ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ TARİHİ Dersi Çalışma İlişkilerinde Esneklik ve Kuralsızlaşma: 1980’den 2010’a soru cevapları:
Toplam 92 Soru & Cevap#1
SORU:
1980 sonrası dönemin, 1960-1980 dönemiden yapısal
olarak temel farkları nelerdir?
CEVAP:
1980 sonrası, 1960-1980 döneminin aksine
çalışma ilişkilerinde esneklik ve kuralsızlaşmanın
(deregülasyon) ön plana çıktığı ve sosyal devlet
yöneliminin zayıfladığı bir dönemdir.
#2
SORU:
1980 sonrası dönemini etkileyen en önemli gelişmeler
nelerdir?
CEVAP:
Bu döneme damgasını vuran temel gelişmeler 24
Ocak 1980 kararları ile başlayan yeni iktisat politikaları ve
12 Eylül 1980 askeri darbesi olmuştur.
#3
SORU:
24 Ocak 1980 kararları ve 12 Eylül 1980 darbesinin
dönem içerisindeki etkileri ne şekilde görülmüştür?
CEVAP:
12 Eylül askeri darbesi ile 1961 Anayasası askıya
alındı. 1982 yılında yeni bir anayasa yapıldı ve aralarında
sendikal yasaların da olduğu temel yasalar değiştirildi. 12
Eylül 1980 ile Kasım 1983 seçimleri arasındaki dönem,
Milli Güvenlik Konseyi (MGK) askeri cuntanın
yönetiminde geçti. 24 Ocak programının “emek aleyhtarı”
bir doğrultuda uygulanabilmesi, 12 Eylül 1980’de
gerçekleşen askeri darbe ile olanaklı oldu.
#4
SORU:
1983 yılında iktidara gelen Anavatan Partisi’nin
politikaları çalışma ilişkilerine nasıl yansımıştır?
CEVAP:
Anavatan Partisi, 24 Ocak kararları ile başlayan
liberalizasyon ve ihracata yönelik sanayileşme
politikalarını derinleştirdi. Bu dönemde özelleştirme
uygulamaları ile çalışma ilişkilerinde esneklik ve
kuralsızlaşmaya dönük girişimler hız kazandı. Devletin
1960-80 arasında yürüttüğü sosyal işlevler göz ardı
edilmeye başlandı. Özellikle kamu kesimi çalışma
ilişkilerinde işveren örgütlerinin ilkeleri egemen olmuştur.
#5
SORU:
1980 sonrasının ekonomi politikalarında hangi
değişiklikler gözlemlenmiştir?
CEVAP:
Ulusal kalkınmacılık ve devletçilik, ya da karmaekonomi
anlayışı, buna bağlı olarak popülist politikalar
terk edilmiştir. Bunların yerini üretimden elini çekmiş,
piyasayı güçlendirme görevi üstlenmiş ve kamu bütçesini
disipline etmek için sos-yal politikalardan vaz geçen bir
devlet almıştır.
#6
SORU:
24 Ocak’ta yürürlüğe konan istikrar programının arka
planında yatan gerekçe nedir?
CEVAP:
İstikrar programının arka planında mevcut ücret
seviyesi ile Türkiye’nin ihracat yapamayacağı iddiası ve
ücretleri disiplin altına alacak yöntemlerin bulunması
talebi yatmaktadır.
#7
SORU:
1980 sonrasının iktisat politikalarının temel hedefi
nedir?
CEVAP:
1980 sonrasının iktisat politikalarının temel hedefi
dışa açık/ihracata yönelik sanayileşme, küresel sermaye ile
bütünleşme ve liberalleşme olarak tanımlanabilir. Yeni
modelin temel özelliği, ücretlerin düşürülmesi yoluyla
yurtiçi talebini daraltarak, yurtdışı pazarlara ihraç edilecek
bir artığın yaratılmasıdır.
#8
SORU:
1980 sonrasında, ülkemizde “Özalizm” olarak da
betimlenen dış dünyaya eklemlenme hedefinin başat
olduğu ekonomi anlayışının özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Bu ekonomi anlayışında ülkenin kendi ihtiyaçları
doğrultusunda belirleyeceği ulusal politikalardan büyük
ölçüde vazgeçilmekte, bunun yerini küreselleşen bir dünya
piyasasına uyum sağlama çabası almaktadır. Bu bağlamda
piyasaların esnekliğini azamiye çıkarmak ve kamunun
müdahalesini asgariye indirmek hedeflenmektedir.
#9
SORU:
Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararlarının sendikalar
üzerindeki olumsuz etkisi ne olmuştur?
CEVAP:
Sosyal hakların ve kurumların ekonomik büyüme
önünde en önemli engel olduğu mesajı düzenli biçimde
topluma verilmiş, uygulamalar buna göre yapılmıştır.
#10
SORU:
Dönem boyunca istihdamın sektörel yapısında ne
şekilde değişimler görülmektedir?
CEVAP:
İstihdamın sektörler arasında oransal dağılımına
bakıldığında, hizmet sektörünün yükseldiği ve tarım
sektörünün hızla gerilediği görülmektedir. Tarımsal
istihdam mutlak ve oransal olarak ciddi bir biçimde
gerilerken, sanayi ve hizmet sektörünün istihdam içindeki
payı mutlak ve oransal olarak tırmanmıştır.
#11
SORU:
Dönem içerisindeki istihdamın sektörel yapısındaki
değişikliklerin sosyal etkileri nasıl olmuştur?
CEVAP:
Tarım istihdamındaki hızlı çözülmenin ve kente
göçün yeni sosyal sorunlar yaratmıştır. Ücretliler dönem
boyunca en büyük sosyal sınıf haline gelmiştir. Ücretsiz
aile işçiliğinde de hızlı bir düşüş yaşanmıştır.
#12
SORU:
Dönem boyunca sigortalı işçi istihdamı üzerine neler
söylenebilir?
CEVAP:
Dönem boyunca sigortalı işçi sayısı yaklaşık dört
kat artmıştır. Sigortalı işçi sayısındaki bu artışın istihdam
ve ücretli sayısındaki artış oranının çok üzerinde olduğu
açıktır. Bunun anlamı kayıtlı istihdam oranının yükselmiş
olmasıdır. Ancak kayıtlı istihdam oranındaki artışa rağmen
Türkiye’de 2011 itibariyle toplam istihdamın büyük bir
bölümünün kayıt dışı olduğunun altı çizilmelidir.
#13
SORU:
Kapitalist iktisadi ilişkilerin yoğunlaşması ne gibi
etkiler doğurmuştur?
CEVAP:
Kapitalist iktisadi ilişkiler yoğunlaşırken,
toplumun sınıfsal yapısındaki ayrımlar daha belirgin hale
gelmiştir. Ancak sosyal-sınıfsal yapıda yaşanan ve 1960-
80 döneminin devamı olan bu değişim çalışma
ilişkilerinde beklenen güçlenmeyi getirmemiştir. Tersine
çalışma ilişkilerinin kurumsallaşmasında ve sosyal
korumada ciddi gerilemeler yaşanmıştır.
#14
SORU:
1982 Anayasası ve 1983 yılında çıkarılan 2821-2822
sendikal yasaların dönem içerisindeki etkileri nasıl
olmuştur?
CEVAP:
1982 Anayasası ve 1983 yılında çıkarılan 2821-
2822 sendikal yasalar ile 1961 Anayasası’nın getirmiş
olduğu özgürlükçü düzen ortadan kaldırıldı.
#15
SORU:
1982 Anayasasının hazırlanmasında hangi
görüşlerden etkilenilmiştir?
CEVAP:
1982 Anayasası ve sendikal yasalar hazırlanırken
büyük ölçüde işveren örgütlerinin görüşlerinin esas
alındığı bilinmektedir.
#16
SORU:
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK),
1982 Anayasa’sının hazırlık sürecinde Danışma
Meclisi’ne sunduğu raporda hangi görüşler yer
almaktadır?
CEVAP:
Raporda sunulan görüşler doğrultusunda 1961
Anayasası’nın temel felsefesi terk edilmiş ve bunun yerine
yasakçı, sosyal korumadan uzak ve devleti topluma karşı
korumayı amaçlayan bir yaklaşım benimsenmiştir. 1982
Anayasası, devletin sosyal niteliğini kağıt üzerinde
korurken, sosyal ve sendikal haklarda önemli kısıtlamalar
getirmiştir.
#17
SORU:
14 Eylül 1980 tarihinde yayımlanan 3 ve 15 numaralı
MGK kararlarının çalışma ilişkileri üzerine hangi
düzenlemeler getirmiştir?
CEVAP:
MGK kararlarıyla tüm grev ve lokavtlar ikinci bir
karara kadar ertelendi ve işçilerin 15 Eylül günü işe
başlaması istendi. Grev ve lokavt ertelemesi yapılan
işyerleri ile faaliyeti durdurulan sendika ve
federasyonların taraf olduğu toplu iş sözleşmeleri
müzakere safhasında olan işyerlerinde çalışan işçilerin
mevcut ücret ve yan ödemelerine işverenler tarafından
yüzde 70 oranında ve avans mahiyetinde ek ödeme
yapılmasına karar verildi. Ayrıca grev ve lokavtı ertelenen
işyerlerinde, erteleme süresince, işçilerin kendi isteği,
ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ile sağlık
sebepleri dışındaki herhangi bir nedenle işten çıkarılması
yasaklandı. Böylece grevlerin yasaklandığı ve sendikaların
faaliyetlerinin askıya alındığı koşullarda olası toplumsal
hoşnutsuzlukları giderecek önlemler de alınmış oldu.
#18
SORU:
8 numaralı MGK kararı ile hangi durumlar
gerçekleşmiştir?
CEVAP:
Bu MGK kararı ile DiSK, MiSK ve HAK-İş ile
bağlı sendikaların hesapları bloke edildi.
#19
SORU:
21 Eylül 1980 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve
1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nda değişiklik yapan
kanunun içeriği ne şekildedir?
CEVAP:
İlgili kanun ile sıkıyönetim komutanlıklarına grev,
lokavt, irade beyanı gibi sendikal faaliyetleri sürekli
olarak durdurmak ve izne bağlamak yetkisi tanındı.
#20
SORU:
2364 Sayılı ve 24.12.1980 tarihli “Süresi Sona Eren
Toplu iş Sözleşmelerinin Sosyal Zorunluluk Hallerinde
Yeniden Yürürlüğe Konması Hakkında Kanun” ne tarz
sonuçlar doğurmuştur?
CEVAP:
2364 Sayılı Kanun ile 275 Sayılı Kanun’un bu
kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağı hükme
bağlandı. Böylece 274 ve 275 sayılı yasalar ile kurulan
toplu iş ilişkileri rejimi ortadan kalkmış oldu.
#21
SORU:
2364 Sayılı Kanun ile Yüksek Hakem Kurulu’na
tanınan yetkiler nelerdir?
CEVAP:
2364 Sayılı Kanun ile Yüksek Hakem Kurulu’na
(YHK) sendikaların faaliyetlerinin durdurulduğu, grev ve
lokavt yetkilerinin ertelendiği veya askıya alındığı hal ve
yerlerde; yürürlük süresi sona ermiş bulunan işkolu veya
işyeri toplu iş sözleşmelerini gerekli gördüğü
değişiklikleri yapmak suretiyle yeniden yürürlüğe koyma
yetkisi tanınıyordu. YHK’nin bu yetkisi 1984 yılına kadar
devam etti.
#22
SORU:
1982 Anayasası sendikal haklara yalnızca siyaset
yasağı mı getirmiştir?
CEVAP:
Hayır. Sendikal haklar ayrıntılı ve sınırlayıcı
biçimde düzenlendiği gibi, dernek, vakıf ve sendika gibi
kuruluşlara yalnız siyaset yasağı getirilmekle kalınmamış,
bunların birbirleriyle ilişkilerini ve işbirliğini kısıtlayıcı
hükümlere de yer verilmiştir.
#23
SORU:
Anayasanın 51. Maddesi sendikalaşma hakkını kimlere
tanımıştır?
CEVAP:
Anayasanın 51. maddesi sendikalaşma hakkını
sadece işçilere ve işverenlere tanımış, kamu görevlilerinin
sendika hakkı konusunda ise bir hükme yer vermemiştir.
Anayasanın 51. maddesinde yer alan “işçiler” ifadesi 2001
yılında yapılan değişiklik ile “çalışanlar” şeklinde
değiştirilmiştir.
#24
SORU:
51. Maddenin getirdiği sınırlamalar nelerdir?
CEVAP:
51. madde, işçi sendikaları ve üst kuruluşlarına
yönetici olabilmek için en az 10 yıl fiilen çalışma
koşuluna ve birden fazla sendikaya üye olma yasağına yer
vermiştir. Bu sınırlamalar 2007 ve 2010 yıllarında yapılan
değişiklikler ile Anayasadan çıkartılmıştır.
#25
SORU:
Anayasanın “sendikal faaliyet” başlıklı 52. maddesi
ile sendikal faaliyetlere hangi sınırlamalar getirilmiştir?
CEVAP:
Maddeye göre “sendikalar siyasi amaç
güdemezler, siyasi faaliyette bulunamazlar, siyasi
partilerden destek görmezler ve onlara destek olamazlar;
derneklerle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları
ve vakıflarla bu amaçlarla ortak hareket edemezler.”
#26
SORU:
Anayasanın 53. Maddesi hangi hükümleri
içermektedir?
CEVAP:
Anayasanın 53. maddesi toplu iş sözleşmesi
hakkını düzenlemektedir. 1961 Anayasası “işçiler,
işverenlerle olan münasebetlerinde, iktisadî ve sosyal
durumlarını korumak veya düzeltmek amacıyla toplu sözleşme
ve grev haklarına sahiptirler” hükmünü
içermekteydi. Ayrıca “işçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma
şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma
hakkına sahiptirler” hükmünü de içermektedir.
#27
SORU:
Anayasanın 53. Maddesine yapılan ek 4121 Sayılı
Yasa’da geçen “toplu görüşme” mekanizması ne
demektir?
CEVAP:
“Toplu görüşme” daha çok sendikalar ile kamu
idaresi arasında görüş-alışverişi mekanizması olarak
adlandırılabilir.
#28
SORU:
2010 yılında yeniden düzenlenen Anayasanın 53.
Maddesine hangi hükümler eklenmiştir?
CEVAP:
• Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu
sözleşme yapma hakkına sahiptirler.
• Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık
çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme
hükmündedir.
• Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları,
toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu
sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü,
toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere
yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem
Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile
diğer hususlar kanunla düzenlenir.
#29
SORU:
1982 Anayasasının lokavt hakkındaki düzenlemesi
neleri içerir?
CEVAP:
Ancak Anayasa lokavt kavramına yer vermekle
birlikte “grev ve lokavt hakkı” ifadesinden kaçınmış ve
lokavtı açıkça bir hak olarak tanımamıştır. Anayasa
böylece yasama organının lokavtı yasaklamasını
önlemiştir.
#30
SORU:
Anayasanın 54. maddesi grev haklarının kullanımı
açısından hangi düzenlemeler getirmiştir?
CEVAP:
Anayasanın 54. maddesine göre grev hakkı sadece
işçilere tanınmakta, kamu personelinin tümü grev hakkının
dışında bırakılmaktadır. Ayrıca siyasal amaçlı grev,
dayanışma grevi, genel grev, işyeri işgali, işi yavaşlatma,
verimi düşürme ve diğer direnişleri de yasaklanmıştır.
#31
SORU:
2004 yılında Anayasanın 90. maddesi son fıkrasına
eklenen cümle ile temel hak ve özgürlükler açısından
hangi yeni olanaklar ortaya çıkmıştır?
CEVAP:
Temel hak ve özgürlüklere ilişkin onaylanmış
uluslararası sözleşme ve antlaşmaların iç hukuktan üstün
olduğu ve bu sözleşmelerin doğrudan uygulanması
gerektiği hiç bir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde
ortaya konmuştur.
#32
SORU:
5 Mayıs 1983 tarihli ve 2821 Sayılı Sendikalar Yasası
ile 2822 Sayılı Toplu iş Sözleşmesi Grev ve Lokavt
Yasasının kabulu ile hangi yasalar yürürlükten
kaldırılmıştır?
CEVAP:
Bu yasaların kabulü ile 274 ve 275 sayılı yasalar
yürürlükten kaldırıldı.
#33
SORU:
Sendikal haklara kapsamlı ve kümülatif sınırlamalar
getiren 2821 ve 2822 sayılı yasalar karşısında Türk-İş’in
tepkisi ne olmuştur?
CEVAP:
Türk-iş “sendikalar devlet cihazı içinde görevleri
sınırlı müdürlük ya da ünite değildir” tepkisini gösterdi ve
özgür sendikacılık ve serbest toplu pazarlık düzeninin
ortadan kalkacağını vurguladı.
#34
SORU:
2821 Sayılı Yasa kimlere sendika üyeliğini
yasaklamıştır?
CEVAP:
2821 Sayılı Yasa ile din ibadet işlerinde
çalışanlara, öğrencilere, özel öğretim kurumlarında
öğretmenlik yapanlara ve özel güvenlik görevlilerine
sendika üyeliği yasaklanmıştır. Ancak zaman içinde
yapılan değişikliklerle, Sendikalar Kanunu’na göre işçi
olan herkesin sendika üyesi olmasına olanak tanınmıştır.
#35
SORU:
2821 Sayılı Yasa ile benimsenen işkolu sendikacılığı
ne tarz sorunlara yol açabileceği düşünülebilir?
CEVAP:
Yasa zoruyla getirilen işkolu sendikacılığının
merkezi, oligarşik ve bürokratik eğilimlere yol açabileceği
vurgulanmıştır.
#36
SORU:
2821 Sayılı Yasa, 274’ten farklı olarak hangi
uygulamayı getirmiştir?
CEVAP:
2821 Sayılı Yasa, 274’ten farklı olarak tek
sendikaya üyelik koşulunu getirmiştir.
#37
SORU:
2821 Sayılı Yasaya göre işçi sendikalarına katılma
koşulu nedir?
CEVAP:
Yasaya göre 16 yaşını doldurmuş olup işçi
sayılanlar, işçi sendikalarına üye olabilirler. 16 yaşını
doldurmamış olanların üyeliği kanuni temsilcilerinin yazılı
iznine bağlıdır.
#38
SORU:
2821 Sayılı Yasanın sendikaya üyelik ve ayrılmayı
noter koşuluna bağlaması hangi yönüyle eleştirilerin
hedefi olmuştur?
CEVAP:
Bu hüküm sendikal örgütlenmeyi zorlaştırıcı ve
maliyetini artırıcı bir düzenlemedir.
#39
SORU:
2004 yılında kabul edilen yeni Türk Ceza Kanunu
çalışma ilişkilerini etkileyen hangi özelliklere sahiptir?
CEVAP:
Yeni Türk Ceza Kanunu, sendika özgürlüğünü
korumak için 2821 Sayılı Yasa ile getirilen hukuksal
güvencelere cezai güvenceler de eklenmiştir.
#40
SORU:
Toplu iş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun
(TiSGLK) temel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
TiSGLK toplu pazarlık ve grev hakkının
kullanımı konusunda ciddi sınırlamalara yer vermiştir.
Toplu iş sözleşmesi yetkisi için zorunlu olan ikili baraj ve
greve ilişkin sınırlayıcı düzenlemeler TiSGLK’ye
damgasını vurmuştur.
#41
SORU:
TiSGLK kaç çeşit toplu iş sözleşmesi öngörmüştür?
CEVAP:
TiSGLK iki tür toplu iş sözleşmesi öngörmüştür: işyeri ve işyerleri toplu iş sözleşmesi ile işletme toplu iş
sözleşmesi.
#42
SORU:
2822 Sayılı Yasanın toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi
için öngördüğü koşullar nelerdir?
CEVAP:
Yasaya göre yetki için iki koşul gereklidir:
1) Ön koşul niteliğinde olan işkolu barajı: işçi
sendikasının kurulu bulunduğu işkolunda çalışan
işçilerin en az yüzde onunu (tarım ve ormancılık,
avcılık ve balıkçılık işkolu hariç) üye kaydetmiş
olması,
2) Sendikanın toplu iş sözleşmesi başlatmak istediği
işyerinde işçilerin yarıdan bir fazlasını üye
yapmış olması.
#43
SORU:
Yetki tespit işlemleri hangi kurum tarafından
yapılmaktadır?
CEVAP:
Yetki tespit işlemleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından yapılmaktadır.
#44
SORU:
2822 sayılı yasanın toplu iş sözleşmesi görüşmeleri,
uyuşmazlık ve grev-lokavt için geliştirdiği prosedürün
uygulanışı ne şekildedir?
CEVAP:
Grev ve lokavt uygulamasından önce
arabuluculuk aşaması zorunludur ve arabuluculuk
süresince çalışma barışının korunması şartı vardır.
Arabuluculuk bitmeden alınacak grev ve lokavt kararı
yasadışı kabul edilmektedir.
#45
SORU:
2822 sayılı yasaya göre kanuni grev hakkı nasıl
tanımlanmıştır?
CEVAP:
Grev sadece toplu menfaat uyuşmazlıklarının
çözümlenmesinde söz konusu olabilecektir. Bunun
dışındaki grev türleri yasadışı grev olarak tanımlanmıştır.
#46
SORU:
2822 sayılı yasa, sürpriz grev uygulamasına karşı
nasıl bir önlem almıştır?
CEVAP:
Grev ve lokavt kararı, karşı tarafa tebliğinden
itibaren 60 gün içinde ve karşı tarafa noter aracılığıyla 6
işgünü önce bildirilecek tarihte uygulanabilir. Böylece
sürpriz grev uygulaması engellenmiştir.
#47
SORU:
2822 sayılı yasaya göre hangi işlerde grev ve lokavt
yasaklanmıştır?
CEVAP:
Can ve mal kurtarma işlerinde, cenaze ve tekfin
işlerinde, su, elektrik, havagazı, termik santrallarını
besleyen linyit üretimi, tabii gaz ve petrol sondajı, üretimi,
tasfiyesi, dağıtımı, nafta veya tabii gazdan başlayan
petrokimya işlerinde, banka ve noterlik hizmetlerinde,
kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye, sehir içi deniz, kara
ve demiryolu ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma
hizmetlerin- de, ilaç imal eden işyerleri hariç olmak üzere,
aşı ve serum imal eden müessese- lerle, hastane, klinik,
sanatoryum prevantoryum, dispanser ve eczane gibi
sağlıkla ilgili işyerlerinde, eğitim ve öğretim
kurumlarında, çocuk bakım yerlerinde ve huzurevlerinde,
mezarlıklarda ve Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma
Genel Komu- tanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca
doğrudan işletilen işyerlerinde grev ve lokavt
yasaklanmıştır.
#48
SORU:
2001 yılında kabul edilen 4688 Sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu’na göre kamu görevlileri
sendikaları kurucusu olabilmek için hangi şartlar
gerekmektedir?
CEVAP:
Kanun, kamu görevlileri sendikaları kurucusu
olabilmek için en az iki yıldan beri kamu görevlisi olarak
çalışma zorunluluğu getirmektedir.
#49
SORU:
4688 Sayılı Yasa kapsamında ele alınan Uzlaştırma
Kurulu ne şekilde işleyiş göstermektedir?
CEVAP:
Uzlaştırma Kurulu’nun kararına tarafların
katılması durumunda, bu karar mutabakat metni olarak
Bakanlar Kuruluna sunulmaktadır. Tarafların Uzlaştırma
Kurulu kararına katılmaması durumunda anlaşma ve
anlaşmazlık konularının tümü taraflarca imzalanan bir
tutanakla saptanarak Bakanlar Kurulu’na sunulur. Toplu
görüşme aşamasında mutabakat metni imzalanırsa bu
metin de Bakanlar Kurulu’na sunulmaktadır.
#50
SORU:
Bireysel çalışma ilişkilerinde dönem içinde yapılan en
önemli değişiklik nedir?
CEVAP:
Bireysel çalışma ilişkilerinde dönem içinde
yapılan en önemli değişiklik 2003 yılında 4857 Sayılı yeni
iş Yasası’nın kabulüdür.
#51
SORU:
Toplu iş sözleşmeleri yoluyla sendikaların kıdem
tazminatı tutarını artırmalarının önüne ne şekilde
geçilmiştir?
CEVAP:
11.12.1982 tarih ve 2762 Sayılı Kanun ile yapılan
bir değişiklik sonucunda kıdem tazminatı tavanının asgari
ücretle bağı koparıldı. Kıdem tazminatı tavanı en yüksek
devlet memurunun bir hizmet yılı için alacağı azami
emeklilik ikramiyesi ile sınırlandırıldı.
#52
SORU:
İş Sözleşmesinin Sona Erdirilmesine İlişkin 158 sayılı
ILO Sözleşmesi’nin temel özelliği nedir?
CEVAP:
158 Sayılı Sözleşme işçinin, “geçerli bir nedene”
dayanmayan feshe karşı korunmasını öngörüyordu.
#53
SORU:
14 Şubat 2002 tarihinde hükümet tarafından
TBMM’ye gönderilen iş güvencesine ilişkin yasa tasarısı
hangi isimle yasalaşmıştır?
CEVAP:
Yasa tasarısı, “İş Kanunu, Sendikalar Kanunu ile
Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun” (4773) adıyla yasalaştı.
#54
SORU:
4773 Sayılı Yasa keyfi işten çıkarma konusunda ne
şekilde güvence sağlamıştır?
CEVAP:
Yasa, keyfi işten çıkarmayı maddi tazminat
yaptırımına bağlıyor; ancak işten çıkarmayı engellemiyor
ve işe iadeyi güvence altına almıyordu.
#55
SORU:
4857 sayılı İş Yasası iş güvencesi hükümlerini ne
şekilde daraltmıştır?
CEVAP:
Yapılan değişiklikler ile iş güvencesinin
uygulama sınırı 10 işçiden 30 işçiye çıkartıldı. Öngörülen
iş güvencesi tazminatı da 6-12 aydan, 4-8 aya indirildi.
#56
SORU:
4857 Sayılı Yasanın 114. maddesi “Üçlü Danışma
Kurulu’nu ne şekilde düzenlemiştir?
CEVAP:
İlgili madde “Çalışma barışının ve endüstri
ilişkilerinin geliştirilmesinde, çalışma hayatıyla ilgili
mevzuat çalışmalarının ve uygulamalarının izlenmesi
amacıyla: Hükümet ile işveren, kamu görevlileri ve işçi
sendikaları konfederasyonları arasında etkin danışmayı
sağlamak üzere, üçlü temsile dayalı istişari mahiyette bir
danışma kurulu oluşturulur. Kurulun çalışma usul ve
esasları çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde
düzenlemiştir.
#57
SORU:
1980 öncesi ve sonrasında sendikaların sayısı
hakkında neler söylenebilir?
CEVAP:
1980 öncesinde var olan 700-800 sendikaya
karşılık, 1980 sonrasında sendika sayısı 100’ün altına
düşmüştür.
#58
SORU:
1980 sonrası dönemde hangi işçi konfederasyonları
varlığını sürdürmüştür?
CEVAP:
1980 sonrası dönemde Türkiye İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (TÜRK-İş), Türkiye Devrimci İşçi
Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Hak İşçi
Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İş) olmak üzere üç işçi
konfederasyonu varlığını sürdürmüştür.
#59
SORU:
Sendikaların örgütlenmesinde sınırlılık yaşamasının
nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Örgütlenmede yaşanan bu sınırlılık bir yandan
mevzuat ve uygulamadan öte yandan sendikaların iç
sorunlarından kaynaklanmaktadır.
#60
SORU:
İşçi sendikaları ile kamu görevlileri sendikalarının üye
sayıları hangi yöntemlerle hesaplanmıştır?
CEVAP:
İşçi sendikalarının üyeliklerinde bakanlığa
gönderilen üye fişleri esas alınırken, kamu görevlileri
sendikaları açısından aidat ödeyen üyeler esas
alınmaktadır
#61
SORU:
1980 – 2010 yılları arasında fiili sendikalaşma
oranları hakkında ne söylenebilir?
CEVAP:
Fiili sendikalaşma oranı 1980’lerin ortalarında
yüzde 22 iken, 2010’a doğru yüzde 6’ya gerilemiştir.
#62
SORU:
Zorunlu üyelik sistemine dayalı odalardan oluşan
konfederasyonlar hangileridir?
CEVAP:
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB),
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) ve Türkiye Esnaf
ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK).
#63
SORU:
Toplu Sözleşme Koordinasyon Kurulu’nun
oluşturduğu genelge hangi prensipleri içermektedir?
CEVAP:
Bu prensipler arasında sözleşmelerde yönetime
müdahale niteliğindeki hükümlerin yer almaması, ek mali
yükümlülükler getirecek yeni maddelere yer verilmemesi,
kıdem tazminatına esas sürelerin artırılmaması, yıllık izin
sürelerinin uzatılmaması ve haftalık çalışma saatlerinin
azaltılmaması gibi konular yer alıyordu. Dahası bu
ilkelerin sadece kamu için değil, özel sektör için de geçerli
olduğu belirtiliyordu.
#64
SORU:
Yüksek Hakem Kurulu (YHK) hangi dönemler
arasında çalışma ilişkileri açısından belirleyici yapı
olmuştur?
CEVAP:
Yüksek Hakem Kurulu (YHK) özgür toplu
pazarlık düzeninin ortadan kaldırıldığı 12 Eylül 1980
askeri darbesi sonrasından başlayarak, 1984 yılı
sonbaharına kadar toplu iş sözleşmelerini bağlayan kurum
olarak çalışma ilişkilerinde belirleyici yapı oldu.
#65
SORU:
Hangi sonuca bağlı olarak Türk-İş kamu kesimi toplu
iş sözleşmelerini koordinasyon içinde yürütmüştür?
CEVAP:
Türk-İş’in kamu kesimi toplu iş sözleşmelerini
koordinasyon içinde yürütmesi Özal hükümeti döneminde,
1984 yılından itibaren başlatılan uygulamaların bir sonucu
olmuştur.
#66
SORU:
ANAP hükümetinin izlediği iktisat politikaları toplu iş
sözleşmeleri üzerinde hangi etkileri bırakmıştır?
CEVAP:
ANAP hükümetinin izlediği iktisat
politikalarından kaynaklanan sorunlar toplu iş
sözleşmelerinin sık sık çıkmaza girmesine yol açmıştı.
#67
SORU:
Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı yıllar
içerisinde nasıl değişiklik göstermiştir?
CEVAP:
Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısının
1980’lerin ortalarından 2010’a ciddi biçimde gerilediği
görülmektedir. 1987 yılında 1 milyon 400 bin civarında
olan toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı, 2010’da 780
bin civarına gerilemiştir.
#68
SORU:
1980’li yıllarda gerçek ücretler hakkında ne
söylenebilir?
CEVAP:
Gerçek ücretlerde 1980’li yıllarda önemli
gerilemeler yaşanmıştır.
#69
SORU:
Dönem içerisinde grevlerin en yoğun yaşandığı yıllar
hangileridir?
CEVAP:
Dönem boyunca grevlerin yoğunlaştığı yıllar
1990’lı yılların ilk yarısı olmuştur.
#70
SORU:
Dönem boyunca grev dışı eylemlerin artış
göstermesinin nedeni nedir?
CEVAP:
Yeni sendikal yasalarla grev mekanizmasının son
derece karmaşık bir prosedüre bağlanması ve sonuç
alınmasının zorluğu nedeniyle grev dışı eylemlerde ayrıca
bir artış olmuştur.
#71
SORU:
Eylemlerin en büyük nedeni nedir?
CEVAP:
12 Eylül baskı koşulları ve ANAP hükümetleri
döneminde yaşanan ciddi reel ücret kayıpları ve
yoksullaşma eylemlerin en büyük nedeniydi.
#72
SORU:
Grev ve işçi eylemlerinin dönem içerisindeki
kazanımları neler olmuştur?
CEVAP:
Özellikle 1980’lı yılların sonunda başlayan ve
2001 kriz dönemine kadar yaşanan yaygın grev ve işçi
eylemlerinin işçi ücretlerinde önemli kazanımlar
getirdiğini ve işçi haklarını sınırlamaya yönelik girişimleri
geciktirdiğini söylemek mümkündür.
#73
SORU:
24 Ocak ve 12 Eylül dönemleri çalışma hayatında ne gibi değişikliklere yol açmıştır?
CEVAP:
Bu dönemde özelleştirme uygulamaları ile çalışma ilişkilerinde esneklik ve kuralsızlaşmaya dönük girişimler hız kazandı. İktisat politikalarında yaşanan köklü değişiklikle birlikte devletin 1960-80 arasında yürüttüğü sosyal işlevler göz ardı edilmeye başlandı. Özellikle ANAP döneminde, kamu kesimi çalışma ilişkilerinde işveren örgütlerinin ilkeleri egemen olmuştur. 1980 sonrasının ekonomi politikalarında ulusal kalkınmacılık ve devletçilik ya da karma-ekonomi anlayışı, buna bağlı olarak popülist politikalar terk edilmiştir. Bunların yerini üretimden elini çekmiş, piyasayı güçlendirme görevi üstlenmiş ve kamu bütçesini disipline etmek için sosyal politikalardan vazgeçen bir devlet almıştır.
#74
SORU:
24 Ocak 1980’de yürürlüğe konan istikrar programının arka planında yatan gerekçe nedir?
CEVAP:
24 Ocak 1980’de yürürlüğe konan istikrar programının arka planında yatan gerekçe, mevcut ücret seviyesi ile Türkiye’nin ihracat yapamayacağı iddiası ve ücretleri disiplin altına alacak yöntemlerin bulunması talebiydi.
#75
SORU:
1980 sonrasının iktisat politikalarının temel hedefi ve temel özelliği nedir?
CEVAP:
1980 sonrasının iktisat politikalarının temel hedefi dışa açık/ihracata yönelik sanayileşme, küresel sermaye ile bütünleşme ve liberalleşme olarak tanımlanabilir. Yeni modelin temel özelliğinin, “ücretlerin düşürülmesi yoluyla yurtiçi talebin daraltılarak, yurtdışı pazarlara ihraç edilecekbir artığın yaratılması” olduğu vurgulanmaktadır.
#76
SORU:
Dönem boyunca istihdamın sektörel yapısında ne gibi değişiklikler olmuştur?
CEVAP:
Dönem boyunca istihdamın sektörel yapısında çok köklü değişiklikler yaşanmıştır. İstihdamın sektörler arasında oransal dağılımına baktığımızda yükselen hizmet sektörünü ve hızla gerileyen tarım sektörünü görmekteyiz. Tarımsal istihdam mutlak ve oransal olarak ciddi bir biçimde gerilerken sanayi ve hizmet sektörünün istihdam içindeki payı mutlak ve oransal olarak tırmanmıştır. Tarımın istihdam içindeki payı yüzde 53’ten 25’e gerilerken sanayinin payı yüzde 20’den 25’e yükselmiştir. Tarımsal istihdamda meydana gelen düşüşün karşılığında hizmet sektöründe büyük bir sıçrama yaşanmıştır. Hizmet sektörünün istihdam içindeki payı yüzde 26’dan 49’a yükselmiştir. Dönemin başında tarımın istihdam içinde tuttuğu yeri, 2010’a doğru hizmet sektörü tutmaya başlamıştır.
#77
SORU:
1980 sonrası dönemde istihdamın yapısında ne gibi değişiklikler meydana gelmiştir?
CEVAP:
Türkiye’de istihdamın yapısı 1980 sonrasında ciddi bir dönüşüme uğramıştır. Tarımın istihdam içindeki payının (Batılı sanayileşmiş ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek olmaya devam etmekle birlikte) 30 yıl gibi bir sürede çok hızla gerilediği açıktır. 1980’de tarım dışı istihdam yüzde 47 iken 2010 yılında yüzde 75’e ulaşmıştır. 1960’ta tarım dışı istihdamın payının yüzde 30 civarında olduğu düşünülecek olursa son 50 yıl içinde yaşanan değişimin boyutları daha iyi anlaşılmış olur. Tarımdaki bu hızlı çözülmenin ve kente göçün yeni sosyal sorunlar yarattığı ve çalışma ilişkilerinin önemini artırdığı açıktır.
Tarım dışı çalışanların nicel ve oransal artışının ücretlilerin sayısını ve oranını artıracağına kuşku yoktur. Nitekim ücretliler dönem boyunca en büyük sosyal sınıf hâline gelmiştir. 1960’ta 2.4 milyon olan ücretli sayısı 1980’e gelindiğinde 6.4 milyona, 2010 yılında ise 14 milyona yaklaşmıştır. Ücretlilerin toplam istihdam içindeki payı yüzde 35’ten yüzde 61’e yükselmiştir. Bu yükseliş belirgin bir işçileşme anlamına gelmekte ve sınıf ilişkilerinin kapitalistleştiğini ortaya koymaktadır. Yukarıda değinilen tarımdaki çözülmeye paralel olarak ücretsiz aile işçiliğinde de hızlı bir düşüş yaşanmıştır. 1980’de toplam istihdamın yüzde 40’ını oluşturan ücretsiz aile işçiliği, 2010’da yüzde 14’e gerileyerek birinci istihdam kategorisi olmaktan üçüncü sıraya düşmüştür. Ücret ve maaşla çalışanların oranının yüzde 60’ı aşması çalışma ilişkileri açısından kritik öneme sahiptir.
#78
SORU:
12 Eylül 1980 askeri darbesinin toplu çalışma ilişkilerine etkisi ne yönde olmuştur?
CEVAP:
12 Eylül 1980 askeri darbesi çalışma ilişkilerinde dolaysız olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Toplu iş ilişkileri daha ilk günlerden başlayarak darbeden nasibini almıştır. Darbe ile sendikal haklar için oldukça elverişli bir zemin sağlamış olan 1961 Anayasası askıya alınmış ve askeri darbeyi yapan generallerden oluşan Millî Güvenlik Konseyi’nin (MGK) kararları Anayasa ve yasaların yerini almıştır. Darbe ile birlikte sendikal faaliyetler durdurulmuş ve devam eden grevler sona erdirilmiştir. Darbenin ilk günü yayımlanan 7 numaralı bildiri ile siyasi parti faaliyetlerinin yasaklanmasının yanı sıra, DİSK ve MİSK ile bunlara bağlı sendikaların faaliyetleri de durdurulmuştur. MGK kararlarıyla tüm grev ve lokavtlar ikinci bir karara kadar ertelendi ve işçilerin 15 Eylül 1980 günü işe başlaması istendi.
#79
SORU:
12 Eylül döneminde grevlerin yasaklandığı ve sendikaların faaliyetlerinin askıya alındığı koşullarda olası toplumsal hoşnutsuzlukları giderecek hangi önlemler alınmıştır?
CEVAP:
Grev ve lokavt ertelemesi yapılan işyerleri ile faaliyeti durdurulan sendika ve federasyonların taraf olduğu toplu iş sözleşmeleri müzakere safhasında olan işyerlerinde çalışan işçilerin mevcut ücret ve yan ödemelerine işverenler tarafından yüzde 70 oranında ve avans mahiyetinde ek ödeme yapılmasına karar verildi. Ayrıca grev ve lokavtı ertelenen işyerlerinde, erteleme süresince, işçilerin kendi isteği, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller ile sağlık sebepleri dışındaki herhangi bir nedenle işten çıkarılması yasaklandı. Böylece grevlerin yasaklandığı ve sendikaların faaliyetlerinin askıya alındığı koşullarda olası toplumsal hoşnutsuzlukları giderecek önlemler de alınmış oldu.
#80
SORU:
1982 anayasası iktisat, siyaset ve sosyal devlet konularında ne gibi uygulamalar getirmiştir?
CEVAP:
1982 Anayasası’nın 1960-1980 dönemine ve 1961 Anayasası’na karşı tepkisel bir nitelik taşıdığı ve bir önceki dönemin özgürlükçü ortamına ve toplumsal gelişmelerine karşı otoriter bir anlayışı yansıttığı bilinmektedir. Anayasa, iktisatta liberalizm, siyasette ise anti-liberalizm anlamına gelmekte, siyasal ve sendikal hayata getirdiği kısıtlamalar dikkate alınınca sosyal devleti de katılımcı demokrasiyi de sınırladığı görülmektedir.
#81
SORU:
1982 Anayasası örgütlenme hakları açısından hangi uygulamaları getirmiştir?
CEVAP:
1982 Anayasasında örgütlenme hakları açısından kısıtlayıcı yaklaşımlar çok daha belirgindir. Anayasa genel yapısı itibarıyla hem demokratik rejim hem de işçi hakları açısından son derece pürüzlü bir zemin oluşturmaktadır. Örneğin sendikal haklar ayrıntılı ve sınırlayıcı biçimde düzenlendiği gibi, dernek, vakıf ve sendika gibi kuruluşlara yalnız siyaset yasağı getirilmekle kalınmamış, bunların birbirleriyle ilişkilerini ve işbirliğini kısıtlayıcı hükümlere de yer verilmiştir. Sendika kurma, sendikal faaliyet, toplu iş sözleşmesi ve grev hakları konusunda önemli kısıtlamalar
getirilmiştir.
#82
SORU:
2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun temel özellikleri hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
2821 sayılı Sendikalar Kanunu, sendikal hakları kısıtlayıcı ve daraltıcı bir felsefeye sahiptir. 2821 sayılı Yasa, bireysel (olumlu ve olumsuz) sendika özgürlüğünü esas almış ve sendikaların kuruluşlarında serbestlik ilkesini benimsemiş olmakla birlikte, sendika kuruluşunu, sendika üyeliğini ve sendikal faaliyeti zorlaştırıcı hükümlere sahiptir. Yasa sendika ve konfederasyon dışında işçi kuruluşu kurulmasını engelleyici niteliktedir.
Yasa, sendika özgürlüğünün korunması konusunda düzenlemelere yer vermiş ve işçilerin işe alınmaları ve iş sırasında sendikal nedenle ayrımcılığa uğramalarını yaptırıma bağlamıştır. 2821 sayılı Yasa işkolu sendikacılığını benimsemiş, işyeri ve meslek sendikacılığını yasaklamıştır. Aynı koşul işveren sendikaları için de getirilmiştir. Ancak kamu işveren sendikalarının, aynı işkolundaki kamu işverenleri tarafından kurulması ve aynı işkolunda faaliyette bulunması şartının aranmayacağı belirtilmiştir.
2821 sayılı Yasa, 274’ten farklı olarak tek sendikaya üyelik koşulunu getirmiştir. Yasaya göre 16 yaşını doldurmuş olup işçi sayılanlar, işçi sendikalarına üye olabilirler. 2821 sayılı Yasa’nın en çok eleştirilen hükümlerinden biri sendikaya üyelik ve ayrılmayı noter koşuluna bağlamış olmasıdır. Sendika aidatının kaynaktan kesilmesi uygulaması (check-off) korunmuştur. Yasa ile sendika aidatlarına bir günlük brüt ücret tutarı sınırı getirilmiştir. Yasa, Anayasa’nın 52. maddesine paralel olarak kapsamlı siyasi yasaklar getirmiştir.
#83
SORU:
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun toplu iş sözleşmesi yetkisi için getirdiği sınırlama nedir?
CEVAP:
Yasa toplu iş sözleşmesi yetkisi için oldukça ağır sınırlamalar getirmiştir. Yasa’ya göre yetki için iki koşul gereklidir: 1) Ön koşul niteliğinde olan işkolu barajı: İşçi sendikasının kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde onunu (tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık işkolu hariç) üye kaydetmiş olması, 2) Sendikanın toplu iş sözleşmesi bağıtlamak istediği işyerinde veya işletmede işçilerin yarıdan fazlasını üye yapmış olması. Yetki işlemleri ve davaları yıllarca sürmekte ve sendikal örgütlenme ciddi biçimde engellenmektedir. Mevcut yetki sisteminin sendikalaşmayı ciddi bir biçimde zayıflattığı yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.
#84
SORU:
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nu toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, uyuşmazlık ve grev-lokavt için hangi uygulamaları içermektedir?
CEVAP:
Yasa, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, uyuşmazlık ve grev-lokavt için ayrıntılı ve karmaşık bir prosedürü getirmiştir. Bu prosedür, toplu sözleşme özerkliğini ve sendikal hakların kullanımını engelleyici niteliktedir. Grev ve lokavt uygulamasından önce arabuluculuk aşaması zorunludur ve arabuluculuk süresince çalışma barışının korunması şartı vardır. Arabuluculuk bitmeden alınacak grev ve lokavt kararı yasa dışı kabul edilmektedir. Yasa, Anayasa’ya paralel olarak sadece menfaat uyuşmazlıklarını takiben grev ve lokavta başvurulmasına olanak tanımıştır. Grev sadece toplu menfaat uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde söz konusu olabilecektir. Bunun dışındaki grev türleri yasa dışı grev olarak tanımlanmıştır.
#85
SORU:
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nu grev türleri, grev kararı ve uygulaması konularında ne gibi sınırlamalar öngörmektedir?
CEVAP:
Yasa’nın tanımladığı grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan greve kanun dışı grev denilir. Siyasi amaçlı grev, genel grev ve dayanışma grevi kanun dışı grevdir. İşyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler hakkında kanun dışı grevin yaptırımlarının uygulanması öngörülmektedir. Yasa sadece grev türleri konusunda değil grev kararı ve uygulaması konusunda da sınırlayıcı süreler öngörmüştür. Grev ve lokavt kararı, karşı tarafa tebliğinden itibaren 60 gün içinde ve karşı tarafa noter aracılığıyla 6 işgünü önce bildirilecek tarihte uygulanabilir. Böylece sürpriz grev uygulaması engellenmiştir.
#86
SORU:
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nu hangi sektörlere grev yasağı getirmiştir?
CEVAP:
Yasa aralarında bankacılık sektörünün de bulunduğu oldukça geniş grev yasakları getirmiştir. Can ve mal kurtarma işlerinde, cenaze ve tekfin işlerinde, su, elektrik, havagazı, termik santrallarını besleyen linyit üretimi, tabii gaz ve petrol sondajı, üretimi, tasfiyesi, dağıtımı, nafta veya tabii gazdan başlayan petrokimya işlerinde, banka ve noterlik hizmetlerinde, kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye, sehiriçi deniz, kara ve demir yolu ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma hizmetlerinde, ilaç imal eden işyerleri hariç olmak üzere, aşı ve serum imal eden müesseselerle, hastane, klinik, sanatoryum, prevantoryum, dispanser ve eczane gibi sağlıkla ilgili işyerlerinde, eğitim ve öğretim kurumlarında, çocuk bakım yerlerinde ve huzurevlerinde, mezarlıklarda ve Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde grev ve lokavt yasaklanmıştır.
#87
SORU:
Dönemde sendika sayısı açısından ne gibi gelişmeler yaşanmıştır?
CEVAP:
1980 sonrasında kabul edilen işkolu sendikacılığı ilkesi nedeniyle, dönem boyunca merkezileşme eğiliminin arttığı ve buna bağlı olarak sendika sayısında önemli bir düşüşün yaşandığı görülmektedir. 1980 öncesinde var olan 700-800 sendikaya karşılık, 1980 sonrasında sendika sayısı 100’ün altına düşmüştür.
#88
SORU:
Dönem içinde kamu görevlilerinin sendikalaşması konusunda ne gibi gelişmeler yaşanmıştır?
CEVAP:
Dönem içinde kamu görevlilerinin sendikalaşması konusunda da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Yasal bir düzenleme olmasa da anayasal bir engel bulunmadığı için kamu çalışanları 1980’lerin sonunda sendikalaşma çalışmalarına başladılar. Dönem içinde kamu görevlilerinin sendikalaşması konusunda da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Yasal bir düzenleme olmasa da anayasal bir engel bulunmadığı için kamu çalışanları 1980’lerin sonunda sendikalaşma çalışmalarına başladılar.
2011 itibarıyla kamu görevlilerinin örgütlendikleri sendika sayısı 97 ve üst örgüt sayısı (konfederasyon) ise 7’dir. Bunlar içinde KESK, KAMUSEN ve MEMUR-SEN belirleyici konuma sahipti. 2011 itibariyle toplam 1 milyon 195 bin sendikalı kamu görevlisinin 1 milyon 141 bini (yüzde 95) bu üç konfederasyonun üyesiydi.
#89
SORU:
Henüz grev hakkına sahip olmamalarına ve 2010’dan sonra kısıtlı bir toplu sözleşme hakkına kavuşmuş olmalarına karşın, kamu görevlilerinin yüksek sendikalaşma düzeyi nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
Kamu görevlilerin güvencesi sendikalaşmayı artıran önemli bir faktördür. Bir diğer faktör “toplu sözleşme primi” adı altında sendikalı kamu personelinin sendika aidatlarının devlet tarafından ödenmesidir. Son olarak politik faktörlerin de etkili olduğunu söylemek mümkündür. Siyasal iktidara yakın veya uyumlu sendikaların üye sayısının hızla arttığı gözlenmiştir.
#90
SORU:
Toplu iş sözleşmelerinde izlenecek ana politikaları belirlemek amacıyla, hükümet tarafından kurulan Toplu Sözleşme Koordinasyon Kurulu toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde izlenmesi için hangi prensipleri getirmiştir?
CEVAP:
24 Ocak kararlarından kısa bir süre sonra toplu iş sözleşmelerinde izlenecek ana politikaları belirlemek amacıyla, hükümet tarafından Toplu Sözleşme Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Kurul, Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal imzasıyla özel sektör ve kamu sektöründe toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde izlenmesini istediği ana prensipleri bir genelgeyle saptamıştır. Bu prensipler arasında sözleşmelerde yönetime müdahale niteliğindeki hükümlerin yer almaması, ek mali yükümlülükler getirecek yeni maddelere yer verilmemesi, kıdem tazminatına esas sürelerin artırılmaması, yıllık izin sürelerinin uzatılmaması ve haftalık çalışma saatlerinin azaltılmaması gibi konular yer alıyordu. Dahası bu ilkelerin sadece kamu için değil, özel sektör için de geçerli olduğu belirtiliyordu. Hükümetin özgür toplu pazarlık düzenine açık bir müdahalesi anlamına gelen bu genelgesinin özel sektör için de geçerli olduğunun vurgulanması, 24 Ocak kararlarının toplu pazarlık düzeni üzerindeki gölgesi olarak nitelenebilir.
#91
SORU:
Dönemde işçi ücretlerindeki gelişmeler hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
SSK primlerine esas kazanç endeksine baktığımızda 1970 yılında 100 olan gerçek ücret endeksinin 1980 yılından başlayarak hızla gerilediğini görüyoruz. Daha yaygın bir ücret dağılımını yansıtan SSK verilerindeki bu düşüşü, 24 Ocak kararlarıyla uygulanmaya başlayan ve ücretler üzerinde baskı oluşturan politikaların ve 1980 askeri darbesinin yarattığı baskıcı iklimin sonucu olarak okumak mümkündür. TİSK ve kamu kesimi endekslerinde biraz daha farklı bir eğilim görmekteyiz. TİSK verilerinde 1980’de düşen ücretler 1981 ve 1982 yıllarında kısmi bir artış göstermekte ancak daha sonra hızla düşmektedir.
1983 ile 1988 arasında yaşanan keskin düşüş yaşanmıştır. Bu yıllarda gerçek ücretlerde yüzde 40-50 civarında bir erime yaşanmıştır. 1980 1984 arasında toplu iş sözleşmelerinin YHK tarafından bağıtlanması ve sonrasında ANAP hükümetleri ve işveren örgütleri tarafından toplu iş sözleşmeleri üzerinde oluşturulan basınç sonucunda gerçek ücretlerde önemli bir aşınma yaşanmıştır.Gerçek ücretlerde yaşanan gerileme ve işçi ücretleri üzerindeki basınç 1989 yılında kamu kesiminde Bahar Eylemleri olarak adlandırılan işçi eylemlerine yol açmış ve aynı dönemde grev eğiliminde de ciddi bir artış gündeme gelmiştir. Bu gelişmelerin sonucu olarak 1989’dan başlayarak işçi ücretlerinde özellikle de kamu işçilerinin ücretlerinde ciddi bir sıçrama yaşanmıştır. Ücretlerdeki bu yükselme eğilimi 1995’te gerilemeye dönüşmüştür. 1994 yılında yaşanan ekonomik kriz, 5 Nisan 1994 kararlarıyla uygulanmaya başlanan ekonomik önlemler ve 1995 yılındaki yoğun grev ertelemeleri kamu toplu iş sözleşmelerini ve ücret düzeyini yakından etkilemiştir.
Reel ücretlerdeki düşüş eğilimi 1998 ve 2001 krizlerinin de etkisiyle daha sonraki yıllarda da devam etmiştir. 1997 yılında kamu toplu iş sözleşmelerinde aylık zam sistemine geçilmesi ücretlerin düşmesinin bir başka nedeni olarak sayılabilir.
#92
SORU:
Dönemde grevlere ilişkin gelişmelere dair bilgi veriniz.
CEVAP:
1984 yılında cılız olarak başlayan grevler ilerleyen yıllarda kitlesel hâle geldi. 1984 ile 2009 yılları arasında toplam 820 bin işçi greve katıldı. Bu işçilerin 440 bini kamuda 380 bini özel sektörde çalışmaktaydı. Dönem boyunca yıllık ortalama grevci sayısı 30 bin civarındadır. Ancak grevci işçi sayısının dönem içi dağılımı oldukça istikrarsızdır. Grevci sayısının birkaç bine indiği yıllar olduğu gibi bu sayının 200 bine yaklaştığı yıllar da söz konusudur. 1995 yılında ise greve katılan işçi sayısı 200 bine yaklaştı. Bu Türkiye çalışma ilişkileri tarihindeki en yüksek grevci işçi sayısıdır. 2000’li yıllarda ise greve katılan işçi sayısı binlerle ifade edilmektedir. 2000’li yılların bir başka kayda değer noktası ise kamu kesimi grevlerine katılan işçi sayısının neredeyse ihmal edilebilir kadar düşük bir noktaya gerilemiş olmasıdır. Dönem boyunca grevlerin yoğunlaştığı yıllar 1990’lı yılların ilk yarısı olmuştur. Grevlerdeki bu yükselme, işçi hareketinde Bahar Eylemleri olarak adlandıran dönemi takiben gerçekleşmiştir.
Dönem boyunca toplam 25 milyonu aşkın işgünü grevlerde geçmiştir. Yıllık ortalama 970 bin işgünü grevlerde geçerken bu sürenin kamu ve özel sektör arasında dengeli dağıldığı görülmektedir. Grevde geçen işgünü sayısı da greve katılan işçi sayısı ile benzerlik göstermektedir. 1990’lı yıllar Türkiye çalışma ilişkileri tarihinde gerek katılan işçi sayısı ve gerekse grevde geçen işgünü açısından en yoğun grevlerin yaşandığı dönemdir.