YENİ TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞ II Dersi Osmanlı’da Muhalefetin Doğuşu soru cevapları:

Toplam 152 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Muhalefet kelimesinin Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ndeki anlamı nedir?


CEVAP:

Muhalefet, TDK sözlüğünde “1. Bir tutuma, görüşe karşı olma durumu, aykırılık; 2. Karşı görüşte, tutumda olan kimseler topluluğu, 3. Demokraside iktidarın dışında olan parti veya partiler” şeklinde açıklanır.


#2

SORU:

Muhalefet kelimesinin Misalli Türkçe Sözlüğü’ndeki anlamı nedir?


CEVAP:

Misalli Türkçe Sözlük’te ise “karşı olma, aksini savunma”, “iktidarın takip ettiği politikaya karşı olan, iktidarla aynı görüşleri paylaşmayan ve bunu teşkilatlı şekilde ortaya koyan siyasi topluluk” şeklinde tanımlanmaktadır.


#3

SORU:

Muhalefet kelimesinin İngilizce karşılığı nedir?


CEVAP:

İngilizcedeki karşılığı opposition, dissidence, objection sözcükleridir.


#4

SORU:

Siyasi anlamda muhalefet ne demektir?


CEVAP:

Muhalefet karşı olmak, karşı çıkmak, uymama, başka türlü olmama anlamlarında, daha çok siyasi alanda kullanılan bir kavramdır. Eski ve yeni, tiranlık veya demokrasi yönetimleri için geçerli olup olmayacağı ayrı bir tartışmanın konusudur. Ayrıca toplumdaki farklı görüşleri, birbirine aykırı grupları ifade etmek için de toplumsal muhalefetten söz edilir.


#5

SORU:

Osmanlı Devleti’nin son döneminde ortaya çıkan muhalefet fikrinin dayanağı nedir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin son döneminde ortaya çıkan muhalefet fikir ve hareketlerinin dayanağı ise modernleşme sürecinde Batı’da ortaya çıkan düşünce ve akımlardır. Bunların başında da “hak, hürriyet, parlamento, halk, kamuoyu, bireyleşme, iletişim imkânları” gibi kavram ve olgular gelmektedir.


#6

SORU:

Muhalefetin demokrasi ile ilişkisi ve edebiyat alanındaki etkileri nelerdir?


CEVAP:

Muhalefet Osmanlı yönetiminin demokrasi sürecini açıklayan bir kavramdır. Şinasi’den beri de edebiyatçılarımızı hem söylem hem de eylem olarak etkiler. Unutulmamalıdır ki “muhalefet” demokrasi ve Cumhuriyet kavramlarının anlam bulmasını sağlayan en önemli dinamiktir.


#7

SORU:

Osmanlıda kamuoyu oluşturma yollarına örnek etkinlikler nelerdir?


CEVAP:

Camilerde okunan hutbeler, vaazlar, halk dersleri, Divan-ı Hümayun ve diğer divanların halka açık olması, buraya gelen Müslüman veya gayrimüslim herkesin derdini anlatabilmesi, ferman ve buyrultuların münadilerle sokak ve meydanlarda okunması, halk şairlerinin şiirleri, kahvehaneler, panayırlar kamuoyu oluşmasını sağlayan mekân ve imkânlar arasındadır.


#8

SORU:

Yeniçerilerde kamuoyu oluşturma amacıyla yapılan eylemlere örnek veriniz?


CEVAP:

“Kazan kaldırma” en iyi örneklerden biridir. Yeniçerilerin önemli durumlarda kazan etrafında toplanıp konuşmaları ve daha fazla destek sağlamak amacıyla kazanı At Meydanı’na çıkarıp halkın desteğini kazanmaya çalışması da bir tür kamuoyu oluşturma yöntemi kabul edilir.


#9

SORU:

Sancak-ı şerif ne amaçlı kullanılır?


CEVAP:

Toplumun daha çok dikkatinin çekilmek istenildiği durumlarda, savaş benzeri olağanüstü durumlarda “Sancak-ı şerif ” açılır ve ahalinin onun yanında toplanması istenirdi.


#10

SORU:

Kamuoyu kavramının modern anlamda kullanımını yönetim ve iletişim araçları bağlamında nasıl değerlendirilebilir?


CEVAP:

Kamuoyu kavramının modern anlamda kullanılması bir taraftan yönetimin halka dayanması görüşlerinin ortaya çıkışına bağlı olduğu öte taraftan da matbaa ve gazete gibi iletişim araçlarının klasik kamuoyu oluşturma araçlarından çok daha güçlü ve etkili bir biçimde kullanılmaya başlandığı döneme denk gelmektedir.


#11

SORU:

Kamuoyu kavramının kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan ilk gazete hangisidir?


CEVAP:

İlk gazete Takvim-i Vekayi’dir.


#12

SORU:

Batı modernleşme süreçlerinde şehirli orta sınıfların kilise ve krallıktan oluşan otoriteye karşı bilinçlenmelerinin, şiddete varan güçlü muhalefet oluşturabilmelerini sağladığı olay nedir?


CEVAP:

Batı modernleşme süreçlerinde basılı kitapların yaygınlaşmasının, gazete, dergi gibi süreli yayınların çoğalması, şehirli orta sınıfların kilise ve krallıktan oluşan otoriteye karşı bilinçlenmelerinin, şiddete varan güçlü muhalefet oluşturabilmelerini sağladığı vakadır.


#13

SORU:

Monarşik sistem nedir?


CEVAP:

Siyasi otoritenin miras yoluyla tek kişi üzerinde toplandığı ve yöneticinin (kral, padişah, han, sultan) ilahi bir yetkeyle devleti yönettiği sistemler monarşik sistemlerdir.


#14

SORU:

Osmanlı Devletinin yönetim ve halk yapısı nasıldır?


CEVAP:

Bu anlamda padişahlıkla yönetilen Osmanlı’nın yukarıdan aşağıya doğru padişah ve çevresi, saray; askerler, ulema, memurlar ve büyük çoğunluğu oluşturan genellikle tarımla iştigal eden halktan oluştuğu görülür. Asker ve ulema sınıflarından oluşan yönetici kesime karşılık şehirli, köylü ve göçebe olmak üzere üç yönetilen (halk) grup vardır.


#15

SORU:

Halkın inanışa göre ayrımı nasıldır?


CEVAP:

Halk, Müslim ve gayrimüslim olmak üzere ikiye ayrılır ve “tebaa” ve “reaya” diye anılır.


#16

SORU:

Gayrimüslim halkın siyasi hak, askerlik gibi toplum yapısı nasıldır?


CEVAP:

Gayrimüslimler ise nüfus içerisinde önemli bir orana sahip olmalarına rağmen 1839 Tanzimat ve hatta 1856 Islahat Fermanı’na kadar Müslümanlara tanınan siyasi haklardan yoksundur. Gayrimüslimlerin mahkemelerde şahitliklerinin kabul edilmemesi, askere alınmamaları, Müslüman okullarında (mektep) okuyamamaları gibi bazı nedenler, asırlarca bir arada yaşamış Müslim ve gayrimüslim halkın homojen bir toplum yapısı oluşturmasını engellemiştir. Gayrimüslimlerin Müslümanların zorunlu olarak yaptıkları askerlik gibi devlet hizmetlerinden uzak tutulması, onların yasak olmayan ticaret, sanat ve bilime yönelmelerine zemin hazırlamıştır.


#17

SORU:

Müslimler ile Gayrimüslümlerin siyasetteki ve varsıllık durumlarını karşılaştırınız?


CEVAP:

Siyaseten Müslüman kitle hâkim gibi görünse de varsıllık ve ilerleme noktasında gayrimüslimler gücü ellerine geçirmişler ve iki zümre arasındaki makas yıllar geçtikçe gayrimüslimler lehine açılmıştır. Gayrimüslimlerin bilim, sanat ve ticarette hızlı yol kat edişi karşısında Müslüman tebaa ise “unsur-ı aslî” (asıl unsur) olmasına rağmen sınırlı çerçevede gerçekleştirebildiği tarımsal faaliyetlerin içine hapsolmuş gibidir. Uzun süren ve sık tekrar eden savaşlarsa askerlik yapan Türk-Müslüman kitlenin tarımsal faaliyetlerini bile verimli bir şekilde yapmasını engellemiştir.


#18

SORU:

Osmanlı’da muhalefetin doğmasını geciktiren durumlar nelerdir?


CEVAP:

Siyaseten Müslüman kitle hâkim gibi görünse de varsıllık ve ilerleme noktasında gayrimüslimler gücü ellerine geçirmişler. Eğitim (tedris) bakımından ise Gayrimüslimlerin bilim, sanat ve ticarette hızlı yol kat edişi karşısında, dinî ilimlere yoğunlaşan Müslim kitlenin fen bilimleri ile ilişkisi de sınırlı kalmıştır. 17. yüzyıldan sonra has, tımar ve zeamet sisteminin bozulmaya başlaması ile bu defa ekonomik olarak da zorluk çekmeye başlar. Dolayısıyla zihniyeti dinin; üretim ve tüketim alışkanlıklarını ise tarım faaliyetlerinin belirlediği yapı içerisinde halkın giderek pasifleştiği görülür. Özellikle dinin hükmettiği “tevekkül”ün yanlış anlaşılması ile mukaddes devlet anlayışı birleşince gelinen son noktada halkın değişim ve dönüşüm için gayretkeş olmak bir yana şikâyetçi olduğu da pek söylenemez. Doğal olarak bu durum Osmanlı’da muhalefetin doğmasını geciktirmiştir. Çünkü kendi muhalifini oluşturamayan bir erkin hatalarını görme ve kendisine nizam verme imkânı yoktur.


#19

SORU:

Tevekkül zihniyetinin muhalefetin oluşmasında etkisi nedir?


CEVAP:

Tevekkül zihniyeti, Osmanlı halkını devletine karşı her ne olursa olsun başkaldırmaktan geri tutmuştur.


#20

SORU:

Osmanlıda yaşanan isyanların genelde sebepleri nelerdir?


CEVAP:

Kimi zaman dinî kimi zaman etnik kimi zaman da ekonomik gerekçelerle Osmanlı’nın 600 yıllık saltanatında birçok isyan yaşanmıştır. Bunların genelinin temelinde ekonomik sıkıntılar yatmakla beraber çok zaman başka nedenler bahane edilerek isyan çıkarılmıştır. Ekonomik sıkıntı ise vergilerin ağırlığı ve vergilerin toplanma biçimiyle ilgilidir.


#21

SORU:

Osmanlı’da halkın yönetimle ilgili şikayetleri yönetime nasıl iletir?


CEVAP:

: Öte yandan Osmanlı’da köylü ve şehirli halk, yönetimdeki aksaklıklara ilişkin şikâyetlerini başta divanlar olmak üzere çeşitli şekillerde yönetime iletir.


#22

SORU:

‘Emri bil maruf nehyi anil münker’ ne demektir?


CEVAP:

Ayrıca İslâm’ın “emri bil maruf nehyi anil münker” (iyiliği emredip kötülükten sakındırmak) ilkesi halk ile hükümdar arasında üstü kapalı bir sözleşme olarak kabul edilmiştir. Padişahın bu ilkeye aykırı hareket etmesi hâlinde halkın da ona itaat etmeme hakkı doğardı.


#23

SORU:

Tımar sistemi Osmanlı Devleti’nin hangi döneminde biçimlenmiştir?


CEVAP:

Tımar sistemi Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde biçimlenmiştir.


#24

SORU:

Celali isyanlarının adı nereden gelmektedir?


CEVAP:

Celali İsyanlarının adı 16.yy. başlarında isyan eden Bozoklu şeyh Celâl’den gelmektedir. “Celali” Celal’e mensup anlamındadır.


#25

SORU:

Osmanlı Devleti’nin vergi sistemi nasıldır?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nde uygulanan vergi sisteminin temeli İslam vergi hukukuna dayalı olmakla birlikte temelde şer’i ve örfi vergiler olmak üzere ikiye ayrılır ancak uygulamada çok sayıda vergiye rastlanır.


#26

SORU:

Şer’i ve örfi vergiler neye dayanarak tahsil edilir?


CEVAP:

Şer’i ve örfi vergiler kanunnamelere göre tahsil edilir. Örfi vergilerin bir kısmı ise savaş gibi olağanüstü durumlar gerekçe gösterilerek kanunnamelere dayandırılmaksızın fermanlarla alınmıştır.


#27

SORU:

Osmanlı Devleti’nde vergi mükelleflerinin yükümlülükleri nelerdir?


CEVAP:

Vergi mükelleflerinin yükümlülükleri ise sadece vergilerle sınırlı kalmamıştır. Reayanın sınır boylarında ve askerî bölgelerde padişaha ve saray erkânına ait çayırların biçilmesi vb. gibi bedensel yükümlülükleri de olmuştur. Aynı keyfiyet, vergilerin tahsilinde yararlanılan “iltizam usulü” nün uygulandığı dönemlerde de devam etmiştir.


#28

SORU:

Osmanlı Devleti’nde vergilerin tahsili kimin elindedir?


CEVAP:

Vergilerin tahsili “mültezim” adı verilen devlete en yüksek bedeli vermeyi taahhüt eden şahıslara verilmiştir.


#29

SORU:

Mültezimlerin kontrol edilemez hale gelmesi süreci nasıl ilerlemiştir?


CEVAP:

17. yüzyıldan itibaren önemli bir güç hâline gelen mültezimler üzerinde devletin otoritesi zamanla zayıflamış ve mültezimler kontrol edilemez hâle gelmiştir. Mültezimler, sorumlu oldukları bölgenin vergisini  kanunnamelerde belirtilen miktarlardan fazla toplamaya, halka baskı yapmaya, halktan vergiler dışında da para toplamaya ve kendi ihtiyaçlarını da köylüler aracılığıyla gidermeye başlamışlardır.


#30

SORU:

Osmanlı Devleti’nde Reayanın ağır ve adaletsiz vergi yükü karşısında çektiği sıkıntıların dile getirildiği belgeler nelerdir?


CEVAP:

Reayanın ağır ve adaletsiz vergi yükü karşısında çektiği sıkıntılar, Yavuz Sultan Selim Dönemi’nin ünlü âlimi İdris-i Bitlisi (15.yy ortaları-1520)’nin Kanun-ı Şehin Şâhî’sinde dile getirilir. Yine Kanuni Dönemi’nde Semendire Kadılarına gönderilen halktan alınan haksız vergilere dair hüküm de buna işarettir.


#31

SORU:

İsyanların varlığını yönetim açısından ve muhalefetin varlığı açısından değerlendiriniz?


CEVAP:

İsyanlar merkezî otoriteyi tedirgin eden gelişmelerden biri olarak ele alınabilir. Öyle ki büyük bir kesimini pasif olarak nitelendirdiğimiz toplumun içinde, gelişmelerden ve iktisadi durumdan rahatsızlığını dile getiren bir cephenin varlığını bilmek, Osmanlı toplum yapısı içinde her ne olursa olsun bir muhalif damarın da olduğunu görmemizi sağlar.


#32

SORU:

Celalilik nedir?


CEVAP:

XVI. yüzyılda Celaliliği, merkeziyetçi idareye adem-i merkeziyetçi Türkmen topluluklarının karşı koyması şeklinde düşünmek mümkündür.


#33

SORU:

Celali isyanlarına zemin hazırlayan olaylar nelerdir?


CEVAP:

16. yüzyılın ortalarından itibaren özellikle tımar sisteminin bozulması, Osmanlı iktisadi yapısındaki aksaklıklar, Anadolu’da sosyal sınıflar arasında uçurumlar oluşmasına ve bu bakımdan da Osmanlı yönetme biçiminin sorgulanmasına yol açar. Bunun yanında II. Beyazıt zamanından itibaren bir taraftan da Anadolu’da Şii-Sünni çatışması şah İsmail etkisiyle tırmanışa geçmiştir. Fatih’in imparatorlukta yerleştirmeye çalıştığı merkeziyetçi idare, gittikçe genişleyen topraklarda hâkimiyetin devamını zorlaştırmış, bilhassa Kanuni devrinde peş peşe gelen seferler dolayısıyla bütün imkânlar bu yöne tahsis edilmişti. Devlet idaresi askerî ve siyasî gayelerle Rumeli’de daha tedbirli ve dikkatli davranırken Anadolu’ya karşı ilgisiz kaldı. Bu da Anadolu’da halkın bazı keyfî uygulamalarla karşı karşıya bırakılmasına ve dolayısıyla infialine zemin hazırlamıştı. Yavuz Selim’in Çaldıran seferi Şah’ın etkisini kırdıysa da Anadolu’da önemli bir Alevi-Türkmen nüfus vardır ve 16. ve 17. Yüzyıllarda Bozoklu şeyh Cemal Tokat çevresinde kimi tarihçilere göre mehdilik iddiasıyla kimine göre ise ekonomik nedenlerden dolayı isyan çıkarır.


#34

SORU:

Celali İsyanları içinde yer alan gruplar nelerdir?


CEVAP:

Celali İsyanları içinde levent ve sekban grupları, köylerini terk eden çift bozanlar, kapıkulu süvarileri ve medrese öğrencileri gibi halkın çeşitli sınıflarından insanlar vardır ve 1596’dan sonra isyan birden genişleyerek bütün Anadolu’yu büyük bir krize sürükleyecek kadar genişlemiştir.


#35

SORU:

Celali İsyanları içerisinde değerlendirilen diğer isyanlar nelerdir?


CEVAP:

Bu tarihten sonra çıkacak Baba Zünnun İsyanı (1525), Kalender Çelebi İsyanı (1528), Karayazıcı İsyanı (1598) gibi temelde ekonomik olmakla birlikte çeşitli sebepler bahane edilerek çıkarılan isyanlar da Celali isyanları içerisinde değerlendirilecektir.


#36

SORU:

Celali isyanlarının çıkış nedenlerini ayrıntılarıyla ele alan eserler hangileridir?


CEVAP:

Celali İsyanları’nın çıkış nedenlerini ayrıntıları ile ele alan eserler Mustafa Akdağ’ın Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası Celali İsyanları eseri ve Koçi Bey Risalesi’nin ilgili bölümleridir.


#37

SORU:

Celali isyanlarının genel çerçevesi nasıldır?


CEVAP:

Bir mezhep mücadelesi şeklinde ve dış tahriklerle başlayan Celalilik daha sonra hükûmete karşı olan zümreleri de içine alarak genişlemiş, mezhep mücadeleleri geri planda kalarak XVII. yüzyılın ilk yarısından itibaren tamamen idareye karşı bir hareket mahiyetini kazanmıştır. Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa’nın Müfettiş İsmâil Paşa’ya yaptırttığı teftişlerde binlerce insan Celali oldukları gerekçesiyle katledilmiştir.


#38

SORU:

Patrona Halil İsyanı nedir?


CEVAP:

III. Ahmed saltanatında ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı sırasında cereyan eden Patrona Halil isyanı, Lale Devri’ni sonlandıran isyan olarak bilinir. 28 Eylül 1730’da başlayıp haftalarca süren isyana, bir dizi siyasi gelişme sebep olmuştur.


#39

SORU:

Patrona Halil isyanının sebepleri nelerdir?


CEVAP:

İsyanın oluşmasındaki ilk sebep Damat İbrahim Paşa’nın sadareti sırasında yaşanan Avusturya yenilgisi ve paşanın barışçıl politikalarının savaş yanlısı yeniçeriler arasında huzursuzluk yaratmasıdır. Ardından savaş yanlısı yeniçerileri ve halkı memnun etmek adına oldukça zor koşullar altında İran’a savaş açılır ve Osmanlı bu olaydan ağır yaralar alarak çıkar. Savaşın yaralarını sarmak içinse daha önce de zaman zaman alınan ama giderek kalıcı hâle gelen “imdadiyye” vergilerine başvurulur ve buna bazı başka vergiler de eklenir. Bu durum zaten ağır vergi yükü altında yaşayan halkın tahammülünü zorlayacaktır. Diğer taraftan kendileri vergi yükünün altında ezilmesine rağmen III. Ahmed’in ve sadrazamının şatafat içinde yaşadığını ve İbrahim Paşa’nın nepotizm uyguladığını düşünen başta İstanbul’daki esnaf loncaları olmak üzere Anadolu’dan da iştirak eden huzursuz gruplar bir araya gelmeye başlar. Lale devrindeki eğlence, sefahat ve mimari yapıların gerçekleştirilmesi yeni finans kaynaklarına ihtiyacı da beraberinde getirir ve bu da yeni vergiler demektir. Sonuçta toplumsal ve siyasi gidişattan memnun olmayan kitle ile bazı paşaların siyasi manevraları birleşince isyan kaçınılmaz hâle gelir.


#40

SORU:

İsyanın gerçekleşmesi nasıldır?


CEVAP:

Arnavut asıllı bir yeniçeri olan Patrona Halil liderliğinde softalar, manavlar, dilenciler gibi halkın çeşitli kesimlerinden oluşan öfkeli gruba ayak takımı olarak tabir edilebilecek serseriler de eklenince isyan genişler. Sancakı şerifin açılıp Müslümanlar isyancılara karşı koymaya çağrılsa da halktan çağrıya itibar eden pek kimse olmaz ve isyancılar 30 Eylül’de Damat İbrahim Paşa dâhil birkaç veziri öldürür. III. Ahmed de tahttan indirilir. İsyan sırasında yukarıda bahsedilen köşklerin de çoğu yakılıp yıkılır.


#41

SORU:

Lale Devri’nde gerçekleşen mimari eserler nelerdir?


CEVAP:

Lale Devri’nde özellikle Kâğıthane Deresi, Göksu Deresi gibi yerlerde yapılan köşkler ve saraylar önemli sivil mimari örnekleri olarak karşımıza çıkar. Batı tarzı mimari ve zevk anlayışı kendini yavaştan gösterir. Yine kâğıt fabrikasının açılması da önemli bir gelişme olarak kaydedilir.


#42

SORU:

Nepotizm ne demektir?


CEVAP:

Nepotizm, akraba kayırıcılık anlamına gelir.


#43

SORU:

Lüzûm ne demektir?


CEVAP:

“Lüzûm” kökünden Arapça bir kelime olan “mültezim”, belirli bir kesinti yaparak vergi gelirlerini toplamak üzere devlet tarafından görevlendirilen vergi tahsildarı anlamında kullanılagelmiştir.


#44

SORU:

Mütesellim ne demektir?


CEVAP:

Sulm” kökünden Arapça bir kelime olan “mütesellim”, tahsil memuru anlamına gelmektedir.


#45

SORU:

Atçalı Kel Mehmet İsyanı nasıl ortaya çıkmıştır?


CEVAP:

Atçalı’nın isyanı, kendinden öncekilere göre destansı niteliği ile biraz farklıdır. Aydın çevresinde mültezimlerin, mütesellimlerin ve ayanların uyguladığı ağır vergilerden bunalarak dağa çıkan ve efe olan Mehmet, kendisi gibi vergi ve kötü muameleden bunalan köylüleri de yanına alarak başkaldırır (1829).


#46

SORU:

Atçalı Kel Mehmet İsyanı’nın amacı nedir?


CEVAP:

Kel Mehmet’in ilk işi, savaş vergileri ve örfi vergilerden bunalan Aydınlıları bunlardan kurtarmak olur. Daha sonra mültezimlerin, zabitlerin, halka kanun dışı yükledikleri vergileri kaldırtır. Yine de hükûmetin topladığı vergileri şeriatın emrettiği şekilde alıp İstanbul’a gönderir. Bunlarla da kalmayıp hükûmetten serbest ticaret ve tarımın korunmasını, kanunların değiştirilip daha eşitçi kanunların yapılmasını, askerliğin yeni esaslara bağlanmasını ister. Aydın, Kütahya, Manisa, Denizli havalisinde kendisine çok fazla taraftar bulan Kel Mehmet’in buraların insanına eskiye oranla daha müreffeh bir yaşam sağladığı söylenebilir. Bu anlamda onun isyanını padişaha karşı bir başkaldırı olarak değil padişah adına göreve soyunup haksızlık yapanlara karşı bir hareket olarak değerlendirmek gerekir.


#47

SORU:

Osmanlı tarihinde ortaya çıkan isyanların temel nedenleri nelerdir?


CEVAP:

İsyanların çıkış nedenleri daha önce de belirtildiği gibi ekonomik, etnik ve dinî olarak sınıflandırılabilir ve her ne olursa olsun devlet ve halkın çatışmasını içerir. Ana nedenlerden birisi ise merkezî otoritenin zayıflaması sonucunda yerel beylerin, voyvodaların kuvvetini artırması ve feodal yapıların oluşmasıdır.


#48

SORU:

Osmanlı’da muhalefetin gelişmesinde etkili olan en önemli siyasi yapılardan birisi nedir?


CEVAP:

Osmanlı’da muhalefetin gelişmesinde etkili olan en önemli siyasi yapılardan birisi ile karşılaşırız: Âyanlar.


#49

SORU:

19. yy başlarında ilk akla gelen ayanlar ve yaşam bölgeleri nelerdir?


CEVAP:

İzmir yöresinde Karaosmanoğulları, Trabzon bölgesinde Tuzcuoğulları, Doğu Anadolu’da birçok Etrat Beyi aileleri, Kilis Voyvodalığı, Canbolat Oğulları, Yozgat’ta Çapanoğulları, Suriye’de Hazımîler ailesi, Musul’da Kotal Halilzâdeler, Arnavutluk-İşkodra’da İşkodralı Mustafa Paşa ailesi ve Tepedelenliler akla ilk gelen ayanlar olarak dikkat çeker.


#50

SORU:

Ayanların merkezi otorite karşısında güç konumuna getiren durum nedir?


CEVAP:

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında ve sonrasında Osmanlı, asker ve para sıkıntısı çeker. Zaruretin bertaraf edilmesi içinse gerek maddi gerekse silahlı adamlarıyla artık yerel yönetimler olarak bir güç hâline gelen ayanlara başvurulur. Devletin, kendi bünyesinde bulunan bir yapıdan yardım talep etmesi, ayanları merkezî otorite karşısında bir güç konumuna getirir.


#51

SORU:

Ayanların merkezi otorite karşısında güç konuma gelmesinin sonuçları nelerdir?


CEVAP:

Vilayet ve kazaların idaresinde daha fazla söz sahibi olurlar.


#52

SORU:

Alemdar Mustafa Paşa kimdir?


CEVAP:

Temmuz 1808’de II. Mahmut’un saltanata geçmesinde önemli bir rol oynayan Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa (1755-1808) on beş bin askeri ile İstanbul’a gelir. Okuma yazma bilmediği söylenen Alemdar Mustafa Paşa, Batı dünyasının gücünü ve temel reformların gereğini anlamış birisidir (ve) imparatorluğun 18. yüzyılında ortaya çıkan Rumelili taşra feodallerinin tipik bir örneğidir.


#53

SORU:

Alemdar Mustafa Paşa’nın amacı nedir?


CEVAP:

Alemdar Mustafa Paşa’nın asıl amacı Nizam-ı Cedid’in kaldırılması için ayaklanan yeniçerilerin oluşturduğu Kabakçı Mustafa İsyanı (1807) sonrası tahttan çekilmek ve yerini IV. Mustafa (17911808)’ya devretmek zorunda kalan Nizam-ı Cedid’in kurucusu III. Selim (1761-1808)’i yeniden tahta çıkarmaktır.


#54

SORU:

Alemdar Mustafa Paşa amacını gerçekleştirmek için nasıl bir yol izler?


CEVAP:

Alemdar bu niyet içinde Nizam-ı Cedid’in kaldırılması sonrası kendisine sığınanların da oluşturduğu ordusuyla saraya dayanır. IV. Mustafa ise saltanatını kurtarmak için kafeste hapsedilen amcasının oğlu III. Selim ve veliaht Mahmut’un öldürülmesini emreder. III. Selim cellatlar tarafından öldürülür ancak şehzade Mahmut kurtulur. Böylece


#55

SORU:

Alemdar Mustafa Paşa amacını gerçekleştirmek için izlediği yolun sonucunda ne olur?


CEVAP:

Tahta II. Mahmut geçer, saltanatı borçlu olduğu Alemdar Mustafa Paşa’yı ise sadrazamlığa getirir. Alemdar Mustafa kısa sürecek sadrazamlığı sırasında ordusundan aldığı güçle 17. yüzyıldaki Köprülü ailesinin saltanat üzerindeki etkisi gibi bir etki yaratır. Osmanlı tarihi içindeki en önemli gelişmelerden birisine de imza atar. Bu da Sened-i İttifak’tır.


#56

SORU:

Sened-i İttifak Nedir?


CEVAP:

Anadolu’daki ve özellikle Rumeli’deki ayanlar, iklimsel ve coğrafi avantajla tarımsal faaliyetlerden elde ettikleri yüksek gelirin yanına mütesellimlik gelirleri de eklenince güçlü yerel yönetimler hâline gelmiştir. Devlet içinde ayrı bir otorite olurlar. Elbette bir müddet sonra saray ve yerel yönetimler arasında güç çatışması doğmaya başlar ve bu noktada Alemdar araya girerek meşveret usulüyle durumu düzeltmek adına ayanları İstanbul’da “meşveret-i amme”ye davet eder. 1808 Ekim ayında silahlı askerleri ile birlikte İstanbul’da toplanan ayanlarla, tarihe “Sened-i İttifak” olarak geçecek anlaşma yapılır. Bu aynı zamanda yüzlerce yıldır tek otorite olarak devlete ve millete hükmeden padişahın otoritesini artık başka güçlerle paylaşacağı anlamına gelmektedir.


#57

SORU:

Sened-i İttifak’ın başlıca maddeleri nelerdir?


CEVAP:

Anlaşmanın belli başlı maddeleri şunlardır:

• Vüzerâ, ulemâ, rical veya ocaktan padişaha karşı bir ayaklanma olursa âyanların iş birliği ile bastırılacaktır. Böylece âyanlar “hanedanlar” adı altında hukuksal bir sınıf ve güç hâline getirilmişlerdir.

• Ocak ayaklanırsa ona karşı birlikte savaşılacaktır.

• Vergi toplamada devlete yardımcı olunacaktır.

• Sadrazama hep birlikte itaat edilecek, fakat o da doğru yoldan saparsa gene hep birlikte düşünülecektir.


#58

SORU:

Sened-i İttifak ile Magna Carta’yı karşılaştırması konusunda ortaya atılan fikirler nelerdir?


CEVAP:

Bazı tarihçiler, Sened-i İttifak’ı padişahın otoritesini resmen kıran bir belge olması hasebiyle Türk demokrasi tarihinin Magna Carta’sı olarak değerlendirir ve Sened-i İttifak’ı 1215 yılında İngiltere’de Papa ile Kral John ve baronları arasında kralın birtakım yetkilerini kısıtlayan Magna Carta Sözleşmesi’ne benzetir. Anayasal gelişme sürecimizin de en önemli aşaması olarak değerlendirirler. Ancak modern devlet yapısına giden yolda Magna Carta’nın oynadığı rol ile Sened-i İttifak’ı paralel düşünmek biraz uç bir yorum olabilir. İlber Ortaylı, çok gecikmiş bir metin olarak Sened-i İttifak’ın Magna Carta’nın modern devlet yapısı ve ideolojisiyle uyuşmaz bir belge olduğu kanaatindedir ve aksine merkezî devlet yapısına tehdit gibi algılanmasından dolayı olumsuz bir etkisi de olduğunu düşünür. Niyazi Berkes ise belgeyi abartılı bir şekilde önemsememekle beraber birtakım üstün taraflarını da görmezden gelemez. Belgenin üstün tarafları, ilkin padişahlık makamının en üstün egemenlik makamı olduğunun belirlenmesi, yasama ile uygulama organları arasında bir ayrım yapılması ve padişah ya da hükûmetin adaletsizce eylemleri olduğunda karşı durma hakkı verilmesidir. Her ne olursa olsun Sened-i İttifak’ın merkezî otoriteyi sarstığı ve otoriteyi artık kendine yeni bir konum aramak zorunda bıraktığı açıktır.


#59

SORU:

Müşaverede bulunma ne demektir?


CEVAP:

Müşaverede bulunma, karşılıklı olarak birbirine danışma anlamındadır.


#60

SORU:

Usûl-i Meşveret ne demektir?


CEVAP:

Usûl-i Meşveret parlamento sistemi demektir ki Tanzimat Dönemi’nde Namık Kemal çeşitli yazılarında Meşrutiyet rejimi ile bu usulün benzerliklerini ortaya koyacaktır.


#61

SORU:

Sened-i İttifak ne demektir?


CEVAP:

Sened-i İttifak: Birleşme, uzlaşma belgesi anlamındadır.


#62

SORU:

Hatt-ı Humayun nedir?


CEVAP:

Hatt-ı Humayun: Padişahların herhangi bir iş için yazdıkları yazılardır.


#63

SORU:

Türk sinemasında ilk tarihî film denemesi hangisidir?


CEVAP:

Türk sinemasında ilk tarihî film denemesi büyük tartışmaları da beraberinde getiren Sedat Simavi yönetmenliğindeki 1918 tarihli Alemdar Mustafa Paşa filmi olmuştur.


#64

SORU:

Alemdar Mustafa Paşa’nın ölümü ve yeniçerilerin ayaklanması padişahlığın konumunu nasıl etkiler?


CEVAP:

Yeniçeriler Alemdar’ı öldürdükten sonra bazı büyük memurların konaklarını yağmalar, sarayın kapısına dayanırlar. IV. Sultan Mustafa’nın yeniden cülusunu isterler. II. Mahmut bunun üzerine kardeşini öldürtür. İsyancılara hanedandan kimsenin kalmadığı ve Sultan Mahmut’a biat etmeleri bildirildiğinde, o vakte kadar işitilmedik uğultular yükselir. Dile getirilenler artık Kapıkulu arasında padişahın ve devletin mukaddesliğinin tartışılmaya başlandığının işaretidir.


#65

SORU:

II. Mahmut yeniçerilerin başıbozuk tavırları karşısında nasıl bit tutum sergiler?


CEVAP:

II. Mahmut şartlar olgunlaştığında 1821 Yunan ayaklanmasında Yeniçerilerin başıbozuk tavırlarından rahatsızlık duyan çevrelerin de desteğini alarak 1826 yılında Yeniçerileri uzun süren bir kıyımla ortadan kaldırır. Bu durumda artık yapmak istediği ıslahat çalışmalarının önünde de pek engel kalmamıştır.


#66

SORU:

II. Mahmut dönemi hangi açıdan önemlidir?


CEVAP:

II. Mahmut Dönemi Osmanlı modernleşmesinin en etkili olduğu yıllar olarak tarihe yazılacaktır. Kavalalı Mehmet Ali Paşa II. Mahmut Dönemi’nde cereyan eden önemli bir olay da Kavalalı Mehmet Ali Paşa (1769-1849)’nın isyan sürecidir. 1825’teki Mora İsyanı sırasında da Osmanlı, Kavalalı’dan yardım ister. Kavalalı da Girit ve Mora valiliğinin verilmesi karşılığında desteğe razı olur. 1829 Edirne Antlaşması’nda Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasına kadar giden sürecin sonunda doğal olarak Kavalalı’nın talep ettiği yerlerin denetimi de Yunanistan’a kalır. Bu da zaten ip üzerindeki Osmanlı-Mısır ilişkilerini daha gergin bir hâle getirir. Hukuken bir Osmanlı valisi olan Kavalalı, artık Osmanlı’yı uzun süre meşgul edecek bir düşman hâline gelir ve Osmanlı-Mısır Savaşı patlak verir.


#67

SORU:

Kavalalı İsyanı’nın İstanbul’un otoritesini sarsmasının yanında nasıl etkileri olmuştur?


CEVAP:

Kavalalı İsyanı’nın İstanbul’un otoritesini sarsmasının yanında, askerî ve kültürel alanda modernleşmeye başladığını bildiğimiz Mısır’ın siyasi ve kültürel gelişmelerinin Osmanlı tarafından takip edilmeye başlanmasıdır. Öyle ki Osmanlı’da gazetecilik faaliyetlerinin devlet eliyle teşvik edilmesinin sebeplerinden birisi de Kavalalı’nın Mısır’da çıkardığı Vaka-i Mısriyye (1828) gazetesinin yarattığı siyasi etkinin keşfiyle ilgilidir. II. Mahmut Dönemi’nde bizzat padişahın telkiniyle çıkarılmaya başlanan ilk Türk gazetesi Takvim-i Vekayi nin (1831) arkasında böyle bir motivasyon vardır. Mısır’la girişilen savaşlardan mağlup ayrılmak II. Mahmut’u, Batı modernleşmesini takip eden Mısır’a dikkat çekmeye mecbur etmiştir.


#68

SORU:

Matbaanın siyasetteki rolü nedir?


CEVAP:

Matbaanın ve süreli yayınların bilgiyi yaygınlaştırarak fikirleriyle yönetimi etkileyecek bir kamuoyu oluşturulmasında büyük rol oynadığı bir gerçektir.


#69

SORU:

Osmanlı modernleşmesinin gazete konusundaki öncüsü kimdir?


CEVAP:

Osmanlı modernleşmesinin gazete konusunda öncüsü Mısır’da Mehmet Ali’nin tecrübeleri olmuştur.


#70

SORU:

Mısır’da Mehmet Ali’nin çıkardığı ilk Türkçe-Arapça gazete nedir?


CEVAP:

Onun çıkardığı Vekayi-i Mısriyye (1828) ilk Türkçe-Arapça gazetedir.


#71

SORU:

Osmanlı Devleti’nin Batı yöntemleriyle bir kamuoyu oluşturmaya çalıştığı ilk iletişim aracı nedir?


CEVAP:

Bu çerçevede Osmanlı Devleti’nin Batı yöntemleriyle bir kamuoyu oluşturmaya çalıştığı ilk iletişim aracı Takvim-i Vekâyi’dir. 1831’de yayımlanan ve 5000 tirajla Fransızca, Rumca, Ermenice, Arapça ve Farsça nüshalarla basılmış bu Osmanlıların ilk resmî gazetesi ciddi bir kamuoyu oluşturma aracı olarak kullanılmıştır.


#72

SORU:

Takvim-i Vekâyi’ikamuoyunda etkili bir yere getiren durumlar nelerdir?


CEVAP:

Takvim-i Vekâyi’nin Vekayi-i Mısriyye ile 1832- 33 yılında giriştiği polemik, Takvim-i Vekâyi’i kamuoyunda etkili bir yere getirmiştir. Aynı zamanda II. Mahmut’un yapmaya giriştiği yenilikler konusunda halkı aydınlatmak, halkın desteğini sağlamak amacı taşımaktadır.


#73

SORU:

Takvim-i Vekâyi’nin tek yönlü ve otoriter kamuoyu oluşturma yolunda olduğunun göstergeleri nelerdir?


CEVAP:

Takvim-i Vekâyi’nin Padişah ve yenilikleri, özellikle Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı yeni askerî birlik hakkında abartılı haberler ve övgüler yapılmasına karşın Mısır meselesinde, Nizip yenilgisi hakkında herhangi bir habere yer vermemesi, yenilikler konusunda okurlarına bazen tehdit edici üslupla seslenmesi oluşturulmak istenilen kamuoyunun biraz da baskı ile sağlanmaya çalışıldığını düşündürmektedir. Böylece klasik dönemde görülmeyen tek yönlü ve otoriter bir kamuoyu oluşturma yoluna gidildiği görülmektedir. Bu durum Batı’daki çoğulcu kamuoyundan farklı devletin istediği tek yönlü bir kamuoyu ortaya çıkarmıştır.


#74

SORU:

Basın ile tek yönlü ve otoriter kamuoyu oluşturulabileceğinin görülmesinin etkisi nedir?


CEVAP:

Tek yönlü ve otoriter kamuoyu oluşturulabileceğinin görülmesi ile Türk aydın bürokratlarının gözünde halk, gazete, tiyatro, dergi gibi araçlarla kurgulanabilecek bir malzeme gibi algılanmıştır. Bu da yönetimlerle ve aydınlarla halk arasındaki mesafeyi koparan yaklaşımlardan birisi olacaktır.


#75

SORU:

Ceride-i Havadis’in habercilik tutumu basının rolü hakkında ne gibi bilgiler sunmaktadır?


CEVAP:

Sahibi İngiliz olan ve devlet tarafından desteklendiği için yarı-resmi olarak adlandırılan Ceride-i Havadis’in, 1860’lara kadar yenileşme hareketlerini savunan, merkeziyetçi hükûmet politikalarını destekleyen, Batı’yı bilgi kaynağı hâline getiren, yazı dilini sadeleştiren, toplumu eğitmeye çalışan, Müslümangayrimüslim eşitliğini sağlamaya çalışan yayın politikaları izlemiş olması, basının habercilik kadar toplumun eğitilmesi ve yönlendirilmesi konusunda da etkin rol oynadıklarını göstermektedir.


#76

SORU:

Tercüman-ı Ahval gazetesinin niteliğini açıklayınız.


CEVAP:

1860’ta Tercüme Odası’ndan yetişmiş bir Osmanlı bürokratı olan Agâh Efendi’nin (1832-1887) çıkardığı haftalık Tercüman-ı Ahval gazetesi, Türk gazeteciliğinin başlangıcı sayılır. İbrahim Şinasi’nin (1826-1871) bu gazetenin ilk başyazısında dile getirdiği fikirler aynı zamanda demokratik muhalefet bilincinin de bir göstergesi niteliğindedir. Şinasi bu yazısının ilk cümlesinde, “sosyal bir topluluk içinde yaşayan halk, yasal birçok yükümlülük ve görev üstlenmiş olduğu için sözlü ve yazılı olarak memleketinin yararına görüş  bildirmesi kazanılmış haklarından sayılır” diyerek haklar ve yükümlülükler arasındaki dengeyi, halkın görüş bildirmesinin temeli olarak koymuştur. Bu sözlerin konumuz açısında önemi, birey-devlet ilişkisinin ne şekilde olması gerektiği yönünde bir fikriyatın doğuşunun müjdelenmesidir.


#77

SORU:

Tercüman-ı Ahval gazetesinin dili nasıldır?


CEVAP:

Şinasi de tıpkı II. Mahmut’un Takvim-i Vekayi’nin çıkışı sırasında söylediği gibi halkın çoğunluğunun kolayca anlayabileceği bir dil kullanılacağını belirtir.


#78

SORU:

Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkâr’ın önemi nedir?


CEVAP:

Şinasi’nin gerek Tercüman-ı Ahval’de ve gerekse daha sonra çıkaracağı Tasvir-i Efkâr ile sadece basın tarihimizde, dil ve edebiyat alanlarında değil, politikada ve basın yoluyla gerçekleştirilen muhalefet konusunda da bir öncü olduğunu belirtmek gerekir.


#79

SORU:

İbret, Muhbir ve Hürriyet gazetelerinin ve tanzimattan sonra yayınlanacak bir çok gazetenin ortak özelliği nedir?


CEVAP:

Tanzimat Dönemi’nden itibaren İbret, Muhbir ve özellikle Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın çıkardıkları ve bir anlamda Jöntürklerin muhalefet mahfili olan Hürriyet gazetelerinden itibaren gazeteler, belirli ideolojilerin de savunuculuğuna soyunup Osmanlı’da muhalefetin sistemleşmesinde önemli rol oynayacaklardır. Bu tarihten sonra yayımlanacak birçok gazete Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar ve hatta Cumhuriyet Dönemi’nde de muhalefetin kalesi olacaktır.


#80

SORU:

Matbuat Nizamnamesi nedir?


CEVAP:

Fransız basın kanununu örnek alan Matbuat Nizamnamesi, 1864’te yayımlanır. Bu nizamname ile gazete çıkarma izni matbuat müdürlüğüne bırakıldığı gibi, kamu ilanlarının ücretsiz yayımlanması, sakıncalı yayınlar ve yazılar hakkında hükûmetin kapatma, uyarı gibi yaptırımlar uygulayabilmesi hükümleri getirilir. Bu nizamname, 1867’de geçici bir süre askıya alınacak ve daha sonra 1876’da sansür uygulamasını kapsayacak şekilde değiştirilir.


#81

SORU:

Yeni Osmanlı basını olarak adlandırılan yayımların kapsamı nedir?


CEVAP:

Başta Tasvir-i Efkâr ve Muhbir olmak üzere Ziya Paşa ile Namık Kemal’in Londra’da çıkardıkları Hürriyet, Mehmet ve Reşat beylerin Paris’te çıkardıkları İttihat, Mehmet Bey’in Cenevre’de çıkardığı İnkılâp, Paris’te çıkan Ulûm ve Lyon’da yayımlanan Muvakkaten Ulûm Müşterilerine adlı gazeteler araştırmacılar tarafından Yeni Osmanlı basını olarak adlandırılmaktadırlar.


#82

SORU:

İdeolojik muhalefet hareketlerinin düşüncelerini yaymada en önemli araç nedir?


CEVAP:

İdeolojik muhalefet hareketlerinin düşüncelerini yaymada en önemli araç gazete, dergi gibi süreli yayınlar olmuştur.


#83

SORU:

Tanzimat aydınının basını kullanma amacı nedir?


CEVAP:

Başta Şinasi olmak üzere Tanzimat aydını basın yoluyla halkı bilinçlendirmeyi kendine bir görev olarak görür.


#84

SORU:

Tanzimat aydınının mevcut düzen karşısında aldığı yeni konumun temel belirleyicileri nelerdir?


CEVAP:

Gerek yurt dışına gidişlerle Batı siyasetinin geldiği nokta ile tanışmak gerekse de Batılı düşünürlerin eserleri aracılığıyla adalet, eşitlik hukuk vb. değerleri öğrenmek, Tanzimat aydınını mevcut düzen karşısında yeni bir konum almaya zorlamıştır. Bu yeni konumun temel belirleyicilerini ise Batı siyasetini var eden değerler oluşturur. Özellikle 1789 Fransız Devrimi’nin binlerce yıllık monarşi sistemini sarsması ve içinden “halkın egemenliği” gibi bir demokratik değeri çıkarması, bütün dünyayı olduğu gibi Osmanlı’yı de etkileyecektir. Dolayısıyla Tanzimat aydınının belli belirsiz de olsa artık muhalif olmayı seçtiği ve muhalifik kimliğini de Fransız İhtilali’yle ortaya çıkan yeni değerlerle oluşturduğu görülür. Tanzimat aydınının başlangıçta iktidara talep olmak gibi bir niyeti olduğu pek söylenemez ancak onun muhalefeti temelde yenileşmeye ve sistem değişikliğine direnen statükoya karşı bir duruştur.


#85

SORU:

Muhalefet kavramlarının özünde hangi anlam vardır?


CEVAP:

Muhalefet kavramının özünde iktidarın dışında olmak ve iktidar talep etmek anlamları bulunmaktadır. Bununla birlikte bu kavramın tarih içerisindeki yansımalarından aynı zamanda ideolojik bir nitelik taşıdığı da anlaşılır. Fransız İhtilâli sürecinde ve sonrasında yaygınlaşan eleştiri, hürriyet, kamuoyu kavramları muhalefetin dayanakları arasına girerken bizde zaman içerisinde Batıcı-İslamcı, ilerici-gerici tartışmaları da iktidarmuhalefet ikileminin içerisinden okunmuştur.


#86

SORU:

Fransız İhtilalinin Osmanlı aydını üzerindeki etkisi nedir?


CEVAP:

Fransız Devrimi’nin Osmanlı aydınının zihnî yapısının değişmesinde ve muhalefetinin gelişmesinde doğrudan bir etkisinin olduğu söylenebilir.


#87

SORU:

Fransız İhtilalinin ana sebepleri nelerdir?


CEVAP:

Araştırmacılar, Fransız İhtilali’nin üç ana sebebi bulunduğunda birleşmektedirler: Eski rejimin kötü yönetimi, felsefi düşünceler ve basın hürriyeti. Kralın, aristokratların ve bürokratların kötü yönetimi yoksul geniş kitlelerin memnuniyetsizliğini artırmıştır. İhtilal’in asıl dinamiğini bu muhalif kitleler oluşturmuştur. Bu kitlenin hoşnutsuzluğu Aydınlanma felsefesinin etkisiyle demokrasi düşüncesinin gelişmesine doğru evrilir. Montesquieu’nun (1689-1755) Kanunların Ruhu (1748); Jean-Jacques Rousseau’nun (1712-1778) Sosyal Sözleşme’si (1762), Voltaire’in (1694-1778) yazıları, Diderot (1713-1784), d’Allambert (1717-1783) gibi ansiklopedistlerin akıl, bilim, birey ve toplum hakları gibi konularda yazdıkları yazılarda ortaya atılan hürriyet, adalet, eşitlik, kardeşlik, milliyetçilik gibi düşünceler, söz konusu geniş kitlelerce benimsenip rejimi değiştirecek bir güç hâlini almıştır. Gelişen basın yayın imkânları da yukarıdaki iki ögeyi birleştirmeye, iktidarın aleyhine olan düşüncelerin yaygınlaşmasına yarar.


#88

SORU:

Modern Osmanlı Devleti içerisindeki muhalefet anlayış ve hareketlerinin temelinde yatan faktör nedir?


CEVAP:

Fransız İhtilali, Avrupa’nın ve dünyanın geri kalan kısımlarında da etkisini göstermiş ve söz konusu kavramların Fransa dışında da hızla yayılmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla ihtilal, modern dünyanın üzerinde yükseldiği değerlerin kaynağı olduğu gibi, aynı zamanda dünyanın diğer kısımlarında da muhalefet hareketlerine ilham vermiştir. Modern Osmanlı Devleti içerisindeki muhalefet anlayış ve hareketlerinin de arka planındaki birinci faktör, doğrudan veya dolaylı olarak Fransız İhtilali’dir.


#89

SORU:

Fransız İhtilali’nin Osmanlı üzerindeki etkileri nelerdir?


CEVAP:

Fransız İhtilali’nin Osmanlı üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkisinin olduğunu söylemek gerekir. III. Selim’in uzaktan da olsa ihtilal sürecini ve sonuçlarını takip ettiği bilinir. 1798’de Napolyon’un Mısır’a sefere çıkması ise Osmanlı ile Fransa’nın arasını açacaktır. Yine de Osmanlı aydını Fransa’yı takip etmeyi bırakmaz. Gelişmeleri görece yakından takip edenlerse Yeni Osmanlılar olur. On dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar Türkiye, Batı Avrupa’daki entelektüel gelişmenin ana seyrinin dışında kalmıştır. Osmanlı sultanlarının yönetimlerinin meşrulaştırıldığı siyaset teorisi, siyasi iktidarı Tanrı’nın vekilliği ile bir tutar. Diğer taraftan on dokuzuncu yüzyıl Avrupa siyasi teorisinde, seküler ve dinî gücün ayrılığı kendiliğinden bir gerçektir. Şerif Mardin bundan dolayı Yeni Osmanlılar’daki Avrupa siyasi düşüncesinin benimsenmesi gerektiği fikrinin sınırlı kaldığını düşünür. Mustafa Sencer ise Tanzimat Dönemi’nde, 1789 Devrimi’nin parolası olan özgürlük, eşitlik, insan hakları gibi kavramların kutsallık kazandığını ve bu akış içinde yetişen genç Osmanlı aydınlarının imparatorluğu kurtaracak yolun eşitlik ve özgürlük yolu olduğu ve bütün kötülüklerin temelinde “mutlakıyet”in bulunduğu görüşünü benimsediklerini düşünür. Bir 1789 Devrimi sırasında Fransa’da belli bir sınıfın politik haklar elde etmek amacıyla ülküleştirdiği kavramlar, Batı’nın üstünlüğü ideolojisini kabul eden Yeni Osmanlılar ve daha sonra Genç (Jön) Türklerce benimsenmiştir. Böylelikle, bütün sorunların çözüm yolu olarak belirlenen ve yerli azınlıklarca da desteklenen ‘meşruti’ yönetim, Osmanlı İmparatorluğundaki ilk siyasal örgütlenmenin güdüsü ve örgütlerin temel programı olmuştur. Fransız İhtilali’nin Osmanlı topraklarındaki ilk etkisi, Velestinli Rigas’ın (ö. 1798) ayaklanmasında görülür. Rigas bütün Osmanlı vatandaşları için Fransız İhtilali’yle ortaya çıkan insan hakları beyannamesini de içine alan bir anayasa hazırlamıştır. Batı’yı ve dolayısıyla Fransa’yı takip eden Yeni Osmanlılar’ın başlangıçta ana hedefi gerilemekte olan ülkeyi yeniden harekete geçirmek, etnik ve dinî unsurları bir arada tutup imparatorluğun bekasını sağlamaktır. Bunları yapabilmek içinse ise Avrupa medeniyetini ve siyasetini takip etmek gerektiğine inanırlar. Bu bakımdan siyasi bir alternatif olarak iktidarı devirmek gibi bir niyetleri öncelikli olarak yoktur ama sonradan yavaş yavaş meşrutiyet fikri oluşmaya başlayacaktır.


#90

SORU:

Kuleli Vakası (1859) nedir?


CEVAP:

Süleymaniyeli şeyh Ahmed, Çerkes Hüseyin Daim Paşa, Arif Bey, Hoca Nasuh Efendi, Arnavut Cafer Paşa gibi isimler, Abdülmecid’e karşı bir hükûmet darbesi yapmak için gizli bir cemiyet oluşturur. Cemiyet üyeleri ifşa olduktan sonra Kuleli Kışlası’nda sorguya çekildiği için tarihe bu adla geçer. Cemiyetin gayesi “Halkı ve askeri, saltanat-ı seniyye aleyhine kaldırarak heyeti devleti tağyir ile usul ve kavanini bozmak” diye tespit edilmiştir. Cemiyet, taraftar kazanmak için, şeriat için çalıştıkları propagandası yapar. Bazı müellifer Kuleli Vakası’nı Osmanlı tarihindeki inkılap hareketlerinin ilki olarak daha sonra kurulacak olan Yeni Osmanlılar Cemiyetinin de ilham kaynağı olduğunu söyler. Kimisi içinse cemiyetin ihtilal ve inkılapçı hiçbir karakteri yoktur. Bu görüşe göre cemiyetin amacının Sultan Mecid’in şahsına ve vükelasına karşı bir suikast tertip etmek olduğu üzerinde durulur. Cemiyet, kendisine üye olması teklif edilen Mirliva Hasan Paşa’nın durumu hükûmete bildirmesiyle ifşa olur. Kurucuları önce idama mahkûm edilir. Akabinde ortada katil olmadığı gerekçesiyle Sultan Abdülmecid idam cezasını kürek cezasına çevirir.


#91

SORU:

Yeni Osmanlılar Cemiyeti nedir? Cemiyetin üyeleri ve amaçları nelerdir? 


CEVAP:

Kuleli Vakası’na ismi karışanların ve Yeni Osmanlılar’ın karşı çıktığı ve düzelmesini istediği şeyler aşağı yukarı benzerlik gösterir. Abdülmecid 1861’de vefat etmiş, yerine Abdülaziz tahta çıkmıştır. Devletin idaresi ise Âli ve Fuat Paşaların duhulündedir. İlk cülusunda memleket ahvaliyle yakından ilgilenen, ordu ve donanmanın ihyasına gayret sarf eden Abdülaziz, yavaş yavaş kendi hava ve hevesine dalınca aydınlarda olumsuz bir tavır gelişmiş; kendisinden beklenen ümitlerin boşa çıkacağı anlaşılmıştı. Hâlbuki memleketin kültür seviyesi oldukça gelişmiş ve Sultan Abdülaziz’in memleket idaresine gösterdiği ilgisiz tavrı ve artan dış borçlar dikkati çekmeye ve göze çarpmaya başlamıştı. Padişahın bu tutumuna Âli ve Fuat Paşaların devlet yönetim mekanizmasının tüm çarklarının üzerindeki hegemonyası da eklenince artık iyiden iyiye memleketin durumu gerek Reşid Paşa gerekse de Âli ve Fuat Paşa dönemlerinde Batı ile tanışmış gençler tarafından gizliden gizliye eleştirilmeye başlanmıştır. Siyasi emelleri bakımından “İttifak-ı Hamiyet”, “Türkistan’ın Erbab-ı şebabı (Jön Türkler) ve Yeni Osmanlılar olarak adlandırılacak oluşum, benzer zihniyete sahip muhalif gençlerin bir araya gelmesiyle meydana gelir. 1865 senesinde, Sağır Ahmed Beyzade Mehmed Bey, Menapirzâde Nuri Bey, Kayazade Reşad Bey Suphipaşazade Âyetullah Bey, Refik Bey ve Namık Kemal bir araya gelir. Uzak idealleri mutlakıyet idaresini meşruti idareye çevirmek olan bu altı gencin öncelikli hedefi ise Avrupa ile ilişkilerde korkak davrandıklarını düşündükleri Âli Paşa’nın gücünü kırmak ve hükûmetin yürüttüğü yanlış politikalara karşı harekete geçmektir. Zaman zaman şehzade Abdülhamit (II. Abdülhamit) ve Veliaht Murad (V. Murad) da sohbetlere dâhil olur. Hatta Murad’ın inkılapçılara destek verdiği bilinir. Yukarıdaki isimlere sonradan Ahmet Midhat Efendi (1844-1912), Recaizade Ekrem (1847-1914), Midhat Paşa (1822-1884), Ziya Paşa (1829-1880), Ali Suavi (1839-1878) ve ileride maddi destek sağlayacak Mustafa Fazıl Paşa (1829-1875) gibi isimler eklenir. Gizli olarak toplanan cemiyetin üye sayısı hızla artar. Kısa zamanda 250’leri bulur. Üyelerin bazı ortak özellikleri vardır. Kendilerinden önceki nesle göre Batı medeniyeti ile daha yakından tanışmış olmak, birkaç yabancı dil bilmek ve hepsinden önemlisi devlet ve toplumun gidişatına dair fikirler ileri sürmek gerektiğinin bilincine varmış olmak bunlardan birkaçıdır. O gün toplantıda hazır bulunanlar, gayesi imparatorluktaki mutlakıyet idaresini meşruti idareye dönüştürmek olan bir cemiyet kurmaya karar verirler. Amaçlardan birisi de devleti idare edemediklerini düşündükleri Abdülaziz’i tahtından indirmek ve yerine şehzade Murat’ı geçirmektir. Çünkü onlar, Tanzimat Fermanı’nın ve Islahat Fermanı’nın getirdiği yenilikleri ve bunlara göre yapılan ıslahatları yetersiz görmektelerdir.


#92

SORU:

Yeni Osmanlılar cemiyeti ilk aşamada nasıl dağılmıştır?


CEVAP:

Mustafa Fazıl Paşa gibi isimlerin de desteğiyle kuvvetlenen cemiyet, gayesini padişaha açma cesaretini göstermeye niyetlenmişken son toplantılarında, önce aldıkları kararı bir yana bırakıp bir fedai grubu ile Babıâli’yi basıp meşrutiyet ve temsil hükûmeti mevhumuna karşı olan Âli Paşa’yı bertaraf etmek, Mahmut Nedim Paşa’yı da sadrazamlığa getirme noktasında ittifak ederler. Bu darbe girişiminin Âli Paşa tarafından önceden haber alınması ise işlerini suya düşürür. Gizli cemiyet açığa çıkarılmaya ve üyeleri de tevkif edilmeye başlanır. Bunun üzerine cemiyetin ileri gelen kurucu ve üyelerinden birkaçı çareyi Avrupa’ya kaçmakta bulur.


#93

SORU:

Yeni Osmanlı Cemiyeti dağıldıktan sonra faaliyetlerini nasıl gerçekleştirirler?


CEVAP:

1867 itibarıyla Yeni Osmanlılar faaliyetlerini başta Fransa ve İngiltere olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde devam ettirirler. Buradaki parasal desteği ise Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın kardeşi olan Mustafa Fazıl Paşa sağlayacaktır. Mustafa Fazıl Paşa’nın ifadeleri, kamuoyunda ve özellikle ülkenin çeşitli yerlerine dağıtılmış Yeni Osmanlılar üzerinde derin bir tesir yaratacak ve akabinde Fazıl Paşa’nın davetiyle Paris’te toplanmaya başlayacaklardır. Bu isimler arasında Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi önde gelenlerden birkaçıdır.


#94

SORU:

Yeni Osmanlılar yurda geri dönmeye ne zaman başlar?


CEVAP:

1871’de Âli Paşa’nın ölümünün ardından sadrazam olan Mahmut Nedim Paşa genel af ilan eder. Yeni Osmanlılar da yurda geri dönmeye başlar. Bu safhada Namık Kemal hareketin fikir babası ve lideri konumundadır.


#95

SORU:

Namık Kemal İstanbul’a döndükten sonra hangi etkinliklerde bulunur?


CEVAP:

Namık Kemal İstanbul’a döndükten sonra yaptıkları ilk işlerden birisi de eskisi gibi gazeteciliktir. Namık Kemal öncülüğünde ve yine Mustafa Fazıl’ın finansal desteğiyle –bu sırada vefat eden Şinasi’nin Ebuzziya Tevfik’e emanet ettiği Tasvir-i Efkâr’ın çıkarıldığı matbaayı satın alarak İbret’i çıkarmaya başlarlar.


#96

SORU:

Yeni Osmanlı Cemiyeti’nin tamamen dağılmasının nedeni nedir?


CEVAP:

Savundukları değerleri sistematize edemedikleri ve kendi aralarında bile önemli görüş ayrılıkları olduğu için 1872’den sonra cemiyet dağılır.


#97

SORU:

Genç Osmanlıların siyasi bakımdan duruşu nasıldır?


CEVAP:

Genç Osmanlılar’ın Osmanlı siyaset sahnesindeki rolü oldukça önemlidir. Çünkü ona kadar modern anlamda bir muhalefet partisi oluşmamıştır. Genç Osmanlılar ise salt fikri düzlemde kalıp şiddete bulaşmadan ve dağınık da olsa örgütlenerek modern bir muhalefet oluşturmayı başarmışlardır. Zaman zaman Mustafa Fazıl veya Namık Kemal gibi isimler ön plana çıksa da gerçek manada toplayıcı bir liderlerinin olmayışı belki de uzun soluklu olmalarını engellemiştir. Yine ilk olması sebebiyle siyasi örgütleniş biçimlerinden habersiz ve tecrübesiz oluşları, örgütlerini şubeleştirmek gibi metotları uygulamalarını engellemiştir.


#98

SORU:

Osmanlı’da talebelerin siyasetteki rolü nasıldır?


CEVAP:

Osmanlı’da da özellikle Tanzimat’tan sonra talebelerin zaman zaman muhalif görüşlerini dile getirdikleri ve hatta bazen isyanlarla siyasetin gidiş yönünü değiştirdikleri görülür.


#99

SORU:

Tanzimat Dönemi’nde talebelerin siyasi faaliyeti olarak görülen olaylar hangileridir?


CEVAP:

Tanzimat Dönemi’nin yukarıdaki manada dikkat çeken kalkışmalarından birisi Softalar İsyanı (1853)’dır.. Bu dönemdeki bir diğer isyan Talebe-i Ulûm Mitingi (1876)’dir.


#100

SORU:

Midhat Paşa’nın Kanun-ı Esasi düşüncesinin önündeki en büyük engel de kimdir?


CEVAP:

Midhat Paşa’nın Kanun-ı Esasi düşüncesinin önündekien büyük engel de Abdülaziz’dir.


#101

SORU:

Kanuni Esasi’nin ilan edilmesinden önce Osmanlı’nın durumu nasıldır?


CEVAP:

Kanûn-i Esâsî’nin ilan edildiği safha Osmanlı tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birine isabet eder. İmparatorluğun maddi ve manevi olarak dibe vurduğu yıllardır. 1860’lardan itibaren ekonomik ve etnik sebeplerle çeşitli kereler isyan etmiş Bosna Hersek’te 1875’te daha büyük bir isyan çıkar ve ayaklanma dalgası Balkanlar’a yayılır. Zaten devlet uzun süredir iç ve dış borçlanmalarla ayakta durmaktadır. Buna rağmen Abdülaziz de görkemli, şaşaalı saraylar yaptırmaktadır. Bir taraftan da Rusya ve Avusturya-Macaristan Balkanlardaki karışıklıktan istifade etmenin peşindedir. Talebe-i Ulûm konusundaki gibi gelişen İslamcı cereyanın da etkisiyle muhafazakâr çevreler her ikisini de Avrupa’ya boyun eğmekle suçlar. Talebe-i Ulûm Mitingi’nin ardından Mahmut Nedim Paşa’nın yerine Mehmed Rüştü Paşa geçmiştir. Ancak Hüseyin Avni Paşa’nın da Abdülaziz’e dair planları vardır. Her iki paşa da menfaat birliği yapar ve kendilerince liberal buldukları şehzade Murat’ı tahta çıkarmayı düşünürler. İki isim yanlarına Süleyman Paşa ve şeyhülislam Hasan Hayrullah gibi bazı devlet adamlarının da desteğini alarak Abdülaziz’e darbe planlarını fiiliyata dökmek ister.


#102

SORU:

 Feriye Vak’ası nedir?


CEVAP:

Abdülaziz, Süleyman Paşa’nın askerleri marifetiyle kuşatılan saraydan Topkapı Sarayı’na gönderilir Abdülaziz, Feriye Sarayı’nda iki bileğinden kesilmiş hâlde bulunacaktır. İntihar mı cinayet mi olduğu sır olan bu olay tarihe “Feriye Vak’ası” olarak geçer.


#103

SORU:

Abdülhamit’in tahta geçmesi ile beraber siyasi durum nasıl şekillenir?


CEVAP:

Abdülhamit’in (1876) tahta geçmesinin hemen ardından, I. Meşrutiyet ilan edilecek ve Kanun-ı Esasi de yürürlüğe girecektir. Artık Abdülhamit’in 33 yıllık saltanatı başlamıştır. Abdülhamit saltanata çıktığında sadrazam, Mehmet Rüşdü Paşa’dır. Rüşdü Paşa’nın birtakım siyasi başarısızlarının yanında Kanun-ı Esasi’yi hazırlayabilecek yetide de olmadığının görülmesinin ardından Abdülhamit sadrazamlığa Midhat Paşa’yı getirir.


#104

SORU:

Abdülhamit’in Midhat Paşa’nın ilk görüş ayrılığı hangi konuda ortaya çıkmıştır?


CEVAP:

İlk fikir ayrılığı da Hattı Humayun metninin tespitiyle ilgili olmuştur.


#105

SORU:

Abdülhamit’in Midhat Paşa fikir ayrılıkları olan kişiler olmasına rağmen Abdülhamit neden Midhat Paşa’yı sadrazamlığa getirir?


CEVAP:

Abdülhamit’in Midhat Paşa ile fikir ayrılıkları vardır. Sultanın onu sadarete getirmesinin sebebi, paşanın iç ve dış güçler tarafından sevilen ve itibarlı biri oluşudur.


#106

SORU:

Midhat Paşa Hattı Hümayun metnine hangi ifadeleri eklemiştir?


CEVAP:

Paşa, Abdülhamit’in gönderdiği metne şu ifadeleri ekler: Osmanlı Devleti, Avrupa’nın büyük devletlerindendir; onlarla asrın terakkileri yolunda yürümeye ve ahenk içinde yaşamaya mecburdur. Bu sebeple,

1. Meşveret usulü kabul edilecektir.

2. Sarayın içindeki ve dışındaki memurların sayısı azaltılacak ve hanedanın daire masrafları kısılacaktır.

3. Suçu sabit olmaksızın hiçbir memur yerinden atılmayacaktır.

4. Başıbozuk asker teşkilatı kaldırılacaktır.

5. Köle ve cariye ticareti şeriate ve insaniyete aykırı bulunduğundan, saraydaki köleler ve cariyeler azat edilecek, hariçten esir getirilmeyecek ve şahısların elinde bulunan esirlerin de muayyen bir müddet zarfında hürriyetlerine kavuşturulması temin edilecektir.


#107

SORU:

II. Abdülhamit, Midhat Paşa’nın Hattı Hümayun metnine eklediği fikirler hakkında ne düşünmüştür?


CEVAP:

II. Abdülhamit bu fikirlerden hiçbirini kabul etmemiş ve tahta çıkmasından on iki gün sonra eski tarzda müphem ifadelerle yazılmış bir Hatt-ı Humayun’u yayımlamıştır.


#108

SORU:

Midhat Paşa’nın sadrazamlığa getirilmesi halk tarafından ve yurt dışında nasıl karşılanmıştır?


CEVAP:

Midhat Paşa’nın sadrazamlığa getirilmesi yurt içinde ve dışında memnuniyetle ve coşkuyla karşılanmıştır. Çünkü paşanın daha önceki valilik gibi görevlerden alnının akıyla çıktığı vakadır. Her zaman olduğu gibi devlet adamlarının seveni olduğu kadar sevmeyenleri de çoktur.


#109

SORU:

Midhat Paşa’nın en öne çıkan muarızları kimlerdir?


CEVAP:

Midhat Paşa’nın da Cevdet Paşa ve Ahmet Vefik Paşa gibi muarızları vardır. Kanun-ı Esasi sürecinde de bu isimler işlerin yavaşlamasına sebep olacaktır.


#110

SORU:

Yeni anayasanın padişahın keyfiyetine son veren Tanzimat Fermanı’nın bile gerisinde kaldığının göstergelerinden biri olan madde ne ile ilgilidir?


CEVAP:

Padişahın hukuku ile ilgili olan 113. Madde ile padişaha şüphe ettiği kişileri yurtdışına gönderebilme yetkisi verilmek istenir Bu maddeye Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi Genç Osmanlılar’ın kesin bir karşı çıkışları olmuştur ama sonuç değişmez. Bu yönüyle yeni anayasa padişahın keyfiyetine son veren Tanzimat Fermanı’nın bile gerisindedir.


#111

SORU:

Kanun-i Esasi ne zaman ilan edilir?


CEVAP:

Neticede Kanun-ı Esasi 23 Aralık 1876 günü Beyazıt Meydanı’nda ilan edilir.


#112

SORU:

Meclis-i Mebusan ne zaman açılır?


CEVAP:

19 Mart 1877’de ise anayasa gereği Meclis-i Mebusan açılır.


#113

SORU:

Midhat Paşa’nın Kanun-ı Cedit (Yeni) adındaki tasarısında Osmanlı idaresine ilişkin hangi bilgiler bulunmaktadır?


CEVAP:

Midhat Paşa’nın Kanun-ı Cedit (Yeni) adındaki tasarısı her şeyden evvel Osmanlı idaresinin şeriata dayandığı, saltanat ve hilafetin Osmanlı hanedanın en yaşlısına ait olduğu, sadrazamın başvekil unvanıyla meclisi yöneteceği, devletin resmî dilinin Türkçe olduğu gibi ifadeler taşır.


#114

SORU:

Genç Osmanlıların Midhat Paşa’ya ilişkin görüşleri nasıldır?


CEVAP:

Genç Osmanlılar da Midhat Paşa’dan rahatsızlık duymaktalardır. Onların da sıkıntısı özellikle 113. madde gibi bir maddenin nasıl olup da kabul edildiği noktasındadır.


#115

SORU:

Muhafazakârların Midhat Paşa’ya ilişkin görüşleri nasıldır?


CEVAP:

Muhafazakârlar ise Tanzimat’ın da öngördüğü şekilde Midhat Paşa’nın Müslüman ve gayrimüslimleri eşit tutma niyetine karşı çıkmaktadır.


#116

SORU:

Birinci Meşrutiyet ne zaman son bulur?


CEVAP:

Birinci Meşrutiyet, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) bahane edilerek 1878’de Abdülhamit’in Meclis-i Mebusan’ı kapatmasıyla son bulur.


#117

SORU:

Birinci Meşrutiyetin yapısı nasıldır?


CEVAP:

Meşrutiyet’in yapısı meselesine gelince öncelikle Kanun-ı Esasi uyarınca iki cepheli bir parlamento oluşturulur. Bunlardan ilki seçim yoluyla gelen vekillerden oluşan Meclis-i Mebusan; ikincisi ise padişahta tarafından doğrudan atama yoluyla gelen vekillerden oluşan Meclis-i Ayan’dır. Teoride icrayı meclis yürütüyor gibi görünse de pratikte padişah neredeyse eskiden kalan tüm yetkilere sahiptir. Bu bakımdan gerçek manada bir meşrutiyet rejiminin kurulduğunu söylemek doru olmaz. Kaldı ki II. Meşrutiyet’te de deneyimleyeceğimiz üzere yüzlerce yıl monarşi ile yönetilmiş devlette meşrutiyeti işler kılacak donanımlı kadrolar yoktur. Kısa süreli de olsa Birinci Meşrutiyet demokratik hayata geçişte bir merhale olarak değerlendirilmelidir.


#118

SORU:

İstibdat Dönemi nedir?


CEVAP:

Kanun-ı Esasi’nin kaldırılmasının ardından Abdülhamit’in II. Meşrutiyet’e kadar sürecek mutlak hâkimiyeti başlayacaktır. İstibdat Dönemi diye de adlandırılan bu evrede Genç Osmanlılar daha örgütlü hâle gelmeye başlayacak, evvelki fikrî tartışmalar yerini daha büyük bir iktidar savaşına bırakacaktır. Daha önce bürokratlar üzerinde şekillenen muhalefet, bu defa doğrudan padişaha yönelecektir.


#119

SORU:

İttihad-ı Osmanî ne demektir?


CEVAP:

İttihad-ı Osmanî Osmanlı birliği anlamındadır.


#120

SORU:

Abdülhamit Dönemi’nin en büyük muhalif cephesini kimler oluşturur?


CEVAP:

Abdülhamit Dönemi’nin kuşkusuz en büyük muhalif cephesini İttihat ve Terakki ile sonuçlanacak İkinci Jön Türk hareketi oluşturur.


#121

SORU:

Abdülhamit Döneminde ikinci Jön Türk hareketinden önce görülen muhalefet hareketleri nelerdir?


CEVAP:

Küçük de olsa bir iki muhalefet hareketi daha vardır. İlki Üsküdar Cemiyeti olarak bilinen ve Ali Suavi’nin liderliği ve heyecanı kadar etkili olabilen bir harekettir. Tarihe Çırağan Vakası (8 Mayıs 1878) olarak geçecek bu darbe girişimi “sopayla bastırılan darbe” olarak hafızalara mizahi bir vaka olarak kazınır. Bir diğer yapılanma ise Cleanthi Scalieri-Aziz Bey Komitesi (1878)’dir.


#122

SORU:

Abdülhamit’in tahta geçişinin ardından sıra dışı olayların gelişmesinin basın üzerindeki etkisi nasıl olmuştur?


CEVAP:

Abdülhamit iç ve dış tehditleri bertaraf edebilmek adına gittikçe ağırlaşan bir istibdatla ülkeyi yönetmeye başlar. Ülkenin kırılgan yapısından dolayı savunma hâlini alır, basın üzerinde sansür mekanizması devreye girer, muhalif görülen bazı aydınlar sürgün edilir.


#123

SORU:

Abdülhamit döneminde muhalefetin hedefi kimdir?


CEVAP:

Tanzimat Dönemi bürokratlara yönelen eleştiriler bu kez bizzat sultanın kendisinde toplanmaya başlar ve doğal olarak muhalefetin uzun yıllar alt etmeye çalışacağı isim de Abdülhamit olacaktır.


#124

SORU:

İttifak ettikleri ortak nokta meşrutiyetin ilanı olan Abdülhamit dönemi muhalefet grubu hangisidir?


CEVAP:

İttihat ve Terakki


#125

SORU:

İttihad-ı Osmanî nedir? Kurucuları kimlerdir? 


CEVAP:

1889 mayısında Askerî Tıbbiye mektebinde “İttihad-ı Osmanî” adıyla bir yapı teşekkül etmeye başlar. Cemiyetin kurucuları hepsi de tıbbiye öğrencisi olan İbrahim Temo (İbrahim Ethem, 1865-1939), Abdullah Cevdet (1869-1932), İshak Sükûti (1868-1902), Mehmet Reşid (1873-1919) ve Hüseyinzade Ali (Turan,1864- 1941)’dir.


#126

SORU:

İttihad-ı Osmanî cemiyetini destekleyen gazete hangisidir?


CEVAP:

Hizmet ve Meşveret gazeteleri ise cemiyetin faaliyetlerini ve fikirlerini desteklemeye başlar.


#127

SORU:

Cemiyetin yapısı nasıldır?


CEVAP:

Masonik bir biçimde yapılanmıştır.


#128

SORU:

Ahmet Rıza kimdir?


CEVAP:

Paris’e giden grubun tanıştığı, İttihat Terakki’nin kısa süre sonra ileri gelenlerinden biri olan Ahmet Rıza (1858-1930), Avusturya asıllı bir anne ve İngiliz hayranlığı ile tanınan bir babanın (Ali Bey) evladı olarak tamamıyla Batı kültürü ile yetişmiş, Auguste Comte  hayranı, pozitivist kişiliğiyle tanınan birisidir. O da diğerleri gibi muhalifi olduğu Abdülhamit’le mücadele için yurtdışında faaliyetlerini devam ettirmektedir.


#129

SORU:

İttihat ve Terakkinin yayın organı hangisidir?


CEVAP:

Cemiyetin yayın organı olacak Meşveret dergisinin başına Ahmet Rıza geçer. Halil Ganem’le birlikte 1895 yılından itibaren ayda iki kere olmak üzere dergiyi yayımlamaya başlarlar. 3 Aralık 1895 tarihli Meşveret’te derginin İttihat ve Terakki’nin yayın organı olduğu hatırlatıldıktan sonra cemiyetinin amaçları maddeler hâlinde sıralanır.


#130

SORU:

3 Aralık 1895 tarihli Meşveret’te derginin İttihat ve Terakki’nin yayın organı olduğu hatırlatıldıktan sonra yayımlanan cemiyetinin amaçları nelerdir?


CEVAP:

Yazıda dikkati çeken noktalardan birisi, hemen başta dertlerinin hanedanı devirmek olmadığını dile getirmeleridir. Niyetleri ve amaçları şunlardır: Amacımız düzenin sürdürülmesi için gerekli olduğuna inandığımız hanedanı devirmek değil, barış içinde zafere ulaşmasını dilediğimiz ilerleme (terakki) kavramını aşılamaktır. Mottomuz (ilkemiz) düzen ve ilerleme (intizam ve terakki)dir. Şiddet yoluyla elde edilen imtiyazlar karşısında dehşet duyarız. Şu ya da bu eyalet için değil, bütün imparatorluk için, tek bir millet için değil, Musevî, Hristiyan ve Müslüman bütün Osmanlılar için ıslahat istiyoruz. Medeniyet yolunda ilerlemek dileğindeyiz, ancak amacımızın Osmanlı unsurunu güçlendirmek ve kendi varoluş koşullarına saygı beslemek şartıyla ilerlemek olduğunu kesinlikle bildiririz. Doğulu medeniyetimizin özelliğini korumaya ve bu nedenle, Batıdan yalnızca bilimsel evriminin gerçekten hazmedilebilecek ve halkları hürriyet yolunda ilerletecek nitelikteki genel sonuçlarını almaya kararlıyız… Osmanlı otoritesi yerine yabancı güçlerin dolaysız olarak müdahale etmeleri teklifine karşıyız. Bu, bir çeşit bağnazlık olarak nitelenmelidir, zira bizler dinin kişisel bir sorun olduğu kanısındayız; bizleri böyle düşünmeye yönelten medeni ve millî gururumuzun doğurduğu ve kanuni hakkımız olan bir duygudur. (Raumsaur, 1972, s. 40-41)


#131

SORU:

Jön Türk hareketlerini bir araya getirmek üzere yapılan toplantı hangisidir?


CEVAP:

Çeşitli ülkelerde ve şehirlerde şubeler açarak örgütlenen hareket bütün Jön Türk hareketlerini bir araya getirmek üzere 4 şubat 1902 tarihinde Paris’te bir kongre düzenler. Bu kongre Birinci Jön Türk Kongresi olarak tarihe geçer.


#132

SORU:

Birinci Jön Türk Kongresi’nin önemi nedir?


CEVAP:

Kongrenin ardından kurulan Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyetinin nizamnamesi belirlenir.


#133

SORU:

Osmanlı'da muhalefetin ortaya çıkmasındaki en önemli faktör nedir?


CEVAP:

Her devirde karşıt görüşlerin bulanması doğal olmakla birlikte, kurumsal anlamda siyasal muhalefetin ortaya çıkabilmesi, demokrasi düşüncesi ve uygulamalarının gündeme gelmesi ile birlikte mümkün görülmüştür. Osmanlı Devleti’nin son döneminde ortaya çıkan muhalefet fikir ve hareketlerinin dayanağı ise modernleşme sürecinde Batı’da ortaya çıkan düşünce ve akımlardır. Bunların başında da “hak, hürriyet, parlamento, halk, kamuoyu, bireyleşme, iletişim imkânları” gibi kavram ve olgular gelmektedir.


#134

SORU:

Tanzimat öncesi Osmanlı zihniyet yapısını özetleyiniz.


CEVAP:

Modernleşmenin anahtar kavramlarından birisi halk kavramıdır. Bu kavrama dayanılarak iktidarın değiştirilmesi mümkün olabilir. Batı modernleşme süreçlerinde basılı kitapların yaygınlaşmasının, gazete, dergi gibi süreli yayınların çoğalmasının, şehirli orta sınıfların kilise ve krallıktan oluşan otoriteye karşı bilinçlenmelerinin, şiddete varan güçlü muhalefet oluşturabilmelerini sağladığı vakadır. Buna karşılık modernleşme öncesinde Osmanlı’da durum Batı’dakinden oldukça farklıdır. Bu bakımdan Klasik Osmanlı Dönemi’nde muhalif cepheyi hangi sosyolojik yapının sağladığını görmek adına öncelikle Osmanlı zihinsel yapısına bakmak gerekir. Şüphesiz klasik dönemde de halk olgusunun tamamen yok sayıldığı söylenemez.


#135

SORU:

Osmanlı toplumunun “tevekkül” kavramını yanlış anlamasına ve uygulamasına dair en sert eleştirileri Millî Edebiyat Dönemi’nde hangi şair yapmıştır?


CEVAP:

“Tevekkül” kavramını yanlış anlamasına ve uygulamasına dair en sert eleştirileri yapanlardan birisi Mehmet Akif Ersoy olacaktır. Şairin Safahat eserinin özellikle “Süleymaniye Kürsüsünde” ve “Berlin Hatıraları” bölümlerinde bu konuya eğildiği görülür. Bu şiirlerin okunması Osmanlı zihniyetini çözümlemek adına sizin için faydalı olacaktır.


#136

SORU:

Kamuoyu kavramının gelişimiyle demokrasi ile muhalefet ilişkisini kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Klasik Osmanlı Dönemi’nde muhalefetin bir iktidar değişikliği arzusundan çok, iktidarın hakkaniyetli davranmasını istemek şeklinde yapılandığı görülmüştür. Gerek etnik gerek dinî özgürlüklerini yaşamak isteyen halkın bazen vergilerle bazen uzun süreli askerlikler ve savaşlarla kendisine zaman zaman yaşamak imkânı bırakmayan güç karşısında bir direnişi gibidir. Çeşitli sebeplerle padişahların tahtlarından indirildiği de olmuştur ama bu olaylar daha çok yine iktidara yakın olan askerî sınıfların huzursuzluğu ile ilgilidir ve onların denetiminde gerçekleşmiştir. Halkın dahlinin sınırlı kaldığını söylemek gerekir. Modern anlamda demokratik düşünce ve uygulamaların bir tamamlayıcı unsuru olan muhalefet kavramı ise Osmanlı toplumunda modernleşme süreçlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede Fransız ihtilalinden kaynaklanan birçok düşünce gibi siyasal muhalefetin toplumumuzda görülmesi de Batı ile temasla başlar. Ardından yavaş yavaş kamuoyu kavramı gelişecektir.


#137

SORU:

Osmanlı’daki isyanları özetleyiniz.


CEVAP:

Osmanlı’da başta Celali isyanları olmak üzere merkezî otoriteye karşı gelişen ayaklanmalar çoğunlukla artan vergilere karşı bir tepkidir. Dinî ve etnik temelli isyanlarda mali gerekçelerle etnik nedenler ilişkilendirilerek taraftar sayısı arttırılır. Padişahtan çok yerelde onun ve devletin temsilciliğini yapan vergi toplayıcılara, kadılara vs. karşı gelişen bu ayaklanmalar belli belirsiz de olsa Osmanlı’da bir muhalif damarın bulunduğuna işaret eder. Zaman zaman bu isyanların padişahları tahtından ettiği de olmuştur.


#138

SORU:

Tımar sistemi hangi padişah döneminde biçimlenmiştir?


CEVAP:

Tımar sistemi Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde biçimlenmiştir.


#139

SORU:

Celali İsyanlarının adı nereden gelmektedir?


CEVAP:

Celali İsyanlarının adı 16.yy. başlarında isyan eden Bozoklu Şeyh Celâl’den gelmektedir. “Celali” Celal’e mensup anlamındadır.


#140

SORU:

Alemdar Mustafa Paşa’nın ölümü filmlere konu olacak kadar ilginç birtakım vakanın sonunda gelir. Osmanlı tarihinin en ilginç olaylarından biri olan paşanın ölümü ile ilgili neler bulabilirsiniz?


CEVAP:

Alemdar Mustafa Paşa’nın Nizam-ı Cedit’i, Sekban-ı Cedit adıyla yeniden kurması yeniçerileri huzursuz eder. Zaten paşanın askerleri uygunsuz hareketlerinden dolayı halk arasında da pek sevilmemektedir. Tarihe Alemdar Vakası olarak geçen hadise 18 Kasım 1808’de vuku bulur. Yeniçeriler Alemdar Mustafa Paşa’yı yakalamak üzere Babıâli’ye dayanır. Sekbanların müdahalesi yeterli olmaz. Beklediği yardım da gelmeyen Alemdar Paşa, köşeye sıkıştığını anlayınca bir bomba ile kendisi ile birlikte altı yüze yakın yeniçeriyi öldürür.


#141

SORU:

Osmanlı yanlısı yayınları ile bilinen İzmir’de Fransız tüccarlar tarafından çıkarılan iki Fransızca gazete nelerdir?


CEVAP:

Bu iki gazete Spectateur Oriental ve Courrier de Smyrne’dir.


#142

SORU:

Matbaa ve gazetenin muhalefetin oluşmasındaki rolü nedir?


CEVAP:

Ceride-i Havadis tecrübesinin ardından ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’le birlikte Tanzimat’tan itibaren gazeteler, siyasi muhalefetin gelişme ve ivmelenmesinde büyük etken olmuştur. Özellikle anayasal düzen isteyen muhalif bir aydın sınıfın oluşmasında gazeteler toplanma yerleri olduğu kadar genç nesiller için bir okul olmuştur.


#143

SORU:

Muhalefet hareketinin Batılı kaynaklarını özetleyiniz.


CEVAP:

Batılılaşma öncesi dönemlerdeki muhalefet hareketleri, kurumsal ve ideolojik bir nitelik taşımaktan uzaktır. Batının kimi kurum ve kavramlarını almaya ve devlet düzenini bunlara göre yapılandırmaya başladığımız süreçte ise iki yönlü bir muhalefet olgusunun ortaya çıkmaya başladığı görülür. Bunlardan birisi Batılılaşmaya itiraz ise diğeri de yukarıdan aşağıya ve devletin zorlamasıyla yapılan reformların yetersizliğidir. Her durumda aydın bürokratlar tarafından yürütülen yenileşme çabaları, bazen günlük siyasi çekişmelere kurban gittiği gibi bazen de ideolojik kamplaşmalara yol açar. Bununla birlikte muhalefet hareket ve talepleri 1860’lardan sonra anayasal ve parlamenter bir rejim isteğine dönüşür 1876’daki kısa süreli tecrübenin ardından 1908’de bunun başarılmış olması, Osmanlı’nın son dönemindeki muhalif hareket ve örgütlenmelerin gücünü göstermektedir. 


#144

SORU:

V. Murat’ın tahta çıkışının 1876 anayasal sürecindeki işlevi nedir?


CEVAP:

Gerek Abdülaziz’in devrilip V. Murat’ın gerek onun da yerine meşrutiyet pazarlığı ile II. Abdülhamit’in tahta çıkarılması, Osmanlı’da padişahları bile belirleyebilecek bir gücün oluşmaya başladığını görmemiz açısından oldukça önemlidir. Öyle ki Osmanlı’da bu muhalif güç gittikçe sistemli bir hâle gelecektir.


#145

SORU:

İttihat ve Terakki’nin doğuşunun muhalefet hareketindeki işlevi nedir?


CEVAP:

İttihat Terakki, Tanzimat’tan sonra gelişen Osmanlıcılık ve Türkçülük akımlarının Jöntürk kavşağında kesişmesinin ardından ilk sistematik güç olarak karşımıza çıkar. Bu gücün siyasi etkisi II. Meşrutiyet’in ilanıyla sonuçlanacaktır.


#146

SORU:

İbrahim Şinasi Efendi’nin Tercüman-ı Ahval’e yazdığı ön sözde demokrasi ile basın arasında kurduğu ilişkiyi belirtiniz.


CEVAP:

İbrahim Şinasi’nin bu gazetenin ilk başyazısında dile getirdiği fikirler aynı zamanda demokratik muhalefet bilincinin de bir göstergesi niteliğindedir. Şinasi bu yazısının ilk cümlesinde, sosyal bir topluluk içinde yaşayan halk, yasal birçok yükümlülük ve görev üstlenmiş olduğu için sözlü ve yazılı olarak memleketinin yararına görüş bildirmesi kazanılmış haklarından sayılır diyerek haklar ve yükümlülükler arasındaki dengeyi, halkın görüş bildirmesinin temeli olarak koymuştur. Buna kanıt olarak da Avrupa’nın eğitimle zihinleri açılmış medeni uluslarının politika gazetelerini göstermiştir.


#147

SORU:

Ahmet Rıza Paris çevresinde etkili iken bu sırada ondan belki de daha fazla coşku uyandıracak bir isim Murat Bey (Mizancı, 1854 1917) ortaya çıkar. Faaliyetlerini Mısır’da sürdürmeyi tercih eden Mizancı’nın Abdülhamit karşıtı meşhur dergisi nedir?


CEVAP:

Murat Bey’in Mısır’da çıkardığı, döneminde oldukça popüler hâle gelen, muhalefet sembolü dergisinin adı Mizan’dır. Zaten kendisi de daha sonra bu isimle, “Mizancı Murat” olarak anılacaktır.


#148

SORU:

Alemdar Mustafa Paşa’nın Anadolu’daki ve özellikle Rumeli’deki ayanlarla imzaladığı anlaşma nedir?


CEVAP:

Alemdar Mustafa Paşa’nın Anadolu’daki ve özellikle Rumeli’deki ayanlarla imzaladığı anlaşma Sened-i İttifak'tır.


#149

SORU:

Klasik Osmanlı Dönemi’nde gayrimüslimlerin Müslümanlardan farklı yönleri nelerdir?


CEVAP:

1. Mahkemelerde şahitliklerinin kabul edilmemesi
2. Müslüman okullarında (mektep) okuyamamaları
3. Ticaret, sanat ve bilimde daha ileride olmaları
4. Müslümanlara tanınan bazı siyasi haklardan mahrum olmaları


#150

SORU:

Kuleli Vakasındaki önemli isimler kimlerdir?


CEVAP:

-Süleymaniyeli Şeyh Ahmed

-Çerkes Hüseyin Daim Paşa

-Arif Bey

-Hoca Nasuh Efendi


#151

SORU:

Genç Osmanlıların faaliyetlerinin finansal kaynağını bir müddet oluşturan isim kimdir?


CEVAP:

Mustafa Fazıl Paşa Genç Osmanlıların faaliyetlerine bir süre finansal destek vermiştir.


#152

SORU:

Fransız İhtilali'nin Osmanlı topraklarındaki ilk etkisi ne olmuştur?


CEVAP:

Fransız İhtilali’nin Osmanlı topraklarındaki ilk etkisi, Velestinli Rigas’ın ayaklanmasında görülür. Rigas bütün Osmanlı vatandaşları için Fransız İhtilali’yle ortaya çıkan insan hakları beyannamesini de içine alan bir anayasa hazırlamıştır. Osmanlı tarihi için erken bir anayasa teklifi olan bu hareket adalet, eşitlik, hürriyet gibi büyük ihtilalin kavramlarını slogan olarak kullanmıştır.