OSMANLI DEVLETİ YENİLEŞME HAREKETLERİ (1876-1918) Dersi İKTİSADİ VE MALİ REFORMLAR soru cevapları:

Toplam 53 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Osmanlı bürokrasisinde şirketlere tüzel kişilik verme süreci nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: Osmanlı bürokrasisinde şirketlerin tüzel kişilik (manevi veya hükmi şahsiyet) olarak kabul edilmeleri ve tüzel kişilik olarak emlâk ve taşınmazlara sahip olmaları II. Meşrutiyet’ten sonra mümkün oldu. Şirketlerin gelişimi açısından önemli olan bu konuyu gündeme getirenlerden biri de İttihatçıların mali kurmayı Mehmed Cavid Bey’di. Hükümetin kabul ettiği 19 Şubat 1913 tarihli geçici bir kanunla, resmi dairelere, belediyelere, cemiyetlere ve ticaret, sanayi ve inşaat şirketlerine tüzel kişilik olarak taşınmazlara tasarruf hakkı verildi; ayrıca, tasarruf edilen emlâk ve araziler için verilecek senelik vergi oranları da belirlendi.

#2

SORU: 1897-1913 yılları arasında Osmanlı topraklarının ne kadarında tarım yapılmaktadır?


CEVAP: Toprakların %5’inde.

#3

SORU: Hazinenin en önemli gelirlerinden biri olan âşarın doğrudan tahsil edilebilmesi amacıyla yapılan girişimler nelerdir?


CEVAP: 1877’de Âşar ve Ağnam Emaneti kurularak iltizam sisteminden vazgeçildi; ancak, beş yıllık bir uygulamadan sonra emanet sistemi başarılı olamayınca tekrar iltizama geri dönüldü. Osmanlı yöneticileri hazinenin gelirlerinin %25’ini oluşturan bu vergiyi doğrudan tahsil edebilmek için birkaç kere girişimde bulunduysa da başarılı olamadı.

#4

SORU: Osmanlı’nın bu döneminde yeni şartlara uyum sağlayan imalat sektöründe ihracat için üretimde ön plana çıkan ürünler hangileridir?


CEVAP: Halı, işleme, dantel ve ibrişim.

#5

SORU: Osmanlı’nın bu dönemde tarımı canlandırmak adına yaptığı yenilikler nelerdir?


CEVAP: Devlet, tarım konusunda halkı aydınlatmak ve işin teorisiyle pratiğini bir arada öğretmek amacıyla İstanbul’da ve taşrada ziraat mektepleri açtı. 1881’de Edirne Hamidiye Ziraat Mektebi ve Numune Çiftliği kuruldu; ancak, tahsisat yetersizliği nedeniyle üç yıl içinde kapatıldı. Daha sonra, 1888’de Selânik Ziraat Mektebi, 1891’de Bursa Ziraat Ameliyat Mektebi, 1892’de Halkalı Ziraat Mektebi ile taşranın diğer önemli şehirleri olan Adana, Ankara, Hama, Kastamonu ve Sivas’ta ziraat mektepleri açıldı; oluşturulan örnek çiftliklerde yeni tarım yöntemleri çiftçilere gösterildi. Ayrıca, mektep mezunları gittikleri yerlerde verimin arttırılabilmesi için iyi tohum, gübre ve ziraat biçimleri konusunda çiftçileri bilgilendirdi. Hükümet, bunların yanında tarıma destek sağlamak için 1888’de kurduğu Ziraat Bankası aracılığıyla çiftçiye %6 faizli kredi vermeye başladı.

#6

SORU: Bu dönemde Osmanlı’da hangi kıtlıklar meydana gelmiştir?


CEVAP: 1873-74’te Orta Anadolu’da ve 1908’de

#7

SORU: Bu dönemde Osmanlı’da kurulan başlıca kooperatif şirketleri hangileridir?


CEVAP: Bunlar, Milli Boğaziçi Anadolu Kooperatif Şirketi, Milli Sultanahmet Kooperatif Şirketi, Milli Makriköy (Bakırköy) Kooperatif Şirketi, Milli Fatih Kooperatif Şirketi, Milli Şehzadebaşı Kooperatif Şirketi, Unkapanı ve Perşembe Pazarı İstihlâk Kooperatifleridir.

#8

SORU: 1876 sonrası Osmanlı’nın maliyesindeki bozulmaların sebepleri nelerdir?


CEVAP: 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı maliyesindeki dengeleri derinden sarstı; zira, hem savaşın getirdiği ağır maliyetle savaş sonunda ödenmesine karar verilen tazminat hem de büyük toprakların elden çıkması neticesinde gelirlerde meydana gelen kayıplar hazinenin zaten hassas olan dengelerini iyice bozdu. Mahmud Nedim Paşa hükümetinin 1875’te dış borç ve faizlerinin yarısını ödeyemeyeceğini açıklaması, devletin dış borç alma imkânını tamamen ortadan kaldırmıştı. Hükümet, yaklaşan bu savaşı finanse edebilmek amacıyla, aşağıda açıklanacağı üzere, başka çıkar yol olmadığı için tekrar kaimeye başvurmak zorunda kaldı. 1876-77 bütçesi giderlerinin %39’unun iç ve dış borç ödemelerine ve %30’unun da savunma masraflarına tahsis edilmesi, savaş ve borç sarmalının maliyeyi soktuğu çıkmazı açık bir şekilde ortaya koyar.

#9

SORU: Duyûn-ı Umumiyye İdaresi ne zaman ve niçin kurulmuştur?


CEVAP: 1875 Moratoryumu’nun korkuttuğu Avrupalı yatırımcıların borçlarını tahsil edebilmek amacıyla hükümetle yaptıkları görüşmeler neticesinde 20 Aralık 1881 tarihli Muharrem Kararnamesi’yle Duyûn-ı Umumiyye İdaresi kuruldu.

#10

SORU: Duyûn-ı Umumiyye İdaresi’nin kuruluşundan sonra hazinenin en çok artan gelirleri hangileri olmuştur?


CEVAP: Bu tarihten sonra Abdülhamid dönemi boyunca hazinenin en çok artan gelirleri, askerlik bedeli, tuz, tütün ve alkollü içeceklerden alınan vergiler, yani ağırlıklı olarak Duyûn-ı Umumiyye’nin topladığı gelirler oldu.

#11

SORU: 1876-1918 yılları arasında Osmanlı’ nın imalat sanayi gücü nasıldır?


CEVAP: Bu dönemde imalat sanayii Avrupa ürünlerine karşı önemli bir direniş göstermiştir. İmalat sektörü, fabrika ürünlerinin Osmanlı piyasalarında yaptığı ilk tahribatın etkileri geçer geçmez, geleneksel üretim yöntemlerini yenileyerek, yeni şartlara hızla uyum sağlayarak ve hatta, bazı sektörlerde üretim hacmini daha da büyüterek varlığını sürdürdü. 1914’te fabrikalarda 35.000 civarında işçi çalışırken, bu rakamla kıyas kabul etmez derecede fazla işçi imalat sektöründen ekmeğini çıkarmaktaydı.

#12

SORU: Osmanlı’da tarımın hazine gelirlerindeki yeri 1914’te yüzde kaçtır?


CEVAP: %56

#13

SORU: Kapitülasyonlar genel olarak Osmanlı’ya ne gibi zararlar vermiştir?


CEVAP: Avrupalı girişimci, tüccar ve şirketler özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kapitülasyonları ülkenin baş belâsı haline getirdiler; zira, kapitülasyonları gerekçe göstererek Osmanlı kanunlarını ve devletin denetimini kabul etmediler. Özellikle sigorta şirketleri büyük bir sorundu; Avrupa’daki bir sigorta şirketinin acentesi olmadığı halde, onların isimlerini kullanarak Osmanlı ülkesinde faaliyet yapmakta ve prim toplamaktaydılar. Kapitülasyonları bahane eden yabancı şirketlerin mali sorumluluk altına girmeden ve devlete vergi ödemeden Osmanlı ticaret hayatına katılması, zaten sermaye, bilgi, vizyon ve yetişmiş insan bakımından Avrupalı şirketlerle rekabet edemeyen yerli girişimcileri daha da zor duruma soktu. Kapitülasyonlar, ayrıca, reform sürecinde yabancı devletlerin ülkenin içişlerine müdahale aracı olarak da kullanıldı. Hükümet, bir yandan yerli girişimcileri özendirici tedbirler alırken, bir yandan da yabancı şirketlerin iktisadi faaliyetlerini denetlemek için girişimlerde bulundu; yerli ve yabancı yatırımcılara, yurt dışından getirtecekleri âlet ve makinelerden gümrük vergisi almamak, devlete ait arazilerden ücretsiz fabrika arsası vermek ve bu tür arazilerdeki hammaddelerden ücretsiz yararlanmalarını sağlamak gibi teşvikler sağladı. Amacı yerli ürünlerin yabancılarla rekabetine imkân tanımaktı. Ancak, bütün iyi niyetlerine rağmen, Osmanlı hükümetleri, ithal yasağı koymak veya ithalatı yüksek oranda vergilendirmek, hammaddelere ihraç yasağı koymak veya yüksek oranda vergilendirmek gibi yerli sanayii gerçekten koruyucu tedbirleri kapitülasyonlardan dolayı alıp uygulayamadı.

#14

SORU: İstanbul’un iaşe sorunu İttihatçılar tarafından nasıl çözüme kavuşturulmuştur?


CEVAP: İttihatçılar, iaşe sorununu çözerken Şehremaneti’ni dışlamadı ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin İstanbul merkez heyeti üyesi ve Ekmekçiler Cemiyeti kâtibi İzzet Bey’in başkanlığında Heyet-i Mahsusa-i Ticariyye adlı bir birim oluşturdu. Bu heyet, İstanbul’da sıkıntısı çekilen şeker, gaz, bulgur, arpa, yağ, sabun, pirinç, mercimek, zeytin gibi ürün ve eşyaları şehre temin tekelini Ekim 1914’ten itibaren bir yıl süreyle üstlendi. İttihat ve Terakki’nin İstanbul delegesi Kara Kemal veya Zülüflü Kemal diye de bilinen Kemal Bey’in denetiminde olan bu heyet, bu süre zarfında İstanbul’un iaşe tekelinden büyük kâr elde etti ve bu paralar, Kara Kemal’in ileride kuracağı milli şirketler projesinin de sermayesini oluşturdu.

#15

SORU: 19. Yüzyılın sonuna doğru tarım ürünlerinin Osmanlı ihracatındaki payının öncesiyle kıyas kabul etmeyecek şekilde artmasının sebepleri nelerdir?


CEVAP: 1800’lerde tarımsal üretim daha çok yerel boyutta, yani uzak bölgelere pazarlanmaksızın yerel ihtiyaçları karşılamak için yapılırken, 19. yüzyılın sonlarında gelişen ulaşım imkânlarının da etkisiyle artık ticari amaçlı olarak daha büyük ölçekte ve nispeten modern aletlerle yapılmaktaydı. Bu durum tarım ürünlerinin Osmanlı ihracatındaki payını öncesiyle kıyas kabul etmez derecede arttırdı. Bunda, devletin 1860’lardan itibaren boş arazileri işleyerek tarım yapılabilir hale getirenlere uyguladığı vergi muafiyeti ve satın alma önceliği gibi teşviklerin yanında, 19. yüzyıldaki merkezileşme politikaları çerçevesinde özellikle Kuzey Irak ve Doğu Anadolu’daki aşiretlerin yerleşik hayata geçmesi, Balkanlardaki toprak kayıpları neticesinde milyonlarca göçmenin gelip Anadolu’ya yerleşmesi, ulaşım sisteminin modernleşmesi, tarımın yeni usul ve aletlerle yapılmaya başlanması gibi pek çok nedenin değişen oranlarda etkisi oldu.

#16

SORU: 1886-1914 yılları arasında alınan dış borçlar nerelerde kullanılmıştır?


CEVAP: Şartları aşırı olmayan bu borçlanmalardan elde edilen paralar, avansların geri ödenmesi, silâh bedeli, bütçe açıklarının kapatılması, daha önce alınan borçların ödenmesi veya dönüştürülmesi, Bank-ı Osmani’ye olan borçların tesviyesi, demiryolu ve rıhtım inşası, Trablusgarp ve Balkan savaşlarını finanse edebilmek için alınan avansların geri ödenmesi gibi amaçlara harcandı. %3,5 ile 5,5 arasında değişen borçlanma faiz oranları, genelde %4 olarak gerçekleşti. 1911-14 yılları arasında alınan borçların %27’si demiryolu ve rıhtım gibi altyapıların finansmanında kullanıldı.

#17

SORU: İngilizlerin 1908’de kurduğu ve bu sayede Osmanlı’daki halı sektörünün %75’ini kontrol etmeyi başardığı şirket hangisidir?


CEVAP: Oriental Carpet Manufacturers Limited’i (Şark Halı İmalatçıları Şirketi)

#18

SORU: Osmanlı döneminde kaimenin piyasaya etkisi nasıl olmuştur?


CEVAP: Hazine, iktisadi ve siyasi krizde olduğu dönemlerde iç borçlanma aracı olarak kâğıt paraya başvurdu. Galata bankerleri, hükümetin içinde bulunduğu durumu kullanarak ve spekülasyon yaparak büyük paralar kazandılar. Kaimeler, tedavül ettikleri sürece piyasada bozuk para sıkıntısı yarattı ve alış verişlerde sikkenin tercih edilmesi kaimenin değerini düşürdü. Hükümetin bozuk para sorununa çözüm bulamaması yüzünden halk, resmi kurumlar, esnaf teşkilâtları, dini müesseseler, şirketler, bozuk para yerine geçen marka ve biletler çıkardılar. Kaimenin neden olduğu enflasyon yüzünden pek çok şirket kapandı; kaime, gerek ülke içinde ve gerekse uluslararası boyutlu kalpazanlıklara sahne oldu.

#19

SORU: Hazinenin dış borç almada sıkıntı yaşaması sebebiyle Duyûn-ı Umumiyye İdaresi’nin kuruluşuna kadar cari ihtiyaçlarını karşılayabilmek, maaşları ödeyebilmek ve çarkı döndürebilmek için Galata bankerlerinden aldığı kısa vadeli ve çok yüksek faizli borçların adı nedir?


CEVAP: Avans

#20

SORU: II. Meşrutiyet’ten sonra ortaya çıkan şirketlerin faaliyetlerini finanse edecekleri sermayelerini toplama sorunu Osmanlı’yı nasıl etkilemiştir?


CEVAP: İttihatçıların milli bir burjuvazi oluşturma amacıyla küçük sermayedarları şirket çatısı altında bir araya getirme gayretlerini kötüye kullanmak isteyen bazı fırsatçılar, hükümetin bu çabalarını istismar eder. Şöyle ki, yeterli sermayeleri olmayan bu gibi kişiler şirketi resmen kurduktan sonra sermaye toplamaya başlamakta ve hükümete karşı yükümlülüklerini yerine getiremediği için hem resmi kurumları boş yere meşgul ve hem de parasını aldığı yatırımcıları mağdur etmekteydi. Şikâyetler üzerine konuyu gündemine alan hükümet, sorunu çözebilmek amacıyla pek çok alternatifi değerlendirdiyse de, bütün bu tartışmalar bir sonuca bağlanamadan devlet siyasi ömrünü tamamladı.

#21

SORU: Genel olarak bu dönemdeki mali reformlar hakkında ne söylenebilir?


CEVAP: Osmanlı yöneticileri, Tanzimat’tan sonra hazinenin gelirlerini arttırma yolunda gösterdikleri başarıyı, giderlerini kontrol altına alma konusunda gösteremediler. Bu yüzden oluşan bütçe açıklarını önce iç, ardından da dış borçlanmaya giderek kapatmaya çalıştılar. Alınan borçlar, üretime ve yatırıma dönüştürülemediği ve cari giderlere harcandığı için maliye bir çıkmazın içerisine girmiş ve mali reformlar başarısız olmuştu.

#22

SORU: İttihatçıların 8 Nisan 1916’da çıkarttığı Tevhid-i Meskûkât Kanun-ı Muvakkati ile değer ve para ölçüsü olarak neler esas alınmıştır?


CEVAP: değer ölçüsü olarak altın ve para birimi olarak da kuruş esas alındı. Ancak belli bir orana kadar olan ödemelerin gümüş veya nikel paralarla da yapılabilmesine imkân tanındı; yani, 50 kuruşa kadar olan borçlar nikel ve 300 kuruşa kadar olanlar da gümüşle ödenebilirdi.

#23

SORU: 1870’lerden sonra Osmanlı’nın sanayideki gelişimi nasıldır?


CEVAP: 1870’lerden sonra özel sektörün yoğun olarak devreye girmesiyle ve şirketlerin kurulmasıyla birlikte fabrikalar da çoğalmaya başladı. Fabrikaların bir kısmı, iç tüketime yönelik olarak un, makarna, bira, buz gibi gıda maddeleri üretmekteydi. Yerli ve yabancı girişimciler tarafından Batı Anadolu’da halı sanayiine yönelik üretim yapan yün ipliği ve boyama fabrikalarının yanında, İzmir’de ülkenin en büyük demir fabrikası kuruldu. Ülkenin değişik yerlerinde tütün tekeline bağlı olan işletmelerde ve Cibali Tütün Fabrikası’nda binlerce işçi çalışmaktaydı. Önemli sanayi bölgelerinden biri olan Selânik’te içki, sabun, çini, tuğla, çivi, sigara, pamuk ipliği, kumaş ve diğer alanlarda faaliyet gösteren onlarca fabrika açıldı; Edirne, Trabzon, İstanbul, Adana, İzmir, Bursa, İzmit gibi yerlerde de yeni fabrikalar kuruldu. Bursa’daki ham ipek üretimi de 1890’ların ortalarından itibaren giderek arttı.

#24

SORU: Osmanlı’da 19. yüzyıla tedavül edilen çok farklı vezin ve ayarlarda paralara düzen getirmek amacıyla Tanzimatçılar nasıl bir girişimde bulunmuşlardır ?


CEVAP: Bu durumu düzeltmek isteyen Tanzimatçılar 1844’te Tashih-i Ayar Fermanı’nı çıkartarak ve sikke konusunu düzenleyerek 1 altın lira=100 gümüş kuruş esasını benimsedi. Böylece bir altın lira ile 20 kuruşluk gümüş sikke (mecidiye) ödemelerde temel para birimi oldu ve sikke bundan sonra bir daha tağşiş edilmedi. Gümüş para 1881’den sonra yavaş yavaş piyasadan kayboldu; ancak, devlet, gümüşü 1916’ya kadar ödeme aracı olarak kabul etti. Böylece esas ödeme aracı altın ve yan ödeme aracı da gümüş olmuş oldu.

#25

SORU: Bu dönemde Osmanlıda bankacılıkla ilgili en önemli gelişme nedir?


CEVAP: Bankacılıkla ilgili en önemli gelişme şüphesiz ki, Mithat Paşa’nın kurduğu memleket sandıklarıyla onları takip eden menafi sandıkları geleneği üzerine oturan ve 15 Ağustos 1888 tarihli içtüzüğe göre kurulan Ziraat Bankası’nın faaliyete geçmesidir. Esasında Ziraat Bankası normal ticaret bankacılığı değil, kredi bankacılığı yapmaktaydı. Zaten kuruluş amacı da, çiftçiye, arazi sahiplerine, tarım şirketlerine ve mevduat sahiplerine kredi vermekti. Lağvedilen menafi sandıklarının yerine ve onların sermayesiyle kurulan bankanın ödenmiş sermayesi 2.209.912 liraydı. Değişik dönemlerde sermayesi ve buna bağlı olarak da dağıttığı kredi miktarı arttırıldı. 1914’te yaptıkları bir düzenlemeyle bankanın faaliyet alanını genişleten İttihatçılar, tarım şirketlerine belli ölçüde ortak olmasının ve ticari bankacılık hizmetleriyle uğraşmasının da yolunu açtılar.

#26

SORU: Bu dönemde demir yolları ile deniz yolu arasında nasıl bir etkileşim gerçekleşmiştir?


CEVAP: Demir yolu aracılığıyla liman şehirlerine taşınan eşya ve mallar, buradan deniz yoluyla ihraç edileceği ülkeye ulaştırılırdı. Bu, aynı zamanda deniz nakliyatının gelişmesini ve limanlarda büyük gemilerin yanaşacağı uygun iskelelerin mevcudiyetini gerektirir. 1820’lerden itibaren Osmanlı limanlarına uğramaya başlayan buharlı gemiler sayesinde gün geçtikçe deniz yolu taşıma kapasitesi de artar. Buharlıların çoğalması, yelkenli gemilerin hemen terkedildiği anlamına gelmez ve artan ticarete paralel olarak her iki gemi türü bir arada kullanılır. Ancak, zamanın yelkenliler aleyhinde işlediğini de ifade etmek gerekir; zira, 1900 yılında İstanbul limanına yük getiren gemilerin sadece %5’inin yelkenli olması bu bağlamda anlamlıdır.

#27

SORU: Kapitülasyonun tanımı nedir?


CEVAP: Kapitülasyon, en genel anlamıyla bir devletin başka bir ülkenin tüccarlarına verdiği ticari, adli ve iktisadi ayrıcalıklar olarak tanımlanabilir.

#28

SORU: İttihatçıların milli iktisat politikasını desteklemek amacıyla bulunduğu faaliyetler nelerdir?


CEVAP: Milli iktisat politikalarını desteklemek üzere İttihatçıların kurduğu Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası ile Milli İktisad Bankası’nın da zikredilmesi gerekir. İttihatçılar aynı amaçlarla taşradaki küçük sermaye sahiplerini bir araya getirerek mahalli bankalar kurdurdu. 1911’de kurulan İstanbul Bankası, 1912’de kurulan Konya İktisad-ı Milli Bankası, 1913’te kurulan Adapazarı İslâm Ticaret Bankası, 1914’te kurulan Milli Aydın Bankası, Milli Karaman Bankası, Emlâk-i Gayrimenkule ve İkrazat Bankası, 1916’da kurulan Akşehir Bankası, 1917’de kurulan Manisa Bağcılar Bankası ve Konya Ahali Bankası bunlar arasında sayılabilir.

#29

SORU: Bu dönemde inşa edilen demiryolları Osmanlı’ya ne gibi katkılar sağlamıştır?


CEVAP: Devlet adamlarının demiryollarının savunma gücünü arttırıp asker sevkiyatını kolaylaştırması yönündeki beklentileri, 1897 Osmanlı-Yunan, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarında karşılığını buldu. Demiryollarının Osmanlı tarımına etkisi olumlu oldu; yeni alanlar tarıma açıldı ve tarım modern yöntem ve aletlerle yapılmaya başlandı. Bazı bölgelerde tüccar ve demiryolu şirketleri çiftçiye bedava kaliteli tohum dağıttı; yeni alanların tarıma açılmasını teşvik eden hükümet, tarımda kullanılmak üzere yurtdışından getirtilecek her türlü aleti gümrük vergisinden muaf tuttu. 1907’de Almanlara verilen Konya ovasını sulama projesi 1913’te tamamlanarak yeni topraklar tarıma kazandırıldı. Aynı amaçlarla hazırlanan Adana ovasını sulama projesi ise Birinci Dünya Savaşı yüzünden uygulanamadı. Neticede 1889-1911 arasında tarımsal üretim ülke genelinde ortalama %63 arttı; bu artış demiryolunun geçtiği yerlerde ise, neredeyse iki katı, yani %114 olarak gerçekleşti. Balkanların kaybıyla gelen göçmenlerin tarıma yeni açılan yerlere yerleştirilmeleri, Anadolu’nun tarım bilgi ve tekniğinin gelişmesine katkı yaptı; demiryolları ile yan iş kolları da Müslümanlar için iyi bir istihdam alanı yarattı.

#30

SORU: Bu dönemde inşa edilen demir yollarının Osmanlı sanayine etkileri nelerdir?


CEVAP: Demir yolları tarımın aksine Osmanlı sanayine olumlu bir katkı yapmadı ve İngiltere, Amerika ve Rusya’da olduğu gibi demir ve çelik sanayini geliştiremedi; zira, devlet, ray, lokomotif, vagon gibi demir yolu yan sanayi için dışarıya bağımlı kaldı. Demir yollarının yarattığı istihdam imkânlarının köyden göçü hızlandırması neticesinde güzergâh üzerinde bulunan küçük yerleşim yerleri hızla gelişerek büyüdü; yola uzak kalan eski yerleşim merkezleri ise aksine küçülüp önemini kaybetti. Şehirler, demir yollarının farklı kültürlere sahip memur, işçi, tüccar ve esnafının beraberce yaşadığı ve Avrupa mallarının küçük yerleşim yerlerine pompalandığı birer istasyon vazifesini gördü.

#31

SORU: Kara Kemal’in milli şirketler projesi kapsamında ortaya koymuş olduğu çalışmalar nelerdir?


CEVAP: Kara Kemal, Osmanlı ülkesinde üretilen ve demiryoluyla nakledilen tahıl, koyun, yün, yapağı, deri, tiftik ve sair ürünlerin ticaretini yapmak amacıyla 23 Ağustos 1915’te Anadolu Milli Mahsulat Anonim Şirketi’ni; gerek ülke içinden, gerekse dışarıdan şeker, yağ, pirinç, kahve gibi bakkaliye malzemelerini getirtmek ve piyasaya sürmek amacıyla 6 Eylül 1916’da Milli İthalat Kantariye Anonim Şirketi’ni ve buğday ve un ticaretiyle uğraşmak amacıyla 12 Aralık 1916’da da Milli Ekmekçiler Anonim Şirketi’ni kurdu. Bu şirketlerin yarı sermayelerini Heyet-i Mahsusa-i Ticariyye’nin söz konusu kârından ve diğer yarısını da ilgili esnaftan, yani, Anadolu Milli Mahsulat Anonim Şirketi’ninkini Anadolu tüccarından, Milli İthalat Kantariye’ninkini İstanbul bakkallarından ve Milli Ekmekçiler’inkileri de ekmekçi esnafından karşıladı. Bu şirketler cemiyetin ve hükümetin desteğiyle savaş yıllarında büyük kârlar elde etti.

#32

SORU: Almanya’nın Osmanlı demiryolları üzerinde nasıl etkileri olmuştur?


CEVAP: Almanya’nın zinde bir güç olarak Avrupa’yı Basra Körfezi’ne bağlayacak bu demiryolu sayesinde Ortadoğu’ya sarkmasına, Mısır ve Hindistan’daki çıkarlarının zedeleneceği gerekçesiyle İngiltere; nüfuz bölgesi olan Suriye ve çevresindeki siyasi ve iktisadi çıkarlarının zarar göreceği için Fransa ve demiryolunun Doğu Anadolu’nun savunma gücünü arttıracağı, Anadolu ve Mezopotamya ürünlerinin Avrupa pazarlarında Rus mallarıyla rekabete girişeceği gerekçesiyle de Rusya karşı çıktı. Rusların bir endişesi de Almanların Boğazları kontrol etmesiydi. İmtiyaz süresi 99 sene olan demiryolunun sekiz senede bitirilmesi planlanmıştı. Sözleşmeye göre, hat boyunca yabancı göçmen yerleştirilemeyecek, şirketin yurtdışından getirteceği makineler gümrük vergisinden muaf olacak, hattın geçeceği araziler bedelsiz olarak şirkete verilecek, şirket taş ocaklarıyla devlete ait ormanlardan bedava yararlanacak ve yolun her iki yanındaki 20 km’lik alanda maden arayabilecek, işletebilecek ve hat boyunca Arkeolojik kazılar yapabilecekti. Bağdat Demiryolu, uzun bir kavga ve inşaat döneminin ardından doğal şartlardan dolayı bir kaç noktadan inşasına başlanan birbirinden kopuk hatlar şeklinde inşa edildi. Alman sermayesinin inşa ettiği hatlardan biri de Selânik-Manastır Demiryolu’dur.

#33

SORU: Osmanlı’da kooperatif şirketlerin faaliyete geçme süreci nasıl olmuştur?


CEVAP: Kooperatif fikri Mithat Paşa’nın kurduğu memleket sandıklarına indirilebilecek kadar köklü olmasına rağmen, üretim ve tüketim kooperatifçiliği II. Meşrutiyet’ten sonra Ethem Nejat, Mustafa Suphi, Muhittin [Birgen], Ahmet Cevat [Emre] ve Cemal Bey gibi aydınlar tarafından gündeme getirildi. Düşüncenin hayat bulması ise, hükümetin gündemine girmesiyle oldu. Nitekim, II. Meşrutiyet’ten sonra hazırlanan yeni Ticaret Kanunu tasarısında kooperatif şirketlere de yer verildi; 1913’te de Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı Rıfkı Bey başkanlığındaki bir heyet, Romanya, Macaristan, İtalya ve Bulgaristan’daki kooperatif şirketleri inceledi. Bu çalışmalar neticesinde hazırlanan ve kooperatif şirketlere tüzel kişilik tanıyan 88 maddelik Kooperatif Şirketler Kanunu tasarısı Meclis-i Mebusan’a gönderildiyse de, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine yasalaşamadı. Kooperatif şirketlerle ilgili kanun çıkarılamadı; ancak, savaş şartlarının oluşturduğu zorunluluklar bu şirketlerin fiili olarak hayata geçirilmelerini sağladı. Savaşın yarattığı yüksek enflasyon ve fırsatçıların malları stoklayıp yüksek fiyatla satmaları dar gelirlileri zor duruma soktuğu için tüketicileri örgütleyen İttihatçılar, İstanbul ve taşrada, amacı, ortaklarının ihtiyaç duyduğu erzak ve gıda maddelerini kolay ve ucuza temin etmek olan tüketim kooperatif şirketlerini kurdurdu.

#34

SORU:

Osmanlı Devleti, tarım konusunda halkı aydınlatmak ve işin teorisiyle pratiğini bir arada öğretmek amacıyla, neler yapmıştır?


CEVAP:

Devlet, tarım konusunda halkı aydınlatmak ve işin teorisiyle pratiğini bir arada öğretmek amacıyla İstanbul’da ve taşrada ziraat mektepleri açtı. 1881’de Edirne Hamidiye Ziraat Mektebi ve Nümune Çiftliği kuruldu; ancak, tahsisat yetersizliği nedeniyle üç yıl içinde kapatıldı. Daha sonra, 1888’de Selânik Ziraat Mektebi, 1891’de Bursa Ziraat Ameliyat Mektebi, 1892’de Halkalı Ziraat Mektebi ile taşranın diğer önemli şehirleri olan Adana, Ankara, Hama, Kastamonu ve Sivas’ta ziraat mektepleri açıldı; oluşturulan örnek çiftliklerde yeni tarım yöntemleri çiftçilere gösterildi. Ayrıca, mektep mezunları gittikleri yerlerde verimin arttırılabilmesi için iyi tohum, gübre ve ziraat biçimleri konusunda çiftçileri bilgilendirdi. Hükümet, bunların yanında tarıma destek sağlamak için 1888’de kurduğu Ziraat Bankası aracılığıyla çiftçiye %6 faizli kredi vermeye baflladı. 1910’a kadar yaklaşık 2,5 milyon çiftçi banka kredisi kullandı; ancak, bunların büyük bir çoğunluğu küçük çiftçiden ziyade kasaba ve şehirlerdeki zengin toprak sahipleriydi.


#35

SORU:

Osmanlı Devleti'nde meydana gelen iki büyük kıtlık olayından kısaca bahsediniz. 


CEVAP:

Zaman zaman doğal şartların sonucunda ülkenin değişik yerlerinde kıtlıklar meydana geldi; ancak, bunlar büyük hadiselere ve yağma hareketlerine yol açmadı. Nitekim, 1873-74’te Orta Anadolu’da yaşanan ve binlerce insanın ölmesi ve yerini yurdunu terk etmesiyle sonuçlanan kıtlık, ufak tefek olayların dışında büyük bir protestoya veya yağmaya neden olmadı. Ama 1908’deki kıtlık Sivas’ta köylülerin bir araya gelip hububat anbarlarını yağmalamasıyla sonuçlandı.


#36

SORU:

Osmanlı Devleti'nde fabrikalar, iç tüketime yönelik olarak, çoğunlukla neler üretmekteydi?


CEVAP:

Fabrikaların bir kısmı, iç tüketime yönelik olarak un, makarna, bira, buz gibi gıda maddeleri üretmekteydi. Yerli ve yabancı girişimciler tarafından Batı Anadolu’da halı sanayiine yönelik üretim yapan yün ipliği ve boyama fabrikalarının yanında, İzmir’de ülkenin en büyük demir fabrikası kuruldu. Ülkenin değişik yerlerinde tütün tekeline bağlı olan işletmelerde ve Cibali Tütün Fabrikası’nda binlerce işçi çalışmaktaydı.


#37

SORU:

Osmanlı Devleti'ndeki en önemli sanayi şehirleri hangileridir?


CEVAP:

Selanik, Edirne, Trabzon, İstanbul, Adana, İzmir, Bursa, İzmit.


#38

SORU:

Osmanlı Devleti'nde en çok ihraç edilen ürünlerden biri olan halı en çok nerelerde üetimekteydi?


CEVAP:

Batı Anadolu ve özellikle de Gördes, Demirci, Isparta ve Uşak.


#39

SORU:

1875 Moratoryumu nedir?


CEVAP:

1875 Moratoryumu: Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, bütçedeki 5 milyon liralık açığı kapamak amacıyla devletin düzenli borçlarının yıllık faizlerinin toplamı olan 14 milyon liranın yarısının ödenmesini, diğer yarısının 5 milyonuyla bütçe açığının kapatılmasını ve 2 milyonuyla da ordunun giderlerinin karşılanmasını kararlaştırdı. Beş sene süreyle borç faizlerinin yarısının nakit ve geri kalan yarısının da %5 faizli senetlerle ödeneceğini duyurduğu 6 Ekim 1875 tarihli bu karar, içte ve dışta büyük tepkilerle karşılandı ve Avrupa kamuoyunu Osmanlı Devleti aleyhine çevirdi.


#40

SORU:

Osmanlı Devleti'nde İltizam Sistemi nedir?


CEVAP:

İltizam Sistemi: Bu sistemin özü devletin vergi sistemini özelleştirmesiydi. Maliyenin, kendisine ait belli bir geliri (mukataa) belirli bir süre ve yıllık bir bedel karşılığında kârı ve zararı kendisine ait olmak ve bedelin bir bölümünü peşin almak koşuluyla ve müzayedeyle özel bir şahsa devretmesidir. Bu işi yapan kişiye mültezim denirdi. Bu sistem Tanzimat’ın ardından iki yıl kadar kaldırıldı; ancak, 1842’de tekrar uygulanmaya konuldu.


#41

SORU:

Osmanlı Devleti'nde Emanet Sistemi nedir?


CEVAP:

Emanet sistemi: Maliyenin, kendisine ait gelirleri bizzat atadığı görevliler (emin) eliyle tahsil ettirmesine emanet usulü denirdi. Maaşlı bir görevli olan eminin mukataanın kâr veya zararında herhangi bir sorumluluğu yoktu.


#42

SORU:

Tanzimatçılar 1844’te Tashih-i Ayar Fermanı'nı ne amaçla çıkarmıştır?


CEVAP:

Klasik dönemden beri devam eden Osmanlı para sisteminin karmaşık yapısı 19. yüzyılda da sürmekte ve piyasalarda çok farklı vezin ve ayarda paralar tedavül etmekteydi. 1840’ta bunlara kâğıt paranın katılması işleri daha da karıştırrdı. Bu durumu düzeltmek isteyen Tanzimatçılar 1844’te Tashih-i Ayar Fermanı’nı çıkartarak ve sikke konusunu düzenleyerek 1 altın lira=100 gümüş kuruş esasını benimsedi. Böylece bir altın lira ile 20 kuruşluk gümüş sikke (mecidiye) ödemelerde temel para birimi oldu ve sikke bundan sonra bir daha tağşiş edilmedi. Gümüş para 1881’den sonra yavaş yavaş piyasadan kayboldu; ancak, devlet, gümüşü 1916’ya kadar ödeme aracı olarak kabul etti. Böylece esas ödeme aracı altın ve yan ödeme aracı da gümüş olmuş oldu.


#43

SORU:

Osmanlı Hazinesi, iktisadi ve siyasi krizde olduğu dönemlerde iç borçlanma aracı olarak neyi kullandı?


CEVAP:

Hazine, iktisadi ve siyasi krizde olduğu dönemlerde iç borçlanma aracı olarak kâğıt paraya başvurdu.


#44

SORU:

"Levanten" neyi ifade eder?


CEVAP:

Levanten: Venedik ve Cenevizli tüccarların yerli gayrimüslimlerle evlenmeleri neticesinde ortaya çıkan zümre için kullanılan bir tabirdir.


#45

SORU:

Osmanlı Devleti'nde bankacılıkla ilgili en önemli gelişmelerden biri olarak kabul edilen memleket sandıklarını açıklayınız.


CEVAP:

Memleket Sandıkları: Midhat Paşa’nın 1861 Niş valiliği sırasında Pirot kasabasında kurduğu, daha sonra 1865’te Tuna valiliği esnasında gelifltirdiği ilk zirai kredi sandığı için kullanılan bir tabirdir. 19 Temmuz 1867 tarihli Memleket Sandıkları Nizamnamesi ile bütün ülkeye yaygınlaştıtılan sandıkların sermayeleri, halkın imece usulüyle işleyeceği tarlalardan elde edilen ürünün satışıyla oluşturuldu. Her kazanın sandığı diğerinden bağımsızdı. Çiftçiye verilen kredinin miktarı en fazla 20 lira olup yıllık faizi %12 idi.


#46

SORU:

Osmanlı Devleti'ndeki ilk demiryolu hattı hangisidir?


CEVAP:

1851’de inşasına bafllanan İskenderiye-Kahire Hattı Osmanlı ülkesindeki ilk demiryolu olup 1856’da işletmeye açıldı; daha sonra ülkenin değişik yerlerinde Avrupalı girişimciler aracılığıyla imtiyazlı şirketler kurularak pek çok hat inşa edildi.


#47

SORU:

İlk Osmanlı anomim şirketinin adı nedir?


CEVAP:

Şirket-i Hayriyye


#48

SORU:

Osmanlı Devleti'nde anomim şirket içtüzük şablonu ne zaman yayımlanmıştır?


CEVAP:

İlk Osmanlı anonim şirketi olan fiirket-i Hayriyye’nin 1850 yılında kurulmasına ve daha sonra kurulan yerli ve yabancı anonim şirketlerin Avrupa ülkelerindeki anonim şirket içtüzük şablonunu kullanmalarına rağmen, devlet, anonim şirket içtüzük şablonunu ancak 29 Kasım 1882 tarihinde yayımlayabildi. 


#49

SORU:

Bir devletin başka bir ülkenin tüccarlarına verdiği ticari, adli ve iktisadi ayrıcalıklara ne ad verilir?


CEVAP:

Kapitülasyon


#50

SORU:

II. Abdülhamid döneminde devletin yabancı şirketleri denetim altına almak için yaptığı, ancak kapitülasyonlar yüzünden geçerli olamayan girişimler nelerdir?


CEVAP:

II. Abdülhamid döneminde devletin yabancı şirketleri denetim altına almak için bazı girişimleri oldu. Nitekim, 7 Aralık 1887’de yayımlanan bir nizamname ile, yabancı şirketlerin hükümetten izin almaksızın ülkede şube veya acente açamayacağı, resmi işlemler için Osmanlı ülkesinde bir ikametgâh göstereceği ve aleyhinde kesinleşmiş mahkeme kararını uygulamayan şirketin kapatılacağı karara bağlandı; ancak, bu da, kapitülasyonlara aykırı olduğu gerekçesiyle büyük devletlerce reddedildi. Sorunların büyüyerek devam etmesi üzerine çıkarılan 25 Mart 1906 tarihli diğer bir nizamname ile, Osmanlı topraklarında faaliyet yapacak olan şirketlere temsilcisi oldukları şirketten aldıkları vekâletnameyi, şirketin kuruluş yerini, ismini, uyruğunu, sermaye miktarını ve Osmanlı kanunlarına uyacağına dair bir dilekçeyi Ticaret Nezareti’ne verme ve anlaşmazlık durumunda Osmanlı mahkemelerini yetkili merci olarak tanıma zorunluluğu getirildi; ancak, bu da kapitülasyon engeline takıldı ve sefaretlerce kabul edilmedi.


#51

SORU:

Kapitülasyonlar ne zaman kaldırıldı?


CEVAP:

24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla


#52

SORU:

İttihatçıların milli iktisat politikalarını özetleyiniz.


CEVAP:

Milli iktisat siyasetinin en önemli uygulayıcılarından biri olan Kara Kemal’in ifadesiyle, önce askerlere, ardından memurlara, daha sonra da esnafa dayanarak çözüm üretmeye çalışan ve bu girişimlerinden bir sonuç alamayan İttihatçılar, bunun üzerine milli şirketleri ve bankaları kurarak Müslüman-Türk unsurdan bir burjuva sınıfı yaratmaya çalıştılar.

Ayrıca, savaşın yarattığı kaos ortamında milli iktisadın önündeki en büyük engel olarak gördükleri kapitülasyonları ve bunlardan doğan bütün ayrıcalıkları fiili olarak ortadan kaldırdıkları gibi, yabancı şirketleri de denetim altına almaya çalıştılar. Savaşın, karaborsacıların ve stokçuların iyice bunalttığı insanlara ve üreticilere tüketici ve üretici kooperatif şirketleri kurdurtarak hem sıkıntısı çekilen maddeleri ucuza temin etmelerini hem de yabancı tüccarların oluşturduğu ticari tekellerin karşısına üreticilerin de tek fiyat belirleyici olarak çıkmalarını sağladıar. İttihatçılar, II. Meşrutiyet döneminde oluşturdukları şirket, banka ve diğer iktisadi müesseselerle yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne paha biçilmez bir miras bıraktılar. İttihatçıların diğer bir mirası da kapitülasyonların tartışılmaz olduğu yönündeki Osmanlı devlet adamlarındaki algıyı kırmaları ve yeni cumhuriyetin temsilcilerine de bu yönde bir cesaret aşılamalarıydı.


#53

SORU:

Mudarebe Şirketi neyi ifade eder?


CEVAP:

Mudarebe fiirketi: Bir tarafın sermayeyi ve diğer tarafın da emeği koyması, yani işletmeyi üstlenmesiyle oluşan ve kâr paylaşımı esasına dayanan İslâm hukuku kaynaklı bir ortaklık çeşididir. Şirkette oluşabilecek zarar sermayeyi koyana aitti; kâr ise, ortaklar arasında eşit olarak paylaşılırdı.