OSMANLIDA İSKAN VE GÖÇ Dersi XIV-XVIII. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLETİ'NDE İSKANA TABİ TUTULAN GRUPLARIN HUKUKİ VE EKONOMİK DURUMLARI, İSKANDA ORTAYA ÇIKAN PROBLEMLER soru cevapları:
Toplam 45 Soru & Cevap#1
SORU: Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve genişleme dönemlerinde uyguladığı iskan politikası nedir?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve genişleme dönemlerinde genellikle Rumeli’de fethedilen bölgelere Anadolu’dan konar-göçer teşekküller nakledilerek dışa dönük bir iskan politikası sürdürmüştür.
#2
SORU: Osmanlı Devleti’nin XVII-XVIII yüzyılları arasında uyguladığı iskan politikası nedir?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nin XVII-XVIII yıllarda uyguladığı iskan politikası ise, konar-göçer aşiretlerin çeşitli sebeplerle harap olmuş yerlere ve boş alanlara yerleştirilmesi suretiyle içe dönük iskan politikaları uyguladığı görülmektedir.
#3
SORU: Osmanlı toplumu hangi iki ana gruptan oluşmuştur?
CEVAP: Osmanlı toplumu iki ana gruptan meydana gelmekteydi. Bunlardan ilki askerlik hizmetini yapanlar ile devletten memur statüsünde bir görev alan herkesin oluşturduğu askerî sınıftı. Diğeri ise şehirliler, köylüler ve konar-göçerlerin oluşturduğu reaya denilen vergi mükellefi gruptu. Bir de aslında reayadan olup, askerî sınıf ile reaya arasında devlete yaptıkları hizmet karşılığında bazı vergileri ödemeyen muaf ve müsellem reaya vardı. Reayadan sayılan konar-göçerler hayat tarzları itibarı ile şehirli ve köylülerden ayrılırlardı. Dolayısı ile devletin onlara ait olarak belirlediği bir vergi ve hukuk nizamı bulunmaktaydı.
#4
SORU: Osmanlı Devleti’ndeki Yörük ve Türkmenler kimlerdir?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nde konar-göçerler Yörük veya Türkmenler olarak adlandırılırlardı. Kesin bir ayrım olmamakla birlikte Kızılırmak yayının batısında yaşayan konar-göçerlere Yörük, doğusunda kalanlara ise Türkmen denilirdi. Yörükler daha çok belli bir sancağın sınırları içerisindeki yaylak ve kışlaklarda yaşarlardı. Yaylak ve kışlakları arasındaki mesafenin kısa oluşu sebebiyle dar alanlarda konar-göçerlik yaptıklarından yerleşik hayata geçmeleri daha kolay olmaktaydı. Çünkü tarım alanlarına yakın bölgelerde yayladıklarından kışın hayvanlarının ot ve saman ihtiyaçlarını temin için çoğu zaman kiracı veya ortakçı olarak tarım faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Bu faaliyetleri, onların yerleşik hayata geçmelerini hızlandırmaktaydı. Türkmen olarak isimlendirilenler ise bünyesinde çoğunlukla pek çok aşiret barındırmakta ve yaylak, kışlak alanları hayli uzak mesafelerde bulunmaktaydı. Bozulus, Yeni-il, Dulkadir Türkmenleri bu gruptan olan konar-göçerlerdir.
#5
SORU: Osmanlı Devleti’nde il veya ulus adıyla büyük gruplar halinde yaşayan konar-göçerlerde uluslar nasıl yönetilirdi?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nde bir ulus küçükten büyüğe doğru sırasıyla oba, mahalle, oymak, cemaat, aşiret ve boylardan meydana gelmekteydi. Uluslar tek bir boydan meydana gelebildikleri gibi değişik boylardan bir araya gelenleri de bulunmaktaydı. Her bir boyun başında idari işlerden sorumlu bir bey (boybeyi) bulunurdu. Beyler boy içerisinden cesareti ve doğruluğu ile öne çıkmış kişiler arasından seçilirdi. Seçim devlet tarafından tasdik edildikten sonra şahsın beylik beratı gönderilirdi. Osmanlı idari teşkilatı içerisinde konar-göçerler yaşadıkları sancağa bağlı bulunurlardı. Konar-göçerler yaşadıkları kaza idari bölgesine göre adli olarak o kadılığın yetki ve sorumluluğu altındaydılar. Yaylak ve kışlak yerleri farklı kazalar olan konar-göçerlerle ilgili merkezden gelen emirler, o mevsimde bulundukları yerin kadısına gönderilirdi.
#6
SORU: Osmanlı Devleti’nde konar-göçerlerin üzerinde yaşadıkları toprağın tasarruf şekillerine göre oldukları reaya çeşitleri nelerdir?
CEVAP: Konar-göçerler, üzerinde yaşadıkları toprağın tasarruf şekillerine göre timar, zeamet, has veya evkaf reayası olabilirlerdi. Bu durum onların hukuki durumları ve verecekleri vergiler açısından bir değişiklik meydana getirmezdi. Yani vergilerini timar reayası olanlar timar sahibine, zeamet reayası olanlar zaime, has reayası olanlar has sahibine, evkaf reayası olanlar vakıf görevlilerine öderlerdi.
#7
SORU: Osmanlı Devleti’nde konar-göçer topluluklar hangi reayadır?
CEVAP: Genellikle nüfusu oldukça fazla olan konar-göçer toplulukların has reayası oldukları görülmektedir. Bunun en büyük sebebi vergi gelirlerinin yüksek oluşu ve bu gelirlerinin nakit olarak tahsil edilmesindendir.
#8
SORU: Konar-göçer teşekküllerinin vergi gelirleri mukataaya verilerek tahsil edildiğinde başlarına devlet tarafından kim getirilirdi?
CEVAP: Konar-göçer teşekküllerinin vergi gelirleri mukataaya verilerek tahsil edildiğinde başlarına devlet tarafından voyvoda adı verilen bir idareci tayin olunurdu. Voyvodalar başında bulunduğu konar-göçer topluluğun vergilerini toplamak, inzibatı sağlamak gibi vazifeleri yerine getirmekteydiler. Bu voyvodalara Türkmen Voyvodası veya Türkmen Ağası denilmekteydi.
#9
SORU: Osmanlı Devleti belli bir vergi dairesine bağlanan ve birbirlerinden yaşadıkları bölgelerle ayrılan konar-göçer gruplar için nasıl bir yöntem geliştirmiştir?
CEVAP: Osmanlı Devleti belli bir vergi dairesine bağlanan ve birbirlerinden yaşadıkları bölgelerle ayrılan konar-göçer toplulukları, bir idare altında toplamak için kazalar oluşturmak yoluna girmiştir. Oluşturduğu her kazaya bir kadı atamıştır. Belli bir merkezi olmayan bu kadılar konargöçer teşekküllerle birlikte hareket etmişlerdir. Türkmanan-ı Yeni-il, Yörükan-ı Ankara, Türkmanan-ı Halep bu şekilde oluşturulmuş kaza idari bölgeleridir.
#10
SORU: Osmanlı Devleti için Batı Anadolu Yörükleri’nin önemi nedir?
CEVAP: Osmanlılar Rumeli’yi fethedip, bölgeyi Türkleştirme faaliyetlerine başladıkları zaman Batı Anadolu Yörüklerini bu iş için kullanmışlardır. Gaza bölgesine yerleştirilen bu gruplar devletin ileriki yıllardaki fetihlerinin hazırlanmasında önemli vazifeler yerine getirmişlerdir.
#11
SORU: Osmanlı Devleti Rumeli’ye iskan edilen Yörüklerden askeri ve idari alanlarda daha fazla faydalanabilmek için nasıl bir yol izlemiştir açıklayınız?
CEVAP: Devlet Rumeli’ye iskan edilen Yörüklerden askeri ve idari alanlarda daha fazla faydalanabilmek için kanunnameler hazırlamıştır. Fatih Sultan Mehmed’in kanunnamesinde vazifeler birkaç cümle ile belirtilirken Yörüklerin hukuki statüsünü ve askeri görevlerini ortaya koyan kanunnameler Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren hazırlanmıştır. Bu kanunnamelerde Rumeli Yörükleri ordu içerisinde belli bir vazifesi olan gruplar arasında gösterilmektedir. Fatih Sultan Mehmed’den önceki devirlerde Rumeli fetihlerinde kendilerine tahsis edilen çiftlikler karşılığında silahlı birer unsur olarak görev yapan Yörüklerin daha sonraki dönemlerde imar, muhafaza ve ordunun geri hizmetlerinde istihdam edildikleri anlaşılmaktadır.
#12
SORU: Yörüklere XVI. Yüzyılların ortalarında hazırlanan kanunnamelere göre savaş masraflarını azaltmak için nasıl görev verilmiştir?
CEVAP: Yörükler yirmi beşer kişili ocaklara ayrılmışlardı. Bu sayı savaşların uzun sürmeye başlaması sebebiyle eşkincilerinin masraflarının artması üzerine asrın sonlarında otuza çıkarılmıştır. Her ocakta nöbetleşe sefere katılmak veya ihtiyaç duyulan devlet hizmetini yerine getirmek için beş eşkinci bulunurdu. Bunlar ocaklarının amirleri zaim ve ser-askerlerinin idaresinde savaşlara katılırlardı veya devletin uygun gördüğü hizmeti yerine getirirlerdi. Yamak adı verilen diğer yirmi beş kişi sefere veya devlet hizmetine giden eşkincilere avarız-ı divaniye vergisi karşılığında ellişer akçe öderlerdi. Bu ücret karşılığında eşkinciler bütün yiyecek ve harp malzemelerini kendileri temin eder, devletten veya yamaklardan başka bir şey talep edemezlerdi.
#13
SORU: Osmanlı Devleti’nde Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren Yörükler devlet tarafından hangi işlerle görevlendirilmişlerdir?
CEVAP: Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren Yörüklerin devlet tarafından aşağıdaki işlerle görevlendirilmiştir. ? Sahil bölgelerinde yaşayanlar gemi yapım malzemesi temini ve gemi yapımında, ? Yolların emniyeti ve tamiri, köprü yapımı ve tamiri, derbendçilik, suyolu yapımı ve tamirinde, ? Madenlerde, ? Seferler sırasında menzillere zahire indirmekte, ? Kale yapım ve onarım faaliyetlerinde görevlendirilmişlerdir.
#14
SORU: Osmanlı Devleti’nde XVII. yüzyıl itibarıyla başlayan bozulmanın sebebini ve Rumeli Yörükleri üzerindeki etkisini açıklayınız?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nde XVII. yüzyılın başlarından itibaren doğuda ve batıda yürütülen sürekli savaşlar ve Anadolu’da çıkan Celalî İsyanları yüzünden timâr sistemi bozulmaya başlamıştı. Bu durum Rumeli Yörükleri teşkilatında da kendisini göstermiştir. Yapılan yoklama ve teftişlerde eşkinci ve yamakların gerekenden daha az sayıda oldukları ve görevlerini yapamadıkları tespit olunmuştur. II. Viyana Seferi’nin ardından başlayan savaşlar sırasında Yörük teşkilatındaki bozulma daha belirgin bir hâle gelmiştir.
#15
SORU: 1691 yılında isimleri Evlâd-ı Fâtihân olarak değiştirilen Rumeli Yörükleri teşkilatı nasıl bir yapılanma içerisinde bulunmaktadır?
CEVAP: Kötüye giden savaş ortamını düzeltmek ve bu manada savaşlardaki insan gücünü temin etmek amacıyla 1691 yılında Rumeli’deki Yörük grupları Evlâd-ı Fâtihân adı altında yeniden teşkilatlandırılmıştır. Yapılan düzenlemeler ile Rumeli Yörükleri, Evlâd-ı Fâtihân adı altında eskiden olduğu gibi bulundukları bölgelerde çeribaşılarının idaresi altında birleştirilmiştir. Çeribaşılar bölgedeki asayişi sağlamak, savaş sırasında eşkinci defterlerini çıkarmak ve vergileri toplamakla görevliydiler. Teşkilatın çeribaşılardan ayrı olarak İstanbul’da oturan, devletle olan yazışmalar ve diğer münasebetlerini düzenleyen bir görevlisi daha vardı. Evlâd-ı Fâtihân grupları bazı yerlerde sefere gitmek üzere doğrudan eşkinci bazı yerlerde de tamamen piyade (yamak) olarak yazılmışlardır. Piyadelerden her altı neferden birisinin sefer zamanlarında eşkinci olarak nöbetle savaşa katılmaları gerekmekteydi. Eşkinciler sefer görevini yerine getirdiklerinden avarız-ı divaniye türü vergilerden muaf tutulmuşlardır. Savaşlara katılan eşkincilerin masrafları için yamaklar ellişer kuruş ödeyeceklerdi. Barış zamanlarında bu paralar sınır kalelerinin muhafazasındaki askerler için devlet tarafından toplanacaktı.
#16
SORU: Konar-göçerlerin temel iktisadi faaliyetlerini hangi alanlarda gerçekleştirmişlerdir açıklayınız?
CEVAP: Konar-göçerlerin temel iktisadî faaliyetleri hayvancılık ve buna bağlı üretim alanlarıdır. Özellikle küçükbaş hayvancılık (koyun, keçi) onların iktisadî faaliyetlerinin temelinde yer almaktaydı. Koyun ve keçi sayıları milyonları bulan konar-göçer gruplar bulunmaktaydı. Mesela Halep ve Yeni-il Türkmenleri koyunculukla şöhret bulmuşlardı. Türkmenler, koyunlarını büyük şehirlerin ve sefer zamanlarında ordunun ihtiyacını karşılamak için yetiştiriyorlardı. Bunun yanında yaylak pazarlarında koyunlarını pazarladıkları da olurdu. Bu üretim faaliyetlerinin yanında hayvancılığa bağlı tereyağı, peynir, yapağı, deri, keçe üretimi yapıyor ve pazarlarda satıyorlardı. Ayrıca Türkmen ve Yörük kilimleri ülke içinden ve dışından alıcı bulabilmekteydi. Konar-göçerler sattıkları bu ürünler karşılığında yerleşik ahaliden tarım ürünleri, kumaş gibi maddeler satın almaktaydılar. Konargöçer teşekküllerin büyük oranda yaptıkları bu faaliyetin yanında büyükbaş hayvancılık yaptıkları da görülmektedir. Özellikle at ve deve yetiştiriciliği sayesinde sefer zamanlarında zahire ve mühimmat nakli için bu Türkmenlerden faydalanılmaktaydı.
#17
SORU: Yörük ve Türkmenlerin vergilendirme esasları Osmanlı Devletinde nasıl yapılırdı açıklayınız?
CEVAP: Yörük ve Türkmenler tıpkı yerleşik halkta olduğu gibi hâne esasına göre vergilendirilmekteydiler. Tarımla uğraşan çiftçilerin vergi mükellefiyetleri ellerindeki toprak miktarına göre, konar-göçerlerinki ise sahip oldukları koyun sayısına göre belirlenirdi. Buna göre yirmi dörtten fazla koyunu olan konar-göçer hâne, bu rakamdan daha az koyunu olanlar ise bennak telakki olunurdu. Konargöçerler sahip oldukları koyun sürülerinin karşılığında timâr, hâs sahibine veya vakıf görevlilerine ağnâm vergisi (koyun vergisi) öderlerdi. Bu verginin tahsili için belirlenen koyun miktarı genellikle yirmi dört olarak belirlenmişti. Bu miktardan az koyunu olanlardan on iki akçe bennak vergisi alınırdı. Ağnam vergisinin tahsilinde koyun kuzusuyla beraber sayılır ve iki koyuna bir akçe olarak alınırdı. Koyunların sayısı üç yüz olduğunda bir sürü tabir olunur ve beş akçe ağıl vergisi tahsil olunurdu. Sürülerini başka timâr sahibinin arazisinde veya devlete ait yaylaklarda otlatan konar-göçerlerden yılda bir defa yaylak vergisi alınırdı. Bu vergi bazı yerlerde sürü başına, bazı yerlerde koyun sayısına göre belirlenirdi. Başka bir sipahinin toprağında kışlayan Yörük ve Türkmenler yaylak vergisinde olduğu gibi kışlak vergisi de öderlerdi.
#18
SORU: Ziraatle uğraşan Konar-göçer grupların vergilendirme yöntemleri nasıldır?
CEVAP: Konar-göçerler yaylak ve kışlaklarda sınırlı ölçüde olmasına rağmen ziraatla da meşgul olmaktaydılar. Bu alanları genellikle sipahiden kiralamaktaydılar. Bu durumda ürettikleri mahsulün öşrünün yanı sıra boyunduruk akçesi adı altında bir vergi daha öderlerdi. Konar-göçerler bu vergilerden başka evlendirdikleri kız veya dul kadınlarından arus vergisi, kaybolan hayvanın bulunması ve kaçan kölenin yakalanması sonucu sahibinden alınan yave akçesi ve bir kimsenin mal, mülk ve davarına zarar verenlerden alınan bad-i heva vergilerini de ödemek durumundaydılar.
#19
SORU: Osmanlı Devleti’nde Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren düzenlenen Yörük kanunnamelerinin içerik bakımından neleri kapsamaktadır?
CEVAP: Yörük kanunnâmeleri daha çok onların idarî yapısı, hukukî durumları ve malî mükellefiyetlerinden bahsetmektedir. İskânları hakkında bir bilgi vermemektedir. Yörüklerin Rumeli’deki yerleşmeleri ve yayıldıkları alanları gösteren ilk kayıtlar 1456-1467 yıllarına ait Dimetoka, Gümülcine, Ferecik, İpsala, Keşan, Yanbolu havalisine ait evkaf-emlak ve timâr defterinde yer almaktadır. Aynı şekilde 1431-1432 tarihli Arvanid Sancağı defterinde Anadolu’nun muhtelif yerlerinden sürülüp getirilmiş ve orada timâr sahibi olmuş kişilere ait bilgiler bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde her Yörük grubuna ait tahrîr defterleri düzenlenmiştir. Bu defterlerin başında yer alan kanunnâmelerde yine Yörüklerin hukukî, idarî ve ekonomik durumları ile vergi mükellefiyetleri ifade edilmektedir. İskânları ile ilgili bilgiler bulunmamaktadır.
#20
SORU: Osmanlı Devleti’nin sürgüne gönderilecek kişiler ve aileler ile ilgili hükümlerinde genellikle yer alan maddeleri yazınız?
CEVAP: ? Yeni fethedilen memleketlere insanların kendi istekleriyle gitmelerini teşvik için bölgenin ikliminin güzelliği ve toprağın oldukça verimli olduğu belirtilirdi. ? Bölgedeki kalelerin tamir edilerek, içerisine asker yerleştirildiği yani dışarıdan gelecek saldırılara karşı güvenliğin sağlandığı açıkça yazılarak, bu hususta insanların endişesi önlenmeye çalışılırdı. ? Bölgeye gidecek olan göçmenlerin belirli bir süre vergilerden muaf tutulacakları beyan edilirdi. ? Sürgün için belirlenen yerleşim yerlerinde ailelerin hangi oranda sürgüne tâbi tutulacakları ifade edilirdi. ? Sürgüne gönderilecek kişilerin kırsal kesimde özellikle dağlık alanlarda yaşayan toprağı olmayan, toprağını terk ederek başka yerlere giden, aralarında uzun senelerden beri yaylak, tarla, bağ, bahçe anlaşmazlığı bulunan ve halkın huzurunu bozan kişi ve topluluklardan; şehir ve kasabalarda ise meslek sahipleri ve esnaf zümresinden seçilmesi istenilirdi.
#21
SORU: Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da yaşayan konargöçerleri Hama, Humus Sancakları’na ve Halep, Rakka Eyaletleri’ne iskan etmesindeki temel amaç ve süreci açıklayınız?
CEVAP: Devlet Anadolu’da yaşayan konar-göçerleri Hama, Humus Sancakları’na ve Halep, Rakka Eyâletleri’nde belirlenen bölgelere iskân ederek, harap ve boş arazileri şenlendirmenin yanı sıra güneyden bu bölgelere baskınlar yapan Arap aşiretlerinin eşkıyalıklarını da önlemeye çalışmıştır. Aşiretlerin iskân işinde yerleştirilecekleri yerler beylerbeyi ve sancakbeylerinin nezaretinde iskân kâtibi, iskân mübaşiri, iskânbaşı, iskân beyleri ve kethüdaları, yerine göre mimar ve Suriye’deki Arap aşiretleri için çöl beyinden müteşekkil bir komisyon kurularak çalışmalara başlanmıştır. Bunlardan iskân beyi, iskânbaşı ve kethüdaları yerleştirilecek konar-göçer teşekkülün içinden seçilmekteydi.
#22
SORU: XVI. yüzyılda Kıbrıs Adası’na gerçekleştirilen yerleştirmede devletin isteğini yerine getirmeyenler için ne gibi önlemler alınmıştır?
CEVAP: XVI. yüzyılda Kıbrıs Adası’na gerçekleştirilen yerleştirmede bazı şahısların sürgün yazıldıkları hâlde gitmek istemedikleri ve iskândan kaçtıkları anlaşılmaktadır. Devlet sürgün yazıldıktan sonra kaçanları kefillerine havale etmekte ve onlar tarafından bulunmasını istemekteydi. Bulamadıkları takdirde kefiller ya kendileri gidecek ya da bedel ödeyeceklerdi. Öte yandan adaya vardıktan sonra kaçanlar da olmuştur. Devlet adaya geçtikten sonra kaçanlar için bir takım tedbirler almıştır. Kıbrıs’tan kaçanların rüşvet vererek veya yeniçeri ya da gönüllü yazılıp daha sonra timâra çıkarak, kaçtıkları tespit olunmuştur. Kıbrıs’tan insan kaçıranların bu işi yaptıkları belirlenirse idam edilecekleri, adada iskeleler haricine yanaşan gemiler olursa bunlara el konulması yolunda Kıbrıs beylerbeyine emirler gönderilmiştir.
#23
SORU: XVII-XVIII. yüzyıllarda Hama, Humus ve Rakka iskanlarında istenilen başarının elde edilememesi nelere bağlanmaktadır?
CEVAP: XVII-XVIII. yüzyıllarda Hama, Humus ve Rakka taraflarına gerçekleştirilen iskânlarda istenilen başarı elde edilememiştir. Çünkü bu bölgelere yerleştirilen konargöçer aşiretlerin büyük bir kısmı kaçarak, tekrar Anadolu’ya dönmüşlerdir. Bunlar devlet görevlileri tarafından takip ediliyor, yakalananlar eski bölgelerine tekrar yerleştiriliyorlardı. Fakat bu kaçışların ardı arkası kesilmiyordu ve devlet buraya yerleştirmeye çalıştığı aşiretlerin büyük tepkisi ile karşılaşmaktaydı. Nitekim Rakka’ya yerleştirilecek oymakların direnci karşısında devlet askerî müdahalede bulunarak, bu toplulukları bölgeye sevk ve iskân etmişti. Konar-göçerlerin iskân yerlerine gitmemek için direnmeleri ve iskân mahalline gidenlerin büyük bir kısmının kaçarak, tekrar Anadolu’ya gelmelerinin değişik sebepleri bulunmaktaydı.
#24
SORU: Devlet Rakka iskan sahasından firar edenlere karşı nasıl önlemler almıştır?
CEVAP: İlk olarak Rakka valisine bir ferman gönderilerek kaçanların yakalanıp, iskân mahallerine iadesi istenmiştir. Bundan arzulanan netice alınamayınca bir takım askerî tedbirlere başvurulmuştur. Nitekim 1697 yılında Rakka’dan kaçarak, Çukurova taraflarına giden bir grubun üzerine asker sevk edilmiş ve yakalananlar şiddetle cezalandırılmışlardır. Ancak buna rağmen ertesi yıl diğer oymakların da Rakka’dan kaçtıkları görülmektedir. Devlet bölgeden kaçanlarla ilgili takibat tedbirlerini alırken, yeni kaçışları engellemek için bir dizi tedbir daha aldı. Konargöçerlerin Rakka’dan Anadolu’ya geçecekleri geçit yolları üzerindeki derbendler tamir edilerek, içerisine asker yerleştirildi. Böylece geçit yollarının tutulması ile aşiretlerin Anadolu’ya geçişleri önlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca Anadolu’daki bütün kadı, hâs, evkaf zabitlerine, vilâyet âyânı ve iş erlerine hükümler gönderilerek, bulundukları bölgelere gelen iskâna tâbi tutulan konargöçerlerin yakalanıp yerlerine gönderilmeleri konusunda yardımcı olmaları istenilmiştir. Tespit edilen bu konargöçerler sancak hududuna kadar getirilip, diğer sancağın idarecilerine teslim ediliyor ve bu suretle iskân mahalline ulaştırılıyorlardı.
#25
SORU: Rakka iskanından kaçışların engellenememesi üzerine devlet hangi yolu izlemiştir?
CEVAP: Devlet bölgeyi teftiş için bir heyet gönderilmiştir. Bu heyetin oymakların çoğunun susuz yerlere yerleştirildikleri hususundaki raporu üzerine konar-göçer aşiretlerin Rakka’ya iskânından vazgeçilmiştir. Aşiretlerin yaylak ve kışlak mahallerine yerleştirilmeleri kararlaştırılmıştır. Bunlardan Reyhanlı Aşireti kendi istekleriyle kışlak mahalleri olan Amik Ovası’na yerleştirilmiştir. Yine daha önce Rakka’ya yerleştirilmeleri kararlaştırılan Kızılkoyunlu oymağı 1721 yılında İznik, Sapanca arasındaki araziye yerleştirilmiştir. Yine Rakka’ya yerleştirilecek olan Harbendeli, Köçekli ve Silsüpür cemaatleri Kırşehir’in Çiçekdağı havalisindeki harabe köylere yerleştirilmişlerdir. Bozok, Teke, Beyşehir, Akşehir ve Alaiye sancakları sınırları içerisindeki Yörük taifelerinin sancak dahilinde iskân edilmeleri için emirler gönderilmiştir. Bu çerçevede bir kısım aşiretler de Diyarbakır, Mardin, Malatya, Kâhta ve Gerger bölgelerine iskân edilmişlerdir.
#26
SORU:
Osmanlı toplumu iki ana gruptan meydana gelmekteydi. Bunlar nelerdir?
CEVAP:
Osmanlı toplumu iki ana gruptan meydana gelmekteydi. Bunlardan ilki askerlik hizmetini yapanlar ile devletten memur statüsünde bir görev alan herkesin oluşturduğu askerî sınıftı. Diğeri ise şehirliler, köylüler ve konar-göçerlerin oluşturduğu reaya denilen vergi mükellefi gruptu.
#27
SORU:
Osmanlı Devleti’nde konar-göçerler nasıl adlandırılırlardı?
CEVAP:
Osmanlı Devleti’nde konar-göçerler Yörük veya Türkmen olarak adlandırılırlardı.
#28
SORU:
Konar-göçerler, üzerinde yaşadıkları toprağın tasarruf şekillerine göre nasıl sınıflandırılırlardı?
CEVAP:
Konar-göçerler, üzerinde yaşadıkları toprağın tasarruf şekillerine göre timâr, zeamet, hâs veya evkaf reayası olabilirlerdi.
#29
SORU:
Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren Yörüklerin devlet tarafından görevlendirildikleri işler nelerdir?
CEVAP:
Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren Yörüklerin devlet tarafından aşağıdaki işlerle görevlendirildikleri anlaşılmaktadır.
a. Sahil bölgelerinde yaşayanlar gemi yapım malzemesi temini ve gemi yapımında,
b. Yolların emniyeti ve tamiri, köprü yapımı ve tamiri, derbendçilik, suyolu
yapımı ve tamirinde,
c. Madenlerde,
d. Seferler sırasında menzillere zahire indirmekte,
e. Seferler sırasında topların naklinde,
f. Kale yapım ve onarımı faaliyetlerinde görevlendirilmişlerdir.
#30
SORU:
Osmanlı Devleti’nde Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren düzenlenen
Yörük kanunnâmeleri daha çok hangi konulardan bahsetmektedir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti’nde Kanuni Sultan Süleyman devrinden itibaren düzenlenen
Yörük kanunnâmeleri daha çok onların idarî yapısı, hukukî durumları ve malî
mükellefiyetlerinden bahsetmektedir.
#31
SORU:
Sürgün hükümlerinde genellikle neler beyan edilirdi?
CEVAP:
a. Yeni fethedilen memleketlere insanların kendi istekleriyle gitmelerini teşvik için bölgenin ikliminin güzelliği ve toprağın oldukça verimli olduğu
belirtilirdi.
b. Bölgedeki kalelerin tamir edilerek, içerisine asker yerleştirildiği yani dışarıdan gelecek saldırılara karşı güvenliğin sağlandığı açıkça yazılarak, bu
hususta insanların endişesi önlenmeye çalışılırdı.
c. Bölgeye gidecek olan göçmenlerin belirli bir süre vergilerden muaf tutulacakları beyan edilirdi.
d. Sürgün için belirlenen yerleşim yerlerinde ailelerin hangi oranda sürgüne
tâbi tutulacakları ifade edilirdi.
e. Sürgüne gönderilecek kişilerin kırsal kesimde özellikle dağlık alanlarda
yaşayan toprağı olmayan, toprağını terk ederek başka yerlere giden, aralarında uzun senelerden beri yaylak, tarla, bağ, bahçe anlaşmazlığı bulunan
ve halkın huzurunu bozan kişi ve topluluklardan; şehir ve kasabalarda ise
meslek sahipleri ve esnaf zümresinden seçilmesi istenilirdi.
#32
SORU:
Evlâd-ı Fâtihân teşkilatı ne zaman askerlik ve vergi mükellefi hâline getirilmişlerdir?
CEVAP:
Evlâd-ı Fâtihân teşkilatı Tanzimat Fermanı’nın ardından 1845 yılında muafiyetleri ortadan kaldırılarak, askerlik ve vergi mükellefi hâline getirilmişlerdir.
#33
SORU:
Evlâd-ı Fâtihân gruplarına düzenli talim yapmaları sistemi ne zaman uygulanmıştır?
CEVAP:
1828 yılında Evlâd-ı Fâtihân gruplarına düzenli talim yapmaları sistemi uygulanmıştır.
#34
SORU:
Rumeli’ye iskân edilen Yörükler ile Anadolu’da kalanlar arasında hukukî durumları açısından bir takım farklılıkların olmasının sebebi nedir?
CEVAP:
Osmanlılar Rumeli’yi fethedip, bölgeyi Türkleştirme faaliyetlerine başladıkları
zaman Batı Anadolu Yörüklerini bu iş için kullanmışlardır. Gazâ bölgesine yerleştirilen bu gruplar devletin ileriki yıllardaki fetihlerinin hazırlanmasında önemli vazifeler yerine getirmekteydiler.
#35
SORU:
Osmanlı Devleti'nde konar-göçerlerı yerleşik halktan ayıran nedir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti’nde konar-göçerler reayadan sayılır ancak hayat tarzları dolayısı ile yerleşik halktan ayrılır.
#36
SORU:
Osmanlı Devleti’nde konar-göçerler neye göre Yörük veya Türkmen olarak adlandırılırlardı?
CEVAP:
Kesin bir ayrım olmamakla beraber Kızılırmak yayının batısında yaşayan konargöçerlere Yörük, doğusunda kalanlara ise Türkmen denilirdi.
#37
SORU:
Yörüklerin yerleşik hayata geçmelerini kolaylaştıran unsurlar nelerdir?
CEVAP:
Yörükler daha çok belli bir sancağın sınırları içerisindeki yaylak ve kışlaklarda yaşarlardı. Yaylak ve kışlakları arasındaki mesafenin kısa oluşu sebebiyle dar alanlarda konar-göçerlik yaptıklarından yerleşik hayata geçmeleri daha kolay olmaktaydı. Çünkü tarım
alanlarına yakın bölgelerde yaylaladıklarından kışın hayvanlarının ot ve saman ihtiyaçlarını temin için çoğu zaman kiracı veya ortakçı olarak tarım faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Bu faaliyetleri, onların yerleşik hayata geçmelerini hızlandırmaktaydı. T
#38
SORU:
Konar-göçerler, üzerinde yaşadıkları toprağın tasarruf şekillerine göre kaça ayrılırdı ve bunlar neydi?
CEVAP:
Konar-göçerler, üzerinde yaşadıkları toprağın tasarruf şekillerine göre timâr, zeamet, hâs veya evkaf reayası olabilirlerdi.
#39
SORU:
Voyvodolar ne zaman tayin edilirdi ve görevleri neydi?
CEVAP:
Konar-göçer teşekküllerin vergi gelirleri mukataaya verilerek tahsil edildiğinde başlarına devlet tarafından voyvoda adı verilen bir idareci tayin olunurdu. Voyvodalar başında bulunduğu konar-göçer topluluğun vergilerini toplamak, inzibatı sağlamak gibi vazifeleri yerine getirmekteydiler. Bu voyvodalara Türkmen Voyvodası veya Türkmen Ağası denildiği de olurdu.
#40
SORU:
Osmanlı Devleti bir müddet sonra belli bir vergi dairesine bağlanan ve birbirlerinden yaşadıkları bölgelerle ayrılan konar-göçer grupları, bir idare altında toplamak için kazâlar oluşturmak yoluna gitmiştir. Belli bir merkezi olmayan bu kadılar konar-göçer teşekküllerle birlikte hareket ederlerdi. Bu şekilde oluşturulmuş kazâ idarî bölgeleri nelerdir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti bir müddet sonra belli bir vergi dairesine bağlanan ve birbirlerinden yaşadıkları bölgelerle ayrılan konar-göçer grupları, bir idare altında toplamak için kazâlar oluşturmak yoluna gitmiştir. Belli bir merkezi olmayan bu kadılar konar-göçer teşekküllerle birlikte hareket ederlerdi. Türkmanân-ı Yeni-il, Yörükân-ı Ankara, Türkmanân-ı Halep bu şekilde oluşturulmuş kazâ idarî bölgeleridir
#41
SORU:
Yörükler XVI. yüzyılın ortalarında kaç kişilik ocaklara ayrılmışlardı?
CEVAP:
Yörükler XVI. yüzyılın ortalarında 25 kişilik ocaklara ayrılmışlardı
#42
SORU:
Sefere veya devlet hizmetine giden eşkincilere avarız-ı divaniye vergisi
karşılığında kaç akçe ödenirdi?
CEVAP:
Sefere veya devlet hizmetine giden eşkincilere avarız-ı divaniye vergisi
karşılığında ellişer akçe ödenirdi.
#43
SORU:
Sefere veya devlet hizmetine giden eşkincilere avarız-ı divaniye vergisi
karşılığında ellişer akçeyi kim öderdi?
CEVAP:
Her ocakta nöbetleşe sefere katılmak veya ihtiyaç duyulan devlet hizmetini yerine getirmek için beş eşkinci bulunurdu. Bunlar ocaklarının amirleri zaim
(mir-i yörükân) ve ser-askerlerinin (çeribaşı) idaresinde savaşlara katılırlardı veya devletin uygun gördüğü hizmeti yerine getirirlerdi. Yamak adı verilen diğer yirmi beş kişi sefere veya devlet hizmetine giden eşkincilere avarız-ı divaniye vergisi karşılığında ellişer akçe öderlerdi. Bu ücret karşılığında eşkinciler bütün yiyecek ve harp malzemelerini kendileri temin eder, devletten veya yamaklardan başka bir şey talep edemezlerdi.
#44
SORU:
1691 yılında Rumeli’deki Yörük grupları Evlâd-ı Fâtihân adı altında yeniden teşkilatlandırılmıştır. Bunun amacı nedir?
CEVAP:
Kötüye giden savaş ortamını düzeltmek ve bu manada savaşlardaki insan gücünü temin etmek amacıyla 1691 yılında Rumeli’deki Yörük grupları Evlâd-ı Fâtihân adı altında yeniden teşkilatlandırılmıştır. Yapılan düzenlemeler ile Rumeli Yörükleri, Evlâd-ı Fâtihân adı altında eskiden olduğu gibi bulundukları bölgelerde çeribaşılarının idaresi altında birleştirilmiştir.
#45
SORU:
Evlâd-ı Fâtihân gruplarına düzenli talim yapmaları sistemi ne zaman uygulanmıştır?
CEVAP:
1828 yılında Evlâd-ı Fâtihân gruplarına düzenli talim yapmaları sistemi uygulanmıştır.