TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI Dersi Medya ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları soru cevapları:
Toplam 26 Soru & Cevap#1
SORU: Enformasyon toplumunun temel özellikleri nelerdir?
Enformasyon toplumunun temel özellikleri nelerdir?
CEVAP: Enformasyon toplumunun temel özellikleri sınırsız enformasyona erişim imkanı olması ve serbest giriş ortamı sağlaması; mevcut iktidar ilişkilerinin karakteristiklerini değiştirmesi; insanlık tarihinde ilk kez sınıf, ırk ve din sınırlaması olmadan, belli bir ortama herkesin eşit şartlarda girmesini sağlayarak, yönetenler ile yönetilenler arasındaki güç dengelerini sarsması veya değiştirmesi olduğu öne sürülmektedir.
Enformasyon toplumunun temel özellikleri sınırsız enformasyona erişim imkanı olması ve serbest giriş ortamı sağlaması; mevcut iktidar ilişkilerinin karakteristiklerini değiştirmesi; insanlık tarihinde ilk kez sınıf, ırk ve din sınırlaması olmadan, belli bir ortama herkesin eşit şartlarda girmesini sağlayarak, yönetenler ile yönetilenler arasındaki güç dengelerini sarsması veya değiştirmesi olduğu öne sürülmektedir.
#2
SORU:
Medyanın nasıl bir işlevi vardır?
CEVAP: Medya olan-biteni tasvir etmenin dışında olayları, ilişkileri, kimlikleri, nesneleri, değerleri, kurumları hatta ülkelerin nasıl anlaşılması gerektiğini anlatır. Dünyada olan-bitenin bilgisi, bunların nasıl yorumlanması/okuması gerektiğinin bilgisiyle har- manlanarak sunulmaktadır. Neler olup bittiğinin yorumu gazetelerde köşe yazısı adı ile açık şekilde bir yorum olduğu bilinerek yayınlanabilir; ayrıca haber veya bir imge ya da bir tören için kurulan bağlam, arka fonda çalan müzik, ışık ve ses efektlerinin tümü anlamın kurgulanmasına katkı sağlamakta ve yorumlanma sürecinde sözcük kullanımının ötesinde anlamlar üretilmesine katkı sağlamaktadır. Bu nedenle de medyayı sadece sözcüklerden oluşan metin üretimleri veya beyaz camda akan görüntülerden ibaret saymamak gerekir. Burton’un deyişiyle “görünenden fazlası” vardır ve aşikâr anlamlar kadar metafor, mecaz, verilen arka plan bilgisi, özellikle dizi, reklam ve sinema filmlerinde renk, müzik, mekan ve efekt kullanımı gibi öğeler aracılığıyla başka anlamlar inşa edilir.
Medya olan-biteni tasvir etmenin dışında olayları, ilişkileri, kimlikleri, nesneleri, değerleri, kurumları hatta ülkelerin nasıl anlaşılması gerektiğini anlatır. Dünyada olan-bitenin bilgisi, bunların nasıl yorumlanması/okuması gerektiğinin bilgisiyle har- manlanarak sunulmaktadır. Neler olup bittiğinin yorumu gazetelerde köşe yazısı adı ile açık şekilde bir yorum olduğu bilinerek yayınlanabilir; ayrıca haber veya bir imge ya da bir tören için kurulan bağlam, arka fonda çalan müzik, ışık ve ses efektlerinin tümü anlamın kurgulanmasına katkı sağlamakta ve yorumlanma sürecinde sözcük kullanımının ötesinde anlamlar üretilmesine katkı sağlamaktadır. Bu nedenle de medyayı sadece sözcüklerden oluşan metin üretimleri veya beyaz camda akan görüntülerden ibaret saymamak gerekir. Burton’un deyişiyle “görünenden fazlası” vardır ve aşikâr anlamlar kadar metafor, mecaz, verilen arka plan bilgisi, özellikle dizi, reklam ve sinema filmlerinde renk, müzik, mekan ve efekt kullanımı gibi öğeler aracılığıyla başka anlamlar inşa edilir.
#3
SORU:
Medya hangi unsurları kullanarak anlam üretir?
CEVAP: Medya metinleri sadece yazılı ve sözlü dilin olanakları içerisinden inşa edilmez. Aracın teknik özelliklerine bağlı olarak ses, ışık, renk, müzik gibi pek çok görsel ve işitsel unsurlar aracılığıyla anlam kurulur. Bu nedenle medya metni sadece yazılı olan veya sözlü olarak ifade edilen mesajlar bütünü olarak anlaşılmamalıdır. Dolayısıyla medyanın dili yazı, ses, söz gibi tek bir dil öğesini içerebileceği gibi çok daha karmaşık sembollerle örülü, ışık, renk, müzik gibi pek çok öğeyle harmanlanmış bir anlatı da olabilir.
Medya metinleri sadece yazılı ve sözlü dilin olanakları içerisinden inşa edilmez. Aracın teknik özelliklerine bağlı olarak ses, ışık, renk, müzik gibi pek çok görsel ve işitsel unsurlar aracılığıyla anlam kurulur. Bu nedenle medya metni sadece yazılı olan veya sözlü olarak ifade edilen mesajlar bütünü olarak anlaşılmamalıdır. Dolayısıyla medyanın dili yazı, ses, söz gibi tek bir dil öğesini içerebileceği gibi çok daha karmaşık sembollerle örülü, ışık, renk, müzik gibi pek çok öğeyle harmanlanmış bir anlatı da olabilir.
#4
SORU:
Feminist hareketlerin tarihsel süreci nasıl ilerlemiştir? Bilgi veriniz.
CEVAP: Feminist hareketler mücadele odaklarındaki farklılıklar nedeniyle üç ayrı dönemde, “birinci, ikinci ve üçüncü dalga” olarak ele alınırlar. Tarihsel olarak birinci dalga feminist hareket, İngiltere’de Mary Wollstonecraft, 1792’de Kadın Haklarının Savunulması (Vindication of the Rights of Woman) adlı kitabı ile başlatılır. Birinci dalga feminist hareket kadınların erkeklerle eşit eğitim haklarına sahip olması gerektiğini savunur. Yirminci yüzyılın başlarında ise “Suffrage Hareketi” kadınların politik hakları yani seçme ve seçilme hakkı için verilen mücadeleyle daha da genişler ve kadınların mülk edinme, miras gibi hakları için mücadeleyle devam eder. İkinci dalga feminist hareket, 1970’lerde Avrupa ve Amerika’da egemen olan özgürlük hareketleri içerisinde tekrar canlanır; II. Dünya Savaşı’nın ardından yeniden başlayan feminist gelişmelerden beslenir. İkinci dalga feminist hareket içerisinde ev içinde veya aile hayatı içerisinde kadınların maruz kaldıkları sorunlara da dikkat çekmeyi başarmışlar; özel alan/kamusal alan ayrımı ile görünmez kılınan aile içi şiddet, kadının ücretlendirilmeyen ev içi emeği de artık feminist gündeme girmiştir. Üçüncü dalga feminist hareket 1980’li yılların sonlarında başlar. Feminist hareketin kendi içerisinden bir eleştiri de içeren bu yönelim özellikle ikinci dalga feminist hareketi beyaz ve orta sınıf kadınların sorunlarına odaklanmakla eleştirir. Eşitlik mücadelesinin daha geniş bir yerden, etnik kimlik, sınıf, ırk ve cinsel yönelim olmak üzere daha geniş bir tabana yayılması gerektiği öne sürülür.
Feminist hareketler mücadele odaklarındaki farklılıklar nedeniyle üç ayrı dönemde, “birinci, ikinci ve üçüncü dalga” olarak ele alınırlar. Tarihsel olarak birinci dalga feminist hareket, İngiltere’de Mary Wollstonecraft, 1792’de Kadın Haklarının Savunulması (Vindication of the Rights of Woman) adlı kitabı ile başlatılır. Birinci dalga feminist hareket kadınların erkeklerle eşit eğitim haklarına sahip olması gerektiğini savunur. Yirminci yüzyılın başlarında ise “Suffrage Hareketi” kadınların politik hakları yani seçme ve seçilme hakkı için verilen mücadeleyle daha da genişler ve kadınların mülk edinme, miras gibi hakları için mücadeleyle devam eder. İkinci dalga feminist hareket, 1970’lerde Avrupa ve Amerika’da egemen olan özgürlük hareketleri içerisinde tekrar canlanır; II. Dünya Savaşı’nın ardından yeniden başlayan feminist gelişmelerden beslenir. İkinci dalga feminist hareket içerisinde ev içinde veya aile hayatı içerisinde kadınların maruz kaldıkları sorunlara da dikkat çekmeyi başarmışlar; özel alan/kamusal alan ayrımı ile görünmez kılınan aile içi şiddet, kadının ücretlendirilmeyen ev içi emeği de artık feminist gündeme girmiştir. Üçüncü dalga feminist hareket 1980’li yılların sonlarında başlar. Feminist hareketin kendi içerisinden bir eleştiri de içeren bu yönelim özellikle ikinci dalga feminist hareketi beyaz ve orta sınıf kadınların sorunlarına odaklanmakla eleştirir. Eşitlik mücadelesinin daha geniş bir yerden, etnik kimlik, sınıf, ırk ve cinsel yönelim olmak üzere daha geniş bir tabana yayılması gerektiği öne sürülür.
#5
SORU: Akademi içerisinde yapılan çalışmalar ise medyada kadın temsiline ilişkin problemi nasıl ele almaktadır? açıklayınız.
Akademi içerisinde yapılan çalışmalar ise medyada kadın temsiline ilişkin problemi nasıl ele almaktadır? açıklayınız.
CEVAP: Akademi içerisinde yapılan çalışmalar ise medyada kadın temsiline ilişkin problemi, feminizmin en genel tanımında içerilen üç temel yönle uyumlu biçimde ele alır:
• Kadınların nasıl ve neden baskı altında tutulduğunu anlamaya çalışan analizler.
• Kadınların özgürleştiği ve cinsiyet rollerine ilişkin kalıpyargıların ortadan kalktığı bir toplum hayali.
• Kadının baskılanmasını toplumun temel çelişkisi olarak kavrayan bir dünya görüşü
Akademi içerisinde yapılan çalışmalar ise medyada kadın temsiline ilişkin problemi, feminizmin en genel tanımında içerilen üç temel yönle uyumlu biçimde ele alır:
• Kadınların nasıl ve neden baskı altında tutulduğunu anlamaya çalışan analizler.
• Kadınların özgürleştiği ve cinsiyet rollerine ilişkin kalıpyargıların ortadan kalktığı bir toplum hayali.
• Kadının baskılanmasını toplumun temel çelişkisi olarak kavrayan bir dünya görüşü
#6
SORU:
Medyada "temsil" kavramı ne demektir? Açıklayınız.
CEVAP: Temsil: Medyada insan, kurum, ülke veya bir değere dair kurulan anlamlara temsil denir. Buradaki anlam sadece metin ya da yazılı unsurları içermez görsel öğeler, ses, müzik, ışık veya renk kullanımı gibi anlamın üretiminde etkili olan tüm öğeler temsil olgusuyla ilgilidir. Temsiller, medya çalışmalarında önemli bir yere sahiptir çünkü modern toplumlarda içinde yaşanılan sosyal hayata dair haber ve bilgiler önemli oranda medya dolayımıyla edinilir. Bu nedenle medyada “ne”yin “nasıl” sunulduğu önemlidir.
Temsil: Medyada insan, kurum, ülke veya bir değere dair kurulan anlamlara temsil denir. Buradaki anlam sadece metin ya da yazılı unsurları içermez görsel öğeler, ses, müzik, ışık veya renk kullanımı gibi anlamın üretiminde etkili olan tüm öğeler temsil olgusuyla ilgilidir. Temsiller, medya çalışmalarında önemli bir yere sahiptir çünkü modern toplumlarda içinde yaşanılan sosyal hayata dair haber ve bilgiler önemli oranda medya dolayımıyla edinilir. Bu nedenle medyada “ne”yin “nasıl” sunulduğu önemlidir.
#7
SORU:
İkinci dalga feminizmin medya üzerindeki yansıması nasıl olmuştur? Açıklayınız.
CEVAP: 1970’li yıllarda yani ikinci dalga feminist hareketin dinamik ortamında iletişim çalışmaları alanında kültürel çalışmalar perspektifinin hâkim olması, medya temsilinin ‘kurgulama-inşacı’ olduğu, başka bir deyişle, medyanın düz saydam bir ayna gibi ‘toplumsal’ olanı nötr şekilde yansıtmadığı, medyadaki tüm temsillerin üretim süreçlerinde yapılandırılan veya inşa edilen anlamlar olduğu öne sürülür. Feminist medya çalışmaları bu inşa meselesini, kadınların toplum hayatındaki ikincil konumunu pekiştiren toplumsal düzenin sembolik yeniden üretimi olarak ele alır.
1970’li yıllarda yani ikinci dalga feminist hareketin dinamik ortamında iletişim çalışmaları alanında kültürel çalışmalar perspektifinin hâkim olması, medya temsilinin ‘kurgulama-inşacı’ olduğu, başka bir deyişle, medyanın düz saydam bir ayna gibi ‘toplumsal’ olanı nötr şekilde yansıtmadığı, medyadaki tüm temsillerin üretim süreçlerinde yapılandırılan veya inşa edilen anlamlar olduğu öne sürülür. Feminist medya çalışmaları bu inşa meselesini, kadınların toplum hayatındaki ikincil konumunu pekiştiren toplumsal düzenin sembolik yeniden üretimi olarak ele alır.
#8
SORU: Kültürel çalışmalar perspektifinden medyada kadın temsili nasıl ele alınmaktadır? Açıklayınız
Kültürel çalışmalar perspektifinden medyada kadın temsili nasıl ele alınmaktadır? Açıklayınız
CEVAP: Bu çalışmalarda medyada kadının temsili üç boyutta irdelenir:
1. Kadınların medyada sunum veya temsil edilme biçimleri,
2. Medya ürünlerinin kullanıcıları ya da tüketicileri olarak kadınlar,
3. Kadınların medya sektöründe istihdamı.
Medya program türleri ve içeriklerinin kadınlar ve kadınsı değerlere yönelik ayrımcı dili ve sunumları konusundaki tespitler ve eleştiriler çoğunlukla araştırmaların ortak paydasını oluşturmaktadır.
Bu çalışmalarda medyada kadının temsili üç boyutta irdelenir:
1. Kadınların medyada sunum veya temsil edilme biçimleri,
2. Medya ürünlerinin kullanıcıları ya da tüketicileri olarak kadınlar,
3. Kadınların medya sektöründe istihdamı.
Medya program türleri ve içeriklerinin kadınlar ve kadınsı değerlere yönelik ayrımcı dili ve sunumları konusundaki tespitler ve eleştiriler çoğunlukla araştırmaların ortak paydasını oluşturmaktadır.
#9
SORU:
İkinci dalga feminizmin öncü ismi olan Betty Friedan'in yazdığı önemli eserin adı ve içeriği nedir? Bilgi veriniz.
CEVAP: İkinci dalga feminist hareketin öncü isimlerinden biri de gazeteci Betty Friedan’dır. Friedan, “Kadınlığın Gizemi” adlı kitabını ilk kez 1963 yılında yayınlar. Kitabında bir kadın gazeteci olarak hem meslek yaşamı içerisinde kadın olmanın hem de II. Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletlerinde kadın kimliğini (1945-1960 yılları arası dönemi) sorgulamaya açar. II. Dünya Savaşı tüm ülkeler açısından çok yıkıcı sonuçlara neden olmuştur; savaş sürecinde ve ardından erkekler cephede savaştıkları için ülkede gereken iş gücü kadınlar tarafından sağlanmıştır. Ne var ki, savaşın etkileri azalarak ekonomi toparlanmaya başladığında kadınlar tekrar evlerine dönmek durumunda kalmışlar; banliyölerde yaşayan orta sınıf veya yoksul kadınlara ev kadını olarak yaşamlarını sürdürmeleri gerektiği öğütlenmiştir. Bu “mutlu ev kadını kahramanlar” bir mit olarak medyadan sunulmaya başlanmış ve mutlu kadın imajı da toplum tarafından kabul görmeye devam etmiştir (Firestone, 1993: 37). 1960’lı yılların Amerikası’nda kadınların toplum içerisindeki eğitimi, çalışma hayatına katılımı, kariyer planlaması farklılaşmakta ancak medyada kadının sunumu farklılaşmamaktadır. Dahası kadının hak talepleri erkekler tarafından bir türlü anlaşılamamakta; kadının talepleri ve sıkıntıları mistikleştirilmeye çalışılmaktadır. İşte Friedan, kadınların toplumsal yaşamdaki değişim ve dönüşümlerini anlatma; erkeklerin kadınları “anlaşılmaz varlık” yapmaya çalışan mistikleştirilme çabalarına rasyonel bir analiz getirmektedir.
İkinci dalga feminist hareketin öncü isimlerinden biri de gazeteci Betty Friedan’dır. Friedan, “Kadınlığın Gizemi” adlı kitabını ilk kez 1963 yılında yayınlar. Kitabında bir kadın gazeteci olarak hem meslek yaşamı içerisinde kadın olmanın hem de II. Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletlerinde kadın kimliğini (1945-1960 yılları arası dönemi) sorgulamaya açar. II. Dünya Savaşı tüm ülkeler açısından çok yıkıcı sonuçlara neden olmuştur; savaş sürecinde ve ardından erkekler cephede savaştıkları için ülkede gereken iş gücü kadınlar tarafından sağlanmıştır. Ne var ki, savaşın etkileri azalarak ekonomi toparlanmaya başladığında kadınlar tekrar evlerine dönmek durumunda kalmışlar; banliyölerde yaşayan orta sınıf veya yoksul kadınlara ev kadını olarak yaşamlarını sürdürmeleri gerektiği öğütlenmiştir. Bu “mutlu ev kadını kahramanlar” bir mit olarak medyadan sunulmaya başlanmış ve mutlu kadın imajı da toplum tarafından kabul görmeye devam etmiştir (Firestone, 1993: 37). 1960’lı yılların Amerikası’nda kadınların toplum içerisindeki eğitimi, çalışma hayatına katılımı, kariyer planlaması farklılaşmakta ancak medyada kadının sunumu farklılaşmamaktadır. Dahası kadının hak talepleri erkekler tarafından bir türlü anlaşılamamakta; kadının talepleri ve sıkıntıları mistikleştirilmeye çalışılmaktadır. İşte Friedan, kadınların toplumsal yaşamdaki değişim ve dönüşümlerini anlatma; erkeklerin kadınları “anlaşılmaz varlık” yapmaya çalışan mistikleştirilme çabalarına rasyonel bir analiz getirmektedir.
#10
SORU:
Friedan kaleme aldığı "Kadınlığın gizemi" adlı kitabında kadını nasıl ele almaktadır?
CEVAP: Friedan (1983), kitabında kadını üç boyutta ele almıştır: Birincisi, 20 yüzyılın ilk yarısında Amerika’daki kadın dergileri ve gazetelerde kadınlarla ilgili içerik; ikincisi, kadınlarla ilgili kendi yaptığı haberlerde editörlerin neleri ön plana çıkardığından hareketle gazetelerin kadın politikasıdır. Üçüncü olarak da haber yapma amaçlı olarak kadınlara uyguladığı anket ve saha çalışması gözlemlerinde, Amerika’da kadınların ataerkil kültür içerisinde onlara dayatılan “anne” ve “eş” rollerine sıkışıp kalmaları ve bunun sonucundaki mutsuzluklarıdır.
Friedan (1983), kitabında kadını üç boyutta ele almıştır: Birincisi, 20 yüzyılın ilk yarısında Amerika’daki kadın dergileri ve gazetelerde kadınlarla ilgili içerik; ikincisi, kadınlarla ilgili kendi yaptığı haberlerde editörlerin neleri ön plana çıkardığından hareketle gazetelerin kadın politikasıdır. Üçüncü olarak da haber yapma amaçlı olarak kadınlara uyguladığı anket ve saha çalışması gözlemlerinde, Amerika’da kadınların ataerkil kültür içerisinde onlara dayatılan “anne” ve “eş” rollerine sıkışıp kalmaları ve bunun sonucundaki mutsuzluklarıdır.
#11
SORU: Friedan'ın (1983) kadınların medyadaki temsiline değin yaptığı tespitler nelerdir?
Friedan'ın (1983) kadınların medyadaki temsiline değin yaptığı tespitler nelerdir?
CEVAP: Friedan (1983) kadınların medyadaki temsiline değin üç temel tespitte bulunur:
• Medya kuruluşlarında çok az kadın gazeteci etkili pozisyonlardadır.
• Medya içerikleri toplumsal yaşamda kadınların statülerini tahrip eder; rol model konumundaki kadınlara yer vermez.
• Kadın başarılarıyla medyada yer almaz; seks nesnesi veya iyi anne, fedakâr eş gibi geleneksel roller ile temsil edilir.
Friedan (1983) kadınların medyadaki temsiline değin üç temel tespitte bulunur:
• Medya kuruluşlarında çok az kadın gazeteci etkili pozisyonlardadır.
• Medya içerikleri toplumsal yaşamda kadınların statülerini tahrip eder; rol model konumundaki kadınlara yer vermez.
• Kadın başarılarıyla medyada yer almaz; seks nesnesi veya iyi anne, fedakâr eş gibi geleneksel roller ile temsil edilir.
#12
SORU:
1970'li yıllardaki Amerika'da kadın özgürleşme hareketi nasıl haberleştirilmiştir?
CEVAP: Tuchman, 1970’li yıllarda yani ikinci dalga feminist hareketin dinamik ortamında, haber/gazetecilik çalışmaları açısından da hayli eleştirel ve ufuk açıcı olan bu bakışı ile Amerika’da Kadın Özgürleşme Hareketi’nin nasıl haberleştirildiği ve kadınların kitle iletişim araçlarında nasıl sunulduğunu ele alan bir başka makale yayınlar. Kadın hakları ve özgürlüğü için yapılan eylemlerin haberleştirilmesinde haber örgütleri içerisinde editör ve diğer yöneticilerin tercihleri ve müdahaleleriyle ne tür bir ‘gerçek’liğe büründürüldüğünü ele alır. Kadın hareketinin haberin kurumsal üretim süreçlerinde haber değerliliği içerisinde yer almadığı; erkek editörlerin kadınların eylemlerini haberleştirmek istemedikleri, haberleştirildiklerinde iseyumuşak haber (soft news) kategorisi bağlamında ele alarak, kadınların eylemlerinin politik anlamının önemsizleştirildiği ve kadın hareketinin boşaltıldığına dikkat çeker. Önemli görülen haberler daha çok erkeklerin ilgi alanı olarak kabul gören olaylar eksenlidir; Amerika’da kadınların erkeklerle eşit statü elde etme amaçlı politik ve aktivist eylemleri ‘önemli’ haberler arasına girmemektedir. Haber medyasında anlamın yapılandırılması er- kek editörlerin eril yaklaşımları ile kurgulanmaktadır. Ayrıca, ikinci dalga feminist hareketin öncüleri veya kadın liderler, politik kimlikleri ve liderlik vasıflarıyla değil, bireysel başarı öyküleri ve kimlikleriyle ön plana çıkarılmaktadır
Tuchman, 1970’li yıllarda yani ikinci dalga feminist hareketin dinamik ortamında, haber/gazetecilik çalışmaları açısından da hayli eleştirel ve ufuk açıcı olan bu bakışı ile Amerika’da Kadın Özgürleşme Hareketi’nin nasıl haberleştirildiği ve kadınların kitle iletişim araçlarında nasıl sunulduğunu ele alan bir başka makale yayınlar. Kadın hakları ve özgürlüğü için yapılan eylemlerin haberleştirilmesinde haber örgütleri içerisinde editör ve diğer yöneticilerin tercihleri ve müdahaleleriyle ne tür bir ‘gerçek’liğe büründürüldüğünü ele alır. Kadın hareketinin haberin kurumsal üretim süreçlerinde haber değerliliği içerisinde yer almadığı; erkek editörlerin kadınların eylemlerini haberleştirmek istemedikleri, haberleştirildiklerinde iseyumuşak haber (soft news) kategorisi bağlamında ele alarak, kadınların eylemlerinin politik anlamının önemsizleştirildiği ve kadın hareketinin boşaltıldığına dikkat çeker. Önemli görülen haberler daha çok erkeklerin ilgi alanı olarak kabul gören olaylar eksenlidir; Amerika’da kadınların erkeklerle eşit statü elde etme amaçlı politik ve aktivist eylemleri ‘önemli’ haberler arasına girmemektedir. Haber medyasında anlamın yapılandırılması er- kek editörlerin eril yaklaşımları ile kurgulanmaktadır. Ayrıca, ikinci dalga feminist hareketin öncüleri veya kadın liderler, politik kimlikleri ve liderlik vasıflarıyla değil, bireysel başarı öyküleri ve kimlikleriyle ön plana çıkarılmaktadır
#13
SORU:
Katı haber- yumuşak haber kavramları kadınlara dair nasıl haber yapmaktadır? Farkını açıklayınız.
CEVAP: Fikir gazeteleri ile tabloid gazetelerinin ayrışma sürecinde katı haber-yumuşak haber (hard news-soft news) olarak geliştirilen haber anlatı tarzları süreç içerisinde farklı bir işlev üstlenmiş, haber medyasının cinsiyetçi politikalarının inşasında ve yaygınlaşmasında farkında olarak veya olmayarak bir haber üretim tarzı olarak yerleşmiştir. Fikir gazeteciliği için önerilen olay (fact) odaklı anlatım, partizan basına göre yeni kriterler içerir: bunlar hakikat, doğruluk ve evrenselliktir. Sözkonusu değerlerden beslenen liberal basın kavrayışının mes- lek kodları, kadınların toplumda yaşayan bireyler olarak habere erişim ve temsilini önemli oranda engellemiştir. Daily Mirror, Daily Star veya Sun gibi tabloid gazetelerin sayfalarında hafif (soft) porno olarak kadın bedenini teşhire yönelmeleri, gazete sayfalarında kadın ve er- kek ilgilerinin farklı olduğu şeklinde yanlış bir kavrayışa da yol açmıştır. Olay eksenli haber öyküleri bilgi içeren, dolayısıyla da “ciddi” ve “önemli” şeylerle eşdeğer tutularak, dahası bir erkek ilgi alanı olarak algılanagelmiştir. Yumuşak haber ise fantezi/kurgusal olan yani bilgi içermeyen, eğlence veya magazin odaklı anlatım tarzı olarak kabul edilir. Yumuşak haber yazım tarzına ciddi haber (hard news) karşısında değersiz kılınarak ikincil bir önem atfedilirken, bir kadın ilgisi ve uğraş alanı olarak da tanımlanır. Böylesi ayrımcı haber üretim kavrayışı ve uygulaması, medyanın cinsiyet ayrımcı politikasının ve anlam üretiminin ideolojik araçlarından biri olarak da gazetecilik kültürü içerisine yerleşir.
Fikir gazeteleri ile tabloid gazetelerinin ayrışma sürecinde katı haber-yumuşak haber (hard news-soft news) olarak geliştirilen haber anlatı tarzları süreç içerisinde farklı bir işlev üstlenmiş, haber medyasının cinsiyetçi politikalarının inşasında ve yaygınlaşmasında farkında olarak veya olmayarak bir haber üretim tarzı olarak yerleşmiştir. Fikir gazeteciliği için önerilen olay (fact) odaklı anlatım, partizan basına göre yeni kriterler içerir: bunlar hakikat, doğruluk ve evrenselliktir. Sözkonusu değerlerden beslenen liberal basın kavrayışının mes- lek kodları, kadınların toplumda yaşayan bireyler olarak habere erişim ve temsilini önemli oranda engellemiştir. Daily Mirror, Daily Star veya Sun gibi tabloid gazetelerin sayfalarında hafif (soft) porno olarak kadın bedenini teşhire yönelmeleri, gazete sayfalarında kadın ve er- kek ilgilerinin farklı olduğu şeklinde yanlış bir kavrayışa da yol açmıştır. Olay eksenli haber öyküleri bilgi içeren, dolayısıyla da “ciddi” ve “önemli” şeylerle eşdeğer tutularak, dahası bir erkek ilgi alanı olarak algılanagelmiştir. Yumuşak haber ise fantezi/kurgusal olan yani bilgi içermeyen, eğlence veya magazin odaklı anlatım tarzı olarak kabul edilir. Yumuşak haber yazım tarzına ciddi haber (hard news) karşısında değersiz kılınarak ikincil bir önem atfedilirken, bir kadın ilgisi ve uğraş alanı olarak da tanımlanır. Böylesi ayrımcı haber üretim kavrayışı ve uygulaması, medyanın cinsiyet ayrımcı politikasının ve anlam üretiminin ideolojik araçlarından biri olarak da gazetecilik kültürü içerisine yerleşir.
#14
SORU:
Haberlerde kadının temsili nasıldır? Örneklerle açıklayınız.
CEVAP: Nasıl ki toplumsal düzen içerisinde erkek ilgileri ve uğraşları önemli görülüp kadının sözü ve ilgileri değersizleştirilmekte ise, haber türlerinde de daha önemsiz görülenmagazin, yaşam veya sağlık gibi sayfalar kadın okurlara yönelik hazırlanır. Bu sayfaların gerek metinlerinin gerekse de görsellerinin aktörleri ağırlıklı olarak kadınlardır; kadınlar magazin sayfalarında daha çok yer alır. Meslek grubu ise oyuncu, manken veya cemiyet hayatının ünlü simalarıdır. Bu sayfalarda kadınlar daha çok dekolteli giyim-kuşamları, güzellikleri, estetik operasyonları veya aşk hayatı gibi soft; yani ekonomi, politika gibi ciddi olmayan konuların aktörleri olarak temsil edilirler.
Güncel ekonomi, siyaset ve toplumsal olaylar özellikle haberlerin konusunu oluşturur ve bu alanlar aynı zamanda doğrudan kamusal alanla ilgilidir. Kamusal alan zaten erkeğe özgü düşünüldüğü için haber anlatıları kadınlara hitap etmez.
Haberlerde yer alan uzman, görgü tanığı, sahada bilgi toplayan muhabir veya stüd- yoda sunan aktörler ağırlıklı olarak erkektir. Kadınların haber kaynağı olarak haberlerde yer almaları da erkeklere kıyasla daha az sayıdadır. Kadınların muhabir olarak yoklukları, kaynak olarak yokluklarıyla da ilintilidir. Kadınlar erkeklerin ve seçkinlerin egemenliğinde olan kamusal alana giremedikleri için haber medyasında temsil edilemezler çünkü haber medyası bu durumu bir bahane olarak kullanır. Örneğin, bir haberde kullanılacak‘uzman’ görüşü için çoğunlukla kamusal alan içerisinde yer alan, otorite ve statü sahibi erkeklere başvurulur. Günümüzün tartışma programlarını ağırlıklı olarak erkekler doldururken moderatörler kadın olsa da durum değişmemekte; medyanın kamusal forumları erkekleri ağırlamaya ve kamusal alanda erkek sözünü egemen kılmaya devam etmektedir.
Eril anlatılarda kaynak olarak başvurulan kadınlar çoğunlukla kamusal bir tartışmanın ya da çatışmanın bir parçası ya da tarafı değildirler. Aksine, kadınlar, kamusal tartışmalarda, bir tarafın soruna ilişkin getirdiği yorumun kanıtı olarak sunulurlar. Bu durum genellikle kadın olan kaynakların haberin içeriğinde rehine, şehit annesi ya da tecavüz mağduru olduğu durumlarda belirginleşmektedir. Bununla birlikte, “destek göstergesi” olarak haberlerde yer alan kadınlar, bir kurum ya da kuruluşla olan ilişkilerine bağlı olarak bir eylem ya da politikayı onaylamak için kullanılırlar. Örneğin, kamusal bir tartışma içerisinde konuşan özne olarak yer alan kadınlar çoğunlukla kadınlar hakkında değil; üyesi oldukları örgüt ya da kurum hakkında görüşlerini ifade ederler.
Nasıl ki toplumsal düzen içerisinde erkek ilgileri ve uğraşları önemli görülüp kadının sözü ve ilgileri değersizleştirilmekte ise, haber türlerinde de daha önemsiz görülenmagazin, yaşam veya sağlık gibi sayfalar kadın okurlara yönelik hazırlanır. Bu sayfaların gerek metinlerinin gerekse de görsellerinin aktörleri ağırlıklı olarak kadınlardır; kadınlar magazin sayfalarında daha çok yer alır. Meslek grubu ise oyuncu, manken veya cemiyet hayatının ünlü simalarıdır. Bu sayfalarda kadınlar daha çok dekolteli giyim-kuşamları, güzellikleri, estetik operasyonları veya aşk hayatı gibi soft; yani ekonomi, politika gibi ciddi olmayan konuların aktörleri olarak temsil edilirler.
Güncel ekonomi, siyaset ve toplumsal olaylar özellikle haberlerin konusunu oluşturur ve bu alanlar aynı zamanda doğrudan kamusal alanla ilgilidir. Kamusal alan zaten erkeğe özgü düşünüldüğü için haber anlatıları kadınlara hitap etmez.
Haberlerde yer alan uzman, görgü tanığı, sahada bilgi toplayan muhabir veya stüd- yoda sunan aktörler ağırlıklı olarak erkektir. Kadınların haber kaynağı olarak haberlerde yer almaları da erkeklere kıyasla daha az sayıdadır. Kadınların muhabir olarak yoklukları, kaynak olarak yokluklarıyla da ilintilidir. Kadınlar erkeklerin ve seçkinlerin egemenliğinde olan kamusal alana giremedikleri için haber medyasında temsil edilemezler çünkü haber medyası bu durumu bir bahane olarak kullanır. Örneğin, bir haberde kullanılacak‘uzman’ görüşü için çoğunlukla kamusal alan içerisinde yer alan, otorite ve statü sahibi erkeklere başvurulur. Günümüzün tartışma programlarını ağırlıklı olarak erkekler doldururken moderatörler kadın olsa da durum değişmemekte; medyanın kamusal forumları erkekleri ağırlamaya ve kamusal alanda erkek sözünü egemen kılmaya devam etmektedir.
Eril anlatılarda kaynak olarak başvurulan kadınlar çoğunlukla kamusal bir tartışmanın ya da çatışmanın bir parçası ya da tarafı değildirler. Aksine, kadınlar, kamusal tartışmalarda, bir tarafın soruna ilişkin getirdiği yorumun kanıtı olarak sunulurlar. Bu durum genellikle kadın olan kaynakların haberin içeriğinde rehine, şehit annesi ya da tecavüz mağduru olduğu durumlarda belirginleşmektedir. Bununla birlikte, “destek göstergesi” olarak haberlerde yer alan kadınlar, bir kurum ya da kuruluşla olan ilişkilerine bağlı olarak bir eylem ya da politikayı onaylamak için kullanılırlar. Örneğin, kamusal bir tartışma içerisinde konuşan özne olarak yer alan kadınlar çoğunlukla kadınlar hakkında değil; üyesi oldukları örgüt ya da kurum hakkında görüşlerini ifade ederler.
#15
SORU:
Türkiye'de yapılan araştırmalara göre kadının Türkiye medyasındaki temsili nasıldır?
CEVAP: Türkiye’de iki televizyon kanalında ana haber bültenlerini analiz eden Yaktıl-Oğuz da (2012) benzer bulgulara erişmiştir. Kadınlar erkeklere kıyasla çok daha az yer almakta; profesyonel iş hayatında kadınlar uzmanlığı ve üretkenliği ile değil; giyim-kuşam veya aile hayatı ile konu olmakta dahası kadınları ilgilendiren sağlık haberlerinde dahi uzmanların tamamının erkek olduğu belirtilmektedir.
Türkiye’de iki televizyon kanalında ana haber bültenlerini analiz eden Yaktıl-Oğuz da (2012) benzer bulgulara erişmiştir. Kadınlar erkeklere kıyasla çok daha az yer almakta; profesyonel iş hayatında kadınlar uzmanlığı ve üretkenliği ile değil; giyim-kuşam veya aile hayatı ile konu olmakta dahası kadınları ilgilendiren sağlık haberlerinde dahi uzmanların tamamının erkek olduğu belirtilmektedir.
#16
SORU: 1995 yılından bu yana her beş yılda bir dünyanın farklı bölgelerinden ülkelerin yer aldığı, tüm haber örgütlerini içeren tarzda ve her ülkede aynı günü seçerek ve araştırmaya dahil eden araştırmanın sonuçları nelerdir?
1995 yılından bu yana her beş yılda bir dünyanın farklı bölgelerinden ülkelerin yer aldığı, tüm haber örgütlerini içeren tarzda ve her ülkede aynı günü seçerek ve araştırmaya dahil eden araştırmanın sonuçları nelerdir?
CEVAP: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, bilim ve sağlık haberciliğinin bir konusu olarak gazetelerde %8 oranında yer bulabilirken, makyaj %35 oranında yer almaktadır. Eşitlik ve eşitlik için politika üretimi gibi konular, son yirmi yılda bir artış göstermiş ancak yine de %10’un üzerine çıkamamıştır. Politika haberlerinde kadınlar %16’lık bir oranla yer alabilirken, bu oran beş yıl öncesine kıyasla %3 oranında düşüş göstermiştir. Geleneksel medyada kadının yetersiz temsili ve makyaj gibi yumuşak konularda temsili internet haberciliği ve sosyal medyada da kendini hissettirmektedir; tüm sosyal medya ve internet ortamındaki habercilikte kadın meselesini ele alan haber oranı %26’dir. Asya ve Afrika’da söz konusu içeriklerin %40’ı kadınların maruz kaldıkları şiddeti konu almakta, bu oran Ortadoğu’da %47’ye yükselmektedir. Küresel ölçekte kadınların hayatta kalması, özellikle aile içi şiddetten sonra hayatta kalması konulu haberlerde dört katı bir artış gözlenmiştir.
Kadınlarla yapılan röportajların oranı %38 olarak tespit edilmiştir ve bu oran 2005 yılında %31’dir; kadının medyada görünürlüğü açısından bir artış vardır ancak 1960’lı ve 1970’li yıllarda eleştiri alan, kadının ancak bireysel başarı öyküsü ile medyada yer alabilmesi hala gündemde olan bir sorundur. Kadınların haber anlatılarında basın sözcüsü (%20) ve uzman (%19) olarak görüşlerinin yer bulmasında %2’lik gibi az da olsa bir gelişme vardır.
Gazetecilerin cinsiyetlerine bağlı olarak haber yapma konuları da farklılaşmaktadır; kadın gazeteciler en fazla oranda bilim ve sağlık (%50), ekonomi (%39), toplum ve hukuk (%39), magazin, sanat, medya ve spor (%34), suç ve şiddet (%33) ve politika ve hükümet (%31) alanlarında haber yapmaktadır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, bilim ve sağlık haberciliğinin bir konusu olarak gazetelerde %8 oranında yer bulabilirken, makyaj %35 oranında yer almaktadır. Eşitlik ve eşitlik için politika üretimi gibi konular, son yirmi yılda bir artış göstermiş ancak yine de %10’un üzerine çıkamamıştır. Politika haberlerinde kadınlar %16’lık bir oranla yer alabilirken, bu oran beş yıl öncesine kıyasla %3 oranında düşüş göstermiştir. Geleneksel medyada kadının yetersiz temsili ve makyaj gibi yumuşak konularda temsili internet haberciliği ve sosyal medyada da kendini hissettirmektedir; tüm sosyal medya ve internet ortamındaki habercilikte kadın meselesini ele alan haber oranı %26’dir. Asya ve Afrika’da söz konusu içeriklerin %40’ı kadınların maruz kaldıkları şiddeti konu almakta, bu oran Ortadoğu’da %47’ye yükselmektedir. Küresel ölçekte kadınların hayatta kalması, özellikle aile içi şiddetten sonra hayatta kalması konulu haberlerde dört katı bir artış gözlenmiştir.
Kadınlarla yapılan röportajların oranı %38 olarak tespit edilmiştir ve bu oran 2005 yılında %31’dir; kadının medyada görünürlüğü açısından bir artış vardır ancak 1960’lı ve 1970’li yıllarda eleştiri alan, kadının ancak bireysel başarı öyküsü ile medyada yer alabilmesi hala gündemde olan bir sorundur. Kadınların haber anlatılarında basın sözcüsü (%20) ve uzman (%19) olarak görüşlerinin yer bulmasında %2’lik gibi az da olsa bir gelişme vardır.
Gazetecilerin cinsiyetlerine bağlı olarak haber yapma konuları da farklılaşmaktadır; kadın gazeteciler en fazla oranda bilim ve sağlık (%50), ekonomi (%39), toplum ve hukuk (%39), magazin, sanat, medya ve spor (%34), suç ve şiddet (%33) ve politika ve hükümet (%31) alanlarında haber yapmaktadır.
#17
SORU:
Kadına yönelik şiddet haberlerinin varlığı nasıl bir probleme sebep olabilir? Açıklayınız.
CEVAP: Kadın sorunları arasında şiddet en üst sırada yer alır. Gerek aile içi şiddet gerek duygusal ilişkiler bağlamında veya kamusal alanda rastgele kadına yönelen şiddet haberleri feminist medya çalışmalarında önemli bir yere sahiptir. Cinsiyetçi şiddet kadını mağdur ederken, haberdeki dil ve anlatım, kullanılan fotoğraflar çoğu kez kadınların bir kez daha olayın mağduru olmasına yol açmakta; ataerkil toplum düzeninin mevcut değerlerinin dolaşımda tutulması ve süreğenliğine katkı sağlamaktadır.
Kadın sorunları arasında şiddet en üst sırada yer alır. Gerek aile içi şiddet gerek duygusal ilişkiler bağlamında veya kamusal alanda rastgele kadına yönelen şiddet haberleri feminist medya çalışmalarında önemli bir yere sahiptir. Cinsiyetçi şiddet kadını mağdur ederken, haberdeki dil ve anlatım, kullanılan fotoğraflar çoğu kez kadınların bir kez daha olayın mağduru olmasına yol açmakta; ataerkil toplum düzeninin mevcut değerlerinin dolaşımda tutulması ve süreğenliğine katkı sağlamaktadır.
#18
SORU:
Feminist eleştirilere göre medya şiddeti nasıl ele almaktadır?
CEVAP: Medya, ‘şiddeti’ basitçe ve nötr şekilde sunmaz; hangi şiddetin suç, hangi şiddetin meşru olduğunu da muhtelif söylem teknikleriyle söyler. Medya bazı şiddet türlerini suç olarak sunarken, diğerlerini suç olmaktan çıkarır. Dahası suçu tipleştirir ve kişiselleştirir. Şöyle ki; hangi tür suç olursa olsun, suçu işleyeni bireysel bir psikolojik bozukluk sorununa indirger, böylelikle, yapılan şiddet eylemi bağlamından koparılır. Kadınlar erkek şiddetine maruz kalırken ataerkil kültürün kadını baskılayan, ikincil pozisyona iten ve kadın bedenini denetlemeye yönelik yapısını unutturur.
Gazetelerde ev-içi şiddetin faili “koca” iken ev-dışı şiddetin faili kadının cinselliğine vurgu yaparak failin sevgili veya hiçbir ilgisi olmayan erkekler olduğu belirtilmektedir. Kadına yönelik şiddet olaylarında ağırlıklı olarak öldürme olarak belirginleşmektedir; diğer şiddet türleri özellikle cinsel şiddet hiç haber konusu olmamaktadır. Dayak, cinsel taciz gibi vakalar gazetelere yansımamakta; yansısa bile vaka-i adiye (olağan vaka) olarakyer almaktadır. Özetle kadına yönelik şiddet olaylarında gazetecilik temel kurallarının izlenmediği; “magazin haberi” gibi kaleme alındığı ve gazetelerin gerçekte kadına yönelik şiddet meselesine önem atfetmediği görülmektedir.
Medya, ‘şiddeti’ basitçe ve nötr şekilde sunmaz; hangi şiddetin suç, hangi şiddetin meşru olduğunu da muhtelif söylem teknikleriyle söyler. Medya bazı şiddet türlerini suç olarak sunarken, diğerlerini suç olmaktan çıkarır. Dahası suçu tipleştirir ve kişiselleştirir. Şöyle ki; hangi tür suç olursa olsun, suçu işleyeni bireysel bir psikolojik bozukluk sorununa indirger, böylelikle, yapılan şiddet eylemi bağlamından koparılır. Kadınlar erkek şiddetine maruz kalırken ataerkil kültürün kadını baskılayan, ikincil pozisyona iten ve kadın bedenini denetlemeye yönelik yapısını unutturur.
Gazetelerde ev-içi şiddetin faili “koca” iken ev-dışı şiddetin faili kadının cinselliğine vurgu yaparak failin sevgili veya hiçbir ilgisi olmayan erkekler olduğu belirtilmektedir. Kadına yönelik şiddet olaylarında ağırlıklı olarak öldürme olarak belirginleşmektedir; diğer şiddet türleri özellikle cinsel şiddet hiç haber konusu olmamaktadır. Dayak, cinsel taciz gibi vakalar gazetelere yansımamakta; yansısa bile vaka-i adiye (olağan vaka) olarakyer almaktadır. Özetle kadına yönelik şiddet olaylarında gazetecilik temel kurallarının izlenmediği; “magazin haberi” gibi kaleme alındığı ve gazetelerin gerçekte kadına yönelik şiddet meselesine önem atfetmediği görülmektedir.
#19
SORU:
Sinema ve dizilerde kadın temsili nasıldır? Açıklayınız.
CEVAP: Medyada kadınlar, fedakâr anne, iyi ve sadık eş, yuva yıkan fettan kadın veya çekici/güzel, seksi ve bunu kötü emelleri için kullanan kötü ruhlu kadın biçiminde sunulmaktadır. Medya metinleri ağırlıklı olarak cinsiyetçi, ataerkil ve kapitalist düzen eksenli üretilmektedir.
1980’lerden itibaren medya ürünlerinde kadın ve erkeklerin görece daha dengeli ve eşitlikçi bir biçimde temsil edildiği; geleneksel kadın imgesinin yanında kendinden emin, çalışan, rasyonel, güçlü ve bağımsız kadın imgesinin de üretildiği görülmektedir. Fakat eve sıkışan güçlü kadının aile/iş arasında kaldığı ve mutsuz olduğu gözlemlenmekte iken 1990’lardan itibaren güzel, başarılı, aile ve iş yaşamını dengelemiş “süper kadın” imgesi medyada dolaşıma girmiştir.
1980’lere kadar televizyonlarda görülen karakterlerin ancak %20 civarı kadınken, 1980’lerle birlikte -erkek egemenliği sürse de- kadınların sayısının arttığı görülmektedir. Ama televizyon programlarında sayısı artan kadınlar daha çok ev, evlilik, aile gibi konularla ilişkilendirilmekte; daha pasif, zayıf, etkisiz, destekleyici, kurban, gülünç olarak yer bulmaktadır. Ayrıca kadınların sorunları, genelde sadece romantik kaynaklı olmaktadır.
Türkiye’de diziler düşünüldüğünde az sayıdaki ayrıksı örneğin dışında erkeklerin iş yeri patronları veya yöneticiler, kadınların da onların yanında çalışan mimar, moda uzmanı, kuaför, sekreter gibi ikincil statülü işlerde yer aldığı görülmektedir. Patron olan erkekler ile şirket çalışanı kadınlar arasındaki en temel çelişki aşk ilişkisidir; bir türlü normalleşemeyen duygusal hayatlarıdır.
Medyada kadınlar, fedakâr anne, iyi ve sadık eş, yuva yıkan fettan kadın veya çekici/güzel, seksi ve bunu kötü emelleri için kullanan kötü ruhlu kadın biçiminde sunulmaktadır. Medya metinleri ağırlıklı olarak cinsiyetçi, ataerkil ve kapitalist düzen eksenli üretilmektedir.
1980’lerden itibaren medya ürünlerinde kadın ve erkeklerin görece daha dengeli ve eşitlikçi bir biçimde temsil edildiği; geleneksel kadın imgesinin yanında kendinden emin, çalışan, rasyonel, güçlü ve bağımsız kadın imgesinin de üretildiği görülmektedir. Fakat eve sıkışan güçlü kadının aile/iş arasında kaldığı ve mutsuz olduğu gözlemlenmekte iken 1990’lardan itibaren güzel, başarılı, aile ve iş yaşamını dengelemiş “süper kadın” imgesi medyada dolaşıma girmiştir.
1980’lere kadar televizyonlarda görülen karakterlerin ancak %20 civarı kadınken, 1980’lerle birlikte -erkek egemenliği sürse de- kadınların sayısının arttığı görülmektedir. Ama televizyon programlarında sayısı artan kadınlar daha çok ev, evlilik, aile gibi konularla ilişkilendirilmekte; daha pasif, zayıf, etkisiz, destekleyici, kurban, gülünç olarak yer bulmaktadır. Ayrıca kadınların sorunları, genelde sadece romantik kaynaklı olmaktadır.
Türkiye’de diziler düşünüldüğünde az sayıdaki ayrıksı örneğin dışında erkeklerin iş yeri patronları veya yöneticiler, kadınların da onların yanında çalışan mimar, moda uzmanı, kuaför, sekreter gibi ikincil statülü işlerde yer aldığı görülmektedir. Patron olan erkekler ile şirket çalışanı kadınlar arasındaki en temel çelişki aşk ilişkisidir; bir türlü normalleşemeyen duygusal hayatlarıdır.
#20
SORU:
Tüketim kültürü kadınların hayatında nasıl etki etmektedir?
CEVAP: Modern zamanlarda toplumların dönüştüğü tüketim toplumunda ihtiyaç kültüründen arzu kültürüne evrilme söz konusudur. Yeni bir elbiseye ihtiyacınız var denmez; yeni bir elbise ile kendinizi daha iyi hissedeceksiniz sözüne ikna etme ve ikna olma vardır.
Erkek giysileri ve stili çok az değişiklik geçirse de kadın giysileri sürekli bir değişim içerisindedir; dar-bol; uzun-kısa; pastel-canlı tonlar gibi tezatlıklar içerisinde sürekli bir değişim geçirir. Değişen renk, desen ve çizgiler hep bir yeni moda olarak sunulur; giyim sanayi yeni üretimler yaparken magazin basını, moda dünyası ve reklamlarda yeni stil ürünlerin pazarlaması ve tüketim arzusunun geliştirilmesi için işbaşındadır.
Modern zamanlarda toplumların dönüştüğü tüketim toplumunda ihtiyaç kültüründen arzu kültürüne evrilme söz konusudur. Yeni bir elbiseye ihtiyacınız var denmez; yeni bir elbise ile kendinizi daha iyi hissedeceksiniz sözüne ikna etme ve ikna olma vardır.
Erkek giysileri ve stili çok az değişiklik geçirse de kadın giysileri sürekli bir değişim içerisindedir; dar-bol; uzun-kısa; pastel-canlı tonlar gibi tezatlıklar içerisinde sürekli bir değişim geçirir. Değişen renk, desen ve çizgiler hep bir yeni moda olarak sunulur; giyim sanayi yeni üretimler yaparken magazin basını, moda dünyası ve reklamlarda yeni stil ürünlerin pazarlaması ve tüketim arzusunun geliştirilmesi için işbaşındadır.
#21
SORU:
Reklamlardaki kadın temsili nasıdır? Açıklayınız.
CEVAP: Reklamlarda kadınlar güzel, bakımlı, sağlıklı ve formdadır. Giysi- leri genellikle beyaz renkte ve şıktır; mekân olarak çoğunlukla mutfak, banyo ve alışveriş merkezlerindedirler. Reklamların kurgusal dünyasında kadınlar ev işi yapmaktan dolayı memnun, huzurlu ve tatminkârdırlar. Reklamlarda ideal bir dünya çizilir ki bu dünyada kadın her gün bir sürü işi aynı anda ve mükemmel yapar. İdeal dünyanın mükemmel kadın üzerindeki yük ve eşitsiz işbölümü görünmez kılınır. Bazı temizlik ürünlerinin rek- lamlarında daha iyi temizlik veya ev işi yapmak için kadınlar arasında kıyaslama yapılır ve kadın “daha mükemmel olana” öykünür. Kadın bu anlamda psikolojik bir baskıya maruz kalmaktadır. Sadece kadınların yer aldığı reklamlarda bile kadınlara “neyi nasıl yapmaları” gerektiğini arka fonda bir erkek söyler böylece erkek her alanda “otorite” olarak varlığını gösterir.
Kozmetik sektörü zaten ağırlıklı olarak kadını tüketici hedef kitle olarak düşünür; kozmetik ürünleri kadına mükemmel bir saç, cilt, vücut bakımının çok ötesinde erkeğin beğenisini ve onlar tarafından arzulanacak kadın olmayı öğütler. Reklamların bir sektör olarak simgesel üretiminin tamamı kadın bedeninin denetimi üzerine kuruludur. Modern yaşamın ve metropol hayatının tüm karmaşa, stres ve çok çalışmayı gerektiren temposuna rağmen hep enerjik olmak; her zaman baharla birlikte “fazla kilolardan kurtulmak”; anne olmayı kutsamakla birlikte hep genç ve güzel kalmayı kutsamak eril bakışla kurgulanan kadın bedeninin disipline edilmesidir. Reklam metinleri pornografiden sonra kadın bedeninin en fazla cinsel meta olarak kullanıldığı alandır. Başlangıcından günümüze kadınlar, reklamlarda erotik özne olarak kurgulanmaktadır.
Reklamlarda kadınlar güzel, bakımlı, sağlıklı ve formdadır. Giysi- leri genellikle beyaz renkte ve şıktır; mekân olarak çoğunlukla mutfak, banyo ve alışveriş merkezlerindedirler. Reklamların kurgusal dünyasında kadınlar ev işi yapmaktan dolayı memnun, huzurlu ve tatminkârdırlar. Reklamlarda ideal bir dünya çizilir ki bu dünyada kadın her gün bir sürü işi aynı anda ve mükemmel yapar. İdeal dünyanın mükemmel kadın üzerindeki yük ve eşitsiz işbölümü görünmez kılınır. Bazı temizlik ürünlerinin rek- lamlarında daha iyi temizlik veya ev işi yapmak için kadınlar arasında kıyaslama yapılır ve kadın “daha mükemmel olana” öykünür. Kadın bu anlamda psikolojik bir baskıya maruz kalmaktadır. Sadece kadınların yer aldığı reklamlarda bile kadınlara “neyi nasıl yapmaları” gerektiğini arka fonda bir erkek söyler böylece erkek her alanda “otorite” olarak varlığını gösterir.
Kozmetik sektörü zaten ağırlıklı olarak kadını tüketici hedef kitle olarak düşünür; kozmetik ürünleri kadına mükemmel bir saç, cilt, vücut bakımının çok ötesinde erkeğin beğenisini ve onlar tarafından arzulanacak kadın olmayı öğütler. Reklamların bir sektör olarak simgesel üretiminin tamamı kadın bedeninin denetimi üzerine kuruludur. Modern yaşamın ve metropol hayatının tüm karmaşa, stres ve çok çalışmayı gerektiren temposuna rağmen hep enerjik olmak; her zaman baharla birlikte “fazla kilolardan kurtulmak”; anne olmayı kutsamakla birlikte hep genç ve güzel kalmayı kutsamak eril bakışla kurgulanan kadın bedeninin disipline edilmesidir. Reklam metinleri pornografiden sonra kadın bedeninin en fazla cinsel meta olarak kullanıldığı alandır. Başlangıcından günümüze kadınlar, reklamlarda erotik özne olarak kurgulanmaktadır.
#22
SORU:
Reklamlerdaki kadın klişeleri nelerdir? Yazınız.
CEVAP: Güzel, çekici ve genç birey klişesi: İmgeler, kadınlara beden güzelliğini telkin eder ve “ideal” forma sahip değillerse de reklamda tavsiye edilen ürünleri satın alarak bu idealliğe erişebilecekleri anlatılır.
Güzel, çekici ve genç birey klişesinde yenilikler: Reklamlarda ataerkil düzenin geleneksel rolleri dışında rollerde kadınları da görmek mümkündür. Bir mobil telefonlara hat hizme- ti sağlayan firma özgür kadın imgesi ile ayrıksı bir örnek sunar ne var ki kısa süre sonra âşık olarak bir erkekle dolaşmaya başlar. Ayrıksı roller de uzun boylu sürmez; reklam metinleri geleneksel değerlerle kapatılır.
Yaşlı kadın klişesi: Reklamlarda yaşlı kadınlara sayısal olarak çok az olarak yer verilir. Genellikle emekli, görev bilinci olan, mütevazı, sempatik, iyi huylu, düzenli, müşfik anne gibi geleneksel rollerde yer alırlar. Gelin ile çekişmesi olan kayınvalide, kızı veya gelininin yeni ürün kullanımı ile tavır değiştiren yaşlı kadın bazı reklam klişeleridir.
Evli ve anne kadın klişesi: Televizyon reklamları geleneksel evli anne kadın rol klişelerini onaylar nitelikte gösterilir. 1950’li yıllarda yüceltilen ev kadınlığı bu anlamda varlığını sürdürmektedir.
Evli ve anne klişesinde yenilikler: Televizyon reklamlarında bu kategorilerde yenilikler vardır; ev işlerinde teknolojik cihazlar kullanılmaktadır. Ne var ki kadın kendisi ev işi yapmasa da evde kocası ve çocuklara bir konfor sunma arzusundadır.
Meslekli kadın klişesi: Reklamlarda profesyonel iş yaşamı olan kadınların sayısında bir artış vardır; çalışan modern kadınlar statülerinin farkındadır ancak eğlenmeyi de sevmek- tedir. Çoğunlukla 25-35 yaş arasında olan bu kadınlar kendilerini önce erkek meslektaş- larına ispatlamak durumundadır. Cazibeli, ikna gücü yüksek, eğlenmeyi seven, modaya uyan, sportiftir. Kadınların mesleki pozisyonları duygusallık ve erotik fonksiyonlar ile sıkı sıkıya bağlıdır.
Meslekli kadın klişesinde yenilikler: Başarılı kadınlar, kullandıkları ürün üzerindenbaşarılı görünmektedirler. Özellikle kozmetik reklamlarında dizi veya sinema sektörü- nün ünlü kadın oyuncuları yer alır; başarıları ürüne özdeş kılınır. Reklamlarda rol alan oyuncular huzurlu, mutlu kadın, uçarı kadın, kusursuz ev sahibesi gibi geleneksel kişilik pozları takınırlar fakat cinsel nesne ve bacakları vurgulanan kadın olmaya devam ederler.
Güzel, çekici ve genç birey klişesi: İmgeler, kadınlara beden güzelliğini telkin eder ve “ideal” forma sahip değillerse de reklamda tavsiye edilen ürünleri satın alarak bu idealliğe erişebilecekleri anlatılır.
Güzel, çekici ve genç birey klişesinde yenilikler: Reklamlarda ataerkil düzenin geleneksel rolleri dışında rollerde kadınları da görmek mümkündür. Bir mobil telefonlara hat hizme- ti sağlayan firma özgür kadın imgesi ile ayrıksı bir örnek sunar ne var ki kısa süre sonra âşık olarak bir erkekle dolaşmaya başlar. Ayrıksı roller de uzun boylu sürmez; reklam metinleri geleneksel değerlerle kapatılır.
Yaşlı kadın klişesi: Reklamlarda yaşlı kadınlara sayısal olarak çok az olarak yer verilir. Genellikle emekli, görev bilinci olan, mütevazı, sempatik, iyi huylu, düzenli, müşfik anne gibi geleneksel rollerde yer alırlar. Gelin ile çekişmesi olan kayınvalide, kızı veya gelininin yeni ürün kullanımı ile tavır değiştiren yaşlı kadın bazı reklam klişeleridir.
Evli ve anne kadın klişesi: Televizyon reklamları geleneksel evli anne kadın rol klişelerini onaylar nitelikte gösterilir. 1950’li yıllarda yüceltilen ev kadınlığı bu anlamda varlığını sürdürmektedir.
Evli ve anne klişesinde yenilikler: Televizyon reklamlarında bu kategorilerde yenilikler vardır; ev işlerinde teknolojik cihazlar kullanılmaktadır. Ne var ki kadın kendisi ev işi yapmasa da evde kocası ve çocuklara bir konfor sunma arzusundadır.
Meslekli kadın klişesi: Reklamlarda profesyonel iş yaşamı olan kadınların sayısında bir artış vardır; çalışan modern kadınlar statülerinin farkındadır ancak eğlenmeyi de sevmek- tedir. Çoğunlukla 25-35 yaş arasında olan bu kadınlar kendilerini önce erkek meslektaş- larına ispatlamak durumundadır. Cazibeli, ikna gücü yüksek, eğlenmeyi seven, modaya uyan, sportiftir. Kadınların mesleki pozisyonları duygusallık ve erotik fonksiyonlar ile sıkı sıkıya bağlıdır.
Meslekli kadın klişesinde yenilikler: Başarılı kadınlar, kullandıkları ürün üzerindenbaşarılı görünmektedirler. Özellikle kozmetik reklamlarında dizi veya sinema sektörü- nün ünlü kadın oyuncuları yer alır; başarıları ürüne özdeş kılınır. Reklamlarda rol alan oyuncular huzurlu, mutlu kadın, uçarı kadın, kusursuz ev sahibesi gibi geleneksel kişilik pozları takınırlar fakat cinsel nesne ve bacakları vurgulanan kadın olmaya devam ederler.
#23
SORU:
Aktif izleyici ne demektir?
CEVAP: Aktif İzleyici olgusu, izleyicilerin kendi gereksinimlerine ve amaçlarına uygun bir şekilde iletişim araçlarını ve içeriklerini seçtikleri anlamına gelir.
Aktif İzleyici olgusu, izleyicilerin kendi gereksinimlerine ve amaçlarına uygun bir şekilde iletişim araçlarını ve içeriklerini seçtikleri anlamına gelir.
#24
SORU: medya metinlerinin izler kitle tarafından kaç şekilde okunur/yorumlanız? Açıklayınız.
medya metinlerinin izler kitle tarafından kaç şekilde okunur/yorumlanız? Açıklayınız.
CEVAP: Hall (1980) bu makalesinde medya metinlerinin izler kitle tarafından üç farklı şekilde okuma/yorumlamaya tabi tutulabileceğini belirtir. Bunlar egemen (hegemonik) okuma, eleştirel ve müzakereli (negotiation) okumadır.
Hall (1980) bu makalesinde medya metinlerinin izler kitle tarafından üç farklı şekilde okuma/yorumlamaya tabi tutulabileceğini belirtir. Bunlar egemen (hegemonik) okuma, eleştirel ve müzakereli (negotiation) okumadır.
#25
SORU:
Cam tavan olgusu nedir? Açıklayınız.
CEVAP: Dünya çapında iş gücüne katılım ve kadın istihdamında bir artış olmasına karşın yönetici pozisyonuna yükselme söz konusu olduğunda aynı oranda yani iş gücüne katılım oranında yükselme mümkün olamamaktadır. Orta düzeyde kadın yönetici sayısının hızlı artışına rağmen en üst konumda hala kadın yönetici sayısı yok denecek kadar azdır. Kadın çalışanlar eğitim, alan deneyimi gibi tüm mesleki yeterliliklere sahip olsalar da çalıştıkları iş yerlerinde en üst noktaya erişememektedir. Lider veya genel müdür pozisyonunda ka- dınların çok az olması yeni bir mesele veya herhangi bir coğrafyaya özgü bir sorun da değildir. Endüstrileşmiş veya endüstrileşememiş tüm toplumları yatay kesen bir sorun olarak varlığını göstermektedir. Kadının en üst pozisyonu görmesi ve yasal bir engel de ol- mamasına rağmen erişememesi; görünmez bir engelle karşılaşması yönetim literatüründecam tavan veya cam duvar olgusuyla açıklanmaktadır.
Dünya çapında iş gücüne katılım ve kadın istihdamında bir artış olmasına karşın yönetici pozisyonuna yükselme söz konusu olduğunda aynı oranda yani iş gücüne katılım oranında yükselme mümkün olamamaktadır. Orta düzeyde kadın yönetici sayısının hızlı artışına rağmen en üst konumda hala kadın yönetici sayısı yok denecek kadar azdır. Kadın çalışanlar eğitim, alan deneyimi gibi tüm mesleki yeterliliklere sahip olsalar da çalıştıkları iş yerlerinde en üst noktaya erişememektedir. Lider veya genel müdür pozisyonunda ka- dınların çok az olması yeni bir mesele veya herhangi bir coğrafyaya özgü bir sorun da değildir. Endüstrileşmiş veya endüstrileşememiş tüm toplumları yatay kesen bir sorun olarak varlığını göstermektedir. Kadının en üst pozisyonu görmesi ve yasal bir engel de ol- mamasına rağmen erişememesi; görünmez bir engelle karşılaşması yönetim literatüründecam tavan veya cam duvar olgusuyla açıklanmaktadır.
#26
SORU: Mevcut etik zeminde gazeteci/haberci kadına yönelik şiddet haberlerinde nasıl bir farkındalık geliştirebilir?
Mevcut etik zeminde gazeteci/haberci kadına yönelik şiddet haberlerinde nasıl bir farkındalık geliştirebilir?
CEVAP: Dursun (2010), mevcut etik zeminde gazeteci/haberci kadına yönelik şiddet haberle- rinde nasıl bir farkındalık geliştirebilir sorusuna şöyle bir öneri getirmektedir:
• Mahremiyet:
Gazeteci, bütün kişilerin gizlilik hakkına saygı duyar ve kamu yararı olmadıkça veya bu kişiler şeffaflık istemedikçe özel hayatlarına dair haber yayınlamaz. Gazeteci, kamu yararı aksine olmadıkça, bireylerin mahremiyetine saygı duyar.Gazetecilerin özellikle şiddete maruz kalan kadınların haberini yaparken onların fotoğrafını kullanması ve kadınlara ilişkin pek çok detayı vermesi bazen vücutlarının çıplak fotoğraf yayınlanması önemli bir mahremiyet ihlalidir.
• Kişilik hakları:
Cinsel saldırılarla ilgili durumlarda 16 yaşından küçük çocukların kimlikleriaçıklanmamalıdır. Çocuğun kimliğinin açığa çıkarılabileceği yerlerde “ensest” sözcüğü kullanılmamalıdır. Basın, cinsel saldırının kurbanlarının kimliğini vermemeli, kanun izin verme- dikçe veya yeterince meşru değilse, kimliğin açığa çıkabileceği malzemeyi de yayınlamamalıdır. Kaza, felaket ve trajedilerde yaralıyı ve kurbanı korumak, kamunun bilgilenme hakkından önce gelir. Cinsel şiddet kurbanlarının isimleri (genel yarar bakımından kurbanın kendisi istemedikçe) yayınlanmamalı, veya kimliği açığa çıkacak ölçüde ayrıntı veril- memelidir. Günümüz tarihinde bir kişilik veya genel kamu yararına dokunan bir durumsöz konusu olmadıkça kurbanın kimliği, bir kaza veya suç çevresindeki olayları anlamak bakımından gereksizdir. Olayla ilgisi bulunmayan akrabaların yasal kişisel haklarına saygı duyulmalıdır. Genel kamu yararı ve tarihi bir kişilik olmadığı sürece intihar durumlarında isim ve ayrıntı yayınlamak meşru değildir. Yetişkinlerle ilgili haberlerde, çocukların zarar görme olasılığı varsa “çocuğun yüksek yararı” gözetilerek fail ve/veya mağdurun kimliği gizli bırakılabilir.
• Fotoğraf kullanımı:
Medyada kadın bedeni en fazla fotoğraf kullanımı veya görsel öğelerle metalaşmakta- dır. Bu nedenle de fotoğraf kullanımı özel bir öneme sahiptir. Gazeteci, 16 yaşından küçük çocukların fotoğrafını veya röportajını, ondan so- rumlu ailesinin veya bir yetişkinin rızası olmadığı durumda, çocuğun iyiliği için yayınlamamalıdır.Bir suçun kurbanı olan veya matemdeki kişinin resmi veya ismi, onun rızası olmadan kullanılmamalıdır. Ancak kurbanın kamuya mal olmuş resmi bir kişi olduğu özel durumlarda resim veya isim rıza olmaksızın kullanılabilir. Yanlışı temsil eden veya yaralayıcı resimlerin bilinçli yayınlanmasına izin veril- memelidir.
Dursun (2010), mevcut etik zeminde gazeteci/haberci kadına yönelik şiddet haberle- rinde nasıl bir farkındalık geliştirebilir sorusuna şöyle bir öneri getirmektedir:
• Mahremiyet:
Gazeteci, bütün kişilerin gizlilik hakkına saygı duyar ve kamu yararı olmadıkça veya bu kişiler şeffaflık istemedikçe özel hayatlarına dair haber yayınlamaz. Gazeteci, kamu yararı aksine olmadıkça, bireylerin mahremiyetine saygı duyar.Gazetecilerin özellikle şiddete maruz kalan kadınların haberini yaparken onların fotoğrafını kullanması ve kadınlara ilişkin pek çok detayı vermesi bazen vücutlarının çıplak fotoğraf yayınlanması önemli bir mahremiyet ihlalidir.
• Kişilik hakları:
Cinsel saldırılarla ilgili durumlarda 16 yaşından küçük çocukların kimlikleriaçıklanmamalıdır. Çocuğun kimliğinin açığa çıkarılabileceği yerlerde “ensest” sözcüğü kullanılmamalıdır. Basın, cinsel saldırının kurbanlarının kimliğini vermemeli, kanun izin verme- dikçe veya yeterince meşru değilse, kimliğin açığa çıkabileceği malzemeyi de yayınlamamalıdır. Kaza, felaket ve trajedilerde yaralıyı ve kurbanı korumak, kamunun bilgilenme hakkından önce gelir. Cinsel şiddet kurbanlarının isimleri (genel yarar bakımından kurbanın kendisi istemedikçe) yayınlanmamalı, veya kimliği açığa çıkacak ölçüde ayrıntı veril- memelidir. Günümüz tarihinde bir kişilik veya genel kamu yararına dokunan bir durumsöz konusu olmadıkça kurbanın kimliği, bir kaza veya suç çevresindeki olayları anlamak bakımından gereksizdir. Olayla ilgisi bulunmayan akrabaların yasal kişisel haklarına saygı duyulmalıdır. Genel kamu yararı ve tarihi bir kişilik olmadığı sürece intihar durumlarında isim ve ayrıntı yayınlamak meşru değildir. Yetişkinlerle ilgili haberlerde, çocukların zarar görme olasılığı varsa “çocuğun yüksek yararı” gözetilerek fail ve/veya mağdurun kimliği gizli bırakılabilir.
• Fotoğraf kullanımı:
Medyada kadın bedeni en fazla fotoğraf kullanımı veya görsel öğelerle metalaşmakta- dır. Bu nedenle de fotoğraf kullanımı özel bir öneme sahiptir. Gazeteci, 16 yaşından küçük çocukların fotoğrafını veya röportajını, ondan so- rumlu ailesinin veya bir yetişkinin rızası olmadığı durumda, çocuğun iyiliği için yayınlamamalıdır.Bir suçun kurbanı olan veya matemdeki kişinin resmi veya ismi, onun rızası olmadan kullanılmamalıdır. Ancak kurbanın kamuya mal olmuş resmi bir kişi olduğu özel durumlarda resim veya isim rıza olmaksızın kullanılabilir. Yanlışı temsil eden veya yaralayıcı resimlerin bilinçli yayınlanmasına izin veril- memelidir.