ÖRGÜT KURAMI Dersi ELEŞTİREL YÖNETİM ÇALIŞMALARI soru cevapları:

Toplam 41 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Eleştirel kuram hangi sorudan doğmuştur?


CEVAP:

Toplumsal olguları betimleyip açıklamakla
yetinmeyen aynı zamanda elefltiren bir bilimsel teori
mümkün müdür? Sorusundan doğmuştur


#2

SORU:

Eleştirel kuramın iddiası nedir?


CEVAP:

Toplumsal dünyanın incelenmesi söz konusu
olduğunda, bilimsel bilginin ancak eleştiri yoluyla
üretilebileceğini iddia eder


#3

SORU:

Eleştirel kuram literatürde hangi farklı kavramlarla
ifade edilmektedir?


CEVAP:

Literatürde bazen radikal sosyoloji, müdahaleci
sosyoloji, eleştirel yorumlayıcı sosyoloji vb. kavramlarla
ifade edildiği de görülmektedir. Hatta zaman zaman
sömürü, baskı, adaletsizlik, dengesiz güç ilişkileri, çarpık
iletişim, sınıf çatışması, cinsiyet ayrımcılığı vb. eleştirel
bir duruşu gerektiren çok sayıda kavramın dahil edildiği
geniş anlamlı bir terim olarak da kullanılmaktadır.


#4

SORU:

Eleştirel kuramın en temel özelliği nedir?


CEVAP:

Pozitivist toplum kuramına yönelik itirazı ve ona
ilişkin sorgulamalarıdır. Eleştirel yaklaşıma göre
pozitivizm, insan özgürleşmesinin ana araçları olan
eleştirel teorilere karşı en ciddi tehdittir.


#5

SORU:

Eleştirel kuram kimliğini nerede bulmuştur?


CEVAP:

‘Eleştiri’ geleneğinden gelen çok sayıda farklı
teoriden esinlenmesine karşın, kimliğini daha çok
Frankfurt Okulu ile bulmuştur. Eleştirel teorinin bu
çerçevedeki gelişim süreci, ilki 1923’te Frankfurt’ta
kurulan Sosyal Araştırma Enstitüsü etrafındaki çalışmalar,
ikincisi ise Jürgen Habermas’ın (1929-..) yakın dönem
çalışmaları olmak üzere iki dönemden oluşur. Eleştirel
teorinin gelişiminde bir kilometre taşı olan Frankfurt
Okulu, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü adı altında 1923
y›l›nda Frankfurt Üniversitesi bünyesinde kurulmuş bir
araştırma okuludur.


#6

SORU:

Eleştirel teori temelde kimliğini kime borçludur?


CEVAP:

Eleştirel teori gelişimini temelde Max
Horkheimer’a (1895-1973) borçludur. Çünkü Horkheimer
ile birlikte Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde eleştirel
teoriyi geliştirecek, adları Frankfurt Okulu ile anılacak
yeni bir kadro (Theodor Adorno ve Herbert Marcuse gibi)
oluşmuştur. Bu teorisyenler, çok farklı sosyal bilim
alanlarından gelmişlerdir. İktisatçı ve siyaset bilimci
ağırlıklı teorisyen profili, Horkheimer döneminde
ekonomiden sanata, felsefeden sosyolojiye, siyaset
biliminden psikanalize uzanan geniş bir yelpazeye
yayılmıştır. Bu çeşitlilik, eleştirel teorinin disiplinlerarası
bir sosyal teori olarak gelişmesini sağlamıştır. Çok
disiplinli olma özelliği, Frankfurt Okulu’nda yapılan
araştırmalardaki felsefe ile sosyal teori arasındaki
sınırların kaldırılması çabasını da desteklemiştir.


#7

SORU:

Frankfurt okulu adını nereden alır?


CEVAP:

Adını 1923 yılında Frankfurt’ta kurulan Araştırmalar Enstitüsü’nden alan, bu enstitü çevresinde toplanan kimi
önemli düşünürlerin meydana getirdiği harekete ya da
düşünce akımına verilen addır.


#8

SORU:

Frankfurt Okulunun eleştirel teorisi özünde nedir?


CEVAP:

Frankfurt Okulu’nun eleştirel teorisi, özünde bir
ideoloji eleştirisi olarak görü- lebilir. Eleştirel teori, sosyal
ilişkilere sinmiş olan ideolojik yanılsamaları ortaya çıkarmaya
çalışır; toplumsal olgulara ilişkin taraflı ve yanlış
açıklamalar ortaya koyan teorileri eleştirel bir analize tabi
tutar. Bu yaklaşımın önemli bir özelliği, toplumdaki
mevcut iş bölümü sistemini ele alması ve bu sistemin
gizlediği ya da maskelediği meseleleri sorgulamasıdır.
Eleştirel teori, insanlara gizli bir baskının varlığını fark
ettirerek, onların bu baskıdan kurtulmalarını sağlayacak
özgürleştirici bir bilgi oluşturmayı amaçlar. Başka bir
deyişle eleştirel teoriye göre sosyal bilim, insanların
koşulları değiştirmesine ve kendileri için daha yeni bir
dünya kurmasına yardımcı olmak üzere maddi dünyanın
gerçek yapılarını açığa çıkarmak ister. Bunun için de
“yüzeydeki yanılsamaların ötesine bakabilmeyi sağlayan
eleştirel bir sorgulama”ya girişir


#9

SORU:

Eleştirel sosyal bilimin benimsediği yaklaşımın
özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Eleştirel kuramcı için bilimsel araştırma
yürütmenin amacı, sadece toplumsal dünyayı incelemek
değil aynı zamanda onu değiştirmektir. Eleştirel kuramcı
rahatsız edici sorular sorar; çelişkileri ortaya koyar;
ikiyüzlülüğü açığa çıkarır; sıradan insanların, dogmaların
hâkimiyetinden kurtulmalarına yardımcı olur. Eleştirel
sıfatına sahip bir teori ve bilimsel araştırma politik
etiketinden korkmaz ve insanlar için özgürleştirici ve
dönüştürücü bir çaba hâline gelir.
• Eleştirel teoriye göre gerçekliğin birçok düzeyi
vardır ve yüzeyde gözlemlenenler, kolaylıkla
daha derin düzeylerdeki önemli yapıları veya
nedensel mekanizmaları gizleyebilir. Bu tür
çelişkili süreçleri keşfetmek ve anlamak eleştirel
yaklaşımın temel görevidir. Çünkü değişim ve
çatışma her zaman görünür olmayabilir ve
kolaylıkla gözlemlenemeyebilir. Eleştirel
kuramcıya göre toplumsal dünya yanılsama, mit
ve çarpıtmayla doludur.
• Eleştirel kuramcılara göre toplum insanlardan
önce var olur ancak yalnızca onların aktif
katılımıyla sürekli hâle gelir. İnsanlar toplumu
yaratır ve toplum da insanları etkiler. Etkilenen o
insanlar da tekrar yeni toplumsal yapılar
yaratırlar. İnsanlar sürekli devam eden böylesi bir
ilişkisel yapı içinde var olurlar. Eleştirel
yaklaşıma göre insanların açığa çıkmamış bir
potansiyelleri vardır. Bu potansiyel çoğu zaman
gerçekleşmeden kalır çünkü insanlar içinde
bulundukları toplumsal koşullardan
kurtulamayabilirler. Oysa potansiyelin açığa
çıkması için insan, yüzeydeki görünümlerin
ötesine bakmalı ve içinde bulunduğu durumu nasıl değiştirebileceğini düşünmelidir. Eleştirel
kuramcıya göre bilgi, insanları geçmiş düşünme
biçimlerinin zincirlerinden kurtarabilir ve
çevrelerindeki olayların denetimini ele almalarına
yardımcı olabilir. Dolayısıyla eleştirel sosyal
bilim, bilgiyi kullanmaya dönük olarak
dönüştürücü bir bakış açısını benimser.
Dönüştürmek, temelden değiştirmek, ana yapıları
yeniden düzenlemek ve mevcut sınırları aşmak
demektir.


#10

SORU:

Pozitivizm eleştirel teorinin eleştirilerine hangi
nedenlerden dolayı konu olur?


CEVAP:

Pozitivizmde bilgi, gözlem ve deney yoluyla elde
edilir; doğa bilimlerinde olduğu gibi sosyal bilimlerde de
sadece gözlem ve deney yoluyla sınanabilen bilgi
bilimseldir. Sayısal veriler tercih edilir. Eleştirel teoriye
göre, pozitivizmi benimseyen bir sosyolojik bakış açısı
toplumsal olguları doğrudan gözlemlenebilir yönleriyle
yani göründükleri hâlleriyle inceleme konusu yapar; bu
olguların tarih içinde şekillendirildiklerini göz ardı eder.
Oysa toplumsal yaşamın hiçbir parçası, tarihsel bütünle
yani sosyal yapı ile ilişkilendirilmedikçe kavranamaz.
Pozitivizm, şu anki toplumu, devam eden tarihsel sürecin
belirli bir aşaması olarak görmez. Onun yerine
değişmeyen bir toplumsal düzen arayışındadır. Eleştirel
teorisyenler bu nedenle pozitivizmin statükoyu
savunduğuna inanır. Onlara göre pozitivist sosyoloji, tüm
bilimsellik iddiasına rağmen aslında mevcut düzeni
sorgulamayan, hatta onu meşrulaştıran ve devamlılığını
sağlamaya çalışan bir disiplin olarak çalışmaktadır.
Eleştirel yaklaşım, pozitivist sosyal bilimi anti-demokratik
olmakla ve aklın kullanımında hümanist olmamakla
eleştirmiştir. Çünkü bireylerin hislerinin ve düşüncelerinin
etkisini önemsemez; toplumsal bağlamı ve değerleri
görmezden gelir.
• Eleştirel teorisyenler pozitivizmin mutlak akıl ve
mutlak doğru kavramlarına da itiraz ederler.
Onlara göre bilgi sistemleri ve akıl, tarihsel ve
toplumsal ürünlerdir; toplumsal tecrübeler
yoluyla oluşurlar. Dolayısıyla bir sosyal
bilimcinin ürettiği bilgi tüm ülkeler ve tüm
kültürler için geçerli olmayabilir, olması da
gerekmez. Yerelin bilgisi de bir o kadar
değerlidir.
• Eleştirel yaklaşıma göre bir teori kendine
dönebilmeli, kendi savundukları üzerinde de
düşünebilmelidir. Başka bir deyişle bir teori,
içinden doğduğu toplumsal bağlamın ve tarihsel
köklerinin de farkında olmalıdır.


#11

SORU:

Eleştirel kuramın yönetim alanına uygulanması nasıl
başlamıştır?


CEVAP:

Eleştirel kuramın yönetim alanına uygulanması
“aşırı örgütlenme ve bürokratikleşmenin örgütsel ve
toplumsal hayat üzerindeki olumsuz etkilerinin” merak edilmesiyle başlamıştır. 20. yüzyıl boyunca önemli bir
uygulama alanı ve bir sosyal grup olarak yönetimin
büyüyen sosyal gücü sıklıkla incelenmiş ve çeşitli
eleştirilere konu olmuştur. Ancak, tüm bu eleştiri
çabalarını tek bir isim alt›nda toplama girişimi 1990’larda
kendini göstermiştir. Alvesson ve Willmott’un 1992
yılında yayımladıkları Critical Management Studies
(Eleştirel Yönetim Çalışmaları) adlı kitap eleştirel yönetim
çalışmalarının başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Eleştirel yönetim çalışmaları, örgütlerle ilgili mevcut ve
yaygın düşünme biçimlerinin ve uygulamalarının
doğruluğunu ve otoritesini sorgulayan bir hareket olarak
doğmuştur.


#12

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmalarının ortaya çıkışını
hızlandıran gelişmeler nelerdir?


CEVAP:

1980’lerde İngiltere’de kendini gösteren
sendikalaşma karşılaştığı sonucu yö- netici kesim güç
kazanmıştır. Bu dönemde yönetimde etkinlik, verimlilik,
performans gibi kavramlar ön plana çıkmış, bunu
sağlayacak olan yöneticilere özel bir önem verilmiştir.
• Bütünüyle yöneticilerin uzmanlığına bırakılan
örgütler alabildiğine bürokratik ve hantal yapılar
hâline gelmiştir. Bu durum, küreselleşen
kapitalizmin yarattığı rekabet koşullarına ayak
uyduramayan bu örgütlerdeki batı yönetim
modellerinin sorgulanmasını gündeme
getirmiştir.
• Yönetim krizini ortaya çıkaran temel nedenin
modernist yönetim biliminin kendisi olduğu
düşünülmüştür. Pozitivizmin yönetim
araştırmalarında yarattığı yöntem krizi, alternatif
araştırma yaklaşım ve yöntemlerine kapı açmıştır.
Eleştirel yönetim çalışmaları, bu temel gelişmeler
sonucunda doğmuş ve 90’lı yılların ikinci
yarısından itibaren de kabul görmeye başlamıştır.


#13

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmalarının temel amacı nedir?


CEVAP:

Geleneksel ve yaygın kabul görmüş yönetim
düşüncesini eleştirerek, örgütsel hayatta kullanılan
kavramların arka planını teşhir etmektir. Bu şekilde,
mevcut yönetim uygulamalarının önemli oranda
değiştirilmesine çalışır. Eleştirel yönetim çalışmalarına
göre yönetim, siyasi, kültürel ve ideolojik bir olgudur. Bu
nedenle yönetimin faaliyetlerinden ve ideolojisinden
etkilenen sessiz çoğunluğa söz hakkı verilmesi gerekir.
Eleştirel yönetim çalışmaları, hiçbir baskının olmadığı ve
herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu toplumlar ve örgütler
yaratmak için bilgi üretir. Elefltirel yönetim yaklaşımı,
yaygın yönetim ve örgütlenme biçimlerinin sosyal ve
ekolojik yaşama zarar vermeksizin yürütülemeyeceğini
düşünür. Odaklandığı konu, yöneticilerin başarısızlıkları
veya örgütlerdeki kötü yöneticilik deneyimleri değildir.
Örgütler düzeyindeki tespitlerinden yola çıkarak sosyal ve
ekonomik sistemlerdeki sosyal adaletsizlikleri değiştirmek
ister.


#14

SORU:

2001 yılında Amerika’da Yönetim Akademisi
tarafından yapılan Eleştirel Yönetim Çalışmaları
toplantısının düzenlenme amacı ne şekilde ifade
edilmiştir?


CEVAP:

Modern organizasyonların adalet, birlik, ekolojik
denge, sosyal ve bireysel geliflim gibi toplumun bütününü
ilgilendiren hedefler yerine sadece kâr hedefi ile hareket
ettiklerine inanıyoruz. Kâr elde edecek şekilde çalışmanın,
diğer toplumsal hedeflere de otomatik olarak ulaşmamızı
sağlayacağı düşüncesini şiddetle eleştiriyoruz. Böylesi bir
‘tek-taraflı’ sistemin sağlayacağı olası bir ilerleme zaten
son derece maliyetli olacaktır. Sığ hedeflerle hareket eden
firmalar birer baskı aracı olmaktan ileri gidemezler. Biz
kişilerin kendilerini bu baskı mekanizmalarından
kurtarmalarına yardımcı olmak istiyoruz. Bu nedenle birey
olarak yöneticileri değil ama işletme yönetimi
uygulamalarının yarattığı tek-taraflı sistemi sorgulamak
üzere yola çıktık. Feminist, ırkçılık karşıtı, ekoloji dostu,
emekçi dostu vb. elefltirel gruplara kapımızı açıyoruz.
‘Eleştirel’ kavramı bizim için yalnızca Frankfurt
Okulu’nun temsil ettiği eleştirel teoriye işaret etmiyor.
Mevcut baskıcı yönetim sistemlerini anlamamızı
sağlayacak her türlü teorik geleneğe açığız denmiştir.


#15

SORU:

Eleştirel yönetim bakış açısıyla yürütülen tüm
çalışmalarda temel bazı benzerlikler nelerdir?


CEVAP:

Eleştirel yaklaşım, “Örgütlerde devam eden düzen
neyse, o zaten olması gerekendir. Alternatif bir işleyişten
bahsedilemez. Mevcuttaki yönetim uygulamaları en
iyisidir ve böylece devam etmelidir” şeklindeki
düşüncelere karşı çıkar. Hiyerarşi, aşırı iş yükü, yoğun
bireylerarası rekabet veya belirli kesimlerin çıkarlarının
sürekli olarak korunması, örgütler için doğal ve
kaçınılmaz değildir. Her uygulama sorgulanabilir ve
değiştirilebilir. Eleştirel yönetim çalışmaları, örgütlerde
belli bir kesimin çıkarlarının herkesin ortak çıkarı gibi
gösterilmesine karşı çıkar. Eleştirel yaklaşıma göre
işletmelerde karar alma ve uygulamada öncelik
yöneticilere tanınmıştır. İşletme ve yöneticiler için iyi
olanın çalışanlar için de en iyisi olduğu düşünülür. Oysa
yönetilen kesimin yararına kullanılabilecek daha insancıl
yönetim biçimleri bulunabilir. İşletme yönetiminde
geleneksel bakış, performansın sürekli olarak artırılması
gerektiğini söyler. Bu hedef için çalışanların kapasitelerini
en etkin şekilde kullanmak ve onları düzenli olarak
kontrol etmek gerekir. Takım çalışması, kararlara katılım,
iş zenginleştirme vb. uygulamalar çalışanların iş
performansını artırdığı için önemsenir ve tavsiye edilir.
Eleştirel yaklaşım ise çalışanların, yalnızca işletme
çıkarlarını artırmanın araçları olarak görülmesini eleştirir.
Eleştirel yönetim çalışmalarında çalışanlar işletmenin birer
üyesi olarak dikkate alınır ve çıkarları korunur.


#16

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmaları hangi konuları inceleme
eğilimindedir?


CEVAP:

Eleştirel yönetim çalışmaları, mevcut toplum
yapısının, saplantılı şekilde verimliliğe odaklanan,
kapitalist, ırkçı ve emperyalist bir yapı olduğunu vurgular.

Fakat bu geçici olabilir çünkü içinde olduğumuz, tarihin
akışı içinde yaşanan bir andır; olası bir dönüşümün
tohumlarını da kendi içinde taşır. Eleştirel yönetim
araştırmaları bu bakış açısı nedeniyle, modern
bürokrasilerdeki çalışma şekillerinin yarattığı “derin
yabancılaşma”, “işçi sınıfının yaşadığı adaletsiz ve eşitsiz
durumlar”, “örgütlerde kadınların ve azınlıkların
deneyimleri” vb. konuları inceleme eğilimi gösterir


#17

SORU:

Geleneksel yönetim uygulamalarında yönetimin işlevi
nedir?


CEVAP:

Geleneksel yönetim uygulamalar›nda yönetimin
ifllevi üretim faktörlerini organize etmektir. ‹nsan gücü de
bir üretim faktörüdür ve etkin ve kârl› flekilde
çal›flt›r›lmal›- d›r. Dolay›s›yla insan kaynaklar› ve
örgütsel düzenlemeler ç›kt›lar› en yüksek düzeyine
ulaflt›racak kadar etkin olup olmad›klar› kriteri ile
de¤erlendirilir. Çal›flma koflullar›n›n iyilefltirilmesi veya
çal›flanlar›n kendilerini gelifltirmeleri için gerekli
düzenlemelerin yap›lmas› öncelikli de- ¤ildir. Bunlar,
ancak iflletme performans›na katk› yapabileceklerse ya da
iflletmenin a¤›r ve bunalt›c› beklentilerini biraz olsun
makul gösterebileceklerse kabul edilir. Uygulamalar›n
politik ve ahlaki sonuçlar› üzerinde düflünülmez ve
sorgulamalara izin verilmez.


#18

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmalarında özgürleşme nedir?


CEVAP:

Eleştirel yönetim çalışmaları iş süreçlerini
insanileştirme, bürokratik yapılara alternatif yaratma, iş
yerinde demokrasiyi gerçekleştirme, yönetime çalışanların
katılımını sağlama amaçlarını taşır. Yönetimin baskıcı ve
tahripkâr yönlerini ve bunun nasıl giderilebileceğini ortaya
koymaya çalışır. İnsanı sadece yararlanılacak bir araç
olarak gören anlayışı eleştirir. Eleştirel yönetim
çalışmalarının bu düşünceden yola çıkılarak geliştirilen
önemli kavramlarından biri özgürleşmedir. özgürleşme,
çalışanlara hayırsever yöneticileri tarafından bahşedilen
bir şey olarak algılanmamalıdır. Özgürleşme, bireyin
sosyal ve psikolojik sınırlamalardan kendisini
kurtarmasıdır.


#19

SORU:

Güç kavramı eleştirel kuramda yeri nedir?


CEVAP:

Güç kavramı, hemen her eleştirel yönetim çalışmasının
merkezindedir çünkü eleştirel yaklaşıma göre örgütler, güç
ilişkilerinin yeniden ve yeniden üretildiği yerlerdir.
Bireysel ve örgütsel gücün hissedildiği her uygulama,
sınıf, ırk, cinsiyet ayrımcılığı gibi sosyal eşitsizliklerin
görülmesine neden olabilir. Bu baskıya direnç gösterilmesi
ve değişimin talep edilmesi de yine başka bir gücü
gerektirir. Gücün bu ikinci biçimi için daha demokratik
yasalara veya güçlü sosyal hareketlere ihtiyaç duyulabilir.
Elefltirel yaklaşıma göre, bu tür taleplerin eksikliği
durumunda batı ekonomilerindeki yöneticiler, herhangi bir
etnik gruba dâhil olmamaya, milliyetçi, erkek ve
heteroseksüel olmaya dayalı egemenliklerini artırırlar. Bu
durumda farklı olan herkes (yani kadınlar, farklı etnik
gruba mensup olanlar, farklı cinsiyete ve inançlara sahip
olanlar, zihinsel ya da bedensel engelli olanlar, vb.)
ötekidir.


#20

SORU:

Takım çalışmalarına bakış açısı nedir?


CEVAP:

Yaygın yönetim literatüründe takım çalışması,
tüm taraflara yarar sağlayan bir uygulama olarak sunulur.
Bu tür bir çalışma biçiminin çalışanları daha fazla tatmin
ettiği, işletmeler için de etkin bir yöntem olduğu söylenir.
Bazı eleştirel yönetim araştırmaları, özellikle de yönetimin
artan performans kriterleri belirlediği durumlarda, takım
üyelerinin örgüt değerlerini ve hedeflerini nasıl tutkulu
şekilde benimsediklerini ortaya koymaktadır. Öyle ki
çalışmalarının ilerleyen aşamalarında takım üyeleri
birbirlerini -hatta kendi emeklerini sömürür hâle gelirler
ve bunu takım üyeliğinin gerektirdiği sorumluluk ve
performans adı altında yaparlar. Bu tür bir çalışma hızı ve
tarzı örgüt içi demokratik süreçlerin tıkanmasına sebep
olur ve çalışanlar kendilerine benimsetilmeye çalışılan
değer ve hedefleri sorgulayamaz hâle gelirler. Bu durum,
örgütün takım çalışmasını meşrulaştıran ve örgütteki
herkesin biricik ve büyük bir ailenin üyesi olduğu
şeklindeki söylemle de pekiştirilir


#21

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmalarının genel çerçevesi
nedir?


CEVAP:

Yaratıcılık ve gelişme niteliklerinden yoksun,
kısıtlanmış bir çalışma ortamının doğmasına, kişiler
arasında eşitsizlik yaratan sosyal ilişkilerin ortaya
çıkmasına, bu ilişkilerde öncelikler belirlenirken herhangi
bir ayrımcılık yapılmasına, çalışanların sosyal
gerçeklikleri yok sayılarak düşünce yapılarının
denetlenmesine ve tektipleştirilmesine, ekolojik yapının
önemli düzeyde zarar görmesine, çalışanların, tüketicilerin
ve toplumun değerlerinin ve genel politik-ahlaki
yargılarının kirletilmesine, neden olan tüm örgütsel
yapıları ve yönetim uygulamalarını sorgulamamızın
yolunu açtığını söyleyebiliriz.


#22

SORU:

Eleştirinin sözlük anlamı ve felsefedeki anlamı nedir?


CEVAP:

Bir insanı, bir eseri, bir konuyu, doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit.
Felsefedeki anlamıyla, özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılamadır.


#23

SORU:

Frankfurt Okulu'nun Eleştirel Kuram'ın ortaya çıkmasındaki önemi nedir?


CEVAP:

Eleştirel teorinin gelişiminde bir kilometre taşı olan Frankfurt Okulu, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü adı altında 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi bünyesinde kurulmuş bir araştırma okuludur. Bu dönemde eleştirel kuramcılar daha çok kapitalist ve sosyalist ekonomiler ve işçi hareketinin tarihi üzerine odaklanmışlar ve Marksizm’in felsefi temelleri, ekonomi politik, planlı ekonominin sorunları, işçi sınıfının durumu vb. konuları tartışmışlardır.


#24

SORU:

Eleştirel Kuram gerçek kimliğine hangi tarihler arasında kavuşmaya başlamıştır?


CEVAP:

Eleştirel Kuram'ın  gerçek kimliğine kavuştuğu dönem 1930 ile 1933 yılları arasıdır.


#25

SORU:

Frankfurt Okulu'ndaki yaklaşıma göre eleştirel teorinin özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Frankfurt Okulu’nun eleştirel teorisi, özünde bir ideoloji eleştirisi olarak görülebilir. Eleştirel teori, sosyal ilişkilere sinmiş olan ideolojik yanılsamaları ortaya çıkarmaya çalışır; toplumsal olgulara ilişkin taraflı ve yanlış açıklamalar ortaya koyan teorileri eleştirel bir analize tabi tutar. Bu yaklaşımın önemli bir özelliği, toplumdaki mevcut iş bölümü sistemini ele alması ve bu sistemin gizlediği ya da maskelediği meseleleri sorgulamasıdır.


#26

SORU:

Eleştirel sosyal bilimin benimsediği yaklaşımın temel özellikleri nelerdir?


CEVAP:
  • Eleştirel kuramcı için bilimsel araştırma yürütmenin amacı, sadece toplumsal dünyayı incelemek değil aynı zamanda onu değiştirmektir.
  • Eleştirel teoriye göre gerçekliğin birçok düzeyi vardır ve yüzeyde gözlemlenenler, kolaylıkla daha derin düzeylerdeki önemli yapıları veya nedensel mekanizmaları gizleyebilir.
  • Eleştirel kuramcılara göre toplum insanlardan önce var olur ancak yalnızca onların aktif katılımıyla sürekli hâle gelir. İnsanlar toplumu yaratır ve toplum da insanları etkiler.
  • Eleştirel kuramcıya göre bilgi, insanları geçmiş düşünme biçimlerinin zincirlerinden kurtarabilir ve çevrelerindeki olayların denetimini ele almalarına yardımcı olabilir.

#27

SORU:

Eleştirel kuram ile pozitivizm arasında nasıl bir ilişki vardır? 


CEVAP:

Eleştirel teoriye göre, pozitivizmi benimseyen bir sosyolojik bakış açısı toplumsal olguları doğrudan gözlemlenebilir yönleriyle yani göründükleri hâlleriyle inceleme konusu yapar; bu olguların tarih içinde şekillendirildiklerini göz ardı eder. Oysa toplumsal yaşamın hiçbir parçası, tarihsel bütünle yani sosyal yapı ile ilişkilendirilmedikçe kavranamaz. 


#28

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmalarının ortaya çıkışını hızlandıran gelişmeler nelerdir?


CEVAP:

Eleştirel yönetim çalışmalarının ortaya çıkışını hızlandıran gelişmeler şunlardır:

  • 1980’lerde İngiltere’de kendini gösteren sendikalaşma karşıtlığı sonucu yönetici kesim güç kazanmıştır. Bu dönemde yönetimde etkinlik, verimlilik, performans gibi kavramlar ön plana çıkmış, bunu sağlayacak olan yöneticilere özel bir önem verilmiştir.
  • Bütünüyle yöneticilerin uzmanlığına bırakılan örgütler alabildiğine bürokratik ve hantal yapılar hâline gelmiştir. Bu durum, küreselleşen kapitalizmin yarattığı rekabet koşullarına ayak uyduramayan bu örgütlerdeki batı yönetim modellerinin sorgulanmasını gündeme getirmiştir.
  • Yönetim krizini ortaya çıkaran temel nedenin modernist yönetim biliminin kendisi olduğu düşünülmüştür. Pozitivizmin yönetim araştırmalarında yarattığı yöntem krizi, alternatif araştırma yaklaşım ve yöntemlerine kapı açmıştır.

#29

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmaları hangi konuları inceleme eğilimi göstermektedir?


CEVAP:

Eleştirel yönetim çalışmaları topluluğunun bir üyesi olmak demek genel olarak sol, anti-emperyalist, feminist, çevreci vb. görüşlere yakınlık duymak, geleneksel pozitivist bilim anlayışına ise uzak durmak demektir. Eleştirel yönetim araştırmaları bu bakış açısı nedeniyle, modern bürokrasilerdeki çalışma şekillerinin yarattığı “derin yabancılaşma”, “işçi sınıfının yaşadığı adaletsiz ve eşitsiz durumlar”, “örgütlerde kadınların ve azınlıkların deneyimleri” vb. konuları inceleme eğilimi gösterir.


#30

SORU:

Eleştirel yönetim anlayışına göre özgürleşme nasıl açıklanmaktadır?


CEVAP:

Eleştirel yönetim çalışmalarının bu düşünceden yola çıkılarak geliştirilen önemli kavramlarından
biri özgürleşmedir. Geleneksel örgüt araştırmaları bu tür kavramlarla ilgilenmez çünkü onlara göre yönetimin işi hissedarların, müşterilerin ve çalışanların taleplerini karşılamaktır. Ya da en iyi ihtimalle çalışanların maddi koşulları iyileştirildiğinde bir tür özgürleşmenin sağlanabileceğini düşünürler. Oysa özgürleşme, çalışanlara hayırsever yöneticileri tarafından bahşedilen bir şey olarak algılanmamalıdır. Özgürleşme, bireyin sosyal ve psikolojik sınırlamalardan kendisini kurtarmasıdır.


#31

SORU:

Eleştirel Kuram'a göre, güç kavramının kaç boyutu vardır? 


CEVAP:

Güç kavramı, hemen her eleştirel yönetim çalışmasının merkezindedir çünkü eleştirel yaklaşıma göre örgütler, güç ilişkilerinin yeniden ve yeniden üretildiği yerlerdir. Bireysel ve örgütsel gücün hissedildiği her uygulama, sınıf, ırk, cinsiyet ayrımcılığı gibi sosyal eşitsizliklerin görülmesine neden olabilir. Bu baskıya direnç gösterilmesi ve değişimin talep edilmesi de yine başka bir gücü gerektirir. Gücün bu ikinci biçimi için daha demokratik yasalara veya güçlü sosyal hareketlere ihtiyaç duyulabilir. 


#32

SORU:

Eleştirel yönetim bakış açısıyla yürütülen tüm çalışmalarda görülen benzer özellikler nelerdir?


CEVAP:

Benzer görülen özellikler şunlardır:

  • Eleştirel yaklaşım çalışmalarında; hiyerarşi, aşırı iş yükü, yoğun bireylerarası rekabet veya belirli kesimlerin çıkarlarının sürekli olarak korunması, örgütler için doğal ve kaçınılmaz değildir. Her uygulama sorgulanabilir ve değiştirilebilir fikri vardır. 
  • Eleştirel yönetim çalışmaları, örgütlerde belli bir kesimin çıkarlarının herkesin ortak çıkarı gibi gösterilmesine karşı çıkar.
  • Eleştirel yaklaşımda çalışanların, yalnızca işletme çıkarlarını artırmanın araçları olarak görülmesini
    eleştirir. Eleştirel yönetim çalışmalarında çalışanlar işletmenin birer üyesi olarak dikkate alınır ve çıkarları korunur.

#33

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmaları hangi uygulamaları sorgulamayı içermektedir?


CEVAP:

Eleştirel yönetim çalışmaları en genel hatlarıyla;
• yaratıcılık ve gelişme niteliklerinden yoksun, kısıtlanmış bir çalışma ortamının doğmasına,
• kişiler arasında eşitsizlik yaratan sosyal ilişkilerin ortaya çıkmasına,
• bu ilişkilerde öncelikler belirlenirken herhangi bir ayrımcılık yapılmasına,
• çalışanların sosyal gerçeklikleri yok sayılarak düşünce yapılarının denetlenmesine ve tektipleştirilmesine,
• ekolojik yapının önemli düzeyde zarar görmesine,
• çalışanların, tüketicilerin ve toplumun değerlerinin ve genel politik-ahlaki yargılarının kirletilmesine
neden olan tüm örgütsel yapıları ve yönetim uygulamalarını sorgulamayı gerektirmektedir.


#34

SORU:

Eleştirel Kuram'a göre takım çalışmalarının birey üzerinde olumsuz etkileri nelerdir?


CEVAP:

Bazı eleştirel yönetim araştırmaları, özellikle de yönetimin artan performans kriterleri belirlediği durumlarda, takım üyelerinin örgüt değerlerini ve hedeflerini nasıl tutkulu şekilde benimsediklerini ortaya koymaktadır. Öyle ki çalışmalarının ilerleyen aşamalarında takım üyeleri birbirlerini -hatta kendi emeklerini- sömürür hâle gelirler ve bunu takım üyeliğinin gerektirdiği sorumluluk ve performans adı altında yaparlar. Bu tür bir çalışma hızı ve tarzı örgüt içi demokratik süreçlerin tıkanmasına sebep olur ve çalışanlar kendilerine benimsetilmeye çalışılan değer ve hedefleri sorgulayamaz hâle gelirler. 


#35

SORU:

Güç ilişkilerinde geleneksel yaklaşım ile Eleştirel Yaklaşım'ın farkları nasıldır?


CEVAP:

Güç ilişkilerine geleneksel yaklaşım, onu tek-boyutlu bir modelle anlatır. Bu modelde kişilerin yalnızca gözlemlenebilir davranışları incelenir. Eleştirel yaklaşım ise daha belirsiz ve derindeki gücün izindedir; kanıtını ise üretim araçlarına sahip olamayan ve kararlara hiç katılamayan kişilerin deneyimlerinde arar. Güç, kurumsal kaynaklara ulaşma, örgüt değerlerini tanımlama ve meşrulaştırma, çalışanların her türlü gündemini belirleme ve kontrol etme gibi yetkilerde kendini hissettirir. Eleştirel yönetim çalışmaları ise gözlemlenebilen davranışlardan daha çok, gücün kullanımındaki saklı kalmış yapıları ortaya çıkarmaya çalışmaktadır.


#36

SORU:

Eleştirel sosyal bilim yaklaşımı hangi kuramcılar tarafından geliştirilmiştir?


CEVAP:

Eleştirel sosyal bilim yaklaşımını filizlendiren ve geliştiren kuramcılar; Karl Marx, Sigmund Freud, Theodor Adorno, Erich Fromm ve Herbert Marcuse'a kadar uzanmaktadır.


#37

SORU:

Eleştirel Teori'ye göre sosyal bilimin temel amacı nedir?


CEVAP:

Eleştirel teori, insanlara gizli bir baskının varlığını fark ettirerek, onların bu baskıdan kurtulmalarını sağlayacak özgürleştirici bir bilgi oluşturmayı amaçlamaktadır. Başka bir deyişle eleştirel teoriye göre sosyal bilim, insanların koşulları değiştirmesine ve kendileri için daha yeni bir dünya kurmasına yardımcı olmak üzere maddi dünyanın gerçek yapılarını açığa çıkarmak istemektedir.


#38

SORU:

Eleştirel yaklaşım, pozitivist sosyal bilimi hangi açıdan eleştirmektedir?


CEVAP:

Eleştirel yaklaşım, pozitivist sosyal bilimi anti-demokratik olmakla ve aklın kullanımında hümanist olmamakla eleştirmiştir. Çünkü bireylerin hislerinin ve düşüncelerinin etkisini önemsemez; toplumsal bağlamı ve değerleri
görmezden gelmektedir.


#39

SORU:

Eleştirel Kuram, bilgiyi nasıl ele almaktadır?


CEVAP:

Eleştirel yaklaşıma göre bilgi, sosyal süreçlerle inşa edilir; sahiplenilebilir, el değiştirebilir ve bilginin sahibi olan grup gücünü artırır. Eleştirel yönetim çalışmaları açısından hedeflenen, doğrudan performansı artırmak değil, daha eşitlikçi bir dünyaya ulaşmak ve her türlü sömürüyü sona erdirmektir. Dolayısıyla bilginin örgütlerdeki güç ilişkilerini derinleştirdiği alanları açığa çıkarmaya ve sorgulamaya çalışmaktadır.


#40

SORU:

Eleştirel yönetim çalışmalarında yönetim nasıl ele alınmaktadır?


CEVAP:

Eleştirel yönetim çalışmalarında yönetim, denetimi vurgulayan, doğanın ve insanın sömürülmesine
olanak tanıyan bir anlayışı temsil eder. Eleştirel yönetim çalışmalarının amacı, tahakküm  ilişkilerinden uzak toplumlar ve iş yerleri yaratabilmektir. 


#41

SORU:

Teknokrasi ne demektir?


CEVAP:

Bir ülkede teknik uzmanların yönetimde egemen olması ve yönetici kadroların siyasetçilerden daha çok, bu tür
uzmanlardan oluşması durumuna teknokrasi denilmektedir.