XIX. YÜZYIL TÜRK DÜNYASI Dersi KAZAK MODERNLEŞMESİ soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
1465'te Özbek Hanı Ebulhayr'ın tebasından ayrılan grubun "kazak" olarak tanınma sürecini açıklayınız
CEVAP:
Moğol hâkimiyeti döneminde (XIII. ve XIV. yüzyıllar) bölgenin büyük kısmı Çağatay ulusunun bir parçasıydı. Bölgenin batısı ve kuzeyi Cuci ulusu, doğu ve güneyi ise Çağatay ulusunun bir parçasıydı. 1465’de Özbek hanı Ebulhayr’ın tebaasından yaklaşık 200 bin kişilik bir grup Kerey ve Janibek liderliğinde Moğolistan’da Esenbuğa’ya bağlı topraklara göç etti. Esenbuğa da onları Çu ve Talas nehirleri arasındaki bölgeye yerleştirdi. Bu ayrılan Özbekler “özgür”, “serbest”, “cesur” anlamında Kazak Özbek veya Kazak olarak tanındılar. Zamanla bu grupların yaşam tarzlarında da önemli değişiklikler meydana geldi ve Kazaklar göçebe, Özbekler ise yerleşik bir yaşam tarzı sürdürür oldular. Zamanla Özbekler daha güneye şimdiki Özbekistan’a göç ederek yerleşik bir hayat tarzını benimsedi, Kazaklar ise göçebe kaldı.
#2
SORU:
Kazak Hanlığının bağımsız dönem başlangıcı kabul edilen dönemi anlatınız.
CEVAP:
Genellikle Kasım Han dönemi bağımsız bir Kazak hanlığının başlangıcı olarak görülür. Onun döneminde Kazak etkisi bugünkü güneydoğu Kazakistan’dan Ural Dağlarına uzanıyordu. Fakat 1521’de ölümünden sonra oğlu Tahir, Mangıtlara yenilerek toprak kaybetti. 1537’de bozkırda Kazaklara karşı bir ittifak oluşturdu ve Kazakları yenilgiye uğrattı.
Kasım Han’ın peşpeşe hüküm süren üç oğlu döneminde (1518-38) hanın otoritesinde zayıflamayla birlikte Kazak kabilelerinin cüz adı verilen üç ana gruba (ulu, orta, kişi) bölünmesi süreci de başlamıştır. Bu sözcük Rusçaya ve diğer batı dillerine genellikle orda olarak çevrilir. Bu bölünmenin nedeni ve cüz sözcüğünün anlamı konusunda bilim adamlarının tartışmaları sürmektedir. Ayrıca cüzlerin adları da sayıca büyüklüğü değil eskiliği, muhtemelen de soy eskiliğini anlatmaktadır. Üç cüzü, üç erkek kardeş ve onların çocukları gibi ele almak mümkündür. Büyük, ortanca ve en küçük kardeş sırasıyla ulu, orta ve kişi cüzü temsil edebilir.
Böylelikle bu sıralamanın sayıca çokluk ya da başka bir nedenle değil, soy ve şecere tasnifine dayanan sebeplerle ortaya çıktığı anlaşılabilir. Ancak Ulu Cüze bağlı bir kabile üyesi olmanın siyasi ya da toplumsal bir üstünlük sağladığı yönünde bir bilgi yoktur.
#3
SORU:
"Cüz" kavramı ne için kullanılmaktadır?
CEVAP:
Kasım Han’ın peşpeşe hüküm süren üç oğlu döneminde (1518-38) hanın otoritesinde zayıflamayla birlikte Kazak kabilelerinin cüz adı verilen üç ana gruba (ulu, orta, kişi) bölünmesi süreci de başlamıştır. Bu sözcük Rusçaya ve diğer batı dillerine genellikle orda olarak çevrilir. Bu bölünmenin nedeni ve cüz sözcüğünün anlamı konusunda bilim adamlarının tartışmaları sürmektedir. Ayrıca cüzlerin adları da sayıca büyüklüğü değil eskiliği, muhtemelen de soy eskiliğini anlatmaktadır. Üç cüzü, üç erkek kardeş ve onların çocukları gibi ele almak mümkündür. Büyük, ortanca ve en küçük kardeş sırasıyla ulu, orta ve kişi cüzü temsil edebilir. Böylelikle bu sıralamanın sayıca çokluk ya da başka bir nedenle değil, soy ve şecere tasnifine dayanan sebeplerle ortaya çıktığı anlaşılabilir. Ancak Ulu Cüze bağlı bir kabile üyesi olmanın siyasi ya da toplumsal bir üstünlük sağladığı yönünde bir bilgi yoktur.
Rus kaynaklarında cüzler hakkında bilgiye ilk defa XVIII. yüzyılın ilk yarısında rastlanır. Bunlara göre cüzler Deşt-i Kıpçak’ın farklı bölgelerinde bulunmaktadır. Doğudan batıya doğru bunlar şöyle sıralanır: bugünkü güneydoğu Kazakistan’da Tanrı Dağlarının kuzeyinde Ulu Cüz, Aral Denizinin doğusundaki bozkırda Orta Cüz ve Aral Deniziyle Ural Irmağı arasında Kişi [Küçük] Cüz. Her cüzde hanın otoritesi sultanlar hatta bey ve batırların iktidarıyla gölgelenirdi. İlkesel olarak hanlar önemli sayıda silahlı atlıya kumanda ederdi ama gerçekte bey ve batırların sadakatine bağlıydılar.
#4
SORU:
"Jeti Jargı" nedir?
CEVAP:
Tavke Han’ın başarısı savaşla sınırlı değildi, adat denen geleneksel Kazak hukuk sistemiyle İslami kuralların karışımından oluşan ve Jeti Jargı (Yedi Yargı) denen bir kanun hazırlattı. Yedi Yargı savunma ve ceza amaçlı ilkeler bütünüdür ve kırılgan Kazak siyasi yapısını bir arada tutmak amacıyla benimsenmiştir. İlk maddesi adil cezalandırma ilkesini ilan eder ve en önemlisi de kısastır. Ne yazık ki Yedi Yargının Kazakça veya başka Türk dillerinde yazılı bir metne dayanan orijinali yoktur. Bu ilkeler hakkındaki bilgiler Rus bilim adamlarının XIX. yüzyıl başındaki çalışmalarına dayanmaktadır.
#5
SORU:
Kazak bozkırları ile ilgili ilk reformlar ne zaman başlamıştır?
CEVAP:
Kazak bozkırıyla ilgili ilk reformlar 1786’da başlatıldı.
#6
SORU:
Kazak bozkırlarına yönelik yapılan reformları açıklayınız.
CEVAP:
Kazak bozkırıyla ilgili ilk reformlar 1786’da başlatıldı. Bu reformlarda Rusyönetimi, hanları doğrudan kendisine bağlayarak ve kabile aristokrasisi tarafından seçildikten sonra bu seçimin Rusya tarafından onaylanması şartını getirerek hanların siyasi yetkilerini kısıtladı. O zamana kadar kabile konfederasyonunun lideri olan han Rus yönetiminin sadık bir hizmetkârına dönüştü. Yüzyılın sonunda ise iç karışıklıklar ve artan Rus baskısı Kazak gücünü iyiden iyiye zayıflattı. Kazak göçerler Rus tahkimatları yüzünden en iyi otlaklarının bazılarından mahrum kaldılar.
Orta ve Kişi cüzlerin hanları doğrudan Rus yönetimi tarafından atanıyordu. Ulu Cüz ise Taşkent’e bağlıydı. Kazaklar kaybettikleri topraklarını geri almak amacıyla Pugaçev ayaklanmasına (1773-74) katıldılar. 1783-1797 yılları arasındaki Kişi Cüzdeki bir dizi Kazak ayaklanmasından sonra Rusya Kazak hanlarının hâlâ sahip olabildikleri özerkliği sonlandırmaya karar verdi. Sonuçta 1822’de Orta Cüz, 1824’de Kişi Cüz ve 1848’de de Ulu Cüzde hanlık kurumu resmen kaldırdı. Rusya, Kişi Cüzde önce hanlık makamını kaldırdı ve 1824’de cüzü doğu, batı ve orta olmak üzere üçe böldü. Her birinin başında Kazaklar arasından seçilecek ve küçük bir Rus askeri kuvvetinin bağlandığı Rusya’nın memuru sultan-valiler olacak, Rus sömürge politikasının uygulayıcıları olarak görev yapacak, milli Kazak yöneticileri olamayacaklardı. Son hanın 1819’da ölmesinden sonra yeni hanın atanmadığı Orta Cüzde 1822’de farklı bir idari sistem başlatıldı. Buna göre Orta Cüz ve daha sonra Ulu Cüzün bir kısmını kapsayan İrtiş’in sağ yakasındaki Sibirya Kırgızları (Ruslar Kazaklara “Kırgız” diyordu) bölgesi “iç bölgeler” ve İrtiş’in güneyindeki “dış bölgeler”e bölünecek, her bölgenin başında bölgedeki sultanların seçeceği ve Rus yetkililerce onaylanacak bir “büyük sultan” bulunacaktı. Yeni düzenlemeler yeni bir yargı sistemi de getirdi ve Kazak hayatının bazı yanlarını düzenlemeyi amaçladı.
Rusya, Kişi Cüz Kazaklarının Sultan Bökey idaresindeki bir kısmının Ural’ın batısındaki otlaklara göç etmesine izin vererek 1801’de hanlarına izafeten Bökey Ordası, diğer adıyla İç Ordanın kurulmasına yol açtı. 1812’de Bökey’e hanlık unvanı verilmiş, oğlu Cihangir de hanlığı devralmış ancak 1845’de ölümünden sonra hanlık makamı Bökey Ordasından da kaldırılmıştır.
#7
SORU:
Kazak bozkırının dört eyalete ayrılması hangi olay sonrasında gerçekleşmiştir?
CEVAP:
Ruslar Kazakların yaşadığı bölgelerin hepsini işgal ettikten sonra 1868’de Bozkır Bölgesi İdari Kanunları çıkarıldı. Kazak toprakları Kazaklara ortak kullanım için verilmiş devlet malı olarak gösterildi ve tüm Kazak toprakları Rusya devletinin malı sayıldı. Rus yönetiminin kendi hanlarını atama çabası sonuçsuz kaldı, Rusların atadığı hanlar ya tamamen yok sayıldı veya örgütlü direnişle karşılaştı. Bunun sonucunda sultan makamı da ortadan kaldırıldı. Kazak bozkırı eski kabile sınırlarını dikkate almadan dört eyalete (oblast) ayrıldı: Turgay, Akmolinsk (Akmola), Semipalatinsk (Semey) ve Semireçye. 1868 düzenlemelerine göre Sırderya ve Yedisu eyaletleri Türkistan Genel Valiliğine, Ural ve Turgay eyaletleri Orenburg Genel Valiliğine, Akmola ve Semey eyaletleri ise Batı Sibirya Genel Valiliğine bağlandı. Bu eyaletlerin başında Rus askeri valisi bulunuyordu. Ayrıca bu eyaletler Rus idari sistemine göre bölgelere (volost) ve alt bölgelere ayrıldı. Bölge düzeyinde yerel yönetim bir ölçüde sürebildi, ancak bu da Rus yönetiminin seçilen memurları onaylamasına bağlıydı. 1869’da çıkan geçici kanunla kabile örgütlenmesine tümden son verildi. Bölge düzeyinde dahi Kazak memurlara izin verilmedi. Kazaklar arasında yapılan bütün seçimlerin Rusların onayından geçmesi şartı getirildi.
#8
SORU:
"İnorodtsı" nedir?
CEVAP:
İnorodtsı (tekil inorodets): Rus Çarlığında Slav olmayan tebaayı tanımlamak için kullanılan yasal kavramdır. Kelime anlamı “farklı soy/ millet” olan sözcük “yabancı” olarak da çevrilir. Ancak son karşılık yanıltıcı olabilir, zira sözcük genellikle Sibirya, Orta Asya ve Rus Uzak Doğusunun yerli halkları için kullanılır. Başlangıçta bazı Çarlık kanunlarının kendilerine uygun olmadığı düşünülen halkların geleneksel yaşam tarzlarını koruma kaygısını da içeren özel bir yönetim ve yasal bir düzenleme olarak tasarlanmıştır. Ancak zamanla medeniyetsiz, kültürsüz anlamında küçültücü biçimde kullanılmıştır. Askeri hizmet muafiyeti, otlakların korunması, dinî ve idari özyönetim gibi uygulamalar başlangıçta özel yönetim içinde değerlendirilmişti.
#9
SORU:
Kazakların "ikinci İslamlaşmaları" olarak adlandırılan dönem özelliklerini açıklayınız.
CEVAP:
Çarlığın Kazak bozkırındaki din politikası çelişkiliydi. XVIII. yüzyıl sonunda II. Katerina Tatar din adamları aracılığıyla İslamiyetin etkisini artırmaya çalıştı; zira dindarlaşmış göçebelerin daha uysal ve yönetilebilir olacağına inanmıştı. II. Katerina’nın step bölgesini kontrol altına almak ve Kazakları yerleşik hayata geçirmek için XVIII. yüzyıl sonunda aldığı kararlarla bu bölgede camiler, okullar açıldı. XIX. yüzyıl boyunca Kazan, Orenburg ve İdil-Ural bölgesinin diğer kentlerinden Tatar tüccar ve mollalar bu bölgeye aktılar. Bu dönem bazı tarihçiler tarafından Kazakların “ikinci İslamlaşmaları” olarak adlandırılmaktadır. XIX. yüzyıl
ortalarında Kazak ülkesi iktisadi, kültürel ve dini alanda Tatar hâkimiyetindeydi. Tatarca, Rus yetkililer ve yerliler arasında resmi dil olarak kullanılıyordu. Bazı Kazak aydınları halklarına karşı sorumluluk duyduklarını belirterek Tatar etkisine karşı çıkmış ve Rusya’daki diğer Müslümanların tersine Batı kültürü ve uygarlığının modeli olarak Rusya’ya yönelmişlerdi.
#10
SORU:
"Zor Zaman Şairleri" temsilcileri kimlerdir?
CEVAP:
Çarlığın din politikası İslamiyetin Kazak toplumundaki geleneksel rolünü değiştirmedi: Kazaklar ne dindar Müslüman ne de Hıristiyan oldular. Ama bu politika iki tür Kazak aydın grubunun oluşmasına yol açtı. Zor Zaman şairleri olarak bilinen İslami eğilimli Kazak aydınları ve seküler Rusya’ya yakın aydınlar. İlk grubun temsilcileri Şortanbay Kanayulı (1818-1881), Dulat Babatayulı (1802-1871), Murat Mönkeulı (1843-1906) ve Ebubekir Kerderi (1858-1903) Rus kolonizasyonunu suçluyor, göçebe geçmişi idealize ediyor ve Kazakların tek kurtuluşu olarak İslam dinini görüyorlardı.
#11
SORU:
"İntelijensiya" ne demektir?
CEVAP:
Kazakistan’ın Rusya’ya dahil edilmesi Kazaklar arasında modern düşüncelerin etkili olmasına neden oldu. Rusçaya ancak 1860’larda giren intelijensiya ifadesi Çarlık rejimine farklı şekillerde de olsa devrimci bir muhalefetin yanısıra genellikle aristokrat kökenli, eğitimleriyle sıradan kitleden ayrılan bağımsız aydınları ifade eder. Kazak aydınlarını farklı bir toplumsal kimliğe sahip bir grup ya da kendisini intelijensiya olarak gören bir topluluk olarak tanımlamak mümkün değildir; Kazak aydınları kendilerini hiç bir zaman böyle tanımlamadılar. Hem Kazak hem Çarlık toplumlarında ayrıcalıklı bir konumları vardı, ancak entelektüel gruplar için kullanılan toplumsal ya da ekonomik kategorilere uyumlu değildiler. XIX. yüzyılda Kazak aydınları iki toplum ve kültür arasında bağ kurmalarına karşılık, XX. yüzyılda Kazak toplumunun küçük bir parçası olarak devlet ve tebaası arasında arabuluculuk
yapmaya ve giderek tahakküm altına giren ve fakirleşen bir halkın kültürel ve ekonomik gelişimini sağlamaya çalışıyorlardı.
#12
SORU:
Kazak entelijensiyasının taşıyıcı direkleri ya da demokratik aydınlanmaları olarak adlandırılan Kazak aydınları kimlerdir?
CEVAP:
Seküler aydınlar çoğunlukla Rus okul ve kurumlarından mezun olmuşlardı; Tatar misyonerlerin (mollaların) cehalet ve zararlarını eleştiriyorlardı. Rus kültür ve eğitiminden yanaydılar. Kazakların geri kalmışlıktan kurtulmaları için Rus kültürünü Avrupa aydınlanmasına bir köprü olarak görüyorlardı. Bu grubun önemli temsilcileri Çokan Velihanov, Ibıray Altınsarin ve Abay Kunanbayev’dir. Sovyet döneminde bu üç Kazak aydını XIX. yüzyıl Kazak entelijensiyasının taşıyıcı direkleri ya da “demokratik aydınlanmacılar”ı olarak görülüyordu. Bu kişiler Batı edebiyatından ve Sibirya’ya sürülen liberal Rus sürgünlerden etkilenmiştir. Sovyet ve bazı Batılı araştırmacılar bu Kazak aydınlarının hayatlarının baskın olmasa da önemli bir parçası olan İslamiyete verdikleri değeri azımsamıştır, düşüncelerindeki seküler anlayışı öne çıkarmışlardır. Geleneksel edebiyat içinde değerlendirilen
“akın” ya da “ozan”ların eserlerinden Kazak aydınlarının çoğu etkilenmiştir.
#13
SORU:
Kazaklara cahil ve göçebe olarak bakan Rus anlayışını değiştiren Kazak aydın kimdir?
CEVAP:
Rus kültürünün pek çok özelliğini de Rus olduğu için değil Avrupalı gördüğü için uyarladı. Velihanov Kazaklara cahil ve
göçebe olarak bakan Rus anlayışını değiştirdi.
#14
SORU:
Ibıray (İbrahim) Altınsarin'in Kazak Kültüründeki yerini açıklayınız.
CEVAP:
XIX. yüzyılın ikinci yarısında bu yabancılaşmış aydın grubu ile geniş halk kitlesi arasındaki kopukluk, daha ılımlı bir aydın grubu tarafından giderilmeye başlandı. Batı ve Kazak kültürlerini sentez etmeye çalışan bu grubun en tipik örneği
Ibıray Altınsarin’dir (1841-1887). Rus-Kazak öğretmen okulunu bitiren Altınsarin iyi bir pedagog olarak yetişti ve Kazakları aydınlatmayı kendine görev bildi. İlk Kazak aydınlarından biri olmanın yanısıra folklorcu, sosyal aktivist ve yazardı. Seküler eğitimin destekçisi olan Altınsarin, Ahmet Baytursın gibi pek çok XX. yüzyıl Kazak aydınını etkiledi. 1887’de kadınların eğitim görmesi için girişim yaptıysa da hükümetten destek görmedi. Fakat ölümünden iki yıl sonra 1891’de Turgay’da ilk kız okulu açıldı. Altınsarin bir Kazak milliyetçisi idi ve Kazakların ayrı bir millet olduğuna inanmıştı. Resmi muamele yazılarını ilk defa Kazakça yazmış ve edebî Kazakçanın gelişmesi için uğraşmıştır. Kazak aydınlarının Ruslara en yakın olanlarından birisi olan Altınsarin, Rusların Hıristiyanlaştırma ve göç politikalarını eleştirmiştir. Altınsarin, Orenburgskiy Listok gazetesinde Kazak bozkırına Rus köylülerinin sevk ve iskan edilmesine karşı makaleler yazmıştır. Bu meseleye dair Rus projeleriyle ilgili olarak “böyle vahşi
projeleri görüp işitince insan ne yapacağını bilmez, şaşırır ve elleri düşer” demiştir. Altınsarin İslamiyeti öğretmek için Kazak dili kullananların da birincisi oldu. Bu konuda Tatarlardan etkilenmişti; 1883’de Kazan’da bastırdığı eserinin önsözünde: “Tatar Türkleri, Kur’an ve Hadisin lüzumlu olan emirlerini kendi dillerine çevirerek halkın anlayacağı bir dille kitaplar neşrederek, din ilimlerini kendi yurtlarında yaydılar” diyordu.
#15
SORU:
Hayatı film, opera ve romanlara konu olan, "Kara Sözder" adlı eserin sahibi kimdir?
CEVAP:
Batı kültürünü benimsemekle birlikte, Kazak kültürünü de muhafaza etmeye çalışan diğer bir Kazak aydını Abay Kunanbayev’dir (1854-1904). Soylu bir aileden geliyordu. Rus düşünürlerinden etkilenmiş olmakla birlikte İslam kültürüne de âşina idi. Rusların baskıcı politikalarına karşı çıktı. Birçok XX. yüzyıl Kazak aydını için Abay Kunanbayev çok önemli bir şahsiyettir. Baytursın ve Dulatov gibi kendinden sonraki kuşak tarafından olduğu kadar Sovyet ve sonrası dönemde de saygıyla anılmıştır. Yaşamı filmlere, opera ve romanlara konu olmuştur. Bu romanlar içinde en çok tanınanı Muhtar Avezov’un Abay Jolı (Abay Yolu) adlı kitaptır. 1845’te Semipalatinsk’te doğan Abay, evde ilk eğitimini aldıktan sonra medreseye gönderildi ve burada Arapça ve Farsça öğrendi. Babası kendi yerine boy beyi olarak eğitmek üzere eve çağırınca çalışmaları kesintiye uğradı. Batı Aydınlanma düşüncesinden etkilenmiş olan Abay, Kazak kültürüne yönelik eleştirilerini özellikle Kara Sözder adlı eserinde dile getirdi. Abay, Rusya’nın sömürgeci politikalarına da aynı şekilde eleştirel yaklaştı; sömürgeci baskısından kurtulmaları için Kazakların eğitime önem vermeleri gereğini vurguladı.
#16
SORU:
Kazak Milliyetçilerini Batıcılardan ayıran özellikler nelerdir?
CEVAP:
XIX. yüzyılın sonuna doğru Kazak aydınları arasında milliyetçilik eğilimi kendini göstermeye başladı. Kazak ulusal kimliği aydınlarca göçebe bir geçmişin kültürel simgeleri etrafında biçimlendi. XX. yüzyıl başında Kazak aydınlarının dünya görüşünde “hain Çarlık Rusyası” duygusu hâkimdi, ancak bu bir siyasi grup oluşturma derecesinde billurlaşmamıştı. 1902-1903’te Rus polisi Kazakça yönetim karşıtı ilk bildirileri yakalamaya başladı. Rus ve Batı düşüncesi karşısında teslimiyetçi bir tavır sergileyen Batıcılardan farklı olarak, Kazak milliyetçileri daha ziyade Çağatay edebiyatına ve geleneksel Kazak folkloruna ilgi duyuyor, Rus kültürünün etkisinden uzak durmaya çalışıyorlardı. Bu kesimin en tanınmışları Alihan Bökeyhanulı (1870-1937), Ahmed Baytursın (1885-1937), Mir Cakıp Dulatulı (1885-1937) ve Mağcan Cumabayuli (1876-1938) idi.
#17
SORU:
İslami Eğilim Grubu'nu kimler oluşturmaktadır?
CEVAP:
İslami eğilimli grubu Şakerim Kudayberdiyev (1858-1931), Akmola Muhamediyarov (1839-1895), Meşhur Jusip Köpeev (1857-1831) ile Aykap dergisi yazarları Muhammedcan Seralin (1871-1929), Bahıtcan Karatayev (1860-1934) ve Cihanşa Seydalin oluşturuyordu. Bunlar Tatar Ceditçilerin fikirlerinden etkilenmişlerdi ve Müslüman okullarında yeni usulle eğitim (usûl-i cedit) yanlısıydılar. Aykap editörleri yerleşik hayatı savunuyorlar, bunu Kazak halkı ve kültürünün korunması için ana temel olarak görüyorlardı. Tatar etkisine karşı çıkan ve Kazak gazetesi etrafında toplanan Kazak milliyetçi hareketi Alaş liderleri ise göçebe hayat tarzı taraflısıydılar.
#18
SORU:
İlk Kazakça sözlük kim tarafından, hangi yılda ve nerede yayımlanmıştır?
CEVAP:
İlk Kazakça-Rusça (Rusça-Kazakça bölümüyle birlikte) sözlük 1883’de Taşkent’te İşmuhammed Bukin tarafından yayımlandı.
#19
SORU:
Dala Vilayeti'nin sayfalarını zaman zaman Rusya ile kültürel yakınlaşma içinde olanlar ve Rus karşıtı olanlara açmasının etkileri nelerdir?
CEVAP:
Dala Vilayeti, sayfalarını zaman zaman Ibıray Altınsarin ve Abay Kunanbayev gibi Rusya’yla kültürel yakınlaşmadan yana olanlarla, Rus karşıtı Alihan Bökeyhanulı gibilerin oluşturduğu gruba açtı; Kazak milli kültürünün oluşmasında etkili oldu. Edebi dilin oluşmasına, göçebelerin yerleşik hayata geçmeleri, kadının toplumdaki yerinin yüceltilmesi, eğitimin önemsenmesi, Kazak
popüler edebiyatının tanınması gibi ilerici fikirlerin yayılmasına katkıda bulundu.
#20
SORU:
"Uyan Kazak" adlı eser hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
1909’da Kazak milli kimlik ve bilincinin oluşmasında etkisi olan en önemli eser yayımlandı: Mircakip Dulatov’un şiirlerden oluşan Uyan Kazak! adlı eseri Kazakları bozkıra artan Rus göçü ve göçebe kültürü ve ekonomisi üzerindeki etkisine karşı çıkmaya, karşı çıkabilmek için de Kazakları birleşmeye çağırıyordu. 1911’de ise Kazakistan gazetesi çıkmaya başladı. Gazetenin redaktörlerinden Ömer Karaşi (Karaşev, 1872-1920) Bökey Ordası’ndan fakir bir ailenin oğludur. Önce bir Tatar medresesinde okumuş, daha sonra İstanbul’a gitmiştir.