İLKÇAĞ FELSEFESİ Dersi Antik Yunan Mitolojisi ve Felsefe soru cevapları:
Toplam 31 Soru & Cevap#1
SORU:
Felsefe sözcüğünün etimolojik kökeni nedir?
CEVAP:
Bugün dilimize felsefe olarak yerleşmiş olan sözcüğün Antik Yunancadaki tam karşılığı philosophos idi. Sevgi anlamına gelen philo sözcüğü ile bilgelik anlamına gelen sophos sözcüğünün terkibinden oluşan bu bileşik sözcüğün dilimizdeki tam karşılığı bilgelik ya da bilgi sevgisidir. Sözcük, birkaç yüz yıllık bir süre içinde başlı başına bir düşünce disiplinini ifade etmekte kullanılacak şekilde evirilmiş, böylece Yunanlılar felsefenin hem isim babaları hem de kelimenin tam anlamıyla kurucuları olmuşlardır. Felsefe terimi ilk kez Thales’ten yüz yıl kadar sonra ortaya çıkan Pythagorasçılar tarafından kullanılmıştır. İlk filozoflar, daha çok doğa araştırmacısı (physikoi) olarak anılmaktaydılar. Bugün kullanmakta olduğumuz felsefe sözcüğü, dilimize Arapçadaki felasife sözcüğünden geçmiştir. Yunanca ‘da bilgelik (sophia) sevgisi (philo) anlamına gelen philosophia sözcüğünden uyarlamışlardı. Terim gerçek anlamını Platon ve Aristoteles’te bulmuştur.
#2
SORU:
Felsefenin ortaya çıkışı ve gelişmesi nasıl olmuştur?
CEVAP:
Felsefe yapma etkinliği MÖ 600 dolaylarında bir İyonya kenti olan Milet’te (Miletos) yaşayan Thales ile başlamıştır. Elbette o dönemde söz konusu düşünsel etkinliğe felsefe denilmemekteydi. Çünkü philosophos sözcüğü sonraki dönemlerde ortaya çıkmış ve muhtemelen ilk kez Pythagorasçılar tarafından kullanılmıştır. İlk filozoflar olarak kabul edilen Milet Okulu düşünürlerinin, yani Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes’in düşünsel etkinlikleri genellikle doğa araştırması olarak anılmakta, kendilerine de doğa araştırmacıları yani physikoi denmekteydi. Sözcüğün kökünü oluşturan iki sözcükten biri olan sophia, dinî bilgelik, hikmet anlamlarına gelmektedir. Eski Yunan dünyasında sophos ’un birinci anlamı ustalaşmak, maharet ve beceri sahibi olmaktı. Bir kişi, mesleğinde çalışarak tecrübe kazanır. Bir konuda ustalaşmak için kişinin tecrübesinin gelişmesi gerekmektedir. Eski Yunan dünyasında ustalık ya da kabiliyet, arete (erdem) kelimesiyle ifade edilmekteydi. Arete ile benzer kullanıma sahip olan Sophos kelimesine MÖ 800-700 arasında etkinlik göstermiş olan Homeros’un eserlerinde de rastlanmaktadır. Homeros’ta sophos kelimesi, bir insanın yetişmesinden dolayı kazandığı teknik beceri, kabiliyet anlamına gelir ve pratik bir değer taşır. Sophos, yiğitlik, savaşçılık, kahramanlık, teknik beceri, sözünü bilerek konuşmak, oturmasını ve kalkmasını bilmek anlamlarına gelir. Homeros’un destanlarında sophos ’un ve yiğitliğin savaşçıların iki özelliği olduğunu görürüz. İki türlü Sophos vardır: Savaşmaktaki yiğitlik ve konuşmadaki ustalık. Sophos kelimesinin içindeki ‘sözünü bilmek’, tabiri, haddini bilmek anlamındadır. Eski Yunan dünyasında bu, hep temel bir düşünce olarak kalmıştır. Sophos ’un ikinci anlamı ise ahlaki ustalık, yaşama ustalıdır. Yani oturup kalkmasını, insanlara nasıl davranılması gerektiğini bilmektir. Bunun gerçekleşebilmesi için nefsi terbiye etmek gerekir. Biz, canlı varlıklar olarak maddi bir zemine dayanmak zorundayız. Bilgeliğin ahlaki yönünde bedenin denetimi ve dengelenmesi önemlidir. Zaten, Eski Yunan dünyasında denge önemlidir. Bedensel olanın ölçülü biçimde yaşanmasının anlamı, hayata bir derinlik katmaktır. Bilge insanlar, açlık gibi durumlara tahammül ederler ve bu da ancak uzun egzersizler ve çile süreçleri sonunda mümkün olabilir. Burada tecrübe çok önemlidir. Tecrübe, insanlara tahammül etmeyi, yani olanı taşımayı öğretir. Bilgelik, sizin gibi olmayanı, size yabancı olanı taşımaktır. Eski Yunan dünyasında MÖ 800’lerden MÖ 500’lere gelirken bazı büyük dönüşmeler ortaya çıkmıştır. Bu dönüşmeler özellikle toplumsal, ekonomik ve buna bağlı olarak siyasi hayatta görülmüştür. Bu yıllarda Eski Yunan dünyasındaki düşünme ufku mitolojik düşünme tarafından çevrelenmişti ve felsefe her şeyden önce mitolojik bir düşünce biçimiyle çevrelenmiş bir ortamda gelişti. Bu durumda mitolojiden etkilenmemesi ve doğanın mitolojik tasarımlarıyla bir şekilde hesaplaşmaması mümkün değildi. Üstelik mitolojik düşüncenin de kendine özgü akli bir yönü vardı ve bu da ilk Yunan filozoflarını mitolojik kavramlara akılcı bir şekilde yönelmeye sevk etti.
#3
SORU:
Mitos nedir?
CEVAP:
Mitoslar, o mitoslara inanan insan bireylerine ve topluluklarına evrenle, insanla, toplumla ilgili birtakım teorik çözümler önerir. Mythos, bir yaşama ve düşünme tarzı, dünyayı anlama biçimidir. Çünkü mitolojik düşünme, her şeyden önce insanın, “Neredeyim? Evren nedir? Bu dünya nasıl meydana geldi?” gibi sorularına cevap verir. Mitolojik düşünme, köken sorunlarına, yani evrenin, insanın, canlılığın kökenleri sorununa da birtakım çözümler sunmuştur. Bu yönüyle mitolojik düşünme, insan aklının, çözümsüzlüklerden dolayı oluşabilecek çıkmazlarını engeller.
#4
SORU:
Mitolojik düşünme nasıl olur?
CEVAP:
Mitolojik düşünme elbette evren olayları, yani evrendeki durumlar, ögeler, dönüşüm ve değişimler arasında birtakım bağlar kurmak durumundadır. Fakat mitolojide bu bağlar genellikle çok gevşek biçimde kurulmuştur. Bu yüzden bilimsel düşünme biçiminde iyice alışmış olduğumuz sıkı nedensellik bağlarına mitolojik düşüncede rastlamak çok güçtür. Bunun yanı sıra mitoslar, evrendeki her şeyi kişileşmiş ve canlı olarak görürler. Onların gözünde evrendeki her şey, her obje ya da varlık bir “sen” dir. Mitolojik düşünmede ögeler arasında kurulan bağ bir “ben” ve “sen” bağına indirgenebilir. Bu bağ, birbirini bağlayan iki varlıktır. Mitolojik düşünmede tabiatla konuşulur, diyalog kurulur, ona saygı duyulur. Fakat modern düşünmede ‘ben-sen bağı’ yoktur, ‘ben-o bağı’ vardır. O, cansız olarak görülür ve benim irademin üzerinde iş göreceği malzeme olarak değerlendirilir. Mitolojik düşünmenin özü, içinde yaşanılan evrene, doğaya, çevreye saygılı olmaktır. Bu da her şeyden önce, bu evrenin dayandığı kuralları bilmeye ve onlara saygı duymaya dayanır. Bu düşünmede, nedenler fazla söz konusu edilmez. Daha çok, içinde bulunulan toplumun teorik-varlıksal sorunlarına cevap verilir. Onlara, bir evren tablosu sunulur. Bu evren tablosunun yanı sıra insanlara, kendilerinin ne olduğunu da söyler, onlara dünyadaki anlamlarının ne olduğunu gösterir. İnsanların toplumsal ilişkilerde nasıl davranması gerektiği, ele alınan konulardan bir diğeridir. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde mitos, bir yaşama tarzıdır. Nerede mitolojik düşünme varsa orada bir hayat vardır. Mitoslar, toplumdaki her türlü duruma ve olası probleme başlangıçtan çözüm bulur. O hâlde mitoslar da düşünen ve evren hakkında sorular soran insan aklının ürünleridirler ve bu aklı ikna ettikleri sürece etkinliklerini korumuşlardır. Ne zaman ki mitoslar insanın sorgulayıcı aklının ürünü olan sorulara ikna edici yanıtlar veremez olmuştur, o zaman Yunan insanı bu soruları başka araçlarla yanıtlama yoluna gitmiştir. İşte felsefe, mitosların yetersiz kaldığı, evren olaylarını, insanın değişen toplumsal gereksinimlerini karşılayamaz olduğu bu noktada, belli bir zorunluluktan dolayı ortaya çıkmıştır. Her ne kadar mitolojik esaslı düşünme her düşünme gibi bize varlık, hayat, ahlak, doğa, ölüm, din gibi konularda cevaplar verse de, yani mitolojide de düşünme dediğimiz etkinlik rol oynasa da bu temel sorularla ilgili olarak mitoloji “Varlık nedir? Hayatın anlamı nedir? Ölüm nedir?” diye sormaz. Bunların cevapları mitolojiler için çok açıktır ve bu yanıtların sorgulanması da beklenmez. Bu özellikleriyle mitoloji uzun süre gücünü ve etkinliğini korumuşsa da MÖ 8.-5. yüzyıllar arasında eski gücünü giderek yitirmiş, âdeta çöküş sürecine girmiştir. Bu yüzyıllarda artık insanları tatmin edecek bir düşünme çerçevesi kalmamıştır. Buna paralel olarak, Eski Yunan şehir devletlerinde yeni bir gelişme ortaya çıkmıştır.
#5
SORU:
Mitolojik düşünmenin gelişimi nasıl olmuştur?
CEVAP:
Mitolojik düşünme sabit bir zeminde ilerlemekteydi ve Eski Yunan dünyasında mitolojik düşünmeyi benimseyen gruplar, genellikle toprak sahibi aristokratlardı. Bunların şairi, Homeros’tu. Toprak zamanla temel zenginlik ölçütü olmaktan çıkmış ve onun yerini para almıştı. Bu gelişmelere paralel biçimde yeni bir düşünme tarzı ortaya çıkmıştır. Eski yaşama tarzı artık yeni problemlerin çözümü için yetmez olmuştur. Artık insanlar, Homeros’un görüşleri ile tatmin olmamaya başlamış ve bu düşünsel gelişme süreci aristokrat sınıfın güç kaybettiği sosyal ve siyasal olaylarla paralel ilerlemiştir. O güne dek yönetimde hiçbir hakları olmayan işçiler önce zanaatkârlık yapmış, bu yolla para ve mal biriktirmiş ve gemicilik yapmışlardır. Felsefenin ortaya çıkışı, topraktan metaya (para) geçilen bu sürecin bir iz düşümü gibidir ve felsefe tarihinde, topraktan metaya geçişin tarihini izlemek mümkündür. Bu gelişmelerle paralel olarak ortaya çıkan gemicilik, felsefenin başlangıcında önemli noktalardan biri olmuştur. Gemicilik, farklı ülkelere ve kültürlere seyahati temsil eder. Böylece değişik medeniyetler sorgulanmış, onların inanışları ve evren anlayışlarıyla Antik Yunan dünyasınınkiler arasında bir karşılaştırma yapmak imkânı doğmuştur. O dönemin gemicileri tüccarlardır. Gemicinin tüccarlık yapmasının yanı sıra bir diğer işi, rüzgârları ve gökyüzünü kollamak, yani doğa hakkında pratik bilgilere sahip olmaktı. Her kültürün, toplumun kendine özgü bir dünya görüşü vardır. Bunun da anlamı, o toplumun doğayı, toplumu, insanı, dinî ve tanrısal konuları, öte dünyayı, hayatı anlamlandırmasıdır. Toplumu meydana getiren insanların bu konulara ilişkin birtakım fikirlerinin olması gerekir. İnsanlık tarihi açısından bakınca karşımıza çıkan ilk bütüncül düşünme biçimi, mitolojik düşünmedir. Mitolojik düşünme, kültürlere göre farklılıklar gösterse de ortak bir yapıya sahiptir. Yani, içerik bakımından evrensel değil, sadece yapıca evrenseldir. Bu farklılıklar da felsefeyi ortaya çıkaracaktır. Felsefe ortaya çıkmadan önce bu sorulara cevap vermiş olan mitolojik düşünceler vardır. Eski Yunan felsefesinin temel problemleri de bu mitolojik düşünmelerden ortaya çıkacaktır. Bu konuda Eski Yunan dünyasının iki temel kişisi vardır: Homeros ve Hesiodos. Homeros’un, aşağı yukarı MÖ 800’lerde yaşadığı söylenir. Destanlarında, MÖ 1200’lü, 1100’lü yılları anlatır. Bunlar, bir toplumun efkârından çıkmış açıklama biçimleridir. Anlatılan öyküler, Eski Yunan dünyasının belkemiğini oluşturuyor. Homeros’un eserlerine yakından baktığımızda, bütün bu sorulara cevap verdiğini görürüz. Homeros belli bir anlamda Eski Yunan dilinin temsilcisidir.
#6
SORU:
Eski Yunan’da din anlayışı nasıldır?
CEVAP:
Eski Yunan dünyasında tek tanrılı dinlerde görüldüğü anlamıyla vahye dayanan bir din anlayışı yoktur. Homeros’un eserlerinde çok saygı duyulmasına rağmen dine kutsal bir değer atfedilmez. Bu bakımlardan ele alındığında, Eski Yunan dünyasında, kurumlaşmış bir din de yoktur. Esas yapılanma, sosyal ve toplumsal kurumlar üzerinden gerçekleştirilmiştir. Eski Yunan dünyasında farklı türlerde din kavrayışları vardır. Bunlardan biri, halkın yaşadığı dindir. Burada her evin, klanın kendine özgü bir tanrısı vardır. Bu bakımdan, Eski Yunan dünyasında vahiy bilgisi yok, bol miktarda mantike (esinlenme) var. Bunu daha sonraları en çok Sokrates’te görürüz. Esinlenmenin Sokrates’te ortaya çıkış biçimi, formel bir vahiy olarak değil, esinlenme biçiminde tek kişinin kalbine ilham etme şeklindedir. Eski Yunan dünyasında bir de mysterie denen tarikat yapısında dinler ortaya çıkmıştır. Özel, kapalı bir biçimde yapılan ibadetler içeren bu anlayışların başında, daha çok öbür dünya ve din konusunda uzmanlaşmış olan Demeter dini gelir. Daha sonra, bu dine Dionissos’çu gelenek eklenmiştir. Çeşitli biçimlerde görünüşe çıkan bu dinler, orta sınıfın ve alt tabakanın ilgisini çekmiştir. Eski Yunan dünyasının felsefesi ortaya çıkarken temel taşlarına bakarsak bu temel taşlarının din parçalı olduğu görülebilir.
#7
SORU:
Eski Yunan mitoslarında evrenin yaratılışı ve doğa anlayışı nasıldır?
CEVAP:
Evreni meydana getiren temel bir malzeme vardır. Buradaki madde, cansız değil, canlı ve kutsal bir maddedir. Bu madde başlangıçta bir kargaşa ve karışıklık içinde (khaos) bulunan, belirsiz, sınırsız ve niteliksiz bir maddedir. Bu madde belirli bir zaman içinde kosmosa, yani düzenli belirli, sınırlı evren hâline dönüşmüştür. Çünkü bu madde canlıdır. Kendiliğinden bir devinmeyle evren hâline gelmiştir. Bu, Eski Yunan mitolojisinin yaradılış konusundaki temel kabulüdür. Bu evrendeki her şey, canlı ve bilinçlidir. Doğal olaylar arasındaki ilişkiyi nedensellik açısından değil, mitolojik olarak açıklamaktadır. Doğadaki her varlığın nedeni doğal olmayan bir güçtür. Yalnız, doğadaki olayların bir düzeni, ilahi bir düzeni vardır. Bu düzeni aşan herkes, tanrı da dâhil, cezalandırılır. Mitolojik düşünmenin özelliklerinden biri insanlar içinde bulunduğu, toplumsal ilişkileri doğaya yansıtmalarıdır. Mitolojik düşünmede Khaos’tan Kosmos’a geçiş sürecinin nasıl olduğuna ilişkin herhangi bir belirgin bilgi verilmez. Bu sürecin nasıl gerçekleştiği bilinmez bir şey gibi bırakılmaktadır. Daha doğrusu Yunan mitolojisi, bu dönüşümün nasıl gerçekleştiğini hiç sormamıştır. Eski Yunan felsefesinin önünde Eski Yunan mitolojik dünya görüşü vardır. Homeros’un dünyasında toplumsal hayat, hiyerarşik bir yapı gösterir. Toplumun yöneticileri soylu ailelerden gelir ve soyları tanrılara bağlıdır. Bu dünyadaki en büyük sophos, yiğitlik, savaşçılık ve cesarettir. Öte yandan, Homeros’un dünyası karamsar bir dünyadır. İnsanlar, sürekli tanrıların keyfî davranışlarından şikâyet ederler. Çünkü insanın kaderini tanrılar belirler. Homeros, burada, beylerin adaletsizliğini gösterir. Öbür dünyada olduğu düşünülen bir cennet tasavvurları yoktur. Yalnızca birkaç tane insan ezelî ve ebedî hayatı tadabilir. En büyük ceza, yer altı dünyasına girmektir. Onun için, güneşin ışıklarından mahrum olmamak da bir erdemdir. Ama ölümden korkmazlar. Ölümü kabullenmişlerdir fakat yalnızca oraya mümkün olduğunca geç gitmek istemektedirler.
#8
SORU:
Homeros destanlarında yer alan ağırlıklı bilgi türü nasıldır?
CEVAP:
Bu destanlarda iki temel bilgi türü vardır: İlahi ve tanrısal bilgi ve insan bilgisi. İlahi ve tanrısal bilgi, her şeyin; olan bitenin, olmuşun ve olacağın bilgisidir. İnsan bilgisi ise sınırlı bir bilgidir. Asla hakikatin kendisini bilemez. Bu Aristoteles’e kadar böyle sürüp gidecek. Ancak, insan bilgisi ikiye ayrılır: Kulaktan duymanın sağladığı bilgi ve doğrudan görmenin sağladığı bilgi. Doğrudan görmenin bilgisi, bir olaya doğrudan doğruya şahit olmak, yani emprik olarak görmenin, deneylemenin bilgisidir. Bu nedenle Eski Yunan dünyasında bu, temel bilgidir. Doğrudan doğruya görmediklerinin, algılamadıklarının bilgisine itibar etmemektedirler. Kulaktan duyma bilgi, araştırılmadan, başkalarından duyulan bilgidir. Eski Yunanlar, bu bilgiye pek itibar etmezler. Ancak, bir de bunun dışında başka türlü bir bilgi var: Dinsel ya da tanrısal kaynaklı bilgi (bir tür vahiy bilgisi). Nitekim Homeros doğru ya da yanlış ne söylüyorsam bunları Musalardan rendim, demektedir.
Bütün şairler, vahiy bilgisinden pay aldıklarını söylemişlerdir. Evrende olup biten her şey bir doğa içinde gerçekleşmektedir. Homeros’un destanlarında söz konusu edilen doğa anlayışında her şeyin temeli, başlangıcı Okyanus’tur, uçsuz bucaksız sudur. Bu, okyanus ve onun üzerinde duran bir kubbeyle birlikte düşünülen bir evrendir. Homeros’un evren anlayışı üç katlıdır: Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü. Bu basit gibi görünen ama kendi bağlamı içinde oldukça önemli olan unsurlar ya da açıklamalar, son kertede hep birlikte ele alındıklarında Yunan insanına bir süre için bütünlüklü bir evren resmi sunmuşlardır.
#9
SORU:
Eski Yunan dünyasının arka planının anlaşılmasındaki ana kılavuzlardan biri olan Hesiodos’un eserlerinin tarzı nasıldır?
CEVAP:
Ana hatlarıyla ele alındıklarında Hesiodos da Homeros gibi karamsar biridir. Onun kurguladığı dünyada hep kavga ve eşitsizlik vardır. Ancak Hesiodos’ta erdemler değişmiştir. Önceden savaşçılık erdemken, artık çalışkanlık, düzenlilik ve yasaya uymak erdem olmuştur. Hesiodos’la beraber, daha önce görülmeyen bir tarih bilinci ortaya çıkar. Hesiodos’a göre insanlık tarihi, her şeyin mükemmel ve huzurlu olduğu bir altınla başlamıştır. Bu başlangıçtan sonra, insanlık giderek yozlaşarak demir çağına doğru tersine bir evrim geçirmiştir. Hesiodos’a göre insanlar başlangıçta hiçbir zahmete girmeksizin istedikleri her türlü nimetten faydalanıyordu ve insanlar mutlu bir şekilde yaşayıp ölüyorlardı. Fakat insanlar, yaptıkları hatalardan ve bu yüzden tanrılarla aralarında çıkan problemlerden dolayı bütün bu avantajlı durumlarını yitirmişlerdir. Hesiodos’ta tüm bu konuların etrafında toplandığı bir problem vardır: Prometheus problemi. Metheus akıl demektir. Pro ön, adının anlamı; ‘Akılca önde gelen’dir. Eski Yunan dünyasında tanrılarla insanlar sürekli ilişki içindeler ve tanrılar çoğu zaman daha baştan itibaren kandırılabilir olarak gözükür. Bu sebeple filozofların önünde engel teşkil etmemişlerdir. Bunun yanı sıra, insanlarla tanrılar arasında sürekli bir kavga da mevcuttur. Bunun anlamı Batı dünyası açısından din dışı kurumlara doğru gidiştir. Prometheus, pek çok kişi tarafından felsefe tarihinin piri olarak görülür. İdeal dünya ile reel dünyayı birbirinden ayırmıştır. Prometheus, insanlara bilgeliği, tekniği ve insan olmayı öğreten tanrıdır. Ama bu tanrının özelliğinde iki yüzlülük ve kandırma yatar. Hesiodos’un eserlerinden hareketle, belli bir bilgi anlayışı olduğu söylenebilir. Hesiodos’ta tanrısal bir bilgi vardır. Vahiy konusunda Homeros’u eleştirir. Çünkü Homeros, yalan yanlış ne biliyorsam her şeyi tanrılardan öğrendim, diyordu. Hesiodos ise ben de her şeyi tanrılardan öğrendim ama bana onlar yalnızca doğruyu ve hakikati söylemeyi öğrettiler, diyor. Hesiodos’ta insan biçimli tanrı fikri vardır. Hemen hemen bütün ilkçağ filozoflarında tanrısal esin var ve her biri doğruyu söylediklerini savunmuştur.
#10
SORU:
Hesiodos ve Homeros’un fikirlerinin Eski Yunan felsefesine sağladığı temel kabuller nelerdir?
CEVAP:
- Homeros’un doğuştan erdem fikri.
- Hesiodos’un kötümser tarih anlayışı.
- İnsan bilgisi ile tanrısal bilgisi ayırımı.
- Doğada bir düzenlilik olduğu fikri. Kulaktan duyma bilgilerle doğrudan görmenin bilgisi arasında ayrım yapılması.
- Evrenin temel maddesinin ezelî ve ebedî olduğu fikri.
- Bu maddenin belli bir zaman içinde, oluşum ve dönüşümlerle, kosmos hâline geldiği fikri.
- Ana maddenin canlı olarak tasavvur edilmesi, böylece onun dönüşüm nedeninin ne olduğuna ilişkin sorunun belli bir biçimde cevaplanmasının sallanması.
- Başlangıçta var olduğu kabul edilen belirsiz, sınırsız, şekilsiz maddenin belirli, sınırlı, şekilli kosmos hâline dönüşmüş olduğu fikri.
#11
SORU:
Eski Yunan dünyasında, Homeros ve Hesiodos’tan sonraki kaynaklarda, insanın yaratılışının öyküleri nasıl anlatılır?
CEVAP:
Bir tanesi, onların kendiliğinden meydana gelmiş olduğunu ileri sürer. Ağaçlarda, topraklarda yetişiyor verimli, nemli, balçıklı bir topraktan insanın çıktığını söylüyorlar. İkincisi, Dionysos denen bir tanrı ile ilgilidir. Bu tanrı neşenin, sevincin, çılgınlığın ve şarabın tanrısıdır. Bu tanrıyı titanlar, yani doğadaki acımasız ve kaba güçler, bir gün yutuyorlar. Zeus da bunun üzerine hepsini yakıyor. Onların yanmasıyla, bir kül yığını ortaya çıkıyor. O külü daha sonra su ile karıştırıyor ve insanı yaratıyor. Başlangıçta, Homeros ve Hesiodos’ta ceza ve ödül bu dünyada veriliyordu. Bu dünyada öç alma vardı. Burada temel bir nokta çıkıyor; ölümden sonraki hayat fikri. Homeros ve Hesiodos’ta çok silik başlayan bu anlayışı, Eski Yunan felsefesinde, insan ruhunun yaptıklarından sorumlu olduğu fikri olarak ortaya çıkıyor ve bu fikir, Mısır’dan gelmiştir. Bu fikirler, insanın dünyadaki hayatına dikkat etmesi gerektiğini belirtmektedir. Bunun sonucunda Eski Yunan dünyasında arınma, ahlakta temiz olma anlayışı ortaya çıkacak ve böylece, bu dünya ve öbür dünya gibi çifte bir ruh anlayışı gelişecektir. Bunlardan birisi, ruh göçüyle ilgilidir. Ruh göçü, Hint’ten gelen bir anlayıştır. Ruh göçünde, insanın bu dünyada yaşadığı hayatın tam anlamıyla simetrik bir hâlinin diğer hayatında başına geleceğine dair bir inanç vardır. Yani, hayatını ‘köpek’ gibi yaşayan biri, sonraki hayatında dünyaya bir köpek olarak gelecektir. Ölümden sonraki ceza ve ödül fikri, bu anlayışların bir diğeridir. Eski Yunan dünyasındaki mitolojilerden anlaşıldığı kadarıyla insanların başlangıçta diğer canlı varlıklar gibi olduğu, zamanla bu kötü konumdan evrimleşip kültür varlığına
dönüştüğü düşünülüyordu. Diğer bir grup ise insanın zamanla, ilk başta bulunduğu üstün durumdan giderek aşağılaştığını düşünüyordu. Felsefe, bu anlayışla beraber başlamıştır.
#12
SORU: Felsefe terimi ilk kez ne zaman kullanılmıştır?
Felsefe terimi ilk kez ne zaman kullanılmıştır?
CEVAP: Felsefe terimi ilk kez Thales’ten yüz yıl kadar sonra ortaya çıkan Pythagorasçılar tarafından kullanılmıştır. İlk filozoflar, daha çok doğa araştırmacısı (physikoi) olarak anılmaktaydılar. Bugün kullanmakta olduğumuz felsefe sözcüğü, dilimize Arapça’daki felasife sözcüğünden geçmiştir. Araplar da bu sözcüğü, Yunancada bilgelik (sophia) sevgisi (philo) anlamına gelen philosophia sözcüğünden uyarlamışlardı. Terim gerçek anlamını Platon ve Aristoteles’te bulmuştur.
Felsefe terimi ilk kez Thales’ten yüz yıl kadar sonra ortaya çıkan Pythagorasçılar tarafından kullanılmıştır. İlk filozoflar, daha çok doğa araştırmacısı (physikoi) olarak anılmaktaydılar. Bugün kullanmakta olduğumuz felsefe sözcüğü, dilimize Arapça’daki felasife sözcüğünden geçmiştir. Araplar da bu sözcüğü, Yunancada bilgelik (sophia) sevgisi (philo) anlamına gelen philosophia sözcüğünden uyarlamışlardı. Terim gerçek anlamını Platon ve Aristoteles’te bulmuştur.
#13
SORU: Sophos kelimesinin anlamı nedir?
Sophos kelimesinin anlamı nedir?
CEVAP: Sophos, yiğitlik, savaşçılık, kahramanlık, teknik beceri, sözünü bilerek konuşmak, oturmasını ve kalkmasını bilmek anlamlarına gelir. Homeros’un destanlarında sophosun ve yiğitliğin savaşçıların iki özelliği olduğunu görürüz. İki türlü sophos vardır: Savaşmaktaki yiğitlik ve konuşmadaki ustalık. Sophos kelimesinin içindeki ‘sözünü bilmek’ tabiri, haddini bilmek anlamındadır. Eski Yunan dünyasında bu, hep temel bir düşünce olarak kalmıştır.
Sophos, yiğitlik, savaşçılık, kahramanlık, teknik beceri, sözünü bilerek konuşmak, oturmasını ve kalkmasını bilmek anlamlarına gelir. Homeros’un destanlarında sophosun ve yiğitliğin savaşçıların iki özelliği olduğunu görürüz. İki türlü sophos vardır: Savaşmaktaki yiğitlik ve konuşmadaki ustalık. Sophos kelimesinin içindeki ‘sözünü bilmek’ tabiri, haddini bilmek anlamındadır. Eski Yunan dünyasında bu, hep temel bir düşünce olarak kalmıştır.
#14
SORU:
Bilgelik nedir?
CEVAP: Bilgelik, geniş bir hayat tecrübesi içinde gezmeyi gerektirir. Theorianın, yani tefekkürün ikinci anlamı, bununla ilişkili olarak, gezmektir. Eski Yunan dünyasında bu işin piri, Ksenophanes’ti. Ahlaki ustalığın olabilmesi için toplumun ve kendi içimizin gözlenmesi gerekir. Sophos olmak, uzun yaşamakla değil, tecrübe zenginliğiyle gerçekleşebilir.
Bilgelik, geniş bir hayat tecrübesi içinde gezmeyi gerektirir. Theorianın, yani tefekkürün ikinci anlamı, bununla ilişkili olarak, gezmektir. Eski Yunan dünyasında bu işin piri, Ksenophanes’ti. Ahlaki ustalığın olabilmesi için toplumun ve kendi içimizin gözlenmesi gerekir. Sophos olmak, uzun yaşamakla değil, tecrübe zenginliğiyle gerçekleşebilir.
#15
SORU: Mythos nedir?
Mythos nedir?
CEVAP: Mitoslar, o mitoslara inanan insan bireylerine ve topluluklarına evrenle, insanla, toplumla ilgili birtakım teorik çözümler önerir. Mythos (mitos), bir yaşama ve düşünme tarzı, dünyayı anlama biçimidir. Çünkü mitolojik düşünme, her şeyden önce insanın, “Neredeyim? Evren nedir? Bu dünya nasıl meydana geldi?” gibi sorularına cevap verir.
Mitoslar, o mitoslara inanan insan bireylerine ve topluluklarına evrenle, insanla, toplumla ilgili birtakım teorik çözümler önerir. Mythos (mitos), bir yaşama ve düşünme tarzı, dünyayı anlama biçimidir. Çünkü mitolojik düşünme, her şeyden önce insanın, “Neredeyim? Evren nedir? Bu dünya nasıl meydana geldi?” gibi sorularına cevap verir.
#16
SORU:
Mitolojik düşünmeyle modern düşünmenin farkı nedir?
CEVAP: Mitolojik düşünmede tabiatla konuşulur, diyalog kurulur, ona saygı duyulur. Fakat modern düşünmede ‘ben-sen bağı’ yoktur, ‘ben-o bağı’ vardır. O, cansız olarak görülür ve benim irademin üzerinde iş göreceği malzeme olarak değerlendirilir.
Mitolojik düşünmede tabiatla konuşulur, diyalog kurulur, ona saygı duyulur. Fakat modern düşünmede ‘ben-sen bağı’ yoktur, ‘ben-o bağı’ vardır. O, cansız olarak görülür ve benim irademin üzerinde iş göreceği malzeme olarak değerlendirilir.
#17
SORU:
Mitolojik düşünmenin özü nedir?
CEVAP: Mitolojik düşünmenin özü, içinde yaşanılan evrene, doğaya, çevreye saygılı olmaktır. Bu da her şeyden önce, bu evrenin dayandığı kuralları bilmeye ve onlara saygı duymaya dayanır. Bu düşünmede, nedenler fazla söz konusu edilmez.
Mitolojik düşünmenin özü, içinde yaşanılan evrene, doğaya, çevreye saygılı olmaktır. Bu da her şeyden önce, bu evrenin dayandığı kuralları bilmeye ve onlara saygı duymaya dayanır. Bu düşünmede, nedenler fazla söz konusu edilmez.
#18
SORU:
Mitosların felsefeye dönüşmesi nasıl olmuştur?
CEVAP: Yüklendikleri işlevi yerine getiremez olduklarında mitoslar yerlerini felsefeye bırakmışlardır. Bir başka biçimde söylenirse, mitosların insanın gündelik hayatında karşılaştığı sorunlara çözüm üretmekten uzaklaşması ile felsefenin ortaya çıkması eş zamanlıdır. Öte yandan, felsefenin ortaya çıkışı mitosların tümüyle ortadan kalkması ile sonuçlanmamıştır. Bir başka deyişle, felsefe içinde mitoslar etkinliklerini sürdürmüşlerdir.
Yüklendikleri işlevi yerine getiremez olduklarında mitoslar yerlerini felsefeye bırakmışlardır. Bir başka biçimde söylenirse, mitosların insanın gündelik hayatında karşılaştığı sorunlara çözüm üretmekten uzaklaşması ile felsefenin ortaya çıkması eş zamanlıdır. Öte yandan, felsefenin ortaya çıkışı mitosların tümüyle ortadan kalkması ile sonuçlanmamıştır. Bir başka deyişle, felsefe içinde mitoslar etkinliklerini sürdürmüşlerdir.
#19
SORU:
Mitolojik düşünceye göre ezeli-ebedi madde nedir?
CEVAP: Mitolojik düşünmede ezelî ebedî madde vardır. Bu ezelî ebedî madde yaratılmamıştır. Yani yoktan var etme yoktur. Bütün bunların arkasında başka bir varlık olabilir mi diye düşünülmez. Bu madde, bugünkü maddeye benzemez. Bu madde canlı, ruhlu ve tutsaktır. Bu maddeyle birlikte mevcut olan bir irade, akıl, bu maddeyi harekete geçirir; düzenlenmesinde etkili olur. Bu madde, bu akıl gücü tarafından şekillendirilip planlanır. Yani, evrenin rastgele meydana geldiği düşünülmez.
Mitolojik düşünmede ezelî ebedî madde vardır. Bu ezelî ebedî madde yaratılmamıştır. Yani yoktan var etme yoktur. Bütün bunların arkasında başka bir varlık olabilir mi diye düşünülmez. Bu madde, bugünkü maddeye benzemez. Bu madde canlı, ruhlu ve tutsaktır. Bu maddeyle birlikte mevcut olan bir irade, akıl, bu maddeyi harekete geçirir; düzenlenmesinde etkili olur. Bu madde, bu akıl gücü tarafından şekillendirilip planlanır. Yani, evrenin rastgele meydana geldiği düşünülmez.
#20
SORU: Mysterie nedir?
Mysterie nedir?
CEVAP: Mysterie, iman edenlere günahlardan arınma, öte dünyada mutluluk içinde yaşama sağlayan gizli kült(din)lere verilen isimdir. Mysterie mensupları, törenlerini gizli tutmayı kutsal bir vazife sayarlardı. Dionyosçuluk, bu tür en önemli kültler arasında yer almaktadır. Bu kültün kurucusu olarak kabul edilen, Dionyos (Dionysos) bağ, şarap ve mistik vecd tanrısı olarak bilinmektedir.
Mysterie, iman edenlere günahlardan arınma, öte dünyada mutluluk içinde yaşama sağlayan gizli kült(din)lere verilen isimdir. Mysterie mensupları, törenlerini gizli tutmayı kutsal bir vazife sayarlardı. Dionyosçuluk, bu tür en önemli kültler arasında yer almaktadır. Bu kültün kurucusu olarak kabul edilen, Dionyos (Dionysos) bağ, şarap ve mistik vecd tanrısı olarak bilinmektedir.
#21
SORU:
Eski Yunan'da ne tür bir din hakimdir?
CEVAP: Eski Yunan’da vahiy bilgisine dayalı kurumsallaşmış bir din yoktur. Bunun yerine bolca esinlenme vardır. Esinlenme, tek bir kişinin kalbine yönelmiş ilhamlar biçiminde ortaya çıkar.
Eski Yunan’da vahiy bilgisine dayalı kurumsallaşmış bir din yoktur. Bunun yerine bolca esinlenme vardır. Esinlenme, tek bir kişinin kalbine yönelmiş ilhamlar biçiminde ortaya çıkar.
#22
SORU: Mitolojik düşünce doğal olaylar arasındaki ilişkiyi nasıl yorumlar?
Mitolojik düşünce doğal olaylar arasındaki ilişkiyi nasıl yorumlar?
CEVAP: Mitolojik düşünce, doğal olaylar arasındaki ilişkiyi nedensellik açısından değil, mitolojik olarak açıklamaktadır. Doğadaki her varlığın nedeni doğal olmayan bir güçtür. Ayrıca, mitolojik düşünce, insanların içinde bulunduğu toplumsal ilişkileri doğaya yansıtmaktadır.
Mitolojik düşünce, doğal olaylar arasındaki ilişkiyi nedensellik açısından değil, mitolojik olarak açıklamaktadır. Doğadaki her varlığın nedeni doğal olmayan bir güçtür. Ayrıca, mitolojik düşünce, insanların içinde bulunduğu toplumsal ilişkileri doğaya yansıtmaktadır.
#23
SORU:
Mitos temelli dünyadaki erdemler nelerdir?
CEVAP: Mitos temelli dünyadaki en temel erdemlerden biri, haddini bilmektir. Çünkü bu dünyaya göre herkesin belirli erdemleri vardır. Bu erdemin anlamı herkesin belirli alışkanlık ve yetileri olduğudur. Kralın erdemi, iyi yönetici olmaktır. Bu dünyadaki diğer bir erdem, sözünü bilerek konuşmaktır. Erkekler açısından savaşçılığı, oturup kalkmasını ve konuşmasını bilmek önemlidir. Bu kültür dünyasının iki temel sophiası, iyi savaşmak ve güzel konuşmaktır.
Mitos temelli dünyadaki en temel erdemlerden biri, haddini bilmektir. Çünkü bu dünyaya göre herkesin belirli erdemleri vardır. Bu erdemin anlamı herkesin belirli alışkanlık ve yetileri olduğudur. Kralın erdemi, iyi yönetici olmaktır. Bu dünyadaki diğer bir erdem, sözünü bilerek konuşmaktır. Erkekler açısından savaşçılığı, oturup kalkmasını ve konuşmasını bilmek önemlidir. Bu kültür dünyasının iki temel sophiası, iyi savaşmak ve güzel konuşmaktır.
#24
SORU: Homeros’un destanlarında geçen Tanrı anlayışı nasıldır?
CEVAP: Homeros’un destanlarında geçen Tanrı anlayışı, insan biçimlidir (antropomorfik). Yani tanrılar, insan şeklinde tasavvur edilmektedir. Ama onlar ölümsüz, biz ise ölümlüyüz. Yalnız, tanrıların yiyecekleri özel yiyeceklerdir. Tanrılar insan biçimli olmakla kalmıyor, insanların bütün inançları onlarda da var, insanlar arasındaki savaşlara da katılıyor, taraf tutuyorlar.
#25
SORU: Gerek Hesiodos’un gerekse Homeros’un fikirleri Eski Yunan felsefesine hangi temel kabulleri sağlamıştır?
Gerek Hesiodos’un gerekse Homeros’un fikirleri Eski Yunan felsefesine hangi temel kabulleri sağlamıştır?
CEVAP: - Homeros’un doğuştan erdem fikri.
- Hesiodos’un kötümser tarih anlayışı.
- İnsan bilgisi ile tanrısal bilgi ayırımı.
- Doğada bir düzenlilik olduğu fikri.
- Kulaktan duyma bilgilerle doğrudan görmenin bilgisi arasında ayrım yapılması.
- Evrenin temel maddesinin ezelî ve ebedî olduğu fikri.
- Bu maddenin belli bir zaman içinde, oluşum ve dönüşümlerle, kosmos hâline geldiği fikri.
- Ana maddenin canlı olarak tasavvur edilmesi, böylece onun dönüşüm nedeninin ne olduğuna ilişkin sorunun belli bir biçimde cevaplanmasının sağlanması.
- Başlangıçta var olduğu kabul edilen belirsiz, sınırsız, şekilsiz maddenin belirli, sınırlı, şekilli kosmos hâline dönüşmüş olduğu fikri.
- Homeros’un doğuştan erdem fikri.
- Hesiodos’un kötümser tarih anlayışı.
- İnsan bilgisi ile tanrısal bilgi ayırımı.
- Doğada bir düzenlilik olduğu fikri.
- Kulaktan duyma bilgilerle doğrudan görmenin bilgisi arasında ayrım yapılması.
- Evrenin temel maddesinin ezelî ve ebedî olduğu fikri.
- Bu maddenin belli bir zaman içinde, oluşum ve dönüşümlerle, kosmos hâline geldiği fikri.
- Ana maddenin canlı olarak tasavvur edilmesi, böylece onun dönüşüm nedeninin ne olduğuna ilişkin sorunun belli bir biçimde cevaplanmasının sağlanması.
- Başlangıçta var olduğu kabul edilen belirsiz, sınırsız, şekilsiz maddenin belirli, sınırlı, şekilli kosmos hâline dönüşmüş olduğu fikri.
#26
SORU: Yunan mitolojisi insanı nasıl yorumlar?
Yunan mitolojisi insanı nasıl yorumlar?
CEVAP: Yunan mitolojisinde, insanın bünyesinde titanik, kötü güçler olduğuna dair bir yan vardır. Bu kötü yan hemen tüm kültürlerde bedeni aşağılama biçiminde kendisini gösterir. Fakat insanın içinde tanrı Dionysos, yani ilahi, ölümsüz bir yön vardır. O hâlde insan bir yönüyle maddi, bir yönüyle tanrısaldır. Bu düşünce Yunan insanına, tanrısal adaleti insan âlemine taşımakta yardımcı olmuştur.
Yunan mitolojisinde, insanın bünyesinde titanik, kötü güçler olduğuna dair bir yan vardır. Bu kötü yan hemen tüm kültürlerde bedeni aşağılama biçiminde kendisini gösterir. Fakat insanın içinde tanrı Dionysos, yani ilahi, ölümsüz bir yön vardır. O hâlde insan bir yönüyle maddi, bir yönüyle tanrısaldır. Bu düşünce Yunan insanına, tanrısal adaleti insan âlemine taşımakta yardımcı olmuştur.
#27
SORU:
Eski Yunan dünyasında maddenin ortaya çıkışı ile ilgili nasıl bir görüş hakimdir?
CEVAP: Eski Yunan dünyasında maddenin ortaya çıkmasında tanrıların bir etkisi yoktur. Ama yine de onların doğadaki olaylara müdahaleleri vardır. Homeros’ta insanın nasıl yaratıldığına ilişkin bir bilgi yok. Hesiodos’ta ise eskiden var olan bir soy- dan, Altın Çağ’dan bahsedilir. Bunu Kronos yaratmış. Bu soy, cennette yaşamış bir soydur. Bir tek ipucu budur. Kronos, bir malzemeden insanı şekillendirdi, denmektedir.
Eski Yunan dünyasında maddenin ortaya çıkmasında tanrıların bir etkisi yoktur. Ama yine de onların doğadaki olaylara müdahaleleri vardır. Homeros’ta insanın nasıl yaratıldığına ilişkin bir bilgi yok. Hesiodos’ta ise eskiden var olan bir soy- dan, Altın Çağ’dan bahsedilir. Bunu Kronos yaratmış. Bu soy, cennette yaşamış bir soydur. Bir tek ipucu budur. Kronos, bir malzemeden insanı şekillendirdi, denmektedir.
#28
SORU:
Eski Yunan'da evrenin yapısı nasıl tarif edilir?
CEVAP: Evrenin yapısını çıplak gözle bakınca üç kısma ayırmaktadırlar: Gökyüzü, yeryüzü ve sular. Ancak gökyüzü ile yeryüzü arasında, bir hava olayı vardır. Yani sıradan, yalınkat bir insanın dikkatini çeken dört temel konu vardır.
Evrenin yapısını çıplak gözle bakınca üç kısma ayırmaktadırlar: Gökyüzü, yeryüzü ve sular. Ancak gökyüzü ile yeryüzü arasında, bir hava olayı vardır. Yani sıradan, yalınkat bir insanın dikkatini çeken dört temel konu vardır.
#29
SORU: Hesiodos’un doğa anlayışı nasıldır?
Hesiodos’un doğa anlayışı nasıldır?
CEVAP: Hesiodos’un doğa anlayışında düzen ve yasa hâkimdir. Özellikle gökyüzündeki yasa, sarsılmaz bir yasadır. Hesiodos’un kozmoloji ve doğa anlayışında temel kavram, khaostur. Bundan diğer maddeler zaman içinde çıkarak düzenli ve güzel evren, kosmos meydana gelmiştir.
Hesiodos’un doğa anlayışında düzen ve yasa hâkimdir. Özellikle gökyüzündeki yasa, sarsılmaz bir yasadır. Hesiodos’un kozmoloji ve doğa anlayışında temel kavram, khaostur. Bundan diğer maddeler zaman içinde çıkarak düzenli ve güzel evren, kosmos meydana gelmiştir.
#30
SORU: Hesiodos’un yaşadığı dönemde Perslerin siyasi ve askeri baskısı eski Yunan dünyasının yaşam ve düşüncelerine nasıl etki etmiştir?
Hesiodos’un yaşadığı dönemde Perslerin siyasi ve askeri baskısı eski Yunan dünyasının yaşam ve düşüncelerine nasıl etki etmiştir?
CEVAP: Hesiodos’un yaşadığı dönemde Eski Yunan dünyası üzerine Persler hep siyasi ve askeri basınç yapıyorlardı. Gerçekleşen siyasal ve toplumsal değişme sonucunda toplumun bir kesimi şehirde zanaat öğrenmeye ve ticaret- le uğraşmaya başlamıştır. Gemiler yapılmış, Doğu Akdeniz’de Fenikeliler ve Mısırlılarla alışveriş yapılmıştır. Bunun sonucunda yeni kültürlerle tanışılınca düşünme ve algılama ufukları genişlemiş, ticaret ve gemicilikle zenginlik artmaya başlamıştır.
Hesiodos’un yaşadığı dönemde Eski Yunan dünyası üzerine Persler hep siyasi ve askeri basınç yapıyorlardı. Gerçekleşen siyasal ve toplumsal değişme sonucunda toplumun bir kesimi şehirde zanaat öğrenmeye ve ticaret- le uğraşmaya başlamıştır. Gemiler yapılmış, Doğu Akdeniz’de Fenikeliler ve Mısırlılarla alışveriş yapılmıştır. Bunun sonucunda yeni kültürlerle tanışılınca düşünme ve algılama ufukları genişlemiş, ticaret ve gemicilikle zenginlik artmaya başlamıştır.
#31
SORU: Hesiodos’ta prometheus problemi nedir?
Hesiodos’ta prometheus problemi nedir?
CEVAP: Hesiodos’ta tüm bu konuların etrafında toplandığı bir problem vardır: Prometheus problemi. Metheus akıl demektir. Pro ön-eki ile birlikte, prometheus, ‘akılca önde gelen’dir. Eski Yunan dünyasında tanrılarla insanlar sürekli ilişki içindeler ve tanrılar çoğu zaman daha baştan itibaren kandırılabilir olarak gözükür. Bu sebeple filozofların önünde engel teşkil etmemişlerdir. Bunun yanı sıra, insanlarla tanrılar arasında sürekli bir kavga da mevcuttur.
Hesiodos’ta tüm bu konuların etrafında toplandığı bir problem vardır: Prometheus problemi. Metheus akıl demektir. Pro ön-eki ile birlikte, prometheus, ‘akılca önde gelen’dir. Eski Yunan dünyasında tanrılarla insanlar sürekli ilişki içindeler ve tanrılar çoğu zaman daha baştan itibaren kandırılabilir olarak gözükür. Bu sebeple filozofların önünde engel teşkil etmemişlerdir. Bunun yanı sıra, insanlarla tanrılar arasında sürekli bir kavga da mevcuttur.