EPİSTEMOLOJİ Dersi BİLGİ ÜZERİNE İLK DÜŞÜNCELER soru cevapları:
Toplam 42 Soru & Cevap#1
SORU: İnsanı nasıl tanımlayabilirsiniz?
CEVAP: İnsan, fiziksel bir bedene sahip olma itibarıyla fiziksel dünyanın diğer nesneleri arasında bulunan, ancak diğer varlıkların yapamadığı bir takım özel işlevleri gerçekleştiren bir varlıktır. Bilmek, bilgi sahibi olmak, bilgiyi işleyerek yeni bilgiler ve dünyevi değişimler yaratmak insanın temel işlevleri arasındadır.
#2
SORU: Hayvanlara özgü farkındalıklar nelerdir?
CEVAP: Hayvanlara özgü üç farkındalık tipinden söz edilebilir: Bunlar; 1. İç hâllere dair farkındalık, 2. Dünyaya/doğaya yönelik içgüdüsel farkındalık, 3. Öğrenilmiş bedensel bilme.
#3
SORU: Enformasyon ve bilgi arasındaki ilişkiyi/farklılığı ortaya koyacak bir örnek olay veriniz
CEVAP: Enformasyonun daha çok bir tür bilişsel ham madde olduğu ve insan bilgisine temel oluşturabileceği düşünebilir. Buna örnek olarak diyelim ki ben iki politikacı arasında gelişen güncel bir tartışmanın ve bu politikacılar arasında karşılıklı olarak yapılan yolsuzluk suçlamalarının ardındaki gerçeği öğrenmek (yani kısaca gerçeği bilmek) istiyorum. Çağımızda bunu yapabilmenin en etkili ve hızlı yolu basın yayın organlarını kullanarak bu konuda enformasyon edinmek olacaktır. Bu amaçla başvurduğum resmî belgeler, gazeteler, kitaplar, internet siteleri ve yorumcuların fikirleri benim bu konu üzerinde bilgi sahibi olma veya bilgilenme yolunda ilerlememi sağlayacaktır. Ancak, edindiğim duyum parçacıkları veya enformasyonun her biri gerçeği taşımak zorunda değildir. Örneğin, bu politikacıların fikirleri doğrultusunda yayın ve propaganda yapan internet sitelerinin içeriklerini dikkatle okuduğumu varsayalım. Bu durumda ben enformasyon edinme amacıma uygun hareket ediyor olduğumu söyleyebilirim. Ancak, enformasyon edinme sürecinde farklı kaynaklardan gelen bilişsel “malzemeyi” toplamam benim araştırmakta olduğum konuda aradığım yanıtı elde etmiş olduğum ve bilgiye ulaştığım anlamına gelmeyebilir. Ben, akılcı bir bilişsel varlık olarak, bana ulaşan bilgisel ham maddenin ne içerdiğini bilmenin ötesine geçmek gibi bir amaca sahibim. Eğer sadece enformasyon toplamak benim için yeterli ve tatmin edici olsaydı, konuyla ilgili birkaç Internet sitesine girip içeriklerini okuduktan sonra bilme serüvenimi sonlandırdığımı düşünürdüm. Fakat bilindiği gibi, bilgi peşinde koşan insanlar genelde gözlerini enformasyon parçalarının ötesinde bir hedefe dikerler. Bu da onların oldukça karışık, zahmetli ve logos’un üst düzeyde kullanımını gerektiren işlere girmelerine neden olur. (Örneğin, bir enformasyonun kümesinin diğer enformasyon parçaları ile tutarlılığını test etmek, eldeki enformasyonun miktarını arttırmak için araştırmalara ve sorgulamalara devam etmek vb.) O hâlde “bilgi” ile “enformasyon/ malumat” arasında kayda değer farkların olduğunu savlayabiliriz.
#4
SORU: İnsan bedeninin, diğer canlı ve cansız nesnelerden farkı nedir?
CEVAP: Gözlemleyebildiğimiz dünya, insan olmanın bizi diğer var olan şeylerden kökten bir biçimde ayırdığını ortaya koymaktadır. Bir kayadan farklı olarak insan organik değişim ve gelişim süreçlerine girme kapasitesine sahiptir. Bir bitkiden farklı olarak insan beş duyusu aracılığıyla kendini dışarıya açar; diğer hayvanlardan farklı olarak, insan, şaşırtıcı zihinsel yetenekler barındırır ve bu yetenekleri kullanarak hem kendini hem içine doğduğu dünyayı önemli oranda değiştirebilir. İnsan bedeni, doğadaki nesneler arasında bir diğer fiziksel nesne gibi dursa da, diğer nesnelerde bulunmayan bir dinamizme sahiptir. Ancak bu dinamizmin ne kadarının insan türüne özgü olduğu, ne kadarının ise başka türden canlılarla paylaşıldığının ortaya konulması gerekir. Diğer türlerle ortak yönler barındırma durumu, en genel ifadesini canlı olmak kavramında bulur. Eski Yunan’ın ünlü felsefecilerinden bazıları çevrelerindeki dünyanın evrensel işleme ilkelerini açıklamaya çalışırken, basit ancak önemli düşünsel sonuçları olabilecek saptamalar yapmışlardı. Aristoteles (M.Ö. 384-322), bitkilerin, hayvanların ve insanların kendiliklerinden hareket veya değişim yaratabilme yetisine sahipken (örneğin, bir bitkinin boyunun uzaması, bir hayvanın yerini değiştirmesi, vb.), taşların ve kayaların kendiliklerinden devinim veya değişim yaratabilme kapasitesinden yoksun olduklarını gözlemlemişti. Taşlar ve kayalar, dışarıdan kaynaklanan nedenlerle yıpranıp dağılsalar da, “büyüme” ve “ölme” gibi süreçler veya durumlar yaşamazlar. Bu durum, eğer Aristoteles haklıysa, dünyanın varlıksal düzeninin kabaca ikiye ayrılabileceğini ve canlı-cansız ayrımının önemli bir niteliksel bölünmeye karşılık geldiğini gösterir. Aristotelesçi bir tarzda düşünürsek, bitkilerin, hayvanların ve insanların (yani canlıların) kendiliklerinden devinime yol açma ya da kendiliklerinden değişimden geçme potansiyelinin olduğunu belirtebiliriz. Tabii ki, karmaşıklık ve gelişmişlik yönünden bakarsak, bir sincap maydanozdan, insan da bir sincaptan çok farklı bir “potansiyele” veya “cana” sahiptir. Ancak, daha genel bir ifadeyle, canlıların bu karmaşık evrende ilginç bir farkının ve ayrıcalığının olduğunu düşünmek olanaklı görünmektedir.
#5
SORU: Epistemolojinin ilgi alanı nelerdir?
CEVAP: Epistemoloji asıl uğraşı alanı felsefe olmayan insanları da ilgilendiren yönler barındırmaktadır. Örneğin, bilimsel, sanatsal ve dinsel konularda çalışan ve eser üreten insanlar da epistemoloji disiplini içinde üretilen fikirlerle ilgilenmektedirler. Bilgi, anlama, yorumlama gibi önemli hedeflere yönelen araştırmacılar, yürüttükleri işlevler üzerine düşünürken, düşüncenin soyutluk düzeyinin ve sorgulamanın seviyesinin yükselmesi ile birlikte zaman zaman kendilerini bilgi kavramına ve bilgilenme süreçlerine ilişkin bazı felsefi sorular sorarken bulurlar. Bu türden kuramsal soru ve tartışmaların farklı zeminlerde gündeme gelmesinin doğal bir sonucu olarak, epistemolojik konular ve iddialar diğer araştırma alanlarında da bilinir olmuş ve çeşitli bağlamlarda kullanılır hâle gelmiştir
#6
SORU: Bilgi ve nesnellik ilişkisi hakkında bilgi veriniz.
CEVAP: Düşünmek, inanmak, istemek, arzulamak nasıl insana özgü zihinsel durumlarsa, bilmek de insanların gerçekleştirdiği zihinsel bir işlevdir ve bizim yaşama dair edindiğimiz bilgiler zihinselliğimiz içinde barınırlar. Ancak meseleyi bu şekilde ortaya koymak, bilginin nesnelliği bağlamında belli bir oranda kafa karışıklığına neden olabilir. Zihinsel durumlar bizim öznelliklerimiz içinde yer alan, yani özneye ait unsurlardır. Örneğin ben, ortada belli bir neden yokken, aniden “Brezilya’da olmayı” isteyebilirim. Bu benim öznelliğimle ilgili ve zihnimin içinde olan bir durumdur veya son derece mantıksız bir şekilde, dünyanın aslında dikdörtgen prizması şeklinde olduğu yönünde güçlü bir inanca sahip olabilirim. Eğer dünyada zihinler olmasaydı, inançlar, istekler ve bilgiler de olmazdı. Bu anlamda her zihinsel durum, tikel bir zihinde veya zihinlerde barınabilir. Eğer bu doğruysa, zihinsel bir durum olan “bilmenin”, aynı inanç veya arzu gibi nesnellikten uzak ve keyfi bir hal olduğunu söyleyemez miyiz? Yukarıda betimlenen akıl yürütme önemli bir soru işareti uyandırır çünkü biz bilgi kavramının öznelliğe ya da keyfiliğe yakın olmadığını düşünürüz. Örneğin ben, Dünya ile Ay arasındaki ortalama uzaklığın yaklaşık 384400 kilometre olduğunu biliyorum. Bu bilgiyi tuttuğum yer, doğal olarak belleğim veya zihnimdir. Ancak bu bilginin “benim zihnimde” barınması, onun mutlaka öznel olduğunu göstermez. Bilgi zihnimde tutulsa da içeriğinin veya doğruluğunun belirlenmesi benim öznelliğimden ve keyfi tercihlerimden bağımsız gerçekleşir. Eğer Dünya ile Ay arasındaki ortalama uzaklık gerçekten 384400 kilometre civarındaysa, bunun nedeni kendim veya zihinsellik sahibi olan diğer insanlar değil, evrendeki nesnelerin konumlarıdır diye düşünürüz.
#7
SORU: Enformasyon nedir?
CEVAP: Enformasyon, toplumsal olarak dolaşımda bulunan ve farklı iletişim birimleri arasında aktarılabilen unsurlardır.
#8
SORU: İnsanların diğer canlılarla benzerlikleri ve farklılıkları nelerdir?
CEVAP: Canlı varlıklar arasında hayvanlara ve insanlara özgü özelliklerden biri, algısal olarak dünyaya açık olabilmektir. Bir taş parçası veya demir kütlesi dünyadan fiziksel olarak etkilenebilir; ancak “almaya” açık değildir. O halde, algı yetisine sahip olma tüm hayvan türlerinde ortak olarak bulunan bir özellik olarak kaydedilebilir. Buna karşın, diğer hayvanlarla bizim aramızdaki ayrım noktaları da dikkat çekici ölçülerdedir. Örneğin, biz insanların dünyanın etkilerine bilinçli bir şekilde açık canlılar olmamızın sonuçlarından biri, bilgi edinebilen, bilgi yoluyla karmaşık işler başarabilen varlıklar olmamızdır. Genel olarak ifade edildiğinde, insan denen canlıyı insan yapan (ve kayda değer bir düzeyde diğerlerinden farklı kılan) en önemli özelliklerden birinin bilgi kavramı veya bilginin gerçekleşmesinde yattığını düşünürüz.
#9
SORU: Bilgi yalnızca ve bütünüyle insana özgü olan ve sadece insanı tanımlayan bir olgu mudur yoksa bizim başka canlı türleriyle de paylaştığımız ve ortaklaştığımız yönleri var mıdır?
CEVAP: Çevremizde gözlemlediğimiz diğer memeli hayvanların bizden daha basit canlılar olmakla birlikte bir taştan, çiçekten veya tost makinesinden daha “akıllı” olduklarına inanırız. Köpeğimiz çağırdığımız zaman koşarak gelir; kedimiz karnı acıkınca kendisini beslememiz için istekle miyavlamaya başlar. Kedinin davranışlarına bakarak yaptığımız “Tekir’in karnı acıkmış” türü bir çıkarımın ardından, verdiğimiz mamayı iştahla yemesini izleyince, onun sergilediği davranışların gerçekten açlıktan kaynaklandığını ve bize verdiği “sinyalleri” doğru yorumladığımızı düşünürüz. Başka bir deyişle, kedinin ısrarcı bir şekilde miyavlayarak ayaklarımız arasında dolaşmasının tesadüfi olmadığına, o tür davranışların kedinin sahip olduğu “aklın” bir sonucu olduğuna inanırız. Her ne kadar insana göre çok daha basit yapıda görünse de, kedinin ortaya koyduğu eylemler cansızlardan ve bitkilerden farklı olarak bir tür “zekâya” sahip olduğunu gösterir. Fakat bu iyi gerekçelendirilmiş düşüncelerden ilham alarak, kedinin o anda gayet bilinçli bir tarzda bizi “bilgilendirdiği” sonucuna varmamız biraz aceleci bir çıkarım olur. Yine de, daha az iddialı olacak bir şekilde, kedinin acıkmasının bize yönelik belli davranışlarda bulunmasına neden olduğunu söyleyebiliriz. Sahibine yönelik miyavlama davranışlarına girmenin kedi açısından bilgi bağlamında tam olarak ne anlama geldiği ise, üzerinde düşünmeye ve tartışmaya açık bir sorun olarak görünmektedir. Kedinin dünyaya dair neleri bildiği veya başka bir canlıya bilgi aktarımı yapıp yapamayacağı son derece tartışmalı konulardır. Ancak daha kesin olan bir nokta şudur: Kedinin kendisi, vücudunda gerçekleşen ve fiziksel bir olgu olan “bedende yiyecek/enerji ihtiyacının artması” durumundan bir şekilde “haberdar” olmalı, yani acıktığının içsel sinyallerini almalıdır aksi hâlde kedi kısa sürede ölürdü. Hem insanlar hem de hayvanlar karınlarının acıktığının veya canlarının yandığının kolayca farkında olurlar. İç hâllerimizin farkında olmak, üzerinde düşünmeden gerçekleştirdiğimiz çok temel bir farkındalık türüdür.
#10
SORU: Enformasyon ve bilgi aynı şey midir?
CEVAP: Enformasyon toplumsal olarak dolaşımda bulunan ve farklı iletişim birimleri arasında aktarılabilen unsurlardır. Bilgi ise, enformasyonla ortak özellikler taşımasının yanı sıra, “bilmek” kelimesinin gösterdiği gibi en temelinde fiil veya eylem kipinde ifade edilebilecek bir zihinsel durumdur. İnsanlar çok sayıda zihinsel faaliyet içinde bulunabilirler: Düşünmek, inanmak, istemek, niyet etmek, özlemek, bilmek vb. Enformasyon, her ne kadar zihnimizin içinde işleyebileceğimiz bir unsur olsa da, insan bilgisi kavramına genelde atfedildiği şekliyle bir zihin durumu değildir.
#11
SORU: Hegel’e göre logos nasıl yorumlanmıştır?
CEVAP: Ünlü Alman felsefeci G. W. F. Hegel (1770- 1831), biz insanların “akla sahip” canlılar iken, bizim kavramaya çalıştığımız varlık alanının -başka bir deyişle bizi çevreleyen gerçekliğin- “akılcılıktan” nasibini almamış (veya belli bir düzenden veya mantıktan yoksun) olmasının bütünüyle saçma olduğunu düşünmüş ve bilenbilinen ayrımının kesin hatlarla yapılmasına karşı çıkmıştır. Bu düşünceye göre, hem bilen özneler hem de bilinen nesneler aynı akılcı ve süreçsel büyük düzenin (genel olarak, bir logos’un) içinde yer alırlar. Benzer örnekleri bilim alanlarından da verebiliriz. Modern Çağ’ın ve modern zihnin en parlak ürünlerinden biri olan GalilleNewton fiziği, evrenin yapımsal alfabesinin matematiksel olduğu inancına dayanır. O yüzden nesneler arası fiziksel çekimi ifade eden yasalar, Modern bilimin paradigmasına göre, belli bölgelerde değil evrenin her köşesinde matematiksel bir kesinlik dâhilinde geçerlidir. Kısacası, insanın dışında kalan evren için de akılcı bir düzen (veya bir logos) çerçevesinde işliyor denilebilir.
#12
SORU: Logos nedir?
CEVAP: Yunanca bir deyim olan logos, biyo-loji, psikoloji, epistemo-loji gibi disiplin adlarında son ek olarak da yer alır ve “açıklama”, “gerekçe”, “sebep”, “mantık”, “bilim”, “kelam” gibi değişik anlamlara gelir. Logos, en genel anlamıyla, “akla ve akılcılığa ait olan” ile ilişkilendirilmiştir.
#13
SORU: İnsanların geçmişten günümüze bilgisel gelişimi hakkında bilgi veriniz.
CEVAP: İnsan diğer hayvanlarla karşılaştırıldığında fiziksel dünyayla baş etme açısından büyük bedensel avantajlara (büyük dişler, iri pençeler, karanlıkta keskin görüş yeteneği vb.) sahip olmasa da, ilk zamanlardaki dezavantajını zihinsel veya işlevsel becerileri sayesinde atlatmış ve etkileyici bir tarihsel yol kat ederek taş devrinden internet çağına kadar uzanmıştır. Bu macerada insanı diğer türlerden ayıran bir kopma noktası, insanın dünyayı algılama ve çevreyle baş etme gibi basit işlevlerin ötesine geçerek, simgeselleştirme sayesinde “bilgiyi” (zihninde olduğu kadar) bedeni dışında biriktirmenin yollarını keşfetmiş olmasıdır. Bir hayvan yaşamsal deneyimlerini yavrularına aktarma şansına fazlaca sahip değilken, dünyaya gelen her bebek kütüphaneleri ve inanılmaz hacimdeki elektronik belleği doldurmuş olan bir dünya bilgisi okyanusuna doğmaktadır. İnsan -doğal yetilerine ek olarak- dilsel ve kavramsal bir varlık olması sayesinde bilgiyi simgeleştirerek türdeşleriyle paylaşabilmekte ve karşılıklı olarak aktarabilmektedir. İnsan türünün ilk ortaya çıktığı çağlardan farklı olarak, harfler, kelimeler, işaretler ve diğer kavramsal simgeler insanın bilgiye ulaşılmasının ve bilgiyi işlemesinin artık temel yolu olmuşlardır. Bu anlamda simgesel yapılar bizim neredeyse ikinci bir doğamız hâline gelmiş ve varlığımızı tanımlayan ana unsurlara dönüşmüşlerdir. Modern insan, bu hâliyle, kavramsallığın ve bilginin bir ürünü ya da sonucudur. Eğer fizik, kimya, biyoloji, matematik, mühendislik, tarım ve diğer pek çok alanda biriktirdiğimiz bilimsel bilgiler ve sanat, felsefe gibi alanların yaşamımızda sunduğu kavramlaştırmalar veya simgesel derinlikler yaşamımızdan çekilip alınsaydı, tahminen yalnızca doğada ayakta kalmaya çalışan basit bir memeliye dönerdik.
#14
SORU: ”İç hâllerimizin farkında olmak” hangi anlamda kullanılır?
CEVAP: “İç hâllerimizin farkında olmak”, üzerinde düşünmeden gerçekleştirdiğimiz çok temel bir farkındalık türüdür. Örneğin, hem insanlar hem de hayvanlar karınlarının acıktığının veya canlarının yandığının kolayca farkında olurlar. Bir diğer örnek, hayvanların yön saptama gibi konularda kaydettikleri başarılarıdır.
#15
SORU: “Epistemoloji” nedir?
CEVAP: Epistemoloji felsefe dışında araştırma yürüten insanları da ilgilendiren bir bilim dalıdır.
#17
SORU: “Logos sahibi olma” hangi anlamda kullanılır?
CEVAP: Biz insanlar karmaşık ve gelişmiş memeliler olarak diğer tüm canlı türlerinden bir şekilde ayrılıyorsak, bu farklılığın en önemli açıklaması bizim dilsel, kavramsal ve akıl yürütmeye ilişkin yeteneklerle donatılmış varlıklar olmamızdan geçmektedir. Bu yeteneklerin veya kapasitelerin tümü kısaca “logos sahibi olma” ifadesiyle betimleyebilir.
#18
SORU: Bilginin değeri kaç farklı şekilde ele alınır?
CEVAP: Bilginin değerinin üç farklı şekilde ele alınır: 1. Bilginin yaşamsal veya türsel değeri, 2. Bilginin pratik veya araçsal değeri 3. Bilginin öz değeri.
#19
SORU: “Bilginin yaşamsal ve türsel değeri” neyi ifade eder?
CEVAP: İnsan son derece gelişmiş bir memeli türü olarak çeşitli biçimlerde bilgilenme kapasitesine sahip bir varlıktır. Bilginin değeri konusunda en temel düzeyde belirtilebilecek bir nokta şudur: Dünyaya dair bilgimizin en kritik işlevlerinden biri, dış etkenlerle baş etme, doğadan gelecek tehditlere karşı bireyin yaşaması ve türün devamının sağlanması yönünde etkin rol oynamaktır. “İç hâllere dair farkındalık”, “doğaya yönelik içgüdüsel farkındalık” ve “öğrenilmiş bedensel bilme” adları verilen üç tip bilginin, insana özgü kavramsal dünya bilgilerinden farklı ve daha “ilkel” denilebilecek farkındalıklara karşılık geldiğini belirtilebilir. Bu “ilkel” ya da “temel” denilebilecek bilgiler yaşamın devamına hizmet eder. Örneğin, yırtıcı etobur memelilerle dolu bir ormanda, eğer bir ceylan yakınındaki otların kımıldadığını fark ettiğinde kaçma refleksi göstermeseydi, yaşam olasılığı son derece düşük olurdu. İlkel bir farkındalık örneği olan “çevredeki sıra dışı devinimleri tehdit olarak algılayabilme”, ceylan türünün yok olmadan devam edebilmesi anlamında kritik öneme sahiptir. Bu temel anlamıyla bakıldığında, bilgi yaşamı olanaklı kılar. Belli bir organik gelişmişlik düzeyinin üstüne çıkan her canlı için bilgi yaşamsaldır. Biyolojik bir tür olan insanın yaşam mücadelesinde ayakta kalabilmesinde, kavramsal gereçlerle oluşturulan bilgilerin de önemli bir rol üstlendiğini düşünebilir. Elbette modern bilim ve teknolojinin bizleri götürmekte olduğu noktanın ve ortaya çıkardığı sorunların (örneğin, doğanın kirlenme hızının artık baş edilemeyecek bir düzeye yaklaşması) büyüklüğü ve ciddiyeti tartışmasız bir gerçektir. Bununla birlikte, basit bir pusuladan tıp bilimi sayesinde ileri düzeye getirilmiş tedavi yöntemlerine kadar pek çok buluş insan türünü tehlikelerden koruma, yaşam süresini arttırma ve yaşamı niteliksel olarak iyileştirme amaçlarına hizmet etmektedir.
#20
SORU: “Bilginin gündelik veya pratik gerekçelerle değeri” neyi ifade eder?
CEVAP: İnsanın sahip olduğu bilgilerin büyük bir kısmı, eylemsel boyutta yarattıkları sonuçlar ve nedensel ilişkileri nedeniyle değerlidir. Başka bir deyişle, bilgi değerlidir. Çünkü hem gündelik hem de bilimsel bağlamda işe yarar. Bu noktada, gündelik veya toplumsal nedenlerin bilgiyi değerli kılması olgusunun incelenmesi gerekir. Pratik veya pragmatik gerekçelerden dolayı bilginin değerli olması, “türsel veya biyolojik nedenlerden” kaynaklanan değerden daha farklı bir dinamiğe sahiptir. Yaşamsal nedenler yüzünden ortaya çıkan değer, bir anlamda insana “verili olan” (yani insanın doğuşla beraber getirdiği) unsurları ve olguları kapsar. Buna karşın, bilgiyi bizler için değerli kılan nedenlerin ezici çoğunluğu, doğal koşullarımız ve biyolojik alt yapımızdan ziyade insanın bilinçli olarak ortaya koyduğu tasarlama ve eyleme girme süreçlerinin sonuçları ile ilgilidir. Bu küme içine giren gerekçeler yani kavramsallaştırmayı gerektiren, toplumsal yapı içinde sözel dolaşıma giren, logos barındıran unsurlar, pratik anlamda teleolojik(ereksel) diyebileceğimiz bir kimliğe sahiptirler. Bilgi edinmeyi çekici ya da avantajlı kılan pratik gerekçelerin daha somut bir şekilde anlaşılması için, “X konusunda bilgilenmek iyidir. Çünkü Y” biçiminde kurulan cümlelerde ‘Y’nin içinin nasıl doldurulduğuna dikkat etmek yardımcı olabilir. Kış aylarında sokağa çıkmadan önce meteorolojinin hava raporunu dinleriz. Çünkü şemsiyesiz yakalanmak ve hastalanmak istemeyiz. Belediye seçimleri öncesi adayların konuşmalarını takip ederiz. Çünkü bize yararı dokunacak bir adayın seçilmesi bizim için önemlidir. Bazen kuramsal bilgi edinmenin ödülü “entelektüel” değil toplumsal-psikolojik yollardan gelir. Daha açık ifade edilirse, zaman zaman insanlar edindikleri tarihsel, fiziksel, sportif, sanatsal bilgileri belleklerinde tutmanın ödülünü toplumsal takdir veya hayranlık gibi yollardan alırlar. Övgü alma ve takdir edilme nedeniyle insanın benliğinin doyuma ulaşması, bilincinde olalım ya da olmayalım, insanlar için çok önemli bir mutluluk kaynağı ve motivasyon nedenidir. Özetle, bilgi edinme isteğinin nedeni çoğunlukla bilgiye duyulan saf arzu değildir. Günlük yaşamda ve bilimsel/teknolojik bağlamlarda bilgi bu kadar işimize yarayan -yani, araçsal nitelikte- bir olgu olmasaydı, bizim için değeri de bu denli yüksek ve kritik olmazdı.
#21
SORU: İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özellik “felsefi meraktır.” savı, sizce ne anlama gelir?
CEVAP: İnsanın yalnızca nefes alıp veren, yiyen, içen, üreyen ve benzeri doğal işlevlerde bulunan bir hayvan olmayıp, merakın üst sınırlarına çıkabilen bir varlığa dönüşmesinin en etkileyici dışavurumlarından biri, felsefi meraktır. Felsefeyle uğraşan kişiler, örneğin, yalnızca iyi veya adil olarak kabul gören davranışların çerçevesinde bulunmakla yetinmeyip, “iyilik” ve “adalet” kavramlarının inceliklerine ilişkin sorular sorar ve çoğunlukla sorgulanmayan varsayımları ve fikirleri sorgularlar. Benzer şekilde, felsefe merakı olan insanlar, her gün doğal olarak gerçekleştirdiğimiz bilgisel eylemlerin düzeyinde kalmayıp, bilgi kavramının incelikleri üzerine kafa yormaya yönelirler. İnsan olmanın bir parçası olan “merak etme” kapasitesinin bir uzantısı, bu bağlamda bilgiye dair daha üst düzey bilgi edinme ve kavrayışa ulaşma arzusudur.
#22
SORU:
Epistemoloji, Batı dünyasında nasıl bir konumdadır?
CEVAP:
Epistemoloji, ele aldığı konular ve çözmeye çalıştığı sorunlar açısından, Batı dünyasında felsefenin ilk ortaya çıktığı zamanlardan itibaren merkezcil bir konuma yerleşmiştir.
#23
SORU:
Epistemoloji ne tür yönler barındırmaktadır?
CEVAP:
Epistemoloji asıl uğraş alanı felsefe olmayan insanları da ilgilendiren yönler barındırmaktadır. Örneğin, bilimsel, sanatsal ve dinsel konularda çalışan ve eser üreten insanlar da epistemoloji disiplini içinde üretilen fikirlerle ilgilenmektedirler.
#24
SORU:
İnsan bedeninin doğayla ilişkisi nedir?
CEVAP:
Fiziksel anlamda bakıldığında, insan bedeni doğanın bir parçasıdır. İnsanın fiziksel varlığı, aynı bir bitki veya hayvan gibi, zaman-mekân boyutlarında belli bir noktada ortaya çıkar, gelişimini sürdürür ve fiziksel yapısının olgunlaşmasının ardından hücresel bozulma ve yok olma süreçlerine girer. Bizler hem organik olan varlıklarla hem de cansız olarak nitelediğimiz fiziksel nesnelerle büyük ortaklıklar barındırırız.
#25
SORU:
Doğada canlılarla cansızlar temel anlamda birbirinden nasıl ayrılırlar?
CEVAP:
Doğada canlılarla cansızlar temel bir anlamda birbirinden ayrılırlar: Canlılar kendiliklerinden devinim veya değişim yaratabilirler.
#26
SORU:
Bilgiye açıklık-kapalılık bağlamında insan diğer canlılardan nasıl ayrılır?
CEVAP:
İnsanın en ayırıcı özelliklerinden biri bilinçli bir şekilde bilgi edinmeye açık olmaktır.
#27
SORU:
Kaç çeşit farkındalık vardır?
CEVAP:
Üç çeşit “temel” veya “basit” farkındalık olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki iç hâllere yönelik farkındalıklar, ikincisi çevreye yönelik içgüdüsel farkındalık ve üçüncüsü de deneyimleyerek ve bedenin pratik yapması sonucu ortaya çıkan bilme durumlarıdır.
#28
SORU:
İnsanların sahip olduğu dünya bilgisi nasıldır?
CEVAP:
İnsanların sahip olduğu dünya bilgisi, hayvanlarınkinden farklı olarak dilsel ve kavramsaldır.
#29
SORU:
İnsanın sahip olduğu bilginin en önemli özelliği nedir?
CEVAP:
İnsanın sahip olduğu bilginin en önemli özelliği logos içermesidir. Logos temel olarak mantık, akıl gerekçe ve söz gibi kavramlarla ilişkili bir deyimdir.
#30
SORU:
Logos en genel anlamıyla nasıl tanımlanabilir?
CEVAP:
Logos, en genel anlamıyla, “akla ve akılcılığa ait olan” ile ilintilendirilmiştir.
#31
SORU:
Nesneler arası fiziksel çekimi ifade eden yasalar nerelerde geçerlidir?
CEVAP:
Nesneler arası fiziksel çekimi ifade eden yasalar, Modern bilimin paradigmasına göre, belli bölgelerde değil evrenin her köşesinde matematiksel bir kesinlik dâhilinde geçerlidir.
#32
SORU:
Günümüz insanının dünyası nasıl şekillenmiştir?
CEVAP:
Günümüz insanının dünyası büyük oranda kavramlar ve dilsellik aracılığıyla şekillenmiştir.
#33
SORU:
İnsanı diğer türlerden ayıran kopma noktası nedir?
CEVAP:
İnsanı diğer türlerden ayıran bir kopma noktası, insanın dünyayı algılama ve çevreyle baş etme gibi basit işlevlerin ötesine geçerek, simgeselleştirme sayesinde “bilgiyi” (zihninde olduğu kadar) bedeni dışında biriktirmenin yollarını keşfetmiş olmasıdır.
#34
SORU:
Enformasyon deyimi Türkçeye nasıl geçmiştir?
CEVAP:
‘Enformasyon’ deyimi Türkçeye Batı dillerinden geçmiş olup, Arapçası ‘malumat’tır (malum olan, yani bilinen şeyler anlamında). Bu deyimin tartışmalarımız ve çözümlemelerimiz açısından önemi, onun sık sık “bilgi” ile karşılaştırılması veya “bilgi” ile eşlenik tutulmasından kaynaklanmaktadır.
#35
SORU:
Bilgi ve enformasyon kavramları arasında nasıl bir anlam ilişkisi vardır?
CEVAP:
‘Bilgi’ ve ‘enformasyon’ kavramları genellikle eş anlamlı olarak kullanılsa da bu kullanım oldukça yanıltıcıdır.
#36
SORU:
“Enformasyon” kavramı, bilgi açısından hangi anlama gelir?
CEVAP:
“Enformasyon” kavramı, bilgi açısından, “hammadde” olma anlamı taşır.
#37
SORU:
“Bilmek” işlevi nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
Düşünmek, inanmak, istemek, arzulamak nasıl insana özgü zihinsel durumlarsa, bilmek de insanların gerçekleştirdiği zihinsel bir işlevdir.
#38
SORU:
Bilgi, içeriği nedeniyle nasıl bir yön taşır?
CEVAP:
Öznelerin zihinsel bir durumu olan “bilgi”, içeriği nedeniyle nesnel bir yön taşır.
#39
SORU:
Bilginin kaç değeri vardır?
CEVAP:
Bilginin üç farklı anlamda değeri olduğu söylenebilir: Bilginin yaşamsal veya türsel değeri, bilginin pratik veya araçsal değeri ve bilginin öz değeri.
#40
SORU:
Bilgi neden değerlidir?
CEVAP:
Bilgi yaşamsal ve türsel nedenlerden dolayı değerlidir. Bilgi pratik veya ereksel nedenlerden dolayı değerlidir.
#41
SORU:
İnsanın sahip olduğu bilgiler neden değerlidir?
CEVAP:
İnsanın sahip olduğu bilgilerin büyük bir kısmı, eylemsel boyutta yarattıkları sonuçlar ve nedensel ilişkileri nedeniyle değerlidir. Başka bir deyişle, bilgi değerlidir çünkü hem gündelik hem de bilimsel bağlamlarda işe yarar.
#42
SORU:
İnsanlar bilgi gibi kritik bir kavrama neden dolayı ilgi duyarlar?
CEVAP:
İnsanlar bilgi gibi kritik bir kavrama her türlü yarar ve sonucundan bağımsız olarak sadece düşünsel veya felsefi bir merak yüzünden ilgi duyabilirler. Bu durumu, bir anlamda, insanın logos sahibi veya logos içinde yer alan bir varlık olmasıyla açıklayabiliriz.