MEDYADA DİL KULLANIMI Dersi YAZIM KURALLARI soru cevapları:
Toplam 45 Soru & Cevap#1
SORU:
“İçeriğin anlamsal yoğunluğu biçimin olanaklarıyla
sınırlıdır.” ifadesini açıklayınız.
CEVAP:
Birlikte yaşamak; bazı ortak değerlere sahip olmak
ve bu değerleri paylaşarak kullanmak demektir. Bu
değerleri bir arada kullanmak için de bir iletişim ortamı
gereklidir. İletişim kavramı için çeşitli tanımlar yapılabilir.
Hangi tanımı alırsak alalım, iletişimin iki ya da daha çok
kişi arasında bir bilgi, duygu veya düşünce aktarımı olduğu
ortak noktadır. İletişim için toplumun ortak olarak
kullandığı değerler, dizgeler, semboller ya da ortak bir
bilinç gereklidir. Kültür gibi, gelenek görenek gibi, dil gibi
bazı olgular toplumsaldır ve toplumların ortak paydasını
oluşturur. Bu tür kavramlar bir kişiyi değil, toplumun
bütününü ilgilendirir (Günay, 2008: 1). Her dil,
konuşulduğu toplumun düşünce yapısıyla yakından
ilgilidir. Dil ile düşünceyi birbirinden ayırmak olanaksızdır.
Dil, düşünceden soyutlanamaz ve düşüncenin gücü dilin
gücüdür. Dilimiz ne ise düşüncemiz de odur, düşüncemiz
ne ise bilincimiz de o olacaktır. Dil biçim, düşünce ise
içeriktir. Dolayısıyla içeriğin anlamsal yoğunluğu biçimin
olanaklarıyla sınırlıdır.
#2
SORU:
“Her dil, kendine özgü bir söz varlığına sahiptir.”
ifadesini örnekle açıklayınız.
CEVAP:
Her dil, kendine özgü bir söz varlığına sahiptir.
Örnek olarak, Batı toplumlarında “artistik insan”
kavramıyla yaratıcı, sanatla ilgilenen, kimi zaman depresif
bir insan anlatılırken; Çincede böyle bir tanım
bulunmamaktadır. Çincedeki bilgili ancak çok utangaç
birini anlatan “shen cang bu lou” kavramı ise Türkçede
karşılıksızdır (Tübitak, 2007).
#3
SORU:
“Diller, bir yandan hüküm süren değerleri ve normları
onaylayıp destekleyerek içinde barındırırken diğer yandan
da istenmeyen pozisyonları bastırmaktadır.“ ifadesini
örnekle açıklayınız.
CEVAP:
Diller, bir yandan hüküm süren değerleri ve
normları onaylayıp destekleyerek içinde barındırırken diğer
yandan da istenmeyen pozisyonları bastırmaktadır.
Örneğin, dünya dilleri, dilbilgisel cinsiyet bulunanlar ve
bulunmayanlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Hint- Avrupa
dillerinde genelde eril, dişil gibi iki veya eril, dişil, belirsiz
gibi üç türden oluşan dilbilgisel cinsiyet, özellikle Bantu
dilleri gibi sınıflandırmalı dillerde daha fazla ayrıma
sahiptir. Bu dillerde kişiler, canlılar, cansızlar, eşyalar,
nesneler, organizmalar, vasıflar ve yönlerde cinsiyet
sınıflandırması yapılmaktadır (Öztürk Dagabakan, 2011:
288). Rusça ve Arapça gibi birkaç dilde ise eylemler bile
cinsiyet oluşumu göstermektedir. Bazı dillerde ise ya yoğun
bir şekilde kullanılmakta ya da zamanla kaybolmaktadır.
Örneğin Hint- Avrupa dil ailesindeki İran dilinde önceleri
bulunan üç dilbilgisel cinsiyetin daha sonra yok oluşu gibi.
İsimlerin cinsiyet konusu, dilbilgisel cinsiyet bulunan
dillerde oldukça önemli bir yere sahiptir ve kullanım
kuralları vardır. Tarihte ilk dilsel cinsiyet ayrımı 5. yüzyıl
sofistlerinden Protagoras’a dayandırılmaktadır (Öztürk
Dagabakan, 2011: 281). Buna karşılık Türkçede dilbilgisel
cinsiyeti gösteren belirli veya belirsiz artikelleri ifade
edecek ekler yoktur.
#4
SORU:
“Toplumların düşünce sistemini tarihleri, kültürleri,
yaşam biçimleri, gelişmişlik düzeyleri, ekonomileri, yurt
edinilen coğrafyalar, göçler, savaş ya da barış nedeniyle
ilişkide bulunulan ülkeler, din gibi toplumsal hafızalarda
yer eden çok çeşitli ögelerin etkilemesinden dolayı dillerin
şekillenmesi de çok farklı kaynaklardan beslenmektedir.”
ifadesini örnekle açıklayınız.
CEVAP:
Toplumların düşünce sistemini tarihleri, kültürleri,
yaşam biçimleri, gelişmişlik düzeyleri, ekonomileri, yurt
edinilen coğrafyalar, göçler, savaş ya da barış nedeniyle
ilişkide bulunulan ülkeler, din gibi toplumsal hafızalarda
yer eden çok çeşitli ögelerin etkilemesinden dolayı dillerin
şekillenmesi de çok farklı kaynaklardan beslenmektedir.
Örneğin, Türkçede akrabalık ilişkilerini ifade eden pek çok
kelime bulunurken bir kelimeyle birden fazla akrabalık
isminin karşılandığı diller de vardır. Bu durum, Türk
kültüründe akraba ilişkilerine verilen önem ve bu önemin
tarihî süreç boyunca yaşatılmasının dile yansımasıdır. Yine
yaşanılan coğrafyanın etkilerinden dolayı Türkçe renk
adları konusunda dünyanın en zengin dillerinden biridir.
Yeni Gine’de yaşayan Daniler ise renk adı olarak biri
“karanlık ve koyu”; diğeri ise “aydınlık ve açık” anlamına
gelen iki kelimeyle yetinmektedir. Eskimolar, yaşam
şartlarından dolayı “kar”; Keçuvalar ve Aymaralar gibi
Güney Amerika Kızılderilileri temel besin kaynaklarından
olduğu için “patates” çeşitlerini bütün dillerden daha
ayrıntılı tanımlayabilmektedir.
#5
SORU:
“Her dil, kendi yazım kurallarını ihtiyaçlarına cevap
verecek biçimde belirlemiştir.” ifadesini örnekle
açıklayınız.
CEVAP:
Her dil, kendi yazım kurallarını ihtiyaçlarına cevap
verecek biçimde belirlemiştir. Örnek olarak İngilizcede
and, but, so, or gibi bağlaçlar virgül ile yazılır, for
kullanılan cümlelerde virgülün anlam açısından önemli bir
işlevi bulunurken Türkçede bağlaçlardan önce de sonra da
virgül kullanılmaz.
#6
SORU:
Yazım kurallarının temel işlevleri nelerdir?
CEVAP:
Yazım kurallarının
- İletişimi kolaylaştırma
- Yazmada birliği sağlama
olmak üzere iki temel işlevi vardır (Kavcar vd., 1998:
83).Yazım kuralları, konuşurken söylediklerimizin daha iyi
anlaşılması için yaptığımız el, yüz, beden hareketleri ya da
duraklama ve tonlamanın yazıdaki karşılıkları gibidir.
Onların aracılığıyla hem doğru anlatabilir hem de bize
iletilmek istenileni daha iyi anlayabiliriz. Yazım kuralları,
Yazım Kılavuzu ve Türkçe Sözlük aracılığıyla öğrenilir.
#7
SORU:
Yazım yanlışlarının nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Yazım yanlışlarının nedenleri şöyle sıralanabilir:
• Öğrenciden kaynaklanan nedenler; psikolojik
nedenler, zekâ problemleri, dikkat eksikliği, ilgisini
verememe, alışkanlık edineme, acele etme
• Fizyolojik nedenler; görme bozuklukları, işitme
problemleri, konuşma problemleri, kas koordinasyonun
gelişmemesi
• Öğretmenden kaynaklanan nedenler; etkili anlatım
becerisi kullanmama ve doğru yöntemi kullanma bilgi
ve beceri sınırlılığı
• Eğitim-öğretim ortamından kaynaklanan nedenler
fiziki mekandaki gürültü, yetersiz ışık gibi etkenlerdir
(Çankaya, 1964: 33-34).
#8
SORU:
Bir dile yabancı ögelerin girişine genel olarak hangi
nedenler yol açar?
CEVAP:
Bir dile yabancı ögelerin girişine genel olarak;
sosyal hayattaki köklü değişiklikler, din ve medeniyet
alanındaki değişiklikler, çeviriler, alfabe değişiklikleri, geri
kalmışlık, dil bilinci eksikliği, coğrafya değişikliği-göçler,
dilin türetme gücünün kısırlığı, bilimsel ve teknolojik
yenilikler, özenti-kişilerin beğenilme arzusu, medyanın
dikkatsiz dil kullanımı gibi nedenler yol açar. Türkçe,
zengin türetim gücüne rağmen diğer nedenlerden dolayı
yabancı dillerden kolay etkilenmektedir. Bu etki, çok
sayıda yabancı kelimenin Türkçeye girmesine neden
olmuştur. Yazımında hata yapılan ya da tereddüt gösterilen
kelimeler genellikle bu alıntı kelimelerdir.
#9
SORU:
Dili sadece kurallardan ibaret bir sistem saymak neden
doğru değildir?
CEVAP:
Dili sadece kurallardan ibaret bir sistem saymak
doğru değildir. Çünkü dil, insanların zaman içinde
kazandıkları alışkanlıklarının, kişilik ve kimliklerinin bir
bileşkesidir. Her dil, o dili kullanan toplumun siyasal,
ekonomik, kültürel şartlarına ve ihtiyaçlarına göre
gelişmektedir (Kayaalp, 2002: 184). Akkaya’ya göre
(2013: 35) yazım, bir dilin kimliğini en doğru şekilde
yansıtan aynadır. Yazımda önemli sorunların bulunması,
dilin başka alanlarında, hatta o dilde meydana getirilen
edebiyatta, ekonomide, siyasette birtakım sorunların
yaşanmakta olduğunu anlatır (Çifçi, 2006: 122). Roma
İmparatorluğu çöktükten sonra, halkın konuşması ile
okullarda öğretilen dilin daha hızlı bir şekilde birbirinden
uzaklaşması (Bayrav, 1998: 38) ya da “İngiliz ekonomisi
ne kadar sağlam ise İngilizcenin yazımı da o kadar
sağlamdır.” (Çifçi, 2006: 122) sözleri bu durumu kanıtlayan
örneklerdir. Bu nedenle bir toplumdaki siyaset, ekonomi ya
da sanatçıların tutumu da yazım alanı ve dilin kendisini
etkilemektedir.
#10
SORU:
Harf sistemini kullanan yazılarda kaç çeşit yazım (imlâ)
düzeni vardır? Türk Alfabesi’nde hangi yazım (imlâ) düzeni
öngörülmüştür?
CEVAP:
Harf sistemini kullanan yazılarda
• Sese (söyleyişe) bağlı
• Kökene bağlı
• Geleneğe bağlı
yazım olmak üzere üç çeşit yazım (imlâ) düzeni bulunur.
Alfabe sistemi yüzyıllardan beri değişmemiş olan dillerde
genellikle geleneğe bağlı yazım hâkimdir. Böyle dillerdeki
yazımlar, başlangıçta sese ve kökene bağlı olsa da zaman
içinde söyleyişte meydana gelen değişmeler yazıma
yansıtılmadığı için yazım, söyleyiş veya kökene bağlı
olmaktan çıkar ve gelenekleşmiş olur. Yeni alfabelerin
uygulandığı dillerde ise söyleyişe bağlı bir yazım düzeni
benimsenebilir. Türk Alfabesi 1928’de kabul edilen yeni
bir alfabedir. Bu nedenle de Türk Alfabesi’nde söyleyiş
esas alınmış ve seslerin söylenişine bağlı bir yazım düzeni
öngörülmüştür. Her harf, bir sesi ifade etmektedir. Ancak
diller sürekli bir değişim içinde olduğu, dolayısıyla söyleyiş
de sürekli olarak değiştiği için, söylenişe bağlı alfabeleri
kullanan dillerin kurallarında zamanla gelenekleşmeler
başlamaktadır. (TDK, 2000: 2). Ayrı yazılması gereken ki
bağlacının söyleyişte kalıplaşmış olduğu için bitişik
yazıldığı belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki,
sanki örnekleri gibi.
#11
SORU:
Türkçe’de simgelerin yazım kuralları nelerdir?
CEVAP:
1. Elementlerin simgeleri, uluslararası biçimleriyle
kullanılır: C (karbon), Ca (kalsi- yum), Fe (demir) vb.
2. Ekler elementlerin simgelerine değil adlarına
getirilir: Au’ya değil altına, Fe’ye değil demire vb.
#12
SORU:
Türkçe’de ayrı yazılan birleşik kelimelerin yazım
kuralları nelerdir?
CEVAP:
1. Etmek, edilmek, eylemek, olmak, olunmak yardımcı
fiilleriyle kurulan birlesik fiiller, ilk kelimesinde
herhangi bir ses düşmesi veya türemesi olmazsa ayrı
yazılır: arz etmek, dans etmek, göç etmek, ilan etmek,
kabul etmek, söz etmek, terk etmek, var olmak, yok
etmek, yok olmak vb.
2. Birleşme sırasında kelimelerinden hiçbirinde veya
ikinci kelimesinde anlam değişikliği olmayan birleşik
kelimeler ayrı yazılır:
a. Hayvan türlerinden birinin adıyla kurulanlar: dil
balığı, köpek balığı, ton balığı, çalı kuşu, deve kuşu,
muhabbet kuşu, saka kuşu, ateş böceği, cırcır böceği,
hamam böceği, at sineği, et sineği, meyve sineği, su
yılanı, Ankara keçisi, yaban tavşanı, bal arısı, Ankara
kedisi vb.
b. Bitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar: ayrık
otu, çörek otu, çuha çiçeği, küpe çiçeği, mum çiçeği,
avize ağacı, dantel ağacı, meyan kökü, saçak kök,
yumru kök, yer elması, kuş üzümü, şeker kamışı, at
kestanesi, Afrika menekşesi, kuru fasulye, kuru incir,
kuru soğan, kuru üzüm vb.
c. Nesne, eşya ve alet adlarından biriyle kurulan
birleşik kelimeler: lüle taşı, Oltu taşı, kahve
değirmeni, tuz ruhu, İngiliz anahtarı, alt geçit vb.
ç. Yol ve ulaşımla ilgili birleşik kelimeler: Arnavut
kaldırımı, çevre yolu, deniz yolu, hava yolu, kara
yolu, keçi yolu vb.
d. Durum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle
kurulan birleşik kelimeler: açık oturum, açık öğretim,
Ay tutulması, baş ağrısı (hastalık), baş dönmesi,
çözüm yolu, dil birliği, iş bölümü, madde başı, ses
uyumu, yer çekimi vb.
e. Bilim ve bilgi sözleriyle kurulan birleşik kelimeler:
dil bilimi, gök bilimi, halk bilimi, ruh bilimi, toplum
bilimi, yer bilimi, dil bilgisi vb.
f. Yuvar ve küre sözleriyle kurulan birleşik kelimeler:
göz yuvarı, ısı yuvarı, ışık yuvarı, renk yuvarı, su
küre, taş küre, yarı küre, yarım küre vb.
g. Yiyecek, içecek adlarından biriyle kurulan birleşik
kelimeler: talaş böreği, kuyruk yağı, maden suyu,
tulum peyniri, Adana kebabı, ezogelin çorbası, irmik
helvası, acı badem kurabiyesi, kestane şekeri, kuru
yemiş vb.
g. Gök cisimleri: Çoban Yıldızı, Kutup Yıldızı, gök
taşı, meteor taşı vb.
h. Organ veya organ yerine geçen sözlerden biriyle
kurulan birleşik kelimeler: patlak göz, aşık kemiği,
serçe parmak, azı dişi, kuyruk sokumu, safra kesesi,
ekşi surat, gaga burun (kimse), karga burun, kepçe
kulak vb.
ı. Benzetme yoluyla insanın bir niteliğini anlatmak
üzere bitki, hayvan ve nesne adlarıyla kurulan birleşik
kelimeler: çetin ceviz, çöpsüz üzüm, eski kurt, sarı
çıyan, sağmal inek, eski toprak, eski tüfek, demir
yumruk vb.
i. Zamanla ilgili birleşik kelimeler: bağ bozumu, gece
yarısı, gün ortası, hafta başı vb.
3. -r / -ar / -er, -maz / -mez ve -an / -en sıfat-fiil ekleriyle
kurulan sıfat tamlaması yapısındaki birleşik kelimeler
ayrı yazılır: çalar saat, çıkar yol, döner sermaye, güler
yüz, yazar kasa, yeter sayı, geçmez akçe, görünmez
kaza, uçan daire vb.
4. Renk sözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuş
isim tamlaması yapısındaki renk adları ayrı yazılır: bal
rengi, duman rengi, gümüş rengi, saman rengi, ateş
kırmızısı, boncuk mavisi, gece mavisi, limon sarısı vb.
5. Rengin tonunu belirtmek üzere renkten önce
kullanılan sıfatlar ayrı yazılır: açık mavi, kara sarı, kirli
sarı, koyu yeşil vb.
6. Yer adlarında kullanılan batı, dogu, güney, kuzey,
güneybatı, güneydogu, kuzeybatı, kuzeydogu, asağı,
yukarı, orta, iç, yakın, uzak kelimeleri ayrı yazılır: Batı
Trakya, Doğu Anadolu, Güney Kutbu, Kuzey Amerika,
Güneydoğu Anadolu, Orta Anadolu, Orta Asya, Orta
Doğu, İç Asya, İç Anadolu, Yakın Doğu, Uzak Doğu vb.
#13
SORU:
Türkçe’de pekiştirmeli sözlerin yazım kuralları
nelerdir?
CEVAP:
Sıfat veya zarf görevindeki pekiştirmeli sözler
bitişik yazılır: apaçık, büsbütün, çepeçevre, çırılçıplak,
dümdüz, gömgök, güpegündüz, kapkara, masmavi,
paramparça, sapasağlam, sırılsıklam, sipsivri, yemyeşil vb.
#14
SORU:
Türkçe’de ek fiilin yazım kuralları nelerdir?
CEVAP:
Ek fiilin çekimli biçimleri (idi, imiş, ise) ayrı
yazılabildiği gibi bitişik olarak da yazılabilir. Ünsüzle biten
kelimelere bitişik olarak yazıldığında i ünlüsü düşer, ayrıca
büyük ünlü uyumuna uyar: yorgun-du (yorgun idi), güzelmiş
(güzel imiş), gelir-se (gelir ise) vb. Ünlüyle biten
kelimelere bitişik olarak yazıldığında araya y ünsüzü girer
ve basındaki i ünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna
uyar: sonuncu-y-du (sonuncu idi), yabancı-y- mış (yabancı
imiş), ne-y-se (ne ise) vb. Ek-fiilin zarf-fiil eki almış biçimi
olan iken ayrı yazılabildiği gibi kelimelere eklenerek de
yazılabilir: Eklenerek yazıldığında baştaki i düser.
Eklendiği kelimenin ünlüleri kalın olsa da -ken zarf-fiil
ekinin ünlüsü ince kalır: başlayacak-ken (başlayacak iken),
çalışıyor-ken (çalışıyor iken), durgun-ken (durgun iken),
okur-ken (okur iken), olgun-ken (olgun iken), uyur-ken
(uyur iken), yazar-ken (yazar iken); geliyor-ken (geliyor
iken), gülmüş-ken (gülmüş iken), öğretmen-ken (öğretmen
iken) vb. iken, ünlüyle biten kelimelere bitişik olarak
yazıldığında araya y ünsüzü girer ve başındaki i ünlüsü
düşer: evde-y-ken (evde iken), okulda-y-ken (okulda iken),
okumakta-y-ken (okumakta iken), yolda-y-ken (yolda iken)
vb.
#15
SORU:
Türkçe’de mastarlara gelen eklerin yazım kuralları
nelerdir?
CEVAP:
-ma / -me ile biten mastarlardan sonra -a /-e, -ı /-i
eklerinden biri geldiğinde araya y koruyucu ünsüzü girer:
çalışma-y-a, darılma-y-ı, okuma-y-a, görme-y-i, gülme-y-i,
sevme-y-e, silme-y-i vb.
#16
SORU:
Türkçe’de fiil çekimi ile ilgili yazım kuralları nelerdir?
CEVAP:
a / -e, -acak /-ecek, -ayım /-eyim, -alım /-elim, -an
/-en eklerinden önce gelen ünlü veya ekin geniş ünlüsü
söyleyişe bakılmaksızın a/e ile yazılır: başlaya, gelmeye;
başlayacağım, gelmeyeceksin, başlayayım, geleyim;
başlayalım, gelmeyelim; başlayan, gelmeyen vb.
#17
SORU:
Türkçe’de bulunma durumu eki -da / -de / -ta / -te’nin
yazım kuralları nelerdir?
CEVAP:
Bulunma durumu eki getirildiği kelimeye bitişik
yazılır: devede (deve-de) kulak, yolda (yol-da) kalmak,
ayakta (ayak-ta) durmak, işte (iş-te) çalısmak vb.
#18
SORU:
Türkçe’de ile’nin yazım kuralları nelerdir?
CEVAP:
ile, ayrı olarak yazılabildiği gibi kelimelere
eklenerek de yazılabilir.
ile, ünsüzle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında i
ünlüsü düşer ve büyük ünlü uyumuna uyar: bulut-la (bulut
ile), çiçek-le (çiçek ile), kuş-la (kuş ile) vb.
ile, ünlüyle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında
araya y ünsüzü girer ve başındaki i ünlüsü düşer: arkadaşı-
y-la (arkadaşı ile), çevre-y-le (çevre ile), sürü-y-le (sürü
ile), yapı-y-la (yapı ile) vb.
#19
SORU:
Türkçe’de bağlaç olan ki’nin yazım kuralları nelerdir?
CEVAP:
Bağlaç olan ki ayrı yazılır: bilmem ki, demek ki,
kaldı ki vb.
Birkaç örnekte ki bağlacı kalıplaşmış olduğu için bitişik
yazılır: belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki,
sanki.
Şüphe ve pekiştirme göreviyle kullanılan ki sözü de ayrı
yazılır: Ders bitti, zil çaldı mı ki? Seni öyle göreceğim geldi
ki.
#20
SORU:
Türkçe’de bağlaç olan da/de’nin yazım kuralları
nelerdir?
CEVAP:
Bağlaç olan da/de ayrı yazılır ve kendisinden
önceki kelimenin son ünlüsüne bağlı olarak büyük ünlü
uyumuna uyar: Beni de çağırdı seni de. Durumu babasına
da bildirdi. Sen de mi kardeşim? Az da olsa ver. Oturur da
oturur artık
#21
SORU:
Türkçe’de soru eki mı/mi/mu/mü’nün yazım kuralları
nelerdir?
CEVAP:
Bu ek gelenekleşmiş olarak ayrı yazılır ve
kendisinden önceki kelimenin son ünlüsüne bağlı olarak
ünlü uyumlarına uyar: Oldu mu? Sen de mi geldin? Gider
misiniz? İnsanlık öldü mü?
Soru ekinden sonra gelen ekler, bu eke bitişik olarak yazılır:
Gelecek misin? Oturur muyuz? Çocuk muyum? Gidecek
miydi? Güler misin, ağlar mısın?
Bu ek sorudan başka görevlerde kullanıldığında da ayrı
yazılır: Güzel mi güzel! Yağmur yağdı mı her yer çamur
olur.
#22
SORU:
Türkçe’de ikilemelerin yazım kuralları nelerdir?
CEVAP:
İkilemeler ayrı yazılır: adım adım, ağır ağır, çeşit
çeşit, derin derin, gide gide, güzel güzel, karış karış, kucak
kucak, tak tak (vurmak), takım takım, tıkır tıkır, yavaş
yavaş, kırk elli (yıl), üç beş (kişi), yüz yüz elli (yıllık), çoluk
çocuk, düşe kalka, eğri büğrü, enine boyuna, eski püskü, ev
bark, konu komşu, soy sop vb.
m ile yapılmıs ikilemeler de ayrı yazılır: at mat, çocuk
mocuk, kitap mitap vb.
İsim durum ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de
ayrı yazılır: baş başa, el ele, göz göze, iç içe, omuz omuza,
yan yana, baştan başa, elden ele, günden güne, içten içe,
yıldan yıla, başa baş, bire bir (ölçü), dişe diş, göze göz, teke
tek, ardı ardına, boşu boşuna, günü gününe, peşi peşine,
ucu ucuna vb.
#23
SORU:
Türkçe’de Türk devletleri ve topluluklarındaki özel
adların yazım kuralları nelerdir?
CEVAP:
Türk devletleri ve topluluklarındaki kişi ve yer
adları Türkçe’de yerleşmiş biçimlerine göre yazılır:
Azerbaycan, Özbekistan, Taşkent, Semerkant, Bakü,
Bisşkek, Abdullah Tukay, Abdürrauf Fıtrat, Bahtiyar
Vahapzade, Baykonur, Cafer Cebbarlı, Cemal Kemal,
Cengiz Aytmatov, İslam Kerimov, Muhtar Avazov, Osman
Nasır vb
#24
SORU:
Dil ve söz arasındaki farklılıkları anlatınız
CEVAP:
Saussure (1998: 44) dil ile söz arasında ayrımı
yapan ilk düşünürdür. Ona göre dil toplumun tüm
bireylerini kuşatan soyut bir sistemdir; toplumsal ve
kültürel olarak yapılandırılan bir sistemdir; söz ise gündelik
konuşma ile ilişkilendirilebilir ve dilin bireyler tarafından
kullanımını anlatır. Dil, toplumdaki bireyleri kuşatır,
kullanım kuralları vardır ve dilin yapısına bağlı olarak
toplumdan topluma değişim gösterir ancak işlevi her
toplum için aynıdır. Bebeklere konuşmayı öğretmek insan
eğitiminin önemli bir parçasıdır. Bu öğretimde, çocuğa
belirli sesleri ya da kelimeleri söyleyebilmesi, bunlarla
daha önceden kararlaştırıldığı gibi, belirli nesne ve olaylar
arasında bağlantı kurma yeteneği kazandırılır. Bu
başarıldığında anne, baba dil aracılığı ile çocuğa belirli
koşullarda neler yapması veya yapmaması gerektiğini de
öğretmiş olur. Ancak dil sadece ailelerin çocuklarına kendi
deneyimlerini aktardıkları bir araç değildir. Dil, aynı dili
kullanan yeni seslerin telaffuzu ve kelimelerin taşıdığı
anlamlar konusunda uzlaşmaya varmış insan
topluluklarının üyeleri arasında söyleşi ve haberleşmeyi de
sağlar. Toplum veya grup üyelerinden biri diğerine
gördüklerini ve kendi yapıp etmelerini anlatır; kendi
deneyimlerini ve hissettiklerini başkalarının deneyimleri,
duygu ve düşünceleriyle kıyaslayabilir. Böylelikle tüm
grup üyelerinin deneyimleri bir araya toplanabilir. Anne
babaların çocuklarına aktardıkları gerçek de onların kişisel
deneyimleri değil, bunun grup üyelerinde gerçekleştirilen
daha geniş ve yaygın bir biçimidir; eşdeyişle grubun iş
birliği deneyimidir (Childe, 1988: 28-29). Dolayısıyla bir
toplum içinde bireysel değerler, normlar ve gelenekler dil
aracılığı ile toplumsallaşırlar ve yeni kuşaklara aktarılır.
#25
SORU:
Medyanın dil üzerindeki etkilerinden, “medyatik dil” ve
“dilsel etik” kavramlarından bahsediniz.
CEVAP:
Günümüzde dil düzeyleri ve kullanım biçimlerini
öncelikle medya belirlemekte; nasıl konuşulması, hangi
kelimelerin seçilmesi gerektiğini medya öğretmekte ve
edilgin bir okuyucu/izleyici de “medyatik dil”in
egemenliğine kolaylıkla hapsoluvermektedir. Örneğin
gazetecilerin kullandığı “sınırın sıfır noktası” yanlış bir
ifade olsa da yaygınlaşmaya başlamıştır; sınır zaten bir bitiş
noktasıdır. “Saniye saniye görüntülemek” bir diğer yanlış
kullanımdır çünkü görüntü çekimi teknik olarak zaten
saniye saniye yapılır ve farklı bir teknik zaten yoktur.
Medya dilin öğrenilmesi ve kullanılmasında aile veya
eğitim kurumları gibi pek çok yapının ötesinde insanların
dil kullanım becerileri üzerinde çok daha etkili
olabilmektedir. Yazılı ya da görsel olmak üzere kullanılan
aracın türüne; haber, reklam, köşe yazısı, film gibi program
türüne göre değişebilecek çok farklı dil kullanım alanları
vardır ve bunlar dilsel eğilimleri değiştirebilecek güçtedir.
Olumsuz bir kullanım varsa ve tutuluyorsa virüs gibi tüm
toplumsal katmanlara yayılmakta ve toplumsal dil sağlığını
bozmaktadır(Çamdereli, 2006: 178). Hele ki yeni iletişim
teknolojileri ile gündelik yaşamın bir parçası olarak sosyal
medya ve sosyal ağlar dilin kullanımının ötesinde yapısını
bile değişime zorlamaktadır. “Dilsel etik” sınırlarını
zorlayan ya da dikkatsizlikten kaynaklanan dil kullanım
kusurlarını ve nedenlerini çeşitli başlıklar altında
sınıflandırmak mümkündür.
26. Kitle iletişim araçlarının dil kullanımı üzerindeki
etkilerini anlatınız.
Cevap: Son yıllarda kitle iletişim araçlarında bugüne kadar
görülen yanlış yazım, yanlış söyleyiş, eksik ya da yanlış
noktalama gibi sorunların yanında özensiz, yanlış cümle
kuruluşlarının da giderek arttığı gözlenmektedir. Bu durum,
kurallarına dikkat edilmeyen bir dilde yaşanabilecek doğal
bir sonuçtur. Çünkü bir dildeki en basit bir kuralı
uygulamamaktan kaynaklanan ihmaller daha büyük dilsel
yıkımların da oluşmasına neden olmaktadır.
#26
SORU:
Dünya dilleri dilbilgisel cinsiyet bakımından nasıl sınıflandırılırlar?
CEVAP:
Dünya dilleri, dilbilgisel cinsiyet bulunanlar ve bulunmayanlar olarak ikiye ayrılmaktadır. HintAvrupa dillerinde genelde eril, dişil gibi iki veya eril, dişil, belirsiz gibi üç türden oluşan dilbilgisel cinsiyet, özellikle Bantu dilleri gibi sınıflandırmalı dillerde daha fazla ayrıma sahiptir. Bu dillerde kişiler, canlılar, cansızlar, eşyalar, nesneler, organizmalar, vasıflar ve yönlerde cinsiyet sınıflandırması yapılmaktadır. Rusça ve Arapça gibi birkaç dilde ise eylemler bile cinsiyet oluşumu göstermektedir. Bazı dillerde ise ya yoğun bir şekilde kullanılmakta ya da zamanla kaybolmaktadır. Örneğin HintAvrupa dil ailesindeki İran dilinde önceleri bulunan üç dilbilgisel cinsiyetin daha sonra yok oluşu gibi. İsimlerin cinsiyet konusu, dilbilgisel cinsiyet bulunan dillerde oldukça önemli bir yere sahiptir ve kullanım kuralları vardır. Tarihte ilk dilsel cinsiyet ayrımı 5. yüzyıl sofistlerinden Protagoras’a dayandırılmaktadır. Buna karşılık Türkçede dilbilgisel cinsiyeti gösteren belirli veya belirsiz artikelleri ifade edecek ekler yoktur.
#27
SORU:
Türkçede akrabalık ilişkilerini ifade eden pek çok kelime bulunurken bir kelimeyle birden fazla akrabalık isminin karşılandığı dillerin oluşu neye işaret etmektedir?
CEVAP:
Toplumların düşünce sistemini tarihleri, kültürleri, yaşam biçimleri, gelişmişlik düzeyleri, ekonomileri, yurt edinilen coğrafyalar, göçler, savaş ya da barış nedeniyle ilişkide bulunulan ülkeler, din gibi toplumsal hafızalarda yer eden çok çeşitli ögelerin etkilemesinden dolayı dillerin şekillenmesi de çok farklı kaynaklardan beslenmektedir. Örneğin, Türkçede akrabalık ilişkilerini ifade eden pek çok kelime bulunurken bir kelimeyle birden fazla akrabalık isminin karşılandığı diller de vardır. Bu durum, Türk kültüründe akraba ilişkilerine verilen önem ve bu önemin tarihî süreç boyunca yaşatılmasının dile yansımasıdır.
#28
SORU:
Dillerin ses sistemini belirleyen nedir?
CEVAP:
Her dilin kendine özgü bir ses sitemi vardır. Bu sistemi belirleyen ise yine o dilin konuşulduğu toplumdur. Her çocuk doğduğunda sınırsız sayıda sesi çıkarabilecek bir donanıma sahiptir. Zamanla çevresinden duyduğu sesler gelişir; diğer sesler ise körelir. Bir dile özgü olarak belli bir kalıba dökülerek çıkarılan konuşma sesi dışındaki sesler, işlenmemiş ham sesler olarak kalır. Bir yabancı dili öğrenirken telaffuz zorluğunun nedeni, sesleri hedef dildeki telaffuzlarıyla edinmemiş olmamızdır. Çeşitli dillerdeki seslerin birbirine benzerliği yanında bazı sesler, bazı diller veya diller grubu için tipiktir: Türkçe için ı, ñ (nazal n), ö, ş, ü; Arapça için ayın ve dad gibi.
#29
SORU:
Yazım kurallarının temel işlevleri nelerdir?
CEVAP:
Yazım kurallarının temel işlevleri: İletişimi kolaylaştırma Yazmada birliği sağlamadır.
#30
SORU:
Konuşma sırasında dilbilgisel açıdan yapılan yanlışlar nasıl giderilir?
CEVAP:
Konuşma sırasında dilbilgisel açıdan yapılabilecek yanlışlar daha az fark edilir ve bu yanlışlar sese eklenen vurgu, ton veya dinleyicinin yardımıyla giderilebilir.
#31
SORU:
Yazım yanlışlarının öğrenciden kaynaklanan nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Öğrenciden kaynaklanan nedenler; psikolojik nedenler, zekâ problemleri, dikkat eksikliği, ilgisini verememe, alışkanlık edineme, acele etme...
#32
SORU:
Yazım yanlışlarının fizyolojik nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Fizyolojik nedenler; görme bozuklukları, işitme problemleri, konuşma problemleri, kas koordinasyonun gelişmemesi...
#33
SORU:
Yazım yanlışlarının öğretmenden kaynaklanan nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Öğretmenden kaynaklanan nedenler; etkili anlatım becerisi kullanmama ve doğru yöntemi kullanma bilgi ve beceri sınırlılığı
#34
SORU:
Yazım yanlışlarına dair eğitim-öğretim ortamından kaynaklanan nedenler nelerdir?
CEVAP:
Eğitim-öğretim ortamından kaynaklanan nedenler fiziki mekandaki gürültü, yetersiz ışık gibi etkenlerdir
#35
SORU:
Harf sistemini kullanan yazılarda kaç çeşit imla düzeni bulunur?
CEVAP:
Harf sistemini kullanan yazılarda i. Sese (söyleyişe) bağlı ii. Kökene bağlı iii. Geleneğe bağlı yazım olmak üzere üç çeşit yazım (imlâ) düzeni bulunur. Alfabe sistemi yüzyıllardan beri değişmemiş olan dillerde genellikle geleneğe bağlı yazım hâkimdir. Böyle dillerdeki yazımlar, başlangıçta sese ve kökene bağlı olsa da zaman içinde söyleyişte meydana gelen değişmeler yazıma yansıtılmadığı için yazım, söyleyiş veya kökene bağlı olmaktan çıkar ve gelenekleşmiş olur. Yeni alfabelerin uygulandığı dillerde ise söyleyişe bağlı bir yazım düzeni benimsenebilir. Türk Alfabesi 1928’de kabul edilen yeni bir alfabedir. Bu nedenle de Türk Alfabesinde söyleyiş esas alınmış ve seslerin söylenişine bağlı bir yazım düzeni öngörülmüştür. Her harf, bir sesi ifade etmektedir. Ancak diller sürekli bir değişim içinde olduğu, dolayısıyla söyleyiş de sürekli olarak değiştiği için, söylenişe bağlı alfabeleri kullanan dillerin kurallarında zamanla gelenekleşmeler başlamaktadır. (TDK, 2000: 2). Ayrı yazılması gereken ki bağlacının söyleyişte kalıplaşmış olduğu için bitişik yazıldığı belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki örnekleri gibi.
#36
SORU:
Türkçede seslerin yazımına dair kurallar nelerdir?
CEVAP:
Simgelerin Yazımı
1. Elementlerin simgeleri, uluslararası biçimleriyle kullanılır: C (karbon), Ca (kalsiyum), Fe (demir) vb.
2. Ekler elementlerin simgelerine değil adlarına getirilir: Au’ya değil altına, Fe’ye değil demire vb.
#37
SORU:
Türkçe'de ayrı yazılan birleşik kelimelere ilişkin kurallar nelerdir?
CEVAP:
1. Etmek, edilmek, eylemek, olmak, olunmak yardımcı fiilleriyle kurulan birleşik fiiller, ilk kelimesinde herhangi bir ses düşmesi veya türemesi olmazsa ayrı yazılır: arz etmek, dans etmek, göç etmek, ilan etmek, kabul etmek, söz etmek, terk etmek, var olmak, yok etmek, yok olmak vb.
2. Birleşme sırasında kelimelerinden hiçbirinde veya ikinci kelimesinde anlam değişikliği olmayan birleşik kelimeler ayrı yazılır:
a. Hayvan türlerinden birinin adıyla kurulanlar: dil balığı, köpek balığı, ton balığı, çalı kuşu, deve kuşu, muhabbet kuşu, saka kuşu, ateş böceği, cırcır böceği, hamam böceği, at sineği, et sineği, meyve sineği, su yılanı, Ankara keçisi, yaban tavşanı, bal arısı, Ankara kedisi vb.
b. Bitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar: ayrık otu, çörek otu, çuha çiçeği, küpe çiçeği, mum çiçeği, avize ağacı, dantel ağacı, meyan kökü, saçak kök, yumru kök, yer elması, kuş üzümü, şeker kamışı at kestanesi, Afrika menekşesi, kuru fasulye, kuru incir, kuru soğan, kuru üzüm vb.
c. Nesne, eşya ve alet adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler: lüle taşı, Oltu taşı, kahve değirmeni, tuz ruhu, İngiliz anahtarı, alt geçit vb.
ç. Yol ve ulaşımla ilgili birleşik kelimeler: Arnavut kaldırımı, çevre yolu, deniz yolu, hava yolu, kara yolu, keçi yolu vb.
d. Durum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle kurulan birleşik kelimeler: açık oturum, açık öğretim, Ay tutulması, baş ağrısı (hastalık), baş dönmesi, çözüm yolu, dil birliği, iş bölümü, madde başı, ses uyumu, yer çekimi vb.
e. Bilim ve bilgi sözleriyle kurulan birleşik kelimeler: dil bilimi, gök bilimi, halk bilimi, ruh bilimi, toplum bilimi, yer bilimi, dil bilgisi vb.
f. Yuvar ve küre sözleriyle kurulan birleşik kelimeler: göz yuvarı, ısı yuvarı, ışık yuvarı, renk yuvarı, su küre, taş küre, yarı küre, yarım küre vb.
g. Yiyecek, içecek adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler: talaş böreği, kuyruk yağı, maden suyu, tulum peyniri, Adana kebabı, ezogelin çorbası, irmik helvası, acı badem kurabiyesi, kestane şekeri, kuru yemiş vb.
ğ. Gök cisimleri: Çoban Yıldızı, Kutup Yıldızı, gök taşı, meteor taşı vb.
h. Organ veya organ yerine geçen sözlerden biriyle kurulan birleşik kelimeler: patlak göz, aşık kemiği, serçe parmak, azı dişi, kuyruk sokumu, safra kesesi, ekşi surat, gaga burun (kimse), karga burun, kepçe kulak vb.
ı. Benzetme yoluyla insanın bir niteliğini anlatmak üzere bitki, hayvan ve nesne adlarıyla kurulan birleşik kelimeler: çetin ceviz, çöpsüz üzüm, eski kurt, sarı çıyan, sağmal inek, eski toprak, eski tüfek, demir yumruk vb.
i. Zamanla ilgili birleşik kelimeler: bağ bozumu, gece yarısı, gün ortası, hafta başı vb. 3. -r / -ar / -er, -maz / -mez ve -an / -en sıfat-fiil ekleriyle kurulan sıfat tamlaması yapısındaki birleşik kelimeler ayrı yazılır: çalar saat, çıkar yol, döner sermaye, güler yüz, yazar kasa, yeter sayı, geçmez akçe, görünmez kaza, uçan daire vb.
4. Renk sözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuş isim tamlaması yapısındaki renk adları ayrı yazılır: bal rengi, duman rengi, gümüş rengi, saman rengi, ateş kırmızısı, boncuk mavisi, gece mavisi, limon sarısı vb.
5. Rengin tonunu belirtmek üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır: açık mavi, kara sarı, kirli sarı, koyu yeşil vb.
6. Yer adlarında kullanılan batı, doğu, güney, kuzey, güneybatı, güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu, aşağı, yukarı, orta, iç, yakın, uzak kelimeleri ayrı yazılır: Batı Trakya, Doğu Anadolu, Güney Kutbu, Kuzey Amerika, Güneydoğu Anadolu, Orta Anadolu, Orta Asya, Orta Doğu, İç Asya, İç Anadolu, Yakın Doğu, Uzak Doğu vb.
#38
SORU:
Türkçede pekiştirmeli sözlerin yazılışına ilişkin kurallar nelerdir?
CEVAP:
Pekiştirmeli Sözlerin Yazılışı
Sıfat veya zarf görevindeki pekiştirmeli sözler bitişik yazılır: apaçık, büsbütün, çepeçevre, çırılçıplak, dümdüz, gömgök, güpegündüz, kapkara, masmavi, paramparça, sapasağlam, sırılsıklam, sipsivri, yemyeşil vb.
#39
SORU:
Türkçede ek fiilin yazılışına ilişkin kurallar nelerdir?
CEVAP:
Ek Fiilin Yazılışı
Ek fiilin çekimli biçimleri (idi, imiş, ise) ayrı yazılabildiği gibi bitişik olarak da yazılabilir. Ünsüzle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında i ünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna uyar: yorgun-du (yorgun idi), güzel-miş (güzel imiş), gelir-se (gelir ise) vb. Ünlüyle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında araya y ünsüzü girer ve başındaki i ünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna uyar: sonuncu-y-du (sonuncu idi), yabancı-ymış (yabancı imiş), ne-y-se (ne ise) vb. Ek-fiilin zarf-fiil eki almış biçimi olan iken ayrı yazılabildiği gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir: Eklenerek yazıldığında baştaki i düşer. Eklendiği kelimenin ünlüleri kalın olsa da -ken zarf-fiil ekinin ünlüsü ince kalır: başlayacak-ken (başlayacak iken), çalışıyor-ken (çalışıyor iken), durgun-ken (durgun iken), okur-ken (okur iken), olgun-ken (olgun iken), uyur-ken (uyur iken), yazar-ken (yazar iken); geliyor-ken (geliyor iken), gülmüş-ken (gülmüş iken), öğretmen-ken (öğretmen iken) vb. iken, ünlüyle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında araya y ünsüzü girer ve başındaki i ünlüsü düşer: evde-y-ken (evde iken), okulda-y-ken (okulda iken), okumakta-y-ken (okumakta iken), yolda-y-ken (yolda iken) vb.
#40
SORU:
Türkçede mastarlara gelen eklerin yazılışına ilişkin kurallar nelerdir?
CEVAP:
Mastarlara Gelen Eklerin Yazılışı
-ma / -me ile biten mastarlardan sonra -a /-e, -ı /-i eklerinden biri geldiğinde araya y koruyucu ünsüzü girer: çalışma-y-a, darılma-y-ı, okuma-y-a, görme-y-i, gülme-y-i, sevme-y-e, silme-y-i vb.
#41
SORU:
Türkçede fiil çekimi ile ilgili yazılışlara dair kurallar nelerdir?
CEVAP:
Fiil Çekimi ile İlgili Yazılışlar
-a / -e, -acak /-ecek, -ayım /-eyim, -alım /-elim, -an /-en eklerinden önce gelen ünlü veya ekin geniş ünlüsü söyleyişe bakılmaksızın a/e ile yazılır: başlaya, gelmeye; başlayacağım, gelmeyeceksin, başlayayım, geleyim; başlayalım, gelmeyelim; başlayan, gelmeyen vb.
#42
SORU:
Türkçede sayıların yazılışı ile ilgil kurallar nelerdir?
CEVAP:
Sayıların Yazılışı
1. Sayılar harflerle de yazılabilir: bin yıldan beri, on dört gün, haftanın beşinci günü, üç ayda bir, yüz soru, iki hafta sonra, üçüncü sınıf vb.
Saatler ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir: saat dokuzu beş geçe, saat yediye çeyrek kala, saat sekizi on dakika üç saniye geçe, mesela saat onda vb. Dört veya daha çok basamaklı sayıların kolay okunabilmesi amacıyla içinde geçen bin, milyon, milyar ve trilyon sözleri harfle yazılabilir: 1 milyar 500 milyon kişi, 3 bin 255 kalem, 8 trilyon 412 milyar vb.
2. Birden fazla kelimeden oluşan sayılar ayrı yazılır: iki yüz, üç yüz altmış beş, bin iki yüz elli bir vb.
3. Para ile ilgili işlemlerle senet, çek gibi ticari belgelerde geçen sayılar bitişik yazılır: 650,35 (altıyüzelliTL,otuzbeşkr.)
4. Yüzde ve binde işaretleri yazılırken sayılarla işaret arasında boşluk bırakılmaz: %25, ‰50 vb.
5. Adları sayılardan oluşan iskambil oyunları bitişik yazılır: altmışaltı, ellibir, yirmibir vb.
6. Romen rakamları tarihî olaylarda, yüzyıllarda, hükümdar adlarında, tarihlerde ayların yazılışında, kitap ve dergi ciltlerinde, kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların numaralandırılmasında, maddelerin sıralandırılmasında kullanılır: II. Dünya Savaşı, XX. Yüzyıl, III. Selim, XIV. Louis, II. Wilhelm, V. Karl, VIII. Edward, 1.XI.1928, I. Cilt vb.
7. Dört veya daha çok basamaklı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve aralarına nokta konur: 4.567, 326.197, 49.750.812, 28.434.250.310.500 vb.
8. Sayılarda kesirler virgülle ayrılır: 15,2 (15 tam, onda 2), 5,26 (5 tam, yüzde 26) vb.
9. Sıra sayıları yazıyla ve rakamla gösterilebilir. Rakamla gösterilmesi durumunda ya rakamdan sonra bir nokta konur ya da rakamdan sonra kesme işareti konularak derece gösteren ek yazılır: 15., 56., XX., 15’inci, 56’ncı, XX’nci vb.
#43
SORU:
Saussure'a göre dil nedir?
CEVAP:
Saussure dil ile söz arasında ayrımı yapan ilk düşünürdür. Ona göre dil toplumun tüm bireylerini kuşatan soyut bir sistemdir; toplumsal ve kültürel olarak yapılandırılan bir sistemdir; söz ise gündelik konuşma ile ilişkilendirilebilir ve dilin bireyler tarafından kullanımını anlatır. Dil, toplumdaki bireyleri kuşatır, kullanım kuralları vardır ve dilin yapısına bağlı olarak toplumdan topluma değişim gösterir ancak işlevi her toplum için aynıdır. Bebeklere konuşmayı öğretmek insan eğitiminin önemli bir parçasıdır. Bu öğretimde, çocuğa belirli sesleri ya da kelimeleri söyleyebilmesi, bunlarla daha önceden kararlaştırıldığı gibi, belirli nesne ve olaylar arasında bağlantı kurma yeteneği kazandırılır. Bu başarıldığında anne, baba dil aracılığı ile çocuğa belirli koşullarda neler yapması veya yapmaması gerektiğini de öğretmiş olur. Ancak dil sadece ailelerin çocuklarına kendi deneyimlerini aktardıkları bir araç değildir. Dil, aynı dili kullanan yeni seslerin telaffuzu ve kelimelerin taşıdığı anlamlar konusunda uzlaşmaya varmış insan topluluklarının üyeleri arasında söyleşi ve haberleşmeyi de sağlar. Toplum veya grup üyelerinden biri diğerine gördüklerini ve kendi yapıp etmelerini anlatır; kendi deneyimlerini ve hissettiklerini başkalarının deneyimleri, duygu ve düşünceleriyle kıyaslayabilir. Böylelikle tüm grup üyelerinin deneyimleri bir araya toplanabilir. Annebabaların çocuklarına aktardıkları gerçekte onların kişisel deneyimleri değil, bunun grup üyelerinde gerçekleştirilen daha geniş ve yaygın bir biçimidir; eşdeyişle grubun iş birliği deneyimidir (Childe, 1988: 28-29). Dolayısıyla bir toplum içinde bireysel değerler, normlar ve gelenekler dil aracılığı ile toplumsallaşırlar ve yeni kuşaklara aktarılır.
#44
SORU:
Gazetecilerin kullandığı “sınırın sıfır noktası” yanlış bir ifade olsa da yaygınlaşmaya başlaması nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
Günümüzde dil düzeyleri ve kullanım biçimlerini öncelikle medya belirlemekte; nasıl konuşulması, hangi kelimelerin seçilmesi gerektiğini medya öğretmekte ve edilgin bir okuyucu/izleyici de “medyatik dil”in egemenliğine kolaylıkla hapsoluvermektedir. Örneğin gazetecilerin kullandığı “sınırın sıfır noktası” yanlış bir ifade olsa da yaygınlaşmaya başlamıştır; sınır zaten bir bitiş noktasıdır. “Saniye saniye görüntülemek” bir diğer yanlış kullanımdır çünkü görüntü çekimi teknik olarak zaten saniye saniye yapılır ve farklı bir teknik zaten yoktur
#45
SORU:
Kitle iletişim araçlarında özensiz, yanlış cümle kuruluşlarının giderek artışının sebebi nedir?
CEVAP:
Son yıllarda kitle iletişim araçlarında bugüne kadar görülen yanlış yazım, yanlış söyleyiş, eksik ya da yanlış noktalama gibi sorunların yanında özensiz, yanlış cümle kuruluşlarının da giderek arttığı gözlenmektedir. Bu durum, kurallarına dikkat edilmeyen bir dilde yaşanabilecek doğal bir sonuçtur. Çünkü bir dildeki en basit bir kuralı uygulamamaktan kaynaklanan ihmaller daha büyük dilsel yıkımların da oluşmasına neden olmaktadır. Toplum üzerinde büyük etkisi olan ve topluma yön verme kabiliyeti yüksek olan kitle iletişim araçları, dil söz konusu olduğunda diğer tüm toplumsal kurum ya da aktörden daha önemli bir sorumluluğu üstlenmektedir. Medya çalışanlarının, bu yüzden, doğru ve düzeyli bir Türkçe kullanımına her kurum ve kişiden daha çok sahip çıkması, ortak bir dil politikası geliştirmesi gerekmektedir.