ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ TARİHİ Dersi Türkiye’de Çalışma İlişkilerinde Kurumsallaşma: 1960-1980 soru cevapları:

Toplam 61 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

1960-1980 Döneminde çalışma ilişkilerine damgasını
vuran önemli yasal düzenlemeler hangi düzenlemelerdir?


CEVAP:

1960-1980 döneminde çalışma ilişkilerine
damgasını vuran iki önemli yasal düzenleme 1961
Anayasası ile 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 Sayılı
Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu (TİSGLK)
olmuştur.


#2

SORU:

1960-1980 yılları arasında, kurumsallaşma adına
önemli gelişmeler olmuştur. Bu gelişmeler işçi hareketi
açısından değerlendirildiğinde olumlu sonuçları neler
olmuştur?


CEVAP:

Dönem boyunca sosyal hukuk devleti anlayışı öne
çıkmış, grevli-toplu iş sözleşmeli sendikal haklar güçlü
hukuksal güvencelere kavuşulmuş ve işçi hareketinde
ciddi bir yükseliş yaşanmıştır.


#3

SORU:

1961 Anayasasının çalışma ilişkileri üzerinde etkili olan
özellikleri nelerdir?


CEVAP:

1961 Anayasası toplu çalışma haklarını
(sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev) anayasal
güvenceye kavuşturarak işççi hareketinin güçlennmesi,
siyasal ve toplumsal etkisinin artması için oldukça
elverişli koşullar sunmuştur. Çalışma hakkı 1961
Anayasasında düzenlenmiştir. Anayasa çalışma hürriyetini
ayrıca bahsederken devlete çalışma hayatının gelişimi,
çalışanların korunması, işsizliğin azaltılması ve ücrette
adaletin sağlanması konusunda ödev yüklemiştir. Ayrıca
çalışma haklarından dinlenme hakkı, sendika kurma hakkı,
toplu sözleşme ve grev hakkı ve sosyal güvenlik hakkı
düzenlenmiştir.


#4

SORU:

1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin kurulması
çalışma ilişkileri açısından önemli bir gelişme olarak
değerlendirilmektedir. Bunun nedeni nedir?


CEVAP:

1960-80 döneminde çalışma ilişkilerini etkileyen
siyasal gelişmelerden biri de 1961 yılında 12 sendikacı
tarafından Türkiye İşçi Partisi (TİP) adıyla bir işçi
partisinin kurulmasıdır. TİP sendikaların siyasete
müdahalesi açısından önemli bir adım olarak ortaya
çıkmış ve 1965 seçimlerinde 15 milletvekili ile
parlamentoya girmiştir. Bu noktada sendikaların siyasette
söz sahibi olması açısından da önemlidir.


#5

SORU:

12 Mart 1971 Askeri Muhtırası sonrası ortaya çıkan
olumsuz gelişmeler nelerdir?


CEVAP:

12 Mart 1971 Askeri Muhtırası, 1961 Anayasası
ile başlayan özgürlükçü yönelimde önemli bir duraksama
ve kırılma yarattı. Anayasanın özgürlükçü ve sosyal
içerikli hükümlerinin ciddi sınırlamalarla karşılaştığu bu
dönemde (1971-1973) teknokrat nitelikli hükümetler
kuruldu. 1974-1980 dönemi ise koalisyon hükümetlerinin
iş başında olduğu yıllar oldu. 1970’lerin sonlarına doğru
artan siyasal istikrarsızlık ve şiddet sarmalı çalışma
ilişkilerini de olumsuz etkileyen bir atmosfer oluşturdu.


#6

SORU:

Döneme damgasını vuran temel iktisad politikası olan
ithal ikamesnin genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Malların ithal edilmesi yerine ülke içinde üretimi
anlamına gelen ithal ikamesi politikası yerli sanayinin
gelişmesini ve iç pazarı hedef alan bir iktisad politikasıdır.


#7

SORU:

İthal ikameci sanayileşmenin reel ücretlerde ve sosyal
güvenlik sistemi üzerindeki etkileri nelerdir?


CEVAP:

İthal ikameci sanayileşme içinde ücretler siyasi
yöntemlerle baskı altında tutulmamış, grevli-toplu
pazarlıklı sendikalaşma hakkıyla işçi sınıfının reel
gelirlerindeki artış güvence altına alınmıştır. Bu modelde
özellikle kamu kesiminde emekle devlet arasında örtük bir
uzlaşmanın yaşandığı ve ücret artışları konusunda esnek
davranıldığı görülmektedir. Bu politikaların bir diğer
yansıması ise oldukça ileri bir sosyal güvenlik sistemi
kurulabilmesidir. Böylece işçi sınıfı ücret dışında da
önemli güvencelere ve parasal olmayan gelir türlerine
kavuşabilmiştir.


#8

SORU:

Dönemin ithal ikameci iktisad politikalarının olumlu
sonuçları nelerdir?


CEVAP:

Dönemin ithal ikameci politikaları sanayileşme,
ekonomik büyüme, yeni istihdam olanakları ve refahın
yükselmesi gibi sonuçlar vermiş ve bu nedenle devletin
sosyal boyutlarını genişletmifltir. Oldukça etkili bir
sendikal hareket oluştuğundan 1960 ile 1977 arasındaki
dönem gerek kamu, gerek özel sektörde reel ücretlerin
anlamlı flekilde büyüdüğü bir dönem olmuştur.


#9

SORU:

Dönem boyunca sosyal-sınıfsal yapıda ne gibi
değişikliler yaşanmıştır?


CEVAP:

Dönem boyunca sosyal-sınıfsal yapıda, istihdamın
sektörel dağılımında yavaş ancak istikrarlı biçimde devam
eden bir dönüşüm yaşanmıştır. Kayda değer bir
sanayileşme, işçileşme ve kentleşme görülmektedir.
İstihdamda tarımın payı azalırken sanayi ve hizmetler
sektörünün payında belirgin bir artış yaşanmış, özel olarak
imalat sektörünün payı ise daha hızlı artmıştır. Sanayi ve
hizmetler sektörünün payının giderek artması istihdamın
sınıfsal dağılımını da değişitirmiş; ücretlilerin, işçilerin ve
sigortalıarın sayısı belirgin biçimde yükselmiştir.


#10

SORU:

Çalışma ilişkilerinin kurumsallaşması hangi adımları
içermektedir?


CEVAP:

Çalışma ilişkilerinin kurumsallaşması: Çalışma
ilişkilerinin taraflarının serbestçe örgütlenmesi, toplu
pazarlık ve grev haklarının güvence altına alınması ve
çalışma ilişkilerinin yürütümü için uygun yasal ve idari
çerçevenin oluşturulması adımlarını içermektedir.


#11

SORU:

1961 Anayasası’nın çalışanlara verdiği haklar
nelerdir?


CEVAP:

1961 Anayasası ile çalışanların toplu haklarının
bütünü (sendika, toplu sözleşme ve grev hakk›) anayasal güvence altına alınmıştır. Ayrıca 1961 Anayasası ayrımsız
bütün çalışanlara sendikalaşma hakkı tanımıştır. 1961
Anayasası’nın 46. maddesi ile Türkiye’de sendika hakkına
ilk kez açık anayasal güvence getirilmiştir.


#12

SORU:

1961 Anayasasının “sendika hakkı” başlıklı 46.
maddesi hangi hükümleri içermektedir?


CEVAP:

1961 Anayasasının “sendika hakkı” başlıklı 46.
maddesi şu hükümleri içermektedir:
“Çalışanlar ve işverenler, önceden izin almaksızın
sendikalar ve sendika birlikleri kurma, bunlara serbestçe
üye olma ve üyelikten ayrılma hakkına sahiptirler.
İşçi niteliği taşımayan kamu hizmetli görevlilerinin bu
alandaki hakları kanunla düzenlenir. Sendika ve sendika
birliklerinin tüzükleri, yönetim ve işleyişleri demokratik
esaslara aykırı olamaz.”


#13

SORU:

1961 Anayasasının “sendika hakkı” başlıklı 46.
maddesinde 12Mart 1971askeri muhtırası sonrası yapılan
değişiklikler nelerdir?


CEVAP:

Anayasa’nın 46. maddesi, 12 Mart 1971 askeri
muhtırasının ardından çalışanlar aleyhine değişiklikler
yapılmıştır. “Çalışanlar” ifadesi madde metninden
çıkarılarak, “işçiler” ifadesi konuldu. Böylece kamu
görevlileri sendikalarının anayasal dayanağı kaldırılmış
oldu. Değişiklik bununla da sınırlı kalmayıp Anayasa’nın
119. maddesi de değiştirilerek “memurlar sendikalara üye
olamazlar” hükmü eklendi. Böylece 1961 Anayasası ile
örgütlenme hakkını elde eden memurlar, 10 yıl sonra
örgütlenme yasağı ile karşı karşıya gelmiş oldu.


#14

SORU:

1961 Anayasasının “toplu sözleşme ve grev hakkı”
başlığını taşıyan 47. Maddesi işçiler açısından nasıl bir
önem taşımaktadır?


CEVAP:

1961 Anayasasının “toplu sözleşme ve grev
hakkı” başlığını taşıyan 47. Maddesi toplu sözleşme ve
grev hakkını güvence altına alıyordu. Anayasa’nın 47.
maddesi, toplu sözleşme hakkını işverenlerle olan
ilişkilerinde iktisadi ve sosyal durumlarını korumak ve
düzeltmek amac›yla özel olarak işçilere tanıyordu. Diğer
bir ifadeyle toplu sözleşme hakkı, işverenlere tanınmış
değildi. Bu vurgu ve ayrım çalışma hukukunun temel
ilkelerinden biri olan “işçiyi koruma” ilkesiyle ve sosyal
hukuk devleti yaklaşımıyla uyumludur. İşçiyi koruyucu bir
hükümdür. Öte yandan grev hakkına açıkça yer verilen
anayasada, lokavt anayasal bir düzenleme olarak yer
almamıştır, sadece madde metninde “işverenlerin hakları”
ifadesi ile yetinilmiştir. Bu tutum 1961 Anayasası’nın
sosyal içeriğini göstermesi açısından son derece önemlidir.
Anayasa, liberal yaklaşımlara önemli bir mesafe koyarak,
sosyal koruma perspektifini benimsiyordu.


#15

SORU:

274 sayılı Sendikalar Kanunu, hangi tarihte yürürlüğe
girmiştir?


CEVAP:

274 sayılı Sendikalar Kanunu 24 Temmuz 1963 tarihli
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.


#16

SORU:

274 sayılı Sendikalar Kanunu, 1947 sayılı 5018 sayılı
Sendikalar Kanunu ile karşılaştırıldığında nasıl farklar
göze çarpmaktadır?


CEVAP:

274 sayılı Sendikalar Kanunu, 1947 tarih ve 5018 sayılı
Sendikalar Kanunu’na göre oldukça özgürlükçü bir
yaklaşım benimsemiştir. 35 maddeden oluşan 274 sayılı
yasa,13 maddeden oluşan ilk sendikalar yasası 5018’e
göre oldukça kapsamlıdır. Bu kapsam sadece şekil
açısından değil, içerik açısından da söz konusudur.
5018’in yasaklayıcı, kısıtlayıcı ve daraltıcı felsefesinin
aksine, 274 özgürlükçü ve kapsayıcı bir yaklaşıma
sahiptir. 5018 sayılı kanun “fikri faaliyeti bedeni
faaliyetinden üstün olan” fikir işçilerinin sendikalaşmasına
olanak tanımıyordu. Oysa 274 sayılı Yasa, hizmet
sözleşmesiyle çalışan herkese sendika kurma ve üye olma
imkânı vermiştir. Dahası yasa, sadece hizmet
sözleşmesiyle çalışananları değil, emeği ile geçinenleri
olabildiğince işçi sendikaları içinde örgütlemeye
çalışıyordu.


#17

SORU:

274 Sayılı yasada kamu sendika üyesi olamayacakları
belirlenen çalışanlar kimlerdir?


CEVAP:

274 sayılı yasa, kamu görevlilerinin sendikal
haklarının özel bir kanunla düzenleneceği hükmüne yer
vererek (Madde 2), kamu görevlilerinin işçi sendikalarına
üye olmalarını engellemiştir. Ayrıcaa sendika üyesi
olamayacaklar arasında, asker kişiler ile din ve ibadet
işlerinde çalışanlar da yer almaktadır.


#18

SORU:

274 Sayılı yasada siyaset yasağı açısından yapılan
değişiklikler nelerdir?


CEVAP:

5018’de yer alan siyaset yasağı 274 sayılı yasada
yer almıyordu. Yasa geniş anlamda siyaset yasağı
getirmiyor, sadece dar anlamda (siyasi partilerle organik
ilişki, siyasi partilerden yardım alınması veya onlara
yardım yapılması gibi) siyaset yasağı içeriyordu. Bu
sınırlamalar sendikaların siyasetle ilgilenmesini,
istediklerini siyasi partiyi desteklemesini engellemiyordu.
274 sayılı yasa ile sendikalara geniş anlamda siyaset hakkı
tanınmıştır ve sendikalar bu dönemde çeşitli yöntemlerle
siyasete müdahil olmuşlardır.


#19

SORU:

274 Sayılı yasada düzenlenen sendikaların belli basil
faaliyetleri nelerdir?


CEVAP:

Yasa, sendikaların faaliyetlerini oldukça geniş bir
çerçevede düzenliyordu. Toplu iş uyuşmazlığı çıkarmak,
toplu iş sözleşmeleri ve umumi mukaveleler yapmak, grev
ve lokavta karar vermek ve yönetmek, uluslararası
kuruluşlara temsilci göndermek, yardımlaşma sandıkları
ve kooperatifler kurmak, idari ve adli makamlara
başvurmak belli başlı faaliyetlerdir.


#20

SORU:

274 Sayılı yasada yeralan sendika üyelerini ve sendika
yöneticilerini içeren koruyucu hükümler nelerdir?


CEVAP:

274 Sayılı yasada yeralan sendika üyelerini ve
sendika yöneticilerini koruyucu hükümler şöyle yer
almıştır:
• 19. Madde Sendika sendikaya üye olma ve
olmamayı (olumlu ve olumsuz sendika
özgürlüğü) güvenceye alıyor ve işverenin işçi sendikası üyeliği nedeniyle işçiye karşı ayrımcı
davranmasını yaptırıma bağlıyordu.
• İşe almada, işin sevk ve idaresinde, ücret, sosyal
hak ve benzeri konularda sendikal nedenle ayrım
yapılmasını ve sendikal faaliyet nedeniyle işçinin
işten çıkarılmasını yasaklıyordu. Bu hükümlere
aykırı davranan işverenin ödeyeceği tazminatın
işçinin bir yıllık ücretinden az olamayacağı
hükme bağlanıyordu.


#21

SORU:

274 Sayılı yasanın sendika aidatına ilişkin yeniliği ve
sendikalara mali anlamda sağladığı avantaj ne olmuştur?


CEVAP:

Yasa, sendikalara ödenecek aidat miktarının
sendikanın genel kurul kararıyla belirlenmesini öngörüyor
ve herhangi bir sınır getirmiyordu. Aidatın kaynaktan
kesilmesi (check-off) sistemi yasanın önemli
yeniliklerinden biriydi. Bu hüküm sendikalar›n mali
güçlerinin artmasını sağlayacaktı. Yasaya göre, işveren
sendika üye aidatlarını işçilerin ücretlerinden kesmeye ve
sendikaya ödemeye zorunluydu.


#22

SORU:

1970 yılında AP Hükümeti döneminde kabul edilen
1317 sayılı kanun ile sendika, federasyon ve
konfederasyon kuruluşuna ilişkin düzenlemenin içeriği
nedir?


CEVAP:

1317 sayılı kanun ile sendika, federasyon ve
konfederasyon kuruluşuna ilişkin baraj koşulu getirmiştir.
Yasaya göre, bir işçi sendikasının Türkiye çapında faaliyet
gösterebilmesi için kurulu bulunduğu işkolunda çalışan
sigortalı işçilerin en az üçte birini, işçi federasyonlarının
aynı işkolunda mevcut sendikalardan en az ikisini bir
araya getirmeleri ve o işkolunda çalışan sigortalı işçilerin
en az üçte birini temsil etmeleri gerekiyordu. İşçi
konfederasyonları da sendika ve federasyonlardan en az
üçte birini ve Türkiye’deki sendikalı işçilerin en az üçte
birinin üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle
kurulabilecekti.


#23

SORU:

1317 sayılı kanun ile sendika, federasyon ve
konfederasyon kuruluşuna ilişkin baraj koşulu daha sonra
iptal edilmiştir. Bu iptalin gerekçesi ne olmuştur?


CEVAP:

1317 sayılı yasa, Türkiye çalışma ilişkileri
tarihinde 15-16 Haziran olayları diye bilinen iki günlük
kitlesel işçi eylemlerini tetiklemiştir. Yasa, Meclis’te TİP
dışında kalan bütün partilerin oylarıyla kabul edilmiştir
TİP’in başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi 8 ve 9
Şubat 1972 tarih 1972/3 sayılı kararıyla (Resmi Gazete
19.10.1972) yasanın sendikal barajlara ilişkin
hükümlerini, hakkın özünü ortadan kaldırdığı gerekçesiyle
iptal etmiştir.


#24

SORU:

Ülkemizde toplu pazarlık ve toplu iş sözleşmesinin
hukuksal olarak kurumsallaşması hangi yasalarla
gerçekleşmiştir?


CEVAP:

Ülkemizde toplu pazarlık ve toplu iş
sözleşmesinin hukuksal olarak kurumsallaşması, 1961
Anayasası ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve
Lokavt Kanunu ile gerçekleşmiştir.


#25

SORU:

275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu
hangi yıla kadar yürülükte kalmıştır?


CEVAP:

275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt
Kanunu 1980 yılına kadar uygulanmış, 12 Eylül 1980
askeri darbesi ile askıya alınmış, 1983 yılında yürürlükten
kaldırılmıştır.


#26

SORU:

275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt
Kanunu’nda grev hakkına ilişkin en önemli
sınırlandırması nedir ve sınırlandırmanın işleyişi nasıl
olmaktadır?


CEVAP:

275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt
Kanunu’nda grev hakkıyla ilgili en önemli sınırlandırma
grev ve lokavtın bakanlar kurulu kararıyla geçici olarak
durdurulmasıdır. Yasanın 21. Maddesine göre “memleket
sağlığı” ve “milli güvenlik” gerekçesiyle grev
ertelenebilecekti. Erteleme iki aşamalıydı, ilk erteleme en
çok 30 gün, ikinci erteleme 60 gün süreli olabilecekti.
Danıştay bir hafta içinde yürütmeyi durdurma talebi
konusunda karar verecekti. Bu süre içinde devreye giren
uzlaştırma mekanizması tarafların kabulüne bağlı olacaktı
ve geciktirme süresinin sonunda grev ve lokavt devam
edebilecekti.


#27

SORU:

275 sayılı yasa belirli iş yerlerinde ve iş kollarında
grevi yasaklamıştır. Bu işyerleri ve iş kolları hangileridir?


CEVAP:

Yasa belirli işyerlerinde de grevi yasaklamıştır.
Bunlar hastane, klinik, sanatoryum, prevantoryum,
dispanser, eczane, aşı ve serum imal eden sağlıkla ilgili
işyerleridir. Yasa can veya mal kurtarma ifllerinde, kamu
tarafından yerine getirilen su, elektrik ve havagazı istihsal
ve dağıtım işlerinde grevi yasaklamıştır. Grevin yasak
olduğu hizmetler arasında noterlik hizmetleri ile eğitim ve
öğretim kurumları ve çocuk bakım yerleri de sayılmıştır.


#28

SORU:

Kamu Görevlilerinin sendikal örgütlenmesi hangi yasa
ile düzenlenmiştir?


CEVAP:

Anayasanın memurlar dâhil tüm çalışanlara
sendika hakkı tanımasından dört yıl sonra çıkarılan 624
sayılı Devlet Personeli Sendikaları Yasası ile kamu
görevlilerinin sendikal örgütlenmesini düzenlemiştir.


#29

SORU:

Kamu Görevlilerinin sendikal örgütlenmesi hangi yasa
ile düzenlenmiştir?


CEVAP:

Anayasanın memurlar dâhil tüm çalışanlara
sendika hakkı tanımasından dört yıl sonra çıkarılan 624
sayılı Devlet Personeli Sendikaları Yasası ile kamu
görevlilerinin sendikal örgütlenmesini düzenlemiştir.


#30

SORU:

624 sayılı yasanın memurlara tanıdığı sendikal hak
neleri içermektedir?


CEVAP:

624 sayılı yasa ile memurlara grevsiz, toplu
sözleşmesiz, toplu eylemsiz son derece kısıtlı bir sendika
hakkı tanındı.


#31

SORU:

675 sayılı Devlet Memurları Yasası ne zaman kabul
edilmiştir?


CEVAP:

23 Temmuz 1965 tarihli Resmi Gazetede
yayımlanan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kabul
edilmiştir.


#32

SORU:

675 sayılı Devlet Memurları Yasası kamudaki istihdam
şekillerini belirlemiştir. Yasada belirtilen istihdam
şekilleri nelerdir?


CEVAP:

Yasanın 4. maddesi ile kamudaki istihdam
şekilleri belirlenmiştir. Bunlar devlet memuru, sözleşmeli
personel ve yevmiyeli personeldi. Devlet memuru, devlet
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli işlerde devamlı
çalışanları; sözleşmeli personel, yurtta yapılamayan özel
ihtisas öğrenimine ihtiyaç gösteren belirli istisnai
görevlerde geçici süreli ve sözleşme ile çalıştırılanları;
yevmiyeli personel ise devlet kamu hizmetlerinin asli
nitelikte olmayan işlerinde bedenen, belirli ve geçici süre
için gündelikle çalışanları ifade ediyordu.


#33

SORU:

4 Temmuz 1975 tarih ve 1927 sayılı yasa ile kıdem
tazminatında yapılan değişiklikler nelerdir?


CEVAP:

Kıdem tazminatını hak etme koşulu üç yıldan bir
yıla indirilmiş ve kıdem tazminati tutarı da 15 günden 30
güne çıkarılmıştır. 1927 sayılı yasa ile ayrıca kıdem
tazminatına tavan getirilmiş ve kıdem tazminatının asgari
ücretin 7.5 katını aşamayacağı öngörülmüştür. Ancak daha
sonra yapılan bir başvuru üzerine tavana ilişkin bu
kısıtlama Anayasa Mahkemesi’nin 23 Ocak 1979 tarih ve
1979/6 Sayılı kararı ile şekil yönünden iptal edilmiştir.
Kıdem tazminatı tavanı, 12 Eylül 1980 askeri darbesi
sonrası tekrar kabul edilmiştir.


#34

SORU:

3008 sayılı yasada yapılan ‘işçi’ tanımı nedir?


CEVAP:

3008’de “Bir iş akdi dolayısıyla başka bir şahsın
işyerinde bedenen veyahut bedenen ve fikren çalışan
kimseye işçi denir” hükmü yer almaktaydı.


#35

SORU:

1475 sayılı İş Yasası’nda yeralan ‘işçi tanımı nedir?


CEVAP:

“Bir hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte
ücret karşılığı çalışan kimseye işçi denir.” tanımı yer
almıştır. Böylece, bedenen çalışma-fikren çalışma ayrımı
kaldırılmıştır.


#36

SORU:

1960-1980 Dönemi sendikacılık ve sendikalaşma
açısından nasıl bir dönem olmuştur?


CEVAP:

1960-1980 dönemi Türkiye’de sendikaların
“yükseliş dönemi” olarak nitelenebilir. Bu dönemde
sendikalar hem nicel, hem de nitel açıdan güçlendiler.
Sendika üye sayısı, toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi
sayısı ve işçi ücretleri açısında önemli yükselişler yaşandı.
Dönemin en belirgin özelliklerinden biri zaman zaman
“sendika enflasyonu” olarak da nitelenen sendika sayısının
çokluğudur. 274 sayılı yasanın işyeri sendikalarına olanak
tanıması nedeniyle çok sayıda işyeri sendikası kurulmuş
ve bu durum sendika sayısını arttırmıştır.
Dönemin sendikacılık eğilimi açısından vurgulanması
gereken bir diğer nokta ise, 1950’lerin aksine sendikaların
mali olarak güçlenmesidir.


#37

SORU:

1960-1980 döneminde etkili olan işçi
konfederasyonları hangileridir?


CEVAP:

Dönem boyunca iki büyük işçi konfederasyonu
çalışma ilişkilerinde belirleyici olmuştur: 1952 yılında
kurulan Türk-İş ve 1967’de Türk-İş’ten kopma sonucu
kurulan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (DİSK). Kamu kesimi sendikacılığı esas
esas olarak Türk-İş tarafından temsil edilirken, DİSK
ağırlıkla özel sektörde örgütlenmiştir.


#38

SORU:

Sendikacılıkta yer alan ‘check off’ terimini açıklayınız.


CEVAP:

Sendika aidatının kaynaktan kesilmesine check
off denmektedir.


#39

SORU:

1960 sonrası işveren örgütlenmesi nasıl gelişmiştir?


CEVAP:

1960 sonrasında işveren örgütlenmesinde de artış
ve merkezileşme yaşanmıştır. 15 Ekim 1961 tarihinde,
aralarında Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası’nın
(MESS) da olduğu altı işveren sendikası İstanbul İşveren
Sendikaları Birliği adı altında bir üst kuruluş
oluşturmuşlardır. Bu birliğin adı 1962 yılında Türkiye
İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) olarak
değiştirilmiştir. Bu dönemde işveren örgütleri arasında bi
riş bölümü ortaya çıkmış, ekonomik ve ticari hayat ile
ilgili konularla Odalar Birliği, sosyal ve çalışma hayatı ile
ilgili konularla ise TİSK ilgilenmeye başlamıştır.


#40

SORU:

Türkiye’de imzalan ilk toplumsal anlaşma kaç yılında
kimler tarafından imzalanmıştır?


CEVAP:

20 Temmuz 1978 tarihinde ilk ve tek Toplumsal
Anlaşma Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile TürkİşGenel
Başkanı Halil Tunç arasında imzalanmış olup;
14 ay yürürlükte kalmıştır.


#41

SORU:

1960-1980 Dönemi içerisinde yeralan 15-16 Haziran
olaylarının önemi nedir?


CEVAP:

1960-1980 döneminin en önemli grev dışı eylemi
15-16 Haziran olaylarıdır. 15- 16 Haziran doğrudan
ekonomik hedefler dışında sendikal hakların savunulması
için yapılan bir eylem olması nedeniyle oldukça
önemlidir. 1317 sayılı yasa ile DİSK’in fiilen yok
edilmesine gösterilen tepki sonucu çıkan olaylar iki gün
sürmüştür. DİSK yasanın kendi varlığını hedef aldığını
düşünerek direnme kararı almış ve 15-16 Haziran 1970
tarihlerinde iki gün boyunca İstanbul
ve İzmit’te on binlerce işçinin katıldığı İşçi eylemleri
yaşanmıştır. Olaylarda, üçü işçi olmak üzere 5 kişi
hayatını kaybetmiştir. Olayların ardından, sıkıyönetim ilan
edilmiştir ve çok sayıda sendikacı tutuklanmıştır.


#42

SORU:

1960-1980 döneminin temel iktisat politikası nedir?


CEVAP:

Malların ithal edilmesi yerine ülke içinde
üretilmesi anlamına gelen ithal ikamesi
1960-1980 döneminin temel iktisat politikasıdır.


#43

SORU:

1960-1980 döneminde Türkiye’de çalışma ilişkilerine damgasını vuran yasal düzenlemeler nelerdir?


CEVAP:

1960-1980 dönemi çalışma ilişkilerine damgasını vuran yasal düzenlemeler 1961 Anayasası ile 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu (TİSGLK) olmuştur.


#44

SORU:

1961 Anayasası çalışma ilişkileri bakımından nasıl bir ortam oluşturmuştur?


CEVAP:

1960 sonrasında çalışma ilişkilerini etkileyen çevresel koşullara baktığımızda siyasal özgürlük ve çoğulculuk konusunda köklü bir değişim görmekteyiz. 27 Mayıs askeri darbesi ve 1961 Anayasası uzun vadeli toplumsal ve siyasal sonuçlar doğurmuştur. 1961 Anayasası toplu çalışma haklarını (sendikalaşma, toplu iş sözleşmesi ve grev) anayasal güvenceye kavuşturarak işçi hareketinin güçlenmesi, siyasal ve toplumsal etkisinin artması için oldukça elverişli koşullar sunmuştur.Sendikaların uluslararası kuruluşlara üyeliklerine izin verilmiş, sosyal politika ve çalışma ilişkileri alanındaki çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Cahit Talas Çalışma Bakanlığı’na getirilmiştir. Talas, 1961 yılında Türkiye adına Avrupa Sosyal Şartı’nı imzalamıştır.


#45

SORU:

Popülist politikalar ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Geniş toplum kesimlerini tatmin etmeye ve onların desteğini almaya yönelik iktisadi ve sosyal politikalar.


#46

SORU:

1961 yılında Türkiye' de kurulan işçi partisi hakkında bilgi veriniz?


CEVAP:

1960-80 döneminde çalışma ilişkilerini etkileyen bir diğer siyasal gelişme 1961 yılında 12 sendikacı tarafından Türkiye İşçi Partisi (TİP) adıyla bir işçi partisinin kurulmasıdır. TİP sendikaların siyasete müdahalesi açısından önemli bir adım olarak ortaya çıkmış ve 1965 seçimlerinde 15 milletvekili ile parlamentoya girmiştir.


#47

SORU:

Çalışma ilişkilerinin kurumsallaşması ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Çalışma ilişkilerinin taraflarının serbestçe örgütlenmesi, toplu pazarlık ve grev haklarının güvence altına alınması ve çalışma ilişkilerinin yürütümü için uygun yasal ve idari çerçevenin oluşturulmasıdır.


#48

SORU:

Ayrımsız bütün çalışanlara (memurlar dâhil) sendikalaşma hakkı tanıyan Anayasa hangisidir?


CEVAP:

1961 Anayasası ayrımsız bütün çalışanlara (memurlar dâhil) sendikalaşma hakkı tanımıştır. 1961 Anayasası’nın 46. maddesi ile Türkiye’de sendika hakkına ilk kez açık anayasal güvence getirilmiştir. Anayasa’nın “sendika hakkı” başlıklı 46. maddesi
şu hükümleri içeriyordu: “Çalışanlar ve işverenler, önceden izin almaksızın, sendikalar ve sendika birlikleri kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten ayrılma
hakkına sahiptirler. İşçi niteliği taşımıyan kamu hizmetli görevlilerinin bu alandaki hakları kanunla düzenlenir. Sendika ve sendika birliklerinin tüzükleri, yönetim
ve işleyişleri demokratik esaslara aykırı olamaz.”


#49

SORU:

Türkiye tarihinde ilk kez “sosyal hukuk devleti” ilkesine hangi Anayasa'da yer verilmiştir?


CEVAP:

1961 Anayasası gerek başlangıç bölümü gerekse çeşitli maddeleri ile sosyal haklara özel bir yer vermekle kalmamış, aynı zamanda devlete ödev yükleyen düzenlemelere de yer vermiştir. Anayasanın 2. maddesi devletin nitelikleri arasında sosyal hukuk devleti ilkesine yer vermiştir. Anayasa’nın 10. maddesi ile devlete sosyal hakları da içeren temel hakları korumak ve geliştirmek konusunda açık bir ödev yüklenmiştir. Bu madde ile devlete ikili bir görev verilmiştir: Bir yandan kimi engelleri kaldıracak, öte yandan yapıcı olarak somut adımlar atacaktır.


#50

SORU:

274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 5018 sayılı Sendikalar Kanunu’nu kapsam bakımından kıyaslayınız.


CEVAP:

35 maddeden oluşan 274 sayılı Yasa, 13 maddeden oluşan Cumhuriyet döneminin ilk sendikalar yasası 5018’e göre oldukça kapsamlıdır. Bu kapsam sadece şekil açısından değil, içerik açısından da söz konusudur. 5018’in yasaklayıcı, kısıtlayıcı ve daraltıcı felsefesinin aksine, 274 özgürlükçü ve kapsayıcı bir yaklaşıma sahiptir. 5018 sayılı Kanun “fikri faaliyeti bedeni faaliyetinden üstün olan” fikir işçilerinin sendikalaşmasına olanak tanımıyordu. Oysa 274 sayılı Yasa, hizmet sözleşmesiyle çalışan herkese sendika kurma ve üye olma imkânı vermiştir. Dahası yasa, sadece hizmet sözleşmesiyle çalışanları değil, emeği ile geçinenleri olabildiğince işçi sendikaları
içinde örgütlemeye çalışıyordu. Örneğin serbest yazarlar işçi tanımı içine sokulmuştur.


#51

SORU:

274 sayılı Yasa’da siyaset yasağı ne şekilde düzenlenmiştir?


CEVAP:

Yasa geniş anlamda siyaset yasağı getirmiyor, sadece dar anlamda (siyasi partilerle organik ilişki, siyasi partilerden yardım alınması veya onlara yardım yapılması gibi)
siyaset yasağı içeriyordu. Bu sınırlamalar sendikaların siyasetle ilgilenmesini, istedikleri siyasi partiyi desteklemesini engellemiyordu. 274 sayılı Yasa ile sendikalara geniş anlamda siyaset hakkı tanınmıştır ve sendikalar bu dönemde çeşitli yöntemlerle siyasete müdahil olmuşlardır.


#52

SORU:

15-16 Haziran olayları diye bilinen iki günlük kitlesel işçi eylemleri hangi yasa ile tetiklenmiştir?


CEVAP:

1317 sayılı Yasa, Türkiye çalışma ilişkileri tarihinde 15-16 Haziran olayları diye bilinen iki günlük kitlesel işçi eylemlerini tetiklemiştir. 1317 sayılı Yasa ile sendikalara kendi işkollarındaki sigortalı işçilerin üçte birini temsil etme koşulu getiriliyordu. Yasa,
Mecliste TİP dışında kalan bütün partilerin desteğiyle kabul edilmiştir. TİP’in
başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi 8 ve 9 Şubat 1972 tarih 1972/3 sayılı kararı ile yasanın sendikal barajlara ilişkin hükümlerini, hakkın özünü ortadan kaldırdığı gerekçesiyle iptal etmiştir.


#53

SORU:

Ülkemizde toplu pazarlık ve grevin kurumsallaşması hangi yasa ile olanak bulmuştur?


CEVAP:

Ülkemizde toplu pazarlık ve grevin kurumsallaşması 275 sayılı Yasa ile olanaklı olmuştur. 275 sayılı Yasa 1980 yılına kadar uygulanmış, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile askıya alınmış ve 1983 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. 275 sayılı Yasa’nın uygulandığı 1963-1980 döneminde, işçilerin çalışma koşulları düzelmiş, gerçek ücretleri artmış ve gelir dağılımının düzeltilmesi yolunda adımlar atılmıştır.


#54

SORU:

275 sayılı Yasa’nın grev hakkına ilişkin en önemli sınırlandırması nedir?


CEVAP:

275 sayılı Yasa’nın grev hakkına ilişkin en önemli sınırlandırması grev ve lokavtın Bakanlar Kurulu kararıyla geçici olarak durdurulmasıdır. Yasa’nın 21. maddesine göre “memleket sağlığı” ve “millî güvenlik” gerekçesiyle grev ertelenebilecekti. Erteleme iki aşamalıydı. İlk erteleme en çok 30 gün, ikinci erteleme 60 gün süreli olabilecekti. Danıştay bir hafta içinde yürütmeyi durdurma talebi konusunda karar verecekti. Bu süre içinde devreye giren uzlaştırma mekanizması tarafların kabulüne bağlı olacaktı ve eğer uyuşmazlık çözülemezse geciktirme süresinin sonunda grev ve lokavt devam
edebilecekti.


#55

SORU:

624 sayılı Yasa ile memurlara nasıl bir sendika hakkı tanınmaktadır?


CEVAP:

624 sayılı Yasa ile memurlara grevsiz, toplu sözleşmesiz, toplu eylemsiz son derece kısıtlı bir sendika hakkı tanınmıştır. 624 sayılı Yasa, kamu personeli sendikalarının
faaliyetleri arasında toplu sözleşme ve toplu pazarlığa yer vermemiştir. Sendikaların faaliyetleri daha çok araştırma yapmak, ilgili kurumlara teklif sunmak ve onlarla işbirliğinde bulunmak şeklinde sayılmıştır. Bunların dışında izin verilen faaliyetler
ise daha çok bir yardımlaşma derneği için söz konusu olabilecek konulardır.


#56

SORU:

1960 dönemi  sendikaların mali gücünde önemli bir artış sağlamasına yol açan check off uygulaması hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

Dönemin sendikacılık eğilimi açısından vurgulanması gereken bir diğer nokta ise 1950’lerin aksine sendikaların mali olarak güçlenmesidir. Özellikle sendika aidatlarının kaynağından kesilmesi (check off) uygulaması sendikaların mali gücünde önemli bir artış sağlamıştır. Mali güçlenmeyle birlikte profesyonel sendikacı ve sendikal uzman sayısı, 1950 dönemi ile karşılaştırılmayacak oranda artmıştır.


#57

SORU:

1978 yılında Türkiye’de ilk kez imzalanan Toplumsal Anlaşma hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile Türk-İş Genel Başkanı Halil Tunç arasında yapılan Toplumsal Anlaşma 14 ay yürürlükte kalmıştır. Toplumsal Anlaşma sadece kamu kesimini kapsamıştır. Kamu kesiminde işçi işveren ilişkilerini düzenleyerek sağlıklı ve barışçı bir çalışma yaşamının oluşturulması anlaşmanın temel amacı olmuştur. Bu
çerçevede taraflar, ücret politikası, toplu pazarlık, iş hukuku ve yönetime katılma konusunda ayrıntılı hükümler üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Toplumsal Anlaşma ile İş Yasası’nın 13, 17 ve 24. maddelerinde değişikliğe gidilerek iş güvencesinin
sağlanması hedeflenmiştir. Ancak işçi kanadı hükümetin vaatlerini yerini getirmediğini belirterek toplumsal anlaşmadan çekilmiştir.


#58

SORU:

15-16 Haziran olayları ve önemi hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

1960-1980 döneminin en önemli grev dışı eylemi 15-16 Haziran olaylarıdır. 15-16 Haziran doğrudan ekonomik hedefler dışında sendikal hakların savunulması için yapılan bir eylem olması nedeniyle oldukça önemlidir. Yukarıda aktarılan 1317 sayılı Yasa ile DİSK’in fiilen yok edilmesine gösterilen tepki sonucu çıkan olaylar iki gün sürmüştür. DİSK yasanın kendi varlığını hedef aldığını düşünerek direnme kararı almış ve 15-16 Haziran 1970 tarihlerinde iki gün boyunca İstanbul ve İzmit’te on binlerce işçinin katıldığı işçi eylemleri yaşanmıştır. Olaylarda üçü işçi olmak üzere beş kişi
yaşamını yitirmiş, olayların ardından sıkıyönetim ilan edilmiş ve çok sayıda sendikacı tutuklanmıştır. Daha sonra yasa Anayasa Mahkemesi yasanın çok sayıda hükmünü iptal etti.


#59

SORU:

275 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu dönemde grev hakkı üzerinde nasıl bir baskı mevcuttur?


CEVAP:

275 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu dönemde grev erteleme yolu yaygın bir biçimde kullanılmış ve grev hakkı üzerinde ciddi bir basınç oluşmuştur. Bu dönemde toplam 252 grev erteleme kararnamesi yayımlanmış; bu kararnamelerin 154’ü millî güvenlik, 42’si memleket sağlığı ve 55’i ise memleket sağlığı ve millî güvenlik gerekçelerine birlikte yer vermiştir. Milli güvenlik gerekçeli ertelemeler toplam ertelemeler
içinde ezici bir üstünlüğe sahiptir. Erteleme kararlarının 159’u kamu kesimine ilişkindir. Bunu o dönemde kamu kesiminin ekonomideki ağırlığı ile açıklamak mümkündür.


#60

SORU:

275 sayılı yasa ile düzenlenen Yüksek Hakem Kurulu’nu (YHK) hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

275 sayılı yasa tahkim kurumu olarak İl Hakem Kurullarını ve Yüksek Hakem Kurulu’nu (YHK) düzenlemiştir. YHK işkolu seviyesindeki uyuşmazlıklarla, birden fazla ilde bulunan işyerlerini ilgilendiren uyuşmazlıkları ve İl Hakem Kurulu kararlarına yapılan itirazları ele alan merci idi. YHK toplam dokuz üyeden oluşuyordu: 1) Yargıtay’ın iş davalarına bakmakla yükümlü dairesinin başkanı (aynı zamanda
YHK başkanıdır), 2) Danıştay Genel Kurulunca seçilecek bir dava dairesi başkanı, 3) Üniversitelerin seçeceği temsilcisi, 4) Çalışma bakanlığı Birinci Hukuk Müşaviri, 5) Çalışma Genel Müdürü, 6) İşçiler adına iki hakem, 7) İşverenler adına iki hakem. Kurul salt çoğunlukla karar veriyordu. YHK kararları kesindi. YHK sadece uyuşmazlıklarla ilgili karar alan bir kurum değildi, grev ve lokavtların geciktirilmesinden sonra ve teşmil uygulaması konusunda Bakanlar Kurulu tarafından görüş istenen bir organdı.


#61

SORU:

1960-1980 dönemi boyunca çalışma ilişkilerinde belirleyici olan iki büyük işçi konfederasyonu hangileridir?


CEVAP:

Dönem boyunca iki büyük işçi konfederasyonu çalışma ilişkilerinde belirleyici olmuştur: 1952 yılında kurulan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ve 1967’de Türk-İş’ten kopma sonucu kurulan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK). Kamu kesimi sendikacılığı esas olarak Türk-İş tarafından temsil edilirken DİSK ağırlıkla özel sektörde örgütlenmiştir.