekleşir. |
Barrie Thorne klasik aile sosyolojisinin feminist eleştirisinde dört temayı vurgular:
-
Feministler birlikte yaşayan ve cinsiyetçi işbölümüne sahip çekirdek aileyi, tek doğal ve meşru aile biçimi olarak gören ideolojiye karşı çıkar. Feministler herhangi bir özgül aile biçiminin biyolojik zorunluluklar temelinde doğal olmasını reddeder. Aile organizasyonu ve ideolojisi daha ziyade toplumsal organizasyona ve toplumdaki bireylerin rol- lere ilişkin varsayımlarına göre temellenir.
-
Feministlerin, ailenin bir analiz alanı olarak kabul edilmesine çalışması, erkek-akım sosyolojideki cinsiyet temelli analiz kategorilerine karşıdır.
-
Feministler ailenin farklı üyelerinin aile hayatını farklı biçimlerde deneyimlediğini öne sürer. Feministlere göre kadınların annelik ve aile hayatı deneyimleri; ailedeki güç ilişkilerinin çatışmaya, şiddete, işlerin ve kaynakların eşitsiz dağıtımına neden olabileceğini ve olduğunu kanıtlamıştır.
-
Feministler ailenin özel alan olması gerektiği varsayımını sorgulamıştır. Ailenin aldığı biçim büyük ölçüde ekonomik ve toplumsal politikalardan etkilenir ve aile dışarıdan müdahaleye açıktır. Ailenin doğası hakkında sağduyulu inançların, kadınların topluma katılma ve erkeklerle eşitlik kazanma fırsatını yok saydığını öne sürerler. Aynı zamanda kadınların iş piyasasından, gençlik kültürlerinden, politik hayattan ve toplum- sal hayatın diğer alanlarından dışlanması da böyle gerçekleşir. (1997, s.112).
Doğru cevap A' dır.
4.Soru
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kaçıncı maddesine göre, "herkes, doğrudan ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin yönetiminde yer alma hakkına sahiptir"?
21 |
31 |
41 |
51 |
61 |
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin (1948) 21. maddesine göre: “Herkes, doğrudan ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin yönetiminde yer alma hakkına sahiptir. Herkes, ülkesinin kamu hizmetlerine eşit biçimde girme hakkına sahiptir.”
5.Soru
Aşağıdakilerden hangisi kadınların bireysel ve toplumsal olarak siyasete katılımı ile ilgili yaygın fakat yanlış düşüncelerden biri değildir?
Kadınların siyasete ilgisiz oldukları |
Kadınların oy kullanırken erkeklerin etkisi altında kaldıkları |
Kadınların oy kullanma oranının çok daha az olduğu |
Kadınların eşlerinden bağımsız olarak oy kullandığı |
Kadınların oy kullanmak istememeleri |
Bireysel bir siyasal katılım türü olan oy verme davranışı açısından yaygın olan görüş, kadınların siyasete ilgisiz olduğu ve bu nedenle siyasal katılım konusunda çok istekli olmadıklarıdır. Yanı sıra, kadınların zaten erkeklerin etkisi altında oy kullandıkları, yani erkeklerden bağımsız hareket etmedikleri düşünülmüştür. Ayata’nın (1995) araştırmasına göre, oy kullanmayan kadınlar erkeklerden çok az fark- la fazladır. Bu durumda, ilk türden yaygın görüş geçerli değildir. Yine Ayata’nın araştırmasından çıkan sonuç, kadınların yarısından fazlasının eşlerine kullandıkları oyları söylemediğini ve eşle- rine sormadan oy kullandıklarını göstermektedir.
6.Soru
Klasik aile sosyolojisi hangi bakış açısı temelinde gelişmiştir?
Sosyalist bakış açısı |
Feminist bakış açısı |
İşlevselci bakış açısı |
Postmodern bakış açısı |
Marksist bakış açısı |
Klasik aile sosyolojisi olarak adlandırılan sosyoloji geleneği, Avrupa’da geliştikten sonra 1940’lı yılların ortalarından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde de kabul görmeye başlamıştır. İşlevselci bakış açısı temelinde gelişen klasik aile sosyolojisi, 1960’lı yılların ikinci yarısına kadar çalışmalarını üç temel ilgi alanı üzerinde odaklanarak yürütmüştür.
7.Soru
Modernite düşünce yapısına göre; ''Sübjektif bir ilişkinin anlam kazanması'' nasıl gerçekleşir?
Sosyal Yapı, |
Kurumsal Yapı, |
Subjektif Yapı, |
Informal Yapı, |
İrrasyonel Yapı, |
Gerçeklik sorgusunun toplumsal bir ilişki temelli olduğu unutulmamalıdır. Gerçeklik sorgusunun, yani toplumsal olanın ne olduğu, toplumsal ilişkiler temelinde ele alınır. Bireyler arası toplumsal ilişkilerin nesnel bir ilişki olarak ele alınıp anlamlandırılması, kurumsal düzeyde yapılır. Başka bir deyişle, toplumsal olanın sorgusu, sosyal kurumlar (aile, devlet, ekonomi, siyaset, göç ve benzeri), yani sosyal yapılar olarak ele alınarak yapılır. Modernitenin bu ele alış biçimi ve bireyler arası ilişkilerin öznel (subjektif) iki birey arasında oluşuyor olması nedeniyle, toplumsal olanın da subjektif bir ilişki olacağı yanılgısına kapılmamak gerekir. Öznel bireylerin birbirleri ile kurduğu ilişkide kendilerinin sübjektif olduğu doğrudur; ancak aralarında kurdukları ilişkinin toplumsal olarak bir anlam ifade etmesi için, o ilişkinin kurumsal bir bağlamda, yani bir sosyal yapı içerisinde ele alınması gerekir. Subjektif bir ilişki, ancak bu bağlamda anlam bulacaktır. Bu ilişkinin bireylerin öznel var oluşlarından, akıl yürütme yeteneğine bağlı olarak bilinçli hareket etmelerinden bağımsız olarak ele alındığında, nesnel bir ilişki olarak anlamlandırılması mümkün olacaktır. Bireyler, akıl yürütme yeteneğini kullanarak ve toplumsal ve siyasal eyleyici bireyler olarak (düşünen, tutum takınan ve davranan bireyler olarak) varlıklarını özgürce gerçekleştirirler. Ancak bu onların oluşturdukları ilişkilerin ne anlama geldiğini açıklamaz. Bu ilişkiler ancak, yapısal olarak anlam bulacakları kurumsal ilişkiler kapsamında anlamlandırıldıklarında, yani nesnellikleri anlamında ele alınıp incelendiklerinde, toplumsal gerçekliğe ulaşmak mümkün olur.
8.Soru
Türkiye'de "iştirak nafakası" kimlere ödenmektedir?
Boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek tarafa |
Boşanma sonucunda evlilik sürerken şiddet gören tarafa |
Boşanma davasını açan tarafa |
Ortak çocukların velayetini üstlenen tarafa |
Boşanma sonrasında dahi şiddet görmeye devam eden tarafa |
Türkiye'de yoksulluk ve iştirak olmak üzere iki tür nafaka vardır. İştirak nafakası ortak çocukların velayetini üstlenen tarafa ödenmektedir.
9.Soru
Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 25. maddesinde siyasal hayata katılım hakkı kaç yılında tanımlamıştır?
1948 |
1954 |
1959 |
1962 |
1966 |
Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin (1966) 25. maddesi ise siyasal hayata katılım hakkını daha da detaylandırarak tanımlamıştır.
10.Soru
Aşağıdakilerden hangisi BM tarafından hazırlanan'Kadınların Siyasal Haklarına Dair Sözleşmey'leilgilidir?
Tüm kamu organlarına seçilme hakkı. |
Siyasal katılım. |
Bireysel siyasal katılım. |
Toplumsal siyasal katılım. |
Kota. |
Tüm kamu organlarına seçilme hakkı.Cevap A'DIR.
11.Soru
Aşağıdakilerin hangisinde ilk feministlerin karşı çıktığı ilk görüş yer almaktadır?
Kadınlar, erkekler tarafından korunmalıdır. |
Kadınlar, yönetici olamazlar. |
Kadınlar, eğer evlenirlerse var olurlar. |
Kadınlar, akıldan yoksundurlar. |
Kadınlar, çocukları olduğu ölçüde kadındırlar. |
Vatandaşlık için birinci nitelik, kamusal olaylara katılım hakkı ve rasyonellik olarak ortaya konmuştur. Aydınlanma düşünürü Locke, erkek çocukların ancak yetişkin akılcılığına ulaştıkları zaman vatandaş olabileceğini belirtir, fakat “kadınlar, akıldan yoksun sayıldıkları için, vatandaşlık rolüne layık görülmezler”. Doğal haklar geleneğinden gelen feminist kuramcılar, kadınların birer vatandaş olarak erkekler ile aynı temel haklara sahip birer “insan” olduklarını savunmuşlardır.
12.Soru
Kadının siyasal hakları üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda belirlenen kritik çoğunluk eşiğine göre; kadınların siyasette fark yaratabilmeleri için bulundukları siyasal kurumda en az aşağıdakilerden hangisi oranında temsil edilmeleri gerekmektedir?
%20 |
%25 |
%30 |
%35 |
%40 |
Kritik çoğunluk kavramına göre, kadınların siyasette nitelikli temsilinden söz edebilmek için, yani siyasette fark yaratabilmeleri için bulundukları siyasal kurumlarda en az yüzde 30 oranında temsil ediliyor olmaları gerekir. Kadınların siyasette en az yüzde 30 oranında temsil edilmesi, kritik çoğunluk eşiği olarak kabul edilmektedir. Doğru cevap C'dir.
13.Soru
Toplumsal ilişkilerin sınıfsal anlatılara bağlı olarak ele alınmasına köklü eleştiriler getirdiği için eleştirilen düşünce var mıdır?
Modernite |
Determinizm, |
Ortodoks Feminizm, |
Realizm, |
Fatalizm, |
Bütünsel ve birleşik kadınlık konumunun ötesine geçen, çoğulcu varlığının sorunsallaştırılmasında, bilginin ne olduğu, bilme biçiminin, metodolojinin ne olması gerektiği ile başlayan eleştiri, özne anlayışının anlamlandırılmasının gerekliliğini ve nasıl sorgulanacağı meselesini gündeme getirmiştir. Kadınlık konumunun çoğulcu yapısının bir öze, rasyonelliğe indirgenmesinin mümkün olamayacağı ve soyutlanarak evrenselleştirilemeyeceği kabullenilmiştir.
Bu kapsamda, feminist düşünce, rasyonalitenin tamamen reddedilmesi yerine, bu eleştiriler ışığında sorgulanmasında, kadınların aktif eyleyiciliğe sahip özgür kişiler olarak, baskı ve hegemonyaya nasıl karşı çıkabileceklerini ve özgürleşme mücadelesini nasıl daha etkin bir şekilde yapılabileceklerini göstermeye çalışmıştır.
Bu yaklaşıma bağlı olarak, bilen öznenin ürettiği bilginin geçerliliği sorgulanmıştır. Özellikle bilenin toplumsal ilişkilerin nesneleştirilmesinin ötesinde, kendi öznelliğini bilgi üretim sürecine dâhil etmeme zorunluluğunun, toplanan bilginin nesnelliğine değil, yanlılığına neden olduğu güçlü bir şekilde eleştirilmiştir.
Aynı zamanda, süregelen baskıya dayalı ve toplumsal gücün önemli bir unsuru olan erkek egemenliğinin önemli bir göstergesi olan ataerkil ilişkilerin kuramsal bir içerikte ve zeminde sorunsallaştırılmış; ataerkilliğin bilgi üretim sürecindeki etkin rolünü dışlayan bir geleneksel (klasik, Ortodoks) modernist yaklaşımın yetersizliği, gerçeklik sorgusunda ciddi bir eksiklik olarak görülmüştür. Bu temelde üretilen bilginin, geçerliliği ve güvenirliliği ortadan kaldıracağı eleştirisi gündeme gelmiş ve oluşturulan bilginin ahlaki ve siyasi sonuçlarının, bütünsel özne kabulü nedeniyle aktif eyleciliğini yansıtmakta ciddi eksiklikler doğuracağı düşüncesi, feminist eleştiride önemli bir zemin oluşturmuştur.
Bu hâli ile Ortodoks feminist düşünceye dayalı bilginin bilimselliği, rasyonaliteye dayalı bilginin yanlılığı, bilginin geçerliliğini ve güvenirliliğini sağlamada yetersiz kalması söz konusu olacaktır. Farklı bilgi üretim formlarının sunduğu alternatif eleştirel düşünceleri içselleştiremeyen bu yaklaşımın, kadın kategorisi dışında kalan diğer toplumsal kurumlar ile olan ilişkisinde özcülüğün ötesine geçemediği, yani toplumsal ilişkilerin sınıfsal anlatılara bağlı olarak ele alınmasına köklü eleştiriler getiremediği düşüncesi ciddi bir eleştiri zemini oluşturmuştur.
14.Soru
Kadınların eşit siyasal katılımını düzenleyen en güncel sözleşme aşağıdakilerden hangisidir?
Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı'na Ek Afrika Kadın Hakları Protokolü |
Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme |
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi |
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi |
Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi, Cezalandırılması ve Ortadan Kaldırılmasına Dair Amerikan Devletleri Sözleşmesi |
Kadınların eşit siyasal katılımını düzenleyen en güncel sözleşme, BM tarafından 1979 yılında kabul edilen, kadınlara karşı ayrımcılığı tanımlayan ve buna yönelik politika oluşturulması yönünde bağlayıcı hükümler getiren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, CEDAW’dır. Doğru cevap D'dir.
15.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Kadınların toplumsal konumlarının toplumsal cinsiyeti merkeze alarak sorunsallaştırılmasıdır?
Özcülük. |
Rasyonalite. |
Evrensellik. |
Toplumsal cinsiyet yanlılığı. |
Dikotomi. |
Toplumsal cinsiyet yanlılığı. Cevap D'dir.
16.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Feminist kuramsal çalışmaların asıl amaçlarından değildir?
Sosyolojinin bilgi boşluklarını doldurmak ve cinsiyet ilişkilerini var olan kuram ve araştırmalarına eklemek. |
Sosyolojik bakış açısını değiştirmek ve dönüştürmek. |
Sosyolojinin erkek merkezli açıklama ve yöntemlerini, toplumsal cinsiyet ilişkileri temelinde yeniden ele almak. |
Feminist bakış açısıyla sosyolojinin çalışma alanlarına yönelik yeni konular, kavramlar ve kuramlar üretmek. |
Kadınların bilgi ve deneyimini ortaya çıkaran araştırma yöntem ve teknikleri geliştirmek. |
Feminist kuramsal çalışmaların asıl amacı, sosyolojinin bilgi boşluklarını doldurmak, cinsiyet ilişkilerini var olan kuram ve araştırmalarına eklemek değil, sosyolojik bakış açısını değiştirmek ve dönüştürmektir.
17.Soru
Kadınların eş/nişanlı/sevgili/erkek arkadaş tarafından gördükleri şiddete ne ad verilir?
Aile içi şiddeti |
Aile dışı şiddet |
Yakın çevre şiddeti |
Partner şiddeti |
Partner dışı şiddet |
Partner şiddeti, kadınlar için eş/nişanlı/sevgili/erkek arkadaşa karşılık gelmektedir. Yakın ilişkilerin sona ermesinin ardından, şiddetin devam etme olasılığı yüksektir. Bu nedenle eski eş/sevgili/nişanlı/erkek arkadaş da şiddet uygulayanlar içinde önemli yer tutmaktadır.
18.Soru
“Feminist düşünürler, modern bilim anlayışının sınıfsal temelli ve ataerkil içerikli rasyonel, özcü ve evrensel varsayımlarına bağlı ikilikler şeklinde daha geçerli ve güvenilir bir bilgiyi üretebileceğini bazı önermeler kullanarak savunmuşlardır.”
Aşağıdakilerden hangisi bu önermelerden biri değildir?
Bilim insanlarının, kadınların toplumsal konumunun incelenmesi için gereken bilgiyi ataerkil ilişkiler nedeniyle sorunsallaştıramamış olmaları eleştirilmiştir. |
Kadınların toplumsal konumunun analizinin, kadın bilim insanları tarafından üstlenilmesinin bir zorunluluk hâline geldiği savunulmuştur. |
Kadın bilim insanlarının birikmiş feminist kurama sahip olabilmelerinin gerçekten uzun bir süreyi gerektireceği iddia edilmiştir. |
Kadının toplumsal konumunun incelenmesi için sadece cinsiyet boyutundan olaya bakılması değil, sosyolojik açıdan da incelenmesi istenmiştir. |
Hem araştırmayı yapan bilim insanının kadın hem de cevaplayıcıların kadın olma durumu, feminist araştırmada ileri bir metodolojik adım olarak düşünülmüştür. |
A, B, C ve E seçenekleri feminist düşünürlerin önermeleri arasında yer alır ancak D seçeneğinde verilen “kadının toplumsal konumunun incelenmesi için sadece cinsiyet boyutundan olaya bakılması değil, sosyolojik açıdan da incelenmesi istenmiştir.” şeklindeki ifade söz konusu önermelerden biri değildir. Doğru cevap D seçeneğidir.
19.Soru
Marksist feminizme göre kadının ezilmişliğinin kaynağı nedir?
İktidar ilişkileri |
Ataerkil ideoloji |
Erkek şiddeti |
Kapitalist üretim tarzı |
Erkeğin üstünlüğü |
Marksist feminizme göre kadının ezilmişliğinin kaynağı, kapitalist üretim tarzıdır.
20.Soru
Erkek egemen kurumların kadınların doğurganlık gücüyle ilgili kurallar koymasına ne ad verilir?
İştirak nafakası |
Karı-koca ailesi |
Çifte yük |
Kurumsallaştırılmış denetim |
İkinci vardiya |
Bireysel erkek denetiminin haricinde din ve siyaset gibi erkek egemen kurumlar aracılığıyla kadınların doğurganlığı üzerinde kontrol sahibi olma "kurumsallaştırılmış denetim" olarak adlandırılır.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ